• Sonuç bulunamadı

Hareketlilik ve Benliğin Toplumsal Mekânları

BÖLÜM 3: SOSYAL BENLĠK, TOPLUM VE AĠDĠYET BAĞLARI

3.1. Hareketlilik ve Benliğin Toplumsal Mekânları

Thorns (2002) üretim (production), iĢgücü süreci (labour process), devlet (state), ideoloji (ideology) ve alan (space) çerçevesinde modern ve postmodern Ģehirleri birbirinden ayırmaktadır. Üretimin iĢgücüne dayalı olduğu dönemlerden günümüze kadar geçen süreçte göçmenlerin çalıĢma alanı, köken ve ikamet edilen ülke ile formel ve enformel iliĢkilerini, yaĢama tarzını ve hareket halinde olduğu alanları (space) etkilemiĢtir. Mekanın toplumsal iliĢkilerle biçimlendiğinde ―alan‖ (space) kavramına olan ilgi coğrafya ve sosyoloji arasında disiplinlerarası bir diyalogla a yeni bir alan açılmasıyla bilim adamları tarafından yeniden bir ilgiye sebep olmuĢtur. Simmel‘den - Chicago okulunun ekolojik Ģehir teorisinden- bu yana sosyologlar grup yaĢamında ve grubun yaĢamının etkileĢim içerisinde anlamında hem grup içi hem de gruplar arası açıdan sosyal alanın (social space) anlamı üzerine odaklanmıĢlardır (Kvisto, 2003: 5-6). Mekân, cemaat veya toplulukların yaĢamıyla veya topluluklar arası iliĢkilerle iliĢkilendirildiğinde, insanın kendisi olanla diğerleri arasındaki sınırları yönetme biçimini temsil etmektedir. Ġnsanın mekânla iliĢkilerinin dinamiği, mekânın farklı noktaları veya bölgelerini birbirinden ayırmaya dayanmaktadır. Yer kimliği kavramı, ev, sokak, mahalle, köy, kent, vs. gibi mekânsal yaĢam çerçevesinin ayırt edici özelliklerini ifade etmektedir. Bu özelliklerinden ziyade, bireyler tarafından algılanan nitelikleriyle ilgilidir. Bu anlamda bir mekânın kimliği, o mekâna bireyler tarafından atfedilen ve o yeri diğerlerinden ayırt eden özelliklerin ve anlamların bütünüdür. YaĢanılan mekânlar, bir eylem alanı, bireylerin kök saldığı adreslerken (Bilgin, 2007: 220-221) uluslararası göçle birlikte bu mekânlar ulusötesi topraklarda yeniden inĢa edilmektedir ve kültür yeniden üretilmektedir.

Mekân kavramını, ontolojik bir anlam verildiğinde Ibn Haldun‘un ―umran‖ kavramı ile iliĢkilendirmek te mümkündür. Umran kelimesi (bir yerde) oturmak, yaĢamak, (bir yeri) ziyaret etmek, (bir bina) inĢa etmek, (bir yerin kendisi için) insanlar, hayvanlarla meskûn olmak, içinde oturulmak, sık sık ziyaret edilmek, iyi durumda tutulmak. Bundan baĢka bu kelime bir yeri veya bir Ģeyi iyi durumda tutmak, iĢlemek anlamlarını da vermektedir (Arslan, 1997: 90). Mekânın, coğrafi konumunun, geliĢen teknoloji ile

birlikte etkileĢim alanları geniĢlemiĢtir. Mekân kavramı çeĢitli sosyal bilimciler tarafından, insan faktörü söz konusu olduğunda çeĢitli Ģekillerde tanımlanmaktadır. Kültür bu tanıma dâhil olduğunda alan kavramı karĢımıza çıkmaktadır. Alan kavramı coğrafi gerçekliklerinin yanı sıra, içinde bulunan özneler tarafından inĢa edilen, insanların yaĢama tarzlarına göre Ģekillendirdikleri, görsel, iĢitsel ve duygusal anlamda birçok unsurla tanımlanan bir yaĢam alanıdır. Toplumsal ağları ve iliĢkileri içinde barındıran ulus sınırlarını aĢan ve ulus sınırları içerisindeki yapılara benzer yapıların -özneler, aileler, kurumlar, işletmeler, ağlar, imajlar, figürler, diller, sesler, söylemler, sanatlar, ritüeller ve semboller- arasındaki tüm gerçek ve sembolik nitelikte olabilecek sosyal, kültürel, iktisadi ve siyasal ilişkileri kapsayan bu alanların ulusaĢan mekânlarda bireylerin aidiyetleri noktasında, bireyler arasındaki iliĢkileri sağlayan bağların üzerinde durulması önemlidir. Ulusötesi bağlara sahip olan bireylerin bağları, ağlar içerisinde birbirine bağlanmaktadır. Bu bağlar, içerisinde toplumsal kaynaklar olan sosyal sermayeyi barındırmaktadır. Bu noktada Faist toplumsal ve sembolik bağlar ile sosyal sermayeyi göç modeli olarak ĢekillendirmiĢtir (Faist, 2003: 13-37). Göç olgusu içinde bireylerin aidiyetlerinin yeniden ulusötesi bu alanların bağlamında tanımlanmalıdır. Göç veren ve alan ülkelerin bağlamından sıyrılmadan kendine has bağlamı göz önünde bulundurulmalıdır.

