• Sonuç bulunamadı

Hz Ali’nin Katli ve Muhammed b Hanefiyye’ye

İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumu müzakere ettiler ve Nehrevân’da katledilen arkadaşlarını andılar. Toplantı neticesin- de bütün olanların müsebbibi olarak gördükleri Hz. Ali, Muâviye ve Amr b. Âs’ı öldürme kararını aldılar. Hz. Ali’yi Abdurrahman b.

75 İbn Sa’d, V, 93. 76 İbn Sa’d, V, 93.

Abdullah b. Habbâb’ın katillerini teslim etmeleri ve isyan- dan vazgeçip kendilerine katılmaları için yapılan bütün girişimler sonuçsuz kalınca Hz. Ali, savaş kararı verdi. Savaş başlamadan önce Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin eline verdiği bayrağın altına sığı- nanlar ile savaş meydanından çekip gidenlerin kurtulacağını ilan etti. Bunun üzerine bin kişi, sancağın altına sığınırken beş yüz kadar kişi de savaş meydanını terk etti. Diğerleriyle yapılan kısa süreli bir çarpışmadan sonra, kaçmayı başaran birkaç kişi dışında hemen hepsi kılıçtan geçirildi.71

Nehrevân Savaşı, Haricilerin Hz. Ali ve ondan sonra iktida- ra gelenlere bir daha katılma ihtimalini ortadan kaldırdı. Saygı duydukları pek çok kişinin bu savaşta öldürülmesi uzun zaman hatırlanacak ve maktullerin hatırası, onlar için isyana teşvik edici unsurlardan biri olacaktır. Nitekim bu savaşta öldürülenlerin öcünü alma isteği, Hz. Ali’ye suikast düzenlenmesi sonucunu do- ğurdu.72

Bu savaş, aslında Hz. Ali’nin kendi askerleri arasındaki bir iç savaştı. Üstelik bu savaşta öldürülenlerin çoğu karşı tarafın yakın akrabaları idi.73 Bu durum, orduyu oldukça yıpratmıştı. Onun için Hz. Ali, askerlerine dağılmamalarını ve Şam seferi için hazırlan- malarını emrettiği halde başta Eş’as b. Kays olmak üzere ordu, savaş gereçlerinin yıprandığı ve yorgun düştüklerini ileri sürerek Kûfe’ye döndüler. Bir hafta içinde Hz. Ali’nin karargâhını kurduğu Nuhayle’de hemen hemen hiç kimse kalmayınca o da Kûfe’ye dönmek durumunda kaldı.74

71 Belâzürî, III, 146-147; Dîneverî, s. 193.

72 Demircan, Adnan, Haricilerin Siyasi Faaliyetleri, İstanbul 1996, s. 115. 73 Bk. Belâzürî, III, 148-149.

74 Dîneverî, s. 194-195; Taberî, s. 873.

İbn Sa’d’ın aktardığı, İbnü’l-Hanefiyye ile Misver b. Mahre- me arasında geçen bir diyalog Hz. Ali’nin içine düştüğü bu zor durumu çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Muhammed b. Hane- fiyye, şöyle anlatıyor: “Babam, Muâviye ve Şamlılarla savaşmak isti-

yordu. Onun için sancağını bağladı ve sefere çıkıncaya kadar onu çözme- yeceğine dair yemin etti. Ancak insanlar ondan yüz çevirdiler, görüş ayrılığına düştüler ve korktular. O da sancağını çözdü ve yaptığı yeminin kefaretini verdi. Öyle ki bunu dört defa tekrarladı. Onun gördüğüm bu hali beni üzüyordu.”75 Babasının düştüğü bu duruma üzülen İbnül- Hanefiyye, konuyu Misver b. Mahreme ile konuşmuş, halkta hiç- bir gayret görmediğini ve babasının beyhude uğraştığını ifade ederek ondan babasıyla konuşmasını rica etmişti. Misver de ona verdiği cevapta, Hz. Ali’nin aslında olmuş bitmiş bir şey için çaba- ladığını ve kendisiyle bu konuyu görüştüğünü ama onun, yola çıkmaktan başka hiçbir şey kabul etmediğini ifade etmişti.76

