• Sonuç bulunamadı

Çocukluk ve Gençlik Dönemi

Bu dönem, İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumuyla başlayan ve Hz. Osman’ın katliyle İslâm dünyasında alevlenen fitne döneminin başladığı zamandan bir süre öncesine kadar devam eden, İbnü’l- Hanefiyye’nin çocukluk ve gençlik yıllarını kapsayan süreçtir.

Bu dönem, iç çekişme ve siyasî çalkantılardan uzak hem si- yasî hem de ekonomik yönden İslâm dünyasının en müreffeh dönemi olduğu gibi Muhammed b. Hanefiyye’nin de en mutlu yıllarıdır. İbnü’l-Hanefiyye’nin doğduğu ve çocukluk yıllarının geçtiği Hz. Ömer dönemi, Rasulullah’ın vefatından sonra baş gös- teren isyan hareketlerinin bastırıldığı ve İslâm dininin bekâsını ciddi manada sarsan tehlikelerin bertaraf edildiği Hz. Ebû Bekir döneminden sonra fetih hareketlerinin hızla yayıldığı bir dönem- dir. Bu dönemde elde edilen askeri başarılar, beraberinde ekono- mik ve sosyal başarıları getirmiştir. Daha önceleri açlık, yokluk ve korkuyla imtihanın en çetinini yaşamış olan Müslümanların gelir- leri de gün geçtikçe artıyordu. Fetihlere bağlı olarak artan bu

Netice itibariyle; Muharrem 81 (Mart 700) yılında Medi- ne’de vefat eden Muhammed b. Hanefiyye’nin cenaze namazı, oğlu Ebû Hâşim’in kerhen de olsa öne geçmesini teklif ettiği dö- nemin Medine valisi Ebân b. Osman b. Affân tarafından kıldırılmış ve Bakî mezarlığında defnedilmiştir.117

Muhammed b. Hanefiyye’nin 81 yılında vefat ettiği zaman 67 yaşında,118 hatta 69 yaşında olduğunu119 belirten kaynaklar olmakla birlikte, yukarda geçen rivayette ifade edildiği gibi, o sırada onun 65 yaşında olduğunu kabul edecek olursak; doğum tarihi, 16 yılı olarak karşımıza çıkıyor ki bu sonuç, yukarıda ak- tardığımız İbn Asâkir’de geçen Ebû Süleymân rivayetinde verilen tarihtir.120

Netice olarak, İbnü’l-Hanefiyye, 16 (637) yılında Medine’de doğmuş ve 81 yılının Muharrem ayında (Mart 700) yine Medine’de vefat etmiştir.

IV. Hayatındaki Dönüm Noktaları

Bu başlık altında, Muhammed b. Hanefiyye’nin hayatını ge- nel hatlarıyla, tarihî verilere dayanarak ortaya koymaya çalışaca- ğız. Meseleye genel olarak bakıldığı zaman İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı beş dönem halinde ele alınabilir. Birincisi, İbnü’l- Hanefiyye’nin doğumuyla başlayan ve Hz. Osman’nın katliyle birlikte İslâm dünyasında patlak veren ve giderek alevlenen fitne döneminin başladığı zamandan bir süre öncesine kadar devam eden ve İbnü’l-Hanefiyye’nin çocukluk ve gençlik yıllarını kapsa-

117 İbn Sa’d, V, 116; İbn Asâkir, LIV, 358; Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 128. 118 Zehebî, el-Kâşif, III, 71.

119 Yâfiî, I, 192.

120 İbn Asâkir, LIV, 326. Aynı tarihi veren çalışmalar için bk. Banning, s. 12; Buhl, s. 478; Dalkıran, Sayın, “Muhammed b. el-Hanefiyye ve Adına Oluşan Fırkalar”, Dinî Araştırmalar, c. 7, sy. 19, 2004, s. 140; Atalan, s. 49.

