• Sonuç bulunamadı

Alâeddîn SiyâvuĢ‟un Tahta Çıkarılması

2. ĠKTĠDARA YÖNELĠK TEPKĠLER

2.1. Alâeddîn SiyâvuĢ‟un Tahta Çıkarılması

Anadolu‟da Moğollara karĢı giriĢilen her mücadeleyi destekleyen ve her fırsatta baĢkaldıran Karamanoğulları o zamana kadar yaptıklarında baĢarı gösterememiĢlerdi899

. Bununla birlikte, Sultan Baybars‟ın Moğolları büyük bir hezimete uğrattığını duyduğunda da bu fırsatı değerlendirmek istemiĢlerdir. Ancak, Karamanoğlu Mehmet Bey‟e göre, Sultan Baybars zafer kazanmıĢ olsa bile Moğolları Anadolu‟dan atmak mümkün olmayacaktı. Ona göre, Bizans Ġmparatoru Mihael Paleologos‟a900

elçi göndererek onun yanında “düşkün bir şekilde” yaĢayan II. Ġzzeddîn Keykâvus‟un oğullarından birinin gönderilmesi ve bu kiĢinin Türkiye Selçuklu tahtına çıkarılması yapılacak en doğru iĢti901

. 895 Simon: 2006, s. 60. 896 Aksarayî: 2000, s. 101. 897 Aksarayî: 2000, s. 97-101. 898 Aksarayî: 2000, s. 137. 899

Karamanoğulları, Hatiroğlu ġerefeddîn‟in isyanına da destek vermiĢler, ondan Ermenistan emirliğini ve sübaĢılığını almıĢlardı. Ancak Hatiroğlu kardeĢler baĢarısız olunca Anadolu‟ya dönen Muineddîn Pervâne tarafından cezalandırılmak üzere üzerlerine asker gönderilmiĢ, ne var ki Karamanoğullarına karĢı baĢarı gösterememiĢlerdir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 689; 1996: II, s. 203;

Yazıcızâde: 2009, s. 825.

900 Ġbn Bîbî bu imparatordan “Vasilyus” olarak bahseder. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 690; 1996: II,

s. 204.

O günlerde Türkmenler arasında, kendisinin II. Ġzzeddin Keykâvus‟un oğlu olduğunu söyleyen SiyâvuĢ adında Cimri lakâplı biri dolaĢmaktaydı902

. SiyâvuĢ‟un bu iddiasını bilen bir kiĢi onu derhal Mehmet Bey‟in huzuruna çıkarmıĢtır. Suğdak‟tan kaçarak gelmiĢ bir baĢka kiĢi de onun II. Keykâvus‟un oğlu olduğuna ve kendisine Suğdak‟da iken yazı öğrettiğine Ģahitlik etmiĢtir903. Böylece Mehmet Bey‟in aradığı kan bulunmuĢtur. Mehmet Bey, bu durum karĢısında derhal Türkmenlerle birlikte harekete geçerek Filobad Ovası‟na904

inmiĢ ve Saltanat Naibi Emineddîn Mikail‟e elçi göndermiĢtir. Mehmet Bey, yanındaki kiĢinin II. Keykâvus‟un oğlu olduğuna son derece güvendiği için ve tahta çıkmak için hanedan kanı taĢımak gerektiğini bildiğinden, gönderdiği elçi ile ona, “Onun nesebinin sahihliği konusunda güvenilir kişiler şahitlik etmektedirler. En kısa zamanda gelip ona bağlılık bildirilmeli ve el öpme şerefi kazanılmalıdır. Eğer sizin bu konuda şek ve şüpheniz varsa, bu kutlu hanedanın güvendiği kimselerden ve saray hocalarından gönderin. Onlar bu Melik‟in durumunu basiret terazisinde tartıp onun hakkında gerekli inceleme ve araştırmayı büyük bir titizlikle yapsınlar. O zaman eğer onun nesebi sahih çıkarsa, bizim ve sizin ona uyup bağlanmaktan başka yapacak bir şeyimiz kalmaz. Yok eğer o yalancıysa, onu yanımızdan uzaklaştırma ve sözlerimizi geri alma konusunda hiçbir tereddüt göstermeyiz” demiĢtir905

. Ancak, Mehmet Bey‟in sözleri naib nazarında ilgi görmemiĢtir. Bunun üzerine, Konya Ģehrine

902 Aksarayî: 2000, s. 96; Ġbn Bîbî: 1956, s. 690; 1996: II, s. 204. SiyâvuĢ adındaki bu kiĢi hakkında,

her ne kadar kaynaklarda II. Keykâvus‟un oğlu olmadığı yönünde bilgi veriliyorsa da, gerçekten onun oğlu olma ihtimali yüksektir. Nitekim Anonim Selçuknâme‟de, II. Ġzzeddîn Keykâvus‟un oğullarından Anadolu‟ya ilk gelenin “Melik SiyâvuĢ” olduğu anlatılır ve Cimri olayı ile bu hadise aynı sene içinde peĢ peĢe verilir. Ayrıca, Mehmet Bey‟in Saltanat Naibi Emineddîn Mikail‟e gönderdiği mesajdaki sözleri, onun SiyâvuĢ‟a oldukça inanmıĢ bulunduğunu ve ispat etmek için her türlü öneriye açık olduğunu gösterir. O kadar ki, Mehmet Bey ve kardeĢi, SiyâvuĢ‟un bu taht mücadelesinde hayatlarını kaybetmiĢlerdir. Üstelik SiyâvuĢ adındaki bu kiĢinin, III. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in karĢısına çıktığında ona ağır sözler söylemiĢ olması, onun gerçekten de davasında haklı olduğu fikrini kuvvetlendirir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 704, 728; 1996: II, s. 216, 238; Anadolu Selçukluları Devleti

Tarihi III: 1952, s. 41.

