• Sonuç bulunamadı

ÇOCUKLUK-GENÇLİK-EĞİTİM VE ASKERLİK HAYATI

III. ASKERLİK HAYATI

İbrahim Şükrü 1912’de topçu okulundan mezun olduktan sonra Edirne’de görevlendirilmişti. Onun bu göreve atandığı dönemde ordu yoğun savaşlardan yorulmuş durumdaydı. Devlet topraklarının önemli bir kısmını kaybetmişti. Asker kendini yeni, uzun ve yıpratıcı bir harp sürecinin içinde bulmuştu. Bu süreçte, ordu hem yenilenme çalışmalarını devam ettirmek, hem de ülkenin içinde bulunduğu zor koşullarda asker siyaset ilişkisini dengede tutmak için çalışıyordu. Bir yandan da dış güçlerle mücadele etmek zorundaydı.49

İbrahim Şükrü’nün mezun olduğu Topçu Okulu (Topçu Harbiyesi)50, Osmanlı ordusunun modernleşme döneminde en önemli askerî birim olarak üzerinde hassasiyetle durulan ve yenileşme çalışmaları süratle yapılan bir birimdi. Freiherr von der Goltz’un51 modernize ettiği askerî birimlerin en başında gelen bu askerî sınıf Almanya’dan getirilen yeni toplarla önemli oranda yenilenmişti.52 İbrahim Şükrü’nün eğitimini aldığı topçu okulu ile daha sonra fiili olarak askerî vazife

47 TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153. ; İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; Çufalı, a.g.e., 473.

48 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1.

49 William Hale, 1789’dan Günümüze Türkiye’de Ordu ve Siyaset, Çev.: Ahmet Fethi, Hil Yayın, İstanbul, 1996, s. 14.

50 Topçu Harbiyesi lise ile mesleki eğitimi birlikte yapan müessese durumundaydı. Askerlikte topçunun en önemli vazifesi piyade birliklerinin taarruzuna yardım etmekti. Topun ordu için katkısı bu şekilde ölçülür ve anlaşılabilirdi. Topçuluk, askerî meslekler içinde fennin en son icatlarından büyük oranda istifade eden meslek olarak öne çıkmıştı. Topçu için, gittikçe daha uzak mesafelere daha büyük mermilerle sürekli artan bir oranda daha isabetli atışlar yapmak, hem mesleki başarı hem de esaslı vazife olarak önem arz ediyordu (İsmet İnönü, Hatıralar, Yayına Hazırlayan Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2014, s. 26, 32).

51 “Silahlı Ulus” adlı kitabı ile Prusya-Alman orduları kadar Osmanlı Ordusu’nun da reorganizasyonunda önemli roller oynamış, aynı zamanda Harbiye Umumîye Vekili, Alman Askerî Danışman Misyonu’nun başkanı ve Ordu Müfettişi olarak İstanbul’da uzun süre vazife yapmıştır (Hale, 1789’dan Günümüze Türkiye’de Ordu ve Siyaset, s. 37).

52 Hale, a.g.e., s. 37.

16

göreceği topçu birlikleri, modernleşme ve eğitim anlayışındaki yenileşmeyle, ordunun en önemli birimleri olarak öne çıkmaktaydı.

İbrahim Şükrü, Haziran 1912’de Mühendishane Sahra Topçu Sınıfı’ndan mezun olarak Ağır Topçu Sınıfı’na ayrılmıştı.53 Mühendishane-i Berri Hümȃyun’dan mezun olan İbrahim Şükrü, Edirne Müstahkem Mevki Ağır Topçu Alayı’na atanmış, böylece Edirne Kalesi’ne tayin olunmuştu.54 İbrahim Şükrü 20 Haziran 1912’de (7 Haziran 1328) 4. Kolordu 9. Ağır Topçu Alayı 1. Tabur 3. Bölüğe nakledilmişti.55 Bu aynı zamanda Balkan Harbi’ne katılması demekti.56 İbrahim Şükrü’nün atandığı Edirne, savaşın en kritik noktası olarak önemli bir mevkiydi.

