• Sonuç bulunamadı

Hz Hasan’ın Vefatı ve Muhammed b Hanefiyye’ye

Hz. Hasan, Muâviye’ye iktidarı devrettikten sonra araların- da “Muhammed b. Hanefiyye ve diğer kardeşlerinin de bulundu- ğu”126 aile fertleriyle birlikte Kûfe’yi terk ederek Medine’ye gitti ve oraya yerleşti.127 Hz. Hasan, 49/669 yılında vefat edinceye ka- dar Medine’de siyasetten uzak bir hayat yaşadı.128

Dîneverî’nin anlattığına göre Hz. Hasan, rahatsızlanıp du- rumu ağırlaştığı zaman Muhammed b. Hanefiyye, kendisine ait bir köyde oturuyordu. Hz. Hasan haber göndererek onu yanına çağırdı. Durumdan haberdar edilen İbnü’l-Hanefiyye, telaşla yola çıktı ve hemen Hz. Hasan’ın yanına girdi. Kendisi, onun soluna Hz. Hüseyin de sağına oturdu. Hz. Hasan, gözlerini açtığında onları yanı başında görünce Hz. Hüseyin’e şöyle dedi: “Kardeşin Muham-

med hakkında sana hayır tavsiye ediyorum. Zira o iki göz arasındaki deridir.” Sonra İbnü’l-Hanefiyye’ye de “Hüseyin hakkında da sana vesiyetimdir. Ona destek ve yardımcı ol!” dedi. Ardından, “Beni dede- min yanına defnedin. Eğer engellenirseniz o zaman beni, Bakî’ye defne- din.” dedi ve vefat etti. 129

Hz. Hasan, bu vasiyetinde “o iki göz arasındaki deridir” şek- linde yaptığı benzetme ile aslında İbnü’l-Hanefiyye’nin kendileri- ne olan yakınlığını ve onu kendilerinden bir parça olarak gördük- lerini ortaya koymuş, diğer yandan vefatından sonra onların bir- birlerine destek olmalarını, özellikle de Muhammed b. Hanefiy- ye’den Hz. Hüseyin’e destek ve yardımcı olmasını istemiştir.

126 İbn Tiktakâ, s. 324. 127 Taberî, s. 902. 128 İbn Kesîr, V, 533. 129 Dîneverî, s. 205.

Bununla birlikte bazı Şiî kaynaklarda konuyla ilgili farklı bir rivayete yer verilmektedir.130 Söz konusu rivayete göre güya Hz. Hasan, kendisinden sonra imâmetin, başka bir ifadeyle hilâfe- tin Hz. Hüseyin’e geçeceğini söylemiş ve İbnü’l-Hanefiyye’den de bu konuda onu kıskanarak onunla bir rekabete girmemesini ve her hâlükârda ona destek olmasını istemiştir. Ancak Şiî imâmet nazariyesinin bir ürünü olan bu rivayetleri doğrulamak mümkün değildir. Kaldı ki halife olduğu halde onu Muâviye’ye teslim eden Hz. Hasan’ın, kendisinden sonra Hz. Hüseyin’in imâm olacağını söylemesi büyük bir tezat teşkil etmektedir.

Diğer yandan Hz. Hasan’ın ölüm nedeni ve defni sırasında ortaya çıkan bazı olaylar kaynaklarda tartışma konusu edilmiştir. Hz. Hasan’ın zehirlenerek mi öldüğü, zehirlenerek ölmüşse kimin tarafından zehirlendiği yönündeki soruları ilgili çalışmalara bıra- karak;131 Muhammed b. Hanefiyye’nin defin sırasında ortaya çıkan hadiselerde oynadığı rolü ele alacağız. Zira birinci konuyla ilgili olarak İbnü’l-Hanefiyye’nin bir dahli olduğuna dair kaynaklarda bir kayda rastlamadık.

