• Sonuç bulunamadı

İslâm Tarihinin İlk Mehdisi İBNÜ’L HANEFİYYE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslâm Tarihinin İlk Mehdisi İBNÜ’L HANEFİYYE"

Copied!
344
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

İslâm Tarihinin İlk Mehdisi İBNÜ’L HANEFİYYE

Hüseyin GÜNEŞ

ISBN

978-605-68065-4-4

Genel Yayın Koordinatörü

Prof. Dr. Mehmet Emin ERKAN

Editör

Doç. Dr. İbrahim Baz Dr. Öğr. Üyesi Kasım Ertaş

İç Düzen

Abdullah Özgür ORAL

Kapak Tasarım

Nurullah ÇOMAKTEKİN

Matbaa Sertifika No: 22114

Birinci Baskı Temmuz 2018

Mardin

Baskı-Cilt

Mardin Sesi Gazetecilik Matbaacılık Yayıncılık Amb. Dağ. San. ve Tic. Ltd. Şti

www.mardinsesi.com.tr

Copyright© Şırnak Üniversitesi Yayınları Yeni Mahalle Cizre Caddesi Mehmet Emin Acar Kampüsü 73000 ŞIRNAK Tel : +90 486 216 82 41- web : www.sirnak.edu.tr

(3)
(4)
(5)

Üniversiteler evrensel bilginin üretildiği ve toplumla paylaşıldığı yerlerdir. Bilginin paylaşılması birçok kanalla gerçekleşir. Toplum ve özellikle hedef kitle olan akademik çevrelerle bilgiyi paylaşmanın yöntemlerinden biri de yayıncılıktır. Yapılan her bilimsel yayın, bir yandan verilen emeğin kıymet bulması iken diğer yandan bir çok yeni bilimsel çalışmanın temeli olma özelliğini taşımaktadır.

Dünya bilim ve düşünce tarihini etkileyecek birçok önemli fikir ve çalışma, yayına dönüşemediği için sahibi ile birlikte unutulup gitmektedir. İşte bu nedenle Şırnak Üniversitesi olarak akademisyenlerimizin yıllarca emek vererek hazırladıkları tezlerini yayınlamayı bilimsel bir gereklilik olarak gördük.

Bugüne kadar sadece sempozyum kitaplarımızla yer aldığımız yayın faaliyetine yeni bir sayfa açarak doktora ve yüksek lisans tezlerini de bilim insanlarının dikkatine sunmaya başladık.

Akademik çalışmaları içerik ve görsellik açısından en kaliteli şekilde araştırmacıyla ve okuyucuyla buluşturmanın çabası içerisindeyiz.

Basım ve yayın faaliyetlerimiz Şırnak Üniversitesini her an bir adım ileriye götürme hedefimizin önemli bir parçası olacaktır.

Bu vesileyle Şırnak Üniversitesi Yayınlarından eserleri yayınlanan akademisyenlerimize ve eserlerin hazırlık ve baskı süreçlerinde katkı sağlayan yayın birimimize teşekkür ediyorum.

Yeni ufuklar açacak yeni kitaplarda buluşmak temennisiyle...

Prof. Dr. Mehmet Emin ERKAN Rektör

(6)

1977 yılında Batman ili Gercüş ilçesinde doğdu. 1994’te Mardin İmam-Hatip Lisesi’nden, 1999 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2003 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı İslâm Mezhepleri Tarihi Bilim Dalı’nda yüksek lisansını, 2009’da Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı İslâm Tarihi Bilim Dalı’nda doktorasını tamamladı. 1999-2010 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde imam-hatip, vaiz ve ilçe müftüsü olarak vazife yaptı. 2010 yılında Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslâm Tarihi ve Sanatları Bölümü İslâm Tarihi Anabilim Dalı’na Yrd. Doç. Dr. olarak atandı ve 2014 yılında Doçent unvanını aldı. Halen aynı kurumda görevini sürdürmektedir.

(7)

ÖNSÖZ ...XIII

GİRİŞ...1

I. Araştırmanın Kapsamı ve Önemi...1

II. Yöntem ve Kaynaklar...5

BİRİNCİ BÖLÜM...15

MUHAMMED B. HANEFİYYE’NİN HAYATI VE KİŞİLİĞİ...15

I. İsim ve Künyesi...15

II. Nesebi...21

III. Doğum ve Ölümü...30

A. Doğumuyla İlgili Rivayetler...30

B. Vefatıyla İlgili Rivayetler...33

IV. Hayatındaki Dönüm Noktaları...38

A. Çocukluk ve Gençlik Dönemi...39

B. İç Savaş Dönemi...45

C. Birlik Dönemi...48

D. Fitne Dönemi...49

E. İlim-İrfan Dönemi...56

V. Evlilikleri ve Nesli...58

A. Eşleri...58

B. Nesli...59

VI. Kişiliği...64

A. Fizikî Yönü...65

1. Beden Yapısı...65

2. Giyim Kuşamı...67

B. İlmî Yönü...70

1. Hocaları...70

2. Öğrencileri...71

3. İlgilendiği İlim Dalları...72

a. Hadis...72

b. Tefsir...72

c. Fıkıh...73

d. Kelâm...76

(8)

5. İlmî Yeterliliği...83

İ

KİNCİ BÖLÜM...89

MUHAMMED B. HANEFİYYE’NİN EHLİ BEYT FERTLERİYLE

İLİŞKİLERİ...89

I. Hz. Ali ile İlişkisi...89

A. Hz. Ali’nin Siyasî Mücadelesinde Muhammed b.

Hanefiyye’nin Yeri...89

1. Hz. Ali’nin Halife Seçilmesi...89

2. Cemel Savaşı...93

3. Sıffin Savaşı...99

4. Nehrevân Savaşı...105

B. Hz. Ali’nin Katli ve Muhammed b. Hanefiyye’ye

Vasiyeti...107

II. Hz. Hasan İle İlişkisi...112

A. Hz. Hasan’ın Siyasî Mücadelesinde Muhammed b.

Hanefiyye’nin Yeri...112

1. Hz. Hasan’a Biat...112

2. Hz. Hasan’ın Muâviye ile Anlaşması...115

B. Hz. Hasan’ın Vefatı ve Muhammed b. Hanefiyye’ye

Vasiyeti...118

III. Hz. Hüseyin İle İlişkisi...122

A. Hz. Hüseyin’in İsyanı Sürecine Kadar Muhammed b.

Hanefiyye...124

B. Hz. Hüseyin’in İsyanı Sürecinde Muhammed b.

Hanefiyye...124

1. Hz. Hüseyin’in Medine’den Çıkışı...124

2. Hz. Hüseyin’in Mekke’den Çıkışı ve Kerbela

Hadisesi...128

3. Kerbela Faciasına Karşı Muhammed b. Hanefiyye’nin

Tepkisi...134

IV. Hz. Hasan Nesli İle İlişkisi...136

V. Hz. Hüseyin Nesli İle İlişkisi...138

(9)

İLİŞKİLERİ...143

I. Muâviye b. Ebî Süfyân İle İlişkisi...143

II. Yezîd b. Muâviye İle İlişkisi...147

A. Kerbela Olayı Bağlamında İlişkileri...147

B. Harre Olayı Bağlamında İlişkileri...153

III. Mervân b. Hakem İle İlişkisi...161

IV. Abdülmelik b. Mervân İle İlişkisi...163

A. İbn Zübeyr’den Kaçarak Abdülmelik’e Sığınması...164

B. Mekke’ye Geri Dönmesi ve Taif’e Çıkması...173

C. Abdülmelik’e Biat etmesi...176

D. Dımaşk Ziyareti...181

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM...187

MUHAMMED B. HANEFİYYE’NİN SİYASÎ, DİNÎ VE SOSYAL

KİSİLİĞİ...187

I. Siyasî Hareketlere Etkisi...187

A. Abdullah b. Zübeyr Hareketi Karşısındaki Yeri ve

Etkisi...189

B. Muhtâr es-Sekafî Hareketi Karşısındaki Yeri ve

Etkisi...207

II. Dinî Düşünce ve Akımlara Etkisi...230

A. Dinî Düşünce ve Faaliyetleri...230

B. İlgili Dinî Akımlar...249

1. Keysâniyye...250

2. Mürcie...266

3. Mu’tezile...268

III. Sosyal Etkisi...272

A. Sosyo-politik Yapı...272

B. Sosyal Fonksiyonu...275

SONUÇ ...285

BİBLİYOGRAFYA...291

(10)

age. : Adı Geçen Eser

agm. : Adı Geçen Makale, Adı Geçen Madde

AÜİFD. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi b. : Bin, İbn bk. : Bakınız bnt. : Bintü bs. : Bası/Baskı/Basım c. : Cilt çev. : Çeviren

DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi DİB. : Diyanet İşleri Başkanlığı

FÜİFD : Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi GÜÇİFD. : Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi

h. : Hicrî

HÜİFD. : Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Hz. : Hazreti

İA. : Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi krş. : Karşılaştırınız

m. : Miladî

nşr. : Neşreden s. : Sayfa/lar

sav : Sallallahu aleyhi ve Sellem sn. : Sene/Yıl

SÜİFD : Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

sy. : Sayı

thk. : Tahkik eden ty. : Baskı tarihi yok

v. : Vefat

vd. : Ve devamı/ ve diğerleri vs. : Ve saire

yay. : Yayınları yy. : Baskı yeri yok

(11)

KISALTMALAR

age. : Adı Geçen Eser

agm. : Adı Geçen Makale, Adı Geçen Madde

AÜİFD. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi b. : Bin, İbn bk. : Bakınız bnt. : Bintü bs. : Bası/Baskı/Basım c. : Cilt çev. : Çeviren

DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi DİB. : Diyanet İşleri Başkanlığı

FÜİFD : Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi GÜÇİFD. : Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi

h. : Hicrî

HÜİFD. : Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Hz. : Hazreti

İA. : Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi krş. : Karşılaştırınız

m. : Miladî

nşr. : Neşreden s. : Sayfa/lar

sav : Sallallahu aleyhi ve Sellem sn. : Sene/Yıl

SÜİFD : Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

sy. : Sayı

thk. : Tahkik eden ty. : Baskı tarihi yok

v. : Vefat

vd. : Ve devamı/ ve diğerleri vs. : Ve saire

yay. : Yayınları yy. : Baskı yeri yok

(12)

İlahî öğretiler kervanının son halkası olan “İslâm Dini”nin peygamberi, son peygamber Hz. Muhammed (sav), “cahiliye” olarak nitelenen bir toplumla karşı karşıya idi. Bunlar, dinî, siyasî ve sosyal birlikten uzaktılar. Düzensiz, kendi başına hareket eden, hak ve hukuk tanımayan, ahlâkî ve insanî değerlerden uzaklaşmış, ömürleri birbirleriyle savaşmak ve yağma ile geçen bir toplumdular. Ancak O, kendisine “vahyedilen öğretiler” çerçevesinde 23 sene gibi kısa bir sürede onları tevhid/birlik sancağı altında toplamıştır. “kardeşlik sözleşmesi”yle birbirlerine kenetlenmiş olan bu insanlar, kardeşini kendi nefsine tercih eder duruma gelmişti. Artık hak ve hukuka riayet eden, attıkları her adımın hesabının bir gün mutlaka sorulacağının bilincinde olan, savaşı değil barışı esas alan, ahlâkî ve insanî değerlerin timsali bir toplum meydana gelmişti. İşte böylesine “mucizevî bir inkılâb”ın formülü olan ilahî öğretileri, yani Kur'ân ve Sünnet’i ardında bırakan Rasulullah (sav), ümmetine bu emanetlere sımsıkı sarılmalarını, aksi takdirde sonlarının hüsrân olacağına dikkat çekerek, görevini yerine getirmiş olmanın huzuruyla hayata gözlerini yummuştur.

