• Sonuç bulunamadı

2. OTOMOTİV SEKTÖRÜ FİNANSMANI, SATIŞLARA ETKİLERİ VE TEORİK

2.4. OTOMOTİV FİNANSMANI DEĞİŞKENLERİ VE KREDİ FİYATLAMA

2.4.2. Döviz Kuru

Otomotiv finansmanı değişkenleri ve kredi fiyatlamada vade ve faiz oranından sonra döviz kuru da çok önemlidir. Ulusal ekonomiler arasındaki uyum ve dengeyi sağlayan makroekonomik bir değişken olarak döviz kuru bir ülkenin parasının başka bir ülke parasına dönüşümünü sağlayan orantıdır. Bu bağlamda nominal ve reel olmak üzere iki tür döviz kuru vardır. Nominal döviz kuru iki ülkenin paralarının karşılıklı göreli fiyatıdır. Reel döviz kuru ise ticaret hadleri, iki ülkenin mallarının

185 Stiglitz, Joseph E., (1974), “On the irrelevance of corporate financial policy”, American Economic

Review, No.64, p.851-866.

186 Stiglitz, Joseph E., and P. Rey, (1993), “Short-term Contracts as a Monitoring Device”, NBER Working

Paper, No. 4514.

187 Diamond, D.W., (1993), “Seniority and Maturity of Debt Contracts”, Journal of Financial Economics, No.

33, p.341-368.

188 Diamond, D.W., and R.G. Rajan, (2000), “Banks, Short Term debt and Financial Crises: Theory, Policy

Implications and Applications”, NBER Working Paper, No.7764.

189 Detragiache, Enrica, and Antonio Spilimbergo, (2002), “Short-term Debt and Crises”, mimeo,

Internatioal Monetary Fund, Washington, D.C.

göreli fiyatıdır190. Döviz kuru bir ülkenin uluslararası ilişkileri çerçevesinde

düşünülmekle beraber, milli seviyedeki ekonomik politikalardan ayırt edilemez. Döviz kuru genellikle belli bir yabancı para birimi temel alınarak ifade edilir. Buna göre, döviz kuru bir birim yabancı paranın değiştirilebildiği ulusal para miktarı olarak da tanımlanabilir191.

Döviz kurları ilave olarak ekonomik faaliyetleri etkileyen önemli göstergelerdendir. Döviz kurları diğer fiyatlar gibi bir fiyattır ve mal piyasaları ile ilgilidir. Döviz kurlarındaki değişmeler ekonomik faaliyetlerin seyrini etkilediğinden, döviz kuru değişmelerinin istikrarlı bir çizgi izlemesi ekonomik istikrarı olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle döviz kurlarındaki değişim de tıpkı diğer fiyatlarda olduğu gibi ekonomik istikrar açısından incelenmeli ve önemli bir ekonomik gösterge olarak ekonomik faaliyetleri etkileme ve ekonomik faaliyetlerden etkilenme gücü olarak dikkate alınmalıdır.

Döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı uygulamalarda teorik olarak uzun dönemde satınalma gücü paritesinin sağlanması gerekmektedir. Satınalma gücü paritesi192, İkinci Dünya savaşı sırasında sabit döviz kuru sisteminin işleyişinin

bozulmasından sonra yeni döviz kuru paritesinin ne olması gerektiği sorusuna çözüm aramak amacıyla ortaya atılmış bir teoridir. Bu teoriye göre; döviz kurlarının piyasalarda serbestçe belirlenmesi durumunda alacağı değer, ülkeler arasındaki göreli fiyat değişim oranlarının bir ölçüsü olacaktır. Bir başka ifade ile, denge döviz kuru fiyat düzeylerinin oranı ile doğrusal bir ilişkiye sahiptir.

Bu noktada Balassa–Samuelson etkisi ise reel değerlenme ve takaslanamayan fiyatlara193 göre kullanılan bir model olup, ekonomik büyüme ile alakalı ve

takaslanamayan ürün fiyatları söz konusu olduğunda kur ve ekonomi büyürken açıklayıcı olan modeldir. Bu modele göre ekonomi takaslanabilen ve takaslanamayan ürünler olarak iki sektöre ayrılır. Satın alma paritesi açık sektör içindir, aynı para biriminden, ülkeler boyunca takaslanabilir fiyatlar aynıdır. Maaş ve ücretlerin düzeyini üretim seviyesi vermektedir. Buna göre, az gelişmiş ülkelerde

190 Eğilmez, M., Kumcu, E. (2005). “Ekonomi Politikası – Teori ve Türkiye Uygulaması”. Remzi Kitabevi,

İstanbul, Mart. s.198.

