• Sonuç bulunamadı

Evlenmenin Boşanma İle Sona Ermesi

2.2 Evlenme Kavramı

2.2.2 Evlilik Birliğini Sona Erdiren Sebepler

2.2.2.1 Evlenmenin Boşanma İle Sona Ermesi

Tarihsel gelişimi izlendiğinde, boşanmanın eski devirlerde de uygulanan oldukça eski bir kurum olduğu görülmektedir. Tarihsel süreçte farklı hukuklarda boşanma konusunda birbirine tamamen ters görüşlerle yaklaşılmış ve bazı toplumlarda boşanma eylemi tamamen reddedilmiştir.236

Boşanma, evlilik kadar eski bir kurumdur; öyle ki belli bir kültür düzeyine ulaşmış ve evliliği sosyal bir kurum olarak kabul etmiş toplumlarda boşanma hakkı, ancak yasa ve geleneklerle kısıtlanmış fakat boşanma hiçbir zaman tam olarak ortadan kaldırılmamıştır.

235 Ayan, s. 9.

Tarihi süreçte boşanmaların ne tarzda geliştiğine dair üç temel görüşün varlığından söz edilir. 237

Bunlar; özel ve serbest boşanma, boşanmanın yasak olduğu sistemler, belirli sebeplere ve usule göre mahkeme kararı ile boşanma sistemleridir.238

237 Işıktaç, s. 358.

238 Boşanmayı yasaklayan, X. yüzyıldan reformasyona kadar Avrupa’da uygulanmış olan Katolik kilisesi görüşüne göre; evlilik ruhların birleşmesi şeklinde kutsal bir bağ sayıldığından evlilik birliğinin tamamen ve kesin olarak ortadan kaldırılması mümkün değildir. ;Akıntürk/Ateş Karaman, s. 235 vd. Özel ve Serbest Boşanma görüşünde ise; eşler karşılıklı olarak anlaşarak bir eşin tek taraflı irade açıklamasıyla evlilik ilişkisine son verebileceğini savunulmuştur.Üçüncü görüş olarak getirilen; belirli sebeplere ve usule göre boşanmanın hakim tarafından gerçekleştirilmesi yaklaşımına göre ise boşanma; kanunda öngörülmüş bir sebebe dayanarak hakim kararıyla son verdirilebilecek bir kurum olarak görülmüştür. İlkel insanlar için evlilik; cinsel bir doyum aracı ve hayat boyu yanında bulunacak bir yardımcı anlamından öteye gitmediğinden boşanma olayı da, eşlerin istedikleri zaman müşterek konutu terk etmesinden ibaret bulunuyordu. Töreye aykırı davranışlar çocukların paylaşımı veya ev eşyaları sebebiyle uyuşmazlıklar çıksa da bunlar boşanmaya engel oluşturmamaktaydı.; Yaşar Şahin Anıl, Boşanma Sebebi Olarak Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması-Geçimsizlik, İstanbul, Beta Yayınları, 2008, s. 5.

İlkçağ dönemi doğal ve ilkel itaat etme tavrının sona ermesiyle orta çağa kadar uzanan, merkezi oteritelerin kurulduğu, yazılı yasaların ve devamlı yönetimlerin oluşturulduğu bir dönemi kapsamaktadır. Bu evrede; Sümer, Babil ve Assur’larda uygulanan Hammurabi kanunlarına göre eşlerin herhangi bir sebebe dayanmaksızın geçimsizlik haline özgü boşanmalarının gerçekleşebilmesi için devlet kurumunca onaylanmaları gerekmekteydi yani modern anlamda bu tip boşanmalar mahkeme hükmü ile mümkün olabilmekteydi. Buna karşılık koca; kendisine çocuk doğurmayan, eviyle ilgilenmeyen, eşini küçük düşüren, sokak sokak gezen karısını devletin herhangi bir kurumuna başvurmadan tek taraflı iradesi ile boşayabiliyordu. ; Anıl, s. 7.