Ancak Rasulullah’ın ardından, değişen sosyal, kültürel ve ekonomik şartların da etkisiyle gün geçtikçe huzursuzluklar kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle üçüncü halife Hz. Osman’ın katledilmesi, beraberinde Cemel ve Sıffin savaşları gibi kanlı mücadeleleri getirmiştir. Bunun paralelinde eski kavmiyetçi duygular kabarmış ve kan davaları baş göstermiştir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesi de daha önceki hadiseler nedeniyle kırılmaya yüz tutmuş olan toplumdaki çatlakları derinleştirmiştir. Böylece siyasî zeminde başlayan kırılma ve

(13)

ÖNSÖZ

İlahî öğretiler kervanının son halkası olan “İslâm Dini”nin peygamberi, son peygamber Hz. Muhammed (sav), “cahiliye” olarak nitelenen bir toplumla karşı karşıya idi. Bunlar, dinî, siyasî ve sosyal birlikten uzaktılar. Düzensiz, kendi başına hareket eden, hak ve hukuk tanımayan, ahlâkî ve insanî değerlerden uzaklaşmış, ömürleri birbirleriyle savaşmak ve yağma ile geçen bir toplumdular. Ancak O, kendisine “vahyedilen öğretiler” çerçevesinde 23 sene gibi kısa bir sürede onları tevhid/birlik sancağı altında toplamıştır. “kardeşlik sözleşmesi”yle birbirlerine kenetlenmiş olan bu insanlar, kardeşini kendi nefsine tercih eder duruma gelmişti. Artık hak ve hukuka riayet eden, attıkları her adımın hesabının bir gün mutlaka sorulacağının bilincinde olan, savaşı değil barışı esas alan, ahlâkî ve insanî değerlerin timsali bir toplum meydana gelmişti. İşte böylesine “mucizevî bir inkılâb”ın formülü olan ilahî öğretileri, yani Kur'ân ve Sünnet’i ardında bırakan Rasulullah (sav), ümmetine bu emanetlere sımsıkı sarılmalarını, aksi takdirde sonlarının hüsrân olacağına dikkat çekerek, görevini yerine getirmiş olmanın huzuruyla hayata gözlerini yummuştur.

Ancak Rasulullah’ın ardından, değişen sosyal, kültürel ve ekonomik şartların da etkisiyle gün geçtikçe huzursuzluklar kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle üçüncü halife Hz. Osman’ın katledilmesi, beraberinde Cemel ve Sıffin savaşları gibi kanlı mücadeleleri getirmiştir. Bunun paralelinde eski kavmiyetçi duygular kabarmış ve kan davaları baş göstermiştir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesi de daha önceki hadiseler nedeniyle kırılmaya yüz tutmuş olan toplumdaki çatlakları derinleştirmiştir. Böylece siyasî zeminde başlayan kırılma ve

(14)

farklılaşmalar, artık yavaş yavaş dinî ve itikadî alana kaymıştır. Bu çerçevede yeni fikir ve akımlar zuhur etmiştir.

Toplumda etkisini günümüze kadar hissettiren bu kırılma ve farklılaşmaların başladığı o dönemde yaşayan, cereyan eden hadiselerin içinde belirleyici bir konumda olan ve hatta bazı çevrelerce içine düştüğü o zor durumdan toplumu çekip kurtaracak “Beklenen Mehdî” nazarıyla bakılan Muhammed b. Hanefiyye’nin hayatını, dinî, siyasî ve sosyal boyutlarıyla incelediğimiz bu çalışmanın, söz konusu süreçte yaşananların daha iyi anlaşılması ve değerlendirilmesinde katkıda bulunacağını ümit ediyoruz.

Dört bölüm halinde hazırladığımız bu çalışmanın birinci bölümünde, öncelikle Muhammed b. Hanefiyye’nin isim ve künyesi üzerinde durulmuş ve bunların etrafındaki tartışmalar incelenmiştir. Ardından nesebi ele alınmış ve özellikle annesi üzerinden yapılan tartışmalar açıklığa kavuşturulmuştur. Doğum ve ölüm tarihleri, farklı rivayetlerin tahlili yapılmak süretiyle tespit edilmiş, ardından onun hayatı belli başlı dönemler halinde genel hatlarıyla ortaya konulmuştur. Daha sonra, evlilikleri ve nesli üzerinde durulmuş ve onun kişiliği bütün yönleriyle ortaya konulmak süretiyle bu bölüm tamamlanmıştır.

İkinci bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin “Ehl-i Beyt” fertleriyle olan ilişkileri incelenmiştir. Öncelikle onun Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile olan özel ilişkileri ve söz konusu kişilerin müdahil oldukları hadiseler karşısında nasıl bir rol oynadığı konuları üzerinde durulmuştur. Daha sonra, İslâm Tarihinde önemli bir yeri olan Hz. Hasan nesli ve Hz. Hüseyin nesli ile olan ilişkileri incelenmiş, ardından onun diğer kardeşleriyle ilişkileri üzerinde durulmuş ve böylece “el-Aleviyyûn” veya “Aleviler”

diye tabir edilen Hz. Ali neslinin bir bütün olarak o dönemde nasıl bir görüntü çizmiş oldukları ortaya konulmuştur.

Üçüncü bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin Emevî halifeleri ile olan ilişkileri üzerinde durulmuştur. Dönemlerinde yaşadığı ve bir şekilde bir araya geldiği Emevî halifelerinden Muâviye b. Ebî Süfyân, Yezîd b. Muâviye, Mervân b. Hakem ve Abdülmelik b. Mervân ile olan özel ilişkilerinin yanı sıra onların dönemlerinde yaşanmış olan bazı olaylar karşısındaki tutumu incelenmiştir. Bu şekilde İbnü’l-Hanefiyye’nin Emevî iktidarına olan yaklaşımı bütün detaylarıyla ortaya konulmuştur.

Dördüncü bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin, içinde bulunduğu süreçte ortaya çıkan ve onunla bir şekilde bağlantısı olan siyasî hareketlerle ilişkileri öncelikle ele alınmıştır. Bu çerçevede onun, Abdullah b. Zübeyr ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri ile olan bağlantısı incelenmiş ve bu hareketlerin ortaya çıkışı, gelişmesi ve akâmete uğramalarındaki etkisi ortaya konulmuştur. Daha sonra Muhammed b. Hanefiyye’nin dinî düşünce ve faaliyetleri ile onunla ilişkilendirilen akımlar tartışma konusu yapılmıştır. Öncelikle, yaşadığı dönemde siyasî bir mesele olmakla birlikte zamanla dinî zemine kaydırılmaya çalışılan imâmet konusundaki düşüncesi ve bunun paralelinde vasilik konusu incelenmiştir. Yine yaşadığı dönemde ilk defa ortaya çıktıkları anlaşılan “gâlî” hereketlere karşı tutumu, bunun paralelinde de “mehdilik”, “bedâ”, “takiyye” ve Kur’ân-ı Kerîm’in tahrif edildiği iddialarının ilk nüvesini teşkil eden “gizli ilim veya ilm-i sırrî” yakıştırmalarına karşı nasıl bir duruş sergilediği ortaya konulmuştur. Ancak burada zikredilen kavram ve düşünceler, başlı başına araştırma konusu olan ve haklarında müstakil eserler kaleme alınmış meselelerdir. Onun için biz, sadece işin İbnü’l-Hanefiyye ile olan yönü üzerinde durduk. Başka

(15)

farklılaşmalar, artık yavaş yavaş dinî ve itikadî alana kaymıştır. Bu çerçevede yeni fikir ve akımlar zuhur etmiştir.

Toplumda etkisini günümüze kadar hissettiren bu kırılma ve farklılaşmaların başladığı o dönemde yaşayan, cereyan eden hadiselerin içinde belirleyici bir konumda olan ve hatta bazı çevrelerce içine düştüğü o zor durumdan toplumu çekip kurtaracak “Beklenen Mehdî” nazarıyla bakılan Muhammed b. Hanefiyye’nin hayatını, dinî, siyasî ve sosyal boyutlarıyla incelediğimiz bu çalışmanın, söz konusu süreçte yaşananların daha iyi anlaşılması ve değerlendirilmesinde katkıda bulunacağını ümit ediyoruz.

Dört bölüm halinde hazırladığımız bu çalışmanın birinci bölümünde, öncelikle Muhammed b. Hanefiyye’nin isim ve künyesi üzerinde durulmuş ve bunların etrafındaki tartışmalar incelenmiştir. Ardından nesebi ele alınmış ve özellikle annesi üzerinden yapılan tartışmalar açıklığa kavuşturulmuştur. Doğum ve ölüm tarihleri, farklı rivayetlerin tahlili yapılmak süretiyle tespit edilmiş, ardından onun hayatı belli başlı dönemler halinde genel hatlarıyla ortaya konulmuştur. Daha sonra, evlilikleri ve nesli üzerinde durulmuş ve onun kişiliği bütün yönleriyle ortaya konulmak süretiyle bu bölüm tamamlanmıştır.

İkinci bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin “Ehl-i Beyt” fertleriyle olan ilişkileri incelenmiştir. Öncelikle onun Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile olan özel ilişkileri ve söz konusu kişilerin müdahil oldukları hadiseler karşısında nasıl bir rol oynadığı konuları üzerinde durulmuştur. Daha sonra, İslâm Tarihinde önemli bir yeri olan Hz. Hasan nesli ve Hz. Hüseyin nesli ile olan ilişkileri incelenmiş, ardından onun diğer kardeşleriyle ilişkileri üzerinde durulmuş ve böylece “el-Aleviyyûn” veya “Aleviler”

diye tabir edilen Hz. Ali neslinin bir bütün olarak o dönemde nasıl bir görüntü çizmiş oldukları ortaya konulmuştur.

