• Sonuç bulunamadı

ÇOCUKLUK-GENÇLİK-EĞİTİM VE ASKERLİK HAYATI

C. Millî Mücadele ve İbrahim Şükrü

2. Batı Cephesi

Millî Mücadele’de direniş savaşı olarak asıl muharebeler Batı Cephesi’nde yaşanmış, 1921 ile 1922 yazında Batı Anadolu adeta tümüyle bu muharebelere sahne olmuştu.217 Fakat bu muharebeler için her iki tarafın şartları eşit değildi. Batılıların desteğiyle ve savaşmaya hazır bir orduyla Anadolu’ya çıkan ve işgale başlayan Yunanlılara karşılık Türk tarafının şartları ağır ve eksikleri fazlaydı. Yaklaşık on yıldır savaşlarla boğuşan halk bitkindi. Yunanlılar hızlı ilerliyor ve kalıcı oluyordu.

Bu güce karşı Kuvȃ-yı Seyyare birlikleri başarılı direnişler yapsalar da, Batı Cephesi tümüyle kalıcı başarılar ve Yunanlıları geri püskürtecek kalıcı kazanımlar elde edememişti. Bunu gören Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi’ni Batı Cephesi ve Güney Cephesi olarak şekillendirmek ve genel komutayı Millî Savunma Vekili ve Genelkurmay Başkanvekili olan Fevzi Paşa’ya vermek istiyordu. Batı Cephesi’ne İsmet Bey’i, Güney Cephesi’ne de Refet Bey’i görevlendirmeye karar vermişti. Üst yönetim bu şekilde oluşturuldu. Hemen ardında seyyar kuvvetler disiplin altına alınmaya, düzenli orduya katılmak istemeyenler ise mücadeleden uzaklaştırılmaya başlandı. En güçlü grup olan Çerkez Ethem grubu düzenli orduyla savaşmış, nihayetinde Yunan cephesine geçmişti.218 Ethem, Yunan taarruzu ile aynı anda Millî Kuvvetler’e hücum etmişti. 13 Ocak’a kadar hücumlarını sürdürdü. Fakat 17 Ocak’ta, yanında 725 kişiyle, Yunanlılara sığınmak zorunda kalmıştı. Emrindeki birliklerin çoğu ise millî orduya sığınmıştı.219

Batı Cephesi’nde düzenli ordunun kurulma çalışmaları yapılırken Yunanlılar da boş durmamıştı. San Remo Konferansı’nda belirlenen hattı aşmışlardı. Bundan kaynaklı olarak Ankara’da oluşan telaş arttı. İsmet Bey ise Yunanlılara karşı bağımsız savaşan tüm grupları birleştirmeye çalıştı. Karşı koyan Çerkez kuvvetleriyle çatışma olurken Yunanlılar 6 Ocak’da Eskişehir- Bursa-Uşak hattında

217 Hale, a.g.e., s. 64.

218 Akbaş, a.g.e., s. 215-216.

219 Aybars, a.g.e., s. 248.

54

ileri harekȃta geçti.220 İsmet Bey’e bağlı güçler Kütahya’nın kuzeyinde İnönü civarında direndi. Bu direniş sonunda, 10 Ocak 1921’de, Yunanlılar Bursa yönüne doğru çekildiler. Yunanlılar, Londra Konferansı sonrası (21 Şubat-12 Mart) 23 Mart 1921’de yeniden saldırıya geçti. Adapazarı ve Afyon düştü. Ordular tekrar İnönü civarında toplanarak 27 Mart’tan 1 Nisan’a kadar çarpıştı. 6-7 Nisan gecesi kesin sonuç alındı ve Yunanlılar yeniden püskürtüldü.221

