• Sonuç bulunamadı

Celâleddîn Karatay ve Üçlü Saltanat Dönemi

2. DEVLET ADAMLARININ YÖNETĠMDEKĠ ETKĠLERĠ

2.2. Celâleddîn Karatay ve Üçlü Saltanat Dönemi

Celâleddîn Karatay, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin önemli devlet adamlarındandır ve üçlü saltanat yıllarının en etkili ve itibar sahibi simalarından biridir. Moğol tabiiyeti altındaki karıĢık ve sancılı dönemde devletin ayakta kalabilmesine yardımcı olmuĢ, söz sahibi ve tecrübeli bir devlet adamı olarak devlet yönetiminde etkin bir rol oynamıĢtır. Rum asıllı olduğu710

ve I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in ikinci saltanat döneminde (1205-1211) Antalya‟nın fethi (1207) esnasında ele geçirilerek gulamhaneye gönderildiği düĢünülmektedir711. I. Alâeddîn Keykubâd döneminde Abbasi Elçisi ġahabeddîn Sühreverdi‟yi karĢılayan devlet adamları arasında yer aldığını gördüğümüz Celâleddîn Karatay, bu dönemdeki

710 Ġbn Bîbî, onun “Rum asıllı bir köle” olduğunu açıkça söyler. Abû‟l-Farac da “Alâeddîn‟in kölesi

olup ismi Celâleddin Karatay olan bir asilzade” Ģeklinde bir açıklama getirir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 593; 1996: II, s. 125; Selçuknâme: 2007, s. 200; Yazıcızâde: 2009, s. 727; Abû’l-Farac: 1999, II, s. 549. Celâleddîn Karatay‟ın aile kimliği hakkında pek çok iddia ortaya atılmıĢtır. Kısaca bunları belirtecek olursak; Paul Wittek, babasının I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in kayınpederi Manuel Mavrozomes olduğunu iddia eder ve Celâleddîn Karatay ile iki kardeĢinin ihtidâ ettiğini söyler. Cl. Huart, Celâleddîn Karatay‟ın ailesinin Türk, Claude Cahen ise Rum olduğunu söyler. Aydın Taneri, baba adının Abdullah olmasından yola çıkarak onun mühtedî olabileceğini düĢünmektedir. Harvard Üniversitesi‟nde yapılan bir doktora tezinde ise bu konuda belli baĢlı iddialar verildikten sonra devrin en önemli tarihçisi Ġbn Bîbî‟ye ve Abû‟l-Farac‟a dikkat çekilir. Claude Cahen, Paul Wittek ve Cl. Huart‟ın görüĢleri için bkz.: Aktarılan: Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, TVY. Yay., Çev.: Erol Üyepazarcı, Ġstanbul 2008, s. 233; Diğer görüĢler için bkz.: Aydın Taneri, “Celâleddin Karatay”, DĠA.,VII, TDV. Yay., Ġstanbul 1993, s. 251; Howard Grant Crane, Materials For The

Study of Muslim Patronage in Saljuq Anatolia: The Life and Works of Jalâl-Al-Dîn Qaratâi,

(The Partial Fulfillment of The Requirements for The Degree of Doctor of Philosophy), HU., FA., Harvard 1975.

devâtdârlık712

ve taĢthâne emirliği713 görevinden baĢka, II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in ölümüne kadar hazine-i hassa görevini üstlenmiĢtir714

.

