• Sonuç bulunamadı

İmparatorluğun yeni iktidar biçimi, daha önce de belirtildiği gibi, devletin yönetim mekanizmasında kendisini gösteriyordu. Kumlan örgüt, başında imparatorun bulunduğu ve sırasıyla birbirine tabi durumda kademe kademe yükselen memurlardan oluşan, tabana doğru genişleyen bir piramit biçimindeydi.

Bu dönemin en önemli yeniliği, imparatorluğun biri doğu, diğeri batı olmak üzere iki bölüme ayrılmış olmasıdır. Bu ayrım fiilen Diocletianus tarafından yapılmıştı.

İmparatorluk, hukuki birliği korunmakla birlikte, savunma ve yönetim kaygılarıyla ikiye ayrıldı. Diocletianus, kendi atadığı ve kuramsal (teorik) olarak hukuken kendisine eşit kıldığı çalışma ve iktidar arkadaşını batıda bırakarak kendisi doğuya gitti. Böylece imparator sayısı ikiye çıkarılmış oldu.

M.S. 306-337 yılları arasında imparator olan Constantinus, imparatorluk yönelimini yeniden tek elde topladı. Ancak, yönetimin merkezini Roma'dan doğuya kaydırdı.

M.S. 330 yılında yeniden inşa ettirdiği eski ’Byzantium’ şehrini ’Constantinopolis’ adıyla imparatorluğun ikinci merkezi haline getirdi. İmparatorluk bu merkeziyetçi çabalara rağmen kesin olarak bölünmekten kurtulamadı. M.S. 395 yılında imparator I. Teodosius, ölümünden önce imparatorluğu, biri doğuda, öteki batıda egemen olmak üzeri iki oğlu arasında bölüştürmek zorunda kaldı. Bu tarihten başlayarak her iki bölümün ayrı imparatoru, ordusu ve bağımsız yönetimi vardı. Batı Roma İmparatorluğu'nun merkezi Roma olarak kaldı. Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi ise, o zamanki adıyla Constantinopolis, bugünkü İstanbul oldu. Her iki imparatorluğun ayrı merkezleri, ayrı yönetimleri olduğu halde, mânen imparatorluğun tek olduğu kabul ediliyordu. İki imparatorluğun hukukları ortaktı. Nitekim, bunlardan birinin imparatoru öldüğünde, yenisi seçilene kadar öteki imparatorluğun başındaki imparator, kuramsal olarak, iki imparatorlukta da egemen sayılıyordu. Bununla birlikte, bu iki imparatorluğun kaderleri farklı oldu. Y abancı kav imlerin baskısına daha çok uğrayan Batı Roma İmparatorluğu daha çabuk yıkıldı. Batıda, zamanla askerî yönetim ve ülkenin savunması Germen ırkından gelen kavimlere geçti. Yabancılar iç yönetime de karışmaya başladılar. M.S. 476 yılında Roma tahtını da ele geçiren yabancı kavimler, böylece Batı Roma İmparatorluğu'na siyasal bakımdan son vermiş oldular. Doğu Roma İmparatorluğu ise, daha bin yıl kadar varlığını sürdürdü. M.S. 527 yılında başa geçen Iustinianus, eskiden Batı Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan toprakların büyük bir bölümünü ele geçirerek eski büyük Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırma çabasına girişti. Ancak, bu durum uzun

24 sürmedi. Batı, kısa bir süre sonra yeniden istilâcıların eline geçti. Doğu Roma İmparatorluğu da, M.S. 1453 yılında, İstanbul'un, o zamanki adıyla Constantinopolis'in Türkler tarafından alınmasıyla son buldu.

Roma hukukçuları, Dominatus Dönemi'nin sonu olarak Iustinianus- un ölüm yılı olan M.S. 565'i kabul ederler. Gerçi, Batı Roma İmparatorluğu bundan aşağı yukarı yüz yıl önce sona ermişti. Doğu Roma İmparatorluğu ise Iustinianus'un ölümünden sonra daha bin yıla yakın bir süre varlığını sürdürmüştü. Ancak Iustinianus, Batı Roma İmparatorluğu'nun topraklarını kısa bir süre için de olsa ele geçirerek bu topraklarda imparatorluğun egemenliğini yeniden kurdu ve Roma uygarlığını canlandırdı. Iustinianus'un eski Roma kültür ve uygarlığını her alanda siyasal bir egemenlik altında canlandırma düşüncesi onun ölümünden sonra bir yana bırakıldı ve Doğu Roma İmparatorluğu, doğu ülkelerinin etkisi altında çeşitli unsurları içinde toplayan yeni bir kültür ve uygarlığın temsilcisi oldu. Bu nedenle, Doğu Roma İmparatorluğu adı da, yerini 'Bizans İmparatorluğumla bırakarak silindi.

Bu anlamda, Instinianus'un ölüm tarihi olan M.S. 565 yılını, Roma İmparatorluğu'nun siyasal egemenliğinin sonu olarak kabul etmek gerçeklere daha uygun düşer.

Roma İmparatorluğu, manevî nüfuzunu siyasal egemenliğinin sona ermesinden sonra da üç alanda sürdürmüştür. 1. Siyaset, 2. Din, 3. Hukuk. Roma İmparatorluğu'nun manevî nüfuzu siyaset alanında, 19.yüzyıla kadar 'imparatorluk' düşüncesi ile birlikte sürdü.

