• Sonuç bulunamadı

Göç Biçimlerinin Yeniden Kategorilendirilmesi

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL VE BAĞLAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Göç Olgusunu KuramsallaĢması

1.1.1. Göç Biçimlerinin Yeniden Kategorilendirilmesi

Göç olgusunun uzun tarihi içinde gerek göç süreci ve göçe sebep olan etkenleri gerekse göçün toplumsal sonuçlarıyla ilgili sistemli araĢtırmaların tarihini açıkladıktan sonra, bugün göç olgusunun hala dikotomik ve parçalanmıĢ bir inceleme alanı olma özelliğini koruduğu söylenebilir (King, 2002: 90). Göç araĢtırmalarında göç fenomenine gerek bir süreç olarak göçün kendisi üzerinde gerekse bir sonuç olarak göçün köken ve hedef ülke üzerindeki çeĢitli açılardan etkisi üzerinde olsun yaklaĢım ve yöntembilim yönünden farklılık göstermekle birlikte göçün terminolojide kategorileri geneldir. Bu kategoriler üzerinden göç ayrıĢtırmaları disiplinlerarası kabul görmekle birlikte kategorisine göre coğrafi, politik, sosyo – psikolojik ve ekonomik olarak temellendirilebiliriz. Bu kategoriler coğrafi alan söz konusu olduğunda köken yeri ve hedef yer arasında ayrımlar yapılmaktadır. Bu noktada bir diğer ayrım iç göç ve dıĢ göç arasında yapılmaktadır. Ġç göç bir ülke içinde bir yönetsel birimden diğerine yapılan göç iken uluslararası göç ülke sınırlarının aĢılması ve yasal statünün değiĢmesiyle ilgilidir. Uluslararası göç, sığınmacıları, yerinden edilmiĢleri, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmıĢları da içermektedir ve göçün gönüllü veya zorunlu olma niteliğine bağlı olarak ayrılmaktadır (Toksöz, 2006: 109). Bu nitelikte legal veya illegal olmasıyla ilgilidir. Yine kalıcı veya geçici olarak da göç sınıflandırılabilmektedir.

Ġç Göç ya da DıĢ Göç: Göç ister iç isterse dıĢ olarak sınıflandırılsın coğrafi

mekân değiĢtirme sürecinin toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal boyutlarıyla toplum yapısını değiĢtiren nüfus hareketlerinin tümü olarak tanımlanmaktadır (Ġçduygu, Sirkeci ve diğ. 1998: 207). Kısacası göç, bir coğrafi mekân değiĢtirme sürecidir. Ulusal sınırlarla ayrılan bu iki göç türü, göç çalıĢmalarında çerçeve (kuramsal ve analitik ) ve model bakımından ayrılmakla birlikte son zamanlarda çok az çalıĢmada ortak bir kuramsal çerçeve modeli oluĢturma çabası sözkonusudur. Skeldon‘un Asya‘da yapmıĢ olduğu iç göç ve

dıĢ göç arasındaki bağlantılar ve geliĢme üzerine yaptığı çalıĢmanın hipotezleri iç göç ve dıĢ göç sistemleri arasında bir farklılık olduğu ve iç göçün dıĢ göçe dıĢ göçün ise iç göçe sebep olduğudur (Skeldon, 2006: 18). Ġç ve dıĢ göçle ilgili çalıĢmalarda nasıl iç göçün sıklıkla dıĢ göçle sonuçlandığı ve göç edilen ülkede göçmenler ve etnik toplulukların nasıl bir akıĢkanlık gösterdikleri çözümlenir. Böylelikle ulus devletlerde sınırlar belirsizleĢtikçe iç göç ve dıĢ göç arasındaki ayrımda belirsizleĢmeye baĢlamaktadır. Ġç göç ve dıĢ göç hareketlerinde ortaya çıkan diğer bir belirsizlik ise iki birim arasındaki ulus devletlere ait sınırların değiĢtiği durumlarda görülebilmektedir. Almanya‘nın birleĢmesinden, Yugoslavya ve Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra bu durum görülmüĢtür. Hem iç hem de dıĢ göç çalıĢmalarında hane halkı ve aileler birey ve grup seviyesinde ele alınmıĢtır (King, 2006: 92).

