• Sonuç bulunamadı

B. Emniyet Genel Müdürlüğü Dönemi

6. Hatay Meselesi ve Çözümüne Dair Çalışmalar

“İskenderun Sancağı” veya diğer bir deyişle Sancak olarak bilinen ve 1936’da Atatürk’ün “Hatay” adını verdiği bölge önemli bir tarihsel sürecin odak noktasıdır.657 Antakya ve İskenderun’un da içinde yer aldığı Ortadoğu önemli bir enerji havzası, güç dengelerinin çekişme ve çatışma alanı, deniz yollarının anakaraya ulaştığı bir coğrafyadır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının coğrafi, ekonomik, siyasal, sosyal ve tarihi kesişim alanıdır.658 Tarihsel olarak “İpek” ve “Baharat” yollarının önemli bir

655 Demir, Feodalizmin Devlete İsyanı ve Dersim Olayları, s. 33.

656 A.g.e., s. 80-81.

657 Hamit Pehlivanlı ; Yusuf Sarınay ; Hüsamettin Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları (ASAM), Ankara, 2001, s.1.

658 Volkan Payaslı, Sancak’tan Vilayete Hatay (1921-1960): Siyasal, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2017, s. 7.

159

güzergahıdır.659 Hatay yöresi ise tarımsal anlamda en verimli toprakları içeren bölgelerden biridir. Verimli bu topraklar transit geçiş yolları üzerindedir. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemleri için, zirai ve siyasi bakımdan stratejik öneme sahip olmuştur.660 Dünya üzerinde söz sahibi olmanın, Hatay’ın da içinde olduğu Ortadoğu’ya egemen olmaktan geçtiği yadsınamaz bir gerçektir.

Bölgenin önemli bir ulaşım ve kavşak noktası olması, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı topraklarını paylaşmak için işgale başlayan batılılar için yörenin önemini daha da arttırmıştır. Onlara göre, bu bölgenin alınmasıyla Anadolu ile Suriye arasındaki bağlantıyı kesmenin mümkün olacağı, böylece Arap isyanlarının daha da kolaylıkla başlatılabilmesine ve sürdürülmesine olanak sağlanacağı muhakkaktır. Ayrıca, Almanya’nın çıkarları engellenerek birçok kazanım imkȃnı sağlanmış olacaktır.661

a) Hatay Meselesi’nin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Önemli ve stratejik bir bölge olan Sancak, Mondros Mütarekesi sonrasında işgale uğrayarak Osmanlı toprakları dışında kalmıştı. Millî Mücadele sonrasında da, o günün getirdiği şartlara bağlı olarak, Misak-ı Millî sınırları dışında yer almıştı. Bu dönemden sonra Sancak, Türkiye’ye bağlanma sürecine kadar önemli aşamalar geçirmiştir. Sancak, Stratejik önemi dolayısıyla “Hatay Meselesi” olarak adlandırılan önemli gelişmelere konu olmuştur. Mondros Mütarekesi ile Misak-ı Millî662 sınırlarının bozulması ve buna bağlı olarak Sancak’ın bu sınırlar dışında kalması sorunun başlangıç noktasıdır. Millî Mücadele sürecinde oluşan gelişmeler sonucunda

659 Hamit Pehlivanlı, “Eski Çağdan Günümüze Antakya ve İskenderun Bölgesinin Jeopolitik Önemi,”

Anavatana Katılışının 60. Yıldönümünde Hatay, Yay. Haz.: Berna Türkdoğan, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2001, s. 70.

660 Ahmet Halaçoğlu, “Hatay’ın Anavatan’a Katılmasında Dörtyol’un Yeri ve Önemi”, ss. 3-14 ; Mustafa Öztürk, “1938/Suriye Olayları ve Halil İbrahim Efendi’nin Faaliyetleri”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995, s. 4.

661 Hamit Pehlivanlı ; İsmet Melek, Hatay Devleti (2 Eylül 1938-29 Haziran 1939) : Devletten Millete Hatay Devleti, Bir Sadakat Öyküsü, Hatay Valiliği, Ankara, 2011, s. 28, 29.

