• Sonuç bulunamadı

Hz Hasan’ın Muâviye ile Anlaşması

A. Hz Hasan’ın Siyasî Mücadelesinde Muhammed b.

2. Hz Hasan’ın Muâviye ile Anlaşması

Hz. Ali, vefat etmeden önce Kays b. Sa’d komutasında kırk bin kişilik bir ordu hazırlamış ve onlardan ölümüne savaşmak üzere söz almıştı.112 Ancak Hz. Hasan’ın bu orduya güveni yoktu. Zira bu ordu, belli bir gaye ve ortak bir hedefi olmayan kuru bir kalabalıktan müteşekkildi. Kimisinin Haricilere, kimisinin de Muâviye’ye meyli olduğu gibi çoğu ya belli bir mesleği olmayan ve geçim derdinde olan kişiler ya da bölgesel veya kabilevî taraf- girlikle hareket ederek ona katılmış mutaassıp kişilerdi. Dolayısıy- la içlerinde ona samimiyetle tabi olanların sayısı oldukça azdı.113

Diğer yandan Hz. Hasan’ın da savaşma isteği yoktu.114 Müs- lümanları sonu gelmez kanlı bir maceraya sürüklemek istemiyor- du.115 Kendi askerleri tarafından kendisine karşı yapılan saldırı ve suikast girişimi de buna eklenince Muâviye ile anlaşmaya karar verdi.116 İki taraf arasındaki karşılıklı mektuplaşma ve dolaylı görüşmeler neticesinde Hz. Hasan, birtakım şartlarla Muâviye’ye hilâfeti teslim etmeyi kabul etti. Bu şartların ne olduğu konusun-

111 Belâzürî, III, 282.

112 Taberî, s. 900; İbn Miskeveyh, I, 571.

113 Fadlallah, Muhammed Cevad, Sulhü’l-İmâm el-Hasan Esbâbuhu Netâicuhu, Beyrut 1987, s. 84-85.

114 Taberî, s. 900.

115 Muhib et-Taberî, Zehâiru’l-Ukbâ, s. 139. 116 Mes’ûdî, III, 9.

Hz. Hasan, öncelikle Ubeydullah b. Abbâs’ın emrine verdiği on bin kişilik bir süvari gurubunu önden gönderdi. Kendisi de büyük bir orduyla Kûfe’den ayrılarak yola çıktı. Yolda Medâin bölgesinin Sâbât mevkiinde konakladı ve askerlerine bir konuşma yaptı. Konuşmasında kimsenin kanını haksız yere akıtma peşinde olmadığını, birlik ve beraberlikte hayır olduğunu ve onların hay- rını düşündüğünü ifade ederek emirlerine karşı gelmemelerini tavsiye etti. Bu konuşmasını onun Muâviye ile anlaşma yapmak arzusunda olduğu şeklinde yorumlayan askerler, çadırına saldırıp yağmaladılar. Hatta bu saldırıda üstündeki cübbe ile altındaki seccadesi bile çekilerek alınmış ve kötü bir şekilde hırpalanmış- tı.107 Bu infiale ordu komutanlarından Kays b. Sa’d’ın öldürüldüğü yönündeki şayianın da sebep olduğu söyleniyor.108

Bu hadisenin ardından yola devam eden Hz. Hasan, bu sefer yolda suikasta uğradı. Haricî görüşlü olduğu söylenen Cerrâh b. Sinan, yolda pusu kurmuştu. Hz. Hasan, onun önünden geçtiği sırada ona saldırmış ve “Baban gibi sen de kafir oldun!” diyerek ba- cağına hançeri saplamış; hançer, neredeyse kemiğe kadar ulaş- mıştı.109 Ağır bir şekilde yaralanan Hz. Hasan, tedavi edilmek üze- re Medâin şehrine taşındı. Bu şehrin başında Muhtâr b. Ebî Ubeyd es-Sekafî’nin amcası Sa’d b. Mes’ûd vardı. Hz. Ali tarafından bura- ya atanmıştı. Hz. Hasan, bu sefer başka bir ihanetle karşı karşıya kaldı. Muhtâr, amcasına yaralı durumdaki Hz. Hasan’ı Muâviye’ye teslim etme teklifinde bulunmuş, fakat o bu teklifi reddetmiş ve sert bir şekilde onu kınamıştı.110

