• Sonuç bulunamadı

Anadolu’ya Geçişi ve Millî Mücadele’ye İştiraki

ÇOCUKLUK-GENÇLİK-EĞİTİM VE ASKERLİK HAYATI

C. Millî Mücadele ve İbrahim Şükrü

1. Anadolu’ya Geçişi ve Millî Mücadele’ye İştiraki

Mondros Mütarekesi şartlarında oluşan işgal, ardından Yunan saldırıları ve gizli anlaşmalarla ortaya çıkan bölünme tehdidi milletin ve ülkenin istikbali için tehdit olmaya başlamıştı.175 Buna bir çare bulmak amacıyla, birçok kesim ortak bir ülkü etrafında birleşerek harekete geçmişti. Siviller ve askerler, saltanatın verilen mücadeleye katkısını ve önderlik edişini görmek istemişlerdi. İşgal altında bulunan Osmanlı başkentinde bu gerçekleşmeyince arayış içinde olanlar yönlerini Anadolu’ya dönmeye başladı.176 Ordu bu ikilemi aşmakta gecikmediği içindir ki Anadolu’daki mücadele subay kadrolarını hızla bünyesine katmaya başlamıştı.

İbrahim Şükrü, Anadolu’da verilmeye başlanan Millî Mücadele’ye gelmeden önce Balkan Harbi, Kanal Harekȃtı ve Çanakkale Cephesi’nde önemli görevler ifa etmişti. I. Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti açısından bitiren mütareke

173 TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153. ; İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; Şahin, Türk Polis Teşkilâtının Şanlı Geçmişinde ve Cumhuriyet’e Giden Yolda İz Bırakan Polisler, s. 14. ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142 ; Çufalı, a.g.e., s. 473.

174 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1.

175 Mustafa Turan, Yunan Mezalimi (İzmir, Aydın, Manisa, Denizli-1919-1923), AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s. 1, 5.

176 Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, s. 16-17.

42

imzalandıktan sonra, yarım kalan Erkȃn-ı Harbiye tahsili için İstanbul’a dönmüştü.

Burada bir süre eğitimine devam etmiş fakat Anadolu’da oluşmaya başlayan mücadele ruhundan da uzak kalmamıştı. Bu nedenledir ki kısa bir süre bekledikten sonra Anadolu’ya geçmeye ve Millî Mücadele saflarına katılmaya karar vermişti.

İbrahim Şükrü, 1 Mayıs 1920/1336’da Millî Mücadele’ye iştirak etmek üzere, İstanbul’da devem etmekte olduğu Erkȃn-ı Harbiye Mektebi eğitimine ara vererek Anadolu’ya geçmişti. İlk olarak 20. Kolordu Erkȃn-ı Harbiyesi’nde görevlendirilmişti.177 Bu, İsmet İnönü’nün Anadolu’ya ikinci geçişinden kısa bir süre sonrasıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Kolordu Komutanlığı yapan İsmet Paşa da Mart 1920’de178 Anadolu direnişine katılmış, ardından da Edirne milletvekili ve Genelkurmay Başkanı olmuştu.179 1 Mayıs 1920’de Anadolu’ya üsteğmen180 rütbesiyle geçen İbrahim Şükrü, Millî Hükümet emrine girerek, 20. Kolordu Kurmay Başkanlığı 1. Şube’ye görevlendirilmişti. 20 Haziran 1920’de Genelkurmay Harekȃt Dairesi Kurmaylığı’nda, El Cezire ve Adana Cepheleri Kısım Amirliği’nde görev almıştı. 1 Ekim 1920’de ise Genelkurmay başyaverliğine getirilmişti. 10 Ekim 1920’den 18 Ekim 1921’e kadar da Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın başyaverliği görevini üstlenen İbrahim Şükrü, aynı zamanda, 18 Ocak 1921’de 11.

