• Sonuç bulunamadı

Şüpheli durumun sona erdiği safha (aşama)

III - HUKUKÎ MUAMELE (HUKUKÎ İŞLEM)

V - HUKUKÎ İŞLEMLERİN İSTİSNAİ UNSURLARI (ÖĞELERİ): ŞART (CONDITO) VE VADE (DIES)

B) Şüpheli durumun sona erdiği safha (aşama)

Şüpheli dummun iki şekilde sona erebileceğini belirtmiştik:

a) Şartın gerçekleşmesi (conditio existit)

Şartın gerçekleşmesi iki şart türünde değişik sonuçlar doğurur.

Taliki şart'ta, şart'ın gerçekleşmesi ile şarta bağlı olan hukukî işlem hüküm ve sonuç doğurur. Yukarıdaki örneklerde, gemi iki ay içinde Afrika'dan dönerse iki ton buğdayın teslimini istemek hakkı doğar. B iki yıl içinde evlenirse, babası A'dan evi kendisine vermesini talep etme (isteme) hakkına sahip olur. Ancak, taliki şart'ta şartın gerçekleşmesi durumunda çok önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Uzun tartışmalara yol açan bu sorun,

157 taliki şart gerçekleşecek olursa, bu şarta bağlanan hukukî işlemin hangi andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı sorunudur. Şart gerçekleşirse, hukukî işlemin, yapıldığı andan itibaren mi, yoksa şartın gerçekleştiği andan itibaren mi hüküm ve sonuç doğuracağı sorunu, büyük önem taşır. Çünkü, özellikle bazı hukukî işlemlerin sonuçları, bu iki şıktan birinin ya da ötekinin kabulüne göre büyük farklılıklar gösterir. Bu sorun, kısaca, 'şart'm geriye geçerli (makabline şamil) olması' diye adlandırılır.

Roma hukukunda şartın geriye geçerliği sorununun Klâsik Hukuk Dönemi'nde söz konusu edilmesi olanak dışıydı. Çünkü, yukarıda açıklandığı gibi, bu dönemde şartlı hukukî işlemlerde, şarta bağlı hak sahibi olan kişilerin belirsizlik aşamasında henüz korunacak bir haklarının varlığı kabul edilmiyordu. Bu nedenle de, Klâsik Dönem hukukçuları, şartın gerçekleşmesi durumunda, hukukî işlemin ancak bu andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı görüşündeydiler. Ancak Klâsik-sonrası Dö- nem'de, şartlı hukukî işlemlerde, şarta bağlı hak sahiplerinin belirsizlik aşamasında beklenen haklarının varlığı kabul edildikten sonra, şartın geriye geçerliği sorunu ortaya çıktı. Ama bu sorununun Klâsik-sonrası Dö- nem'de kesin bir çözüme bağlanamadığı kaynaklardan anlaşılmaktadır. Nitekim, Roma hukukçularının eserlerinde de bu konuda tereddütlere rastlanmaktadır. Ancak, gerçekleşen taliki şartların geriye geçerli sayılınası, başka bir deyişle, şartlı hukukî işlemin, şartın gerçekleşmesi durumunda, yapıldığı andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracağının kabul edilmesi bazı ağır sonuçlar ortaya çıkaracaktır; bunun, böyle bir çözümün genel kural olarak benimsenmesini önlediği söylenebilir. Çünkü, örneğin, A'nın, oğlu B'ye, "iki yıl içinde evlenirsen sana deniz kıyısındaki evimi vereceğim" dediğini ve B'nin de bunu kabul ettiğini düşünelim. B'nin iki yıl içinde evlenmesi, yani şartın gerçekleşmesi durumunda, şartın geriye geçerliği kuralı benimsenirse, B'nin eve, anlaşmanın yapıldığı andan itibaren sahip olması gerekecektir. B, iki yılın bitiminden bir gün önce evlenirse, bu durumda, iki yıldan beri evin sahibi sayılacaktır. Bu ise A'mn gerçek isteğine uymadığı gibi, A için istemediği hukukî sonuçlar doğuracaktır. Nitekim, çağdaş hukuklarda genellikle, taraflar aksini kararlaştır- mamışlarsa, taliki şarta bağlı hukukî işlemlerin şart gerçekleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği kuralı benimsenmiştir.

