• Sonuç bulunamadı

İ NSAN DENEKLERİN HAKLARI KARŞISINDA BİLİMSEL

ARAŞTIRMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Bilimsel araştırmanın amacı bilimsel bilgi elde etmektir. Bilimsel bilgi, bilimsel yöntemlerle, sistematik bir şekilde yapılan araştırmalar sonucunda elde edilir ve doğruluğu kanıtlanmış teorilerden ve ilkelerden oluşur484. Bilimsel bilgi nesneldir; diğer bir ifadeyle bilimsel bilgi, onu üreten kişinin şahsından ayrılarak, herkese ait ortak bir değer haline gelir485.

482 “Zora dayalı olarak vücudun muayene edilmesi ve kan örneği alınması, Komisyonun değerlendirmesine göre AİHS md.8’e müdahale oluşturur. AİHS md.3’te öngörülenlerden daha az yoğun olarak vücut bütünlüğüne yönelik bu tür müdahaleler, AİHS md.8’in koruma alanına girmektedir.” TECZAN/ERDEM/SANCAKDAR, s.388

483 DIJK/HOOF/RIJN/ZWAAK, s.665, 686, 688

484 CIOMS (Council for International Organizations of Medical Sciences), International Ethical

Guidelines for Biomedical Research Involving Human Subjects, 2002,

http://www.cioms.ch/frame_guidelines_nov_2002.htm (11.04.2010)

485 BULUT Nihat, “Bilim Özgürlüğü: İçeriği ve Sınırlandırılması Sorunu”, Atatürk Üniversitesi

Türkiye’de bilim özgürlüğü, anayasal düzeyde ilk kez 1961 Anayasası’nın 21.maddesi ile tanınmıştır486. 1982 Anayasası’nda ise bilim özgürlüğü, 27.maddede düzenlenmektedir487. Bu maddeye göre herkes, bilimi serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanda her türlü araştırma hakkına sahiptir488. Anayasa’nın 27.maddesinde “herkes” kavramı kullanılmak suretiyle, bu özgürlüğe vatandaş- yabancı ayrımı yapılmaksızın tüm insanların sahip olduğu kabul edilmektedir; bu haktan yararlanmak için insan olmak yeterlidir489. Bu madde, “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında yer almaktadır.

Anayasa’nın 27.maddesinde, herkesin bilimsel araştırma hakkına sahip olduğu belirtilerek, bilimsel araştırma özgürlüğünün bilim özgürlüğünün unsurlarından biri olarak kabul edildiği görülmektedir. Bilimsel araştırma, bilimin olmazsa olmaz unsurudur. Bilimsel araştırma olmadan, bilimsel bilgi elde edilmesi ve bilimde ilerlemenin gerçekleşmesi mümkün değildir. O nedenle, bilimsel araştırma özgürlüğü, bilim özgürlüğünün en önemli unsurlarından biridir. Bilimsel araştırma özgürlüğünün tanınmadığı bir yerde, bilimin ve bilim özgürlüğünün varlığından da söz edilemez. Araştırma özgürlüğü, deney yapma hakkını da içerir; çünkü, deney bilimsel araştırmanın yöntemlerinden biridir ve bu anlamda bunun serbestçe gerçekleştirilmesi, bilim özgürlüğünün zorunlu koşuludur490. Bunun için, aynı zamanda, araştırma için zorunlu araçlara ve ortama sahip olma hakkının da

486 GÖZLER, Anayasa, s.180

487 Bilim ve sanat hürriyeti-md.27: “Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.

Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.

Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.”

488

“Bir bakıma insan hakları, temel haklar, kamu özgürlükleri gibi deyimler arasında özde fark

bulunmamaktadır. Anayasal deyimlemede karşılaşılan güçlüklerden biri de haklar-özgürlükler ilişkisidir. ‘Temel Haklar ve Hürriyetler’ deyiminde yer alan haklar ve özgürlükler farklı kavramlar mıdır? Anayasa’da bazı temel haklar ‘hürriyet’ olarak nitelendirilmiştir. Örneğin ‘din ve vicdan hürriyeti’ denildiği halde, ‘grev hakkı’, ‘çalışma hakkı’ denilmektedir. Ayrıca 27.madde başlığında ‘bilim ve sanat hürriyeti denildiği halde, madde metninde ‘Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme, öğretme…hakkına sahiptir.’ denilmektedir.

