• Sonuç bulunamadı

İslam’da Eşitlik Prensibi ve Kardeşlik Statüsü

1. BÖLÜM

3.2. İSLAMİ ÇATIŞMA YÖNETİMİ VE ÇATIŞMA ÇÖZÜM PRENSİPLERİ

3.2.5. İslam’da Toplumsal Bütünlüğü Sağlayan İnsani ve Bireysel Haklar

3.2.5.1. İslam’da Eşitlik Prensibi ve Kardeşlik Statüsü

İmam Gazali’ye göre dinin rükünlerinden olan önemli bir prensip Müslümanların haklarını gözetmek ve onlarla iyi geçinmekle ilgilidir.119 İyi geçinme durumunun gerçekleşmesiyle bireylerin uyumlu biçimde yaşam sürmesi ve toplumun çatışmasız ve huzurlu olması mümkün olmaktadır. Bu doğrultuda İslam’ın kendisinde var olan uyum prensibi, en yüksek toplumsal değerini tüm insanların Allah’ın ve yasaların nazarında eşit olması gerekliliği ile sağlamaktadır.120 Müslümanlar sosyal yapıda birbirinden farklı uğraşlar ve zenginlik ölçüsüyle farklı konumlarda yer alsalar da toplumsal uyumun gereği olarak kimsenin diğerinden üstün görülmemesi anlamında sahip oldukları hakları kullanmada eşit konumdadırlar.

Bu eşitlik prensibi aynı zamanda Müslümanların kardeşlik bilincine sahip olmalarının bir koşuludur.

Karşılıklı düşmanlık duygularından inananları uzak tutmak nedeniyle birçok ayette ve hadiste hem kardeş olunmasını teşvik eden ifadeler oldukça fazla yer almakta, hem de kardeşliğin devamı ve sürekliliği için yapılmaması gereken davranış biçimleri ve yasaklanma sebepleri açıklanmaktadır. İslam’da kardeşlik prensibinin sistematik olarak yerleştiği dönemin başlaması ise, Müslümanların Mekke toplumunda birbirinden farklı topluluklarla karşı karşıya gelme durumuyla ortaya çıkan çatışmalardan uzaklaştığı, var olan çatışmanın geçici çözüm yöntemi olarak çatışma alanından ayrılma veya geri çekilmeyi ifade eden hicret olgusuyla belirginleşmiştir.

Hz. Peygamber, göçmenleri yeni toplumla daha iyi bütünleştirmek için, onları en zengin Medinelilerden eşit sayıda kimselerle bir çeşit kardeşlik sözleşmesiyle

118 Hak Dini Kur’an Dili, 3/224.

119 İmam Gazali, Dinde Kırk Prensip (İstanbul: Hikmet Neşriyat, 2004), 117.

120 Fazlûrrahman Ensari, İslam Açısından Bilim ve Felsefe, çev. Cemal Karaağaçlı (İstanbul: Çığır Yayınları, 1979), 201.

99 birleştirmiştir.121 Medine’ye hicret edildiği zamandan itibaren Peygamber(s), ilk sosyo-politik düzenleme olan muâhât'ı(kardeşlik) sistemleştirmeye çalışmıştır.122 Aslında Araplar tarafından bilinen bir kavram olan muâhâtı, bireysellikten çıkarıp dini çerçevede ele almış, böylece bağları güçlendirmek ve muhacirlerin mali sıkıntılarını gidermek için muhacirlerle ensarı kardeş yapmıştır.123

“Hep birlikte Allah’ın ipine(kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz”124 ayetinde cemaat ve içtimaiyyet(toplum bilim, sosyoloji) ile emir olduğunda kuşku yoktur. Bununla beraber burada cemaat Allah'ın ipinin aynı değil ona yapışmanın ürünüdür.125 Kur’an’da yer alan, toplumun birlik ve beraberliğinin önemi yanında İslam’da kardeşlik prensibini de ifade eden bu ayet, inananların

“kardeşlik” statüsüyle birbirine bağlı olduklarını vurgulamaktadır. Bireylerin kardeşlik duygusuyla İlahi emirlere uygun biçimde toplumsal bağlılığın bilincinde olması toplumsal yaşamın temelidir; birbirine düşman olan veya çatışan insanlar, düşmanlık duygularından kurtulmak ve çatışmaları çözümlemekle bu statüye ulaşabileceklerdir. Böylece inananların birbirini kardeş olarak nitelemeleri ve kabul etmeleri İslam toplumunda çatışma önleyici bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.