Edirne, Osmanlı’nın Avrupa’ya açılan kapısı olmanın yanında, İstanbul’dan önceki son savunma hattı olarak da önemli bir merkez durumundaydı. 1906’da yirmi iki yaşında kurmay yüzbaşı olan İsmet Bey (İsmet İnönü) de Edirne’de görev almış, iki yıllık kıta hizmetini ifa etmek üzere buradaki 8. Topçu Alayı’nın 3. Bölüğü’ne tayin edilmiş bir askerdi. O’nun anlatımıyla Edirne büyük bir ordugahtı. İki piyade fırkası, bir topçu fırkası ve bir süvari fırkası ile Edirne Kalesi’nin büyük kuvvetlerini barındırıyordu.57

İbrahim Şükrü’nün gerek öğrencilik dönemi gerekse askerî görevine atandığı dönem, dış siyasî baskı ve askerî hücumların arttığı, aynı zamanda iç siyasî çalkantıların zirveye çıktığı bir dönemdi. İç siyasal mücadelede, sadece sivillerin değil ordu mensuplarının da içinde bulunduğu bir manzara vardı. Bu durumun temelindeki dayanak noktası ise ülkenin içinde bulunduğu durum ve bu duruma bir çare üretme düşüncesiydi. Bu düşünce Meşrutiyet’in ikinci defa ilanına giden yolu açmıştı.

53 Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası İbrahim, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125.

54 İnan, Tarih Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 99-100. ; TTK Arşivi BK 14-3/43-C, s.

129 ; Çufalı, a.g.e., s. 472.

55 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; 4. Kolorduda mülazımlık görevi esnasında başarılı çalışmaları dolayısıyla 29 Ekim 1912’de (16 Teşrin-i evvel 1328) Edirne Fırka Kumandanı Aziz Paşa ve Erkȃn-ı Harbiye Reisi Hayri Bey tarafından takdirname ile ödüllendirilmiştir. Yine Şükrü Bey tarafından, bir başka başarılı girişimi dolayısıyla, 14 Aralık 1912’de (1 Kânunuevvel 1328) takdirname ve teşekkürname ile ödüllendirilmiştir. (TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125. ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142).

56 TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125. ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142

57 Atay, Çankaya, s. 39.

17

Bir taraftan Paris’te Jön Türkler, Republique Meydanı’nda ki anıta, Paris’in onlara kucak açmış olmasının borcunu ödercesine, büyükçe bir çelenk koyarken, diğer taraftan Manastır’da Mekteb-i Harbiye Avlusu’nda 60 numaralı top arabası üzerinden Yanyalı Vehip Bey (daha sonra Paşa), ki ders nȃzırı erkȃn-ı harp binbaşısıdır, hürriyeti ilan etmişti. “Ya Kȃnun-ı Esasi ya ölüm” denilerek verilen nutkun sonunda 24 Temmuz 1908’de (11 Temmuz 1324), yani bu nutkun bir gün sonrasında Kȃnun-ı Esasi yürürlüğe girmişti. Otuz yıllık “istibdat” denilen süreçte, maarif alanında yapılan ıslahatlarla halk olgunlaşmış, ardından bu sistem hürriyet ilanına dönüştürülmüştü.58 Aslında, Selanik ve Manastır’da inkılȃp 23 Temmuz 1908’de (10 Temmuz 1324) ilan edilmişti. Zira İttihat ve Terakki’nin bunu İstanbul ve Anadolu’da yapabilecek gücü bulunmuyordu. İstanbul’da ise ancak 24 Temmuz tarihli irade ile resmi olarak yürürlüğe konulabilmişti.59

Bu ilana gidilen yola kaynaklık eden İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyetlerinin 20. yüzyılın başlarında yoğunlaştığı görülür.60 Özellikle, Rumeli’de Selanik ve Manastır’daki subaylar arasında bu cemiyetin faaliyetleri ve örgütlenmesinin hızla yayılması, bu harekete askerî bir karakter kazandırarak II.