Özgürlük kavramı hukuk öncesi/düzenlenmemiş serbestliği ifade eder. Hak kavramı ise hukuk düzeni tarafından tanınan, korunan irade ve menfaatler anlamına gelmektedir…” AKILLIOĞLU, s.7 489 GÖZLER, Anayasa, s.134

490 KABOĞLU İbrahim Ö., “Bilim ve Sanat Özgürlüğü”, TANKUTER Korkut (Ed.), İnsan Hakları,

tanınması gerekir491; çünkü araştırma yapmak için gerekli olan araç ve gereç ile uygun ortam mevcut değilse, araştırma yapılması mümkün olamaz ve araştırma özgürlüğünden söz edilemez.

Anayasa’nın 27.maddesi dışındaki bazı maddelerinde de bilimsel araştırma ile ilgili hükümlere yer verildiği görülmektedir. Örneğin, AY md.130/1’ye göre üniversitelerin görevleri arasında “bilimsel araştırma yapmak” da sayılmaktadır492. Yine aynı maddede, üniversiteler açısından bilimsel araştırma özgürlüğü açıkça düzenlenmektedir. Buna göre üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler (md. 130/4). Anayasa md.131/1’de ise, Yükseköğretim Kurulu’na yükseköğretim kurumlarındaki

bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirme görevi de verilmektedir. Görüldüğü

üzere, Anayasamızda, bilimsel araştırma faaliyeti, hem kişisel bir hak olarak düzenlenmekte, hem de devletin gerek destekleme, gerekse bizzat yürütme şeklinde yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri arasında ele alınmaktadır. Dolayısıyla, bu alanda devlete hem kişilerin bilimsel araştırma özgürlüğüne karışmama, müdahale etmeme gibi negatif yükümlülükler, hem de bilimsel araştırmaları yürütme, yönlendirme gibi pozitif yükümlülükler yüklenmektedir.

Doktrinde bilim özgürlüğünün hukuki niteliği tartışmalıdır493. 1982 Anayasası Jellinek’in “koruyucu haklar (negatif statü hakları), isteme hakları (pozitif statü hakları) ve katılma hakları (aktif statü hakları)” şeklindeki üçlü klasik ayrımına dayanarak, hakları üç bölümde düzenlemektedir494. Buna göre, haklar Anayasa’da,

491 KABOĞLU, bilimsel özgürlüğün unsurlarını şu şekilde sıralamıştır: (1) Bilme hakkı, (2) araştırma

özgürlüğü (deney yapma hakkı), (3) araştırma için zorunlu araçlara ve ortama sahip olma hakkı, (4) bilimsel üretme, bilgilendirme ve yayın hakkı. KABOĞLU, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, s.122-123

492

Anayasa md.130/1’de üniversiteler, “çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde

milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip”

kuruluşlar olarak tanımlanmışlardır.

493 Doktrinde, “bilimsel araştırma özgürlüğü” kavramından daha çok “bilim özgürlüğü” kavramı ele

alınmaktadır. Bunda, bilim özgürlüğünün, araştırma özgürlüğünü de içine alan bir üst kavram olması ve Anayasa’nın 27.maddesinin “Bilim Hürriyeti” başlığı altında, bu alandaki tüm özgürlükleri düzenlemesi rol oynamaktadır. Dolayısıyla, bu paragrafta, bilim özgürlüğü hakkında yapılan hukuki değerlendirmeler bilimsel araştırma özgürlüğü açısından da geçerli olacağından, bilimsel araştırma özgürlüğü için ayrıca bir değerlendirme yapılmayacaktır.