191 Seyidoğlu, Halil (1996). “Uluslararası İktisat Teori Politika ve Uygulama”. Güzem Yayınları, s.289. 192 Wikipedia, Satınalma Gücü Paritesi, http://en.wikipedia.org/wiki/Gustav_Cassel, (16 Haziran 2008). 193 Egert, B., Lommatzsch, K., Lahreche-Revil, A. (2006). “Real exchange rates in small open OECD and

transition economies: Comparing apples with oranges?”. Journal of Banking & Finance, 30. p.3393–3406. 90

düşük üretim seviyesi vardır ve buralarda maaş ve ücretler de daha düşük seviyelerdedir. Bu durum takaslanamayan ürünlerin fiyat seviyeleri için önemlidir. Az gelişmiş ülkenin üretim seviyesi artar ise maaş ve ücretlerden dolayı takaslanamayan ürünlerde enflasyon artmaktadır. Bu bağlamda Dixit, Stiglitz, MacDonald, Ricci, Benigno, Thoenissen ve Unayama çalışmalarında takaslanabilir sektördeki üretim artışının döviz kurunun değer kaybetmesine sebep olduğunu ifade etmişlerdir194.

Literatürde döviz kurunun nasıl belirlendiğine ilişkin teoriler de bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilineni, döviz kurundaki değişimi iç ve dış enflasyon oranları arasındaki farka bağlayan Satınalma Gücü Paritesi (SGP) teorisidir. Faiz Haddi Paritesi (FHP), Esnek Fiyatlı Parasal Model (EFPM), Katı Fiyatlı Parasal Model (KFPM), Reel Faiz Oranları Farkı Modeli (RFOFM) ve Portföy Dengesi Modeli (PDM) gibi diğer teorilerde ise işin içine faiz oranları da girmektedir. Fakat faiz oranı ile döviz kuru arasındaki ilişkinin yönü konusunda literatürde bir görüş birliği yoktur. Dışa açık ve sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide yurtiçi faiz oranlarının yükselmesi sermaye girişini artırarak ulusal paranın değerlenmesine ve sonuçta döviz kurunun gerilemesine neden olabilir. Fakat faiz oranının para talebinin belirleyicilerinden biri olması döviz kuru ile arasında pozitif yönlü bir ilişkinin doğabilmesine de imkan vermektedir. Şöyle ki, faiz oranlarının yükselmesi yurtiçinde ulusal paraya olan talebi kısıp enflasyonun yükselmesine yol açabilecektir. Bu durumda ulusal para değer kaybedecek ve döviz kuru yükselecektir.

Ampirik literatürde döviz kuru ile faiz oranı arasındaki ilişkinin daha çok kriz dönemleri için araştırıldığı görülmektedir. Bu çalışmalarda kriz dönemlerinde uygulanan yüksek faiz politikasıyla döviz kurunun savunulup savunulamadığı araştırılmıştır. Kraay, 1960-1997 döneminde 75 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede spekülatif atak dönemlerindeki faiz oranı ile döviz kuru ilişkisini araştırmış ve yüksek faiz oranı politikası ile döviz kurunun savunulamadığı sonucuna

194 Dixit, A.K., Stiglitz, J., (1977). “ Monopolistic competition and optimum product diversity”. American

Economic Review 67 (3), p.297–308.

MacDonald, R., Ricci, L., (2002). “Purchasing power parity and new trade theory”. IMF Working Paper No. 32.

Benigno, G., Thoenissen, C., (2003). “Equilibrium exchange rates and capital and supply side performance”. Economic Journal 113 (486), p.103–124.

Unayama, T., (2003). “Product variety and real exchange rates: The Balassa–samuelson model reconsidered”. Journal of Economics 79 (1), p.41–60.

varmıştır195. Dekle ve diğerleri; Kore, Malezya ve Tayland’da Asya Krizi

dönemindeki faiz oranı ve döviz kuru ilişkisini incelemiş ve bu iki değişken arasında negatif yönlü fakat zayıf bir ilişki olduğu bulgusuna ulaşmıştır196. Türkiye’de 1994

krizi dönemindeki faiz oranı ile döviz kuru arasındaki ilişkiyi araştıran Gümüş ise pozitif yönlü bir ilişki bulmuştur197. Hindistan’daki faiz oranı ile döviz kuru arasındaki

ilişkiyi kriz dönemleri ile sınırlamaksızın inceleyen Dash ise güçlü bir negatif ilişki tespit etmiştir198.

Sonuç olarak ifade edilebilir ki döviz kurlarındaki artış ithal otomobillere olan talebi olumsuz yönde etkilemektedir. Döviz kurları arttığı zaman ithal yedek parçalara olan talep de artışını kesmekte ve hatta düşmektedir. Servislere giren araç sayıları ve yedek parça satışları düşmekte, bu noktada otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bayi ve yetkili servisler ciro kaybetmektedirler. Döviz kurlarındaki artış ilave olarak yabancı para ile verilen otomotiv kredilerine olan talebi de azaltmakta, bu bağlamda bu araçlara olan talep tekrar düşmekte ve satışlar azalmaktadır.