Fırka Kurmay Başkanlığı’na atanarak II. İnönü Savaşı’na iştirak etmiştir. İbrahim Şükrü 20 Nisan 1921’de yeniden İsmet Paşa’nın yaveri olarak görev almış, ardından 10 Aralık 1921 de 5. Kolordu 1. Şube Müdürlüğü yapmıştır.181 İbrahim Şükrü bu ilk görevlerinden sonra da ehemmiyetli ve kritik görevler alarak Millî Mücadele’ye önemli katkılar sağlamıştır.

İbrahim Şükrü’nün arkadaşlarıyla birlikte geçtiği Anadolu’da, daha Mondros Mütarekesi döneminden başlayarak, elde kalan silahları ve kuvvetleri, mümkün olduğunca içeriye alarak korumak ve ilk ayaklanma imkȃnı elde edilince de bunları

177 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; İbrahim Şükrü Sökmensüer 1975’de kendisiyle yapılan bir söyleşide “1919 nihayetlerinde kaçtık Anadolu’ya” demektedir (İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 142).

178 İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın davetine ancak Mart 1920’de icabet etmiş, ani bir kararla ve yanına sadece palto, şapka, şemsiye ve harita alarak yola çıkmıştır (Metin Heper, İsmet İnönü Yeni Bir Yorum Denemesi: İsmet İnönü, The Making of a Turkish Statesman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s. 52).

179 Hale, a.g.e., s. 71.

180 1.6.1915’de üsteğmen olmuştur (TTK Arşivi BK 14-3/43-C, s. 129).

181 TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125. ; İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 100.

43

kullanmak fikri olan Mustafa Kemal ve onun mücadele arkadaşları vardı. Onlar da İstanbul’da uzun süre kalmış, toplantılar yapmış ve bir şekilde Anadolu’da mücadele başlatmak amacıyla değişik görev ve yollarla oraya geçmişlerdi. Anadolu’ya gidenler kadar geride kalıp bu planın bir parçası olarak orada mücadele eden ve planın gereklerini uygulamaya çalışan mücadeleciler de söz konusuydu. Mustafa Kemal’e göre İngiliz halkı yeni bir savaş istememekteydi. Bu nedenle, İngilizlerin asıl menfaatlerine yönelmedikçe Anadolu’da bir mukavemet hareketine girişmek mümkün gözüküyordu.182

İstanbul’dan Ankara’ya gelmek oldukça meşakkatli bir işti. Bu yolculuğun riskleri ve zorlukları vardı. O günleri ve yolculuk şartlarını İsmet İnönü hatıralarında oldukça açık olarak anlatmıştır. İnönü’ye göre bu yolculuk hemen hemen herkes için aynı şartlar çerçevesinde gerçekleşmiştir. İnönü’nün anlattığına göre harekete başlamak ani ve habersizceydi. Hemen hareket edilmiş, hatta bazı yakınlarla da görüşülememişti. Haydarpaşa’ya gizlice geçilerek trene biniliyordu. Oradan Maltepe’ye geçme şartlarını dile getiren İnönü, Yenibahçeli Şükrü’nün idare ettiği Piyade Endaht Okulu’nun ( Piyade Atış Okulu) İstanbul’dan Anadolu’ya geçecek olanların işlerini kolaylaştırıcı etki sağladığını da belirtmiştir. Yolculuğun daha sonrası için de yardım edildiğini dile getirmiştir. Hatıralara göre, orada bir vesika verilerek görevler düzenlenmiş, akşam bir subay veya belirlenen kişilerin evlerinde kalınmıştı. Er elbiseleri verilen subayların kıyafetleri değiştirilmiş, eşyalar bavul veya çantalara konularak sabaha karşı kafile halinde hareket edilmişti. Önde zabitler giderken, arkada er elbiseli birçok kişi yaya olarak yürümüştür. Burada yürüyen askerler odun kesmeye veya başka hizmetlere giden askerler olarak nitelendirilmişti.

Menzil olarak belirlenen bir köyde kaldıktan sonra muhtelif köylere uğranarak yola devam edilmiş, birçok yerde de yatılmıştı.183

İstanbul’dan Anadolu’ya geçişin önemli kavşak noktası olan İzmit işgal altındaydı. Bu nedenle büyük şehir ve merkezlere uğranmadan köylerden geçilecekti.