Hz. Hasan, yukarıda değindiğimiz gibi hastalığı sırasında Rasulullah’ın yanına defnedilmesini vasiyet etmiş, fakat bunun bir fitneye sebebiyet vermesi durumunda Bakî mezarlığına def- nedilmesini istemişti.132 Hatta bu konuda Hz. Aişe’den izin istemiş, o da olumlu cevap vermişti.133

Hz. Hasan vefat ettikten sonra, vasiyeti yerine getirilmek üzerine cenazesi Rasulullah’ın yanına defnedilmek istendiğinde başta Mervân b. Hakem olmak üzere Benî Ümeyye, Hz. Osman’ın

130 Bk. Meclisî, XLIV, 176-177; Huî, III, 156.

131 Bk. Demircan, İktidar Mücadelesi, s. 95-102; Kapar, age., s. 40-44.

132 Belâzürî, III, 297; Dîneverî, s. 205; Ya’kûbî, II, 225; İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 213. 133 İbnü’l-Esîr, s. 480; İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 237; Muhib et-Taberî, Zehâiru’l-Ukbâ, s. 141;

B. Hz. Hasan’ın Vefatı ve Muhammed b. Hanefiyye’ye Vasi- yeti

Hz. Hasan, Muâviye’ye iktidarı devrettikten sonra araların- da “Muhammed b. Hanefiyye ve diğer kardeşlerinin de bulundu- ğu”126 aile fertleriyle birlikte Kûfe’yi terk ederek Medine’ye gitti ve oraya yerleşti.127 Hz. Hasan, 49/669 yılında vefat edinceye ka- dar Medine’de siyasetten uzak bir hayat yaşadı.128

Dîneverî’nin anlattığına göre Hz. Hasan, rahatsızlanıp du- rumu ağırlaştığı zaman Muhammed b. Hanefiyye, kendisine ait bir köyde oturuyordu. Hz. Hasan haber göndererek onu yanına çağırdı. Durumdan haberdar edilen İbnü’l-Hanefiyye, telaşla yola çıktı ve hemen Hz. Hasan’ın yanına girdi. Kendisi, onun soluna Hz. Hüseyin de sağına oturdu. Hz. Hasan, gözlerini açtığında onları yanı başında görünce Hz. Hüseyin’e şöyle dedi: “Kardeşin Muham-

med hakkında sana hayır tavsiye ediyorum. Zira o iki göz arasındaki deridir.” Sonra İbnü’l-Hanefiyye’ye de “Hüseyin hakkında da sana vesiyetimdir. Ona destek ve yardımcı ol!” dedi. Ardından, “Beni dede- min yanına defnedin. Eğer engellenirseniz o zaman beni, Bakî’ye defne- din.” dedi ve vefat etti. 129

Hz. Hasan, bu vasiyetinde “o iki göz arasındaki deridir” şek- linde yaptığı benzetme ile aslında İbnü’l-Hanefiyye’nin kendileri- ne olan yakınlığını ve onu kendilerinden bir parça olarak gördük- lerini ortaya koymuş, diğer yandan vefatından sonra onların bir- birlerine destek olmalarını, özellikle de Muhammed b. Hanefiy- ye’den Hz. Hüseyin’e destek ve yardımcı olmasını istemiştir.

126 İbn Tiktakâ, s. 324. 127 Taberî, s. 902. 128 İbn Kesîr, V, 533. 129 Dîneverî, s. 205.

Bununla birlikte bazı Şiî kaynaklarda konuyla ilgili farklı bir rivayete yer verilmektedir.130 Söz konusu rivayete göre güya Hz. Hasan, kendisinden sonra imâmetin, başka bir ifadeyle hilâfe- tin Hz. Hüseyin’e geçeceğini söylemiş ve İbnü’l-Hanefiyye’den de bu konuda onu kıskanarak onunla bir rekabete girmemesini ve her hâlükârda ona destek olmasını istemiştir. Ancak Şiî imâmet nazariyesinin bir ürünü olan bu rivayetleri doğrulamak mümkün değildir. Kaldı ki halife olduğu halde onu Muâviye’ye teslim eden Hz. Hasan’ın, kendisinden sonra Hz. Hüseyin’in imâm olacağını söylemesi büyük bir tezat teşkil etmektedir.