yan süreçtir. İkincisi, Hz. Osman’ın katli sürecini hazırlayan olay- ların başladığı andan itibaren başlayan ve Hz. Hasan’ın hilâfeti Muâviye’ye devretmesiyle sonuçlanan Emevîler dönemine kadar süren dönemdir. Üçüncüsü, hilâfetin Emevîlere geçişiyle başlayan ve Hz. Hüseyin’in Kerbela’da katledilmesine kadar devam eden süreçtir. Dördüncü dönem de Kerbela faciasıyla patlak veren ve İslâm dünyasını ikinci defa kaos ortamına sürükleyen olayların baş gösterdiği zamandan başlar, Abdullah b. Zübeyr’in katline kadar devam eder. Beşinci dönemi ise İbn Zübeyr’in katlinden sonra Abdülmelik’in tekrar Emevî iktidarını muhkem hale getir- mesiyle İslâm dünyasında birliğin sağlandığı süreçle başlayan dönem olarak tanımlayabiliriz.

A. Çocukluk ve Gençlik Dönemi

Bu dönem, İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumuyla başlayan ve Hz. Osman’ın katliyle İslâm dünyasında alevlenen fitne döneminin başladığı zamandan bir süre öncesine kadar devam eden, İbnü’l- Hanefiyye’nin çocukluk ve gençlik yıllarını kapsayan süreçtir.

Bu dönem, iç çekişme ve siyasî çalkantılardan uzak hem si- yasî hem de ekonomik yönden İslâm dünyasının en müreffeh dönemi olduğu gibi Muhammed b. Hanefiyye’nin de en mutlu yıllarıdır. İbnü’l-Hanefiyye’nin doğduğu ve çocukluk yıllarının geçtiği Hz. Ömer dönemi, Rasulullah’ın vefatından sonra baş gös- teren isyan hareketlerinin bastırıldığı ve İslâm dininin bekâsını ciddi manada sarsan tehlikelerin bertaraf edildiği Hz. Ebû Bekir döneminden sonra fetih hareketlerinin hızla yayıldığı bir dönem- dir. Bu dönemde elde edilen askeri başarılar, beraberinde ekono- mik ve sosyal başarıları getirmiştir. Daha önceleri açlık, yokluk ve korkuyla imtihanın en çetinini yaşamış olan Müslümanların gelir- leri de gün geçtikçe artıyordu. Fetihlere bağlı olarak artan bu

gelirleri bir düzene bağlayan Hz. Ömer, ülkede yaşayan her bir şahıs için atiyye tahsis ederken en büyük payı İbnü’l- Hanefiyye’nin babası Hz. Ali’nin de aralarında bulunduğu Bedir gazilerine ayırmıştı.121 Dolayısıyla İbnü’l-Hanefiyye’nin doğduğu ev, düzenli bir geliri olan ekonomik yönden refah düzeyinin yük- sek olduğu bir aile idi.

İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumunda olduğu gibi, çocukluk yıl- ları ve gençliği ile ilgili olarak da kaynaklarda ayrıntılı bir kayda rastlamıyoruz. Yalnız şunu biliyoruz ki, Rasulullah’ın terbiyesi altında büyümüş bir babanın çocuğu olarak, yine Rasulullah’ın torunları Hasan ve Hüseyin’in doğduğu evde doğmuştur. Doğduğu zaman nasıl bir muamele ve ilgiye mazhar olduğu her ne kadar kaynaklarda yer almıyorsa da kardeşleri Hasan ile Hüseyin doğ- duğu zaman Rasulullah’ın onlar için yaptığı uygulamanın benze- ri,122 onun için de yapılmış olmalıdır.

Kuşkusuz, Hasan ve Hüseyin’den sonra peş peşe üç kız ev- ladına sahip olan ve uzun zamandır bir erkek evlat beklentisi içinde olan Hz. Ali’nin evinde İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumu, bü- yük bir sevinçle karşılanmıştır. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi Hz. Ali, şayet bir oğlu doğarsa ona Rasulullah’ın ismini ve künyesini vereceğine dair söz vermişti123 ve bu sözünü yerine getireceği günleri dört gözle beklemekteydi.