İzmit yakınlarında, beraber gelen zabitler veda ederek ayrılıp yeni görev için geri dönmüşlerdi. Yolda başka kafilelere de rastlanmakta ve birleşerek devam edilmeketeydi. İngilizlerin bulunduğu İzmit’in kuzeyinden Sakarya’ya ulaşan kafileler, at araba ve yaya biçiminde yolculuklarla yola devam etmişler, Sakarya

182Atay, a.g.e., s. 163.

183 İnönü, a.g.e., s. 179.

44

nehrini emniyetli bir geçitten geçerek ilerlemişlerdi. Bu geçitler ve Adapazarı yer yer emniyetsiz olabiliyordu. Arifiye yakınlarında Sakarya’nın uygun bulunabilen geçitlerinden birinden geçilerek Hendek üzerinden harekete devam edilmişti.

Hendek’te imkȃnlar artmaya, binekler bulunmaya başlanmıştı. Fakat, Düzce ve Bolu civarında Kuvȃ-yı Milliye’ye karşı olan tavır birçok açıdan zorluklar oluşturuyor, etraftan sürekli kötü haberler duyuluyordu. Bolu’ya gelindiğinde artık herkese sıfatına göre muameleler başlayacak, mevkisine göre muameleye tabi tutulacaktı.

Bolu’dan sonra Gerede yakınlarından Çerkeş yolu izlenerek yola devam edilmekte, at verilerek yolculara kolaylık sağlanmaktaydı. Çerkeş’ten Şabanözü istikametine doğru uzanan yolculuk sonrası Ankara’ya üç gün kalmış olacaktı. İstanbul-Ankara arasında zorluklarla aşılan bu yol yaklaşık 20 günlük bir süre gerektiriyordu.184 İbrahim Şükrü de bu meşakkatli yolculuğu hemen hemen aynı yolları aşarak ve yine hemen hemen aynı koşullarda tamamlamıştı.

İbrahim Şükrü’nün geldiği Anadolu ve özellikle Ankara bunalımlı bir havadaydı. Mustafa Kemal ve arkadaşları Ankara Ziraat Mektebi’nde etrafları sarılı, adeta muhasara altında bir durumda yaşamaktaydı. Haberleşme imkȃnları yetersizdi.

Zaman zaman da aksamalar yaşanıyordu. Ziraat Mektebi’nin etrafı oldukça güvenliksizdi. Okulu koruyacak nöbetçi bulmakta çoğu zaman sıkıntı çekiliyordu.

Her an baskının yaşanabileceği haber ve düşünceleri içinde günler geçirilmekteydi.

Diğer taraftan Anadolu’nun her yanında isyanlar başlamıştı. İbrahim Şükrü, Anadolu’ya Millî Mücadelecilere karşı isyanların (Birinci Düzce İsyanı/13 Nisan-31 Mayıs, Ahmet Anzavur/8 Mayıs, İzmit-Adapazarı-Lefke arasındaki isyan, ardından ikinci Düzce isyanı ve Bolu-Ankara arası isyanlar) devam ettiği günlerin ortasında gelmişti.185

İbrahim Şükrü, Balkan Savaşları’nda ve Kanal Harekȃtı’nda, aynı savaşın içinde ve zaman zaman çok yakın olarak çalıştığı Ali Fuat Paşa ile Anadolu’da da karşılaşmıştı. Kısa bir süre için de olsa aynı kolorduda çalışma imkȃnı bulmuştu. Ali Fuat Paşa’nın başında bulunduğu 20. Kolordu Millî Mücadele’nin başlangıç döneminde ve daha sonraki süreçte önemli bir yere sahipti. Özellikle Millî Mücadele’nin başlangıç döneminde Geyve Boğazı ve Osmaneli civarındaki varlığı önemliydi. Ali Fuat Paşa 25/26 Nisan 1920 gecesi Osmaneli’de iken eski Harbiye

184 İnönü, a.g.e., s. 180-182.