Üçüncü bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin Emevî halifeleri ile olan ilişkileri üzerinde durulmuştur. Dönemlerinde yaşadığı ve bir şekilde bir araya geldiği Emevî halifelerinden Muâviye b. Ebî Süfyân, Yezîd b. Muâviye, Mervân b. Hakem ve Abdülmelik b. Mervân ile olan özel ilişkilerinin yanı sıra onların dönemlerinde yaşanmış olan bazı olaylar karşısındaki tutumu incelenmiştir. Bu şekilde İbnü’l-Hanefiyye’nin Emevî iktidarına olan yaklaşımı bütün detaylarıyla ortaya konulmuştur.

Dördüncü bölümde, Muhammed b. Hanefiyye’nin, içinde bulunduğu süreçte ortaya çıkan ve onunla bir şekilde bağlantısı olan siyasî hareketlerle ilişkileri öncelikle ele alınmıştır. Bu çerçevede onun, Abdullah b. Zübeyr ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri ile olan bağlantısı incelenmiş ve bu hareketlerin ortaya çıkışı, gelişmesi ve akâmete uğramalarındaki etkisi ortaya konulmuştur. Daha sonra Muhammed b. Hanefiyye’nin dinî düşünce ve faaliyetleri ile onunla ilişkilendirilen akımlar tartışma konusu yapılmıştır. Öncelikle, yaşadığı dönemde siyasî bir mesele olmakla birlikte zamanla dinî zemine kaydırılmaya çalışılan imâmet konusundaki düşüncesi ve bunun paralelinde vasilik konusu incelenmiştir. Yine yaşadığı dönemde ilk defa ortaya çıktıkları anlaşılan “gâlî” hereketlere karşı tutumu, bunun paralelinde de “mehdilik”, “bedâ”, “takiyye” ve Kur’ân-ı Kerîm’in tahrif edildiği iddialarının ilk nüvesini teşkil eden “gizli ilim veya ilm-i sırrî” yakıştırmalarına karşı nasıl bir duruş sergilediği ortaya konulmuştur. Ancak burada zikredilen kavram ve düşünceler, başlı başına araştırma konusu olan ve haklarında müstakil eserler kaleme alınmış meselelerdir. Onun için biz, sadece işin İbnü’l-Hanefiyye ile olan yönü üzerinde durduk. Başka

(16)

bir ifade ile tarihî seyir içinde ortaya çıkan bu kavramlar hakkında İbnü’l-Hanefiyye’nin tutum ve düşüncesi ele alınmış; bunun neticesinde de genel itibariyle onun nasıl bir dinî düşünceye sahip olduğu ve nasıl bir faaliyet içinde bulunduğu sonucuna varılmaya çalışılmıştır. Daha sonra, onunla irtibatlandırılan dinî akımlar incelenmiştir. Bu çerçevede, öncelikle onun ismiyle özdeşleştirilen Keysâniyye fırkası ve bu fırkanın barındırdığı gruplar ele alınmıştır. Bu fırkanın, çıkışından başlamak üzere İbnü’l-Hanefiyye ve nesli hakkında ileri sürdükleri görüş ve iddialar incelenmiş ve aralarında nasıl bir bağlantı olabileceği tespit edilmeye çalışılmıştır. Ardından İbnü’l-Hanefiyye ile ilişkilendirildikleri tespit edilen Mürcie ve Mu’tezile fırkaları incelenmiştir. Burada da söz konusu fırkaların oluşumunda İbnü’l-Hanefiyye’nin ne derece etkili olduğu ve aralarında nasıl bir bağın olduğu ortaya konulmuştur. En sonunda yaşadığı dinî ve siyasî atmosferden hareketle İbnü’l-Hanefiyye’nin nasıl bir sosyal yapıyla karşı karşıya olduğu ortaya konulmuş, ardından gelişen olaylar karşısında onun toplumu nasıl yönlendirdiği ve toplum üzerinde ne derece etkili olabildiği tespit edilmeye çalışılmıştır.

“Dinî, Siyasî ve Sosyal Etkisi Açısından Muhammed b. Hanefiyye ve Hayatı” başlığıyla doktora tezi olarak hazırlanan (Konya-2009) bu çalışmamızın her aşamasında bize rehberlik eden kıymetli hocam Prof. Dr. Mehmet Bahaüddin VAROL’a, aynı şekilde çalışmamızı özveriyle takip ederek görüş ve önerilerini bizimle paylaşan değerli hocalarım Prof. Dr. M. Ali KAPAR ve Prof. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU’na teşekkür ediyorum. Ayrıca tezin yayımlanmasını sağlayan Şırnak Üniversitemizin değerli idarecilerine minnettar olduğumu ifade etmeliyim.

Hüseyin Güneş Şırnak 2018

GİRİŞ

I. Araştırmanın Kapsamı ve Önemi

Hz. Peygamber’den sonraki Râşid Halifeler dönemi, ortaya çıkardığı görüntü açısından İslâm Tarihinde büyük bir önemi haizdir. Hilâfet problemi çerçevesinde şekillenen mücadele ve tefrikalar bu döneme olduğu gibi bundan sonraki sürece de dam-gasını vurmuştur.

Bilindiği gibi Rasulullah’ın vefatının akabinde daha cenaze-si kaldırılmadan Ensâr, Benî Sâide gölgeliğinde aralarından birini devlet başkanı olarak seçmek üzere toplanmışlardı. Bu durumu haber alan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde hemen duruma müdahil olmuşlar ve neticede bu toplantıda birçok özelliğiyle ön planda olan Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesi kararına varılmıştı. Bu kararın ardından hemen ertesi gün camide toplanan halkın genelinden biat alınarak Hz. Ebû Bekir’in hilâfetine resmiyet ka-zandırılmıştı. Ancak bu gelişmeler sırasında Rasulullah’ın teçhiz ve tekfiniyle meşgul olan başta Hz. Ali olmak üzere Rasulullah’ın mensubu olduğu Benî Hâşim, bu derece önemli bir işin kendileri-ne haber verilmeksizin bir oldubittiye getirilerek sonuçlandırıl-masına kırılmışlardır. Hatta Rasulullah’ın kızı Hz. Fatıma, bu hadi-seden altı ay sonra dargın bir şekilde hayata gözlerini yummuştu. Hz. Ali de ancak onun ölümünden sonra gidip Hz. Ebû Bekir’e biat etmiş ve ortadaki bu problemi kapatmıştır.

Hz. Ebû Bekir’in iki yıllık hilâfet dönemi daha çok Rasulul-lah’ın vefatından sonra irtidat ederek Medine yönetimine karşı ayaklanan kabilelerin isyanlarının bastırılması ve bozulan istikra-rın yeniden sağlanmasıyla geçmiştir. Hz. Ebû Bekir’in vefat

(17)

etme-bir ifade ile tarihî seyir içinde ortaya çıkan bu kavramlar hakkında İbnü’l-Hanefiyye’nin tutum ve düşüncesi ele alınmış; bunun neticesinde de genel itibariyle onun nasıl bir dinî düşünceye sahip olduğu ve nasıl bir faaliyet içinde bulunduğu sonucuna varılmaya çalışılmıştır. Daha sonra, onunla irtibatlandırılan dinî akımlar incelenmiştir. Bu çerçevede, öncelikle onun ismiyle özdeşleştirilen Keysâniyye fırkası ve bu fırkanın barındırdığı gruplar ele alınmıştır. Bu fırkanın, çıkışından başlamak üzere İbnü’l-Hanefiyye ve nesli hakkında ileri sürdükleri görüş ve iddialar incelenmiş ve aralarında nasıl bir bağlantı olabileceği tespit edilmeye çalışılmıştır. Ardından İbnü’l-Hanefiyye ile ilişkilendirildikleri tespit edilen Mürcie ve Mu’tezile fırkaları incelenmiştir. Burada da söz konusu fırkaların oluşumunda İbnü’l-Hanefiyye’nin ne derece etkili olduğu ve aralarında nasıl bir bağın olduğu ortaya konulmuştur. En sonunda yaşadığı dinî ve siyasî atmosferden hareketle İbnü’l-Hanefiyye’nin nasıl bir sosyal yapıyla karşı karşıya olduğu ortaya konulmuş, ardından gelişen olaylar karşısında onun toplumu nasıl yönlendirdiği ve toplum üzerinde ne derece etkili olabildiği tespit edilmeye çalışılmıştır.

“Dinî, Siyasî ve Sosyal Etkisi Açısından Muhammed b. Hanefiyye ve Hayatı” başlığıyla doktora tezi olarak hazırlanan (Konya-2009) bu çalışmamızın her aşamasında bize rehberlik eden kıymetli hocam Prof. Dr. Mehmet Bahaüddin VAROL’a, aynı şekilde çalışmamızı özveriyle takip ederek görüş ve önerilerini bizimle paylaşan değerli hocalarım Prof. Dr. M. Ali KAPAR ve Prof. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU’na teşekkür ediyorum. Ayrıca tezin yayımlanmasını sağlayan Şırnak Üniversitemizin değerli idarecilerine minnettar olduğumu ifade etmeliyim.

Hüseyin Güneş Şırnak 2018

GİRİŞ

I. Araştırmanın Kapsamı ve Önemi

Hz. Peygamber’den sonraki Râşid Halifeler dönemi, ortaya çıkardığı görüntü açısından İslâm Tarihinde büyük bir önemi haizdir. Hilâfet problemi çerçevesinde şekillenen mücadele ve tefrikalar bu döneme olduğu gibi bundan sonraki sürece de dam-gasını vurmuştur.

Bilindiği gibi Rasulullah’ın vefatının akabinde daha cenaze-si kaldırılmadan Ensâr, Benî Sâide gölgeliğinde aralarından birini devlet başkanı olarak seçmek üzere toplanmışlardı. Bu durumu haber alan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde hemen duruma müdahil olmuşlar ve neticede bu toplantıda birçok özelliğiyle ön planda olan Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesi kararına varılmıştı. Bu kararın ardından hemen ertesi gün camide toplanan halkın genelinden biat alınarak Hz. Ebû Bekir’in hilâfetine resmiyet ka-zandırılmıştı. Ancak bu gelişmeler sırasında Rasulullah’ın teçhiz ve tekfiniyle meşgul olan başta Hz. Ali olmak üzere Rasulullah’ın mensubu olduğu Benî Hâşim, bu derece önemli bir işin kendileri-ne haber verilmeksizin bir oldubittiye getirilerek sonuçlandırıl-masına kırılmışlardır. Hatta Rasulullah’ın kızı Hz. Fatıma, bu hadi-seden altı ay sonra dargın bir şekilde hayata gözlerini yummuştu. Hz. Ali de ancak onun ölümünden sonra gidip Hz. Ebû Bekir’e biat etmiş ve ortadaki bu problemi kapatmıştır.