Diğer yandan Hz. Hasan’ın ölüm nedeni ve defni sırasında ortaya çıkan bazı olaylar kaynaklarda tartışma konusu edilmiştir. Hz. Hasan’ın zehirlenerek mi öldüğü, zehirlenerek ölmüşse kimin tarafından zehirlendiği yönündeki soruları ilgili çalışmalara bıra- karak;131 Muhammed b. Hanefiyye’nin defin sırasında ortaya çıkan hadiselerde oynadığı rolü ele alacağız. Zira birinci konuyla ilgili olarak İbnü’l-Hanefiyye’nin bir dahli olduğuna dair kaynaklarda bir kayda rastlamadık.

Hz. Hasan, yukarıda değindiğimiz gibi hastalığı sırasında Rasulullah’ın yanına defnedilmesini vasiyet etmiş, fakat bunun bir fitneye sebebiyet vermesi durumunda Bakî mezarlığına def- nedilmesini istemişti.132 Hatta bu konuda Hz. Aişe’den izin istemiş, o da olumlu cevap vermişti.133

Hz. Hasan vefat ettikten sonra, vasiyeti yerine getirilmek üzerine cenazesi Rasulullah’ın yanına defnedilmek istendiğinde başta Mervân b. Hakem olmak üzere Benî Ümeyye, Hz. Osman’ın

130 Bk. Meclisî, XLIV, 176-177; Huî, III, 156.

131 Bk. Demircan, İktidar Mücadelesi, s. 95-102; Kapar, age., s. 40-44.

132 Belâzürî, III, 297; Dîneverî, s. 205; Ya’kûbî, II, 225; İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 213. 133 İbnü’l-Esîr, s. 480; İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 237; Muhib et-Taberî, Zehâiru’l-Ukbâ, s. 141;

orada defnedilmeyip Bakî’nin ücra bir köşesine Huşşu Kevkeb’de defnedilmesine misillemede bulunarak karşı çıktılar.134 İki taraf arasında çıkan tartışma büyüyerek iş silahlı çatışmaya doğru gi- dince Hz. Aişe, daha önce vermiş olduğu karardan vazgeçti ve “Ev,

benim evimdir. Hiç kimsenin buraya defnedilmesine izin vermiyorum.”

dedi.135

Bazı kaynaklarda Hz. Aişe’nin, bu olay sırasında bir katıra binerek Benî Ümeyye tarafında yer aldığı ve halkı çatışmaya sü- rüklediği yönünde anlatımlar yer almaktadır. Bu anlatıma göre Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Aişe’yi Benî Hâşim’e düşmanlığa kendini adamakla itham etmiş ve Cemel Savaşı’ndaki rolüne gön- dermelerde bulunarak ona “Bir gün devenin üzerinde, diğer gün de

katırın üzerinde!” demiştir.136 Aslında Hz. Aişe, olayı yatıştırmak ve kan dökülmesine engel olmak için oradaydı. Eğer Hz. Aişe’nin bir art niyeti olsaydı daha önce kendisine müracaat eden Hz. Hasan’a izin vermezdi.137

Bu sırada olayı yatıştırmak için gayret sarf eden diğer bazı kişileri de görüyoruz. Bunların başında Ebû Hüreyre ve Muham- med b. Hanefiyye geliyor. Ebû Hüreyre, bir yandan Mervân’a Hz. Hasan’ın Rasulullah’ın yanındaki konumunu hatırlatarak defnine izin vermesi için ricada bulunurken,138 diğer yandan Hz. Hüse- yin’e Hz. Hasan’ın vasiyetini hatırlatıyor ve ondan işi zora sok- mamasını istiyordu.139 Muhammed b. Hanefiyye de Hz. Hüseyin’e söz konusu vasiyeti hatırlatmış,140 “Eğer mutlaka buraya defnetme-

mizi vasiyet etseydi ya onu buraya defnederdik ya da bu uğurda canımı-

134 Belâzürî, III, 297; İsfahânî, s. 81.

135 Belâzürî, III, 298.

136 Tabersî, s. 211; Meclisî, XLIV, 133; Huî, III, 156. 137 İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 237.

138 Belâzürî, III, 297.

139 Mecdüddin İbnü’l-Esîr, II, 116; Bürrî, II, 209; Nüveyrî, XX, 322. 140 İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 214.