185 Aydemir, İkinci Adam C.I. 1884-1938, s. 139.

45

Nazırı Fevzi Paşa gelmiş ve ardından Ali Fuat Paşa’nın da gayretleriyle Ankara’ya yönlendirilmişti. Fevzi Paşa 27 Nisan’da Ankara’ya varmıştı. Daha gelmeden Meclis’e üye seçilmiş, sonra da Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne getirilmişti. Erkȃn-ı Harbiye-i Umumîye Vekâleti’ni ise İsmet Bey üzerine almıştı.186 İbrahim Şükrü ise 1 Mayıs’ta Fevzi Paşa’dan 3 gün sonra Anadolu’ya geçmiş ve 20. Kolordu Kurmay Başkanlığı’nda görevlendirilmişti.187

Yirminci Kolordu o günlerde Millî Mücadele hareketine karşı başlayan isyanları bastırmakla meşguldü. 20. Kolordu’nun başında bulunan Ali Fuat Paşa, 8 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal’e, Adapazarı ve Sapanca’da ortaya yeniden çıkan Anzavur isyanını sonlandırmak için tedbirlerini ve Adapazarı’na taarruz edeceğini bildirmişti. Ali Fuat Paşa, Çerkez Ethem kuvvetlerinin gelmesini beklemeden, 16 Mayıs’ta Doğançay Deresi civarında Ahmet Anzavur’la karşılaştı. Çatışmada yoğun ateş altına alınan Anzavur çekilmeye zorlanmış, Dayı Mesut ve Demirci Efe’nin müfrezelerinin de katkısıyla Anzavur kaçmak zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal, Ali Fuat’ı bu çatışmalar öncesinde Ankara’ya çağırmıştı. Fakat Ali Fuat, durumun ciddiyetini, Düzce-Bolu İsyanları ile Halife Kolordusu tehlikesini düşünerek önce bu büyük tehditleri bertaraf etmek istiyordu. 23 Mayıs 1920’de Kurmay Başkanlığı (Erkȃn-ı Harbiye) ve süvari birliği vasıtasıyla Adapazarı’na süratle girmişti. Ali Fuat, Adapazarı ve Sapanca’yı, Çerkez Ethem kuvvetlerinin de yardımıyla, tekrar aldı. Ali Fuat, Refet Bele ve Çerkez Ethem, Hendek, Düzce ve Bolu asilerine karşı da planlı bir harekȃtla sonuç alarak isyanı bastırmışlardı.188

İbrahim Şükrü, Ali Fuat Paşa’nın komutasında bulunan 20. Kolordu Kurmay Başkanlığı’ndaki görevinden, 25 Temmuz 1920’de (25 Temmuz 1336), Genelkurmay Başkanlığı’nda (Erkȃn-ı Harb-i Umumî) yeni bir göreve tayin edilmişti.189 İbrahim Şükrü’nün Genelkurmay Başkanlığı içindeki görevine tayini, 22 Haziran 1920’de Yunanlıların Milne Hattı’ndan topyekȗn saldırıya geçtikleri

186 A.g.e., s. 142.

187 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 142.

188 Özçelik, Ali Fuat Cebesoy, s. 143-147.

189 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1.

46

zamanın bir ay sonrasında gerçekleşmişti. Yunanlıların bu saldırısı ancak Ocak 1921’de durdurulabilmiştir.190