Celâleddîn Karatay, I. Alâeddîn Keykubâd döneminden itibaren önemli bir devlet adamı olarak öne çıkar. I. Keykubâd tarafından sevilen ve güvenilen bir emir olduğu anlaĢılan Celâleddîn Karatay, hükümdarın son nefesini verdiği sırada da yanı baĢında bulunmaktaydı715. Tecrübesi ve itibarı büyüktü. Ancak o sahip olduklarını devletin menfaati uğruna sarf ederek kiĢisel bir menfaat kazanmaya çalıĢan devlet adamlarından ayrılmıĢtır. Onun devletin itibarına, ömrüne ve iĢleyiĢine pek çok olumlu katkısı olmuĢtur. Nitekim o, Ģahsî menfaatleri uğruna devletin iĢleyiĢine ve itibarına zarar veren devlet adamlarının hareketlerine mâni olmuĢtur. Örneğin ġemseddîn Ġsfahanî‟nin, Moğollar tarafından azledilmesinin ardından kaçmasını ve II. Ġzzeddîn Keykâvus‟u yanına alarak isyan etmesini engellemiĢtir. Ġsfehânî‟ye önce uç tarafına gitmesini öğütlemiĢ, bu tavsiyesine uyulmadığını görüp isyan edeceğini anladığında da onu evine davet ederek bağlatmıĢ ve kaçmasını önlemiĢtir716

. Ancak, Celaleddîn Karatay‟ın, gerek Emir Sadeddîn Köpek‟in gerekse ġemseddîn Ġsfahânî‟nin diktatörlüklerinde onlarla birebir çatıĢmaya girmeyerek beklediği görülür717. Bu durum onun ileri görüĢlü bir devlet ve siyaset adamı olarak bir müddet geri çekilmeyi tercih ettiğini gösterir.

712 Devât, Arapça “divit” kelimesinden gelmektedir. Devât emiri, devâtdâr veya devâdâr Ģeklinde

yazılmakla birlikte, hükümdarın divit takımından sorumlu olan görevlidir. Ancak, bundan baĢka önemli görevler de üstlenirlerdi. Bkz.: Asri Çubukçu, “Devâtdar”, DĠA., IX, TDV. Yay., Ġstanbul 1994, s. 221.

713 TaĢtdâr; “Arapça „taşt‟ (içinde bir şey yıkanılan kap) ve Farsça tutan, muhafaza eden anlamındaki

„dar‟ ekinden oluşur”. TaĢthâne, taĢtdârların görev yaptığı yerdir. Bu görevliler, hükümdarın leğen ve ibriğini tutar ve muhafaza ederlerdi. Bundan baĢka onlar, saray teĢkilatı içinde çeĢitli görevler üstlenmiĢlerdir. Bkz.: Erdoğan Merçil, “Selçuklularda TaĢtdâr Müessesesi”, Selçuklular –Makaleler, BKS. Yay., Ġstanbul 2011, s. 207, 212.

714 Celâleddîn Karatay, I. Alâeddîn Keykubâd‟ın ölümüne kadar taĢthane emirliği görevini

yürütmüĢtür. Bkz.: Zehra OdabaĢı, “Celâleddin Karatay‟ın Hayatı ve Siyasi Kariyeri”, Tarihçiliğe

AdanmıĢ Bir Ömür. Prof. Dr. Nejat Göyünç’e Armağan, SÜ. Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü

Yay., Konya 2013, s. 579-580. II. Gıyâseddîn Keyhüsrev döneminde, Emir Sadeddîn Köpek tarafından görevi elinden alınıp Ġbn Bîbî‟nin deyimiyle “bir cami köşesinde oturmaya mecbur bırakılmış”; ancak Emir Sadeddîn Köpek‟in öldürülmesinin ardından, II. Gıyâseddîn Keyhüsrev tarafından gönlü alınarak görevi kendisine iade edilmiĢtir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, 482; 1996: II, s. 36, 103; Selçuknâme: 2007, s. 161.

715 Ġbn Bîbî: 1956, s. 462; 1996: I, s. 456-457. I. Alâeddîn Keykubâd, Kayseri MeĢhed Ovası‟nda iken

eğlence tertip etmiĢ ve burada birkaç kez Celâleddîn Karatay ile karĢılıklı cirit oynamıĢlardı. Bkz.:

Ġbn Bîbî: 1956, s. 459; 1996: I, s. 454.

