• Sonuç bulunamadı

Göçle Birlikte Ulusötesi Ağlar ve Ulusötesi Bir Topluluğun OluĢması

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL VE BAĞLAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Göç Olgusunu KuramsallaĢması

1.1.4. Göçle Birlikte Ulusötesi Ağlar ve Ulusötesi Bir Topluluğun OluĢması

Göçmenlerin niçin bulundukları toprakları terk ettikleri ve niçin belli yerleĢim birimleri arasında akıĢın gerçekleĢtiği ve nasıl devam ettiğini açıklamak için farklı yaklaĢımlar ve metotlar geliĢtirilmiĢtir. Göçle ilgili ihtiyaç duyulan diğer çözümleme ise göçmenlerin yerleĢim sürecinde ortaya çıkan sosyo – psikolojik, politik ve ekonomik gibi birçok açıdan göç eden etnik gruplar ve göç ettikleri ülkenin toplumsal yapısındaki dönüĢüm ve değiĢimleri açıklamak içindir. Birey, topluluk ve devlet seviyesinde farklı etkilere sebep olan bu süreç küreselleĢme bağlamında ulus devletleri aĢan bir açıklama ihtiyacı ile karĢımıza bir bilmece olarak çıkmaktadır. Sürekli değiĢim halindeki bir bağlamda hareketli ajanlar (eyleyici-agents) olarak göçmenlerin eğilim, algı ve davranıĢlarını açıklamak için farklı analiz seviyelerine bütünleĢtirilmiĢ yöntemlerle yaklaĢılmaktadır. Göçmen(ler) politik düzlemde haklar ve uyum paralelinde problematize edilirken gerek politik gerekse toplumsal düzlemde alıĢılmıĢın dıĢında olması sebebiyle ―yabancı‖ ya da ―öteki‖ olarak anormal görülüp kategorilendirilmektedir (Castles, 2007: 356)

Göç ve toplum iliĢkisi bağlamında göç alan toplumları göç ekonomik, toplumsal ve politik olarak etkilemiĢtir. ĠĢ, entegrasyon, eğitim, vatandaĢlık, haklar ve sorumluklar, kültürel ve dinsel alanla ilgili birçok düzenleme politik ve akademik alanda tartıĢılmaktadır. Politika üreticileri ve analizcilerin hatası dinamik bir göç süreci olarak uluslararası göçü birçok politik ve toplumsal sorunun temeli olarak görmeleridir. Bu sorunun kaynağı genellikle yanılarak göçün piyasa unsurlarına bireysel bir cevap olduğunu iddia eden sosyo-ekonomik modelleri üzerine tek taraflı bakılmasından

2

Bu çalıĢmada sembolik sınırlar ulusdevletin kanunlar çerçevesinde belirledği vatandaĢlık, göçmen vs. gibi tanımları, kültürel sınırlar ise kimlik ve aidiyet politikaları ile ulusdevletlerin biçimsel olmayan ve kökene dayalı edinilmekten ziyade doğumla birlikte kazanılmıĢ aidiyetleri ile oluĢmuĢ sınırlarına iĢaret etmektedir.

kaynaklanmaktadır. Ekonomik sebepli baĢlayan göçler tamamen dönüĢerek toplumsal faktörlere bağlı olarak devam edebilmektedir. (Castles ve Miller, 2003: 31).

Bütün kültürlerde göç denilince ulus, aidiyet, toplumsal değiĢim, bir akrabadan uzakta olmak, köken ülkeyle bağların korunması ve koparılması, zorluklarla karĢılaĢmak, muhtemel baĢarıya ulaĢma gibi durumları çağrıĢtırır (Caira, 2008: 623). Ajanlar (eyleyici-agents) ağların yansımalarıdır ve dâhil oldukları ağlar varlıklarının oluĢmasına katkı sağlamaktadır (Law, 1999: 5). Toplumsal ağlar, göç kararının verilmesinde önemli bir rol oynadığı kadar, var olan iliĢkilerin sürdürülmesi ve toplulukların dönüĢümlerini de etkilemektedir. Massey ve Arango (1993: 448) bu bağları göçmenleri, eski göçmenleri ve köken ülkedeki akrabaları, arkadaĢları ve aynı topluluktan kiĢileri birbirine bağlayan ―göçmen ağları‖ olarak tanımlamaktadır. Günümüzde bireyler, gruplar ve örgütler arasında birçok küresel aktivite çok çeĢitli biçimdedir. Çoğu ulusötesi olarak sıfatlandırılmaktadır (Vertovec, 2009: 27). Bazı iliĢki ağları yerel olarak göç edilen ülkedeki giriĢimler sonucu oluĢmaktadır. Bazı iliĢki ağları ise anavatandan köklenmektedir (Kastoryano, 2007: 71).