107 Belâzürî, III, 282. Bk. Dîneverî, s. 200; İbn A’sem, II, 7; İsfahânî, s. 71-72; İbn Ebi'l-Hadîd, XVI, 211-212.

108 Bk. İbnü’l-Esîr, s. 465; Nüveyrî, XX, 225-226; İbn Kesîr, V, 497; Diyarbekirî, II, 289. 109 Belâzürî, III, 282

110 Belâzürî, III, 283.

Muhammed b. Hanefiyye’nin, “iki veya üç ay içinde”111 ger- çekleşen bu olaylar sırasında nasıl bir yol izlediği konusunda kay- naklarda herhangi bir kayda rastlamadık. Fakat, ailenin bir ferdi olarak onun, Hz. Ali’nin vefatından sonra başa geçeceği beklenen Hz. Hasan’a biat ettiğini tahmin etmek zor değildir. Hz. Hasan’a yönelik söz konusu saldırılar sırasında da Muhammed b. Hanefiy- ye, Hz. Hüseyin ile birlikte onun yanında olmalıdırlar.

2. Hz. Hasan’ın Muâviye ile Anlaşması

Hz. Ali, vefat etmeden önce Kays b. Sa’d komutasında kırk bin kişilik bir ordu hazırlamış ve onlardan ölümüne savaşmak üzere söz almıştı.112 Ancak Hz. Hasan’ın bu orduya güveni yoktu. Zira bu ordu, belli bir gaye ve ortak bir hedefi olmayan kuru bir kalabalıktan müteşekkildi. Kimisinin Haricilere, kimisinin de Muâviye’ye meyli olduğu gibi çoğu ya belli bir mesleği olmayan ve geçim derdinde olan kişiler ya da bölgesel veya kabilevî taraf- girlikle hareket ederek ona katılmış mutaassıp kişilerdi. Dolayısıy- la içlerinde ona samimiyetle tabi olanların sayısı oldukça azdı.113

Diğer yandan Hz. Hasan’ın da savaşma isteği yoktu.114 Müs- lümanları sonu gelmez kanlı bir maceraya sürüklemek istemiyor- du.115 Kendi askerleri tarafından kendisine karşı yapılan saldırı ve suikast girişimi de buna eklenince Muâviye ile anlaşmaya karar verdi.116 İki taraf arasındaki karşılıklı mektuplaşma ve dolaylı görüşmeler neticesinde Hz. Hasan, birtakım şartlarla Muâviye’ye hilâfeti teslim etmeyi kabul etti. Bu şartların ne olduğu konusun-

111 Belâzürî, III, 282.

112 Taberî, s. 900; İbn Miskeveyh, I, 571.

113 Fadlallah, Muhammed Cevad, Sulhü’l-İmâm el-Hasan Esbâbuhu Netâicuhu, Beyrut 1987, s. 84-85.

114 Taberî, s. 900.

115 Muhib et-Taberî, Zehâiru’l-Ukbâ, s. 139. 116 Mes’ûdî, III, 9.

da kaynaklarda muhtelif rivayetler bulunmaktadır.117 Bu rivayet- ler dikkate alındığında söz konusu şartları şu şekilde sıralamak mümkündür:118

1. Kûfe beytülmali Hz. Hasan’a verilecek.

2. Hz. Hasan’a beş milyon dirhem para verilecek. 3. Dârabcerd bölgesinin haracı da Hasan’a verilecek. 4. Hz. Ali, minberlerde lanetlenmeyecek.

5. Muâviye, kendisinden sonra veliahd tayin etmeyecek; ya Hz. Hasan halife olacak veya iş Şûrâ’ya havale edilecek. 6. Hz. Hüseyin’e de iki milyon dirhem para verilecek. 7. Hz. Hasan’a ailesine ve taraftarlarına emân verilecek. 8. Allah’ın kitabı, Rasulullah’ın sünneti ve önceki halifelerin

yolundan gidilecek.

