• Sonuç bulunamadı

2. SÖYLEM ETİĞİ KURAMI

2.3. Etik İlkelerin Olanaklılığının Koşulu Olarak Pratik Söylem

2.3.1. Etiğin Evrensel Pragmatik Olanaklılığı

Konuşma ve eyleme yeteneğine sahip kişiler olarak söyleme katılabilen herkesin pratik-ahlaki sorular açısından ortaya konulan eleştirilebilir geçerli iddiaları denetleyebilme ve her birinin ilgi ve gereksinimi açısından ortak bir genelleştirilmiş norma ulaşma anlamında rızayı sağlama, yürütülen bir argümantasyonun temel amacı olarak ortaya çıkar. Bu açıdan, Habermas’a göre, argümantasyonlarda en iyi argümanın biricik zorunluluğu temelinde ortak doğruluk arayışına bütün tarafların

204 A.g.e., s. 113.

109 bağımsız ve eşit biçimde katıldığı bir katılımcılar pragmatiği varsayılmalıdır.

Söylem-etiksel ilke, bu evrensel-pragmatik olguya dayanmaktadır. Buna göre, pratik bir söylemin katılımcısı olarak bütün tarafların onayını alabilen söz konusu normların geçerli olduğu kabul edilmelidir. Bu anlamda, pratik söylem, argümantasyona dahil olan herkesin yerine getirmek durumunda olduğu söz konusu ideal kabuller sayesinde, ahlaki bakış açısını açık kılan bir yöntemi ortaya koyabilir.205 Tarafsız ahlaki bir bakış açısının olanaklılığı açısından pratik söylem, aynı zamanda kaçınılmaz olarak varsayılan argümantasyon koşulları nedeniyle bütün katılımcıları ideal rol üstlenimine yönelten bir uzlaşı süreci olarak ortaya çıkar.206 Bu uzlaşı süreci, varsayılan geçerlilik ölçütleri temelinde kategorik olarak geçerli olabilecek normların olanaklılığını gösterebilmelidir.

İletişimsel eylemin uzlaşımsallığı ve varsayılan geçerlilik koşulları (ifadelerin ya da önermelerin anlaşırlılığı, hakikati, doğruluğu ve katılımcının samimiyeti) çerçevesinde yürütülen ideal bir konuşma ya da diyalogla ulaşılan normatif ilkeler etiğin evrensel pragmatik olanaklılığını ortaya koyar.207 Bu temelde, eleştirilebilir normatif geçerli iddialara yönelik çözüm söylemsel olarak olanaklı olduğundan,

205 J. Habermas, Erläuterung zur Diskursethik, s. 61.

206 Habermas’a göre, Mead’in, ideal rol-üstlenimiyle ortaya koyduğu, herkes tarafından tek tek özel biçimde değil, aksine kamusal bir söylemin katılımcısı olarak ortaklaşa uygulanabilmelidir. Mead’in

‘evrensel söylem’ olarak adlandırdığı şeyin düşünümsel niteliği, tarafların dahil olduğu böylesi bir uzlaşma sürecine, yani zorlamasız rızanın amacına uygun gerekçeler aracılığıyla ulaşılabileceği kabulünde belirlenir. Böylesi bir nitelik, yalnızca iletişimsel eylemin bütün potansiyel taraflarını kuşatan bir ağ olarak değil, aynı zamanda iletişimsel eylemin düşünümsel biçimi olarak bir argümantasyon sürecini ifade eder. Böylece, Meadci yapı, salt bir izdüşümü özelliğini yitirecektir. Bu nedenle, yürütülen her gerçek argümantasyonda, katılımcıların kendisi böyle bir izdüşümü yerine getirmekten kendini alamaz. Dolayısıyla argümantasyon süreci olarak pratik söylem, varsayılan biçimsel argümantasyon koşulları sayesinde, aynı zamanda bütün katılımcıları ideal rol-üstlenimine teşvik eden bir uzlaşı-süreci olarak kavranabilir. A.g.e., s. 154-155.