İbrahim Şükrü bu dönemde Genelkurmay ve Batı Cephesi arasında etkin olarak çalışmıştı. Bir yandan da Batı Cephesi’nde bulunan askerî bölgeler arasında önemli görevler yapmıştı.222 Birçok noktada Millî Mücadele’ye fiili olarak katkı vermeye çalışan İbrahim Şükrü, Batı Cephesi ve Genelkurmay arasında adeta sürekli hareket halindeydi. Bunun yanı sıra İbrahim Şükrü I. ve II. İnönü Muharebelerinde fiili cephe mücadelesinin içine de girmişti. I. İnönü Muharebesi’nde Süvari Bölüğü Komutanlığı, II. İnönü Muharebesi’nde de 11. Fırka Kurmay Başkanlığı vazifesini görmüştü. İbrahim Şükrü daha sonra ise Sakarya Meydan Muharebesi’nde Genelkurmay Başkanlığı yaverliğinde ve hareket şubesinde çalışmış, ardından da Süvari Kolordusu Hareket Şubesi Müdürlüğü’ne tayin edilmişti.223

İbrahim Şükrü’nün de fiili olarak görev aldığı Batı Cephesi’nde kurulmaya çalışılan düzenli orduya karşı Yunanlıların ilk genel taarruzu 22 Haziran 1920’de başlatmıştı. Genel taaruza geçtiklerinde harek noktaları daha önce durdukları Milne hattıydı. Akhisar–Soma, Salihli ve Aydın yönünden ve cephelerinden saldırıya başlamışlardı. Yunanlılar geçtikleri her yerde halka zulüm etmiş, mütecaviz davranışlarda bulunmuş, mallarına el koymuştu. Şehirler, köyler yakılıp yıkılmıştı.224

220 Shaw, a.g.e., s. 426.

221 A.g.e., s. 426-427.

222Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE): ATASE, İstiklâl Harbi Katalogu (İSH), Kutu: 692, Gömlek: 63, Belge:63-5 Tarih 08/01/1337 (EK 1: Eskişehir’e gelen 58. Alay’ın Erkȃn-ı Harb yüzbaşısı Şükrü Bey ile birlikte İnönü’ye Hareketi) “Garp Cephesi 170. Garp Cebhesi Kumandanı İsmet Beyefendi'ye; “Elli Sekizinci Alay 2. Tabur piyade ve bir makineli tüfenk bölüğü mevcuduyla Eskişehir'e gelmiş ve trene rabt edilen 15'lik obüs bataryası ve mevzii iradeye memur olarak terfik edilen Erkȃn-ı Harb Yüzbaşı Şükrü Bey'le birlikte 8.1.37 beş evvelde Eskişehir'den İnönü'ne hareket etmiştir. Erkȃn-ı Harbiye Reisi Muzaffer”

223 Asaf Özkan, “1954 Seçimleri Öncesi Ankara Adaylarını Belirleme Sürecinde CHP’de Parti İçi Demokrasi Sorunu (Şükrü Sökmensüer’in Raporuna Göre)”, Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2 (2013), s. 80 (dipnot).

224 Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Askerî Polis Teşkilâtı, Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 1992, s. 122-127. ; Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri, Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 1993, s. 9-12.

55

Yunanlıların işgal ettiği bölgeler, başta Ege illeri olmak üzere, büyük mezalimlere maruz kalmıştı.225 Geçtikleri her bölgede mezalim uygulayan Yunan ordusunun karşısında ise yalın bir kadroyla, harp malzemeleri olmayan, takviyeye de imkȃn bulamayan bir ordu vardı. Ordu Eskişehir’e kadar çekilmek zorunda kalmıştı.

Yunanlıların destekçileri olan İngilizler de 25 Haziran’da Mudanya’ya ve 2 Temmuz’da Bandırma’ya birer müfreze çıkarmıştı.226 İngiliz destekli Yunanlılarla mücadele etmek için insan kaynağı yanında maddi imkȃnların olması ve etkili bir şekilde kullanılması gerekmekteydi.

Batı Cephesi’nin ve hatta bütün Millî Mücadele’nin görünmeyen fakat önemli ve en etkileyici konusu olan malî durum şüphesiz çok kritik bir vaziyet arzediyordu.