kişi hakları, sosyal ve ekonomik haklar, siyasi haklar olarak sınıflandırılmaktadır. GÖZÜBÜYÜK/TAN, temel hakları Jellinek’in bu ayrımına göre “koruyucu haklar, isteme hakları ve katılma hakları” olarak üç sınıfa ayırdıktan sonra, bilim özgürlüğünü, Anayasa’da “Kişinin Hak ve Ödevleri” başlığı altında düzenlenmesi nedeniyle, koruyucu haklar (kişileri topluma ve devlete karşı koruyan hak ve özgürlükler) arasında ele almaktadır495. KABOĞLU’na göre ise, 1982 Anayasası bilim özgürlüğünü kişisel haklar arasında saymış olsa da, bu hak, kültürel hak niteliğinde olup, sosyal, ekonomik ve kültürel hakları içine alan ikinci kuşak haklar arasında değerlendirilmelidir496. AKILLIOĞLU’na göre ise, bilim özgürlüğü, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’de (md.15) kültürel haklar arasında sayıldığından, Anayasa’nın 27.maddesinde düzenlenen bilim özgürlüğü de kültürel haklar kapsamında değerlendirilmelidir497. ATALAY’a göre ise, Anayasa’nın bilim ve sanat hürriyetini düzenleyen 27.maddesinde kullanılan “herkes” kavramından bu hakların sujesinin kim olduğu ve cümlenin sonunda yer alan “hakkına sahiptir” ifadesinden de bu sujeye tanınmış bir subjektif temel hakkın varlığı anlaşılmaktadır498. Dolayısıyla söz konusu haklar devletin müdahale etmemesini gerektiren negatif statü haklarından olup, bireye tanınmış, bireyin kişiliğine özgülenmiş (kişiliğe sıkı sıkıya bağlı) bireysel subjektif temel hak niteliğindedir; bireyin bu haklardan yararlanabilmesi için belli bir gruba, resmi ya da özel bir kuruma vb. bağlı olması zorunlu değildir; birey tek başına bu haklardan yararlanabilir499. BULUT’a göre ise, bilimin kültürel niteliği, bilim özgürlüğünün mutlaka sosyal, ekonomik ve kültürel haklar sınıfında ele alınmasını gerektirmez; bilim özgürlüğü kişisel hak niteliğinde olup, birinci kuşak haklar arasında değerlendirilmelidir500. GÖZLER’e göre, 1982 Anayasası’nın

495 GÖZÜBÜYÜK Şeref/TAN Turgut, İdare Hukuku, Genel Esaslar, C.I, Güncelleştirilmiş 6.Bası,

Ankara 2008, s.40

496

KABOĞLU, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, s.121; KABOĞLU başka bir eserinde, araştırma özgürlüğünü, doğal bir hak olarak da nitelendirmektedir. Bkz.KABOĞLU, s.495

497 AKILLIOĞLU, s.149

498 ATALAY Esra, “Sanat Özgürlüğü Temel Hakkının Hukuki Niteliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi,

Hukuk Fakültesi Dergisi, C.6, S.1, 2004, s.57

499 ATALAY, s.57-58; ATALAY’ın sanat özgürlüğü bakımından ifade ettiği bu görüşlere bilim

özgürlüğü bakımından katılan aynı yöndeki görüş için bkz. BULUT, s.27

500 “Nitekim sadece bilim değil, bütün düşünsel ürünler kültürel bir nitelik taşırlar ve bunların düzenlendiği yer, pekala kişisel haklar olabilir. Hatta böyle olmasının, özellikle bu özgürlüklerin korunması açısından daha güvenceli bir durum yaratacağı söylenebilir. Çünkü birinci kuşak haklar ikinci kuşak haklara göre daha sıkı bir koruma sistemine sahiptirler. Söz gelimi 1982 Anayasası kişisel ve siyasal hakların KHK ile sınırlandırılmasının yolunu açıkça kapamışken, sosyal ve

“Kişinin Hakları ve Ödevleri” bölümünde düzenlenen hak ve özgürlüklerin hepsi “negatif statü hakları” niteliğinde olup, bu haklar, devlete bir şey yapmama, kişinin alanına müdahalede bulunmama ödevi yüklemektedir501. Dolayısıyla bu görüşe göre, Anayasa’da “Kişinin Hakları ve Ödevleri” bölümünde düzenlenen bilim özgürlüğü de negatif statü hakkı niteliğindedir.