Roma hukukunda boşanma, taraflar arasındaki evlilik niyetinin sona ermesi halinde, evlilik bağının ortadan kalkması olarak tanımlanmaktaydı. Bu durumda evliliğin sona ermesi bakımından, evlilik niyetinin eşlerden yalnızca birinde veya her ikisinde birden ortadan kalkması bakımından bir fark yaratılmamakta her iki durum da “divortium” olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde boşanma kanunda yazılı bir sebebe bağlı tutulmak zorunluğunda iken Roma hukukunda boşanmanın herhangi bir sebebe dayanması gerekmemektedir. Klasik hukuk dönemi boyunca boşanmanın yalnız belirli sebeplerin varlığı halinde geçerli olabileceği ve bunların dışında cezai yaptırımların uygulanacağı fikri hiçbir zaman tam olarak benimsenmemiştir. Ancak ilerleyen dönemlerde aile birliğinin korunması yönündeki çabalar, imparator Constantinus’u boşanmanın sebepsiz yere bitirilmesini bir takım maddi yaptırımlara bağlayan düzenlemeler yapmaya sevketmiştir. Bugün olduğu gibi, Roma’da da evlilik “karı-kocanın bölünmez bir yaşam ortaklığı içinde birleşmeleri” olarak görülse de “hiçbir ortaklığın sonsuza dek sürmeyeceğini” kabul eden Romalılar bakımından evlenme gibi, boşanmanın da serbestliği ilkesi her zaman hakim olmuştur. ;Gönenç, s. 114 vd.

Musevi hukuku da kocaya boşanma hakkını tanımıştır. Cermen Hukukunda evliliğin sona erdirilebilmesi için kadının zinası veya çocuk doğuramaz olması gibi belirli hallerde kocanın boşaması “kadının evden uzaklaştırılması” şeklinde olabilirdi. ; Akıntürk/Ateş Karaman, s. 235,237.

Özel ve serbest boşanma sistemi İslam hukukunda da benimsenmiştir. Medeni Kanun’un 1926 yılında kabulünden önce ülkemizde uygulanmakta olan Şeri Hukuk’ta evlenme ve boşanma oldukça kolaydır. Işıktaç; s. 360. İslam Hukukunda boşanmanın serbestliğini benimseyen bireyci görüşe göre; boşanma sadece kocaya tanınan bir haktı. “Talak” olarak ifaden bu boşanma biçimi kocaya “mahkeme dışı”, dilediği zaman tek taraflı iradesi ile karısını boşanma imkanı vermekteydi. Hukuksal sonuç doğurması için kadının rızası gerekmediği gibi kocanın herhangi bir sebep göstermesi de gerekmiyordu. İslam hukukunda çok sınırlı da olsa kadına da boşanma imkanı tanıyan sistem bu şekilde yaratılmış olmaktaydı. İslam hukukunda uygulanan bir diğer boşanma “muhala” ya da “hul” diye bilinen karı-kocanın karşılıklı rızalarıyla yapılan bir hukuksal işlemdi. Uygulamada bu tip boşanma daha çok kadınların kocalarına belli bir mal veya para vererek bu isteklerine ulaşmaları için kullanılmaktaydı. Bu boşanma biçiminde kadı’nın rolü sadece anlaşmanın sağlanıp sağlanmadığının tespitini içermekteydi. “Tefrik” diye bilinen bir diğer üçüncü boşanma usulü ise yargısal bir boşanma yolu olduğundan zaten talak ile karısından kolayca boşanma imkanı sunulmuş olan kocadan ziyade kadınların başvurduğu bir boşanma usulü olmuştur. Böylece kadına belirli sebeplerle olsa da boşanma imkanı yolu açılmıştır. 1917 tarihli Aile Hukuku Aile Kararnamesinin 130. Maddesinde düzenlemiş bulunan bu usule göre; karı-koca arasında uyuşmazlık ve kavga ortaya çıktığında taraflardan biri hakime başvurursa hakim tarafların ailelerinden birer hakem atar, aile meclisi eşlerin arasını bulmaya çalışır eğer kusur kocada ise aralarını “tefrik eder” şeklinde uygulanmaktaydı. Görüldüğü üzere Cumhuriyet öncesi İslam hukukunda koca açısından serbest boşanma görüşü benimsenirken, boşanma kadın açısından belli sebeplere ve hakimin onayına bağlanmıştır. ;Anıl, s. 7.