Meşrutiyet’in bu güç ile gerçekleştirilmesinde büyük rol oynamıştır.61 Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte bir iki gün içinde İttihat ve Terakki Cemiyeti merkezleri mevcut oldukları yerlerde açık faaliyete başlamışlar, cemiyet şubeleri de kurulma sürecine girmiştir. Bunlar, idareye hâkim oluyorlar, genç subayların öncülük etmesiyle devletin tüm memurlarını cemiyete sokuyorlardı. Eski memurlardan iyi şöhret sahibi olmayanların vazife görmelerine engel olunuyor, sivil ve asker her rütbeden görevliye Kȃnun-ı Esasi’ye sadakat yemini ettirme anlayışı hızla yayılıyordu.62 Meşrutiyetin ilanından sonra Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti Kongresi önemli görüşmelerin yapılmasını sağlamıştı. Bu toplantıya katılan Mustafa Kemal Bey, meşrutiyetin ilanının sorunları bitirmediğini, bunun bir inkılȃp değil bir

58 Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), s. 121-122.

59 Kenan Olgun, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın Faaliyetleri ve Demokrasi Tarihimizdeki Yeri, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2008, s. 35. ; İnönü, Hatıralar, s.

47.

60 Olgun, a.g.e., s. 28-31.

61Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyyasi Tarihi (Cilt 1-2, 1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2005, s.

58. ; Olgun, a.g.e., s. 34, 402.

62 İnönü, Hatıralar, s. 47.

18

başlangıç olduğunu, Cemiyetin siyasî partiye dönüştürülmesini, ordunun politika dışında kalmasını, cemiyet içinde eşitlik sağlanarak, gizli hiziple üstünlük sağlanmamasını, din ve devlet işlerinin ayrılmasını önermiş, fakat “cumhuriyetçi”

olarak algılanan Mustafa Kemal’in görüşleri benimsenmemişti.63 Bu dönemde Mitroviçe’de fırka kumandan vekili Erkân-ı Harp Miralayı olarak görev yapan ve Millî Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte önemli görevler üstlenen Fevzi Bey (Çakmak) de askerin siyaset içinde yer almasına karşıydı.64 Mustafa Kemal, Millî Mücadele’nin sona ermesinin ardından orduyu fiili olarak siyaset alanının dışına iterek düşüncesini uygulama imkȃnı bulabilmişti. Osmanlı döneminde Mahmut Şevket Paşa’dan başlayarak oluşan bu anlayış Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Paşa ve ardından İsmet İnönü tarafından fiili olarak uygulanmıştı.65

Devrimci subaylar genellikle üst kademelerde bulunuyordu. Bunlar arasında da iki görüş egemendi. İttihatçı anlayışta olanlar ve sivil liberal politikacılara sempati duyanlar şeklinde ayrışmışlardı. Bir kısmı da tarafsız veya partisizdi.66 Asıl varlık gösteren grup olarak liberaller ve ittihatçılar toplumun sırasıyla üst ve orta tabakalarını temsil etmekteydiler.67 Bu askerî ve siyasî ortamın, Osmanlı Devleti etrafında oluşan ateş çemberine karşı oluşturulan mücadeleye bir katkısının olmayacağı açıktı.

İbrahim Şükrü’nün Balkan Harbi sırasında bulunduğu Edirne, İstanbul’dan önceki son savunma kapısı olarak görülmekteydi. Fakat, Bulgarların yoğun taarruzları ve ablukaları sonrasında düşmüştü. Osmanlı ordusunu bu sürece getiren şartlar zamanla oluşmuştu. Bulgarların Çatalca’da bulunan birliklerinin çekilme hatlarını keserek iki ateş arasında kalmalarını sağlamak ve böylece imhasını kolaylaştırmak düşüncesiyle Ferik Hurşit Paşa komutasında bir kolordunun oluşturulmasına yönelik karar bu sürecin önemli bir ayağıydı. Oluşturulan kolordunun Kurmay başkanı Yarbay Enver Bey’di. Fahri Paşa’nın da yönettiği bir

63 Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-I, s. 27-28.

64 Olgun, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın Faaliyetleri ve Demokrasi Tarihimizdeki Yeri, s. 34.

65 Aydemir, İkinci Adam 1884-1938, s. 58-59. ; Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam 2. Cilt 1938-1950, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005, s. 29-30.