Doktrindeki tüm bu görüşler değerlendirildiğinde, kanımızca, bilim özgürlüğü, Anayasa’da belirtildiği üzere, kişisel bir hak niteliğinde olup, birinci kuşak haklar arasında değerlendirilmelidir. Bilim özgürlüğü, negatif statü hakkı (koruyucu hak) olarak nitelendirildiğinde, devletin sadece karışmama şeklinde negatif bir yükümlülüğü olduğunu kabul etmek gerekecektir ki bu durum, bilim özgürlüğünün özü ile bağdaşmaz. Çünkü bilim özgürlüğü, aynı zamanda devletin pozitif yükümlülüklerini de gerektirir. Devletin bu özgürlüğü tanımasının ötesinde, devletin bu özgürlüğü geliştirme ve geliştirilmesini destekleme ödevi de bulunmalıdır. Örneğin, bilimsel araştırma yapacak olan kişilere, sadece bu özgürlüğün tanınması yetmez; aynı zamanda, devlet tarafından bilimsel araştırma için gerekli olan araç ve gereçlerin sağlanması, uygun ortamın hazırlanması gerekir502. Dolasıyla, bilim özgürlüğünü Jellinek’in üçlü ayrımına göre değerlendirmek, bizi sağlıklı bir sonuca ulaştırmaz503. Önemli olan, bilimsel

ekonomik haklar için aynı şeyi yapmamıştır. Dolayısıyla bilim özgürlüğünün kişisel haklar arasında sayılması son derece önemli ve isabetlidir.” Bkz. BULUT, s.28

501 GÖZLER, Anayasa, s.129 502

“Araştırma özgürlüğü, araştırma için gerekli araçlara ve koşullara sahip olma hakkını da

kapsamına alır. Hak ve özgürlükler sistemi devletin bunların kullanımına olanak tanıması ya da en azından elverişli kılmasını gerektirir. Burada soyut bir haktan somut bir hakka geçilir. Araştırma yapmaya ilişkin araçlar ‘araştırmayı tehlikeye düşürebilecek her türlü önlemden’ kaçınma ödevinden ‘araştırmaya elverişli bir ortamın yaratılmasına’ bir edimde –eylemde- bulunma ödevine uzanabilir.”

Bkz. KABOĞLU, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, s.123

503 “Artık günümüzde batılı hukuk çevrelerinde hakların sınıflandırılmasında, insan haklarının bütünlüğü ve karşılıklı bağımlılığı prensibini göz ardı ettiği gerekçesiyle, söz konusu kriter esas alınmamaktadır. Zira bütün insan hakları devletin hem sınırlanmasını, hem de olumlu faaliyetini gerektirir. Bir diğer ifadeyle, hakkın pozitif ve negatif statü hakkı olması, onun devlet müdahalesinden muaf tutulmasını gerektirmemektedir; bilakis devlet müdahalesi kaçınılmaz bir nitelik taşımaktadır.”

Bkz. ATALAY, s.49; “Bütün haklar tam ve etkin olarak gerçekleştirilmeye konu olduğunda, devletin

hem pozitif hareketini hem de kaçınmasını gerektirir.” Bkz. ÖĞÜTÇÜ, s.566

“Bütünselllik ilkesi ile burada kastedilen, ister tek bir kuşak hakkı düzenlesin, isterse de birden çok

hak kuşağına giren hak ve özgürlüklere yer versin, bu haklar ve özgürlükler arasında değeri ve vazgeçilmezliği bakımından, işlevleri açısından hiyerarşik bir dizilim, bir sıradüzen öngörülemeyeceğidir. Bunun anlamı, listedeki her bir hak ve özgürlük, o liste bakımından, sine qua non (olmazsa olmaz) niteliktedir.Daha açık deyişle, listede yer alan haklardan bir bölümünden vazgeçme, bazıları adına ve özel koşullar ya da özgünlükler gerekçe gösterilerek, diğerlerinin ertelenmesi yahut ihmal edilmesi meşru ve geçerli görülmez. Diğer bahislerde incelendiği üzere,

araştırma yapan kişilerin bu özgürlüklerini hiçbir müdahale olmaksızın, gerekli araç ve gereçlere ve uygun ortama sahip bir şekilde özgürce kullanabilmeleridir.