662 Türkiye’nin ulusal bağımsızlık ve egemenlik çerçevesi olan bu and Türk dış politikasının uygulama ve tartışmalarında göz önüne alınan bir kriterdir. Fakat bu Türkiye’nin sınırlarını gösteren bir harita anlamına da gelmez. Meclis’te kabul edilmiş olmasına rağmen bir yasa veya hukuksal bir metin de değildir. Belirli ilkelerin savunulması anlamında bir kararlılığı ifade eder. Bu anlamda Hatay, Misak-ı Millî sınırları içinde olarak belirlenmiştir (Serhan Ada, Türk-Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939), İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2005, s. 35).

160

20 Ekim 1921 itilafnamesinin imzalanması,663 30 Mayıs 1926 Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi’nin akdedilmesi664 , Fransa ile 3 Şubat 1930 protokolü çerçevesinde Suriye sınırların belirlenmesi ve ardından 9 Eylül 1936’da Suriye’nin bağımsızlığı kazanması yönünde gelişen olaylar Hatay meselesinin ana basamakları olmuştur.

Mustafa Kemal’in “şahsi meselemdir” dediği Hatay meselesi asıl olarak, Mondros Mütarekesi ile silahları bırakılan ordunun Halep’te bulunduğu sırada başlamıştı. O dönemde İngilizlerin kendi ordusuna erzak götürmek isteği doğrultusunda İskenderun’u işgal girişimine karşı Mustafa Kemal Paşa direnmek istemişti. Mustafa Kemal Paşa bu işgale karşı durmuş ve bunu kabul edilemez bulmuştu. İşgale karşı koymak amacı doğrultusunda İstanbul Hükümeti’yle haberleşmeler de gerçekleştirilmişti.665 Fakat, Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak İskenderun’un işgalini önleme çabaları bütün uğraşına rağmen sonuçsuz kalmıştı.666

Birinci Dünya Savaşı ile başlayan işgallerden sonra Hatay Fransa’ya bırakılmıştı. Millî Mücadele sonrasında ise, o günün şartları çerçevesinde, Hatay (Sancak), Antakya ve İskenderun’u içine alan bölge, Fransızlarla yapılan anlaşma ile Türkiye sınırları dışında kalmıştı.667 Türkiye buna rağmen bölgeye ve bölgede kalan Türk nüfusa karşı sürekli ilgi halindeydi. Sancak konusu, değişen şartlar ve izlenen süreç sonucunda yeni bir evreye geçmiş, 1936’da Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık verme kararı ile sorun haline gelmişti. Türkiye’nin isteği Hatay’ın Suriye’ye bağlanmaması yönünde olmuştu. Bu nedenle konuyu Milletler Cemiyeti’ne götürerek uluslararası bir boyut kazanması için uğraştı. Buna göre Türkler Sancak’ta çoğunluğu teşkil ediyordu. Bunun Milletler Cemiyeti tarafından görülmesi de sağlanmış oldu.

663 Bu İtilafname ile Türkiye’nin güney sınırları tespit edilmiş, fakat Sancak Türk toprakları dışında bırakılmıştı. Sancak’daki Türk unsurların menfaati korunmuş, muhtariyetin oluşması zemini hazırlanmış, Türk dili resmi dil hüviyeti kazanmıştı (Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939, s. 1,35). Yine bu İtilafname Lozan Barış Anlaşması’nın 3. Maddesi ile geçerliliğini teyit etmiştir (Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), s. 36).

664 Bu sözleşme Sancak için kararlaştırılan özel yönetimi teyit eden bir sözleşmedir (Pehlivanlı;

Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), s. 36).

665 Pehlivanlı ; Melek, Hatay Devleti, s. 45

666 Payaslı, Sancak’tan Vilayete Hatay (1921-1960): Siyasal, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle, s. 9.