İbnü’l-Hanefiyye’nin, Hz. Ali’nin yanında ayrı bir yeri vardı. Her ne kadar Hasan ve Hüseyin onun çocukları olsa da aslında onlar Rasulullah’ın çocukları mesabesindeydiler. Hz. Ali’den daha

121 Demircan, Adnan, Râşid Halîfeler Dönemi, s. 44.

122 Bk. Demircan, Adnan, İslâm Tarihinin İlk Asrında İktidar Mücadelesi, İstanbul 1996, s. 27, 129-130,

123 Vâsitî, Muhammed b. el-Hasan (776/1374), Mecmaü’l-Ehbâb ve Tezkiretu Uli’l-Elbâb, Beyrut 2002, II, 180.

çok Rasulullah, onlarla ilgileniyor ve bir nevi onlara babalık yapı- yordu. Hatta Hasan ile Hüseyin’in, “Rasulullah’ın oğlu” hitabına mazhar oldukları bilinen bir gerçektir. Başka bir ifade ile sanki Hasan ve Hüseyin Rasulullah’in çocukları, İbnü’l-Hanefiyye ise Hz. Ali’nin çocuğuydu. Bu durum, onun günlük hayatta kardeşlerinin yanında ikinci planda tutulmasına yol açabiliyordu. Bu gerçeğin farkında olan Hz. Ali, zaman zaman onu teselli etmek suretiyle bu durumun onda yaratacağı olumsuz etkileri gidermek amacıyla çaba harçıyordu.

Nitekim Hz. Ali, Basra’da iken yaptığı bir evlilik sırasında, düğün günü döşeğine oturmuş, sağına Hasan’ı soluna da Hüseyin’i oturtmuştu. Muhammed b. Hanefiyye ise döşeğin üzerinde kendi- sine yer kalmadığı için döşeğin kenarına, yere oturmuştu. Bu du- rumu fark eden Hz. Ali, onun gücenmesinden endişe ederek ona, “Yavrum! Sen benim oğlumsun. Şu ikisi de Rasulullah’ın oğullarıdır.” demişti.124

Başka bir seferinde de Hz. Ali’nin yanına gelen Medâin vali- si Zeyd b. Kays, Hasan ve Hüseyin’e birtakım hediyeler getirip vermiş; orada hazır bulunan İbnü’l-Hanefiyye’yi ise ihmal etmişti. Bu ayrımcılığa tanık olan Hz. Ali, üzülmüş; oğlu Muhammed’in omuzlarına vurarak onu teselli etmeye çalışmış ve Amr b. Gül- süm’ün125 “İçki vermediğin dostum, şu üç kişinin en kötüsü değildir ey

Ummu Amr!” şeklindeki mısrasını okumuştu. Bunun üzerine mah-

cup olan vali, evine geri dönüp İbnü’l-Hanefiyye’ye de güzel bazı hediyeler göndermişti.126

124 Vâsitî, I, 548.

125 Âlûsî, III, 115-116.

126 İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), Uyûnu’l-Ahbâr, Beyrut ty., II, 205; Belâzürî, II, 396; Ebû Hayyân, Ali b. Muhammed (414/1023), el-Basâir ve’z-Zehâir, thk. Vedâd el-Kâdî, Beyrut 1988, IV, 224-225; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 297-298; Taha Hüse- yin (1393/1973), el-Fitnetü’l-Kübrâ (Alî ve Benûhu), Kahire 1994, II, 177.

gelirleri bir düzene bağlayan Hz. Ömer, ülkede yaşayan her bir şahıs için atiyye tahsis ederken en büyük payı İbnü’l- Hanefiyye’nin babası Hz. Ali’nin de aralarında bulunduğu Bedir gazilerine ayırmıştı.121 Dolayısıyla İbnü’l-Hanefiyye’nin doğduğu ev, düzenli bir geliri olan ekonomik yönden refah düzeyinin yük- sek olduğu bir aile idi.

İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumunda olduğu gibi, çocukluk yıl- ları ve gençliği ile ilgili olarak da kaynaklarda ayrıntılı bir kayda rastlamıyoruz. Yalnız şunu biliyoruz ki, Rasulullah’ın terbiyesi altında büyümüş bir babanın çocuğu olarak, yine Rasulullah’ın torunları Hasan ve Hüseyin’in doğduğu evde doğmuştur. Doğduğu zaman nasıl bir muamele ve ilgiye mazhar olduğu her ne kadar kaynaklarda yer almıyorsa da kardeşleri Hasan ile Hüseyin doğ- duğu zaman Rasulullah’ın onlar için yaptığı uygulamanın benze- ri,122 onun için de yapılmış olmalıdır.

Kuşkusuz, Hasan ve Hüseyin’den sonra peş peşe üç kız ev- ladına sahip olan ve uzun zamandır bir erkek evlat beklentisi içinde olan Hz. Ali’nin evinde İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumu, bü- yük bir sevinçle karşılanmıştır. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi Hz. Ali, şayet bir oğlu doğarsa ona Rasulullah’ın ismini ve künyesini vereceğine dair söz vermişti123 ve bu sözünü yerine getireceği günleri dört gözle beklemekteydi.

İbnü’l-Hanefiyye’nin, Hz. Ali’nin yanında ayrı bir yeri vardı. Her ne kadar Hasan ve Hüseyin onun çocukları olsa da aslında onlar Rasulullah’ın çocukları mesabesindeydiler. Hz. Ali’den daha

121 Demircan, Adnan, Râşid Halîfeler Dönemi, s. 44.

122 Bk. Demircan, Adnan, İslâm Tarihinin İlk Asrında İktidar Mücadelesi, İstanbul 1996, s. 27, 129-130,

123 Vâsitî, Muhammed b. el-Hasan (776/1374), Mecmaü’l-Ehbâb ve Tezkiretu Uli’l-Elbâb, Beyrut 2002, II, 180.

çok Rasulullah, onlarla ilgileniyor ve bir nevi onlara babalık yapı- yordu. Hatta Hasan ile Hüseyin’in, “Rasulullah’ın oğlu” hitabına mazhar oldukları bilinen bir gerçektir. Başka bir ifade ile sanki Hasan ve Hüseyin Rasulullah’in çocukları, İbnü’l-Hanefiyye ise Hz. Ali’nin çocuğuydu. Bu durum, onun günlük hayatta kardeşlerinin yanında ikinci planda tutulmasına yol açabiliyordu. Bu gerçeğin farkında olan Hz. Ali, zaman zaman onu teselli etmek suretiyle bu durumun onda yaratacağı olumsuz etkileri gidermek amacıyla çaba harçıyordu.

Nitekim Hz. Ali, Basra’da iken yaptığı bir evlilik sırasında, düğün günü döşeğine oturmuş, sağına Hasan’ı soluna da Hüseyin’i oturtmuştu. Muhammed b. Hanefiyye ise döşeğin üzerinde kendi- sine yer kalmadığı için döşeğin kenarına, yere oturmuştu. Bu du- rumu fark eden Hz. Ali, onun gücenmesinden endişe ederek ona, “Yavrum! Sen benim oğlumsun. Şu ikisi de Rasulullah’ın oğullarıdır.” demişti.124

Başka bir seferinde de Hz. Ali’nin yanına gelen Medâin vali- si Zeyd b. Kays, Hasan ve Hüseyin’e birtakım hediyeler getirip vermiş; orada hazır bulunan İbnü’l-Hanefiyye’yi ise ihmal etmişti. Bu ayrımcılığa tanık olan Hz. Ali, üzülmüş; oğlu Muhammed’in omuzlarına vurarak onu teselli etmeye çalışmış ve Amr b. Gül- süm’ün125 “İçki vermediğin dostum, şu üç kişinin en kötüsü değildir ey

Ummu Amr!” şeklindeki mısrasını okumuştu. Bunun üzerine mah-

cup olan vali, evine geri dönüp İbnü’l-Hanefiyye’ye de güzel bazı hediyeler göndermişti.126

124 Vâsitî, I, 548.

125 Âlûsî, III, 115-116.