Diğer taraftan, doktrinde bilim özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün bir parçası olduğu ileri sürülmektedir504. Düşünce özgürlüğü ile bilim özgürlüğü arasında genel-özel ilişkisi vardır; diğer bir deyişle, düşünce özgürlüğü fikri (entellektüel) özgürlüklerin kapsayan bir üst kavram olup, bilim özgürlüğü düşünce özgürlüğünün bir alt kademesidir505. Düşünce özgürlüğü ile bilim özgürlüğü birbirine sıkı sıkıya bağlıdır; diğer bir deyişle düşünce özgürlüğü olmadan bilim özgürlüğü varolamaz; bilim özgürlüğü ise düşünce özgürlüğünün niteliğini yükseltir506. Bu bağlamda, bilim özgürlüğünün düşünce özgürlüğü ile olan ilişkisini açıkça dile getiren uluslararası belgeler de mevcuttur. Örneğin, UNESCO İnsan Genomu ve

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (11 Kasım 1997)507 12.maddesinin (b)

bendinde, bilimin gelişmesi için zorunlu olan araştırma özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün bir parçası olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Bilimsel Araştırma

Özgürlüğü Hakkında Dünya Kongresi Bildirgesi’ne508 göre, bilimsel araştırma

özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğünün bir boyutudur. Diğer taraftan, her ne kadar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bilim özgürlüğü açıkça düzenlenmese de, söz konusu özgürlüğün, bu Sözleşme’nin 9.maddesinde düzenlenen düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği ileri sürülmektedir509.

Bilim özgürlüğü, insan hakları ile ilgili birçok uluslararası belgede açıkça düzenlenmektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel

hakların ne olası sınırlandırılmaları, ne de istisnai durumlarda (örneğin bir olağanüstü rejimde) sınırlamaları da aşan daha ağır kayıtlamalara olası tabi tutulması, haklar arasında bir değersel sıradüzen öngörüldüğü, bazılarının diğerlerinden daha önemli olduğu sonucunu doğurmaz.” Bkz.

GEMALMAZ Semih, Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş, Beta Basım,

3.Baskı, İstanbul 2001, s.537

504 TANÖR Bülent, Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, 3.Baskı, BDS Yayınları, İstanbul 1994, s.90;

KABOĞLU, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, s.121; Başka bir görüşe göre ise, bilim özgürlüğü, düşünceyi

açıklama (fikir açıklama) özgürlüğünün bir sonucu ve uzantısıdır. Bkz. ARMAĞAN Servet, Temel Haklar ve Ödevler, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1980, s.36

505 TANÖR, s.90

506 KABOĞLU, Bilim ve Sanat Özgürlüğü, s.121

507 http://unesdoc.unesco.org/images/0010/001096/109687Eb.pdf (Son erişim tarihi, 11.04.2010) 508

Bkz. Declaration of the World Congress for Freedom of Scientific Research, Rome, Feb 16-18, 2006, http://www.freedomofresearch.org/final_declaration_1st_meeting (Son erişim tarihi, 11.04.2010)

Bildirgesi’nin 27.maddesine göre, herkes, toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel ilerlemeden ve bunun yararlarından pay alma hakkına sahiptir. Bu düzenlemeye göre, herkesin bilimsel ilerlemenin olumlu sonuçlarından yararlanma hakkı olduğu kadar, bu ilerlemenin gerçekleşmesine katılma hakkı da vardır.

Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin

Uluslararası Sözleşme’nin510 15.maddesinde bilimsel araştırma özgürlüğü

düzenlenmektedir511. Bilimsel araştırma özgürlüğü, bu maddenin 3.fıkrasında açıkça belirtilmektedir. Buna göre, Sözleşme’ye taraf devletler, bilimsel araştırma ve yaratıcı faaliyetler için gerekli özgürlüğe saygı göstermekle yükümlüdürler. Maddenin 2.fıkrasında, bilim özgürlüğü ile ilgili olarak taraf devletlerin, müdahaleden kaçınma ve özgürlüğe saygı gösterme şeklindeki negatif yükümlülüklerinin yanında, bilim ve kültürün korunması, geliştirilmesi ve yayılması için gerekli olan tedbirleri alma yükümlülüğü gibi pozitif yükümlülüklerinin olduğu da kabul edilmektedir.

UNESCO Biyoetik ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (19 Ekim 2005)512 giriş kısmında, bilim ve araştırma özgürlüğüne dayalı olarak, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin diğer faydalarının yanı sıra ortalama yaşam süresinin

510 Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılan bu Sözleşme Türkiye

tarafından 15.08.2000 tarihinde imzalanmış ve 04.06.2003 tarihli ve 4867 sayılı Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ise 18.06.2003 tarih ve 25142 ve sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme, 10.07.2003 tarih ve 2003/5923 sayılı Kararnameyle Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmıştır (RG, 11.08.2003, 25196).

