• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. ÇATIŞMA ÇÖZÜM STRATEJİLERİ VE TEMEL KAVRAMLAR

3.1.2. İbn Haldun Çatışma Çözüm Teorisi Örneği (Asabiye Kavramı

3.1.2.3. İbn Haldun’un Asabiyet Teorisi

Çağının önemli entelektüeli olan İbn Haldun’un gözlemleyip tahlil ettiği siyasi ve toplumsal meseleler ışığında ortaya koyduğu asabiyet teorisi, çatışma çözümü için farklı nitelikteki düşünceleri ve kendi ürettiği kavramıyla toplulukları harekete geçiren gücü analiz eden önemli bir teoridir. Bu açıdan İbn Haldun

22 İbn Haldun, Mukaddime, 1/482.

23 İbn Haldun, Mukaddime, 1/330.

24 İbn Haldun, Mukaddime, 1/551.

25 İbn Haldun, Mukaddime, 1/551.

26 İbn Haldun, Mukaddime, 1/215.

77 sosyolojisinde asabiyet hem çatışmayı önleyici, hem de çatışma çıkarıcı bir etken27 ve asabiyet teorisi çatışma kuramı veya çatışmayı önleme teorisidir.28 İslam dinine ait kaynaklardan beslenen bu teori, İslami temele dayalı toplumsal düzenin nasıl olması gerektiği ile ilgili genel veya özel tüm ilişkiler ağını siyasi, ekonomik, kültürel nitelikleriyle büyük bir haritada gösterir gibidir. İbn Haldun siyasi çalkantıları ve toplumsal problemleri analiz ettiği ve İslam dininin hükümleri perspektifinde o zaman için önemli bazı toplumsal olayları ve sorun çözümlerini değerlendirdiği teorisini, İslam dinine dayalı güçlü ve adil devlet, huzurlu ve itaatkâr toplum çerçevesinde şekillendirmiştir.

3.1.2.3.1. Asabiye veya Asabiyet Kavramı

Kur'an'da evlatları, babalarına: "Biz asabesi ve yakın akrabaları olduğumuz halde onu kurt yemişse, vallahi biz hüsran içindeyiz, demektir" (Yusuf 12/14) demişlerdir. Bunun manası şudur: Asabesi ve akrabası mevcut olan hiç bir kimseye tecavüz etmek tasavvur olunamaz.29

Kökenini Kur’an’daki asabe kavramından alan İbn Haldun’un mütekevvin bir şey için mizaç deyimiyle,30 toplumun örgütlenmesi ile ilgili herhangi bir oluşumun özü olarak gördüğü asabiye kavramı birincisi sınırları, siyasi gücü koruma ve korunma; diğeri ise saldırı, sınırların genişlemesi, siyasi gücü artırma gibi iki durumla ilgilidir. İbn Haldun insanda doğal olarak var olan koruma ve korunma içgüdüsünün, bireyin kendini ait hissettiği grupla bütünleşmesini ve uyumunu sağlayan bir güç olarak ortaya çıkmasını, asabiye kavramının öncelikli bir niteliği olarak belirlemiştir. Toplumda asabesinden ve akrabasından olanın yardımına koşma hissiyatını hem dayanışmanın hem de düşmana korku salmanın sebebi olarak değerlendirmektedir.31 Bu açıdan asabiye, aynı ortak değerlere ve sembollere sahip grubun bir arada güçlü durmasını sağlayan ve grup üyelerinde dayanışma duygusu

27 Ejder Okumuş, “Umran İlmi Çatışma Çözümü ve Barış”, İbn Haldun Çalışmaları Dergisi, 3/1 (2018), 18.

28 Okumuş, Din ve Toplumsal Çatışma, 30.

29 İbn Haldun, Mukaddime, 1/334.

30 İbn Haldun, Mukaddime, 1/388.

31 İbn Haldun, Mukaddime, 1/334.

78 uyandıran sosyo-enerji olarak düşünülebilir. Böyle bir güç, enerjisinin kaynağını yakınlığın farklı biçimlerinden akraba, grup, millet olma fikrinden almaktadır. Bu fikir, zihinlerin ortak algısıyla topluluğu birbirine bağlamaktadır. Bu bağla bireylerin duyguları ne kadar güçlü olursa bütünlük o derecede sağlanmış olur. Grup üyeleri birbirini savunurlar, korurlar veya ortak düşmana karşı harekete geçerler.