Hz. Ebû Bekir’in iki yıllık hilâfet dönemi daha çok Rasulul-lah’ın vefatından sonra irtidat ederek Medine yönetimine karşı ayaklanan kabilelerin isyanlarının bastırılması ve bozulan istikra-rın yeniden sağlanmasıyla geçmiştir. Hz. Ebû Bekir’in vefat

(18)

etme-den önce yeni halifeyi belirlemiş olması, Hz. Ömer’in herhangi bir gerginliğe meydan verilmeden hilâfeti devralmasını sağladı. Bu nedenle onun döneminde bu çerçevede herhangi bir tartışma vuku bulmamıştır.

Hz. Ömer’in ise on yıllık bir hilâfetten sonra bir gayrimüs-lim tarafından suikasta uğrayarak hayatını kaybetmeden önce, hasta yatağında kendisinden sonra başa geçebilecek altı kişilik bir isim listesi hazırlayarak işi Şûrâ’ya havale etmesi, konunun tar-tışma zeminine çekilmesine neden olmuştur. Hz. Ali, Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkâs, Zübeyr b. Avvâm ve Tal-ha b. Ubeydullah’dan müteşekkil Şûrâ üyeleri, aralarından birini halife olarak seçeceklerdi. Yapılan görüşmeler neticesinde bu adayların bir kısmı haklarından feragat etmiş ve geride rakip ola-rak Hz. Ali ile Hz. Osman kalmıştır. Bu ikisinden hangisinin seçile-ceği konusu da Abdurrahman b. Avf’ın yapacağı araştırma netice-sinde vereceği karar ile belirlenecekti. Neticede Abdurrahman b. Avf, Medine’de yaptığı geniş bir nabız yoklamasından sonra Hz. Osman’ı yeni halife olarak seçmiştir. Her ne kadar Hz. Ali bu kara-rı kabullenerek Hz. Osman’a biat etmişse de Hz. Osman’ın Benî Ümeyye’ye mensup olması, kadîm Emevî-Hâşimî çekişmesini can-landıracak ve Hz. Osman’ın katlinden sonra Hz. Ali’nin hilâfete geçişi de bu mücadeleyi tamamen su yüzüne çıkaracaktır.1

Hz. Ali’nin hilâfete geçişinden hemen sonra önceki halife-nin katillerihalife-nin tespiti veya intikamının alınması, başka bir ifade ile kan davasının güdülmesi etrafında büyüyen muhalefet, bera-berinde Cemel ve Sıffin savaşlarını getirdi. Bunları Nehrevân Sa-vaşı ve Hz. Ali’nin bir suikasta uğrayarak yaşamını yitirmesi takip

1 Geniş bilgi için bk. Aycan, İrfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebi Süfyân, Ankara 2001; Demircan, Adnan, İslâm Tarihi Râşid Halîfeler Dönemi, Şanlı Urfa 2001; Sarıçam, İbrahim,

Emevi-Hâşimi İlişkileri, Ankara 1997; Zorlu, Cem, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Konya 2002.

etti. Babasının yerine geçen Hz. Hasan ise yeni bir çatışmaya meydan vermemek için hakkından feragat etti ve hilâfeti Hz. Os-man’ın kan davasını güden Muâviye b. Ebî Süfyân’a devretti.

Muâviye’nin ise yaklaşık yirmi yıl süren ve daha sonraki Emevî halifeleri ile kıyaslandığında başarılı sayılabilecek bir ikti-dar döneminden sonra oğlu Yezîd’i veliahd tayin ederek ölmesi, hilâfet konusu etrafındaki tartışmaları yeniden alevlendirmiş ve İslâm dünyasını sonu gelmez maceralara sürüklemiştir. Yezîd b. Muâviye’nin hilâfetini kabul etmeyen Hz. Hüseyin, Kerbela’da katledilmiş; ardından Abdullah b. Zübeyr hareketi, Harre vakasıy-la sonuçvakasıy-lanan Medinelilerin isyanı, Tevvâbûn ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri gün yüzüne çıkmıştır. Rakipler arasında kanlı savaşlar yaşanmış ve neticede Abdülmelik b. Mervân’ın uzun uğraşlardan sonra muhaliflerini alt etmesiyle İslâm dünyasında birlik ve dü-zen kısmen de olsa sağlanmıştır.

Bu siyasî parçalanmışlık ve farklılaşmanın paralelinde top-lumda yavaş yavaş dinî farklılaşmalar da zuhur etmeye başlamış-tır. Özellikle Hariciliğin, siyasî bir hareket olarak zuhur etmiş olmakla birlikte giderek dinî bir kisveye bürünmesi, rakiplerini tekfir etmesi ve onlarla ilgili bir dizi yeni meseleleri ihdâs ederek gündeme taşıması bu süreci hızlandırmıştır. Diğer yandan Hz. Hüseyin’in katledilmesi, başka bir zeminde, daha sonraları Şîa adıyla şekillenecek olan farklı bir oluşumu tetiklemiştir. Hz. Hü-seyin’in intikamı sloganıyla yola çıkan Tevvâbûn ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri de bu süreci hızlandırmıştır. Siyasî alanda baş-layan bu oluşum, zamanla yerini dinî farklılaşmaya doğru bıraka-caktır. Özellikle Muhtâr es-Sekafî hareketinin oluşturduğu ortam birtakım gâlî unsurlara zemin hazırlayacaktır. Bu çerçevede Ehl-i Beyt ve özellikle İbnü’l-Hanefiyye etrafında şekillenen vasilik,

(19)

den önce yeni halifeyi belirlemiş olması, Hz. Ömer’in herhangi bir gerginliğe meydan verilmeden hilâfeti devralmasını sağladı. Bu nedenle onun döneminde bu çerçevede herhangi bir tartışma vuku bulmamıştır.

Hz. Ömer’in ise on yıllık bir hilâfetten sonra bir gayrimüs-lim tarafından suikasta uğrayarak hayatını kaybetmeden önce, hasta yatağında kendisinden sonra başa geçebilecek altı kişilik bir isim listesi hazırlayarak işi Şûrâ’ya havale etmesi, konunun tar-tışma zeminine çekilmesine neden olmuştur. Hz. Ali, Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkâs, Zübeyr b. Avvâm ve Tal-ha b. Ubeydullah’dan müteşekkil Şûrâ üyeleri, aralarından birini halife olarak seçeceklerdi. Yapılan görüşmeler neticesinde bu adayların bir kısmı haklarından feragat etmiş ve geride rakip ola-rak Hz. Ali ile Hz. Osman kalmıştır. Bu ikisinden hangisinin seçile-ceği konusu da Abdurrahman b. Avf’ın yapacağı araştırma netice-sinde vereceği karar ile belirlenecekti. Neticede Abdurrahman b. Avf, Medine’de yaptığı geniş bir nabız yoklamasından sonra Hz. Osman’ı yeni halife olarak seçmiştir. Her ne kadar Hz. Ali bu kara-rı kabullenerek Hz. Osman’a biat etmişse de Hz. Osman’ın Benî Ümeyye’ye mensup olması, kadîm Emevî-Hâşimî çekişmesini can-landıracak ve Hz. Osman’ın katlinden sonra Hz. Ali’nin hilâfete geçişi de bu mücadeleyi tamamen su yüzüne çıkaracaktır.1

Hz. Ali’nin hilâfete geçişinden hemen sonra önceki halife-nin katillerihalife-nin tespiti veya intikamının alınması, başka bir ifade ile kan davasının güdülmesi etrafında büyüyen muhalefet, bera-berinde Cemel ve Sıffin savaşlarını getirdi. Bunları Nehrevân Sa-vaşı ve Hz. Ali’nin bir suikasta uğrayarak yaşamını yitirmesi takip

1 Geniş bilgi için bk. Aycan, İrfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebi Süfyân, Ankara 2001; Demircan, Adnan, İslâm Tarihi Râşid Halîfeler Dönemi, Şanlı Urfa 2001; Sarıçam, İbrahim,

Emevi-Hâşimi İlişkileri, Ankara 1997; Zorlu, Cem, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Konya 2002.

etti. Babasının yerine geçen Hz. Hasan ise yeni bir çatışmaya meydan vermemek için hakkından feragat etti ve hilâfeti Hz. Os-man’ın kan davasını güden Muâviye b. Ebî Süfyân’a devretti.

Muâviye’nin ise yaklaşık yirmi yıl süren ve daha sonraki Emevî halifeleri ile kıyaslandığında başarılı sayılabilecek bir ikti-dar döneminden sonra oğlu Yezîd’i veliahd tayin ederek ölmesi, hilâfet konusu etrafındaki tartışmaları yeniden alevlendirmiş ve İslâm dünyasını sonu gelmez maceralara sürüklemiştir. Yezîd b. Muâviye’nin hilâfetini kabul etmeyen Hz. Hüseyin, Kerbela’da katledilmiş; ardından Abdullah b. Zübeyr hareketi, Harre vakasıy-la sonuçvakasıy-lanan Medinelilerin isyanı, Tevvâbûn ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri gün yüzüne çıkmıştır. Rakipler arasında kanlı savaşlar yaşanmış ve neticede Abdülmelik b. Mervân’ın uzun uğraşlardan sonra muhaliflerini alt etmesiyle İslâm dünyasında birlik ve dü-zen kısmen de olsa sağlanmıştır.

Bu siyasî parçalanmışlık ve farklılaşmanın paralelinde top-lumda yavaş yavaş dinî farklılaşmalar da zuhur etmeye başlamış-tır. Özellikle Hariciliğin, siyasî bir hareket olarak zuhur etmiş olmakla birlikte giderek dinî bir kisveye bürünmesi, rakiplerini tekfir etmesi ve onlarla ilgili bir dizi yeni meseleleri ihdâs ederek gündeme taşıması bu süreci hızlandırmıştır. Diğer yandan Hz. Hüseyin’in katledilmesi, başka bir zeminde, daha sonraları Şîa adıyla şekillenecek olan farklı bir oluşumu tetiklemiştir. Hz. Hü-seyin’in intikamı sloganıyla yola çıkan Tevvâbûn ve Muhtâr es-Sekafî hareketleri de bu süreci hızlandırmıştır. Siyasî alanda baş-layan bu oluşum, zamanla yerini dinî farklılaşmaya doğru bıraka-caktır. Özellikle Muhtâr es-Sekafî hareketinin oluşturduğu ortam birtakım gâlî unsurlara zemin hazırlayacaktır. Bu çerçevede Ehl-i Beyt ve özellikle İbnü’l-Hanefiyye etrafında şekillenen vasilik,

(20)

mehdilik, ricat, bedâ, gizli ilim gibi düşünceler gün yüzüne çıka-caktır.