Erman (2007: 491-492) iç göç ve dıĢ göç iliĢkisini gecekondu üzerinden anlamaya çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmada Erman, Ankara‘da Alevilerin ağırlıklı olarak yaĢadığı bir gecekondu mahallesinde etnografik bir çalıĢma yaparak Avrupa‘daki Türkiye kökenli göçmenler ve Türkiye‘deki gecekondu olgusunu, ―Almancı‖ ―gecekondulu‖ iliĢkisinde ekonomik yönden bir analiz yapmaktadır. Yanısıra iç göç sonucunda kurulmuĢ köy dayanıĢma dernekleri ile yurtdıĢındaki göçmenlerle ve onların kurdukları derneklerle olan iliĢkisini ekonomik ve siyasi yönden analiz etmektedir. Faist (2003: 42) en temel aĢamada iç göç ile uluslararası göç arasında bir ayrıma gitmek için idari olarak belirlenmiĢ bölgesel birimlerin kullanılabileceğini belirtmektedir. Bu durumda aynı idari birim içerisindeki bir hareketin artık göç olarak görülemeyeceğini, bunun yeniden yerleĢme olarak tanımlanabileceğini ifade etmektedir. Nüfus sayımlarında göçmen olarak sınıflandırılan kiĢilerin sayısı, bölgesel sınırlar tarafından üretilmiĢ bir suni yapıdır.

Gönüllü ya da Zorunlu Göç: Bireylerin daha iyi yaĢam koĢulları, daha iyi bir

iĢ, eğitim Ģartları, evlilik, aile bağları gibi sebeplerle herhangi bir zorunluluk olmadan kendi irade ve isteğiyle olan göç hareketlerine gönüllü göç denilebilmektedir. ÇatıĢma veya Ģiddet durumunda güvenlik sebebiyle, doğal veya insan kaynaklı ortaya çıkan bir felaketten kaçmak üzere bireylerin kendi

irade ve istekleri dıĢındaki göç hareketleri bu kategorisine girmektedir (Toköz, 2006: 109).

Göç çalıĢmalarındaki dikotomilerden (ikilik) biri de gönüllü veya zorunlu göç kategorileĢtirmesidir. Bu noktada evlilik, çalıĢma gibi noktalarda bireylerin aileleri tarafından zorlandığı gerçekliği göz önüne alındığında bu Ģekilde göç edenlerin hangi göç kategorisine girebileceği çokta net değildir. Baskı sonucu veya özgür irade ile göç kararı alınması karmaĢık bir süreçtir. King (2002, 92-93) özgür irade ile veya zorla göç ayrımının açık olmadığı alanlar üzerinde durmuĢtur. Göçmenlerin özgür iradesiyle büyük ölçüde ekonomik olmayan sebeplerle daha iyi bir eğitim amacıyla veya daha memnun olacakları bir çevreye ve iklim Ģartlarına göçünde, göçmenler iĢsiz kalmamak ya da çok düĢük ücretler sebebiyle bulundukları hayat Ģartları tarafından yüksek ücretli iĢ bulmak için sevk edilmektedir. Çoğunlukla kontrolleri dıĢında aĢırı fakirlik, açlık, çevre krizi, politik kaos ve etnik gerilimler sebeplerinin onları bir nevi göçe zorlandıkları söylenebilir. Bazı insanlar ise, diğer insanların kontrolü altında göç kararı vermek zorunda kalabilir. Bunlara köle göçü, mültecilerin kaçıĢı ya da aileleri tarafından yurtdıĢına getirilen çocuklar örnek verilebilir. Bu sınıflamadaki göç tipleri irade ve zorlama ayrımında bulanıklık göstermektedirler. Zorunlu göç ile ilgili tartıĢmalara bakıldığında bir politik konu olduğunu görebiliriz. Bu tartıĢmalar ulusal seviyede sınır kontrolüyle ilgili ulusal güvenlikle bağlantılandırılmaktadır. Castles (2003: 13-14), sosyologlar için toplumsal dönüĢüm sürecinde zorunlu göçün araĢtırmalarda ve analizlerde yer alması gerektiğinin üzerinde durmaktadır.