İbn Haldun’a göre devletin mizacı (içyapısı ve bünyesi) sayı çokluğunu da ifade eden asabiyetten oluşmaktadır. Asabiyeti güçlü olan devlet uzun süreçte varlığını sürdürmektedir.32 Bu açıdan asabiye kavramının diğer boyutu mülk kavramıyla bağlantılı ve kabile yapısından farklı olarak daha geniş siyasi ve toplumsal alanla ilgilidir. Devlet düzeni veya hükümetlerin oluşumu, hükümet yapısının devamı, devletler arası güç dengeleri gibi daha gelişmiş bir sistemi içermektedir. Burada asabiye kavramı topluluğun güçlü olması, diğer toplulukların katılımıyla gücünü arttırma ve sonunda devlet oluşumu gibi bir süreçte önemli bir kavram olarak belirmektedir.

Asabiye kavramıyla ilgili tanımlar genelde farklılık göstermektedir.

Kavramın temel özelliğine göre yapılan himaye, müdafaa, mutalebe ve toplumsal hareketleri33 içeren tanımlamalarda asabiye kavramı eylemseldir. Diğer bir tanımda imparatorlukların çimentosu (bağlayıcı unsuru) olan asabiye bağı, kamu ruhu ve sosyal dayanışma olarak tercüme edilebilir.34 Asabiyetin diğer bir tanımında sosyal dayanışma, din şuuru, mezhep şuuru ve birliği dâhil olmak üzere kitle şuuru manası hâkimdir.35 Bu nedenle pozitif yönüyle İbn Haldun’un asabiyet kavramını insanın şer yönünü oluşturan haline karşı bir panzehir olarak kullandığı anlaşılmaktadır.36

Asabiyetin ikinci boyutuyla ilgili tanımlar ise siyasetle ilgilidir. Asabiye siyasi eylemin başlıca itici gücü olarak tanımlanmıştır.37 Bu açıdan bir topluluğun birleşik iradesini ifade eden asabiye, devletin kurulmasını ve korunmasını

32 İbn Haldun, Mukaddime, 1/385.

33 Ümit Hassan, İbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2010), 193.

34 Pitirim A. Sorokin & Arnold J. Toynbee, Sosyal Değişim Üzerine Denemeler, çev. Erdoğan Güçbilmez (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1964), 59.

35 Orhan Hülagu, Farâbî ve İbnî Haldun'da Devlet Felsefesi (İstanbul: Kırkambar Yayınları, 1999), 70.

36 Okumuş, Osmanlının Gözüyle İbn Haldun, 43.

37 Erwin I. J. Rosenthal, Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi, çev. Ali Çaksu (İstanbul: İz Yayınları, 1996), 155.

79 sağlamaktadır.38 Ancak toplumsal düzenin kuruluşunda gerekli olan bu enerjinin şartlara bağlı olarak sönmesi de düzenin bozulmasına neden olabilecektir. Böylece asabiyet, zorunlu olarak mücadele eden topluluklar için gerekli, devletin kendisiyle kurulduğu bereketli bir enerji kaynağı olmaktadır.39

Asabiye aynı zamanda kimlik bilinciyle bireyleri birbirine bağlayan bir tür etkileşim enerjisi olarak, gruba ait olma duygusunun yoğunluğuna bağlı olarak topluluğun gücünün sönmesine veya daha da kuvvetlenmesine neden olabilmektedir.

Asabiye olgusu bu bakımdan etnik ve dini yönelimli bazı toplulukların yaşadığı toplumsal alanın değişim göstermesine rağmen, birbirine olan bağlılığının değişmemesinin nedeni olarak görülebilmiştir. Anthony Smith’e göre bir topluluğa ait olma şuuru ve topluluğun asabiyesi, bu niteliklerin bireyler için taşıdığı öznel anlamın azalmasına ve artmasına bağlı olarak niteliklerin belirginliğini artırmasıyla etnik topluluk hissi güçlenmektedir.40 Benzer şekilde Durkheim bireylerin zihinsel etkileşimiyle kolektif bir duygunun oluşumunun ve bu duygunun her bireye yansımasının, kolektif olma niteliğinden meydana gelen özel bir enerji vasıtasıyla olduğunu düşünmüştür.41