Öyle ki askerlerin maaş alamamaları ve bunun yarattığı sıkıntılar ciddi boyutlardaydı. Bu konu İbrahim Şükrü’nün başyaver olarak şahitlik ettiği bir konuydu. Mücadele sırasında asker için önemli olan maaşlar geç gitmekte, yerine ulaşamamakta veya önemli bazı aksaklıklar yaşanmaktaydı. İbrahim Şükrü bu işlerin organize edildiği karargahta ve etkin olarak bunları takip eden kadronun içindeydi.227

İsmet Paşa, Batı Cephesi’nde Yunanlılarla uğraşırken bir taraftan da bir zamanlar Millî Mücadele içinde seyyar kuvvetler olarak mücadele etmiş ve halen etmekte olan Çerkez Ethem’le sorunlar yaşamaktaydı. Oysa, Çerkez Ethem birçok müdafaa ve hücumla Yunanlılara karşı başarılar kazanmıştı. İç ayaklanmaların bastırılmasında çok hayati roller oynamıştı. Fakat Çerkez Ethem oluşturulmaya çalışılan düzenli ordu birlikleri bünyesine girmeyi kabul etmiyordu. Çerkez Ethem iç isyanlara ve Yunanlılara karşı başarılarını bir güvence sayarak, aldığı duyumlar çerçevesinde, kendi birliklerinin de ortadan kaldırılacağı evhamıyla İsmet Bey’in cephe karargahını adeta basmıştı. Cüretkȃr bir şekilde İsmet Bey’in makamına varmış, hesap sorarcasına serzenişte bulunmuştu. Meseleyi tam olarak çözmeden Ankara’ya gitmeye ve hesap sormaya karar vermişti. Ankara’ya gittikten sonra Mustafa Kemal ile görüştü. Mustafa Kemal ise onu Ankara’dan hızla Eskişehir’e götürerek İsmet Paşa ile görüştürmek istemişti. Yolculuk, Ethem’in ağır

225 Yunan mezalimi konusunda detaylı çalışma için Bkz. Mustafa Turan, Yunan Mezalimi (İzmir, Aydın, Manisa, Denizli-1919-1923), AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999.

226 Atatürk, a.g.e., s. 315.

227 ATASE, İstiklâl Harbi Katalogu (İSH), Kutu: 644, Gömlek: 74, Belge: 74-1 Tarih 1/12/1336 (EK 2: Garp Cephesi Maaşlarının Gönderileceği) ; ATASE, İSH, Kutu:738, Gömlek: 124, Belge: 124-1, Tarih 20/8/1336.

56

rahatsızlığına rağmen başladı. Yolcular arasında Kâzım Paşa (Özalp), Celâl (Bayar) ve Diyarbakır Mebusu Hacı Şükrü (Ethem’in güvendiği kişi olarak) vardı. Ankara ile Batı Cephesi arasındaki bu uzun yolculuk tam bir bunalım sürecinin işareti olarak önemli gelişmelere sahne olmuştu. Ethem’de, kendisine bir tuzak kurulmuş olduğu düşüncesi vardı. Trenden Eskişehir’de inen ve Bilecik’e gidecekleri zamana kadar şehirde makamında yerleşen Ethem kendine haberci gelen iki ordu subayıyla orada görüşmüştü. Çerkez Ethem bir tertip haberi almış buna karşı kendisi de bir tertip planlamıştı. Bu tertip Mustafa Kemal’e ulaştırılmıştı. Bunu, Ethem’i kontrole gelen, ardından da bir bahaneyle oradan ayrılan bir kişinin ulaştırdığı düşünülmüştür.

Çerkez Ethem daha önce Ankara’ya gittiğinde de Mustafa Kemal için bir tertip planlamış, hasta durumda bulunan Mustafa Kemal bunu, o gelmeden önce aldığı tedbirlerle, bertaraf edebilmişti.228 Batı Cephesi ve Ankara bu kargaşanın içinde milletin kaderine yön tayin etmeye çalışmıştı.