3 Mayıs 1920’de TBMM ilk kabinesi oluşturulurken Milli Savunma Bakanlığı’na (Millî Müdafaa Bakanlığı) Fevzi Çakmak, Genelkurmay Başkanlığı’na (Erlakan-ı Harbiye-i Umumîye) Albay İsmet seçilmişti. Erkȃn-ı Harbiye-i Umumîye de bakanlıklar arasında yer almaktaydı.191 Ali Fuat Paşa’nın Yunanlılarla, Batı Cephesi Komutanı olarak mücadele ettiği dönemde Genelkurmay Başkanı İsmet (İnönü) Bey’di. Ali Fuat Paşa, Gediz’de Yunanlılara yönelik bir taarruz planlamakta ve onları durdurmayı düşünmekteydi. Fakat Genelkurmay Başkanı bunu onaylamıyordu. Buna rağmen, Ali Fuat Paşa Yunanlılara karşı bir taarruz gerçekleştirmişti. Dalgalı, disiplinsiz, emir ve komutasız bazı hareketler Gediz taarruzunu başarısız bir harekȃta dönüştürmüştü. Bu sonuç Yunanlıların karşı taarruzuna neden oldu. 25 Ekim 1920’de Bursa cephesinden yapılan taarruzla İnegöl ve Yenişehir işgal edildi. Uşak’dan Dumlupınar sırtlarına yakın alana saldırı başlatıldı. Birlikler Dumlupınar sırtlarına çekildi.192 Mustafa Kemal Paşa, Gediz hadisesi üzerine Ali Fuat Paşa’yı Ankara’ya çağırdı.193 Sonuç olarak Ali Fuat Paşa’nın Gediz muharebesinde aldığı olumsuz sonuç, paşanın cephe üzerindeki otorite ve etkisini sarsmış, hem Ali Fuat hakkındaki dedikodular hem de Kuvȃ-yı Seyyare’nin düzensiz hareketleri yeni bir karar alınmasına neden olmuştu. Bu karar doğrultusunda Batı Cephesi ikiye ayrıldı. Güney’ini İçişleri Bakanı Refet Bey, önemli görülen Kuzey kısmı ise Genelkurmay Başkanı olan İsmet Bey idare edecekti. Genelkurmay Başkanlığı ise vekâleten Fevzi Çakmak’ın uhdesine bırakıldı.194

İbrahim Şükrü, İsmet Paşa’nın Batı Cephesi Kumandanlığı teklifiyle karşılaşmasına ve sonraki gelişmelere yakından tanıklık etmişti. İbrahim Şükrü o sırada Genelkurmay Başkanlığı (Erkȃn-ı Harbiye- i Umumî Riyaseti) başyaveriydi.

İbrahim Şükrü’nün anlatımına göre, İsmet Bey (İnönü) 1920 yılı başlarında bir gün

190 Akbaş, a.g.e., s. 213.

191 Şerafettin Turan, İsmet İnönü: Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Kültür Bakanlığı, Ankara, 2000, s. 22.

192Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s. 339.

193 İnönü, a.g.e., s. 205.

194 Atatürk, a.g.e., s. 343.

47

İbrahim Şükrü’yü huzuruna çağırmıştı. Ona Mustafa Kemal Paşa’nın kendilerini beklediğini söylemişti. Mustafa Kemal Paşa, gar binasının yanında eski bir binada bulunmaktaydı. Birlikte oraya gidilmişti. İsmet Bey ikinci kata çıkıp görüşmesini yapmış, görüşmede Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey’e, Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi Komutanlığı’ndan alarak Moskova’ya sefir olarak göndereceği fikrini açmıştı.

Kendisinin Batı Cephesi Komutanlığı’nı deruhte etmesini istemişti. Ali Fuat, Çerkez Ethem’le o günlerde çok iyi münasebetteydi. Bazen, Ethem gibi “filintayı” sırtına alarak Ankara’ya geldiği de olmuştu. Milis kumandanı havasında gözükmekteydi.

Mustafa Kemal Paşa da düzenli orduyu onunla oluşturmayı imkȃnız gördüğü için bu teklifi İsmet Bey’e yapmıştı. Düşünmek için müsaade isteyip çıktıktan sonra aşağıya inen İsmet Bey, İbrahim Şükrü ile bu günkü istasyon önünde dolaşmaya başlamıştı.195

İbrahim Şükrü bu gelişmeyi şu sözlerle aktarmıştır:

“Sana” dedi “bir erkȃn-ı harp olarak sual soracağım.” “Buyurun Paşam196 dedim.” “Atatürk bana Batı Cephesi Kumandanlığını teklif etti. Ali Fuat Paşa’yı Moskova’ya sefir olarak gönderecekmiş. Kabul edeyim mi, mütalaan nedir?” dedi.