667 Demirel, Tek Partinin İktidarı, s. 263. ; Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939, s. 1.

161

Fransa ile Türkiye arasında Sancak konusunda oluşan gergin hava uluslararası gelişmeler ve Avrupa’da savaş ihtimalinin ortaya çıkmasıyla farklı bir yöne evrilmeye başlamıştı. Bu da çözüm arayışını hızlandırdı. Zira, Türkiye ve Fransa arasında oluşacak gerginlik uluslararası ittifaklar açısından riskli bir durum yaratabilirdi. Bunu gören İngiltere, dış ilişkilerinde Suriye’ye bağlı fakat bağımsız bir Sancak oluşumuna dönük çalışmayla durumu farklı bir boyuta taşımıştı.668

Türkiye’nin Sancak (Hatay) politikası, temelde Atatürk tarafından, diğer kurum ve kişilerin de dahil olduğu bir şekilde oluşturulmuştu. Hatay’ın, önce bağımsızlığının sağlanarak Suriye’den koparılması, ardından da Anavatan’a ilhakı aşamaları planlanmış, ardından da bu plan yavaş yavaş hayata geçirilmişti.669 Abdurrahman Melek: “Davanın başından beri maksat ve hedef bu idi. Anavatana kavuşmaktı. Müstakil olarak kalma bir safha bir geçitti. Esas çalışmalar, bütün çırpınmalar anavatana kavuşmak içindi.” diyerek bunu daha açıkça ifade etmiştir.670

Mondros Mütarekesi sonrasında Osmanlı toprakları yer yer işgale uğramaya başlamıştı. Uzun süredir Osmanlı idaresinde yaşamakta olan İskenderun da, stratejik öneminin etkisiyle, bu akıbete maruz kalmıştı.671 Fransızların 12 Kasım 1918’de İskenderun’a asker çıkarmaya başlamasından kısa bir süre sonra, 11 Aralık 1918’de, Dörtyol’da Fransız askerlerinin görülmesiyle de ilk direniş hareketi başlamıştı.

İşgalcilere karşı ilk kurşun ise 19 Aralık 1918’de Dörtyol’un Karakese köyünde sıkılmıştı. Karakese’de Fransızlara “ilk kurşun”un672 sıkılması, 1918’den 1921’e kadar sürecek işgal girişimine karşı Anadolu’nun sessiz sedasız kalmayacağının işareti olmuştu.673

Sykes-Picot çerçevesinde Güney’e yerleşmeye başlayan Fransa 27 Kasım 1918’de yayınladığı bir kararnameyle674 İskenderun Sancağı’nı kurmuş675 ve idare

668 Demirel, Tek Partinin İktidarı, s. 263-264.

669Yusuf Sarınay, “Atatürk’ün Hatay Politikası-I- (1936-1938)”, (Erişim) http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-34/ataturkun-hatay-politikasi-i-1936-1938. 15.06.2016

670 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Abdurrahman Melek ”, s. 225.

671 Ercan Karakoç, “Atatürk’ün Hatay Davası”, Bilig, yaz/2009 sayı 50, s. 97.

672 İzmirin İşgali ile 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin Yunanlılara ilk kurşunu sıkmadan tam beş ay önce 19 Aralık 1918’de Hatay Dörtyol ilçesinde Fransızlara ilk kurşunun sıkılması. Mehmet Kara’nın sıktığı kurşunla ilk direnişin başlamış olması önemlidir (Pehlivanlı ; Melek, Hatay Devleti, s. 51).

673 Pehlivanlı ; Melek, Hatay Devleti, s. 50-51.

674 Merkezi Beyrut’ta bulunan yüksek komiserlikçe, Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud tarafından yayınlanan bir kararnamedir. Bu kararname ile Sancak’ın yönetim şekli ve kuralları

162

merkezi İskenderun olmak üzere Antakya, Reyhaniye (Harim) ve Belen kazalarını da bu sancağın içinde yer alacak şekilde yönetmeye başlamıştı.676 Sancak’ın yönetim şekli ve kuralları Beyrut’ta bulunan Fransa Yüksek Komiserliği’nce belirlenecekti.