Hem Tahkim sürecinde, hem de Nehrevân Savaşı’nda Mu- hammed b. Hanefiyye, babasının yanındaydı.77 Ancak gerek tah- kimde, gerekse kısa bir sürede başlayıp biten bu savaşta özel bir görev almamasından olsa gerek, kaynaklarda bu konulardan söz edilirken İbnü’l-Hanefiyye’den pek bahsedilmediğini görüyoruz.

B. Hz. Ali’nin Katli ve Muhammed b. Hanefiyye’ye Vasiyeti Hac mevsiminde Mekke’de bir araya gelen bir grup Haricî, İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumu müzakere ettiler ve Nehrevân’da katledilen arkadaşlarını andılar. Toplantı neticesin- de bütün olanların müsebbibi olarak gördükleri Hz. Ali, Muâviye ve Amr b. Âs’ı öldürme kararını aldılar. Hz. Ali’yi Abdurrahman b.

75 İbn Sa’d, V, 93. 76 İbn Sa’d, V, 93.

Mülcem, Muâviye’yi Burak b. Abdullah, Amr b. Âs’ı da Amr b. Be- kir öldürecekti.78

Hz. Ali’yi öldürmek üzere Kûfe’ye giden Abdurrahman b. Mülcem, orada Katâm adlı bir kadınla evlendi. Bu kadın, Haricî görüşüne sahip olup babası, kardeşi ve amcası Nehrevân Sava- şı’nda Hz. Ali tarafından öldürülmüştü. Onun için Katâm, İbn Mül- cem’den mehir olarak üç bin dirhem, bir köle ve bir cariyenin yanı sıra Hz. Ali’nin öldürülmesini istedi.79

İbn Mülcem, Katâm’ın yardımcı olmaları için hizmetine verdiği Verdân ve Şebîb ile birlikte kararlaştırılan günün sabah namazında pusu kurdular. Sabah namazına çıktığı sırada saldırıya uğrayan Hz. Ali, İbn Mülcem tarafından başından vuruldu (17 Ramazan 40 / 24 Ocak 661).80 İbn Mülcem, hemen yakalanıp etki- siz hale getirildi. Kaçmayı başaran Şebîb, izini kaybettirdi. Verdân ise kaçtığı sırada hareketlerinden şüphelenip durumu öğrenen bir akrabası tarafından öldürüldü.81 Aynı şekilde suikasta uğrayan Muâviye yaralı olarak kurtulmuş, Amr b. Âs ise o gün hasta oldu- ğu için onun yerine namaz kıldırmaya giden Hârice b. Huzâfe öldürülmüştü.82

Hz. Ali vurulduğu sırada camide bulunan Muhammed b. Hanefiyye, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Vallahi ben, Ali’nin

vurulduğu gece büyük camide namaz kılıyordum. Kapıya yakın bir yerde durup namaz kılan çok sayıda Mısırlı adam vardı. Onların arasındaydım. Gece boyunca bıkmadan aralıksız kıyam, rükû ve secde edip duruyorlar-

78 Belâzürî, III, 249; İsfahânî, Ebü’l-Ferec Ali b. Hüseyin (356/967), Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn, thk. Ahmed Sakr, Beyrut 1987, s. 44.

79 el-İmâme ve’s-Siyâse, İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889)’e nispet edilmektedir, thk. Ali Şîrî, Kum 1413, I, 180; Dîneverî, s. 197.