66 Hale, 1789’dan Günümüze Türkiye’de Ordu ve Siyaset, s. 43.

67 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2008, s.47-48.

19

kolordu halihazırda Bulgarların önünde durmaktaydı. Ali Fethi ve Mustafa Kemal o kolorduda görevliydiler. Uygulanan plan başarılı olamamış, iki kolordunun harekȃtlarını idare eden Enver Bey ile Ali Fethi ve Mustafa Kemal Bey’ler arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Bu nedenle de orduda ikilik baş göstermişti. Bu karışık ortamda Balkan müttefikleri arasında da anlaşmazlık çıktı. Sırplar, Yunanlar ve Romenler, Bulgarlara karşı birleştiler. Bu ittifak Bulgarları ağır yenilgiye uğratınca Osmanlı Devleti açısından Edirne’nin alınması ihtimali ortaya çıkmıştı. Bu amaçla Bȃb-ı Âli baskını planlanarak devlet yönetimindeki bunalım başka bir bunalımla aşılmaya çalışılmıştı. Enver Bey, yapılan siyȃsî-askerî operasyon sonrası, Edirne üzerine yürümüş, Edirne tekrar alınınca da ordu içindeki pozisyonunda yeni bir yer edinmişti.68 Edirne’nin alınmasından sonra Bulgaristan’da bulunan Türk askerlerinin esaretlerinin sona ermesi olasılığı da ortaya çıkmıştı. Bu olasılık kısa bir süre sonra gerçekleşti. Edirne müdafaasında yaralanarak esir düşmüş olan İbrahim Şükrü de Sofya’da bulunan bu esirler arasında yer alıyordu.

İbrahim Şükrü katıldığı Balkan Harbi sırasında yaralanmış, yaralı durumdayken 26 Mart 1913’de (13 Mart 1329) Bulgar askerleri tarafından esir edilmişti.69 Esaretinde Sofya’da tutulmuştu. 11 Ekim 1913’de (28 Eylül 1329) esaretten döndükten sonra, 27 Ekim 1913’de (14 Teşrinievvel 1329) Çatalca 8. Ağır Topçu Alayı teğmenliğine70 (mülazım) atanmıştı. Ardından da 9 Aralık 1913’de (26 Teşrinisani 1329) Topçu Harbiyesi’nde Mühendishane 1. Bölüğe nakledilmiş ve burada görev yapmaya başlamıştı. Burada binicilik ve tabiye öğreticiliği yapmış olan İbrahim Şükrü bölük subayı ve öğretmenlik sıfatını bir süre devam ettirmişti.71 Bu görevde iken 1914 (1330) yılı içinde Erkȃn-ı Harbiye Mektebi’ne kabul edilmiş ve kurmay eğitimi almaya başladı. Bu eğitime 14 Haziran 1915’e (1 Haziran 1331) kadar devam etti. Bu tarihte üsteğmenliğe (mülazımı evvel) terfi etmişti.72 İbrahim Şükrü başarılı bir askerî geçmişle ve bunun sağladığı kazanımla zamanından önce

68 Atay, a.g.e., s. 73-75.

69 İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 100.

70 Atama kararı 9 Kasım 1913’de çıkarılmıştı (Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142).

71 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; Şahin, (2004), a.g.e., s. 13. ; Çufalı, a.g.e., s. 472. ; İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, “Şükrü Sökmensüer”, s. 100. ; TBMM Albümü 1920-2010, C.I, 1920-1950, s. 323, 391,470.

72 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142.

20

üsteğmenliğe yükselmiştir. I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede, çeşitli bataryalarda görev almıştır. Bu büyük savaşta Güney Cephesi’nde savaşmak üzere bataryasıyla birlikte görevlendirilmiştir.73