Bu girişim Fransa’nın bölgedeki hâkimiyetini sağlamalaştırmak amacı taşıyan bir idare oluşturma girişimiydi.677 Sykes-Picot anlaşmasıyla, İngiliz ve Fransızlar Orta Doğu’yu paylaşmaya başlamıştı. Fransa özellikle Suriye, Lübnan, Çukurova bölgesini kendi nüfuz alanına dahil etmiş, böylece Sancak da bu alanın içinde kalmıştı.678

Fransa tarafından işgale uğrayan İskenderun ve yöresinin kurtarılması amacıyla, Misak-ı Millî düşüncesi çerçevesinde ilk girişim 20 Ekim 1921’de TBMM ve Fransa arasında yapılan Ankara İtilafnamesi ile başlamıştı.679 Bu görüşmelerde Türk heyeti başkanı Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk), İtilafname’de istenilen başarının tam sağlanamadığını, güney sınırları açısından olumlu bir gelişmenin olamadığını fakat buraların unutulmayacağının Fransız heyeti başkanı Bouillon’a iletildiğini anılarında belirtir.680 İtilafname bölgenin muhtariyetine giden yolu açan içeriğe sahiptir. Anlaşmaya eklenen maddeler ile ilerlide anavatana katılması düşünülen bölgenin kültürel ve millî kimliği canlı tutularak, katılımı kolaylaştıracak önemli kazanımlar da sağlanmıştır. Bu bakımdan ilk anda olumsuz gibi anlaşılsa da Beyrut’taki Yüksek Komiserlik tarafından belirlenecektir (Sarınay, “Atatürk’ün Hatay Politikası-I- (1936-1938)” (Erişim) http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-34/ataturkun-hatay-politikasi-i-1936-1938).

15.06.2016.

675 Sancak idarî merkezi İskenderun olmakla birlikte Antakya, Harim (Reyhaniye) ve Belen kazalarını da içine almaktaydı. Fransa’nın işgal ettiği bölge Milletler Cemiyeti’nin 22. madesine istinaden 28 Haziran 1919’da kurulan Mandat sistemi çerçevesi içinde 25 Nisan 1920 tarihinde Müttefik Devletler Yüksek Konseyi San Remo toplantısında Suriye ve onun bir parçası sayılan Lübnan’ı A kategorili mandat yönetimi biçiminde Fransa’ya bırakmış, Fransa ise Mandater devlet kimliğiyle 1 Eylül 1920’de Halep, Şam, Lübnan ve Alevi bölgesi şeklinde yönetim birimleri oluşturmuştu. Fransa, İdari özerkliğini koruyan İskenderun Sancağı’nı da idarî bakımdan Halep yönetimine bırakarak, bölgeyi kendi nüfuz alanı içinde taksim etmişti (Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), s. 33-34).

676 Payaslı, Sancak’tan Vilayete Hatay (1921-1960): Siyasal, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle , s. 11-15. ; Sarınay, “Atatürk’ün Hatay Politikası-I- (1936-1938)” (Erişim) http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-34/ataturkun-hatay-politikasi-i-1936-1938). 15.06.2016.

677 Pehlivanlı ; Melek, Hatay Devleti, s. 47.

678 Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), s. 31.

679 Karakoç, “a.g.m.”, s. 100. ; Payaslı, Sancak’tan Vilayete Hatay (1921-1960): Siyasal, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle, s. 14-15.

680 Karakoç, “a.g.m.”, s. 100. ; Yusuf Kemal Tengirşenk, Vatan hizmetinde, TC. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2001, s. 291-300.

163

bölgenin özerk yapıya kavuşması adına yapılan bu ince hesaplar zamanla bir kazanca dönüşmüştür.

1925 yılında Arapça ve Fransızca ile birlikte Türkçe de resmi dil olmuştu.

