• Sonuç bulunamadı

İngiliz Askeri Heyetiyle Yapılan Görüşmeler ve Mareşal Fevz

2. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRKİYE: EKONOMİ, DIŞ POLİTİKA

2.2. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN VEFATINDAN 1940’A KADAR

2.5.2. Savaşın Son Yıllarında Türk Ordusu

2.5.2.1. İngiliz Askeri Heyetiyle Yapılan Görüşmeler ve Mareşal Fevz

1944 yılı Türkiye’nin savaşa girmemek için direndiği bir yıl oldu. Yönetim kadrosu olası bir Alman taarruzunu savunamayacaklarını düşünüyordu. Bu yüzden İkinci Kahire Konferansı’nda savaşa girme prensibini mümkün olduğunca uzatma peşindeydi. İngiliz tarafı ise 15 Şubat’a dek harbe dâhil olunmasını istiyordu. Bunun için yılbaşında bir askeri heyeti Türkiye’ye gönderdi. Ancak görüşmeler İngilizlerin istediği gibi geçmedi ve Türkiye’nin taleplerini ağır bulan heyet, 3 Şubat’ta ülkeyi terk etti.664

Görüşmeler devam ederken ordunun komuta kademesi düzeyinde radikal bir karar alındı. 1922’den beri Türk ordusunun başında bulunan Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, 12 Ocak 1944’te yaş haddi gerekçesiyle emekli edildi665 ve

yerine Kazım Orbay getirildi.

2.5.2.2. Kara Kuvvetleri

Yılın ilk aylarında Almanya gittikçe geriliyordu. Buna rağmen bütçeden savunma harcamalarına ayrılan pay, önceki yıla göre %3,4’lük bir azalışla toplam

662 Kaan Ata, "İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Atom Alimleri’nin Konferansları (1950-1955):

W. Heisenberg, T. Allibone, O. Hahn", Osmanlı Bilimi Araştırmaları, C. 15, Sayı: 1, İstanbul, 2013, s. 84.

663 https://islamansiklopedisi.org.tr/ikinci-dunya-savasi(Erişim Tarihi 20.02.2020).

664 Fahir Armaoğlu, a.g.m., s. 171; Ayrıca Genelkurmay Başkanlığının 31 Ocak 1944’te

Müttefiklerden gelen savaş malzeme ve teçhizatı hakkında genel bir bilgi vermek amacıyla yazdığı raporda noksanlıklar ve eksiklikler had safhadadır. Rapor hakkında detaylı bilgi için bkz.: Güngör Cebecioğlu, a.g.m., s. 366, 367.

665 Ayfer Özçelik, Fevzi Çakmak, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 8, İstanbul, 1993, s.

bütçenin %58,9’unu oluşturuyordu.666 Türkiye, savunma hatlarındaki çalışmalarına

ehemmiyet vermeye devam ediyordu. 1944 yılında Pınarhisar (Kırklareli)’daki 2. Süvari Alayı Ağır Mt. Bölük Komutanlığına yüzbaşı olarak atanan Ziyaettin Deryal, Balkanlardaki savaşa karşı hazırlıkları şöyle ifade etmektedir: “İkinci Dünya Harbi

şiddetini artırıyordu. Gelen acele bir emirle durumun vahameti nedeni ile aileler gerilere, büyüklerinin yanlarına gönderildi. Eğitime her zamankinden fazla önem veriliyor, hudut bölgelerine doğru yürüyüş ve tatbikatlar sık sık yapılıyordu. Atışlar üzerinde önemle duruluyor, hassaten muharebe atışları sık sık yapılıyordu, Her yaz açık ordugâha çıkılıyor. Çorlu Payralı köyü hattında sahra tahkimatları yapılıyor, yollara tank engelleri kazılıyordu. Alay bütün personeliyle gece gündüz birliklerinin başında muharebe yükleri ile düşman saldırısına karşı hazır vaziyette bekliyordu. İkmal işleri at arabaları ile yapılıyordu. Arz ederim.”667