Ülkemizde, kaynağı İsviçre Medeni Kanunu olan, 4/10/1926’da yürürlüğe giren 743 sayılı Medeni Kanun ile evlilik ve boşanma hukuku çağdaş ve laik bir yapıya kavuşmuştur.

Cumhuriyet döneminde kadının toplum içindeki etkinliği artıkça toplumdaki rolü de önem kazanmış, tek eşlilik prensibi, her iki eşe de boşanma davası açma imkanının tanınmış olması, medeni nikah zorunluluğu, geçerli bir evlenmenin evlendirme memurunun önünde olabileceği esası, boşanmada mahkeme kararının aranması, evlenmede temsil yolunun kapanması kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için getirilen yenilikler olmuştur.239

Bugün modern hukuk sistemlerinin çok büyük bir kısmı “boşanmanın sebebe ve hakimin hükmüne dayanması” görüşünü benimsemektedir.240

4721 sayılı yasayla yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu da bu görüşü benimsemekte ve boşanma sebepleri sınırlı sayıda sayılmakta ve hakimin hükmüyle gerçekleşmektedir. Boşanmanın TMK’da belirli sebeplerle gerçekleşmesi “boşanmanın dayanacağı ilkelerin” neler olacağı hususunda bazı ilkeler getirmiştir.

Türk Medeni Kanunu sisteminde boşanma; evliliği sona erdiren sebepler arasında önemli bir yere sahip olduğundan Kanun Koyucu tarafından ayrı bir bölüm altında, Kanun’un Aile Hukuku kitabının birinci kısmının, ikinci bölümünde m. 161-183 arasında düzenlenmiştir.

Boşanmanın yasak olduğu sistemler ise inanç çerçevesinde şekillenir. Evlilik ruhların birleşmesi biçiminde kutsal bir bağlantı sayıldığından, insanlarca bu bağlantının koparılması kabul edilmemektedir. ; Işıktaç, s. 359,360. Boşanmaya yer vermeyen Katolik kilisesi tarafından X. yüzyıldan reformasyona kadar benimsenen görüşe göre ise; erkeğin gerekse kadının cinsel ilişki kurduktan sonra boşanmaları kesin olarak yasaklanmıştı. Öyle ki taraflardan birinin zina gibi çok ağır bir suç işleyerek aile sadakatine aykırı davranması halinde bile boşanma yine de mümkün olmamaktaydı. ; Anıl, s. 17.; Akıntürk/Ateş Karaman, s. 236. Nitekim Protestanlık Kilisesi Hukuku’nun evliliğe mahkeme kararıyla son verilebileceği kabul edildikten sonra Avrupa devletlerinin bir çoğunda kanunlara boşanmaya imkan veren hükümler eklenmiştir. Örneğin İtalya’da Aralık 1970 tarih ve 898 sayılı yasa ile yapılan bir yasal değişiklikle evliliğin sona erdirilebilmesi olanağı getirilmiştir.; Işıktaç, s. 360. Boşanmayı tamamen serbest bırakan sistemlerde; taraflardan sadece birinin tek taraflı iradesiyle ya da tarafların hiçbir sebep göstermeden boşanabilmeleri, en küçük zorluk ya da sonradan pişman olunabilecek ani bir kararla veya kadın-erkek eşitliğine aykırı bir şekilde sadece kocaya tanınan bir hak olarak tanınması toplumun düzenli ve güvenli olması gereğine uygun düşmezken, boşanmanın yasak olması da bireyin özgürlüklerini sınırlandırıcı ve eşleri katlanılmaz bir evliliğe mahkum eden katı bir sistem getirmektedir. Boşanmayı belli bir sebebe ve hakimin hükmüne bağlayan görüşte ise; boşanma “kanundaki belli bir sebebe dayanması” ve “hakimin hükmüyle gerçekleşmesi” halinde evliliğe son vermenin mümkün olduğu, her iki görüşe göre “ortalama” bir yerde durmaktadır. ; Akıntürk/Ateş Karaman, s. 239.