511“1. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin: (a) Kültürel yaşama katılma hakkına;

(b) Bilimsel ilerlemeden ve uygulamalarından yararlanma hakkına;

(c) Kendisinin yarattığı herhangi bir bilimsel, edebi ya da sanatsal üründen doğan maddi ve manevi çıkarların korunmasından yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletlerin, bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlama yönünde alacakları tedbirler, bilim ve kültürün korunması, geliştirilmesi ve yayılması için gerekli olan tedbirleri kapsayacaktır.

3. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, bilimsel araştırma ve yaratıcı faaliyetler için gerekli özgürlüğe saygı göstermekle yükümlüdürler.

4. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, bilimsel ve kültürel alanda uluslararası işbirliğinin ve temasların özendirilmesinden ve geliştirilmesinden doğacak yararları kabul ederler.”

512 http://unesdoc.unesco.org/images/0014/001461/146180E.pdf (Son erişim tarihi, 11.04.2010); Bkz.

Türkçe çevirisi için http://unesdoc.unesco.org/images/0014/001461/146180tur.pdf (Son erişim tarihi, 11.04.2010)

uzatılması ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi konusunda insanlığa büyük yararlar sağladığı ve sağlayabileceği hususu kabul edilmektedir. Ayrıca insan onuruna ve insan hakları ve temel özgürlüklere evrensel boyutta saygı duyulması ve gözetilmesi amacıyla, daima söz konusu gelişmelerin bireylerin, toplulukların ve bir bütün olarak insanlığın refahının geliştirilmesine yönelik olması gerektiği de kabul edilmektedir. Yine giriş kısmında, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin tüm insanların, tıp ve yaşam bilimi araştırmalarında aynı yüksek etik standartlardan yararlanmaları gerektiği de belirtilmektedir. Bildirge md.2/d’ye göre, bu Bildirge’nin amaçlarından biri, araştırma ve gelişmelerin bu Bildirge’de belirtilen etik ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi ve insan onuruna, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı gösterilmesi zorunluluğu ile bilimsel araştırma özgürlüğü ile bilimsel ve teknolojik gelişmelerden doğan yararların önemini kabul etmektir.

Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın513 13.maddesinde “Sanat ve Bilim

Özgürlüğü” başlığı altında, sanatın ve bilimsel araştırmanın sınırlamaya tabi tutulmaması ve akademik özgürlüğe saygı gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir.

İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin 15.maddesine göre, bu Sözleşme

hükümlerine ve insan varlığının (insanın) korunmasını güvence altına alan diğer yasal hükümlere bağlı kalmak kaydıyla, biyoloji ve tıp alanında bilimsel araştırma serbestçe yapılabilir. Söz konusu Sözleşme’nin Açıklayıcı Raporu’nun 95.paragrafında ise bilimsel araştırma özgürlüğünün insanlığın öğrenme/bilme hakkına (right to knowledge) yaptığı katkının yanısıra, bilimin ilerlemesi sonucunda elde edilen bilgilerin hastaların sağlığına ve iyileşmesine yaptığı büyük katkı da vurgulanmaktadır514.

513 OJ C 364, 18.12.2000

514 Sözleşme’nin 15.maddesinde bilimsel araştırma özgürlüğünü düzenleyen bu hükmü, aynen Biyotıp

Araştırmalarına İlişkin Avrupa İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’ne Ek Protokol’ün 4.maddesinde de tekrar edilmektedir. Dördüncü maddeye göre, bu Protokol hükümlerine ve insan varlığının (insanın) korunmasını güvence altına alan diğer yasal hükümlere bağlı kalmak kaydıyla, biyoloji ve tıp alanında bilimsel araştırma serbestçe yapılabilir. Yine Ek Protokol’ün Açıklayıcı Raporu’nda Sözleşme’nin Açıklayıcı Raporu’nda yapılan açıklamalar aynen tekrarlanmaktadır (25.01.2005 tarihinde imzaya açılan ve 01.09.2007 tarihinde yürürlüğe giren bu Protokol, Türkiye tarafından

imzalanmış ancak henüz onaylanmamıştır.). Bkz.

Son olarak, bilim özgürlüğü hakkında üzerinde durulması gereken en önemli konu, bu özgürlüğün sınırlandırılması sorunudur. Bilim özgürlüğü, sınırsız bir