Şubat ayı içerisinde ordu birliklerinde ilk küçülme yaşandı. Beş piyade tümeni (25, 26, 32, 67 ve 71. Piyade Tümenleri), dört piyade tugayı (60, 61, 71 ve 72. Piyade Tugayları) ve kolordulara doğruca bağlı piyade alayları (on dört alay) kaldırıldı. Yeni Kara Kuvvetleri: üç ordu, on beş kolordu, otuz beş piyade, üç süvari tümeni ile bir zırhlı tümen, bir dağ ve bir süvari tugayı ile iki zırhlı tugaydan teşekkül etmekteydi.668

Yıl ortasında teşkilatlanma babında değişiklikler oldu. 5 Haziran 1944 ‘te çıkarılan 4580 sayılı kanunla, Genelkurmay Başkanlığı Başbakanlığa bağlandı.669

Kanunla beraber Genelkurmay Başkanlığı sivil otoritenin kontrolüne tabi tutulmaya başlandı.670

Yıl içerisinde zırhlı birliklerde önemli gelişmeler oldu. Davutpaşa’da bulunan 3. Zırhlı Tugayın tümene dönüştürülmesiyle ilk zırhlı tümen kuruldu ve 23 Eylül 1943’te açılan “Tank Okulu”, 1944 yılında “Zırhlı Birlikler Okulu” adını aldı.671

Almanya ile önce 21 Nisan’da krom alışverişini bitiren Türkiye, daha sonra 3 Ağustos 1944’te her türlü siyasi ve ekonomik münasebetini kesti.672 Sonuç olarak

666 Hikmet Özdemir, a.g.e., s. 250.

667 Türk Subaylarının İkinci Dünya Harbi Hatıraları, s. 218, 219. 668 Güngör Cebecioğlu, a.g.m., s. 368.

669 Resmi Gazete, 13.06.1944

670 Osman Metin Öztürk, Ordu ve Politika, Gündoğan Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2000, s. 63. 671 Teoman Engin, a.g.t., s. 43, 51.

İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin tekrar yakın müttefiki konumuna gelmeye başladı. Gelişen ikili ilişkiler ışığında yeni ordu donatım teşkilatı için 2 Kasım’da yola çıkan kafiledekilerden birisi olan Muzaffer Erendil, Mısır’a vardığında İngiliz ordu teşkilatı karşısındaki hayranlığını gizleyememiştir. Gazze istasyonunda gördüklerini şöyle aktarmıştır: “Gazze istasyonunda, İngilizlerin menzil

teşkilatı vardı. Bu tür teşkilat bizler için de örnek olmalıydı. İngilizler burada bizi doyurdular. Bu sırada, bira şişelerinden altı kesilerek yapılmış bardaklar dikkatimi çekti. Şişeler özel yöntemle muhtemelen kırnap sarıp, kırnabı yakarak bir karışlık bardak haline getirilmişti. Dünyaya hükmeden Büyük Britanya İmparatorluğu'nun, harp şartları içinde, şişeden bardak yapması, ibretle görülmeli ve örnek alınmalıdır.”673

Mısır’da garnizonuna varan Erendil, İngilizlerin sinekler için aldığı önlemler sayesinde hiç sineğe rastlamadan yaşantısını devam ettirmiştir.674 O tarihlerde Türk

Ordusu ve halkı içerisinde böyle bir şey mümkün değildi. Sinek sonucu oluşan sıtma karşısında Türkiye’nin imtihanını Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde bulunan 4’üncü Jandarma Er Okuluna atanan Niyazi Hekimgil’in anılarında görebiliriz:

“Diyarbakır'dan Silvan'a üstü açık posta kamyonu üzerindeki denkler arasında ben şoför mahallinde annemle eşim kucaklarında bebeğimiz Funda. Diyarbakır Silvan arası 96 kilometre. Şoför yaklaşık yarı yola geldiğinde evleri çatılı ve kiremitli bir köyde dinlenme için durdu. Sıra sıra dizilmiş evler, içleri boş, okul binası var, oynayan çocukları yok. Muhtar yanımıza geldi. Annem bile bu manzaraya hayıflandı. Muhtara sordum; "Nedir bu hal." Cevabı şu oldu: "Biz Rumeli muhaciri olarak bizim için yapılan bu köye geldik. İnsanımız sıtmadan kırıldı, işte karşıki mezarlıkta