207 Habermas’a göre, argümantasyonun varsayılan ideal koşullarından evrensel bir ahlakın içeriğini türeten söylem etiği, ahlakın ortak bir kökenini de gerekçelendirebilir. Söylemler, toplumsallaşan bireylerin yaralanabilirliliklerine neden olunan dilsel etkileşim ortamında, uzlaşı yönelimli eylemde düşünümsellik biçimi olarak yerleşmiş bulunduğundan, bu zararların ahlaki ödünlemesi için merkezi bakış açılarını da ortaya koyabilir. Pragmatik nitelikleri dolayısıyla söylemler, her bir bireyin ilgisi çerçevesinde, her birini bütünün işleyişiyle bağlayan sosyal bağı parçalamayacak türden bir istem oluşumunu olanaklı kılarlar. Herkes, pratik söyleme, katılımcı olarak bizzat yerleşir ve nesnel genel bir bağlantı içine girer. A.g.e., s. 71-72.

110 monologsal bir düşünme biçiminde ortaya konulamaz. Dolayısıyla, ilkelere yönelik uygulanacak genelleştirilebilirlik denetimi olarak çelişkisizlik değil, daha çok iletişimsel olarak amaçlanan bir uzlaşımın ölçeği yapılandırılır. Bu anlamda, Benhabib’in deyişiyle “…evrensel pragmatik, söz ve etkileşimin olabilirliliğinin koşullarını aşkınsal anlamda çözümler. Evrensel pragmatik, söz ve iletişimin bilhassa insani tarzlarının olabilirliliğinin derin yapısını çözümler.”208 Bu temelde, etiğin evrensel pragmatik kabulü, her bireyi uzlaşıya varma yeteneğine sahip bir varlık olarak görür. Olgu-karşıtı bir kabul olarak ortaya konulan böylesi bir soyutlama, kişinin insani özünü tanımlarken, mevcut doğal ve toplumsal özellikleri göz ardı eden evrenselci bir ahlaki bakış açısı ortaya koyacaktır. Dolayısıyla, evrensel pragmatik kabul, yalnızca belirli özelliklere, evrensel bir bakış açısına ve soyutlama yeteneğine sahip kişilerce kabul edilebilecek kurallar sistemini biçimlendirir.

Diğer yandan, söylem-etiksel temellendirme olarak etiğin evrensel pragmatik olanaklılığı, aynı zamanda dilsel telos olarak söylemin evrenselliğinden, yani söylem kurallarından kaynaklı bir ahlak ilkesinin oluşturulmasıdır. Buna göre, her geçerli norm (E), söyleme katılan her bir kişinin ilgisinin karşılanması bakımından, tartışmalı normun genel olarak uygulanması açısından ortaya çıkan sonuç ve yan etkilerin herkes tarafından zorlamasız biçimde kabul edilebilmesi koşulunu yerine getirmelidir. Varsayılan geçerlilik kuralları ve uzlaşılan evrensel bir ilke temelinde yürütülen argümantasyonda, diğer deyişle kurumsallaştırılan ideal bir konuşma temelinde etiğin evrensel-pragmatik olanaklılığı söz konusu olur.

208 S. Benhabib, Eleştiri, Norm ve Ütopya, s. 368.

111 Habermas’a göre, tarafsız bir ahlaki bakış açısını ve pratik bir söylemi ortaya koyan, hem argümantasyon hem de ahlak kuralı olan evrenselleştirme ilkesinin (E) kabul edilmesiyle şu adımlar yerine getirilmiş olur:

1. Argümantasyon kuralı olarak kullanılan bir genelleştirme ilkesinin bilgisi;

2. Genel olarak argümantasyonun zorunlu ve normatif içerikli pragmatik koşullarının özdeşleşmesi;

3. Bu normatif içeriğin belirtik biçimde gösterilmesi, örneğin söylem kuralları biçiminde; ve

4. Normların gerekçelendirilmesi idesiyle bağlantıda (3) ve (1) arasında bir içeriksel anlam ilişkisi oluştuğu tanıtı.209

O halde bir ahlak ilkesinin uygulaması, diğer deyişle içeriksel normların kuruluş olanaklılığı, her bir argümantasyonun ‘E’ye göre yerine getirilmesine bağlıdır.

