• Sonuç bulunamadı

Değer belirginleştirme/Değer açıklama (Values clarification)

2.2. Değerler ve Değerler Eğitimi

2.2.11. Değerler eğitimine yönelik mevcut yaklaşımlar

2.2.11.2. Değer belirginleştirme/Değer açıklama (Values clarification)

belirginleştirme yaklaşımı, Dewey’in düşüncelerine dayalı olarak Raths tarafından biçimlenen bir yaklaşımdır. 1950’lerde danışmanlık müdahalesi (counseling intervention) olarak başlayan yaklaşım, Louis Raths’ın duygusal ihtiyaçlar ile değer ihtiyaçları arasında belirgin bir ayrım olduğunu ve gençlerin kendileri için neyin önemli olduğu veya anlamı olan hayatı nasıl inşa

edeceği konusunda net olmadığını fark etmesiyle başka bir boyut kazanmıştır. Raths, gençlikteki bu değer eksikliğini gidermek için, tasarladığı müdahale programları ile denemelerine başlamıştır. Müdahale programlarında, kendi duyguları ve seçimleri ile davranışları arasındaki boşluğu kapatmalarında yardımcı olmak amacıyla gençlere

‘belirginleştirici sorular (clarifying questions)’ sormuştur. Bu soruların amacı gençlerde daha kapsamlı bir değerler sistemi geliştirme ve uygulama sürecini teşvik etmektir. Böylelikle gençlerin kendileri hakkında farkındalık kazanmalarını amaçlamıştır. 1960’lara gelindiğinde, Raths’ın doktora öğrencileri Sidney B. Simon ve Merrill Harmin, değer belirginleştirme yaklaşımıyla ilgili Raths’ın teori ve uygulamalarını genişleterek eğitim dünyasına söz konusu yaklaşımı kazandırmışlardır (Kirschenbaum, 2013). Değer belirginleştirme yaklaşımı,

1970’ler boyunca ve 1980’li yılların ortalarına kadar dünyada popüler olan değerler eğitimi yaklaşımlarından birisi olmuştur (Kirschenbaum, 2000).

Söz konusu yaklaşımın altında yatan varsayım, bireylerin kendi değerlerini açık bir şekilde anlamadıklarıdır. Diğer teorik yaklaşımların aksine süreç odaklıdır (Simon, Howe & Kirschenbaum, 1995). Değer içeriğinden ziyade, değerlerin oluşma süreciyle ilgilenmiştir. Değer açıklama süreci, kişiye değerleri vermekten ziyade, kişinin kendi değerlerini

keşfetmesine izin verir. Kişinin kendi değerlerine ulaşması için kendisine soracağı sorular, aşağıdaki sorular etrafında döner:

1- Ben neye değer verir ve neyi ödüllendiririm? Neyi alenen onaylarım?

2- Benim sahip olduğum alternatifler nedir? Alternatiflerin sonuçları nedir? Ve ben seçmekte özgür müyüm? Bir tekrar, model ve tutarlılıkla hareket eder miyim?

3- İnançlarımı harekete geçirir miyim?

Belirli bir davranış veya inançla ilgili bu sorulara olumsuz cevap veren bir kişinin, gerçekten bir değere sahip olmadığı söylenebilir (Simon & Massey, 1973, s.738).

aşamadan oluşmaktadır. İlk başta değer içerikli bir konu veya ahlaki bir mesele seçilir. Bahsi geçen konu herhangi biri tarafından (öğretmen, öğrenci, anne-baba, grup lideri ya da üyesi vs.) seçilebilir. İkinci olarak değeri belirleyen kişi (grup lideri), katılımcıların konu hakkında düşünmesini, okumasını, yazmasını ve konuşmasını sağlayacak bir soru veya etkinlikle giriş yapar. Üçüncü aşamada, etkinlik ya da tartışma sırasında grup lideri, bütün görüşlere saygıyla muamele edildiğini ve tüm ortama yayılmış, psikolojik olarak güvenli atmosferin sağlandığını garanti etmesi gerekir. Son aşamada ise grup lideri, öğrenciyi veya katılımcıları, yedi özel ‘değerleme sürecini’ veya ‘değer becerilerini’ kullanma konusunda teşvik eder. Bu beceriler, bir kişinin, alternatif bakış açılarını incelemesini, farklı seçeneklerin sonuçlarını dikkatli bir şekilde göz önüne almasını, akran ya da otorite baskısından ziyade özgür bir seçim yaparak neyi ödüllendirdiğini, neye saygı duyduğunu, alenen neye onay verdiğini anlamasını ve inançlarına göre tutarlı tarzda hareket etmesini içerir.