Çerkez Ethem hem Ankara’da Mustafa Kemal’i hem de Eskişehir’de İsmet Paşa’yı, odalarına kadar ani baskınlar vererek, etki altına almaya çalışmıştı. Bütün bunların sonunda, bazı görüşmeler için çıkılan Bilecik yolculuğunun Eskişehir durağında, Ethem’in silahlarını alıp istasyona gidişi ilişkilerin dönüm noktası olmuştu.229 Mustafa Kemal, İstanbul’dan Bilecik’e gelen müzakerecilerle görüşmek ve bu arada düzenli ordu meselesini de bir sonuca vardırmak amacıyla yolculuğa çıkmaya karar vermişti. Ankara’da Reşit Bey ve Ethem’i ikna ederek, Ethem’in rahatsızlığına rağmen, Bilecik yolculuğuna başlanmıştı. Mustafa Kemal, Çerkez Ethem ve yanındakilerin kesin kararlarına rağmen uzlaşma sağlamak niyetindeydi.

Oysa, Eskişehir İstasyonu’na varıldığında Çerkez Ethem bir anda ortada kaybolmuştu. Mustafa Kemal onu sorunca, Reşit Bey de “Ethem Bey bu dakikada kuvvetlerinin başındadır” cevabını vermişti. Buna karşılık Mustafa Kemal de, TBMM’nin ve Hükümeti’nin Reisi kimliğini ifade ederek, Batı Cephesi kumandanına gereğini yapması emrini vermişti.230

Kuvȃ-yı Milliye devrini bitirmek ve böylece düzenli orduya geçmek düşüncesi hem Mustafa Kemal Paşa hem de İsmet Bey için heyecan vericiydi.

İbrahim Şükrü de, İsmet Bey’in başyaveri olarak, bu heyecana şahitlik ediyordu.

228Atay, a.g.e., s. 298-299, 302-305.

229 Aydemir, İkinci Adam C. I. 1884-1938, s. 161.

230 Aybars, a.g.e., s. 247-248.

57

Mustafa Kemal’in düzenli ordu konusunda düşüncesi birçok kişiden farklıydı.

Mustafa Kemal, birçok yakınının da Ethem’i tutmasından kaynaklı olarak, Kâzım Bey (Özalp) komutası altında Kuvȃ-yı Seyyare birliklerine bağımsız bir durum sağlamak düşüncesindeydi. Bunda da sakıncalı bir durum görmemişti. Mustafa Kemal, Eskişehir meselesinden sonra, Çerkez Ethem’in yanına gönderdiği heyetin Kütahya’dan döndükleri sırada İsmet Paşa’ya bir şifre göndermişti. Bu şifre yaver İbrahim Şükrü Bey tarafından açılmıştı. Bu şifrede; “merkezi Kütahya’da olmak üzere Kâzım Bey (Özalp) komutası altında bir tümeni Ethem kuvvetleri, ötekini de 61 inci Tümen olmak üzere Garp Cephesi komutanlığına bağlı bir grup teşkil ederek Ethem’le olan anlaşmazlığın ortadan kalkabileceği düşünülmektedir. Bu konuda ne düşündüğünüzün bildirilmesi.”231 denilmekte ve düzenli ordu için kapsayıcı bir anlayıştan söz edilmekteydi.

İbrahim Şükrü bu zor ve önemli kararların öncesindeki günlerde Ankara’daki genel karargah ile Batı Cephesi arasında çok önemli görevler yapmıştı. İbrahim Şükrü, Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Bey arasındaki gizli şifreleri birinci elden taraflara ulaştıran kişiydi. Hem Genelkurmay’ın hem de cephenin güvenilir adamı olarak Eskişehir–Ankara arasında sürekli gidiş ve gelişleri söz konusuydu. Bu şifrenin ardından İsmet Paşa, yaveri İbrahim Şükrü’yü, Mustafa Kemal Paşa’nın şifresine verdiği cevabı iletmesi için, yola çıkarmıştı. İbrahim Şükrü de kısa sürede Ankara’ya varmıştı. İbrahim Şükrü, Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gidişini ve görüşmesini şöyle dile getirmiştir:

“İstasyonun hemen yanı başındaki küçük binadaki odasında beni kabul eden Mustafa Kemal Paşa’ya, Ethem ve kardeşi Tevfik’in isyancı durumlarını, gizli maksatlarını açıkladıktan sonra millî mücadelenin selametinin bu kuvvetleri ortadan kaldırmakta olduğunu ve Garp Cephesi’nin buna gücü yeteceğini, ayrı grup kurulmasının büyük mahzurlara yol açacağını, zaten 61 inci tümenin bir alayının Kütahya’da Ethem tarafından silahlarının alındığını, tümen Kütahya’ya gidince aynı hale uğraması ihtimali bulunduğunu ve böylece Garp Cephesi’nin en çok güvendiği bir kuvvetten ve komutandan (İzzettin Çalışlar) mahrum kalacağını söyledim.