80 Belâzürî, III, 253. 81 Belâzürî, III, 254. 82 Ya’kûbî, II, 212.

dı. Sonra Ali, sabah namazı için çıktı ve ‘İnsanlar! Namaza, namaza!” diye seslendi. Bilemiyorum, bu sözleri kapıdan çıktıktan sonra mı yoksa çıkmadan mı söyledi, bir de baktım ki bir şey parladı ve ‘Ya Ali! Hüküm Allah’ındır, senin ve arkadaşlarının değil!’ diye bir ses işittim. Ardından bir kılıç gördüm, sonra bir daha!.. Sonra Ali’nin ‘Adamı kaçırmayın!’ dediğini duydum. Her taraftan insanlar onun üzerine saldırdılar. Çok geçmeden İbn Mülcem’i yakalayıp Ali’nin yanına götürdüler. Ben de diğer insanlarla birlikte içeri girdim. Ali’nin, ‘Cana can! Eğer ben ölürsem beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer sağ kalırsam, o zaman onun hakkındaki kararımı veririm.’ dediğini duydum.”83

Bu olaydan daha önce Muhammed b. Hanefiyye, İbn Mül- cem’i görmüş ve hareketlerinden şüphelenmişti. Rivayete göre İbnü’l-Hanefiyye, Hasan ve Hüseyin’le birlikte bir gün hamamda yıkanırken yanlarına İbn Mülcem girer. Hasan ve Hüseyin, ondan rahatsız olup endişelenirler. Fakat İbnü’l-Hanefiyye, “Bırakın onu.

Yemin ederim ki onun sizden istediği bundan daha büyük bir şeydir.”

diyerek onları yatıştırır.84

Bu şekilde İbn Mülcem’i tanıyan Muhammed b. Hanefiyye, esir olarak babasının yanında onu gördüğünde, “Ben, bugün onu

hamamda yanımıza girdiğinden daha çok tanıyor değilim.”85 şeklinde tepkisini ortaya koymuş ve onun böyle büyük bir hadiseye sebe- biyet verebileceğini daha önceden tahmin ettiğini ifade etmiştir. Aslında İbn Mülcem’in kılıcını zehirlediği ve bir suikast hazırlı- ğında olduğu ihbarı, Hz. Ali’ye ulaşmıştı. Fakat Hz. Ali, İbn Mül- cem’i çağırıp kılıcını zehirlemesinin sebebini sorduğunda, “Benim

83 Taberî, s. 895.

84 İbn Sa’d, III, 35; Belâzürî, III, 254; İbnü’l-Esîr, İzzüddin b. Ebi’l-Hasen Ali b. Muhammed (630/1232), Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. H. M. Şeyha, Beyrut 1997, III, 300. 85 İbn Sa’d, III, 35; Belâzürî, III, 254; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 300.

Mülcem, Muâviye’yi Burak b. Abdullah, Amr b. Âs’ı da Amr b. Be- kir öldürecekti.78

Hz. Ali’yi öldürmek üzere Kûfe’ye giden Abdurrahman b. Mülcem, orada Katâm adlı bir kadınla evlendi. Bu kadın, Haricî görüşüne sahip olup babası, kardeşi ve amcası Nehrevân Sava- şı’nda Hz. Ali tarafından öldürülmüştü. Onun için Katâm, İbn Mül- cem’den mehir olarak üç bin dirhem, bir köle ve bir cariyenin yanı sıra Hz. Ali’nin öldürülmesini istedi.79

İbn Mülcem, Katâm’ın yardımcı olmaları için hizmetine verdiği Verdân ve Şebîb ile birlikte kararlaştırılan günün sabah namazında pusu kurdular. Sabah namazına çıktığı sırada saldırıya uğrayan Hz. Ali, İbn Mülcem tarafından başından vuruldu (17 Ramazan 40 / 24 Ocak 661).80 İbn Mülcem, hemen yakalanıp etki- siz hale getirildi. Kaçmayı başaran Şebîb, izini kaybettirdi. Verdân ise kaçtığı sırada hareketlerinden şüphelenip durumu öğrenen bir akrabası tarafından öldürüldü.81 Aynı şekilde suikasta uğrayan Muâviye yaralı olarak kurtulmuş, Amr b. Âs ise o gün hasta oldu- ğu için onun yerine namaz kıldırmaya giden Hârice b. Huzâfe öldürülmüştü.82

Hz. Ali vurulduğu sırada camide bulunan Muhammed b. Hanefiyye, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Vallahi ben, Ali’nin

vurulduğu gece büyük camide namaz kılıyordum. Kapıya yakın bir yerde durup namaz kılan çok sayıda Mısırlı adam vardı. Onların arasındaydım. Gece boyunca bıkmadan aralıksız kıyam, rükû ve secde edip duruyorlar-

78 Belâzürî, III, 249; İsfahânî, Ebü’l-Ferec Ali b. Hüseyin (356/967), Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn, thk. Ahmed Sakr, Beyrut 1987, s. 44.

79 el-İmâme ve’s-Siyâse, İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889)’e nispet edilmektedir, thk. Ali Şîrî, Kum 1413, I, 180; Dîneverî, s. 197.

80 Belâzürî, III, 253. 81 Belâzürî, III, 254. 82 Ya’kûbî, II, 212.

dı. Sonra Ali, sabah namazı için çıktı ve ‘İnsanlar! Namaza, namaza!” diye seslendi. Bilemiyorum, bu sözleri kapıdan çıktıktan sonra mı yoksa çıkmadan mı söyledi, bir de baktım ki bir şey parladı ve ‘Ya Ali! Hüküm Allah’ındır, senin ve arkadaşlarının değil!’ diye bir ses işittim. Ardından bir kılıç gördüm, sonra bir daha!.. Sonra Ali’nin ‘Adamı kaçırmayın!’ dediğini duydum. Her taraftan insanlar onun üzerine saldırdılar. Çok geçmeden İbn Mülcem’i yakalayıp Ali’nin yanına götürdüler. Ben de diğer insanlarla birlikte içeri girdim. Ali’nin, ‘Cana can! Eğer ben ölürsem beni öldürdüğü gibi onu da öldürün. Eğer sağ kalırsam, o zaman onun hakkındaki kararımı veririm.’ dediğini duydum.”83

Bu olaydan daha önce Muhammed b. Hanefiyye, İbn Mül- cem’i görmüş ve hareketlerinden şüphelenmişti. Rivayete göre İbnü’l-Hanefiyye, Hasan ve Hüseyin’le birlikte bir gün hamamda yıkanırken yanlarına İbn Mülcem girer. Hasan ve Hüseyin, ondan rahatsız olup endişelenirler. Fakat İbnü’l-Hanefiyye, “Bırakın onu.

Yemin ederim ki onun sizden istediği bundan daha büyük bir şeydir.”

diyerek onları yatıştırır.84

Bu şekilde İbn Mülcem’i tanıyan Muhammed b. Hanefiyye, esir olarak babasının yanında onu gördüğünde, “Ben, bugün onu

hamamda yanımıza girdiğinden daha çok tanıyor değilim.”85 şeklinde tepkisini ortaya koymuş ve onun böyle büyük bir hadiseye sebe- biyet verebileceğini daha önceden tahmin ettiğini ifade etmiştir. Aslında İbn Mülcem’in kılıcını zehirlediği ve bir suikast hazırlı- ğında olduğu ihbarı, Hz. Ali’ye ulaşmıştı. Fakat Hz. Ali, İbn Mül- cem’i çağırıp kılıcını zehirlemesinin sebebini sorduğunda, “Benim

83 Taberî, s. 895.

84 İbn Sa’d, III, 35; Belâzürî, III, 254; İbnü’l-Esîr, İzzüddin b. Ebi’l-Hasen Ali b. Muhammed (630/1232), Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. H. M. Şeyha, Beyrut 1997, III, 300. 85 İbn Sa’d, III, 35; Belâzürî, III, 254; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 300.

ve senin düşmanın için” şeklinde bir cevap verince onu serbest bı-

rakmıştı.86

Halk, ölüm döşeğindeki Hz. Ali’ye şayet vefat ederse Hz. Ha- san’a biat edip etmemeleri konusunu sordu. O da bu konuda ne lehte ne de aleyhte bir şey söylemek istemediğini ifade etti ve Hasan ile Hüseyin’i yanına çağırdı.87 Onlara Allah’tan korkmaları, Dünya hayatına aldanmamaları, haktan ayrılmamaları, zalimin karşısında mazlumun ise yanında olmalarını ve Kur’ân ile amel etmelerini tavsiye etti. Ardından Muhammed b. Hanefiyye’ye baktı ve “Kardeşlerine yaptığım vasiyeti duydun mu?” diye sordu. O da “evet” deyince “Ben, aynısını sana da vasiyet ediyorum. Ayrıca kar-

deşlerine saygılı olmanı vasiyet ediyorum. Çünkü onların, senin üzerin- deki hakları büyüktür. Onlardan habersiz hiçbir şey yapma.” dedi. Son-

ra Hasan ile Hüseyin’e döndü ve onlara Muhammed b. Hanefiy- ye’ye sahip çıkmalarını vasiyet etti ve “O sizin öz kardeşinizdir, ba-

banızın oğludur. Babanızın onu ne kadar sevdiğini biliyorsunuz.” diye-

rek ona olan sevgi ve bağlılığını vurguladı.88

Hz. Ali, suikasta uğradıktan iki gün sonra vefat etti.89 Mu- hammed b. Hanefiyye, onun teçhiz ve tekfininde bulunduğu gibi katilinin cezalandırılması konusuna da müdahil oldu. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Cafer ve Muhammed b. Hanefiyye, onun cenazesini yıkadılar ve onu kefenleyip defnettiler. Defin sırasında Abdullah b. Abbâs ve birkaç kişi daha vardı. Haricilerin, cenazeye

86 Nüveyrî, X, 212.

87 Taberî, s. 896; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, s. 461.

88 Taberî, s. 896; İbnü’l-Esîr, s. 461. Bk. Müberred, III, 1168; İbn A’sem, I, 508; Şeyh Müfîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Muhammed (413/1022), el-Emâlî, thk. H. Veli – A. Ekber el- Ğifarî, Beyrut 1993, s. 222; İbn Ebi’l-Hadîd, XX, 445. Ayrıca Hz. Ali’nin, Sıffin Savaşı dönü- şünde Muhammed b. Hanefiyye’ye yazdığı söylenen vasiyet için bk. Korkmaz, Sıddık, “Hz. Ali’nin Oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’ye Vasiyeti”, SÜİFD, Güz 2007, sy. 24, s. 97- 142.

89 Ya’kûbî, I, 213.

bir zarar vermesinden korkulduğu için daha insanlar sabah na- mazından çıkmadan gizli bir şekilde defnedildi.90

Bu gizlilik, daha sonraları kabrinin nerede olduğu proble- mini beraberinde getirdi. Konuyla ilgili ortaya atılan görüşleri sıralayan Sıbt İbni’l-Cevzî, Hz. Ali’nin “bugün Necef’te ziyaret edilen

yerde” medfun olduğunu ve Ebû Nuaym el-İsfahanî’nin “Necef’teki Muğîre b. Şu’be’nin kabridir. Eğer ziyaretçileri, bunu bilselerdi onu taş- larlardı.” şeklindeki ifadesinin gerçeği yansıtmadığını anlatmakta-

dır.91 Muasır Şiî âlimlerden Murtaza el-Mutahharî de büyük bir gizlilik içinde defnedilen Hz. Ali’nin kabrinin Necef’te olduğunu belirterek, vefatından yaklaşık yüz yıl sonra Abbâsîlerin iktidara gelmesiyle birlikte Haricî tehlikesinin geçip artık kabre yönelik bir tehlike kalmayınca, aslında aile fertleri tarafından yeri bilinen kabrin ilk defa İmam Sadık tarafından halka gösterildiğini ifade etmektedir.92

Hz. Ali, Hz. Hasan’a yaptığı vasiyetinde eğer vefat ederse katilini tek darbeyle vurup öldürmesini, ona kesinlikle müsle yapmamasını tenbih etmiş ve Rasulullah’ın “Müsle yapmaktan sa-

kının, kuduz bir köpeğe bile!..” buyurduğunu ifade etmişti.93 Hz. Ha- san da onun ölümünden sonra bu vasiyet doğrultusunda hareket etmiş ve katilin başını tek bir darbeyle kılıçla vurarak öldürmüş- tür.94 Ancak öfkeli kalabalık, onun cesedini alıp kılıçlarla lime lime doğramışlardır.95

Bununla birlikte İbn Mülcem’in işkence edilerek öldürüldü- ğü yönünde rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlere göre Abdullah b.

90 Belâzürî, III, 257.

91 Sıbt İbni’l-Cevzî, s. 163-164.

92 Mutahharî, Murtaza, Min Hayati’l-Eimmeti’l-Athâr, Beyrut 1992, s. 46. 93 Taberî, s. 896.

94 Ya’kûbî, II, 214; İbn A’sem, I, 510. 95 İbn A’sem, I, 510.

ve senin düşmanın için” şeklinde bir cevap verince onu serbest bı-

rakmıştı.86

Halk, ölüm döşeğindeki Hz. Ali’ye şayet vefat ederse Hz. Ha- san’a biat edip etmemeleri konusunu sordu. O da bu konuda ne lehte ne de aleyhte bir şey söylemek istemediğini ifade etti ve Hasan ile Hüseyin’i yanına çağırdı.87 Onlara Allah’tan korkmaları, Dünya hayatına aldanmamaları, haktan ayrılmamaları, zalimin karşısında mazlumun ise yanında olmalarını ve Kur’ân ile amel etmelerini tavsiye etti. Ardından Muhammed b. Hanefiyye’ye baktı ve “Kardeşlerine yaptığım vasiyeti duydun mu?” diye sordu. O da “evet” deyince “Ben, aynısını sana da vasiyet ediyorum. Ayrıca kar-

deşlerine saygılı olmanı vasiyet ediyorum. Çünkü onların, senin üzerin- deki hakları büyüktür. Onlardan habersiz hiçbir şey yapma.” dedi. Son-

ra Hasan ile Hüseyin’e döndü ve onlara Muhammed b. Hanefiy- ye’ye sahip çıkmalarını vasiyet etti ve “O sizin öz kardeşinizdir, ba-

banızın oğludur. Babanızın onu ne kadar sevdiğini biliyorsunuz.” diye-

rek ona olan sevgi ve bağlılığını vurguladı.88

Hz. Ali, suikasta uğradıktan iki gün sonra vefat etti.89 Mu- hammed b. Hanefiyye, onun teçhiz ve tekfininde bulunduğu gibi katilinin cezalandırılması konusuna da müdahil oldu. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Cafer ve Muhammed b. Hanefiyye, onun cenazesini yıkadılar ve onu kefenleyip defnettiler. Defin sırasında Abdullah b. Abbâs ve birkaç kişi daha vardı. Haricilerin, cenazeye

86 Nüveyrî, X, 212.

87 Taberî, s. 896; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, s. 461.

88 Taberî, s. 896; İbnü’l-Esîr, s. 461. Bk. Müberred, III, 1168; İbn A’sem, I, 508; Şeyh Müfîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Muhammed (413/1022), el-Emâlî, thk. H. Veli – A. Ekber el- Ğifarî, Beyrut 1993, s. 222; İbn Ebi’l-Hadîd, XX, 445. Ayrıca Hz. Ali’nin, Sıffin Savaşı dönü- şünde Muhammed b. Hanefiyye’ye yazdığı söylenen vasiyet için bk. Korkmaz, Sıddık, “Hz. Ali’nin Oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’ye Vasiyeti”, SÜİFD, Güz 2007, sy. 24, s. 97- 142.