Bütün bu gelişme ve mücadelelerin bir tarafında hep Ehl-i Beyt olmuştur. Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin gibi Ehl-i Beyt’in önemli şahsiyetlerinin uzun yıllar verdikleri mücadeleler, etrafla-rında büyük bir taraftar kitlesinin oluşmasına yol açmıştır. Hz. Hüseyin’in katledilmesinden sonra Hz. Ali’nin Hz. Fatıma dışında-ki bir hanımından, Havle bnt. Cafer el-Hanefiyye’den dünyaya gelen Muhammed b. Ali b. Ebî Tâlib kendini, ortaya çıkan bu ta-raftar kitlesinin lideri konumunda bulmuş ve özellikle Emevî ida-resi ile ilişkilerde belirleyici rol üstlenmiştir. İslâm literatüründe “Muhammed b. el-Hanefiyye” ismi ya da “İbnü’l-Hanefiyye” laka-bıyla meşhur olan Muhammed b. Ali b. Ebî Tâlib’in bu süreçteki dinî, siyasî ve sosyal açıdan çok önemli fonksiyonu bizim bu araş-tırmamızda konumuz olacaktır.

Muhammed b. Hanefiyye’nin, Ehl-i Beyt’e mensup olması, daha doğrusu Ali b. Ebî Tâlib’in oğlu olması, onun halk kitleleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasını sağlamıştır. Bu nedenle siyasî ilişkileri bu noktadaki düşüncelere yön vermiş, bazı isyan girişimlerinin onunla ilişkilendirilmesi ise bu noktada farklı bir görüntü ortaya çıkarmıştır. Çevresindeki halk kitlesinin bir kısmı da onun ölümünden sonra “Keysâniyye” adı altında etkili bir fırka olarak karşımıza çıkmıştır. Diğer yandan ondan çok sonraları şekillenen bazı oluşumlar bile görüşlerinin temellerini ona da-yandırma gayretine girmişlerdir. Dolayısıyla yaşadığı süreçteki dinî, siyasî ve sosyal olaylar, Muhammed b. Hanefiyye merkezli olarak incelendiği takdirde, hem etki ve fonksiyon olarak onun gelişmelerdeki rolü belirgin bir şekilde ortaya çıkacak hem de bu olay ve gelişmelerin daha sağlıklı bir şekilde anlaşılmasının yolu açılmış olacaktır.

Aslında Muhammed b. Hanefiyye ile ilgili olarak yapılmış olan birtakım çalışmalar mevcuttur. Ancak ileride de değineceği-miz gibi bu çalışmalar, genel itibariyle muhtasar ve meselenin belirli bazı yönlerine tahsis edilmişlerdir. Bu nedenle konunun, bütün detaylarıyla incelenmesi ve özellikle temel kaynaklara inilmek süretiyle konuyla ilgili farklı rivayetlerin de tahlil edile-rek ele alınması kaçınılmazdır. Biz de Muhammed b. Hanefiy-ye’nin, öncelikle kaynaklarda dağınık bir şekilde yer alan hayatıy-la ilgi kısıtlı bilgileri toparhayatıy-lamak suretiyle kapsamlı bir veri oluş-turmak, İslâm tarihinin ilk dönemlerinde ortaya çıkan fırka, mez-hep, siyasî ve fikrî yapılanmalar ile sosyal hareketler üzerindeki etkisini araştırmak, tartışmak ve bunun daha sonraki dönemlere etkisini ortaya koymak düşüncesiyle bu çalışmayı hazırladık.

II. Yöntem ve Kaynaklar

Bu çalışma, Muhammed b. Hanefiyye merkezli olarak, “din, siyaset ve sosyal hayat” kavramları esas alınarak hazırlanmıştır. Bilindiği gibi bu üç kavram, neredeyse hayatın bütün alanlarını kapsayan bir sürece tekabül ediyor. Dolayısıyla bu çalışma, Mu-hammed b. Hanefiyye şahsında yaklaşık seksen yıllık bir süreçte meydana gelen hadiseleri kapsadığı gibi, hayatın birçok alanını ilgilendiren konuları da içine almaktadır. Bu nedenle biz, bu ça-lışmada kullanılacak kaynaklar konusunda herhangi bir sınırla-maya gitmedik. Diğer yandan İbnü’l-Hanefiyye hakkındaki bilgile-rin, kaynaklarda çok kısa ve dağınık bir şekilde yer alması da bizi böyle bir uygulamaya itmiştir.

Öncelikle, müstakil olarak İbnü’l-Hanefiyye hakkında ya-pılmış olan çalışmalara baktığımızda daha ilk dönemlerde konuy-la ilgili kaynakkonuy-ların olduğunu görüyoruz. Eserinde kendi dönemi-ne kadar gelmiş geçmiş müellif ve telifleridönemi-ne yer veren en-Necâşî

(21)

mehdilik, ricat, bedâ, gizli ilim gibi düşünceler gün yüzüne çıka-caktır.

Bütün bu gelişme ve mücadelelerin bir tarafında hep Ehl-i Beyt olmuştur. Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin gibi Ehl-i Beyt’in önemli şahsiyetlerinin uzun yıllar verdikleri mücadeleler, etrafla-rında büyük bir taraftar kitlesinin oluşmasına yol açmıştır. Hz. Hüseyin’in katledilmesinden sonra Hz. Ali’nin Hz. Fatıma dışında-ki bir hanımından, Havle bnt. Cafer el-Hanefiyye’den dünyaya gelen Muhammed b. Ali b. Ebî Tâlib kendini, ortaya çıkan bu ta-raftar kitlesinin lideri konumunda bulmuş ve özellikle Emevî ida-resi ile ilişkilerde belirleyici rol üstlenmiştir. İslâm literatüründe “Muhammed b. el-Hanefiyye” ismi ya da “İbnü’l-Hanefiyye” laka-bıyla meşhur olan Muhammed b. Ali b. Ebî Tâlib’in bu süreçteki dinî, siyasî ve sosyal açıdan çok önemli fonksiyonu bizim bu araş-tırmamızda konumuz olacaktır.

Muhammed b. Hanefiyye’nin, Ehl-i Beyt’e mensup olması, daha doğrusu Ali b. Ebî Tâlib’in oğlu olması, onun halk kitleleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasını sağlamıştır. Bu nedenle siyasî ilişkileri bu noktadaki düşüncelere yön vermiş, bazı isyan girişimlerinin onunla ilişkilendirilmesi ise bu noktada farklı bir görüntü ortaya çıkarmıştır. Çevresindeki halk kitlesinin bir kısmı da onun ölümünden sonra “Keysâniyye” adı altında etkili bir fırka olarak karşımıza çıkmıştır. Diğer yandan ondan çok sonraları şekillenen bazı oluşumlar bile görüşlerinin temellerini ona da-yandırma gayretine girmişlerdir. Dolayısıyla yaşadığı süreçteki dinî, siyasî ve sosyal olaylar, Muhammed b. Hanefiyye merkezli olarak incelendiği takdirde, hem etki ve fonksiyon olarak onun gelişmelerdeki rolü belirgin bir şekilde ortaya çıkacak hem de bu olay ve gelişmelerin daha sağlıklı bir şekilde anlaşılmasının yolu açılmış olacaktır.

Aslında Muhammed b. Hanefiyye ile ilgili olarak yapılmış olan birtakım çalışmalar mevcuttur. Ancak ileride de değineceği-miz gibi bu çalışmalar, genel itibariyle muhtasar ve meselenin belirli bazı yönlerine tahsis edilmişlerdir. Bu nedenle konunun, bütün detaylarıyla incelenmesi ve özellikle temel kaynaklara inilmek süretiyle konuyla ilgili farklı rivayetlerin de tahlil edile-rek ele alınması kaçınılmazdır. Biz de Muhammed b. Hanefiy-ye’nin, öncelikle kaynaklarda dağınık bir şekilde yer alan hayatıy-la ilgi kısıtlı bilgileri toparhayatıy-lamak suretiyle kapsamlı bir veri oluş-turmak, İslâm tarihinin ilk dönemlerinde ortaya çıkan fırka, mez-hep, siyasî ve fikrî yapılanmalar ile sosyal hareketler üzerindeki etkisini araştırmak, tartışmak ve bunun daha sonraki dönemlere etkisini ortaya koymak düşüncesiyle bu çalışmayı hazırladık.

II. Yöntem ve Kaynaklar

Bu çalışma, Muhammed b. Hanefiyye merkezli olarak, “din, siyaset ve sosyal hayat” kavramları esas alınarak hazırlanmıştır. Bilindiği gibi bu üç kavram, neredeyse hayatın bütün alanlarını kapsayan bir sürece tekabül ediyor. Dolayısıyla bu çalışma, Mu-hammed b. Hanefiyye şahsında yaklaşık seksen yıllık bir süreçte meydana gelen hadiseleri kapsadığı gibi, hayatın birçok alanını ilgilendiren konuları da içine almaktadır. Bu nedenle biz, bu ça-lışmada kullanılacak kaynaklar konusunda herhangi bir sınırla-maya gitmedik. Diğer yandan İbnü’l-Hanefiyye hakkındaki bilgile-rin, kaynaklarda çok kısa ve dağınık bir şekilde yer alması da bizi böyle bir uygulamaya itmiştir.