Legal veya Ġllegal Göç: KüreselleĢmenin karĢımıza çıkardığı göçün yasal veya

yasadıĢı olma niteliği, göçün kontrolüyle ilgili olan göç tartıĢmalarının içinde gerçekleĢmektedir. Birçok kiĢi yasal ve yasadıĢı kavramsallaĢtırması yerine düzensiz veya kayıt dıĢı göç kavramlarını kullanmayı tercih etmektedir (King, 2002: 93-94). Yasalar çerçevesinde amacına ulaĢamayan göç ediminin yasadıĢı yollarla gerçekleĢmesine illegal göç denilmektedir. Avrupa örneğine baktığımız zaman, 1970‘lerin ortasında iĢçi alımı yasağıyla göçmen alımına bir sınırlama getirildikten sonra sığınmacıların sayısında bir artıĢ baĢlamıĢtır. 1980‘ler ve

1990‘ların baĢına kadar bu sınırlamalar artınca, yasadıĢı olarak göç oranlarında açık bir Ģekilde artıĢ görülmektedir. Kapılar kapandıktan sonra yasal göç için herhangi bir Ģansı kalmayan mülteci ve sığınmacılarında oranında artıĢ görülmektedir. Göçün bu yeni yüzleriyle birlikte söz konusu yasallık, yasa dıĢılık ve suç olunca kategorileĢtirmekte güçleĢtirilen birçok belirsiz alan ortaya çıkmıĢtır.

Klaus (2004: 13-14) yasal ya da yasal olmayan göçün, kriminal göç bir tarafa bırakıldığında, karmaĢık ve bazen birleĢtirerek dört ana gruba ayrılabileceğini ifade etmektedir. KiĢi ilk olarak ülkeye, sezonluk iĢçi, turist (iĢ veya gezi amaçlı), sığınmacı veya mülteci olarak giriĢ yapar. Sonrasında ülkede kalma süresinin aĢması ya da çalıĢma izni olmadan çalıĢması halinde, statüsü kayıt dıĢı olur yasaldan yasadıĢına geçer. Ġkinci olarak ise yasadıĢı ya da gizli olarak sahte evraklarla sınırın aĢılmasıdır. Böylelikle ülkede yasadıĢı olarak kayıt dıĢı ya da sahte evraklarla çalıĢılır. Üçüncü durum ise, üçüncü dünya ülkelerinde seyahat acentesi gibi çalıĢan insan kaçakçılığı yapan organizasyonlardır. Dördüncü durum ise üçüncü durumla dar anlamda üst üste gelmekle birlikte ayrıĢmıĢ bir yasadıĢı alanı oluĢturmaktadır.

Geçici ya da Kalıcı Göç: Göç hareketinin geri dönüĢ ile gerçekleĢmesi halinde

geçici eğer bu hareket geri dönüĢ ile sonlanmıyorsa kalıcı göç olarak isimlendirilmektedir. Geçici göç, süreklilik ve değiĢimi içinde barındırmaktadır. Bell çalıĢmasında turist akıĢı ile kalıcı göç arasında bir bağlantı olduğunu savunmaktadır. Ona göre turizm geçici ve devirli nüfus hareketlerinden biridir. Kalıcı ve geçici harekelerde ikamet süresi ve ikametin sebebine bakılmaktadır. Geçici nitelikli ikamet en az bir gece sürüyorsa, hareketin sebebi ürün ve tüketim temelli olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Bu noktada ürün olarak, kalıcı hareket için iĢgücü göçü, iĢ gezisi, uzun mesafe, gidiĢ geliĢ ve sezonluk olmak üzere ayrılmıĢtır. Bir de günlük bir hareket ise gidiĢ geliĢ sürecini içermektedir. Kalıcı olarak hareket edilen durumlarda ev sahibi olma gibi yerleĢmeye yönelik tüketim söz konusu iken günlük ve turistik hareketlerde, aile ziyareti, gezi, alıĢveriĢ, hastaneye gidiĢ, eğitim vs. gibi tüketim sebepleri iĢlenmiĢtir (Bell, 2000: 97). Göçün kalıcı ve geçici olması birçok yönden bireyi etkilemektedir.

VatandaĢlık ve diğer hukuksal haklar konusunda bir belirsiz alan oluĢturmaktır. Özellikle psikolojik anlamda, birçok uzun süreli göçmen dönme arzusu ve kalma zorunluluğu arasında bir kopukluk yaĢamaktadır. Bu geri dönüĢ miti bir arada kalmıĢlığında ifadesidir. Vatanın artık hiçbir yerde var olmaması sebebiyle göçmen olma durumunun artık zihinsel seviyede kalıcılığı söz konusudur. Bu da ulusötesi toplulukların oluĢumu tartıĢmaları içerisinde yer almaktadır (King, 2002: 93).

Göç üzerine çalıĢmalarda göç bir süreç olarak ya da göçün köken ülke, göçmen topluluk ya da hedef ülke üzerindeki etkileri ve sonuçları çerçevesinde incelenmiĢtir. Bir süreç olarak göçün açıklanmasına yönelik yaklaĢımlar ve göçün sonuçları üzerinde analizler yapılmıĢtır.