Mustafa Kemal bir iki defa şu sualleri sordu: Garp Cephesi kuvvetleri Ethem kuvvetlerini yenecek güçte midir ve buna güvenebilir miyiz? Her defasında müsbet cevap verdim. Tabi söylediklerimin hepsi İsmet Bey’den aldığım direktif üzerine idi.”232

231Atay, a.g.e., s.319-320.

232A.g.e., s. 320.

58

İbrahim Şükrü, henüz millî düzenli ordunun kurulma aşamasına yaklaştığı, Ethem meselesinin233 hallolunmak üzere olduğu fakat Yunan ilerleyişinin de aynı zamanda Batı Cephesini tehdit ettiği bir zamanda önemli olaylara şahitlik etmişti.

Ankara’da, Meclis’te Ethem yanlısı Meclis üyelerinin baskısının var olduğunu ve İsmet Paşa’ya karşı olan kızgınlık ve itimatsızlığın önemli bir düzeye ulaştığını da söylemektedir. Bu dönemi Şevket Süreyya,234 İbrahim Şükrü’den naklen, şu şekilde anlatmaktadır:

“O sırada Garp Cephesi Kurmay Başyaveri bulunan Şükrü Bey’den Garp Cephesi Karargahı’nın o zamanki ruh halini aksettiren çok ilgi çekici hatıralar dinlemişimdir. Şükrü Bey vazifesi dolayısıyla o zaman, İsmet Bey’in son kararından önceki saatlerde, Eskişehir’de İsmet Beyle, Ankara’da Mustafa Kemal arasında son ve mahrem bir temas ve istişareye, Anadolu bozkırında ve soğuk bir gecede geçen bir terezina235 yolculuğu ile aracılık etmiştir. Mustafa Kemal her şeye rağmen, Etem’in seyyar kuvvetlerinin bir tümen şeklinde Garp Cephesi’ne alınabilmesi imkȃnlarını düşünüyordu. Bu düşünce ve muhaberelere vazifesi icabı vȃkıf olan Şükrü Bey’in İsmet Bey’den getirdiği son ve kendi görüşünde ısrar eden raporuna karşı Mustafa Kemal’in şifahi cevabı şudur; Garp Cephesi Kumandanıdır. Karar kendisine aittir!

Kurmay Başyaver Şükrü Bey bu cevabı derhal ve gene açıkta geçen bir kış yolculuğu ile Eskişehir’e ulaştırır.”236

İbrahim Şükrü, 1920’deki başyaverliği sırasında bunun gibi birçok konuya yakından şahitlik etmişti. İnönü muharebelerinin başlayacağı ve Çerkez Ethem meselesinin de yoğunlaştığı bir sırada, Ankara’da şahit olduğu bir gelişme bunlardan biridir. Bu gelişme Ruslarla bu aşamada anlaşmanın ilk teması olarak dile getirilmektedir. Buna göre Atatürk, Ankara’da bulunan halin yakınında, bir büyük ahşap binada, yemekli bir toplantı tertip etmişti. Yemekte İsmet Bey, Sovyet ateşemiliteri Memetov ile eşi, Kılıç Ali ve İsmet Bey’in ‘yemeğe davetliyiz hadi gidelim’ dediği başyaver İbrahim Şükrü vardı. İbrahim Şükrü, o gece orada, önce mesafeli olan fakat zamanla samimiyetin arttığı bir ortamın sonunda, Rusya’dan Millî Mücadele’ye yardım akışının başlamasına vesile olacak bir diyaloğun

233 Çerkez Ethem, Meclis’e ve kumandanlara beyanname göndererek, Bilecik görüşmesinde İstanbul heyetinin uygun barış koşulları önerdiğini fakat bunun kabul edilmediğini iddia etmiştir. Meclis’in (Mustafa Kemal ve arkadaşlarının) bu konuda yanlış tutum içinde olduğunu belirtir. (Çalışlar, a.g.e., s. 521).

