• Sonuç bulunamadı

Çatışma Çözümünde Kuvvet Teorisi ve Toplumsal Yapı

1. BÖLÜM

2.2. ÇATIŞMA ÇÖZÜM STRATEJİLERİ VE TEMEL KAVRAMLAR

3.1.2. İbn Haldun Çatışma Çözüm Teorisi Örneği (Asabiye Kavramı

3.1.2.4. Çatışma Çözümünde Kuvvet Teorisi ve Toplumsal Yapı

İbn Haldun’un, hükmetmeyi ve hükmedilmeyi siyasi ve toplumsal örnekleriyle inceleyerek ortaya koyduğu asabiyet kavramı çatışma kontrolünü sağlayan kuvvet teorisinin temelidir. Tarafların oluştuğu çatışma durumlarında, toplumsal çatışmaların nedenleri, çatışmaları çözümleyici yöntemler ve ittihada dayalı İslami toplumsal düzenin yapısı açısından kuvvetler dengesi oldukça önemlidir. Toplumu oluşturan grupların bağlarının zayıflamasına neden olduğundan, zayıf ve dağınık asabelerden oluşan toplumsal yapı, çatışmalara zemin hazırladığı için olumsuzdur. Bağların güçlü olmasına neden olduğundan tek ve en güçlü asabenin yönlendirdiği toplumsal yapı ise çatışma çözümü için olumlu bir sistemdir.

38 Rosenthal, Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi, 155-156.

39 Hilmi Ziya Ülken & Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İbn Haldun (İstanbul: Kanaat Kitabevi, 1940), 64.

40 Anthony D. Smith, Millî Kimlik, çev. Bahadır Sina Şener (İstanbul: İletişim Yayınları,1994), 45.

41 Émile Durkheim, Sosyolojik Yöntemin Kuralları, çev. Cenk Saraçoğlu (İstanbul: Bordo Siyah Klasik Yayınları, 2004), 61.

80 3.1.2.4.1.Zayıf ve Dağınık Asabelerden Oluşan Toplumsal Yapı

İbn Haldun’a göre asabiyet hem herhangi topluluğu harekete geçirmede hem de herhangi bir çatışmanın etken gücü olarak gereklidir. İnsan tabiatında karşı gelme tavrı olduğundan devlet yapısının kurulması, dini veya dünyevi çağrıda bulunma gibi toplumun veya kitlelerin yönlendirilmesini gerektiren durumlarda amaca savaşarak ulaşılmaktadır.42 Çatışmada etken bir güç olduğundan bir toplumda düşünce veya inançların farklı nedenlerle birbirini bağlayamadığı asabelerin dağınık yapısı iç çatışmalara neden olabilmektedir. Asabiyelerin farklı olduğu, toplumsal kimliklerin farklılık gösterdiği toplumlar bir bütünü tamamlayamaz ve ayrımlaşırlar. İbn Haldun burada kuvvetlerin birleşmemesi, farklı topluluklar arasında dağılmasını uyumlu bir toplumsal yaşam ve toplumsal yapı için olumsuz olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle düşünce ve isteklerde ihtilafların belirgin olduğu farklı kabile veya topluluk sayısının çok olduğu topraklarda sağlıklı bir devletin kurulma ihtimali oldukça azdır ve böyle bir toplumda isyanların yaşanması kaçınılmazdır.43

Bununla birlikte İbn Haldun, asabelerin sahip olduğu kuvvetlerin birbirine eşit olmasının iç çatışmaların sonlanamamasına, böylece toplumun güvenliğini koruma amacını gerçekleştirmesi için gereken enerji ve direnme gücünün azalmasına neden olacağını düşünmüştür. Çatışmada karşı karşıya gelen iki taraftan birinde bütünleşmiş bir asabiyet, karşısında ise farklı asabiyetler varsa zafer kazanma konusunda durum oldukça açıktır. Asabiyetlerin çeşitli olması topluluğu ayrımlaştırarak dağınık bir duruma ve var olan gücünü dağıtarak onları diğer tarafa karşı güçsüz hale getirmektedir.44 Buna göre bir tarafta her bir bireyin ayrı olduğu dağınık toplum, bireylerin tek bir güce dönüştüğü toplum karşısında varlığını koruyamayacaktır. Tüm gücünü ortak bilincin etrafında toplayan toplum ise üstünlüğü kazanacaktır.