716 Abû’l-Farac: 1999, II, s. 549.

Celâleddîn Karatay‟ın devlet yönetimindeki en büyük etkisi, kardeĢler arasındaki iktidar mücadeleleri sırasında kendisini gösterir. II. Ġzzeddîn Keykâvus‟un tahttan indirilmesine ve IV. Rükneddîn Kılıç Arslan‟ın tahta çıkarılmasına karar verildiğinde, kardeĢlerin birbirine düĢmesini önlemek adına üç kardeĢin de tahta çıkması gerektiği fikrini ortaya atmıĢ ve bu fikri kabul ettirmiĢtir718. YaĢadığı sürece üçlü saltanatın parçalanmadan devam etmesini sağlayarak devletin yıkılıĢını geciktirmiĢtir. Bu dönemde bir yandan iktidar mücadeleleri yaĢanırken bir yandan da devlet adamlarının taraftarı olduğu hükümdarı tek baĢına tahta çıkarma uğraĢları vardı. Bu sebeple çıkan fitne ve çatıĢmalarda, Celâleddîn Karatay‟ın fitneleri ortadan kaldırmaya ve nasihat amaçlı elçiler göndererek iĢleri yoluna koymaya çalıĢtığı görülür. Nitekim, üç kardeĢin de tahta çıkmasına karar verildikten ve IV. Rükneddîn Kılıç Arslan Aksaray‟a vardıktan sonra, onun emirleri yapılan anlaĢmadan vazgeçmiĢlerdi. Bunun üzerine, Celâleddîn Karatay ġeyh Ġmameddîn ile Ġmam-ı muazzam Necmeddîn Nahcevanî‟yi nasihat etmeleri için göndermiĢti. Ancak, nasihatler fayda vermemiĢ ve Aksaray Ovası‟nda iki taraf karĢı karĢıya gelmiĢtir719

. Celâleddîn Karatay, II. Ġzzeddîn Keykâvus‟a yakın olan devlet adamları arasında yer alır. Bu durum, kardeĢler arasında taraf tutmaktan ziyade II. Keykâvus‟un hakkını koruma çabasıdır. Celâleddîn Karatay‟ın en büyük oğula duyduğu bu yakınlık, II. Keykâvus‟un diğer iki Ģehzadeden yaĢça daha büyük ve daha vasıflı oluĢu ile alakalı olmalıdır. 1246‟da devlet adamları üç kardeĢten hangisinin baĢa geçirileceğini istiĢare ettiklerinde Celâleddîn Karatay, II. Keykâvus‟un daha büyük ve meziyetli olduğunu düĢünen ve onu destekleyen devlet adamları arasında yer almıĢtı720

. Üç kardeĢ hükümdardan sadece II. Keykâvus, devletin Moğollara karĢı tam bir teslimiyet içine girmesine karĢı çıkmıĢtır. II.

718 Selçuklu Devleti‟nin, bağlılığını sunmak üzere Güyük Han‟ın huzuruna gönderdiği IV. Rükneddîn

Kılıç Arslan‟ın han tarafından hükümdar ilan edilmesinden sonra, 2 bin Moğol askeri ile Anadolu‟ya gelen ve hükmün uygulanmasını isteyen IV. Kılıç Arslan‟ın elçilerine Celâleddîn Karatay Ģu cevabı vermiĢtir: “Küçük kardeşi büyük kardeşten üstün tutmak ve onu onun önüne geçirmek, emirde ve hükümde öncelik tanımak şeraite uygun, doğrulukla bağdaşır, insanlık gereklerine sığar, örf ve adetlere yakışır bir durum değildir. […] Onun için […] her üç kardeş birden tahta otursun, herbirinin adları ve lakapları sırasıyla sikkede ve hutbede anılsın”. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 588-589; 1996: II, s. 121; Aksarayî: 2000, s. 28.