İbrahim Şükrü, I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce, 21 Mart 1914’de (8 Mart 1330), Ağır Topçu Numune Taburu’nun 1. Bölüğü’ne tayin edilmişti.74 2 Ağustos 1914’de (20 Temmuz 1330) seferberlik münasebetiyle 1. Kolordu bünyesinde 15 Santimetrelik Ağır Obüs Topçu Taburu 1. Bölüğe nakledilmiş ve adı geçen bölük ile 8. Kolordu emrine verilerek Süveyş Kanalı’na gönderilmişti. 4. Ordu emrinde bulunan İbrahim Şükrü, Kanal Seferi’ne katılmış, bir süre sonra da bu seferin seyrine bağlı olarak yeniden Çanakkale Cephesi’ne görevlendirilmiştir. 7 Nisan 1915’de (25 Mart 1331) Çanakkale Cephesi’ne dönen İbrahim Şükrü, Seri Ateşli Obüs Taburu’nda görevlendirilmişti.75 14 Haziran 1915’de (1 Haziran 1331) üsteğmenliğe terfi etmiş, buradaki vazifesini sürdürdüğü sırada, 1 Ocak 1916’da (19 Kȃnunuevvel 1331) 5. Ordu Cenup Grubu Çanakkale Ağır Obüs Batarya Kumandanlığı’nda görevlendirilmişti. Ardından, 9 Ocak 1916’da (27 Kȃnunuevvel 1331) Avusturya Ağır Obüs Bataryası ile Dersaadet’e gelmiştir. 26 Şubat 1916’da (13 Şubat 133[1]) Rusçuk’tan gelen Ağır Obüs Bataryası’na tayin edilmiştir. 10 Mart 1916’da (25 Şubat 1332) Çanakkale 52. Ağır Obüs Bataryası Kumandanlığı’nda görevlendirilmiştir. 19 Mart 1916’da (6 Mart 1332) bu batarya ile Alman kumandan Von Hofe’nin refakatinde misafireten Ağır Topçu Depo Alayı’na verilmiştir. 19 Kasım 1916’da (6 Teşrinisani 1332) ise Bahr-i Sefid Boğazı Ağır Topçu İntepe Grubu Çakaltepe Bataryası’na nakledilmiştir. 26 Mayıs 1918’de (26 Mayıs 1334) Çanakkale 157. Hasan Mevsuf Bataryası Kumandanlığı’nda görevlendirilmişti. 25 Kasım’da (25 Teşrinisani 1334) Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı 1.

Şube mülhaklığında görevlendirilmiştir. Bu görevlendirmelerden sonra, 1 Mart 1919’da (1 Mart 1335) ise Erkȃn-ı Harbiye Mektebi ikinci devre tahsiline iştirak etmiştir. I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, eğitimini tamamlamak için İstanbul’a dönen İbrahim Şükrü, İstanbul’un işgalinin başlamasından hemen sonra Millî Mücadele saflarında yer almak için Anadolu’ya geçmiş ve Batı Cephesi’ne katılmıştır. İbrahim Şükrü 1 Mayıs 1920’de (1 Mayıs 1336) Ankara’ya gelmiş ve

73 Şahin, a.g.e., s. 142. ; TTK Arşivi BK 5-3/10-A, s. 125.

74 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1.

75 TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153. ; Çufalı, a.g.e., s. 473.

21

askerî makamlara başvurusu sonrasında 20. Kolordu Erkȃn-ı Harbiyesi’nde görevlendirilmiştir.76

İbrahim Şükrü, Anadolu’daki mücadeleye katılmasından kısa bir süre sonra, 25 Temmuz 1920’de (25 Temmuz 1336) Erkȃn-ı Harbi Umumîliği’nde görev almıştır.77 14 Haziran 1915’den (1 Haziran 1331) 10 Ekim 1920’ye (10 Teşrinievvel 1336) kadar geçen sürede üsteğmen kadrosunda bekleme süresi dolduğu için yüzbaşılığa terfi ettirilmiştir. Böylece, Erkȃn-ı Harbiye-i Umumîye emrine verilmesi sonucu çalışmalarına devam etmiştir.78 27 Eylül 1920’de (27 Eylül 1336) kurmaylığı (erkȃn-ı harb) kabul edilen İbrahim Şükrü, 10 Ekim 1920’de yüzbaşılığa terfi ettikten sonra, Ankara Erkȃn-ı Harp Riyaseti Seryaverliği’nde başyaver olarak vazife almıştır. İbrahim Şükrü aynı zamanda Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’nın başyaverliğini de yapmıştı.79 İbrahim Şükrü, bu dönemde Genelkurmay Harekȃt Dairesi Kurmay Başkanlığı’nda görev aldı. El Cezire ve Adana Cepheleri kısım amirliğinde bulundu. Yüzbaşılık bekleme süresi dolan İbrahim Şükrü, Millî Mücadele sonlarına doğru, 31 Ağustos 1922 tarihli atama kararıyla binbaşılığa terfi ettirilmiştir.80