126 İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), Uyûnu’l-Ahbâr, Beyrut ty., II, 205; Belâzürî, II, 396; Ebû Hayyân, Ali b. Muhammed (414/1023), el-Basâir ve’z-Zehâir, thk. Vedâd el-Kâdî, Beyrut 1988, IV, 224-225; Makrîzî, el-Mukaffâ, VI, 297-298; Taha Hüse- yin (1393/1973), el-Fitnetü’l-Kübrâ (Alî ve Benûhu), Kahire 1994, II, 177.

İbnü’l-Hanefiyye’ye, dönemin devlet başkanı Hz. Ömer’in de iltifatta bulunduğunu görüyoruz. Aslında Hz. Ömer’in, Hz. Ali’nin çocuklarına olan ilgisi gözden kaçacak gibi değildir. Özel- likle Hasan ve Hüseyin’i çok sever ve onları kendi çocuklarına tercih ederdi. Nitekim bu ilgi ve sevginin bir yansıması olarak onlara tıpkı babaları gibi Bedir ehli atası bağlamıştı.127 Bu ilginin bir başka tezahürü de Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenme- siydi. Bu evlilik, her ne kadar Şîa tarafından hazmedilmemiş ve değişik te’villerle geçiştirilmeye çalışılmışsa da aslında bu iki bü- yük şahsiyetin arasındaki yakınlığın güzel bir ifadesidir.128 İbnü’l- Hanefiyye de kız kardeşiyle evli olan Hz. Ömer’in evine gitmiş ve bu ziyaret kaynaklarda yer bulmuştur.129 Bu buluşmayı, güzel bir hatıra olarak anlatan İbnü’l-Hanefiyye, olayı şöyle anlatıyor: “Ben,

kız kardeşim Ümmü Gülsüm’ün evindeyken Ömer b. Hattab içeri girdi. Beni kucağına aldı ve bana helva/şeker ikram edilmesini istedi.”130

Bu muhabbetin bir neticesi olarak Hz. Ömer’i rahmetle anan İbnü’l-Hanefiyye,131 onun oğlu Abdullah’ı da rahmetle an- mış, onun vefatı nedeniyle üzüntüsünü ifade etmiş ve “İbn Ömer,

bu Ümmet’in en hayırlısıdır.”132 demiştir.

Rasulullah döneminde Mescid-i Nebevî’nin bitişiğinde “Suf- fe” olarak tabir edilen bir çardağın altında devam eden eğitim öğretim faaliyeti, Hz. Ömer döneminde yerini düzenli eğitime bırakmıştır. Daha önce düzenli bir eğitim verilmemekle birlikte herkes kendi imkanlarıyla çocuğunu yetiştirmeye çalışıyordu. Hz. Ömer, bunu bir düzene bağlamış ve hemen hemen her mahallede

127 Hasenî, Hâşim Marûf, Sîretu’l-Eimmeti’l-İsnâ Aşara, Kum 1409, II, 115; Şimşir, Mehmet, “Râşid Halifeler Döneminde İdare Sistemi ve Divan Teşkilatı”, İSTEM, sy. 6, 2005, s. 177. 128 Konuyla ilgili tevil ve tartışmalar için bk. İbn Şehraşûb, III, 304; Diyârbekirî, II, 284-285. 129 Bk. Buhârî, et-Târîhü’l-Kebîr, I, 182; İbn Asâkir, LIV, 318; Mizzî, XVI, 147-148.

130 İbn Asâkir, LIV, 331; Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 115. 131 Bk. Buharî, Fadâilü’s-Sahâbe, 5.

132 Hâkim en-Nîsâbûrî, III, 560.

sıbyan mektepleri açtırmış, okuma yazma ve Kur’ân-ı Kerîm ders- leri verilen bu yerlerde ücretli öğretmenler görevlendirmiştir.133 Bu okullarda, binicilik derslerinin yanı sıra atasözleri ve şiirlerin ön planda tutulduğu edebiyat derslerinin verildiğini ve bu okulla- rın haftada bir gün tatil edildiğini görüyoruz.134 İbnü’l-Hanefiyye de Hz. Ömer’in bu eğitim-öğretim seferberliğinden istifade etmiş ve ibtidai şekliyle muhtemelen ders halkaları niteliğinde olan bu sıbyan mekteplerine katılmış olmalıdır. Kaynaklarda bu yönde bir kayda rastlamıyoruz. Fakat onun bizzat Hz. Ömer’den ders aldığı, başka bir ifade ile ondan hadis rivayet ettiği yönündeki bilgiler dikkatimizi celbeden bir husustur.135 Ancak İbn Asâkir, bu konuya açıklık getirerek, onun, Hz. Ömer’den mürsel olarak rivayette bulunduğunu ifade etmiştir.136