Bunun yanı sıra birçok kazanım da elde edilmişti. Buna rağmen bölgenin sınırlarının (Sancak’ın) güneye doğru uzatılması soruna yeni bir boyut ekledi. Bu gelişme Halep’e bağlı yönetimin doğrudan Suriye merkez yönetimine bağlanması anlamına gelmekteydi. Böylece Arap nüfusun yoğunlaşması sağlanmış, Ermeniler ve diğer unsurların yerleştirilmesiyle, Türk nüfuz azınlık hale getirilmiş olacaktı. Bu gelişme aynı zamanda demografik manipülâsyonlara da zemin hazırlamıştı. Ayrıca cemaatler arası çatışmalar, merkez Suriye yönetiminin etki ve baskısı ile Fransa’nın etkin çatışma ortamı hazırlaması bölgeyi yeniden sorunlu bir yer haline getirmişti. Bölgede artan rahatsızlığa paralel olarak göç edenler olmuş, kimi bölgede kalanlar, kimileri de göç edenlerce olmak üzere, cemiyetler oluşturulmaya başlanmıştı.681 Dernekler kurularak bölgenin Türkiye’ye katılımı sürecine katkı verilmeye çalışılmıştı. Antakya Müdafa-i Hukuk Cemiyeti (Adana 1923), İskenderun ve Havalisi Müdafa-i Hukuk Cemiyeti (İstanbul 1929) gibi dernekler bunlardandı.

Türklerin yaşadığı her yeri Misak-ı Millî sınırları içinde kabul eden Atatürk için682 Sancak (Hatay) da bu sınırlara dahildi.683 Bölge halkı ise Antakya Müdafaai Hukuk Cemiyetini kurarak mücadeleyi sürdürme azmini göstermişti. Ankara İtilafnamesi’nin imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa’nın Tayfur Sökmen’e 2 Kasım 1921 de söylediği şu sözler bölgeye bakışını anlamak bakımından önemliydi:

681 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan’a göre Hatay ahalisine verilen tabiyet seçme hakkının 1926’da son bulacak olması nedeni ile birçok Türk Türkiye’ye göç hazırlığına başlamış, fakat Hatay’ın anavatana katılması ülküsünden hareketle devlet Halep konsolosluğu vasıtasıyla “terk-i tabiyet” işlerinde zorluklar çıkararak ve bölgenin terkini önleyici önlemler alarak göçe büyük oranda mani olmuştur (Sarınay, “Atatürk’ün Hatay Politikası-I- (1936-1938)” (Erişim) http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-34/ataturkun-hatay-politikasi-i-1936-1938). 15.06.2016.

682 İskenderun’un kurtulması için cemiyet kuran Tayfur Sökmen Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup göndermiş ve Sancak’ın (Hatay) Misak-ı Millî’ye dahil olup olmadığını sormuştu. Mustafa Kemal de “Türklerin yaşadığı her yer Misak-ı Millî’ye dahildir” diyerek onu cesaretlendirmiştir (Karakoç, “a.g.m.”, s. 100). Fakat aynı konuda Meclis gizli zabıtlarında yer alan bilgiye göre;

itilafnamedeki sınırlar dışında kalan İskenderun konusunda anlaşmazlık söz konusu olmuş, Meclis’te bu nedenle ciddi tartışmalar meydana gelmişti. 16 Ekim 1921 tarihli gizli oturumda Mustafa Kemal

“..Misak-ı Millimizde muayyen ve müsbet bir hat yoktur, kuvvet ve kudretimizle tespit edeceğimiz hat, hatt-ı hudut olacaktır” diyerek istikbale dönük bir kararlılık ortaya koymuştu (Karakoç, “a.g.m.”, s. 101. ; TBMM Gizli Celse Zabıtları II, 1999, s. 355).

683 Karakoç, “a.g.m.”, s. 100. ; Tahsin Banguoğlu, “Misak-ı Milli ve Lozan”, Türk Edebiyatı Dergisi, XIV (168), 1987, s. 7.

164

“Memleketimizin içinde didiştiği davaları biliyorsunuz, dünya bizimle muhassama halinde. Böyle bir zamanda Avrupa’nın büyük devletlerinden birisi olan Fransızlarla bir antlaşma yaptık. İşgal ettikleri Adana, Mersin, Osmaniye, Kilis, Antep’i tahliye edecek ve bize harp malzemesi de verecekler. En mühimi Mersin limanını bize iade edecekler. Bu arada İskenderun Sancağı ve havalisinin de tahliyesi üzerinde büyük gayret sarfettikse de şimdilik bir şey yapamadık. Ancak orası için hususi bir idare tatbik edeceklerini taahhüt altına alabildik. İnşallah ileride sizleri de kurtaracağız. Şimdi memleketinize giderek çalışırsınız.”684