672 Resmi Gazete, 03.08.1944

673 Türk Subaylarının İkinci Dünya Harbi Hatıraları, s. 93.

674“Sıcak memleketlerin bir özelliği sinektir. Garnizonda binde bir sinek gördük desem yalan olmaz, çünkü İngilizler, bir medeniyet gereği olarak bu sorunu çözmüşler. Şöyle ki, boş tenekelerin ağzını açmışlar, bu tarafa iş ocağından tenekeden bir huni yaparak lehimle tespit etmişler, tenekenin içine doğru uzatmışlar, bunun üzerine sineği cezbeden bir mayi koymuşlar, teneke cidarların­ da tel dolap teliyle kapatılan pencereler açmışlar. Bunları, diktikleri bir metrelik kazıklara asarak, meydanlara ve tesisler arasına dağıtmışlar. Tenekelere lehimlenen huniler delikli olduklarından, sinekler, bu deliklerden, mayie koşuyor ve tenekenin içine girdikten sonra çıkamayıp içinde ölüyor. Pek para gerektirmeyen bu sinek kapanları mikrop vasıtası sinekleri yok etmekte.” Türk Subaylarının İkinci

yatıyorlar." Annem lahavle çekti. "Mallarımız da kırıldı. Köyde göç başladı, kimi kuzeye, kimi batıya kaçtı işte halimiz bu." dedi.”675

Mısır’da kurs sırasında Türk ordusuna gönderilmesi gereken malzemeleri gören Erendil, Amerikan subaylarıyla yaptığı görüşmelerden sonra malzemelerin neden gönderilmediğini öğrenmiş oldu: “Bu açıktaki malzemeler içinde, üzerinde

"for Turkey" (Türkiye için) damgası olan Amerikan malzemeleri de dikkatimizi çekmişti. Kahire'de tanıştığımız bazı Amerikan subayları, bizim size gönderdiğimiz malzemeler, ana depoda alıkonuyor, bunları istesenize demişlerdi. Dağıtım İngilizlerin elinde olduğundan, onlar istedikleri gibi hareket ediyorlardı.”676

Mayıs içerisinde savaş Avrupa’da sona ermişti. Fakat Türk ordusu hala aynı pozisyonunu koruyordu. Çünkü üzerinde savaş sonrası emperyalist duygulara bürünen Sovyet Rusya baskısı vardı. Sovyetler, Boğazlar ile Kars-Ardahan üzerinde toprak taleplerini dile getirmekten çekinmiyorlardı. İsmet İnönü ve Genelkurmay, doğal olarak ordunun hemen terhis olmamasına kanaat getirdi. Savaş bitiminde Sinop’ta yüzbaşı rütbesiyle görev yapan Ahmet Cemil Akıncı’nın anlatılarında, Rus saldırısına karşı halkıda içine alan topyekûn bir çalışmaya tanık oluyoruz: “İkinci

Cihan Savaşı sonuçlanmıştı. Lâkin biz bekleşiyorduk. Çünkü bize saldırmak için Rusların hazırlandıkları kesinlikle biliniyordu. Günü dahi söylenmişti öğrenilerek. Eylül başlarıydı. Hakikî mermiyle atışlara önem vermiştik. Gizli plânları, tatbikat süsü altında, uyguluyorduk. Askere moral eğitimi yapıyorduk. Halka da konferanslar veriliyor. Yardımlarının nasıl olacağı öğretiliyordu. Köy muhtarları kursa tabi tutulmuştu, hava indirmesine ve komando savaşlarına karşı. Onlar da köylerde kalanlara öğreteceklerdi.”677