Bugün artık eski Roma İmparatorluğu topraklarını bir araya toplayacak bir büyük Avrupa İmparatorluğu düşüncesi söz konusu olamaz. Ancak, yüzyıllarca Roma İmparatorluğu egemenliği altında kalmanın bu topraklardaki uluslarda yerleştiği ortak kültürün, bugün bu ulusları birbirine bağlayan Avrupa kültürünün temelini oluşturduğu söylenebilir. Roma İmparatorluğu'nun, din alanındaki manevî nüfuzu daha uzun süreli olmuştur. Tarihin garip bir tecellisi olarak ilk Hristiyanların en çok işkenceye uğradıkları Roma, bugün Hristiyanlık dünyasının merkezidir ve papalığın manevî baskısı dünya siyasetini hâlâ az çok etkilemektedir. Roma İmparatorluğu'nun hukuk alanındaki etkisi ise, yukarıda açıkladığımız gibi, 19. yüzyılda başlayan kodifıkasyon hareketlerine kadar Avrupa ülkelerinin hukuk sistemlerinde kendini duyurmakla kalmamıştır. Roma hukuku, bu yüzyılda yapılmaya başlanan medenî kanunlarda maddeleşen kuralları aracılığıyla hâlâ varlığını sürdürmektedir.

25

III

- ROMA HUKUKU’NUN TARİHÎ DÖNEMLERİ

Roma'da hukuk, Roma şehrinin M.Ö. 753 yılında kurulmasından, M.S. 6. yüzyılda Iustinianus zamanındaki kanunlaştırma hareketlerine kadar uzun bir gelişme geçirmiştir. Bu nedenle, bin yılı aşkın bir süre Roma devletinde geçerli olan hukuk için kullanılan 'Roma Hukuku' deyimi, gerçekte bu uzun gelişim süreci içinde oluşan, kaynakları ve nitelikleri farklı çeşitli hukuk sistemlerini kapsamaktadır. Gerçi, on iki yüzyılı aşkın bir süre içinde Roma Hukuku birdenbire, devrimler yaratan değişikliklerle değil, organik ve sürekli olarak gelişmiştir. Ancak, Roma hukukunun yapısını incelerken bazı dönemler saptamak gerekir.

Çünkü, hukuk da, edebiyat, sanat, dil gibi bir toplum ürünü olduğundan, değişik toplumlarda ve aynı toplumda farklı dönemlerde değişen gereksinme ve anlayışlara göre başka biçimlerde belirir. Bu nedenle, gelişmesi bin yıldan fazla sürmüş olan Roma hukukunun da Roma şehrinin kuruluşundan Iustinianus'un ölümüne kadar geçen süre içinde birbirine benzemeyen biçimler göstermesi, Roma uygarlığının, siyasal, toplumsal, töresel ve dinsel öğelerine uygun olarak değişmiş, gelişmiş olmasının sonucudur. Nitekim, örneğin Cumhuriyet ve Principatus dönemlerinin hukuku, Iustinianus zamanının hukukundan büyük ölçüde farklıdır.

Bugün, 'Roma hukuku'ndan ve bu hukukun çağdaş hukuklar üstündeki etkilerinden söz edildiğinde kastedilen Roma Hukuku, Iustinianus'un Derlemesi'nde (kodifıkasyonunda) toplanmış olan hukuktur. Çünkü, Roma hukuku Iustinianus'un Derlemesi'ndeki muhtevası (içeriği) ile modem çağların hukuklarının gelişimini etkilemiştir. Oysa, bu derlemede yer alan hukuk kuralları, değişik zamanlardaki siyasal, toplumsal ve kültürel olayların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bundan ötürü, bu kuralların anlaşılabilmesi, bunları belirleyen uzun gelişim sürecinin incelenmesini gerektirir. Başka bir deyişle, Roma hukukunu, bütün hukukî kurum ve kuralları ile birlikte bir bütün olarak anlayabilmek ve değerlendirebilmek, gelişmesini sağlayan yaratıcı güçlerin dönemlere göre saptanarak incelenmesini zorunlu kılar. Öteden beri Roma Hukuku, bazı dönemlere ayrılarak incelene gelmiştir. Ancak, bu hukukun, muhtevasındaki büyük değişikliklere rağmen, düzgün, sürekli ve kesintisiz bir gelişme aöstermiş olması dolayısıyla, dönemlerin saptanmasında Roma hukukçuları görüş birliğine varamamışlardır. Varoldukları sürece bütünlüklerini yitirmemiş olan hukukî kurumları dönemlere ayırmanın göreceliği, saptanan dönemlerin inceleme açılarına göre farklı olmasına yol açmıştır.

Bazı hukukçular Roma hukukunu dönemlere ayırırken. Roma siyasal tarihinin dönemlerini esas almaktadır. Roma siyasal tarihinin dönemlerinin, siyasal rejimlerin olduğu kadar kamu hukuku kurumlarıılın incelenmesinde de önem taşıdığı açıktır. Ancak, özel hukuk alanında dunım değişir. Devlet örgütündeki değişiklikler, özel hukuk sistemlerini hemen ve doğrudan doğruya etkilemez. Kaçınılmaz, dolaylı etkileri ise uzun sürede olur. Özel hukuk sistemlerindeki değişiklikler siyasal rejimlerdeki değişikliklerle zaman bakımından başa baş gitmez. Genellikle özel hukuk sistemleri, siyasal rejimi, o rejimin yarattığı yeni ortamın benimsenmesi için gereken süre kadar geriden izler. Bu fikirlerin Roma hukuku incele-melerinde de doğrulanması, Roma hukuku dönemlerinin Roma siyasal tarihinin dönemlerinden farklı olarak saptanması sonucunu doğurmuştur. Hukukçular, Roma hukukunu

26 tarihî bakımdan çok farklı biçimlerde dönemlere ayırmaktadırlar.

Burada, oldukça çok taraftar toplayan beşli bir sınıflandırma esas alınmıştır:

Outline

Benzer Belgeler