234 Şevket Süreyya Aydemir, İbrahim Şükrü Sökmensüer ile birçok tarihte belli nedenlerle görüşmüştür. 1942’de Ticaret Vekâleti’ne bağlı olarak kurulan İaşe Müsteşarlığı bünyesinde Sökmensüer’in yardımcısı olarak çalışmıştır.

235 Daha çok oto-drezin olarak bilinen araç.

236 Aydemir, İkinci Adam C. I. 1884-1938, s. 169. (dipnot).

59

geliştiğini belirtir.237 Böylece, verilecek mücadeleye ilk somut destek elde edilmiş ve İnönü Muharebesi ile başlayacak olan sürece katkı olabilecek bir kaynak sağlanmıştı.

a) I. ve II. İnönü, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri

İnönü Muharebeleri’nden ilki Yunanlıların Çerkez Ethem meselesinden faydalanmak istemeleri ile başlamıştı. Yunanlılar Bursa’yı işgal ettikten sonra, Bursa’nın doğusunda yer alan Dimboz-Aksu hattında uzun süre kalmışlar ve burada hazırlık yapmıştı.238 Başlayan Yunan taarruzundan sonra geri çekilen Türk Ordusu, her şeye rağmen, Yunanlıları İnönü mevzilerinde karşılayarak durdurabilmişti.239 Yunanlıların güçlü saldırıları Türk ordusunu ricata mecbur etmişti. Türk ordusunun ricatının fark edilememiş olması Yunanlıların da benzer bir şekilde ricatına neden olunca, bu gelişmenin sağladığı kazanım Türk ordusunun toparlanmasını sağlamıştı.

Bu an muharebenin dönüm noktası olmuştu.240 İbrahim Şükrü bu sırada İsmet Bey’in yaveri olarak cephe ile Ankara arasında irtibatı sağlayıcı önemli görevleri icra etmekteydi. İbrahim Şükrü I. İnönü Muharebesi’nde ayrıca bir süvari bölüğü komutanlığında da bulunmuştu. II. İnönü Muharebesi’nde ise 11. Fırka Kurmay Başkanlığı vazifesini icra etmişti.241

I. İnönü Muharebesi, Millî Mücadele açısından önemli bir yere sahiptir. Bu muharebe ile düzenli ordu ilk önemli zaferini kazanmıştır. Bu muharebe, aynı zamanda Meclis’in, Ankara’nın ve hatta Millî Mücadele’nin kaderini derinden etkilemiştir. Muharebe, Ankara yolunun Yunanlılara açılmasını önlemiştir. Aynı zamanda ve belki de en önemlisi olarak, yeni kurulan ordunun kendini tamamlamasına imkȃn vererek tam bir ordu vasfını kazanmasına zemin hazırlamıştı.

I. İnönü muharebesi ile Millî Mücadele’nin gerçek askerî aşamasına geçilmiş oldu.242 Bu muharebe sonucu, dolaylı da olsa, Ankara’nın Londra Konferansı’na çağırılmasını sağlamıştı. Londra Konferansı, olumlu bir sonuç alınamayan, fakat

237 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 131.

238 Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Askerî Polis Teşkilâtı, s. 113.

239 Akbaş, a.g.e., s. 216.

240 TTK Arşivi BK 7-3/16, s. 17-20.

241 TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125.

242 Turan, İsmet İnönü, s. 30.

60

Yunanlıların tekrar Ankara üzerine savaş açma planlarıyla meşgul olmasına imkȃn sağlayan bir süreçti. Yunanlılar, Londra Konferansı’ndaki gelişmeler sonrası, müttefikleriyle yaptıkları görüşmeler sonucunda, yeniden savaşa girmeye karar vermişti. Onlara göre Millî Mücadele ordusu 6 günde saf dışı bırakılabilecekti.243 Fakat sonuç Yunanlılar ve onların destekçilerinin beklediği şekilde gelişmedi.