Milyonlarca insanın ulusal sınırları aĢması etnik olarak farklı toplulukları oluĢmasına sebep olurken belli durumlarda azınlık haline gelmiĢlerdir (Castles, 2003: 54). Ulusötesi toplulukların oluĢumu ulus devletin ardından gelen bir olgudur. Göç referans noktası olarak ulus devleti almaktadır. Göç bağlamında, ulusaĢırı toplulukların inĢa edilmesine mitsel bir ülke yerini geldikleri ve dönme ihtimalleri olan ulus devlete gönderme yapılmaktadır. Bu noktada ulusaĢırı topluluk kimliğinin kurucu unsurları gönderme yapılan ulus devletin resmi kimliğiyle aynı olmak zorunda değildir (Kastoryano, 2007: 68). Dünya teknolojik, ekonomik ve kültürel planda değiĢerek küreselleĢmektedir. Ulusal sınırlar pratikte iĢlevini kaybetmeye baĢlarken insanlar özgür bireylere dönüĢmelerine sebep değildir. Küresel yurttaĢlık, küresel toplum insanın etkin bir biçimde kendini güvende hissedebileceği bir boyut olmayacak kadar devasa bir yayılım hatları belirsiz bir bütündür. Birey daha küçük ve ara çerçevelere ihtiyaç duymaktadır. Sosyal psikolojik gözlemler büyük boyutlu etnik, dinsel ve ulusal kolektif kimliklerinde bireyler için yeterince doyurucu olmadığını göstermektedir. Bunun en büyük sebebi ise grupların büyüklüğüdür. Bireyler, büyük topluluklarla gündelik yaĢamları bakımından iĢlevsel iliĢkiler kuramamakta, onlarda kendisine rehber olabilecek bir referans sistemi

veya özdeĢleĢme modeli bulamamaktadır. Cemaat benzeri grupların çekiciliğinin temelinde modern toplumların belirsizliğinden, farklılaĢma arayıĢından, koruyucu ve güven verici bir alan, çerçeve, yuva bulma fikri, moral seviyede rehberlik edebilecek bir referans sistemi arama gibi güdülere büyük topluluk cevap verememektedir (Bilgin, 2007: 22-23). Göç olgusu içerisinde bir topluluğun ekonomik, politik ve toplumsal kaynaklı bir sebepten özellikle kırsal bölgelerden göç sonucunda bireyler geldikleri yerlerin benzeri sosyal ve kültürel yapılaĢmalarını yeni yerleĢim bölgelerinde inĢa etme sürecine girerler. Bu mekân yapma süreci sosyo-psikolojik temellidir. Göç edilen ülkenin sosyo – kültürel yapısındaki farklılıklar sebebiyle, yaĢanılan süreçte dıĢlanma hissi ve kendini evinde güvende hissetme ihtiyacıyla birleĢince etnik, kültürel ve dinsel toplulukların oluĢmaktadır. Sosyal sermaye göçmenin yerleĢme aĢaması sırasında ana unsur haline gelmektedir (Rodriguez ve Cohen, 2005: 158). Portes (1998: 9) sosyal sermayenin üç temel fonksiyonu olduğunu ifade etmektedir. Bunlar, sosyal kontrolün kaynağı, aile desteğinin kaynağı ve aile dıĢı bağlar yoluyla sağlanan faydanın kaynağıdır.

Göçün toplum üzerinde uzun süreli etkileri göç sürecinin ilerleyen aĢamalarında göçmenler kalıcı olarak yerleĢtikleri zaman ve farklı topluluklar biçimlenmeye baĢladığı zaman ortaya çıkmaktadır. Sonuçlar göç edilen devlet ve toplumun icraatlarına göre oldukça farklılık göstermektedir. Bu noktada iki aĢırı uçtan bahsedecek olursak, birincisi yerleĢmeye açık olan vatandaĢlık haklarını veren, kültürel farklılığı kabul eden ve çok kültürlüğün bir parçası olarak görülen etnik toplulukların oluĢmasına izin verir. Diğeri ise yerleĢme gerçeğini reddeden ve yerleĢmeye izin vermeyen, kültürel çeĢitliliği rendeden yaklaĢım ise istenmeyen etnik toplulukların ortaya çıkmasıyla sonuçlanabilir. Bu etnik gruplar ekonomik refaha, kamu düzenine ve ulusal kimliğe bir tehdit olarak algılanmaktadırlar. Ve ortaya bu etnik topluluklardan korkan birçok insan çıkmaktadır. Ve bu etnik topluluklar baskın gruplar tarafından fiziksel görünüĢ, ırk ve köken ülke ya da kültür gibi toplumsal olarak inĢa edilmiĢ dıĢ yapıya ait iĢaretlerle alt bir konuma yerleĢtirilir. Bu etnik gruplar belli bir derece de ortak inanç, gelenek, görenek ve dine dayalı kolektif bilince sahiptirler. Bu etnik topluluklar kendi ve ötekinin tanımından ortaya çıkmaktadır (Castles ve Miller, 2003: 32-33).

Bu tür toplulukların yükseliĢi küresel bir olgudur. Göçmenler ekonomik çıkarlara, karĢılıklı kültürel değiĢimlere, sosyal iliĢkilere ve siyasi bağlılıklara dayanan iliĢki ağlarına katılmaktadırlar. Göçmenler en azından bir iki nesil boyunca anavatanlarıyla bağlarını sürdürebilirken günümüzde küresel etkenler ve imkânlarla bu iliĢki süregitmektedir (Kastoryano, 2007: 67). Göç ağlarına dayalı çalıĢmalar ulusötesi mekânların ve kimliklerin oluĢmasına dair konular ön plana çıkmaktadır. Göçün niceliksel olarak artması ve göçmenlerin köken ülke ile olan bağlarını güçlü bir Ģekilde korumaları ―ulusötesi göçmen‖, ―ulusötesi topluluk‖, ―küresel uluslar‖, ―topraksızlaĢmıĢ ulus-devletler‖ gibi kavramların ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur (Toksöz, 2006: 22). KüreselleĢmenin en belirgin yüzlerinden biride göç olgusu, özellikle soğuk savaĢ sonrası Akdeniz ülkelerinden baĢlayan Batı Avrupa ülkelerinin iĢ gücü talebiyle baĢlayıp günümüze kadar günümüze kadar küresel olgularla Ģekil değiĢtirerek devam etmektedir.