Öncelikle, müstakil olarak İbnü’l-Hanefiyye hakkında ya-pılmış olan çalışmalara baktığımızda daha ilk dönemlerde konuy-la ilgili kaynakkonuy-ların olduğunu görüyoruz. Eserinde kendi dönemi-ne kadar gelmiş geçmiş müellif ve telifleridönemi-ne yer veren en-Necâşî

(22)

(450/1058), Ebû Mihnef Lut b. Yahya el-Ezdî (157/773),2 Ebü’l-Münzir Hişâm b. Muhammed el-Kelbî (206/821)3 ve Ebû Ahmed Abdülaziz b. Yahya el-Celûdî (332/943)’nin4 “Kitâbu Ahbâri

Mu-hammed b. el-Hanefiyye” adıyla birer eser yazmış olduklarına işaret

etmektedir.5 Günümüze kadar ulaşmayan bu kaynakların ne za-mana kadar varlıklarını sürdürdükleri de bilinmemektedir. Ayrıca bu ilk eserlerin dışında daha sonraları, son dönemlere kadar ko-nuyla ilgili müstakil bir çalışmanın yapıldığına dair bir veriye rastlamadık. Muhtemelen İbnü’l-Hanefiyye’nin imâmetine inanan Keysâniyye’nin tarihî süreç içinde giderek yok olması ve unutul-maya yüz tutması, öbür taraftan ise özellikle imâmeti Hz. Hüseyin nesline inhisar eden hareketlerin güçlenmesiyle birlikte Hz. Hü-seyin ve kısmen de olsa Hz. Hasan’ın gündemdeki yerleri giderek artmış; bunun neticesinde de İbnü’l-Hanefiyye’ye olan ilgi azalmış ve artık onun araştırma konusu yapılması gereği duyulmamıştır.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla son dönemlerde konuyla il-gili yapılmış olan ilk çalışma, Alman araştırmacı Hubert Banning tarafından hazırlanmış olan bir Doktora tezidir. “Muhammad İbn

al-Hanafija” adlı bu çalışma, “Birinci Asır İslâm Tarihine Dair Bir Ma-kale” şeklinde tercüme edebileceğimiz bir alt başlıkla 1909 yılında

(Erlangen) yayınlanmıştır. Çalışmamızla karşılaştırma fırsatını bulduğumuz bu eser, ilk dönem kaynaklardan yararlanmış olmak-la birlikte oldukça muhtasardır. Genel oolmak-larak İbn Sa’d ve Ta-berî’den istifade edilmiş, farklı rivayetler verilmekten kaçınılmış

2 Necâşî, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Ali (450/1058), Fihristu Esmâi Musannefi’ş-Şîa: Ricâlü'n-Necâşî, thk. Musa ez-Zencânî, Kum 1407, s. 320.

3 Necâşî, s. 435. 4 Necâşî, s. 242.

5 Krş. Tahranî, Şeyh Âğâ Büzürg (1390/1970), e-Zerîa ilâ Tasânîfi’ş-Şia, I, 21. (http://www.

alse-raj.net/maktaba/kotob/mtanwe/zariatasanef1/html/ara/books/al_zaria/1/zar1_021.ht m, Erişim tarihi: 29/04/2009); Atiyye, Mâcid b. Ahmed, “Muhammed İbnü’l-Hanefiyye 16-81 h. Hayâtuhu ve Cihâduhu”, Mecelletu Ulûmi’l-Hadîs, sy. 15, sn. 1382/1962, s. 109.

ve ayrıntılara girilmemiştir. Altı başlık halinde, İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumundan ölümüne kadar tarihî süreç içerisinde yaşadıkları dönemlere atıfta bulunulmuş; özellikle Muhtâr es-Sekafî, Abdullah b. Zübeyr ve Abdülmelik b. Mervân’la yaşadıkları üzerinde durulmuştur.

Konuyla ilgili ikinci çalışma, Şiî müellif Ali b. Hüseyin el-Hâşimî en-Necefî tarafından yapılmıştır. İlk baskısı 1949’da ya-pılmış olan bu çalışma, el-Müessesetü’l-İslâmiyye li’l-Buhûs ve’l-Ma’lûmat tarafından tahkik edilerek 2004 yılında yeniden neşre-dilmiştir. Bu eser, konu itibariyle birinci çalışmaya nazaran daha kapsamlı görünmektedir. Kullanılan kaynak sayısı da daha fazla-dır. İbnü’l-Hanefiyye’nin, doğumundan ölümüne kadar hayatının ele alındığı bu çalışma, özellikle “Ehl-i Beyt” fertlerinden Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Ali b. Hüseyin ile olan ilişkileri üzerin-de durulmuştur. Daha çok Şiî kaynaklardan istifaüzerin-de edilmiş ve konulara tarafgirlik sâiki ve Şiî bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Bu-nunla bilirlikte çalışmamızda gözden kaçırmış olduğumuz bazı Şiî kaynaklara ulaşmakta bu eserden yararlandığımız gibi, ulaşama-dığımız bazı Şiî kaynaklara atıfta bulunarak aktarılan ve konumuz açısından önemli gördüğümüz bazı rivayetleri de buradan aldık.

İbnü’l-Hanefiyye ile ilgili üçüncü bir çalışma, Şeyh Mâcid b. Ahmed el-Atiyye tarafından yapılmıştır. Yazarın “Muhammed

İb-nü’l-Hanefiyye 16-81 h. Hayâtuhu ve Cihâduhu” başlıklı oldukça uzun

ve kapsamlı makalesi, Ulûmu’l-Hadîs dergisinde yayınlanmıştır (sn. 1382/1962, sy. 15, s. 108-150.) Çalışmanın muhtevası ve konunun işlenişi yukarıda sözünü ettiğimiz Hâşimî’nin çalışmasıyla paralel-lik arz etmektedir. www.noormags.com adresinden (Erişim Tari-hi: 30/04/2008) PDF formatıyla indirdiğimiz makalenin başında bu çalışmanın, yazarın yayınlamaya hazırlandığı “Muhammed b.

(23)

(450/1058), Ebû Mihnef Lut b. Yahya el-Ezdî (157/773),2 Ebü’l-Münzir Hişâm b. Muhammed el-Kelbî (206/821)3 ve Ebû Ahmed Abdülaziz b. Yahya el-Celûdî (332/943)’nin4 “Kitâbu Ahbâri

Mu-hammed b. el-Hanefiyye” adıyla birer eser yazmış olduklarına işaret

etmektedir.5 Günümüze kadar ulaşmayan bu kaynakların ne za-mana kadar varlıklarını sürdürdükleri de bilinmemektedir. Ayrıca bu ilk eserlerin dışında daha sonraları, son dönemlere kadar ko-nuyla ilgili müstakil bir çalışmanın yapıldığına dair bir veriye rastlamadık. Muhtemelen İbnü’l-Hanefiyye’nin imâmetine inanan Keysâniyye’nin tarihî süreç içinde giderek yok olması ve unutul-maya yüz tutması, öbür taraftan ise özellikle imâmeti Hz. Hüseyin nesline inhisar eden hareketlerin güçlenmesiyle birlikte Hz. Hü-seyin ve kısmen de olsa Hz. Hasan’ın gündemdeki yerleri giderek artmış; bunun neticesinde de İbnü’l-Hanefiyye’ye olan ilgi azalmış ve artık onun araştırma konusu yapılması gereği duyulmamıştır.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla son dönemlerde konuyla il-gili yapılmış olan ilk çalışma, Alman araştırmacı Hubert Banning tarafından hazırlanmış olan bir Doktora tezidir. “Muhammad İbn

al-Hanafija” adlı bu çalışma, “Birinci Asır İslâm Tarihine Dair Bir Ma-kale” şeklinde tercüme edebileceğimiz bir alt başlıkla 1909 yılında

(Erlangen) yayınlanmıştır. Çalışmamızla karşılaştırma fırsatını bulduğumuz bu eser, ilk dönem kaynaklardan yararlanmış olmak-la birlikte oldukça muhtasardır. Genel oolmak-larak İbn Sa’d ve Ta-berî’den istifade edilmiş, farklı rivayetler verilmekten kaçınılmış

2 Necâşî, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Ali (450/1058), Fihristu Esmâi Musannefi’ş-Şîa: Ricâlü'n-Necâşî, thk. Musa ez-Zencânî, Kum 1407, s. 320.

3 Necâşî, s. 435. 4 Necâşî, s. 242.

5 Krş. Tahranî, Şeyh Âğâ Büzürg (1390/1970), e-Zerîa ilâ Tasânîfi’ş-Şia, I, 21. (http://www.

alse-raj.net/maktaba/kotob/mtanwe/zariatasanef1/html/ara/books/al_zaria/1/zar1_021.ht m, Erişim tarihi: 29/04/2009); Atiyye, Mâcid b. Ahmed, “Muhammed İbnü’l-Hanefiyye 16-81 h. Hayâtuhu ve Cihâduhu”, Mecelletu Ulûmi’l-Hadîs, sy. 15, sn. 1382/1962, s. 109.

ve ayrıntılara girilmemiştir. Altı başlık halinde, İbnü’l-Hanefiyye’nin doğumundan ölümüne kadar tarihî süreç içerisinde yaşadıkları dönemlere atıfta bulunulmuş; özellikle Muhtâr es-Sekafî, Abdullah b. Zübeyr ve Abdülmelik b. Mervân’la yaşadıkları üzerinde durulmuştur.

Konuyla ilgili ikinci çalışma, Şiî müellif Ali b. Hüseyin el-Hâşimî en-Necefî tarafından yapılmıştır. İlk baskısı 1949’da ya-pılmış olan bu çalışma, el-Müessesetü’l-İslâmiyye li’l-Buhûs ve’l-Ma’lûmat tarafından tahkik edilerek 2004 yılında yeniden neşre-dilmiştir. Bu eser, konu itibariyle birinci çalışmaya nazaran daha kapsamlı görünmektedir. Kullanılan kaynak sayısı da daha fazla-dır. İbnü’l-Hanefiyye’nin, doğumundan ölümüne kadar hayatının ele alındığı bu çalışma, özellikle “Ehl-i Beyt” fertlerinden Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Ali b. Hüseyin ile olan ilişkileri üzerin-de durulmuştur. Daha çok Şiî kaynaklardan istifaüzerin-de edilmiş ve konulara tarafgirlik sâiki ve Şiî bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Bu-nunla bilirlikte çalışmamızda gözden kaçırmış olduğumuz bazı Şiî kaynaklara ulaşmakta bu eserden yararlandığımız gibi, ulaşama-dığımız bazı Şiî kaynaklara atıfta bulunarak aktarılan ve konumuz açısından önemli gördüğümüz bazı rivayetleri de buradan aldık.

İbnü’l-Hanefiyye ile ilgili üçüncü bir çalışma, Şeyh Mâcid b. Ahmed el-Atiyye tarafından yapılmıştır. Yazarın “Muhammed

İb-nü’l-Hanefiyye 16-81 h. Hayâtuhu ve Cihâduhu” başlıklı oldukça uzun

ve kapsamlı makalesi, Ulûmu’l-Hadîs dergisinde yayınlanmıştır (sn. 1382/1962, sy. 15, s. 108-150.) Çalışmanın muhtevası ve konunun işlenişi yukarıda sözünü ettiğimiz Hâşimî’nin çalışmasıyla paralel-lik arz etmektedir. www.noormags.com adresinden (Erişim Tari-hi: 30/04/2008) PDF formatıyla indirdiğimiz makalenin başında bu çalışmanın, yazarın yayınlamaya hazırlandığı “Muhammed b.