719 Ġbn Bîbî: 1956, s. 591; 1996: II, s. 122-123. 720

Aksarayî, II. Gıyâseddîn Keyhüsrev öldüğünde, ġemseddîn YavtaĢ ile Celaleddîn Karatay gibi iki dindar ve iyi tabiatlı insanın devletin baĢında bulunduğunu ve bunlardan Celâleddîn Karatay‟a Selçuklu ferman ve menĢurlarında, Veliyyu‟llah fî‟l-arz [yeryüzünde Allah‟ın velîsi] diye hitap edildiğini söyler. Bkz.: Aksarayî: 2000, s. 28.

Keykâvus‟daki bu farklılık onun kendi özelliklerinden baĢka, Celâleddîn Karatay‟ın kendisinin atabeki olmasından da kaynaklanmıĢtır. II. Ġzzeddîn Keykâvus‟un cülusunun ardından kendisine saltanat naibliği görevi verilen Celâleddîn Karatay, Osman Turan‟a göre, üçlü saltanatın baĢlamasından bir yıl kadar önce atabeklik mevkiine yükseltilmiĢtir721. Önceleri sadece II. Keykâvus‟un atabeki olan Celâleddîn Karatay, 1249‟dan itibaren ölene kadar üç kardeĢin atabeki olmuĢtu722

.

Celâleddîn Karatay, üçlü saltanat boyunca (1249-1254) devletin baĢındaki en etkili ve sözü geçen devlet adamı olmuĢtur. KardeĢlerin birbirleriyle iyi geçinmelerini ve devletin uyumlu ve düzgün bir Ģekilde yönetilmesini sağlamıĢtır. Gerek devletin menfaatine çalıĢacak devlet adamlarının iĢ baĢına getirilmesi gerekse Anadolu‟ya sık sık gelerek hazineyi zarara uğratan Baycu Noyan ve elçilerinin bu geliĢ-gidiĢlerine son verilmesi ve Moğolların Türkiye Selçuklu Devleti‟nin iç iĢlerine karıĢmasının ve müdahale etmelerinin engellenmesi konularında baĢarılı adımlar atmıĢtır723. Daha da önemlisi, üç kardeĢin birbirleri ile iyi geçinmesini mümkün kılmıĢtır. Anonim Selçuknâmede, Celâleddîn Karatay için, “Kısacası, onun himmetiyle üç kardeş süt ve bal gibi birbiriyle kaynaştılardı” ifadesi yer alır724

. Celâleddîn Karatay, 1254 senesinde Kayseri‟de vefat etmiĢtir. Kendisini uğurlamak üzere gelen iki kardeĢini, Celâleddîn Karatay, ġemseddîn YavtaĢ ve Fahreddîn ArslandoğmuĢ ile birlikte Kayseri‟de bırakarak, Moğol elçileri ile birlikte hanın huzuruna gitmek üzere Sivas‟a hareket eden II. Ġzzeddîn Keykâvus, Celaleddîn Karatay‟ın Kayseri‟de öldüğü haberini aldığında çok üzülmüĢ ve memlekette kurulan düzenin bozulacağından endiĢe etmiĢtir725. Gerçekten de onun ölümünden sonra yaĢanan geliĢmeler bu endiĢenin çok da yersiz olmadığını göstermiĢtir. Onun ölümü ile birlikte, gerek devlet adamlarının çekiĢmeleri gerekse kardeĢ hükümdarların tek baĢına iktidar olma kavgaları kaldığı yerden devam etmiĢtir.

721 Osman Turan, “Selçuk Devri Vakfiyeleri-III Celâleddin Karatay, Vakıfları ve Vakfiyeleri”,

Makaleler., Kurtuba Yay., Ankara 2010, s. 199.

722

Ġbn Bîbî: 1956, s. 550; 1996: II, s. 89; Selçuknâme: 2007, s. 185; Turan: 2010, “Karatay”, s. 199.

723 Ġbn Bîbî: 1956, s. 597-598, 616; 1996: II, s. 128, 142. 724 Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III: 1952, s. 32. 725 Ġbn Bîbî: 1956, s. 607; 1996: II, s. 136.