42 İbn Haldun, Mukaddime, 1/334.

43 İbn Haldun, Mukaddime, 1/386.

44 İbn Haldun, Mukaddime, 1/538.

81 3.1.2.4.2. En Güçlü Asabenin Şekillendirdiği Toplumsal Yapı

Siyasal bakımdan hükmetme ve üstünlük kazanma isteği birbirine düşman bireylerin ve toplulukların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. İbn Haldun bu konuda ortaya koyduğu kuvvet teorisi çerçevesinde eşit veya denk güçlere sahip asabelerin daha fazla güçlenme isteğinin çatışma nedenlerinden birisi olduğunu savunmuştur. Burada vurguladığı durum gücün eşit dağılımıyla ilgilidir.45 Böylece güçlerin denk olması savaşa neden olacağından güçlerin dengesiz olması, herhangi bir toplumsal yapıda güçlerin çatışmasını önleyen ve toplumu ayrılıktan koruyan, diğer toplulukların uyum sağlayarak, tabi olduğu daha güçlü asabiyetin varlığını çatışmaların çözümü için bir koşul olmaktadır. Bu durum devlet için geçerli olduğu gibi daha küçük toplumsal yapılar için de geçerlidir. Farklı asabiyetleri olan bir kabilenin içinde hepsinden güçlü asabiyetin varlığı zorunludur. Güçlünün hâkimiyet kazanmasıyla bütünleşme durumu yaşanmazsa çatışmalara neden olan ayrımlaşma yaşanacaktır.46 İbn Haldun’a göre farklı asabiyetlerin olmadığı bölgelerde iktidar mücadeleleri yaşanmayacağından toplumsal düzende istikrarı sağlamak daha kolaydır. Toplumsal alanda kavga ve karışıklık durumunun asgari düzeyde olması gücün kaynağının tek olması nedeniyledir.47

İbn Haldun, Allah’ın insanların bir kısmını bir kısmıyla savması olmasaydı, dünyada ve toplumsal hayatta denge kurulamayacağına dair ayeti (Bakara 2/251) güçlü asabiyetin zayıf olanları kendisine tâbi kılmasına ve çatışmaya karşı bir çözüm delili olarak ortaya koyar. Çatışmaya karşı çatışmayla çatışma çözümüne gidilir, bir bakıma çatışmayı yönetme söz konusudur.48 Çatışma çözümünde İbn Haldun’a göre din boyutu güçlü olan asabiyet ile çatışma çözümüne gitmek daha kolay olur. Dinin emir ve yasaklarıyla çatışma çözümüne gidilebilir. Güçlü asabiyetle yönetimi elinde tutan siyasî iradenin adaletle yönetmesi, çatışma çözümünde çok önemlidir.49 İbn Haldun güç kavramını odak noktasına alan teorisini devletlerin kuruluş ve çözülüşlerini, farklı siyasi biçimleri ve grupların davranışlarını tahlil etmesiyle

45 İbn Haldun, Mukaddime, 1/350.

46 İbn Haldun, Mukaddime, 1/350.

47 İbn Haldun, Mukaddime, 1/387.

48 Okumuş, “Umran İlmi Çatışma Çözümü ve Barış”, 25.

49 Okumuş, “Umran İlmi Çatışma Çözümü ve Barış”, 26.

82 biçimlendirmiştir. Bu teoriye göre sonuçta gücün bölünerek ayrımlaştığı yönetim ve siyasi alan bir tür kavga ve çatışma alanına, iktidarı elde etme duygusu çatışma nedenine, iktidarın en güçlü tek bir otoritede olma zorunluluğu çatışmayı çözümleme yöntemine dönüşmektedir.

3.1.2.5. Asabiyet Teorisi Temelinde İdeal Toplum Düzeni