(24)

yaptığımız araştırmalarda böyle bir eserin varlığına ulaşamadık. Bu makalenin akabinde yer alan aynı müellife ait “Müsnedu

Mu-hammed İbni’l-Hanefiyye” adlı makalede de İbnü’l-Hanefiyye’nin

ilmî kişiliği üzerinde durulmakta ve onun naklettiği bazı rivayet-lerle ona ait bazı veciz sözlere yer verilmektedir (Ulûmu’l-Hadîs, sn. 1382/1962, sy. 15, s. 151-186).

Dördüncü çalışma, Seyyid Hasan Kurûn’un

Mecelletü’l-Ezher’de yayınlanmış olan “İbnü’l-Hanefiyye ve’l-Ahzâbü’l-Mutasâria”

adlı makalesidir (sn. 1978, c. 50, sy. 7, s. 1472-1481). Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesinden sonra İbnü’l-Hanefiyye’nin üstlendi-ği sorumluluk ve onun Abdullah b. Zübeyr, Muhtâr es-Sekafî ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadıkları, kaynak gösteril-meksizin anlatılmıştır.

Beşinci çalışma, Ali el-Akîdî tarafından yapılmış olan

“Mu-hammed b. el-Hanefiyye Siretuhu ve Devruhu fi’l-Hayati’l-Fikriyye ve’s-Siyasiyye” adlı Yüksek Lisans tezidir (Ma’hedü’t-Târihi’l-Arabî

li’d-Dirâsâti’l-Ulyâ, Bağdat 2000). Yazarın, bu çalışmasına atıfta bu-lunduğu, www.taakhinews.org sitesinde yayınlanmış olan

“Uzamâu fî Mesîreti’l-İnsâniyye Muhammed b. el-Hanefiyye Râidu’d-Dîmukrâtiyye ve Hurriyetü’r-Ra’y” adlı kısa makalesinden bu

bilgile-ri edindik (Ebilgile-rişim Tabilgile-rihi: 07/05/2008). Ancak bütün uğraşlarımıza rağmen tezin muhtevasına ulaşamadık. Söz konusu makalede ise İbnü’l-Hanefiyye’nin Abdullah b. Zübeyr, Muhtâr es-Sekafî ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadığı sıkıntılar ve bu sıkıntı-lara rağmen kan dökülmemesi yönünde sarf ettiği çaba üzerinde durulmuştur. Burada yazarın, “İbnü’l-Hanefiyye’nin, Ali b. Hüseyin’in

imâmetini kabul ettiği ve ona tabi olduğu” yönündeki yaklaşımından

hareketle söz konusu tezin, Hâşimî’nin çalışmasıyla paralel bir yapıda olduğunu tahmin ediyoruz.

Ülkemizde konuyla ilgili yapılmış olan ilk çalışma ise, tes-pitlerimize göre Adem Toklu tarafından hazırlanan “Muhammed

bin el-Hanefiyye’nin İslâm Tarihindeki Yeri” adlı Yüksek Lisans

tezi-dir (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2002). İki bölüm halinde hazırlanmış olan tez, yüzeysel bir çalışmadır. Kul-lanılan kaynak sayısı da çok sınırlıdır. Bununla birlikte tez proje-mizin hazırlanması aşamasında bu çalışmadan yararlandığımızı belirtmek istiyoruz.

İbnü’l-Hanefiyye’yi konu alan diğer bir çalışma, Sayın Dal-kıran’ın Dinî Araştırmalar dergisinde yayınlanmış olan “Muhammed

b. el-Hanefiyye ve Adına Oluşan Fırkalar” adlı makalesidir (sn. 2004,

c. 7, sy. 19, s. 139-158). Makalede öncelikle İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı genel hatlarıyla ortaya konulmuş, ardından onun Muhtâr es-Sekafî hareketi ve Keysâniyye fırkasıyla olan ilişkisi ve bu para-lelde ortaya çıkan mehdilik, ricat ve bedâ kavramları incelenmiş-tir.

Konuyla ilgili son çalışma, Mehmet Atalan’ın “Muhammed b.

el-Hanefiyye ve Anadolu'daki Tezahürleri” adlı eseridir (Ankara

2007). “Muhammed Hanefî Cenknâmeleri” alt başlığıyla hazırlanan bu çalışma, İbnü’l-Hanefiyye’nin menkıbevî hayatı ve onun etra-fındaki efsanelerin ortaya konulması açısından önemli bir çalış-madır. Eserin başında İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı, onun adına nispet edilen görüşlerden mehdilik ve ricat kavramları, Muhtâr es-Sekafî hareketi ve Keysâniyye fırkası ile olan ilişkisi üzerinde kısaca durulmuş, ardından konuyla ilgili cenknâmeler incelenmiş-tir.

Ayrıca burada, Hz. Ali’nin Muhammed b. Hanefiyye’ye yaz-dığı söylenen bir vasiyetten söz etmek istiyoruz. Mubârekşâh Kutub tarafından hicrî sekizinci asırda kayda geçirilmiş olan

(25)

“Va-yaptığımız araştırmalarda böyle bir eserin varlığına ulaşamadık. Bu makalenin akabinde yer alan aynı müellife ait “Müsnedu

Mu-hammed İbni’l-Hanefiyye” adlı makalede de İbnü’l-Hanefiyye’nin

ilmî kişiliği üzerinde durulmakta ve onun naklettiği bazı rivayet-lerle ona ait bazı veciz sözlere yer verilmektedir (Ulûmu’l-Hadîs, sn. 1382/1962, sy. 15, s. 151-186).

Dördüncü çalışma, Seyyid Hasan Kurûn’un

Mecelletü’l-Ezher’de yayınlanmış olan “İbnü’l-Hanefiyye ve’l-Ahzâbü’l-Mutasâria”

adlı makalesidir (sn. 1978, c. 50, sy. 7, s. 1472-1481). Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesinden sonra İbnü’l-Hanefiyye’nin üstlendi-ği sorumluluk ve onun Abdullah b. Zübeyr, Muhtâr es-Sekafî ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadıkları, kaynak gösteril-meksizin anlatılmıştır.

Beşinci çalışma, Ali el-Akîdî tarafından yapılmış olan

“Mu-hammed b. el-Hanefiyye Siretuhu ve Devruhu fi’l-Hayati’l-Fikriyye ve’s-Siyasiyye” adlı Yüksek Lisans tezidir (Ma’hedü’t-Târihi’l-Arabî

li’d-Dirâsâti’l-Ulyâ, Bağdat 2000). Yazarın, bu çalışmasına atıfta bu-lunduğu, www.taakhinews.org sitesinde yayınlanmış olan

“Uzamâu fî Mesîreti’l-İnsâniyye Muhammed b. el-Hanefiyye Râidu’d-Dîmukrâtiyye ve Hurriyetü’r-Ra’y” adlı kısa makalesinden bu

bilgile-ri edindik (Ebilgile-rişim Tabilgile-rihi: 07/05/2008). Ancak bütün uğraşlarımıza rağmen tezin muhtevasına ulaşamadık. Söz konusu makalede ise İbnü’l-Hanefiyye’nin Abdullah b. Zübeyr, Muhtâr es-Sekafî ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadığı sıkıntılar ve bu sıkıntı-lara rağmen kan dökülmemesi yönünde sarf ettiği çaba üzerinde durulmuştur. Burada yazarın, “İbnü’l-Hanefiyye’nin, Ali b. Hüseyin’in

imâmetini kabul ettiği ve ona tabi olduğu” yönündeki yaklaşımından

hareketle söz konusu tezin, Hâşimî’nin çalışmasıyla paralel bir yapıda olduğunu tahmin ediyoruz.

Ülkemizde konuyla ilgili yapılmış olan ilk çalışma ise, tes-pitlerimize göre Adem Toklu tarafından hazırlanan “Muhammed

bin el-Hanefiyye’nin İslâm Tarihindeki Yeri” adlı Yüksek Lisans

tezi-dir (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2002). İki bölüm halinde hazırlanmış olan tez, yüzeysel bir çalışmadır. Kul-lanılan kaynak sayısı da çok sınırlıdır. Bununla birlikte tez proje-mizin hazırlanması aşamasında bu çalışmadan yararlandığımızı belirtmek istiyoruz.

İbnü’l-Hanefiyye’yi konu alan diğer bir çalışma, Sayın Dal-kıran’ın Dinî Araştırmalar dergisinde yayınlanmış olan “Muhammed

b. el-Hanefiyye ve Adına Oluşan Fırkalar” adlı makalesidir (sn. 2004,

c. 7, sy. 19, s. 139-158). Makalede öncelikle İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı genel hatlarıyla ortaya konulmuş, ardından onun Muhtâr es-Sekafî hareketi ve Keysâniyye fırkasıyla olan ilişkisi ve bu para-lelde ortaya çıkan mehdilik, ricat ve bedâ kavramları incelenmiş-tir.

Konuyla ilgili son çalışma, Mehmet Atalan’ın “Muhammed b.

el-Hanefiyye ve Anadolu'daki Tezahürleri” adlı eseridir (Ankara

2007). “Muhammed Hanefî Cenknâmeleri” alt başlığıyla hazırlanan bu çalışma, İbnü’l-Hanefiyye’nin menkıbevî hayatı ve onun etra-fındaki efsanelerin ortaya konulması açısından önemli bir çalış-madır. Eserin başında İbnü’l-Hanefiyye’nin hayatı, onun adına nispet edilen görüşlerden mehdilik ve ricat kavramları, Muhtâr es-Sekafî hareketi ve Keysâniyye fırkası ile olan ilişkisi üzerinde kısaca durulmuş, ardından konuyla ilgili cenknâmeler incelenmiş-tir.

Ayrıca burada, Hz. Ali’nin Muhammed b. Hanefiyye’ye yaz-dığı söylenen bir vasiyetten söz etmek istiyoruz. Mubârekşâh Kutub tarafından hicrî sekizinci asırda kayda geçirilmiş olan

(26)

“Va-siyyetü Ali (a.s.) li Veledihi Muhammed b. el-Hanefiyye” adlı 28

varak-lık rivayet (Üçüncü Ahmet Kütüphanesi, no: 2375), Sıddık Kork-maz tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir. Söz konusu rivaye-tin sened ve merivaye-tin yönünden tahlili yapılmış ve tercüme edilmiş-tir.6

Ansiklopedi maddelerinden, Fr. Buhl’un “Muhammed b. al-Hanafiya” (İA, VIII, 478-479), Mustafa Öz’ün “Muhammed b. Hane-fiyye” (DİA, XXX, 537-539) ve Ahmed ez-Zebibî’nin “İbnü’l-Hanefiyye” (el-Mevsûatu’l-Arabiyye, VIII, 630-631) başlıklı çalışma-ları da konuyla ilgili yapılmış diğer önemli araştırmalardır.