Millî Mücadele’de karargȃh ve cephe arasında birçok görevi bulunan İbrahim Şükrü aynı zamanda cephelerde birliklere komutanlık görevleri de ifa etmiştir.

İbrahim Şükrü, Millî Mücadele’nin daha başlarında, birçok diğer subay gibi, Batı Cephesi emrine tayin edilen yüzbaşılardandır.81 İbrahim Şükrü cephede ilk olarak Birinci İnönü Muharebesi’nde süvari birliği komutanlığı yapmış, İkinci İnönü Muharebesi’nde ise 11. Fırka Kurmay Başkanlığı görevinde bulunmuştur.82 27 Ocak

76 TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153. ; İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; Şahin Türk Polis Teşkilâtının Şanlı Geçmişinde ve Cumhuriyet’e Giden Yolda İz Bırakan Polisler, s. 14. ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142.;

Çufalı, a.g.e., s. 473.

77 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1.

78 Şahin Türk Polis Teşkilâtının Şanlı Geçmişinde ve Cumhuriyet’e Giden Yolda İz Bırakan Polisler, s. 14 ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142-143.

79 İbrahim Şükrü Sökmensüer’in Subay Şahsi Dosyası, Askerî Safahat Belgesi, MSB Arşivi, s. 1. ; TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153.

80Şahin Türk Polis Teşkilâtının Şanlı Geçmişinde ve Cumhuriyet’e Giden Yolda İz Bırakan Polisler, s. 14 ; Şahin, Emniyet Genel Müdürleri, s. 142-143.

81 ATASE, İSH, Kutu:695, Gömlek: 86, Belge: 86-10, Tarih 15/1/1337.

82 TTK Arşivi BK 4-3/3, s. 153.

22

1921’de (27 Kȃnunusani 1337) 11. Fırka Erkȃn-ı Harbiyesi’ne tayin edilmiş olan İbrahim Şükrü, 13 Aralık 1921’de (13 Kȃnunuevvel 1337) 5. Kolordu Erkȃn-ı Harbiyesi’nde görevlendirilmiştir.83 Sakarya Meydan Muharebesi’nde Genelkurmay Başkanlığı Başyaverliği ve Harekȃt Şubesi’nde görevli iken gelişen olaylar ve muharebenin gidişatı gereği olarak Süvari Kolordusu Harekȃt Şubesi Müdürlüğü görevine getirilmiştir. Büyük Taarruz’da aynı görevdeyken süvari birliğiyle İzmir’e girmiştir.84 31 Ağustos 1922’de (31 Ağustos 1338), Afyonkarahisar ve Dumlupınar Muharebeleri’ndeki hizmetlerine karşılık erken terfi ettirilerek binbaşılığa yükseltilmiş ve İstiklȃl Madalyası almaya hak kazanmıştır.85

İbrahim Şükrü, 1. Kolordu Erkȃn-ı Harbiyesi’nde görevli iken Ekim 1923’de, eğitiminin kalan kısmını tamamlamak için, Erkȃn-ı Harbiye Mektebi’ne gönderilmiştir. 31 Ağustos 1924’de eğitimini tamamlayarak Tokat’ta, 6. Kolordu 1.

Şube’ye (Harekȃt Şubesi) tayin edilmiştir. 19 Eylül 1926’da Samsun’da, 15. Fırka Erkȃn-ı Harbiye Riyaseti’ne (Kurmay Başkanlığı) tayin edilmiştir.86 İbrahim Şükrü 18 Temmuz 1927’de 15. Fırka Erkȃn-ı Harbiye Riyaseti’nde görevli iken askerlikten istifa etmiştir.87