Dolayısıyla etiğin evrensel pragmatik olanaklılığı, argümantasyon kuralı olarak bu ahlak ilkesi (E) çerçevesinde yürütülen bir temellendirmede ortaya konulur. Bu anlamda, argümantasyon kuralı olarak geçerli ve pratik söylem mantığına ait olan genelleştirmenin tek ahlak ilkesi, ‘E’de ortaya konulan ilkedir.210 Evrenselleştirme ilkesi “…‘E’nin kuruluşunda, pragmatik koşulların özdeşleştirilmesi söz konusudur;

bu koşullar olmaksızın argümantasyon-oyunu işlemez. Argümantasyon praksisine katılan herkes, bu normatif içerikli koşullara yanaşmalıdır –onların yerine hiçbir

209 J. Habermas, Moralbewuβtsein und kommunikatives Handeln, s. 106.

210 Brumlik’e göre, bir söylem etiği, önermelerinin doğruluk ölçütü olarak her argümantasyon için de facto talep edilen, daha doğrusu zorunlu olarak talep edilen ve böylelikle bilimsel olarak yeniden yapılandırılabilir kestirimleri gösteriyorsa, evrensel-pragmatiktir. Aşkınsal-pragmatikten farklı olarak evrensel-pragmatik, bu kestirimin gösterilmesiyle iddiasının yeterli bir temelini sağladığını değil, sadece hiçbir eyleyenin mahrum olmadığı eylem koordinasyonunun de facto etkili olan mekanizmasını ortaya koyduğunu iddia eder. Aşkınsal-pragmatik söylem etik, sıkı düşünümselliğiyle birlikte her bir söylemin ve ona içkin olan etiğin, genel ve gerekli olan geçerlilik koşullarıyla anlam-eleştirel biçimde hareket ederken, evrensel-pragmatik söylem etik, biçimsel argümantasyon kuralının nitelendirilmesiyle tutarlı biçimde işler. M. Brumlik, “Über die Ansprüche Ungeborener und Unmündiger. Wie advokatorisch ist die diskursive Ethik?”, Moralität und Sittlichkeit (Wolfgang Khulman), s. 268.

112 alternatif yoktur.”211 Çünkü katılımcılar normatif geçerli ilkelere ulaşmak istiyorlarsa, argümantasyon pratiğini olanaklı kılan böylesi aşkınsal, yani olgu-karşıtı koşulları varsaymak durumundadır.

Diğer yandan, pratik söyleme ilişkin bir ahlak ilkesi ve argümantasyon kuralı olarak işleyen evrenselleştirme ilkesi (E), ahlaki ilkelerin nihai bir temellendirilmesini ortaya koyamaz. Bu anlamda, nihai bir temellendirme ortaya koymaya çalışan söylem-etiksel ilkeden (S) ayrılmaktadır. Buna karşılık, söyleme katılan bütün tarafların ilgisini karşılayabilme anlamında rızayı amaçlayan evrenselleştirme ilkesi (E), evrensel-pragmatik bir temellendirme olanaklılığını ortaya koymaktadır. Bu durumda, evrenselleştirme ilkesi (E) temelinde bir uzlaşı olanaklı kılınmalıysa, bu yalnızca gerekli bir koşulu göstermez, aynı zamanda yeterli koşulu da ifade etmelidir. Çünkü evrenselleştirme ilkesine (E) yönelik, genel bir uygulama hükmü söz konusudur. Eğer normların genel olarak yerine getirilmesi amaçlanmazsa, ‘E’ye başvurulamaz. Dolayısıyla evrenselleştirme ilkesi (E) yeterli olmasaydı, ilgili hiçbir geçerli kural verilemezdi. Eğer bu ilke yeterliyse, o zaman evrensel geçerli normları da gösterebilmelidir.