Hz. Hasan, dolaylı görüşmelerin ardından varılan anlaşmayı kabul ettikten sonra Kûfe’de Muâviye ile bir araya geldi ve ona biat etti.119 Böylece Hz. Hasan’ın altı aylık hilâfet dönemi sona ermiş oldu (41/661).120

Hz. Hasan, Muâviye ile bir anlaşmaya vardığını ve hilâfeti ona teslim edeceğini çevresine duyurduğunda sert tepkilerle kar-

117 Bk. Belâzürî, III, 286-287; Dîneverî, s. 202; İbn A’sem, II, 9-11; Tabersî, Ebû Ali el-Fadl b. Hasan (548/1153), İ’lâmü’l-Verâ bi A’lâmi’l-Hüdâ, thk. A. Ekber el-Ğifarî, Beyrut 1979, s. 205; İbn Kesîr, V, 497.

118 Kapar, M. Ali, Halifeliğin Emevilere Geçişi ve Verasete Dönüşmesi, İstanbul 1998, s. 39-40. Ayrıca bk. Demircan, İktidar Mücadelesi, s. 75-85.

119 Belâzürî, III, 287. 120 Belâzürî, III, 295.

şılaşmıştı. Fakat o, bütün eleştirilere karşı koymuş ve verdiği ka- rardan dönmemiştir. Hz. Hüseyin’in “Allah aşkına! Muâviye’nin

davasını tasdik edip babanın davasını mı yalanlıyorsun?” sözlerine

karşılık, “Ben işin mahiyetini sizden daha iyi biliyorum.” şeklinde ce- vap vermiş ve onu susturmuştur.121 Yine “Müminlerin yüzkarası!” şeklindeki ağır sataşmalara, “Yüzkarası olmak, ateşten hayırlıdır!” karşılığını vermiştir.122

Bu süreçte Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin’le birlikte hareket etmiş ve bu anlaşmadan duyduğu memnuniyetsizliğini ortaya koymuştur.123 Fakat Hz. Hasan’ın verdiği karardan geri adım atmaması üzerine Kûfe’de onunla birlikte Muâviye’ye biat ettiği gibi daha sonraki dönemlerde kendisini içinde bulduğu fitne hareketlerine karşı Hz. Hasan’ın burada ortaya koyduğu tavrı benimseyecektir. Aslında Hz. Hasan, daha Hz. Osman isyan- cılar tarafından kuşatıldığı sırada Hz. Ali’ye Medine’yi terk edip Mekke’ye sığınmasını, kenara çekilerek halkı kendi haline bırak- masını tavsiye etmiş ve bu düşüncesini Cemel Savaşı öncesinde de dile getirmiş ve ondan Müslümanları bir çatışma ortamına sok- mamasını istemişti.124 Bu sefer kendisi, hilâfete geçince Müslü- manların içine sürüklendiği büyük bir savaşa ramak kala bu dü- şüncesini hayata geçirmiş ve hilâfeti Muâviye’ye teslim etmişti. Bütün bunlar yaşanırken Muhammed b. Hanefiyye, yaşananları muhakkak ibret nazarıyla seyretmiştir. Zira daha sonraki süreçte o da tıpkı Hz. Hasan gibi “tek bir Müslümanın kanını dökmekten- se saltanatı kaybetmeyi”125 tercih edecektir.

121 Taberî, s. 900. 122 İbn Kesîr, V, 529. 123 İbn Abdirabbih, I, 475. 124 Belâzürî, III, 17. 125 İbn Asâkir, LIV, 347.

da kaynaklarda muhtelif rivayetler bulunmaktadır.117 Bu rivayet- ler dikkate alındığında söz konusu şartları şu şekilde sıralamak mümkündür:118

1. Kûfe beytülmali Hz. Hasan’a verilecek.

2. Hz. Hasan’a beş milyon dirhem para verilecek. 3. Dârabcerd bölgesinin haracı da Hasan’a verilecek. 4. Hz. Ali, minberlerde lanetlenmeyecek.