Cevap olarak “Paşam Atatürk gibi mühim bir şahsiyetin ve mücadelenin başkanı olan bir şahsiyetin bu emirlerini yerine getirmek bir vazifedir. Hiç durmayın kabul edin ama beni de bırakmayın yanınızdan” dedim. Biraz sonra Atatürk’e çıkıyor, kabul ettiğini söylüyor. Bana “ Kabul ettim, hazır ol Eskişehir’e gidip Batı Cephesi Kumandanlığı’nı deruhte edeceğiz.” dedi.197

Bu gelişme üzerine İsmet Bey hem Genelkurmay Başkanı hem de Batı Cephesi Komutanı olarak tayin edilmiştir. İbrahim Şükrü de hem Genelkurmay Başkanı (Erkȃn-ı Harbiye) başyaveri hem de Batı Cephesi Kumandanlığı başyaveri olarak İsmet Bey ile birlikte Eskişehir’e gitmiştir. O günlerde düzenli ordu kurma gereksinimi ve kararı alınmıştı. Ethem ve benzeri unsurların zorla ve zorbalıkla yaptıkları baskı ve zulüm halkın millici diye bilinen harekete karşı tavır almasına neden olmaktaydı. Zira, Ethem ve taraftarları, halka baskı yaparak ihtiyaç temin etmeye başlamıştı. Gerekli olan para, asker ve diğer ihtiyaçlar köylüden ve belirli bir kural olmadan, sınırsızca tedarik edilmekteydi. İsmet Bey bu olumsuz davranışlara

195 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 142.

196 İsmet Bey (İnönü) o günlerde henüz “Paşa” rütbesinde değildir. Fakat İbrahim Şükrü, Genelkurmay Başkanı olan İsmet Bey’e bu şekilde hitap etmeyi uygun görmüştür.

197 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 142.

48

karşı kararlar aldı. Fakat, Ethem ve kardeşleri buna uymamakta uzun süre direniş göstermişti. 198

Bu konu ve ilişkili diğer gelişmeler, Çerkez Ethem ve bağlantıda olduğu kişilere dönük yeni bir siyaset oluşturma gereğini ortaya çıkarmıştı. Bu sırada, alınan karar doğrultusunda, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey ve İbrahim Şükrü birlikte Bilecik’e gidecekti. Orada eski sadrazam ve komutanlardan Dâhiliye Nazırı Ahmed İzzet Paşa, Salih Paşa ve Fatin Hoca ile buluşulacaktı. Çerkez Ethem de trene alınarak yola çıkıldı. Eskişehir’e varıldığında Ethem gizlice ortadan kaybolmuştu.

Mustafa Kemal Paşa, Çerkez Ethem’in olmadığını anlayınca bulunmasını istemişti.

Ardından Çerkez Ethem aranmaya başlandı. Arama görevi İsmet Paşa tarafından, İbrahim Şükrü’ye verilmişti. İbrahim Şükrü, bilinen yer, yol ve yöntemlerle aramayı yapsa da Ethem’e ulaşamamıştı. Bu durumda kaçmış olduğuna karar verildi.

Eskişehir’deki bu gelişmenin ardından yola devam edilmişti. Atatürk’ün yolculuk ettiği trenle Bilecik’e hareket edilerek orada misafirler karşılandı. Bu sırada İsmet Bey, İbrahim Şükrü’ye yeniden görev vererek ondan Ertuğrul Gazi istikametinde arama yapmasını istemişti. Bu talebinin bir amacı da Ethem’e karşı yapmayı düşündüğü harekȃtın alt yapısını oluşturmaktı. İbrahim Şükrü bu olayı şu sözlerle dile getirmiştir:

“Şimdi Ertuğrulgazi istikametine hareket et. İnönü mevziinde hareket edilecek noktaları tespit et ve Eskişehir’e gel dedi bana. Çünkü, İsmet Paşa orada Batı Cephesi Kumandanı. Ben Yusuf isminde bir süvari teğmeni ile beraber 15 kişilik süvari alarak oradan Ertuğrul Gazi istikametine harekete geçtim… Ben oradan kalktım; (daha sonra) İnönü Muharebesi’nin cereyan edeceği hattı ve oradan ricat ettiğimiz takdirde, şayet –daha henüz İnönü Muharebesi yok- ordunun nereye çekilebileceğini –ki Beş Kardeşler-Otlukbeli Hattıydı- tespit ettim ve bir raporla gelip Eskişehir’e kumandana, İsmet Paşa’ya verdim.199

İsmet Bey tarafından Çerkez Ethem’e karşı bir harekȃt düşüncesinin oluşmaya başladığının anlaşılmasından sonra gerginlik de artmaya başlamıştı.