Sonuç olarak, savaş bitiminde Kara Kuvvetleri nüfusunda bir azalma yaşandı. Bu azalma önce Alman, sonra Sovyet Rusya tehlikesinin yoğunluğuna bağlıydı. 1944 başında 1 milyon civarındaki Kara Kuvvetleri mevcudu, yılsonu 700.000’e, 1945 yılında ise yarım milyona düşecektir.678 Bu azalma 1945 bütçe harcamalarına da

675 Türk Subaylarının İkinci Dünya Harbi Hatıraları, s. 203. 676 Türk Subaylarının İkinci Dünya Harbi Hatıraları, s. 98. 677 Ahmet Cemil Akıncı, a.g.e., s. 274.

yansıyacaktır. 1945 bütçesinde savunma harcamaları 1944’e göre %55 azalmış ve genel bütçe içerisindeki oranı %60’lardan %47,4’e gerilemiştir.679

2.5.2.3. Deniz Kuvvetleri

Deniz Kuvvetlerinin harbin son yıllarındaki vaziyetine bakarsak; bir numaralı gemi sağlayıcısı İngiltere’nin 2 Mart 1944’ten itibaren askeri malzeme satışını durdurması neticesinde, donanmaya katılan gemi sayısı önceki yıllara göre daha yavaş bir seyir izlemiştir. 1944’te sadece ülke içinde inşa edilen Kasırga hücumbotu680 ve Bekirdere cephane gemisi681 Deniz Kuvvetlerine katıldılar.

Askeri malzeme alımının durmasıyla artık 1 mermi, bomba bile değerli hale gelmiştir. Bu sebeple, 1944 Ağustosu’nda mühimmat noksanlığı sebebiyle bir mayını Deniz Kuvvetlerine kazandırmak isteyen deniz erleri havaya uçmuştur:

“Karadeniz’in içi elbette denizaltılarla doluydu daha. Hele kıyasıya dökülen mayınlar!.. Bunlar kıyılarımıza vuruyorlardı, kayalara takılıp kalıyorlardı. Görüyordum. Galiba Gerze’den sonra olacak, yani son yolculuk kısmında, seyisim bir yeri gösterdi. Baktım. İki yahut üç deniz eri Mehmetçik, kayıklarıyla bir mayına doğru gidiyorlardı.

Seyisim:

— Patlatacaklar, marazı kaldıracaklar kumandanım. Dedi.

Ben biliyordum, bizim için mayınlar pek kıymetliydi. Tapalarını söküp, tesirsiz hale getirmek, kazançtı. Hangisini yapacaklardı? Aldıkları emir ne türlüydü? Tabiî habersizdim. Fakat mayının pek yakınına sokuluşlarından, onu kazanma sevdasına düştüklerini anladım.

Karadeniz hâlâ durulmamıştı. Mehmetçikler sandalları mayına rampa edip, birisi üzerine çıktı. El dürbünümle baktım, pek soğukkanlıydılar ve gülüşüyorlardı. Bu, vatana bir mayın kazandırmak huzurundan doğan gülüştü. Fakat nasıl oldu bilmem. Mayındaki er kaydı. Tehlikeli kısma asılmış olacaktı ki, mayın patladı. İnce

679 Hikmet Özdemir, a.g.e., s. 250. 680 Figen Atabey, a.g.m., s. 136. 681 Uğur Özcan, a.g.t., s. 57.

bir su sütunu havaya yükseldi. Bu sütunda kol-bacak, gövde-baş ve sandalın tahtaları vardı.”682

Netice olarak 6 yıllık çalışmalar sonunda: iki muhrip, üç denizaltı gemisi, dokuz mayın tarama, üç adet mayın gemisi, sekiz adet liman savunma, dört hücumbot ve bir adet ağ gemisi olmak üzere toplam otuz adet muhtelif tip ve özellikte harp gemisi donanmaya katılmıştır.683