Aslında İbnü’l-Hanefiyye’nin yetiştiği ev zaten bir mektep- ti. “İlim şehrinin kapısı”137 olarak bilinen babası Hz. Ali’nin yanı sıra kardeşleri Hasan ve Hüseyin’den de ders almıştır. Kaynaklarda bu yönde epey bilgi bulmak mümkündür.

Nitekim Hz. Ali’nin, İbnü’l-Hanefiyye’ye şöyle tavsiyede bu- lunduğu rivayet edilir: “Bil ki Müslüman kişinin iki mürüvveti var. Biri

hadarda, diğeri de seferdedir. Hadardaki mürüvvet; Kur’ân okumak, ulemâ meclislerine katılmak, fikhî meseleleri mütalaa etmek ve namazla- rı cemaatle kılmaya dikkat etmektir. Seferdeki mürüvvet ise beraber yolculuk ettiğin kişiyle azığını paylaşman ve ona fazla muhalefet etme- men, her yokuşu çıktığında, indiğinde ve konakladığında, her kalkıp oturduğunda Allah (a.c.)’ı çokça zikretmendir.”138

133 Bedr, Abdülbâsıt, et-Târîhu’ş-Şâmil li’l-Medîneti’l-Münevvere, Medine 1993, I, 273-274. 134 Erten, Hayri, “Hz. Ömer Döneminde Sosyal Yapı ve Değişme”, Marife, sy. 1, 2001, s. 186. 135 Bürrî, II, 228; Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 111.

136 İbn Asâkir, LIV, 324.

137 İbn Merdeveyh, Ahmed b. Musa (410/1019), Menâkibu Ali b. Ebî Talib vemâ Nezele mine’l-

Kur’ân fî Ali, thk. A. M. Huseyn, Kum 1422, s. 85.

İbnü’l-Hanefiyye’ye, dönemin devlet başkanı Hz. Ömer’in de iltifatta bulunduğunu görüyoruz. Aslında Hz. Ömer’in, Hz. Ali’nin çocuklarına olan ilgisi gözden kaçacak gibi değildir. Özel- likle Hasan ve Hüseyin’i çok sever ve onları kendi çocuklarına tercih ederdi. Nitekim bu ilgi ve sevginin bir yansıması olarak onlara tıpkı babaları gibi Bedir ehli atası bağlamıştı.127 Bu ilginin bir başka tezahürü de Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenme- siydi. Bu evlilik, her ne kadar Şîa tarafından hazmedilmemiş ve değişik te’villerle geçiştirilmeye çalışılmışsa da aslında bu iki bü- yük şahsiyetin arasındaki yakınlığın güzel bir ifadesidir.128 İbnü’l- Hanefiyye de kız kardeşiyle evli olan Hz. Ömer’in evine gitmiş ve bu ziyaret kaynaklarda yer bulmuştur.129 Bu buluşmayı, güzel bir hatıra olarak anlatan İbnü’l-Hanefiyye, olayı şöyle anlatıyor: “Ben,

kız kardeşim Ümmü Gülsüm’ün evindeyken Ömer b. Hattab içeri girdi. Beni kucağına aldı ve bana helva/şeker ikram edilmesini istedi.”130

Bu muhabbetin bir neticesi olarak Hz. Ömer’i rahmetle anan İbnü’l-Hanefiyye,131 onun oğlu Abdullah’ı da rahmetle an- mış, onun vefatı nedeniyle üzüntüsünü ifade etmiş ve “İbn Ömer,

bu Ümmet’in en hayırlısıdır.”132 demiştir.