İnfisahı şart'ta ise, şartın gerçekleşmesi durumunda, yapılan hukukî işlemin sonuçları sona erer. Înfısahî şart'ta da şartın geriye geçerliği sorunu ortaya çıkar. Roma hukukunda, infısahî şartın bilinmediğini ve bir hukukî işlemin hükümlerinin, belli bir olayın gerçekleşmesi durumunda sona ermesi sağlanmak istendiğinde talikî şarta bağlı bir fesih anlaşmasının yapıldığını yukarıda açıklamıştık. Bu nedenle talikî şarta bağlı fesih anlaşmasının eklendiği hukukî işlemlerin, bu şart gerçekleşecek olursa, yapıldıkları andan itibaren geçersiz sayılacakları söylenebilir. Örneğin, A ile B arasında yapılan alım-satım sözleşmesine, satıcı A'mn evine, bir ay içinde B'nin verdiğinden daha yüksek bir fiyat teklif edilirse. A'mn bu sözleşmeyi bozabileceğini öngören bir anlaşma eklenmişse, bu şartın gerçekleşmesi durumunda alım-satım sözleşmesinin yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılınası gerekir. Ancak, A ile B arasında, A'mn bir ücret karşılığında B'nin dükkânında hizmet görmesi kararlaştırılmış ve bu hizmet sözleşmesine, A'mn askere gitme durumunda sözleşmenin sona ereceği yolunda bir anlaşma eklenmişse, farklı bir durum ortaya çıkar.

A'mn askere alınması, yani şartın gerçekleşmesi durumunda, hizmet sözleşmesinin niteliği gereğiyapıldığı andan itibaren geçersiz sayılınası söz konusu olamaz. Bu durumda, doğal olarak sözleşme, şartın gerçekleştiği andan itibaren sona erer. Bir başka deyişle, şartın geriye

158 geçerliğinden söz edilemez.

Çağdaş hukuklarda ise, infisahî şarta ilişkin olarak, şartın geriye geçerli olmayacağı, gerçekleştiği andan itibaren şartlı hukukî işlemi sona

erdireceği kuralı kabul edilmiştir. Tarafların aksini kararlaştırdıkları durumlarda bu kuralın geçerli olmayacağı kuşkusuzdur.

b) Şartın gerçekleşmemesi ya da gerçekleşmeyeceğinin kesinleşmesi (conditio deficit)

Taliki şart’m gerçekleşmemesi ya da gerçekleşmeyeceğinin kesin olarak ortaya çıkması durumunda, şarta bağlı olan hukukî işlemin geçerli olmayacağı, hüküm ve sonuç doğurma olanağı kalmadığı anlaşılır. İnfisahî şart'm gerçekleşmemesi ya da gerçekleşmeyeceğinin kesinleşmesi durumunda ise, yapılmış ve sonuçlarını doğurmakta olan hukukî işlemin bu sonuçlarını sürdüreceği anlaşılır.

2. Vade (ecel) (dies)

1.

Vade'nin tanımı ve çeşitleri

Vade ya da ecel (dies), hukukî işlemlerin hüküm ve sonuçlarının bağlandığı, gerçekleşmesi kesin, geleceğe ait olaylardır. Bu olaylar genellikle belirli bir tarihin, bir günün gelmesin ilişkindir. Bununla birlikte, başka olaylar da 'vade' olarak saptanabilir.