239

Ebru Ceylan, Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, İstanbul, Beta Yayınları, 2006, s. 48.

Eşler, “ömür boyu bir yastıkta birlikte yaşamak” amacı ile evlenirler. TMK 185. maddesinin son fıkrası bu amaç ve ilkeyi; “Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak

ve yardımcı olmak zorundadırlar ” şeklinde betimlemektedir. Ancak bu niyet ve arzularla

kurulsa da ölüm ve gaiplik gibi irade dışı gelişen durumlar dışında da evlilikler aile içi çatışmaların başlaması ve bu çatışmaların uzlaşmaya dönüştürülememesi durumlarında boşanma olgusunun gündeme gelmesiyle son bulabilmektedir.241

Evlilik birliği devamlı bir birliktir. “Belli bir süre” ile devam edecek bir evlilik yapma hakkı kimseye verilmediği gibi boşanma sebeplerinin varlığı, evliliğin bu özelliğini değiştirmez. İstisnai olan durum boşanmadır.242

Diğer bir deyişle “toplumun genel sağlık ve

sağlamlığı, memleketin nüfusu, milli savunması, kültür terbiyesi, hatta memleketin ekonomi ve maliyesi ile aile arasında çok sıkı bir bağ vardır. Dolayısıyla belirli süre evlenmek toplumun ahlak anlayışına da uymadığı gibi hukuken de mümkün değildir.”243

Diğer taraftan eşler, evlilik hayatından bekledikleri ve hatta düşledikleri esenlik ve mutluluğu bulamazlarsa, kurulan evlilik büyük çapta ümitsizlik, elem ve keder kaynağı olur ki bu durumda onlardan aralarında kurdukları evlilik ilişkisini devam etmelerini istemek doğru olmaz. Bu sebeple eşlere kendi iradeleriyle meydana getirdikleri evliliği yine kendi iradeleriyle sona erdirme hakkı tanınmaktadır.244

Türk doktrininde boşanma; “ Eşler henüz hayatta iken, bir eşin kanunda öngörülmüş

sebeplerden birine dayanarak açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakimin kararı ile son verilmesi.”245, “evlenme anında mevcut olması gerekmeyen bir sebeple açılan yenilik doğuran

dava sonucunda verilen ilam ile geçmişe etkili olmayarak evliliğe son verilmesi”246, “Evliliğin

yargıç kararı ile ortadan kaldırıldığı durumlardan birisi” olarak tanımlanmaktadır.247

Yukarıdaki tanıma göre varılması gereken sonuç; İslam hukukundaki gibi tek taraflı irade açıklaması ile boşanmaya karar verilemeyeceğidir. Hakim kararı, taraflardan en az

241 Şükran Şıpka, “Boşanma Çatışmaları ve Boşanmada Kusur İlkesi”, İstanbul Barosu Dergisi, Aile Hukuku Özel Sayısı, İstanbul, 2007, www.ailehukuku.org, (son erişim 31.03.2014)

242 Öztan, 2000, s.95. 243 Velidedeoğlu, s.45. 244 Akıntürk/Ateş Karaman, s.237. 245 Akıntürk/Ateş Karaman, s. 235-236. 246

Hüseyin Hatemi/Rona Serozan, Aile Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1993, s. 209.

247 Aydın Zevkliler/M. Beşir Acabey/K.Emre Gökyayla, Medeni Hukuk-Giriş Başlangıç Hükümleri-Kişiler Hukuku - Aile Hukuku, 6. bası, Ankara, Seçkin Yayınları, 2000, s. 877.

birinin boşanma davası açmış olması ve davanın kanunda yazılı sebeplere dayandırılması aranmaktadır.248

Boşanma hakkı, dava yolu ile kullanılması gereken, bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu bozucu yenilik doğuran hak; aynı zamanda “kişilik işlemi hakkı” dır.249