Bir diğer bir ayet ise İslam’da çatışma çözme kavramı olarak “ıslah”

kavramını vurgulamaktadır. Yeryüzündeki tüm Müslümanları evrensel bir ailenin bireyleri olarak ilan etmekte olan,126 “mü'minler muhakkak ki kardeşlerdir. Artık kardeşlerinizin arasını ıslah ediniz”127 ayeti açıkça inananların birbirine biyolojik bağlardan öte toplumsal bağlarla bağlandığının ifadesidir. Ayrıca inananların aralarında bir çatışma yaşanması durumunda tarafları barıştırma veya çatışmayı sonlandırma görevini tüm inananlara vermektedir. Toplumsal çatışmaların çözümünde arabuluculuk ve barıştırma böylece tüm müminlerin kardeş olma sıfatıyla

121 Muhammed Hamidullah, İslam'a Giriş, 17.

122 Durî, İlk Dönem İslam Tarihî, 78.

123 Durî, İlk Dönem İslam Tarihî, 81.

124 Hak Dini Kur’an Dili, Âl-i İmran 3/103.

125 Hak Dini Kur’an Dili, 2/406.

126 Ebu’l-A’lâ Mevdûdî, Tefhimu'l-Kur'an, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2005), 5/447.

127 Kur'an-ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Hucurat 49/10.

100 temel bir görevi olmaktadır. Bu görev hiçbir bireyin göz ardı edemeyeceği bir emir olarak oldukça açık bir şekilde tüm toplumu kapsamaktadır. Ayrıca “din bilginleri, fakihleri onları günah sözlerinden ve haram yemelerinden nehyetmeli değil midirler”128 ayetinin işaret ettiği gibi ıslah kavramının temelinde olduğu ıslah mekanizmasında öncelikle mezkûr mekanizma işletecek olan âlimler akla gelmektedirler.129

“Bir kavim diğeriyle alay etmesin. Olabilir ki onlar ötekilerden daha hayırlı olurlar… Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayınız ve kötü lâkablar ile atışmayınız”130 ayeti toplumda kardeş olma konumunda olan bireylerin birbirine nasıl davranması gerektiği ile ilgili ilkeleri içermektedir. Burada sadece sözle yapılan alay değil, bir kimsenin taklidini yapmak, sözleri, davranışları gibi özellikleriyle eğlenmek veya bunlarda bir kusur bulup, buna başkalarının dikkatini çekmek şeklindeki tüm davranışlar kastedilmektedir. Başkalarıyla alay eden bir kimse kendisini, başkalarını zelil ve hakir görebilme konumunda zannederek, diğer insanlardan daha büyük olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla alay konusu olan kimsenin kalbi kırılabilir ve bu da zamanla toplumun yozlaşmasına neden olabilir, bu yüzden bu tür davranışlar yasaklanmıştır.131 Ayet aynı zamanda kardeşliğin toplumda yerleşebilmesi için, çatışmaları önleyici yöntem olarak İslam’ın hoş görmediği ve yasakladığı davranış biçimlerinin düzeltilmesini teşvik etmektedir. Alay etmek, bireyler arasındaki ılımlılıkla ve empatiyle kurulan bağları çözerek karşılıklı kin duygularının ortaya çıkmasına ve ayrımlaşmaya sebep olabilmektedir. Ayrıca yaşanan bir çatışma durumunda tarafların birbirine kötü sözlerle hitap etmesi, aradaki gerilimi artırarak bireyleri düşman durumuna getirebilmektedir.

Kardeşlik duygusunun güçlenmesinin ise ancak Müslümanların karşılıklı olarak birbirinin haklarına saygı göstermeleriyle mümkündür, bu doğrultudaki hadise göre Müslümanların din kardeşlerinin sahip olduğu hakları zorla elde etmeye

128 Kur'an-ı Kerimin Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, el-Mâide 5/63.

129 Ejder Okumuş, Kur'an'da Toplumsal Çöküş (İstanbul: İnsan Yayınları, 2007), 144.

130 Kur'an-ı Kerimin Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, el-Hucurât:49/11.

131 Mevdûdî, Tefhimu'l-Kur'an, 5/449.

101 çalışması yasaklanmıştır.132 Bununla birlikte Peygamber(s)’in inananların kendisi için istenileni din kardeşi için de istemeden iman etmiş olamayacağının133 ifadesi toplumun uyumlu birlikteliğini sağlamak amacıyla toplumun her bireyinin diğerlerinin iyiliği için de çabalamaları gerektiğinin önemli bir ifadesini yansıtmaktadır. İslam'ın, toplumun bütün üyeleri arasındaki inanca dayalı yeni bir kardeşlik türü düzenlediği ve bundan sonra bu kardeşliğin kan bağından daha yakın ve daha güçlü olarak kabul edileceği bir gerçektir.134