2.5.2.4. Hava Kuvvetleri

Hava Kuvvetlerinde istenilen araç-gereç temininde yine sıkıntılar yaşanmıştır. İngiliz Hava Ataşesinin 24 Ocak 1944 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına yolladığı mektupta, Adana Görüşmeleri’nden sonra 258 adet Spitfires uçağı yerine, 80 adet Harricane II uçağı verildiği açıklanmaktadır.684

1944 yılı, Hava Kuvvetlerinin teşkilatlanma konusunda önemli değişikliklerin yaşandığı bir yıldır. Lojistik destek açısından Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki Hava Müsteşarlığına, harekât ve eğitim açısından Genelkurmay Başkanlığına (Hava Müşavirliği) bağlı olarak faaliyet gösteren hava birliklerinin, 1944 yılında tek bir komuta altında toplanmasına karar verilmiş ve bu gaye ile 23 Ocak 1944’te Hava Kuvvetleri Komutanlığı kurulmuştur.685 Hava müsteşarı Tümgeneral Zekai Doğan,

Hava Kuvvetleri Komutanlığına atanan ilk isim olmuştur.686 Hava Kuvvetleri, Kara

ve Deniz Kuvvetleri gibi ayrı bir komutanlık hüviyetine kavuşmuştur. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kuruluşundaki 1. Hava Tümenine üç hava alayı ile bir hava taburu, 2. Hava Tümenine de iki hava alayı ve bir hava taburu bağlanmış, bir hava alayı ile iki hava taburu da direkt Hava Kuvvetlerine tahsis edilmiştir.687

Aynı yıl üretime başlayan Etimesgut Uçak Fabrikası; Magister uçaklarının yanı sıra THK-1, 3, 4, 7, 9, 13 planörleri ile THK-2, 5 ve 10 tiplerinde eğitim, sağlık

682 Ahmet Cemil Akıncı, a.g.e., s. 254. 683 Figen Atabey, a.g.m., s. 136.

684 Hüsnü Özlü, “İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’ye Gelen İngiliz Heyetleri ile Yapılan

Görüşmeler ve İngiltere’den Alınan Askeri Yardımların Sonuçları”, s. 82.

685 https://www.hvkk.tsk.tr/Custom/Hvkk/79(Erişim Tarihi 27.01.2020). 686 https://www.hvkk.tsk.tr/Custom/Hvkk/79(Erişim Tarihi 27.01.2020). 687 Güngör Cebecioğlu, a.g.m., s. 368.

ve nakliye uçakları üretmiştir.688 Üretim sonucu yurt dışına ihraç edilen uçaklarda

vardır. Projelendirmesi 1944-1945 yılları arasında yapılan THK-5 Nakliye ve Sıhhiye Uçağı Danimarka’ya ihraç edilmiştir.689 Bu uçağı, Türk Hava Kurumunun

ürettiği tüm uçaklardan ayıran en mühim özelliği ihraç edilen ilk Türk uçağı olmasıdır.690 Devamında, üretim çalışmalarının arttırılmasına karar verilmiş ve

1945’te Ankara Gazi Orman Çiftliği’nde bir uçak motor fabrikası kurulması için çalışmalara başlanmıştır.691

1945 yılında Hava Kuvvetleri 1000 pilot, 26.000 personel ve her türden 749 uçakla 6 yıl içerisinde kendi çapında büyük bir gelişim göstermiştir.692 Fakat 6 yıl

sonunda ne kadar gelişim sarf etse de Mihver ve Müttefik devletlerinin hâlâ çok gerisindedir. Geride kalan devletlerin bazılarıyla eşdeğer, bazılarından ise ileri seviyededir.

688 https://www.thk.org.tr/thk_kurumsal/itemlist/category/156-tarih%C3%A7e(Erişim Tarihi

27.01.2020).

689 Osman Fırat Baş, a.g.m., s. 89. 690 Doğan Özer, a.g.m., s. 24.

691 Osman Yalçın, “Türk Hava Kurumu’nun Kurduğu Hava Harp Sanayii Fabrikaları”, s. 153. 692 Sabit Çetin, “İkinci Dünya Savaşı’nda (1939-1945) Türk Hava Kuvvetleri”, s. 220.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM