• Sonuç bulunamadı

A. Hz Ali’nin Siyasî Mücadelesinde Muhammed b.

2. Cemel Savaşı

Hz. Osman’ın âsiler tarafından hunharca öldürülmesiyle, İslâm dünyasında fitnenin kapıları ardına kadar açılmış oldu. Tam da böyle bir ortamda Hz. Ali, hiç de uygun olmayan koşullar al- tında halifenin öldürülmesine bulaşan itham altındaki bazı kişile- rin desteği ve baskısıyla halife oldu.15 Diğer yandan sayıları fazla olmamakla birlikte aralarında Abdullah b. Ömer, Sa’d b. Ebî Vakkâs ve Muhammed b. Mesleme’nin bulunduğu etkili bir guru- bun biat etmemesi, yine Benî Ümeyye’nin biat etmekten kaçına- rak Medine’den ayrılmaları ve maktul halifenin kanlı gömleği ile eşinin kesilmiş parmaklarının apar topar Şam’a götürülerek halka teşhir edilmesi Hz. Ali’nin işini zora soktu.16

Hz. Ali, halife seçildikten sonra Hz. Osman dönemindeki va- lileri azlederek yerlerine kendi seçtiği valileri atamakla işe başla- dı. Maktul halifenin katilleri yakalanıp cezaları verilmeden yapı- lan bu işlem, çoğu maktul halifenin yakınları olan valilerin kendi- sine karşı doğrudan cephe almasına yol açtı. Nitekim, yirmi sene- ye yakın bir süre Şam bölgesinin valiliğini yürüten ve orada bü- yük bir nüfuz kazanmış olan Muâviye b. Ebî Süfyân, yeni halifenin azil kararını tanımadı ve yeni vali Sehl b. Huneyf’i daha şehre girmeden geri çevirdi.17

Hz. Ali’nin gönderdiği elçiyi de eli boş geri çeviren Muâvi- ye, içi boş bir mektupla Medine’ye gönderdiği elçisi vasıtasıyla onu tehdit etti. Elçinin tehditler savurarak ayrılmasından sonra Hz. Ali, Muâviye ile savaşmaya karar verdi. Oğlu Hasan, ona evin- de oturup insanları kendi hallerine bırakmalarını tavsiye ettiyse de bunda başarılı olamadı. Savaşmakta kararlı olan Hz. Ali, Mu-

15 Bk. Taberî, s. 792-793. Krş. Demircan, Ali-Muâviye Kavgası, s. 46. 16 Bk. İbnü’l-Esîr, s. 401-402.

düşündükleri Ali’nin kapısında bekliyor, ondan hilâfet görevini üstlenmesini istiyorlardı. İbnü’l-Hanefiyye, bu süreci şöyle anlatı- yor: “Osman öldürüldüğü zaman babamla birlikteydim. Kalkıp evine

girdi. Rasulullah’ın ashabı yanına gelip: ‘Şu adam öldürüldü. İnsanların bir imâma ihtiyacı var. Gerek geçmişteki hizmetleri açısından, gerekse Rasulullah’a yakınlığı açısından bu işe senden daha layık birisini bula- mıyoruz.’ dediler. O da: ‘Yapmayın. Benim vezir olmam, emir olmamdan daha hayırlıdır.’ dedi. Onlar: ‘Hayır vallahi sana biat etmedikçe hiçbir şey yapmayacağız.’ deyince, Ali: ‘O zaman mescitte olsun. Zira benim biatım, ne gizli olur ne de insanların rızası alınmadan olur.’ dedi.”11

Mescide geçen Hz. Ali’ye öncelikle Muhâcir ve Ensâr biat etti, ardından da diğer insanlar ona biat ettiler.12 İbnü’l- Hanefiyye’nin de ailenin bir ferdi olarak babasına biat edenler arasında olduğu görülmektedir.13

Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Ali’nin halife seçilmesi süre- cinde yaşanan bu olaylar sırasında onun yanında bulunduğu gibi Cemel, Sıffin ve Nehrevân savaşlarında da onun yanından ayrıl- mamıştır. O, daha sonraki dönemlerde Müslümanlar arası çatışma ve fitne hareketlerinden uzak durmasına rağmen söz konusu sa- vaşlarda babasının yanında yer almış olmaktan pişmanlık da duymamıştır. Nitekim bir gün İbnü’l-Hanefiyye, çevresindekilere Ebû Hureyre’nin, “Bir Müslümanın kanını dökmekten daha büyük bir

günah yoktur.” dediğine şahit olduğunu ifade edince Münzir es-

Sevrî, “Ebû Hureyre, babana dokunduruyor” demişti. O da “Hayır, ona

işin ehli olanlar biat ettiler. Ancak hainler, verdikleri sözü bozunca onlar- la savaştı.”14 diyerek babasına olan desteğini sürdürmüştü.

11 Taberî, s. 790. Bk. Belâzürî, III, 11. 12 Taberî, s. 790.

13 Bk. Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 107. 14 Zehebî, Siyeru A’lâm, IV, 122.

2. Cemel Savaşı

Hz. Osman’ın âsiler tarafından hunharca öldürülmesiyle, İslâm dünyasında fitnenin kapıları ardına kadar açılmış oldu. Tam da böyle bir ortamda Hz. Ali, hiç de uygun olmayan koşullar al- tında halifenin öldürülmesine bulaşan itham altındaki bazı kişile- rin desteği ve baskısıyla halife oldu.15 Diğer yandan sayıları fazla olmamakla birlikte aralarında Abdullah b. Ömer, Sa’d b. Ebî Vakkâs ve Muhammed b. Mesleme’nin bulunduğu etkili bir guru- bun biat etmemesi, yine Benî Ümeyye’nin biat etmekten kaçına- rak Medine’den ayrılmaları ve maktul halifenin kanlı gömleği ile eşinin kesilmiş parmaklarının apar topar Şam’a götürülerek halka teşhir edilmesi Hz. Ali’nin işini zora soktu.16

Hz. Ali, halife seçildikten sonra Hz. Osman dönemindeki va- lileri azlederek yerlerine kendi seçtiği valileri atamakla işe başla- dı. Maktul halifenin katilleri yakalanıp cezaları verilmeden yapı- lan bu işlem, çoğu maktul halifenin yakınları olan valilerin kendi- sine karşı doğrudan cephe almasına yol açtı. Nitekim, yirmi sene- ye yakın bir süre Şam bölgesinin valiliğini yürüten ve orada bü- yük bir nüfuz kazanmış olan Muâviye b. Ebî Süfyân, yeni halifenin azil kararını tanımadı ve yeni vali Sehl b. Huneyf’i daha şehre girmeden geri çevirdi.17

Hz. Ali’nin gönderdiği elçiyi de eli boş geri çeviren Muâvi- ye, içi boş bir mektupla Medine’ye gönderdiği elçisi vasıtasıyla onu tehdit etti. Elçinin tehditler savurarak ayrılmasından sonra Hz. Ali, Muâviye ile savaşmaya karar verdi. Oğlu Hasan, ona evin- de oturup insanları kendi hallerine bırakmalarını tavsiye ettiyse de bunda başarılı olamadı. Savaşmakta kararlı olan Hz. Ali, Mu-

15 Bk. Taberî, s. 792-793. Krş. Demircan, Ali-Muâviye Kavgası, s. 46. 16 Bk. İbnü’l-Esîr, s. 401-402.

hammed b. Hanefiyye’yi çağırarak ona sancağı verdi ve savaşta görev alacak komutanlarını atayarak savaş hazırlıklarına başladı. Mısır, Kûfe ve Basra valilerine de haber göndererek Muâviye ile girişilecek savaşa hazırlanmalarını emretti.18

Hz. Ali, Muâviye’ye karşı girişeceği savaş için hazırlıklarını sürdürürken, Mekke’de “Osman’ın kanını talep” iddiasıyla Hz. Aişe’nin etrafında bir muhalefet hareketinin zuhur ettiğini ve Basra’ya doğru yola çıktıkları haberini aldı.19 Hz. Osman’ı değişik icraatları nedeniyle en çok eleştirenlerden biri olan Hz. Aişe, onun katli sırasında Mekke’deydi. Medine’ye doğru yola çıktığı sırada halifenin öldürüldüğünü ve Hz. Ali’nin hilâfete geçtiğini öğrenince Mekke’ye geri dönmüş ve “Osman, mazlum bir şekilde

katledilmiştir” diyerek yeni halifeye karşı cephe almıştı. Bir yandan

Benî Ümeyye, bu durumu kendileri için büyük bir fırsat görerek bütün maddi imkanlarını bu hareket için seferber ederken, diğer yandan Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm kendilerine yapı- lan biat teklifini kabul etmeyip hilâfete Hz. Ali’nin daha layık ol- duğunu belirterek ona biat ettikleri halde umre yapacakları ge- rekçesiyle Hz. Ali’den izin alarak Mekke’ye gitmiş ve bu hareketin başına geçmişlerdi.20

Medine’yi terk etmemesi yönündeki ashabın bütün ısrarla- rına rağmen Hz. Ali, Basra’ya doğru hareket etti.21 Hz. Ali’nin or- dusu, nizamî bir şekilde Basra’ya doğru yürüyordu. “Hz. Ali’nin sağ ve solunda Hasan ile Hüseyin; önde Muhammed b. Hanefiyye, beraberinde büyük sancak.”22 Bu arada Hz. Ali, Kûfelilerin deste-

18 Taberî, s. 797-798; İbn Miskeveyh, Ebû Ali Ahmed Miskeveyh b. Muhammed (421/1030),

Tecâribu’l-Ümem, thk. Ebü’l-Kasım İmamî, Tahran 2001, I, 467-468; İbnü’l-Esîr, s. 405.

19 Taberî, s. 798; İbnü’l-Esîr, s. 405-406.

20 Bk. Taberî, s. 798-800; İbn A’sem, I, 93-95; İbnü’l-Esîr, s. 406. 21 Dîneverî, s. 135-136.

22 Mes’ûdî, II, 380-381. Bk. Taberî, s. 810; İbn Asâkir, LIV, 333; Nüveyrî, XX, 45; Zehebî, Siyeru

A’lâm, IV, 166.

ğini almak için Muhammed b. Hanefiyye ile Muhammed b. Ebî Bekir’i Kûfe’ye gönderdi.23 Vakıdî’nin rivayetine göre Kûfe valisi Ebû Musa el-Eş’arî, onları azarlar ve minbere çıkarak Kûfelilere fitneden uzak durmalarını tavsiye eden bir konuşma yapar. Ebû Musa el-Eş’arî’nin bu tutumu karşısında Muhammed b. Hanefiyye,

“Bu adamda hayır yok” diyerek geri döner ve durumu Hz. Ali’ye

bildirir.24 Bu haber karşısında hiddetlenen Hz. Ali, Ebû Musa’yı azleder ve hem bu kararını bildirmek hem de Kûfelilerin desteğini sağlamak için bu sefer Kûfe’ye Hasan ve Ammâr b. Yasir’i gönder- di.25 Hz. Hasan, Kûfe’den aldığı destekle Zûkâr’da Hz. Ali’ye tekrar katıldı.26

Hz. Ali, Basra’ya yaklaşınca ordusunu birliklere ayırdı. Her birliğin komutanını atadı. Hz. Ali’nin Basra’ya yaklaştığını gören muhalif grup da savaş düzeni aldı. Hz. Ali tarafının ana sancağı Muhammed b. Hanefiyye’de, muhaliflerin ki de Abdullah b. Zü- beyr’in elindeydi.27

İki cephe arasındaki karşılıklı müzakereler sonuç verme- yince, 10 Cemadiyelahire 36 (4 Aralık 656) tarihinde savaş gerçek- leşti.28 Öğlen vaktinden sonra başlayıp güneş batıncaya kadar devam eden ve 20 bin civarında bir insan kaybının yaşandığı bu savaş, Hz. Ali’nin galibiyeti ile sonuçlandı.29 Aslında Hz. Ali, ka- zandığı gibi görünen savaşın görünmeyen mağlubu idi. Çünkü Hz. Osman’ın kanını talep edenlere karşı savaşmış olmakla, onun ka- tillerini savunur pozisyonuna düşmüştü. Bu savaştan en büyük

23 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 257; Emîn, I, 445. Muhammed b. Ebî Bekir ile birlikte Kûfe’ye giden diğer kişinin ismini Taberî “Muhammed b. Avn”, İbnü’l-Esîr ise “Muhammed b. Cafer” olarak vermiştir. Bk. Taberî, s. 810; İbnü’l-Esîr, s. 412.

24 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 257-258. Bk. Taberî, s. 811-812. 25 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 259.

26 Dîneverî, s. 138. 27 Dîneverî, s. 138-140. 28 Dîneverî, s. 139.

hammed b. Hanefiyye’yi çağırarak ona sancağı verdi ve savaşta görev alacak komutanlarını atayarak savaş hazırlıklarına başladı. Mısır, Kûfe ve Basra valilerine de haber göndererek Muâviye ile girişilecek savaşa hazırlanmalarını emretti.18

Hz. Ali, Muâviye’ye karşı girişeceği savaş için hazırlıklarını sürdürürken, Mekke’de “Osman’ın kanını talep” iddiasıyla Hz. Aişe’nin etrafında bir muhalefet hareketinin zuhur ettiğini ve Basra’ya doğru yola çıktıkları haberini aldı.19 Hz. Osman’ı değişik icraatları nedeniyle en çok eleştirenlerden biri olan Hz. Aişe, onun katli sırasında Mekke’deydi. Medine’ye doğru yola çıktığı sırada halifenin öldürüldüğünü ve Hz. Ali’nin hilâfete geçtiğini öğrenince Mekke’ye geri dönmüş ve “Osman, mazlum bir şekilde

katledilmiştir” diyerek yeni halifeye karşı cephe almıştı. Bir yandan

Benî Ümeyye, bu durumu kendileri için büyük bir fırsat görerek bütün maddi imkanlarını bu hareket için seferber ederken, diğer yandan Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm kendilerine yapı- lan biat teklifini kabul etmeyip hilâfete Hz. Ali’nin daha layık ol- duğunu belirterek ona biat ettikleri halde umre yapacakları ge- rekçesiyle Hz. Ali’den izin alarak Mekke’ye gitmiş ve bu hareketin başına geçmişlerdi.20

Medine’yi terk etmemesi yönündeki ashabın bütün ısrarla- rına rağmen Hz. Ali, Basra’ya doğru hareket etti.21 Hz. Ali’nin or- dusu, nizamî bir şekilde Basra’ya doğru yürüyordu. “Hz. Ali’nin sağ ve solunda Hasan ile Hüseyin; önde Muhammed b. Hanefiyye, beraberinde büyük sancak.”22 Bu arada Hz. Ali, Kûfelilerin deste-

18 Taberî, s. 797-798; İbn Miskeveyh, Ebû Ali Ahmed Miskeveyh b. Muhammed (421/1030),

Tecâribu’l-Ümem, thk. Ebü’l-Kasım İmamî, Tahran 2001, I, 467-468; İbnü’l-Esîr, s. 405.

19 Taberî, s. 798; İbnü’l-Esîr, s. 405-406.

20 Bk. Taberî, s. 798-800; İbn A’sem, I, 93-95; İbnü’l-Esîr, s. 406. 21 Dîneverî, s. 135-136.

22 Mes’ûdî, II, 380-381. Bk. Taberî, s. 810; İbn Asâkir, LIV, 333; Nüveyrî, XX, 45; Zehebî, Siyeru

A’lâm, IV, 166.

ğini almak için Muhammed b. Hanefiyye ile Muhammed b. Ebî Bekir’i Kûfe’ye gönderdi.23 Vakıdî’nin rivayetine göre Kûfe valisi Ebû Musa el-Eş’arî, onları azarlar ve minbere çıkarak Kûfelilere fitneden uzak durmalarını tavsiye eden bir konuşma yapar. Ebû Musa el-Eş’arî’nin bu tutumu karşısında Muhammed b. Hanefiyye,

“Bu adamda hayır yok” diyerek geri döner ve durumu Hz. Ali’ye

bildirir.24 Bu haber karşısında hiddetlenen Hz. Ali, Ebû Musa’yı azleder ve hem bu kararını bildirmek hem de Kûfelilerin desteğini sağlamak için bu sefer Kûfe’ye Hasan ve Ammâr b. Yasir’i gönder- di.25 Hz. Hasan, Kûfe’den aldığı destekle Zûkâr’da Hz. Ali’ye tekrar katıldı.26

Hz. Ali, Basra’ya yaklaşınca ordusunu birliklere ayırdı. Her birliğin komutanını atadı. Hz. Ali’nin Basra’ya yaklaştığını gören muhalif grup da savaş düzeni aldı. Hz. Ali tarafının ana sancağı Muhammed b. Hanefiyye’de, muhaliflerin ki de Abdullah b. Zü- beyr’in elindeydi.27

İki cephe arasındaki karşılıklı müzakereler sonuç verme- yince, 10 Cemadiyelahire 36 (4 Aralık 656) tarihinde savaş gerçek- leşti.28 Öğlen vaktinden sonra başlayıp güneş batıncaya kadar devam eden ve 20 bin civarında bir insan kaybının yaşandığı bu savaş, Hz. Ali’nin galibiyeti ile sonuçlandı.29 Aslında Hz. Ali, ka- zandığı gibi görünen savaşın görünmeyen mağlubu idi. Çünkü Hz. Osman’ın kanını talep edenlere karşı savaşmış olmakla, onun ka- tillerini savunur pozisyonuna düşmüştü. Bu savaştan en büyük

23 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 257; Emîn, I, 445. Muhammed b. Ebî Bekir ile birlikte Kûfe’ye giden diğer kişinin ismini Taberî “Muhammed b. Avn”, İbnü’l-Esîr ise “Muhammed b. Cafer” olarak vermiştir. Bk. Taberî, s. 810; İbnü’l-Esîr, s. 412.

24 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 257-258. Bk. Taberî, s. 811-812. 25 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 259.

26 Dîneverî, s. 138. 27 Dîneverî, s. 138-140. 28 Dîneverî, s. 139.

kazancı Muâviye elde etmiştir. Muâviye, hem muhtemel halife adayları olan Talha ve Zübeyr’den kurtulmuş, hem de artık “sa- habe katili” ithamı ile karşı karşıya gelen Hz. Ali’nin halifelikten ayrılması gerektiğini daha rahat bir biçimde ifade edebilmiştir.30

Muhammed b. Hanefiyye açısından konuyu ele alacak olur- sak Cemel Savaşı, onun ilk savaş deneyimi idi. Hem savaş tecrübe- sinin olmaması, hem de bu savaşın Müslüman bir guruba karşı yapılıyor olması onu tereddüte sevk etmişti. İki Müslüman guru- bun karşı karşıya gelmesiyle İbnü’l-Hanefiyye’nin yaşadığı bu şaşkınlık hali, ister dinî kaygılardan kaynaklansın ister savaş de- neyiminin olmamasından kaynaklansın fazla sürmemiştir. San- caktarlığını yaptığı bu savaşta İbnü’l-Hanefiyye, düşmanlarıyla göğüs göğüse çarpışmış ve hem babasının hem de arkadaşlarının takdirini kazanmıştır.

Hz. Ali, sancağı Muhammed b. Hanefiyye’ye verdiğinde ona şöyle nasihat etmişti: “Dağlar yerinden ayrılsa da sen yerinden ayrıl-

ma. Dişini sık. ‘Başım, gözüm Allah’a emanet’ de. Ayağını yere sağlam bas ve diren. Gözünü ordunun ta sonuna dik, başka bir tarafa bakma. Bil ki yardım ve zafer, ancak Yüce Allah katındadır.”31

Muhammed b. Hanefiyye, Cemel Savaşı’nda sancağı taşı- makta ilk önce tereddüt etmişti. Zira bu savaş Müslümanlar arası bir savaştı ve daha önce o, böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Ancak babası ona, “Başında babanın olduğu bir ordu hakkında şüphen mi

var?” deyince sancağı eline almıştır.32 Başka bir rivayete göre İb- nü’l-Hanefiyye sancağı taşımakta tereddüt ederek: “Bu, kör bir

musibettir.” demiş, bunun üzerine babası: “Annen seni yitirsin! Baba-

30 Korkmaz, s. 61.

31 Ali b. Ebî Talib, Nehcü’l-Belağa, Hz. Ali’nin Hutbeleri, Mektupları ve Kısa Sözleri, çev. Komis- yon, Ankara 1990, s. 49-50.

32 İbn Hallikân, IV, 171.

nın başında olduğu bir savaş mı kör (dövüş) oluyor?” diyerek onu azar-

lamıştır.33

Bununla birlikte İbn Sa’d ve Belâzürî’nin aktardığına göre Hz. Ali, saflar tutulduğunda sancağı Muhammed b. Hanefiyye’ye vermiş; fakat taraflar, çarpışmak üzere birbirlerine yaklaştıkla- rında geri durmuş, bunun üzerine Hz. Ali de sancağı onun elinden alıp ilerlemişti.34 Dineverî’nin anlattığına göre durmasının sebebi, Basralıların onu mızrak ve kılıçlarla karşılamasıydı.35

Başka bir rivayete göre bizzat Muhammed b. Hanefiyye, bu- rada durmasının sebebi olarak aniden başlayan ok yağmurunun bitmesini beklemek olarak açıklamıştır: “Karşı taraf, sancağı salla-

yarak harekete geçtiğimi görünce üzerime ok yağdırdılar. Onlardan korunmak için olduğum yerde durdum. Ok yağmuru birazdan biter, sonra ilerlerim diye düşündüm. Ama Emirulmüminin, eliyle omuzuma vurdu ve sancağı benden aldı.”36 Bu sırada Hz. Ali, ok ve mızraklar- dan adım atacak durumda olmayan ve saldırıların bitmesini bek- leyen İbnü’l-Hanefiyye’ye mızrakların üzerine yürümesini em- retmiş. Ancak İbnü’l-Hanefiyye tereddüt edince Hz. Ali, “Sen, an-

nenden bir damara çekmişsin!” diyerek sancağı ondan almış ve iler-

lemişti.37

Sancağı elinden alınan Muhammed b. Hanefiyye, babasının peşinden koştu ve onu geri almak için uğraştı. Hz. Ali, uzun süre onu tersledikten sonra sancağı ona verdi ve onu nasıl taşıyacağını anlattı: “Onu al ve güzel taşı. Arkadaşlarının ortasında dur ve asla onu

yere indirme. Onu yüksek tut ki arkadaşların seni görsün.”38

33 İbnü’l-İmâd, I, 89.

34 İbn Sa’d, V, 92-93; Belâzürî, III, 56-57. 35 Dîneverî, s. 140.

36 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 343. 37 Mes’ûdî, II, 375. Bk. Taberî, s. 723. 38 Şeyh Müfîd, el-Cemel, s. 361.

kazancı Muâviye elde etmiştir. Muâviye, hem muhtemel halife adayları olan Talha ve Zübeyr’den kurtulmuş, hem de artık “sa- habe katili” ithamı ile karşı karşıya gelen Hz. Ali’nin halifelikten ayrılması gerektiğini daha rahat bir biçimde ifade edebilmiştir.30

Muhammed b. Hanefiyye açısından konuyu ele alacak olur- sak Cemel Savaşı, onun ilk savaş deneyimi idi. Hem savaş tecrübe- sinin olmaması, hem de bu savaşın Müslüman bir guruba karşı yapılıyor olması onu tereddüte sevk etmişti. İki Müslüman guru- bun karşı karşıya gelmesiyle İbnü’l-Hanefiyye’nin yaşadığı bu şaşkınlık hali, ister dinî kaygılardan kaynaklansın ister savaş de- neyiminin olmamasından kaynaklansın fazla sürmemiştir. San- caktarlığını yaptığı bu savaşta İbnü’l-Hanefiyye, düşmanlarıyla göğüs göğüse çarpışmış ve hem babasının hem de arkadaşlarının takdirini kazanmıştır.

Hz. Ali, sancağı Muhammed b. Hanefiyye’ye verdiğinde ona şöyle nasihat etmişti: “Dağlar yerinden ayrılsa da sen yerinden ayrıl-

ma. Dişini sık. ‘Başım, gözüm Allah’a emanet’ de. Ayağını yere sağlam bas ve diren. Gözünü ordunun ta sonuna dik, başka bir tarafa bakma. Bil ki yardım ve zafer, ancak Yüce Allah katındadır.”31

Muhammed b. Hanefiyye, Cemel Savaşı’nda sancağı taşı- makta ilk önce tereddüt etmişti. Zira bu savaş Müslümanlar arası bir savaştı ve daha önce o, böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Ancak babası ona, “Başında babanın olduğu bir ordu hakkında şüphen mi

var?” deyince sancağı eline almıştır.32 Başka bir rivayete göre İb- nü’l-Hanefiyye sancağı taşımakta tereddüt ederek: “Bu, kör bir

musibettir.” demiş, bunun üzerine babası: “Annen seni yitirsin! Baba-

30 Korkmaz, s. 61.

31 Ali b. Ebî Talib, Nehcü’l-Belağa, Hz. Ali’nin Hutbeleri, Mektupları ve Kısa Sözleri, çev. Komis- yon, Ankara 1990, s. 49-50.

32 İbn Hallikân, IV, 171.

nın başında olduğu bir savaş mı kör (dövüş) oluyor?” diyerek onu azar-

lamıştır.33

Bununla birlikte İbn Sa’d ve Belâzürî’nin aktardığına göre Hz. Ali, saflar tutulduğunda sancağı Muhammed b. Hanefiyye’ye vermiş; fakat taraflar, çarpışmak üzere birbirlerine yaklaştıkla- rında geri durmuş, bunun üzerine Hz. Ali de sancağı onun elinden alıp ilerlemişti.34 Dineverî’nin anlattığına göre durmasının sebebi, Basralıların onu mızrak ve kılıçlarla karşılamasıydı.35

Başka bir rivayete göre bizzat Muhammed b. Hanefiyye, bu- rada durmasının sebebi olarak aniden başlayan ok yağmurunun bitmesini beklemek olarak açıklamıştır: “Karşı taraf, sancağı salla-

yarak harekete geçtiğimi görünce üzerime ok yağdırdılar. Onlardan korunmak için olduğum yerde durdum. Ok yağmuru birazdan biter, sonra ilerlerim diye düşündüm. Ama Emirulmüminin, eliyle omuzuma vurdu ve sancağı benden aldı.”36 Bu sırada Hz. Ali, ok ve mızraklar- dan adım atacak durumda olmayan ve saldırıların bitmesini bek- leyen İbnü’l-Hanefiyye’ye mızrakların üzerine yürümesini em- retmiş. Ancak İbnü’l-Hanefiyye tereddüt edince Hz. Ali, “Sen, an-

nenden bir damara çekmişsin!” diyerek sancağı ondan almış ve iler-

lemişti.37

Sancağı elinden alınan Muhammed b. Hanefiyye, babasının peşinden koştu ve onu geri almak için uğraştı. Hz. Ali, uzun süre onu tersledikten sonra sancağı ona verdi ve onu nasıl taşıyacağını