20 Ekim 1921 Ankara İtilafnamesi iki devlet arasındaki savaş durumunu bitirirken, Türkiye-Suriye sınırı çizilmişti. İskenderun Sancağı, Fransız mandasına bırakılırken Fransızlar Güneydoğu’dan çekilmişti. Sancak’a ilişkin anlaşmada, burada özel bir idarenin kurulması yanında Türklere millî kültürlerini geliştirmeye dönük kolaylıkların sağlanması ve Türkçenin resmi dil olarak seçilmesi, anlaşmaya uygun olarak, kararlaştırılmıştı.685 Atatürk, Lozan’dan önce, İzmir’den Adana’ya geldiğinde Hataylı bir kız çocuk “paşam bizi de kurtarın” dediği zaman, Atatürk de

“kırk asırlık Türk yurdu düşman istilâsı altında kalamaz” diye karşılık vermişti. Afet İnan’a göre Atatürk, Hatay meselesini sürekli sıcak tutmuş ve gündeminden hiç düşürmemişti. Gelişmeleri değerlendirerek fırsatları Hatay’ı kazanmak yönünde kullanmak için çalışmıştı.686

1921 anlaşmasından sonra Fransız yönetiminde kalan Sancak ve ondan doğan Sancak meselesi, 1933’de Atatürk’ün umumî kȃtibi Soyak’ın bölgeye gitmesiyle yeni bir aşamaya geçmişti. Soyak, Tayfur Bey’le tanışmış, onun, Fransızların baskısı altında kalan Sancaklıların çektiklerini anlatmasından etkilenerek konuyu Mustafa Kemal Paşa’ya iletmişti. Sancak meselesi böylece yeniden alevlenmişti. Mustafa Kemal Soyak’ı bu konuyla ilgilenmeye memur etmişti. Hükümet nezdinde bu işle ilgilenen Soyak, eğitim ve diğer konularda ön çalışmalar yapmış, fiiliyata ise bölgeden Türkiye’ye öğrenci getirme gibi işlerle başlamıştı. Fakat asıl çalışmalar Fransızların mandayı Suriye’ye, Araplara bırakmasıyla hareketlenmişti. Buna tepki olarak yapılan ilk iş, seçimlere katılmayarak, Sancak’ı Suriye’ye ait toprak parçası gibi göstermeye çalışan algıya karşı durmak olmuştu.687

684 Pehlivanlı; Sarınay; Yıldırım, Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939), s. 38. ; Payaslı, Sancak’tan Vilayete Hatay (1921-1960): Siyasal, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle, s. 16.

685 Yıldırım, “a.g.m.,” s. 99 ; Halaçoğlu, a.g.e. s. 5.

686 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 113-114.

687 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Hamdi Selçuk ”, s. 239.

165

Fransa 1936’da Suriye’nin bağımsızlığı sürecine yönelik girişimi içinde Sancak’la ilgili açık bir işaret vermemişti. Dolayısıyla bu bölge görünüşte Suriye’nin himayesine bırakılmıştı. Bu nedenle Türkiye tarafından, 1936 sonbaharıyla birlikte, bu sorunun çözümü için planlanan süreç başlatılmıştı. Suriye’nin bağımsızlığını da destekleyerek, Sancak’ın bağımsızlığı için Fransa’nın Avrupa konjonktüründeki sıkışık durumundan da yararlanılmak istenmişti. Fransa ile karşılıklı yazışmalarla, notalarla688 Sancak’a bağımsızlık için başlatılan süreç Fransa tarafından Suriye’nin iç işine karışmak/Suriye’yi parçalamak olarak algılanmış ve kabul görmemişti. Fakat Türkiye ile olan ilişkilerinin de kesilmesini istemeyen Fransa konuyu Milletler Cemiyetine taşımayı kararlaştırmıştı. Türkiye, bir taraftan Milletler Cemiyeti’ndeki durumla ilgilenirken diğer taraftan Sancak sorununun çözümünü sağlamaya yönelik çalışmalar yapacak olan kişileri bu işle görevlendirmişti. Bunlardan biri de Şükrü Sökmensüer’di.