5. Muâviye, kendisinden sonra veliahd tayin etmeyecek; ya Hz. Hasan halife olacak veya iş Şûrâ’ya havale edilecek. 6. Hz. Hüseyin’e de iki milyon dirhem para verilecek. 7. Hz. Hasan’a ailesine ve taraftarlarına emân verilecek. 8. Allah’ın kitabı, Rasulullah’ın sünneti ve önceki halifelerin

yolundan gidilecek.

Hz. Hasan, dolaylı görüşmelerin ardından varılan anlaşmayı kabul ettikten sonra Kûfe’de Muâviye ile bir araya geldi ve ona biat etti.119 Böylece Hz. Hasan’ın altı aylık hilâfet dönemi sona ermiş oldu (41/661).120

Hz. Hasan, Muâviye ile bir anlaşmaya vardığını ve hilâfeti ona teslim edeceğini çevresine duyurduğunda sert tepkilerle kar-

117 Bk. Belâzürî, III, 286-287; Dîneverî, s. 202; İbn A’sem, II, 9-11; Tabersî, Ebû Ali el-Fadl b. Hasan (548/1153), İ’lâmü’l-Verâ bi A’lâmi’l-Hüdâ, thk. A. Ekber el-Ğifarî, Beyrut 1979, s. 205; İbn Kesîr, V, 497.

118 Kapar, M. Ali, Halifeliğin Emevilere Geçişi ve Verasete Dönüşmesi, İstanbul 1998, s. 39-40. Ayrıca bk. Demircan, İktidar Mücadelesi, s. 75-85.

119 Belâzürî, III, 287. 120 Belâzürî, III, 295.

şılaşmıştı. Fakat o, bütün eleştirilere karşı koymuş ve verdiği ka- rardan dönmemiştir. Hz. Hüseyin’in “Allah aşkına! Muâviye’nin

davasını tasdik edip babanın davasını mı yalanlıyorsun?” sözlerine

karşılık, “Ben işin mahiyetini sizden daha iyi biliyorum.” şeklinde ce- vap vermiş ve onu susturmuştur.121 Yine “Müminlerin yüzkarası!” şeklindeki ağır sataşmalara, “Yüzkarası olmak, ateşten hayırlıdır!” karşılığını vermiştir.122

Bu süreçte Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin’le birlikte hareket etmiş ve bu anlaşmadan duyduğu memnuniyetsizliğini ortaya koymuştur.123 Fakat Hz. Hasan’ın verdiği karardan geri adım atmaması üzerine Kûfe’de onunla birlikte Muâviye’ye biat ettiği gibi daha sonraki dönemlerde kendisini içinde bulduğu fitne hareketlerine karşı Hz. Hasan’ın burada ortaya koyduğu tavrı benimseyecektir. Aslında Hz. Hasan, daha Hz. Osman isyan- cılar tarafından kuşatıldığı sırada Hz. Ali’ye Medine’yi terk edip Mekke’ye sığınmasını, kenara çekilerek halkı kendi haline bırak- masını tavsiye etmiş ve bu düşüncesini Cemel Savaşı öncesinde de dile getirmiş ve ondan Müslümanları bir çatışma ortamına sok- mamasını istemişti.124 Bu sefer kendisi, hilâfete geçince Müslü- manların içine sürüklendiği büyük bir savaşa ramak kala bu dü- şüncesini hayata geçirmiş ve hilâfeti Muâviye’ye teslim etmişti. Bütün bunlar yaşanırken Muhammed b. Hanefiyye, yaşananları muhakkak ibret nazarıyla seyretmiştir. Zira daha sonraki süreçte o da tıpkı Hz. Hasan gibi “tek bir Müslümanın kanını dökmekten- se saltanatı kaybetmeyi”125 tercih edecektir.

121 Taberî, s. 900. 122 İbn Kesîr, V, 529. 123 İbn Abdirabbih, I, 475. 124 Belâzürî, III, 17. 125 İbn Asâkir, LIV, 347.

B. Hz. Hasan’ın Vefatı ve Muhammed b. Hanefiyye’ye Vasi-