Rasulullah döneminde Mescid-i Nebevî’nin bitişiğinde “Suf- fe” olarak tabir edilen bir çardağın altında devam eden eğitim öğretim faaliyeti, Hz. Ömer döneminde yerini düzenli eğitime bırakmıştır. Daha önce düzenli bir eğitim verilmemekle birlikte herkes kendi imkanlarıyla çocuğunu yetiştirmeye çalışıyordu. Hz. Ömer, bunu bir düzene bağlamış ve hemen hemen her mahallede

127 Hasenî, Hâşim Marûf, Sîretu’l-Eimmeti’l-İsnâ Aşara, Kum 1409, II, 115; Şimşir, Mehmet, “Râşid Halifeler Döneminde İdare Sistemi ve Divan Teşkilatı”, İSTEM, sy. 6, 2005, s. 177. 128 Konuyla ilgili tevil ve tartışmalar için bk. İbn Şehraşûb, III, 304; Diyârbekirî, II, 284-285. 129 Bk. Buhârî, et-Târîhü’l-Kebîr, I, 182; İbn Asâkir, LIV, 318; Mizzî, XVI, 147-148.

130 İbn Asâkir, LIV, 331; Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 115. 131 Bk. Buharî, Fadâilü’s-Sahâbe, 5.

132 Hâkim en-Nîsâbûrî, III, 560.

sıbyan mektepleri açtırmış, okuma yazma ve Kur’ân-ı Kerîm ders- leri verilen bu yerlerde ücretli öğretmenler görevlendirmiştir.133 Bu okullarda, binicilik derslerinin yanı sıra atasözleri ve şiirlerin ön planda tutulduğu edebiyat derslerinin verildiğini ve bu okulla- rın haftada bir gün tatil edildiğini görüyoruz.134 İbnü’l-Hanefiyye de Hz. Ömer’in bu eğitim-öğretim seferberliğinden istifade etmiş ve ibtidai şekliyle muhtemelen ders halkaları niteliğinde olan bu sıbyan mekteplerine katılmış olmalıdır. Kaynaklarda bu yönde bir kayda rastlamıyoruz. Fakat onun bizzat Hz. Ömer’den ders aldığı, başka bir ifade ile ondan hadis rivayet ettiği yönündeki bilgiler dikkatimizi celbeden bir husustur.135 Ancak İbn Asâkir, bu konuya açıklık getirerek, onun, Hz. Ömer’den mürsel olarak rivayette bulunduğunu ifade etmiştir.136

Aslında İbnü’l-Hanefiyye’nin yetiştiği ev zaten bir mektep- ti. “İlim şehrinin kapısı”137 olarak bilinen babası Hz. Ali’nin yanı sıra kardeşleri Hasan ve Hüseyin’den de ders almıştır. Kaynaklarda bu yönde epey bilgi bulmak mümkündür.

Nitekim Hz. Ali’nin, İbnü’l-Hanefiyye’ye şöyle tavsiyede bu- lunduğu rivayet edilir: “Bil ki Müslüman kişinin iki mürüvveti var. Biri

hadarda, diğeri de seferdedir. Hadardaki mürüvvet; Kur’ân okumak, ulemâ meclislerine katılmak, fikhî meseleleri mütalaa etmek ve namazla- rı cemaatle kılmaya dikkat etmektir. Seferdeki mürüvvet ise beraber yolculuk ettiğin kişiyle azığını paylaşman ve ona fazla muhalefet etme- men, her yokuşu çıktığında, indiğinde ve konakladığında, her kalkıp oturduğunda Allah (a.c.)’ı çokça zikretmendir.”138

133 Bedr, Abdülbâsıt, et-Târîhu’ş-Şâmil li’l-Medîneti’l-Münevvere, Medine 1993, I, 273-274. 134 Erten, Hayri, “Hz. Ömer Döneminde Sosyal Yapı ve Değişme”, Marife, sy. 1, 2001, s. 186. 135 Bürrî, II, 228; Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 111.

136 İbn Asâkir, LIV, 324.

137 İbn Merdeveyh, Ahmed b. Musa (410/1019), Menâkibu Ali b. Ebî Talib vemâ Nezele mine’l-