Şükrü Sökmensüer, Hatay meselesine ilişkin yapılan kritik çalışmaların içinde yer alan önemli bir bürokrattı. Sökmensüer bir taraftan bu çalışmaları yaparken diğer taraftan da Mustafa Kemal’in Hatay konusundaki faaliyetlerine eşlik etmekteydi. Bu faaliyetlerden birisi Mustafa Kemal Paşa’nın ȃni olarak gelişen Konya yolculuğu olmuştu. Fransızlarla oluşan anlaşmazlık çerçevesinde gelişen bir sorunu halletmek üzere Konya’ya doğru yola çıkan Mustafa Kemal 5/6 Ocak 1937 gecesi Hasan Rıza Soyak’a telefonla bir emir göndermişti. Başyaver Celâl Öner’in telefonu vasıtasıyla iletilen mesaj şuydu: “Ankara’da Cumhur Riyaseti Umumî Kâtibi Hasan Rıza Soyak’a; Dahil olduğunuz Hatay Teşkilâtı Merkezinde, benim için lüzumlu olan, bütün şeyleri ve hatta lüzumlu şahsiyetleri alarak bana mülaki olunuz.” Bu tel emri doğrultusunda, lüzumlu şahsiyetlerden birisi olarak Sökmensüer de söz konusu gurupla birlikte yola çıkmıştı.

Mustafa Kemal’in Park Otel’den biri iki saat içinde Konya’ya doğru hareket edeceğini bildirmesi, olayın ilk aşamasıydı. Başvekil ve Hariciye Vekili ile Mareşal’in de Eskişehir’de kendisine mülaki olacağı Öner tarafından bilgi olarak verilmişti.689 Bunun üzerine Soyak, Parti’de Hatay işleriyle görevli bir heyetin

688 Akşam, 10 Teşrinievvel 1936, Cumartesi, “Antakya ve İskenderun Meselesi Hakkında Fransa’ya Nota Verdik,” s.1 ; Akşam, 12 Teşrinievvel 1936, “Fransız Sefiri Bu Hafta Geliyor; Sancak Hakkındaki Konuşmanın Ankara’da Yapılması Muhtemel,” s. 1.

689 Soyak, a.g.e., s. 572 ; Akşam, 6 Kânunusani 1937, Çarşamba, “Atatürk Konya’ya Hareket Etti,” s.

1, 2. ; Ulus, 7 Sonkanun 1937, Perşembe, “Ankara’dan Hareket Eden Başbakan ve Bakanlarımız Eskişehir’de Atatürk’le Dört Saat Görüşerek Şehrimize Döndüler,” s. 1.

166

sekreterliğini yapan Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’den önemli vesika ve dosyaları alarak birlikte gelmesini istemişti.690 Mustafa Kemal Paşa, Eskişehir’de başvekil, hariciye vekili ve diğer vekiller ile mareşalin de olduğu bir heyetle görüşmüş ve konuyu müzakere etmişti.691 Bu müzakerede dünyanın durumu, Türkiye’nin vaziyeti ve Hatay müzakerelerinin aldığı son şekil değerlendirilmiş, Aras’ın konuşmasıyla başlayan toplantı uzun bir süre sonra sona ermişti.692 Mustafa Kemal, gerekirse Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliğinden ayrılarak tek başına, kendisi için vazgeçilmez olan bu dava uğruna, Hatay’a gidip savaşabileceğini söylemişti.693 Aslında Fransa’nın birtek İskenderun Sancağı için savaşı göze alamayacağını da dile getirmişti. Zira dünya konjonktürü bunu gösteriyordu. Fakat eğer gerek kalırsa bu savaşı Fransızlarla yapmaktan da çekinmeyecekti.694

1932’de Milletler Cemiyetine giren ve ardından da Boğazlar sözleşmesinin sonuçlandırılmasını bekleyen Türkiye’nin lideri Atatürk, imzanın yapıldığı 20

1932’de Milletler Cemiyetine giren ve ardından da Boğazlar sözleşmesinin sonuçlandırılmasını bekleyen Türkiye’nin lideri Atatürk, imzanın yapıldığı 20