Örneğin, "Gelecek yılın Ocak ayından başlayarak iki yıl süre ile sana her ay yüz milyon lira vereceğim" şeklinde bir bağış vaadinde, saptanan vade, belli bir tarihtir. Oysa, "Babanın ölümünden itibaren sana iki yıl süre ile her ay yüz milyon lira vereceğim" şeklindeki vadede, saptanan vade, belli bir olaydır.

Vade de tıpkı şart gibi iki türlü olabilir:

1.

Hukukî işlemin hüküm ve sonuç doğurmaya başlamasının bağlandığı vadeye 'başlama vadesi’ denir. 'Başlama vadesi'ne bağlı olarak yapılan bir hukukî işlem, saptanan vadenin geldiği andan itibaren hukukî sonuç doğurmaya başlar. 'Başlama vadesi' yerine, 'geciktirici (talikî) vade' dendiğine de rastlanır. Çünkü, burada da, tıpkı 'geciktirici (talikî) şart'ta olduğu gibi, hukukî işlemin sonuçları geciktirilmekte, ya da ertelenmektedir.

Romalılar, 'başlama vadesi'ne ’dies a quo' diyorlardı.

Yukarıdaki örneklerde söz konusu edilen vadeler, 'başlama vadesi' türündendir.

2.

Hukukî işlemin hüküm ve sonuçlarının son bulmasının bağlandığı vadeye, 'bitme vadesi', ya da, doğurduğu hukukî sonuç dolayısıyla 'bozucu (infısahî) şart'a benzetilerek, 'bozucu (infısahî) vade' denir. Romalılar bu vadeye 'dies ad quem' diyorlardı.

Örneğin, gelecek yılın Nisan ayma kadar bir dükkânın kiralanmasına ilişkin bir sözleşmede, 'gelecek yılın Nisan ayı', 'bitme vadesi'dir.

Romalılar, 'bozucu (infısahî) şart'ı bilmedikleri gibi, 'bozucu (infısahî) vade'yi de bilmiyorlardı. Bu nedenle, tıpkı 'bozucu (infısahî) sarfta olduğu gibi, 'bozucu (infısahî) vade'nin sağlayacağı hukukî sonuçlar da, yapılan hukukî işleme, 'geciktirici (talikî) vade'ye bağlanmış bir fesih (bozma) anlaşması eklenerek sağlanıyordu.

159

2.

Vade'li olarak yapılabilen hukukî işlemler

Gene ’şart'ta olduğu gibi, Roma ius civile'sinin şekle bağlı işlemlerinin vadeli yapılması olanağı yoktu. Aile hukukuna ilişkin hukukî işlemlerin de vade'ye bağlanabileceği kabul edilmiyordu. Çağdaş hukuklarda da, nitelikleri gereği vadeli yapılamayan hukukî işlemler olmakla birlikte, bunların sayıları azdır.

3.

Vade'nin mahiyeti (niteliği) ve hukukî sonuçları

Yukarıda 'vade'nin, hukukî işlemlerin sonuçlarının bağlandığı gelecekteki olaylar olarak tanımlanabileceğini belirtmiştik. Bu tanımdan anlaşıldığı gibi, vade olarak saptanan olay, tıpkı 'sarfta olduğu gibi, geleceğe ilişkin bir olaydır. Ancak, gerçekleşeceği kesindir. Bu kesinlik, 'vade'yi, 'şart'tan ayıran en önemli özelliktir. Oysa, yukarıda belirttiğimiz gibi, 'şart' olarak saptanan olayın, gerçekleşmesi objektif olarak şüpheli bir olay olması zorunludur.

Bununla birlikte, vade'nin gerçekleşeceğinin kesin olmasına rağmen, ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyebilir. Başka bir deyişle, vade'nin, belli bir tarih, belli bir gün olarak saptanması zorunluluğu yoktur. Örneğin, "ilk güneş tutulmasında" diye bir vade saptanabilir.

Çünkü, gü neşin ne zaman tutulacağı bilinemez, ama bir gün mutlaka tutulacağına kuşku yoktur.