Ankara’da, Büyük Millet Meclisi’nde, Çerkez Ethem’in etkisinde kalanlar tarafından İsmet Bey aleyhine bir cereyan uyandırılmaya çalışılıyordu. Atatürk, bu konuya ilişkin olarak Celâl Bayar ile birlikte Kılıç Ali, Fatin Hoca ve İbrahim Şükrü’nün çok sevdiğini ve hürmet ettiğini söylediği İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umumîsi’nin mühim azalarından biri olan şahsiyeti Kütahya’ya göndermişti.

Bunların görevi, Çerkez Ethem ve kardeşi Tevfik’i, yani millî hareketteki intizam ve

198 A.g.e., s. 143-144.

199 TTK Arşivi BK 7-3/16, s. 18. ; İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 144-145.

49

ortak hareket etme anlayışını bozan isyancıları nasihatle yola getirmekti.200 İbrahim Şükrü, o günlerde kendisinin de çok yakından izlediği bu gelişmeleri ve bu konuya ilişkin kendi yaptıklarını şöyle dile getirir:

“Bunlar Kütahya’da Çerkez Ethem ile temas ederken ben de bizim süvari bölüğünden -sonra Mareşal’in başyaverliğini yapan- Ahmet isminde bir teğmeni, batı cephesinden firar ettirerek -tertipli olarak tabii- Çerkez Ethem’e iltihak ettirdim.

Çerkez Ethem hakkında malumat alsın, gelsin diye. Bu Çerkez Ethem hakkında gereken malumatı aldıktan sonra geldi.201

Çerkez Ethem, firarından evvel Ankara’da ve hasta durumdaydı. Kardeşi Tevfik onunla görüşmesi için, İbrahim Şükrü’nün akrabası (dayısının damadı) olan Rıfkı Canbolat’ı kandırmış ve yanına birisini de vererek Ankara’ya göndermişti.

Rıfkı Canbolat, Eskişehir’den geçerken, İbrahim Şükrü’nün İsmet Bey’in başyaveri olduğunu bildiğinden, yanına uğramak istemişti. Ziyaretinde, İbrahim Şükrü’nün soruları sonucunda Ankara’ya gidişinin nedenini paylaşmıştı. Çerkez Ethem’le temasa gittiklerini söylemişti. İbrahim Şükrü de temas sonrası, dönüşte uğramasını ve kendisine bilgi vermesini istemişti. Ankara’dan dönerken İbrahim Şükrü’nün yanına tekrar uğrayan Canbolat binlerce tertipli gazete, propaganda gazetesi verdiklerini ve bir de Demirci Efe’ye mektup götürdüğünü belirtmişti. İbrahim Şükrü bu gelişmeyi şu şekilde aktarır:

“Düşündüm açayım doğru değil. Gittim İsmet Paşa’ya. Dedim ki “Paşam, Fahrettin Bey’e – o zaman Afyon’da kumandan olan Fahrettin Bey’e (Altay), ki henüz Albaydı; meşhur Fahrettin Paşa bu- bir talimat verelim. Bu Rıfkı’nın bulunduğu vagonu, kıyafetini, yanındaki adamın şeklini bir telgrafla bildirelim.

“Düşündüm açayım doğru değil. Gittim İsmet Paşa’ya. Dedim ki “Paşam, Fahrettin Bey’e – o zaman Afyon’da kumandan olan Fahrettin Bey’e (Altay), ki henüz Albaydı; meşhur Fahrettin Paşa bu- bir talimat verelim. Bu Rıfkı’nın bulunduğu vagonu, kıyafetini, yanındaki adamın şeklini bir telgrafla bildirelim.