Okullarda uygulanma sürecinin içeriğinde ise öğretmenin kurgusal durumlar sunması, öğrencilerin bu durumlarda ortaya konabilecek olası davranışları tartışması ve karar vermesi vardır. Farklı bir yöntem olarak öğrencinin kendi değerini keşfetmesi için, “Ben …... birisi miyim?” gibi ifadelerle oluşturulmuş bir listedeki boşlukları öğretmenlerin kendi sınıflarına göre doldurması ile uygulanabileceği de belirtilmiştir (Simon & Massey, 1973).

Raths’a göre, değer kazandırma yedi alt süreçten oluşmaktadır (Simon ve diğerleri, 1995):

* Takdir etme/Ödüllendirme (birinin inançlarını ve davranışlarını) 1. Takdir etme ve değer verme

2. Alenen onay (uygun olduğunda)

* Seçme (birinin inançlarını ve davranışlarını) 3. Alternatiflerden seçme

5. Özgürce seçme

* Eyleme geçme (birinin inançları üzerine) 6. Eyleme geçme

7. Tekrarlı, tutarlı ve bir örnekle eylemde bulunma

Söz konusu basamaklar açısından bir değer üç bileşene sahiptir: duygusal, bilişsel ve eylemsel. Değerler, duygulara dayalıdır. Aynı zamanda değerler, dikkatli bir şekilde düşünme süreci sonunda türetilirler. Son olarak, kişiler, kendi değerleri üzerine eyleme geçerler.

Değer açıklama yaklaşımı 1980’lerden günümüze kadar birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Keza söz konusu yaklaşımın öncüsü Kirschenbaum, yaklaşımın zayıf yönlerini fark ederek 1990’lı yıllarda karakter eğitimine dönüş yapmıştır. Kirschenbaum’a (2000) göre değer açıklamanın zayıf noktaları şunlardır:

-Öğrencinin kişisel alanına girme olasılığı

-Öğretmeni bir gelişim danışmanı veya psikiyatristi rolüne büründürme olasılığı -Ahlaki olan veya olmayan konuların ayırt edilmesine başarısızlık

-Bütün değerlerin önemini eşit olarak görme olasılığı

Titus (1994) değer açıklamayı eleştiren bir diğer araştırmacıdır. Ona göre, değer açıklama, kişisel tercih ile ahlaki değer arasında farkı belirlemede başarısızdır. Ayrıca bu yaklaşımda, öğretmen, öğrenci ne seçerse seçsin müdahale etmediği için doğru ve yanlış arasında ayrım yapılamamaktadır. Naylor ve Diem’e göre değer açıklama, ahlaki ve ahlaki olmayan değer konularının arasındaki farkları açıklamada başarısızdır. Ahlaki göreceliği ilerletme eğilimindedir. Aile ve öğrenci mahremiyetini ortadan kaldırır. Bu yaklaşımda öğretmen bir terapist rolündedir (1987’den akt. K. Yazıcı, 2006, s. 511).

Quisumbing ve deLeo (2005) ise değer açıklama yaklaşımının yürütülmesinde şu soruların cevaplarından emin olmak gerektiğini belirtir: Öğrenci kendi kişisel değerleri ile temas kurabilir mi ve bu değerleri ait oldukları sistem veya sistemlerin değerlerine göre ayırt

edebilecek mi? Öğrenci, öncelikleri değerleri belirleyebilir mi? Quisumbing ve deLeo’ya (2005) göre, kendi değerleri ile ait oldukları sistemlerin değerleri arasında uyuşmaya varmaları için, öğrenciler bir dereceye kadar yönlendirilmelidir. Buna ek olarak, öğrenciler içsel sistemlerinde, yani ahlaki ve manevi bilinci, idealleri ve özlemleri vb. içinde tutarlılık arayışında olmalıdırlar. Söz konusu tutarlılık, ideal benliğe karşı gerçek benlik ve sosyal benliğe karşı gerçek benlik arasında sağlanmalıdır. Sanchez (1998, s. 5) ise pek çok araştırma sonucuna göre değer açıklama yaklaşımının olumsuz olduğunu vurgulamıştır.