Öncelikle, konunun farklı yönleriyle ele alındığı bu çalışma-larda serdedilen görüş ve varılan sonuçları dikkate almaya çalıştı-ğımızı ve gerekli görülen yerlerde bunlara atıfta bulunduğumuzu ifade edelim. Ancak Muhammed b. Hanefiyye ile ilgili olarak ya-pılmış olan bu çalışmalar, genel itibariyle muhtasar ve birçok yönüyle eksiktirler. Örneğin bu çalışmalarda genel itibariyle Mu-hammed b. Hanefiyye’nin Muhtâr es-Sekafî, Abdullah b. Zübeyr ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadıkları işlenmiş, fakat onun bunlarla olan ilişkisinin mahiyeti ve onların öncülük ettik-leri hareketlere onun etkisi açıklığa kavuşturulmamıştır. Bazı çalışmalarda da Şîa tarafgirliği ile hareket edilmiş ve özellikle Muhammed b. Hanefiyye’nin Ehl-i Beyt fertleriyle olan münase-beti subjektif kriterlerle ve mezhep taassubu muvacehesinde ele alınmıştır. Dinî akımlarla olan ilişki ve etkisi ise sadece Keysâniy-ye fırkası ekseninde incelenmiştir. Daha doğrusu, sadece Keysâniyye’nin onun hakkında ileri sürdükleri görüşler serdedil-miş, aralarındaki ilişkinin mahiyeti ve etkisi üzerinde durulma-mıştır. Diğer dinî akımlarla olan münasebeti ve özellikle onun

6 Korkmaz, Sıddık, “Hz. Ali’nin Oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’ye Vasiyeti”, SÜİFD, Güz 2007, sy. 24, s. 97-142.

nasıl bir dinî düşünceye sahip olduğu konusu ise hiç ele alınma-mıştır. Diğer yandan onun yaşadığı dönem içinde Emevî iktidarı-na karşı takındığı tavır, gelişen siyasî ve dinî gelişmeler karşısında toplumu yönlendirmesi, başka bir ifade ile sosyal etkisi de ele alınmamış konulardır. Bu nedenle konunun, bütün detaylarıyla incelenmesi ve özellikle temel kaynaklara inilmek süretiyle ko-nuyla ilgili farklı rivayetlerin de tahlil edilerek onun dinî, siyasî ve sosyal etkisi yönüyle ele alınması kaçınılmazdır. Biz de bu çer-çevede Muhammed b. Hanefiyye’nin, öncelikle kaynaklarda dağı-nık bir şekilde yer alan hayatı ve kişliği ile ilgi kısıtlı bilgileri to-parlamak suretiyle kapsamlı bir veri oluşturduk. Özellikle de İslâm tarihinin ilk dönemlerinde ortaya çıkan fırka, mezhep, si-yasî ve fikrî yapılanmalar ile sosyal hareketler üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalıştık.

Bu çerçevede gerek İslâm Tarihi, gerekse İslâm Mezhepleri Tarihi, Kelâm, Hadis ve Tasavvuf gibi konumuzla irtibatı olabile-cek alanlardaki uzman hocalarımızın özel kütüphanelerinin yanı sıra; İstanbul’da bulunan Türkiye Diyanet Vakfı İSAM kütüphane-si başta olmak üzere Selçuk Üniverkütüphane-sitekütüphane-si, Fırat Üniverkütüphane-sitekütüphane-si ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin İlahiyat Fakülteleri kütüphanelerin-de, Biyografi, Tarih, İslâm Tarihi, Mezhepler Tarihi, Kelâm, Felse-fe, Hadis ve Arap Edebiyatı bölümlerindeki eserler gözden geçi-rilmiştir.

Diğer yandan elektronik araçlar kullanılmıştır. İnternet arama motorlarından yararlanıldığı gibi, “el-Mevsûatü’ş-Şâmile” gibi CD ortamındaki kütüphanelerden istifade edilmiştir. Ayrıca, konumuzla ilgili verilerden hareketle Türkiye’nin yanı sıra Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerdeki Üniversite kütüphaneleri sanal ortamda taranmıştır.

(27)

siyyetü Ali (a.s.) li Veledihi Muhammed b. el-Hanefiyye” adlı 28

varak-lık rivayet (Üçüncü Ahmet Kütüphanesi, no: 2375), Sıddık Kork-maz tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir. Söz konusu rivaye-tin sened ve merivaye-tin yönünden tahlili yapılmış ve tercüme edilmiş-tir.6

Ansiklopedi maddelerinden, Fr. Buhl’un “Muhammed b. al-Hanafiya” (İA, VIII, 478-479), Mustafa Öz’ün “Muhammed b. Hane-fiyye” (DİA, XXX, 537-539) ve Ahmed ez-Zebibî’nin “İbnü’l-Hanefiyye” (el-Mevsûatu’l-Arabiyye, VIII, 630-631) başlıklı çalışma-ları da konuyla ilgili yapılmış diğer önemli araştırmalardır.

Öncelikle, konunun farklı yönleriyle ele alındığı bu çalışma-larda serdedilen görüş ve varılan sonuçları dikkate almaya çalıştı-ğımızı ve gerekli görülen yerlerde bunlara atıfta bulunduğumuzu ifade edelim. Ancak Muhammed b. Hanefiyye ile ilgili olarak ya-pılmış olan bu çalışmalar, genel itibariyle muhtasar ve birçok yönüyle eksiktirler. Örneğin bu çalışmalarda genel itibariyle Mu-hammed b. Hanefiyye’nin Muhtâr es-Sekafî, Abdullah b. Zübeyr ve Abdülmelik b. Mervân üçgeninde yaşadıkları işlenmiş, fakat onun bunlarla olan ilişkisinin mahiyeti ve onların öncülük ettik-leri hareketlere onun etkisi açıklığa kavuşturulmamıştır. Bazı çalışmalarda da Şîa tarafgirliği ile hareket edilmiş ve özellikle Muhammed b. Hanefiyye’nin Ehl-i Beyt fertleriyle olan münase-beti subjektif kriterlerle ve mezhep taassubu muvacehesinde ele alınmıştır. Dinî akımlarla olan ilişki ve etkisi ise sadece Keysâniy-ye fırkası ekseninde incelenmiştir. Daha doğrusu, sadece Keysâniyye’nin onun hakkında ileri sürdükleri görüşler serdedil-miş, aralarındaki ilişkinin mahiyeti ve etkisi üzerinde durulma-mıştır. Diğer dinî akımlarla olan münasebeti ve özellikle onun

6 Korkmaz, Sıddık, “Hz. Ali’nin Oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’ye Vasiyeti”, SÜİFD, Güz 2007, sy. 24, s. 97-142.

nasıl bir dinî düşünceye sahip olduğu konusu ise hiç ele alınma-mıştır. Diğer yandan onun yaşadığı dönem içinde Emevî iktidarı-na karşı takındığı tavır, gelişen siyasî ve dinî gelişmeler karşısında toplumu yönlendirmesi, başka bir ifade ile sosyal etkisi de ele alınmamış konulardır. Bu nedenle konunun, bütün detaylarıyla incelenmesi ve özellikle temel kaynaklara inilmek süretiyle ko-nuyla ilgili farklı rivayetlerin de tahlil edilerek onun dinî, siyasî ve sosyal etkisi yönüyle ele alınması kaçınılmazdır. Biz de bu çer-çevede Muhammed b. Hanefiyye’nin, öncelikle kaynaklarda dağı-nık bir şekilde yer alan hayatı ve kişliği ile ilgi kısıtlı bilgileri to-parlamak suretiyle kapsamlı bir veri oluşturduk. Özellikle de İslâm tarihinin ilk dönemlerinde ortaya çıkan fırka, mezhep, si-yasî ve fikrî yapılanmalar ile sosyal hareketler üzerindeki etkisini ortaya koymaya çalıştık.

Bu çerçevede gerek İslâm Tarihi, gerekse İslâm Mezhepleri Tarihi, Kelâm, Hadis ve Tasavvuf gibi konumuzla irtibatı olabile-cek alanlardaki uzman hocalarımızın özel kütüphanelerinin yanı sıra; İstanbul’da bulunan Türkiye Diyanet Vakfı İSAM kütüphane-si başta olmak üzere Selçuk Üniverkütüphane-sitekütüphane-si, Fırat Üniverkütüphane-sitekütüphane-si ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin İlahiyat Fakülteleri kütüphanelerin-de, Biyografi, Tarih, İslâm Tarihi, Mezhepler Tarihi, Kelâm, Felse-fe, Hadis ve Arap Edebiyatı bölümlerindeki eserler gözden geçi-rilmiştir.

Diğer yandan elektronik araçlar kullanılmıştır. İnternet arama motorlarından yararlanıldığı gibi, “el-Mevsûatü’ş-Şâmile” gibi CD ortamındaki kütüphanelerden istifade edilmiştir. Ayrıca, konumuzla ilgili verilerden hareketle Türkiye’nin yanı sıra Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerdeki Üniversite kütüphaneleri sanal ortamda taranmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

A) Fiyatlar genel seviyesinin yükseldiği dönemlerde devlet borçlarının yükü değişmez, fiyatlar genel seviyesinin düştüğü dönemlerde ise devlet borç- larının yükü

A) Maliye politikası aracı olarak borçlanma sadece gelir sağlama veya borç yükünü düşürme ama- cıyla yapılmaz. B) Devlet enflasyon dönemlerinde borçlanarak eko-

meister tarafından tanzim edilen Vekâletler mahal- lesinin umumî plânında bu binanın işgal edeceği sa- ha hemen hemen evvelden tayin edilmişti.. Büıo A d - liye

Binanın umumî konstrüksiyonu: Temel beton- arme sömel kontinü temel ve bodrum duvarları taş, döşemeler betonarme duvarlar tuğla çatı betonarme döşeme üzerine

Bu genç Şikago v e Baltimore şehirlerinden mi- saller getirerek noktai nazarını ispata ;alıştı... Bir gün sonra avukat, tahkikatının

[r]

[r]

Yüksek performanslı bina sadece binanın enerji kullanımı ve bununla oluşturduğu iç ortam kalitesi ile ilgili bir kavramdır.. LEED