zı verirdik. Fakat o, fitne çıkma ihtimaline karşı istisnada bulunmuştur. Hem hangi fitne, bu gördüğünden daha büyük olabilir ki?”141 diyerek onu ikna etmiş ve olayın herhangi bir çatışmaya sebebiyet ver- meden yatışmasına katkıda bulunmuştur.

Sonunda Bakî mezarlığına defnedilmek üzere götürülen Hz. Hasan’ın cenaze namazını Said b. el-As kıldırdı.142 Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin ve Ubeydullah b. Abbâs’la birlikte cenaze- yi kabre yerleştirdi.143

Kabrin başında gözyaşı dökerek ağlayan İbnü’l-Hanefiyye, duygu dolu bir konuşma yaptı: “Nasıl ki hayatın mutluluk veriyor

idiyse, ölümün de o kadar acı veriyor. Kefeninin sardığı ruh, ne güzel ruhtur. Nasıl öyle olmasın ki? Sen ki hidayetin zirvesisin, takva ehlinin halefisin, Ashab-ı Kisâ’nın beşincisisin. Hak eli, seni takva ile doyurmuş. İmanın göğsü, seni emzirmiş. Sen, İslâm’ın kucağında büyüdün. Hayatın da ölümün de güzeldi, her ne kadar ayrılığın bize ağır gelse de. Allah sana rahmet etsin, ey Ebû Muhammed!”144

Bu konuşmadan sonra Muhammed b. Hanefiyye’nin, şu mısraları da okuduğu söyleniyor:145

Sen kalmışken dalsız budaksız; bulanmışken topraklara yüzün, Hiç sürünür müyüm ben koku; geçer mi güzel ah sensiz meclisle- rim.

Yanıp tutuşmuşken alev alev iç organların senin,

141 Belâzürî, III, 298.

142 İbnü’l-Esîr, s. 480. 143 Bürrî, II, 209.

144 Mes’ûdî, III, 6-7. Bk. Ya’kûbî, II, 225; İbn Abdirabbih, III, 239-240; Ebû Hayyân, VIII, 97; İbn Asâkir, XIII, 296-297; Bürrî, II, 209.

orada defnedilmeyip Bakî’nin ücra bir köşesine Huşşu Kevkeb’de defnedilmesine misillemede bulunarak karşı çıktılar.134 İki taraf arasında çıkan tartışma büyüyerek iş silahlı çatışmaya doğru gi- dince Hz. Aişe, daha önce vermiş olduğu karardan vazgeçti ve “Ev,

benim evimdir. Hiç kimsenin buraya defnedilmesine izin vermiyorum.”

dedi.135

Bazı kaynaklarda Hz. Aişe’nin, bu olay sırasında bir katıra binerek Benî Ümeyye tarafında yer aldığı ve halkı çatışmaya sü- rüklediği yönünde anlatımlar yer almaktadır. Bu anlatıma göre Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Aişe’yi Benî Hâşim’e düşmanlığa kendini adamakla itham etmiş ve Cemel Savaşı’ndaki rolüne gön- dermelerde bulunarak ona “Bir gün devenin üzerinde, diğer gün de

katırın üzerinde!” demiştir.136 Aslında Hz. Aişe, olayı yatıştırmak ve kan dökülmesine engel olmak için oradaydı. Eğer Hz. Aişe’nin bir art niyeti olsaydı daha önce kendisine müracaat eden Hz. Hasan’a izin vermezdi.137