89 Ya’kûbî, I, 213.

bir zarar vermesinden korkulduğu için daha insanlar sabah na- mazından çıkmadan gizli bir şekilde defnedildi.90

Bu gizlilik, daha sonraları kabrinin nerede olduğu proble- mini beraberinde getirdi. Konuyla ilgili ortaya atılan görüşleri sıralayan Sıbt İbni’l-Cevzî, Hz. Ali’nin “bugün Necef’te ziyaret edilen

yerde” medfun olduğunu ve Ebû Nuaym el-İsfahanî’nin “Necef’teki Muğîre b. Şu’be’nin kabridir. Eğer ziyaretçileri, bunu bilselerdi onu taş- larlardı.” şeklindeki ifadesinin gerçeği yansıtmadığını anlatmakta-

dır.91 Muasır Şiî âlimlerden Murtaza el-Mutahharî de büyük bir gizlilik içinde defnedilen Hz. Ali’nin kabrinin Necef’te olduğunu belirterek, vefatından yaklaşık yüz yıl sonra Abbâsîlerin iktidara gelmesiyle birlikte Haricî tehlikesinin geçip artık kabre yönelik bir tehlike kalmayınca, aslında aile fertleri tarafından yeri bilinen kabrin ilk defa İmam Sadık tarafından halka gösterildiğini ifade etmektedir.92

Hz. Ali, Hz. Hasan’a yaptığı vasiyetinde eğer vefat ederse katilini tek darbeyle vurup öldürmesini, ona kesinlikle müsle yapmamasını tenbih etmiş ve Rasulullah’ın “Müsle yapmaktan sa-

kının, kuduz bir köpeğe bile!..” buyurduğunu ifade etmişti.93 Hz. Ha- san da onun ölümünden sonra bu vasiyet doğrultusunda hareket etmiş ve katilin başını tek bir darbeyle kılıçla vurarak öldürmüş- tür.94 Ancak öfkeli kalabalık, onun cesedini alıp kılıçlarla lime lime doğramışlardır.95

Bununla birlikte İbn Mülcem’in işkence edilerek öldürüldü- ğü yönünde rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlere göre Abdullah b.

90 Belâzürî, III, 257.

91 Sıbt İbni’l-Cevzî, s. 163-164.

92 Mutahharî, Murtaza, Min Hayati’l-Eimmeti’l-Athâr, Beyrut 1992, s. 46. 93 Taberî, s. 896.

94 Ya’kûbî, II, 214; İbn A’sem, I, 510. 95 İbn A’sem, I, 510.

Cafer, “Onu bana bırakın hıncımı alayım!” deyip onun ellerini ve ayaklarını kesmiş ve vücuduna çiviler çakmıştır. Sonra halk, onu alıp bir hasıra sarmış ve üzerine yağ dökerek yakmışlardır.96 Fakat Rasulullah’ın emrine ve Hz. Ali’nin açık vasiyetine rağmen böyle bir hadisenin yaşanmış olma ihtimali düşüktür. Aslında Abdullah b. Cafer’in, “Onu bana bırakın ondan hıncımı alayım!” dediği doğru- dur. Hatta Hz. Hüseyin ve Muhammed b. Hanefiyye de bu lafı söylemiş ve onu parçalayıp yakma teşebbüsünde bulunmuşlardır. Ancak Hz. Hasan, onlara engel olmuş ve böyle bir şeye müsaade etmemiştir.97 Diğer yandan İbnü’l-Hanefiyye’nin, katilin hedef tahtasına oturtulup ok yağmuruna tutulmasını teklif ettiği de söyleniyor.98 Ancak onun bu teklifi de kabul görmemiştir.

II. Hz. Hasan İle İlişkisi

A. Hz. Hasan’ın Siyasî Mücadelesinde Muhammed b. Hane-