Öte yandan, bazı anlatım biçimleri 'şart'la, ’vade'nin birbirine karıştırılmasına yol açabilir. Örneğin. "A ölürse", dilbilgisi bakımından, şartlı bir cümle parçasıdır. Ama, burada sözkonusu olan olay, gerçekleşmesi kesin bir olay olduğundan 'şart' değil, 'vade'dir (Gerçekte, "A ölürse"nin anlamı. "A öldüğü zaman"dır). Bu nedenle, bir hukukî işlemin sonuçlarının bağlandığı geleceğe ilişkin olayın, 'şart'mı, yoksa 'vade'mi olduğunu saptamak için kullanılacak tek kesin ölçü, olayın gerçekleşmesinin kesin olup olmadığıdır.

Hukukî işlemlerin sonuçlarının bağlandı geleceğe ilişkin olayların gerçekleşmeleri açısından dört olasılık (ihtimal) düşünülebilir:

1.

Gerçekleşeceği kesin ve ne zaman gerçekleşeceği belli olan olaylar (dies certus an, certus quando), hukukî bakımdan 'vade'dir. Örneğin, “2020 yılının 14 Temmuzu" gibi.

2.

Gerçekleşeceği kesin, ancak ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan olaylar (dies certus an, incertus quando) da hukukî bakımdan 'vade'dir. Örneğin, A'nm ölümü, "A ölürse"

biçiminde bir şartlı cümle parçası biçiminde dile getirilirse bile, kesindir. Gerçekleşeceğinden kuşku duyulamaz.

3.

Gerçekleşecekleri kesin olmayan, ancak gerçekleşirlerse, ne zaman gerçekleşecekleri belli olan olaylar (dies incertus an, certus quando) hukukî bakımdan bir 'şart' ifade ederler. Örneğin, "B, 44 yaşını doldurduğu zaman" dediğimizde, B'nin 44 yaşını doldurup doldurmayacağı şüphelidir. Çünkü daha önce de ölebilir. Ama ölmezse, 44 yaşını ne zaman dolduracağı bellidir.

4.

Gerçekleşecekleri ve gerçekleşirlerse ne zaman gerçekleşecekleri belli olmayan olaylar (dies incertus an, incertus quando), hukuki bakımdan gene 'şart' ifade ederler.

Örneğin, "K evlenirse" dediğimiz zaman, K'nin hem evlenip evlenmeyeceği, hem de evlenirse ne zaman evleneceği belli değildir. "K evlenirse" yerine, "K. evlendiği zaman"

denmesi, söz konusu olayın şüpheli durumunu değiştirmez.

160 Sonuç olarak, bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, vade olarak saptanan olaylar da tıpkı şart olarak saptananlar gibi, geleceğe ilişkin olaylardır; ancak, şarttan farklı olarak gerçekleşecekleri konusunda herhangi bir şüphe söz konusu değildir; gerçekleşecekleri kesindir. Bu nedenle de, hukukî sonuçları vadeye bağlanmış olan hukukî işlemlerde, şartta olduğu gibi bir 'belirsizlik aşaması' söz konusu değildir.

'Geciktirici vade' (taliki vade)de, hukukî işlem, vade'nin gelmesi ile hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başlar. Örneğin, üç ay sonra başlaması kaydıyla yapılan bir kira sözleşmesi, üç aym bitiminde hüküm ve sonuç doğurmaya başlar.

'Bozucu vade' (infisahı vade) de ise, yapılmış ve hükümlerini icraya (yürütmeye) başlamış olan hukukî işlem, vade'nin gelmesi ile sona erer. Örneğin, üç ay süre ile yapılan bir hizmet sözleşmesi, üç aym bitiminde sona erer. Vadede, ne bir 'beklenen hak', ne de vade'nin 'geriye geçerliği' gibi bir sorun söz konusudur.

Outline

Benzer Belgeler