ġekil 2: Göç Veren ve Göç Alan Ülkelere Arasında OluĢan Ulusötesi Alan

Kaynak: Faist, 2003: 35

Danimarka‘da yaĢayan Türkiye kökenli göçmenlerin ve çocuklarının göç edilen ülke ile bağları, doğumla birlikte kazandıkları kimlik unsurları kendilerini tanımlamaları ya da diğerleri tarafından tanımlanmaları için bir kaynak oluĢturmaktadır. Yine bu kaynaklar farklı biçimlerde ve derecelerde bu kiĢilerin gündelik hayatlarını Ģekillendirerek pratiklerini belirlemektedir. Gelinen köken bölge, cinsiyet, etnik köken, akrabalık

Göç veren devlet Göç alan devlet

Ulusötesi toplumsal alanlar Ulus-devlet sınırları ötesine yoğun insan, mal, fikir ve sembol akıĢı

bağları ve dini inanıĢın niteliği göç ile birlikte kendi bağlamı içinde bireyler ve gruplar tarafından Danimarka ve Türkiye arasındaki bilginin ve/ya bireylerin akıĢkanlığında ulusötesi alanlarda sürekli olarak inĢa edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, göçmenlerin gündelik hayatlarına dâhil olmak ve gündelik hayatın iĢleyiĢini gözlemlemek bir gerekliliktir.

Benlik kiĢinin kendisini nasıl algıladığı yani kendisi ile ilgili farkındalığıdır. Benlik, sosyal etkileĢimler sonucunda oluĢtuğu ve sosyal bir konumda yer aldığı için sosyal bir üründür (KağıtçıbaĢı, 2010: 126). Benlik, insanların kendilerini, kendi düĢüncelerinin nesneleri olarak ele almalarına olanak tanıyan, yansımalı ve düĢünümsel becerilerine odaklanmaktadır. Mead‘e göre, insan toplumunu kendine özgü bir Ģekilde yaratan Ģey benliktir (Marshall, 2003: 63). Aidiyet ve kimliğin unsurları benliğin parçaları olarak, aile ve toplum içindeki etkileĢim seviyeleri göç olgusunda, kültürel bağlamında, akıĢkanlık içerisinde anlamlıdır. ÇalıĢmada bireyler, aile ve toplumsal etkileĢimleri içinde gözlemlenmiĢtir. Benliğin oluĢumu üç düzeyde sorgulanmaktadır. Bunlar;

ġekil 3: Benliğin OluĢum Düzeyleri

Düzey 1

Ne çeĢit benlik ne çeĢit davranıĢa yol açıyor?

Benlik Psikolojik belirtileri

(Bağımsız-bağımlı…) (duygular, algı, sosyal davranıĢ) Düzey 2

Benlikte değiĢimler nasıl ortaya çıkıyor?

SosyalleĢme Benlik (çocuk yetiĢtirme, aile etkileĢimi…)

Düzey 3

Neden belirli bir çeĢit sosyalleĢme belirli bir bağlamda meydana geliyor?

Bağlam SosyalleĢme

(sosyo-ekonomik-kültürel-ekolojik)

Kaynak: KağıtçıbaĢı, 2010: 69

Bu çerçevede kimlik ve aidiyet benliğin psikolojik bir boyutu içine yerleĢtirildiğinde, sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamda çocukluktan itibaren aileden baĢlayan etkileĢimlerin yani sosyalleĢme birimlerinin irdelenmesini gerektirmektedir. ÇalıĢmanın verileri bu perspektiften bakıldığında, göç analiz için belirleyici olması sebebi ile doğum yeri ve göç yaĢına göre bir kategorilendirme yapılmıĢtır.

ÇalıĢmanın örneklemi üzerinde, göçmenlerin ve göçmen çocukların bağlarının ne (ler) (köken bölge, etnisite vs. –kaynağı-) belirlemek için sorulan soruların neticeleri ve göç bağlamında göç edilen ülke olan Danimarka toplumunun sosyo-kültürel özellikleri ve göç tecrübesi bağlamında çözümlenmektedir.

Kimlik ve aidiyet algıları farklı kuĢaklara göre farklı zaman dilimlerinde gerçekleĢen deneyimlerin farklığından kaynaklanmaktadır. Ġlk kuĢak, ikinci kuĢak ve üçüncü kuĢağın farklı mekânlarda sosyalleĢmeleri benlik inĢaları ve aidiyet unsurlarını derinden etkilemiĢtir. Ġlk kuĢak göç edilen sanayi Ģehirlerinde fabrikalarda çalıĢırken, ikinci kuĢak Türkiye‘de çocukluk dönemini tamamlamadan yeni bir ülkede okula baĢlamıĢ ama tamamlamadan diğer bir ülkeye göç edilmiĢtir. Bu kiĢiler kimi zaman ebeveynleri fabrikada çalıĢırken evde kardeĢleri ile yalnız bir yaĢam biçimine geçmiĢlerdir. Üçüncü kuĢaklar ise yuvalarla birlikte çifte bir sosyalizasyon deneyimi ile arkadaĢlık, akran birliktelikleri gibi daha yoğun insan iliĢkilerine dayalı daha fazla mekânda bulunmaktadırlar.

Birey ve toplum arasındaki iliĢki genellikle aile ve çocuğun toplumsallaĢması bazında, yani orta analiz düzeyinde incelendiğinde (ag.e, 2010: 32) ailenin köken aidiyetlerine dayalı etnik, hemĢehrilik, akrabalık ve din / mezhep bağları ile kurdukları komĢuluk, arkadaĢlık gibi iliĢkilerin yanı sıra sosyo-kültürel, dinsel, ekonomik bazlı grup üyelikleri bu iliĢki ağlarının kurulduğu ve sürdürüldüğü mekânlarda siyasal, dinsel, kültürel ulusötesi alanlarda pratikler gerçekleĢir. Dinsel pratikler, dil kullanımı, akrabalık iliĢkiler, arkadaĢ seçimi, medya kullanımı, evlilik biçimi, eĢ seçimi ve meslek seçimi göçmenlerin aidiyet bağlarının etkisinde Ģekillenmektedir.