Yunalıların İnönü mevkisini ikinci defa işgal girişimine karşı yeni bir hareketin başlaması kaçınılmazdı.244 TBMM’yi korumakla görevli muhafız taburu dahil olmak üzere, varıyla yoğuyla bu mücadeleye giren ve toplamda 22 süngü hücumu yapılarak sonlandırılan II. İnönü Muharebesi Yunanlıların püskürtülmesiyle sonuçlanmıştı.245

Anadolu’yu baştan başa işgal etmeyi düşünen ve bir an önce Ankara’yı almayı planlayan Yunanlılar, II. İnönü Muharebesi sonrasında yeniden toparlanarak harekete geçmişti. İzmir’de, Türk Ordusu’nu Ankara’ya kadar kovalama kararı alınmıştı. Yunan kralı, Anadolu topraklarına geçerek, ordusunu asker sayısı, lojistik destek ve silah tedarikleri açısından önemli bir düzeye çıkardıktan sonra yeni bir savaş daha başlattı. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri olarak bilinen bu savaş Türk Ordusu’nun mağlubiyetiyle sonuçlanmıştı. Savaş sonuçları bakımından yıkıcıydı.

Çok çetin muharebeler yaşanmıştı. Üstün Yunan kuvvetlerinin baskısı ile Türk ordusu savaşa savaşa geri çekilmeye mecbur olmuştu. Bu geri çekilme, 24 Temmuz’a kadar sürdü. Ordu, 25 Temmuz’da Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Sakarya’nın doğusuna çekilerek, adeta yok olmaktan kurtarıldı. Halk büyük bir endişe içinde ve kaygılı durumdaydı. Olaylara farklı bir açıdan bakan Fevzi Paşa’ya göre ise ilerleyen Yunan ordusu “mezarına” yaklaşmaktaydı.246

Bu çekilme, orduyu tekrar toplu halde tutmak, takviye için vakit kazanmak ve düşman ordusu ile arada mesafeyi korumak için gerekliydi. Ayrıca düşmanın çekilen orduyu takip ederken üslerinden uzaklaşmasını da sağlamış olacaktı.247 Mustafa Kemal Paşa, bu çekilme kararı için, I. Dünya Savaşı sırasında Suriye ricat

243Akbaş, a.g.e., s. 228-229.

244 ATASE, İSH, Kutu:693, Gömlek: 171, Belge: 171-1, Tarih 11/1/1337.

245Akbaş, a.g.e., s. 231.

246A.g.e., s. 243-245.

247 İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 147.

61

hareketini248 yaşamış olmasını önemli bir tecrübe olarak dile getirmiştir. Bu ricat hareketinin bir kısmını idare etmiş olmasının kendisine önemli düzeyde katkı verdiğini belirtir. Ona göre Suriye ricat hareketini yaşamamış olsaydı Kütahya-Eskişehir hattındaki bu geri çekilme harekȃtını yapmaya bu kadar katiyetle cesaret edemezdi.249

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nden sonra ordunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi, halkta başlayan endişe, Meclis’te oluşan olumsuz hava ve Meclis’in Kayseri’ye taşınma fikri oluşan karamsarlığın işaretlerindendi. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, realitenin ortada olduğu, muhacirlerin, bozulmuş birliklerin, dağılmış asker gruplarının geriye doğru sel misali aktığı bir manzara arzediyordu. Bu durum, Mustafa Kemal Paşa’yı da bir ara her şeyin mahvolduğunu sanmaya kadar itmişti.

Mustafa Kemal, 18 Temmuz 1921’de geldiği cephede İsmet Paşa’yı İnönü Seyitgazi ordugahında “fena durumda” bulmuştu.250 Fevzi Paşa ise, Meclis’le Cephe arasında

Mustafa Kemal, 18 Temmuz 1921’de geldiği cephede İsmet Paşa’yı İnönü Seyitgazi ordugahında “fena durumda” bulmuştu.250 Fevzi Paşa ise, Meclis’le Cephe arasında