Bu sırada olayı yatıştırmak için gayret sarf eden diğer bazı kişileri de görüyoruz. Bunların başında Ebû Hüreyre ve Muham- med b. Hanefiyye geliyor. Ebû Hüreyre, bir yandan Mervân’a Hz. Hasan’ın Rasulullah’ın yanındaki konumunu hatırlatarak defnine izin vermesi için ricada bulunurken,138 diğer yandan Hz. Hüse- yin’e Hz. Hasan’ın vasiyetini hatırlatıyor ve ondan işi zora sok- mamasını istiyordu.139 Muhammed b. Hanefiyye de Hz. Hüseyin’e söz konusu vasiyeti hatırlatmış,140 “Eğer mutlaka buraya defnetme-

mizi vasiyet etseydi ya onu buraya defnederdik ya da bu uğurda canımı-

134 Belâzürî, III, 297; İsfahânî, s. 81.

135 Belâzürî, III, 298.

136 Tabersî, s. 211; Meclisî, XLIV, 133; Huî, III, 156. 137 İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 237.

138 Belâzürî, III, 297.

139 Mecdüddin İbnü’l-Esîr, II, 116; Bürrî, II, 209; Nüveyrî, XX, 322. 140 İbn Ebi’l-Hadîd, XVI, 214.

zı verirdik. Fakat o, fitne çıkma ihtimaline karşı istisnada bulunmuştur. Hem hangi fitne, bu gördüğünden daha büyük olabilir ki?”141 diyerek onu ikna etmiş ve olayın herhangi bir çatışmaya sebebiyet ver- meden yatışmasına katkıda bulunmuştur.

Sonunda Bakî mezarlığına defnedilmek üzere götürülen Hz. Hasan’ın cenaze namazını Said b. el-As kıldırdı.142 Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin ve Ubeydullah b. Abbâs’la birlikte cenaze- yi kabre yerleştirdi.143

Kabrin başında gözyaşı dökerek ağlayan İbnü’l-Hanefiyye, duygu dolu bir konuşma yaptı: “Nasıl ki hayatın mutluluk veriyor

idiyse, ölümün de o kadar acı veriyor. Kefeninin sardığı ruh, ne güzel ruhtur. Nasıl öyle olmasın ki? Sen ki hidayetin zirvesisin, takva ehlinin halefisin, Ashab-ı Kisâ’nın beşincisisin. Hak eli, seni takva ile doyurmuş. İmanın göğsü, seni emzirmiş. Sen, İslâm’ın kucağında büyüdün. Hayatın da ölümün de güzeldi, her ne kadar ayrılığın bize ağır gelse de. Allah sana rahmet etsin, ey Ebû Muhammed!”144

Bu konuşmadan sonra Muhammed b. Hanefiyye’nin, şu mısraları da okuduğu söyleniyor:145

Sen kalmışken dalsız budaksız; bulanmışken topraklara yüzün, Hiç sürünür müyüm ben koku; geçer mi güzel ah sensiz meclisle- rim.

Yanıp tutuşmuşken alev alev iç organların senin,

141 Belâzürî, III, 298.

142 İbnü’l-Esîr, s. 480. 143 Bürrî, II, 209.

144 Mes’ûdî, III, 6-7. Bk. Ya’kûbî, II, 225; İbn Abdirabbih, III, 239-240; Ebû Hayyân, VIII, 97; İbn Asâkir, XIII, 296-297; Bürrî, II, 209.

Sensiz kaynaklardan ben su mu içerim.

Ağlayacağım hep sana; öttükçe güvercinleri Eyke’nin, Yeşerdikçe ağaç yaprakları Hicaz’ın.

Ne tuhaf şeyler oluyor, bak şimdi Hicaz’ın toprakları Hasan’ı içine alıyor,

Düşmüş herkes gibi toprağa, O da burada garipçe yatıyor.

III. Hz. Hüseyin İle İlişkisi

A. Hz. Hüseyin’in İsyanı Sürecine Kadar Muhammed b. Ha-