903 Ġbn Bîbî: 1956, s. 690; 1996: II, s. 204.

904 Ġbn Bîbî burayı “saltanat kasrı” olarak nitelemektedir. Ayrıca o, Cimri hakkında bilgi verirken

onun her gün buradaki YeĢil KöĢk‟e gittiğini ve akĢama kadar kaldığını anlatır. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 690, 697; 1996, II, s. 204, 210.

905 Ġbn Bîbî: 1956, s. 691; 1996: II, s. 204-205; Selçuknâme: 2007, s. 244; Yazıcızâde: 2009, s. 827-

saldırmaya karar vermiĢlerdir906. ġehirdeki askerler karĢı koymaya çalıĢmıĢsa da baĢarılı olmamıĢlardır. ġehre girilmiĢ (12 Mayıs 1277)907

ve bir gün sonra Filobad Ovası‟ndan Cimri getirilerek tahta çıkarılmıĢtır908. Emineddîn Mikail ise ciddiye almadığı Mehmet Bey‟in bu hareketi karĢısında, önce Ģehre gelmiĢ, ardından yapılacak bir Ģey kalmadığını görerek Tokat‟ın yolunu tutmuĢtur. Tokat‟ta ise Türkmenler tarafından yakalanarak Mehmet Bey‟in karĢısına çıkarılmıĢ, hazinesinin yerini söylemesi için iĢkence edilmiĢ ve nihayetinde malları bulunup yağma edilmiĢ ve öldürülmüĢtür909

.

Karamanoğlu Mehmet Bey ve Cimri, I. Alâeddîn Keykubad‟ın sancak ve çetrini alarak Ģehre girmiĢlerdir. ġehirde divan kurarak dört bir yana fermanlar göndermiĢlerdir. Kale halkına kale kapısını açmadıkları için 40 bin dirhem ödemeleri cezasını vermiĢ, kale kapısı açılınca aman vermiĢlerdir. Bundan baĢka, Cimri adına hutbe okutup sikke bastırmıĢlardır910. Mehmet Bey, Cimri‟nin yerini sağlama almak adına bununla da yetinmeyerek, IV. Rükneddin Kılıç Arslan‟ın kızı ile Cimri‟yi evlendirmek istemiĢ, Fahreddîn Ali‟nin oğulları911

ile AkĢehir‟in AltuntaĢ Köyü‟nde savaĢmıĢ ve onları mağlup etmiĢtir912. Daha önce belirtildiği gibi, Germiyan Türkleri de Fahreddîn Ali‟nin oğullarına 50 bin dirhem karĢılığında destek vermiĢti913

. Ancak, savaĢta Fahreddîn Ali‟nin oğulları, Saru Ala adındaki Karaman askerlerinin komutanı tarafından öldürülmüĢtür914

.

Karamanoğlu Mehmet Bey, aslında iyi bir amaç uğruna yola çıkmıĢ ve kendince memleketin düzenini tekrar kurmak istemiĢtir. Onun SiyâvuĢ‟a olan güveni

906 Anonim Selçuknâme‟de Mehmet Bey ile birlikte harekete geçen Karaman, EĢref ve MenteĢe

Türklerinin sayısı 10 bin olarak verilmiĢtir. Bkz.: Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III: 1952, s. 39.

907 Kaymaz: 1970, s. 172. Ġbn Bîbî, bir gün öncesini verir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 697; 1996: II,

s. 210.

908 Ġbn Bîbî: 1956, s. 692; 1996: II, s. 205. 909

Ġbn Bîbî‟nin “Rum asıllı” ve “Müslüman” olduğunu belirttiği Emineddîn Mikâil iĢkence görürken, hazinesinin bulunduğu yerin, sarığının ucunda düğümlenmiĢ halde bir kâğıda yazılı olduğunu görmüĢler ve buradaki tarife göre onun mallarını bulmuĢlardır. Emineddîn Mikâil ile birlikte Bahaeddîn Muhammed de öldürülmüĢtür. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 692-694; 1996: II, s. 206-207;

Selçuknâme: 2007, s. 245; Yazıcızâde: 2009, s. 834; Aksarayî: 2000, s. 96.

910 Aksarayî: 2000, s. 97; Cevriye Artuk, “III. Keyhüsrev ve Sahte Selçuklu Sultanı Cimri Adına

Kesilen Sikkeler”, Malazgirt Armağanı, TTK. Yay., Ankara 1993, s. 290-291.

911 Fahreddîn Ali‟nin oğullarının isimleri, Taceddîn Hüseyin ve Nusreteddîn Hasan idi. Bkz.:

Aksarayî: 2000, s. 95.

912 Ġbn Bîbî: 1956, s. 698; 1996: II, s. 211.

913 Ġbn Bîbî: 1956, s. 698; 1996: II, s. 210-211; Selçuknâme: 2007, s. 246; Yazıcızâde: 2009, s. 834. 914 Ġbn Bîbî: 1956, s. 728; 1996: II, s. 238; Selçuknâme: 2007, s. 252; Yazıcızâde: 2009, s. 845.

de tam idi. Ancak baĢarılı olamamıĢtır. Moğol komutanı Kongurtay‟ın III. Gıyâseddîn Keyhüsrev ve Fahreddîn Ali ile birlikte geldiğini duyunca korkuyla Ģehri terk etmiĢler ve asker toplayarak Ģehre tekrar girmek istemiĢlerdir915. Ne var ki, Ģehir halkı Moğolların geldiğini haber aldıklarından, tekrar geldiklerinde onları içeri almamıĢ, Ģehir kapılarını kapatarak ve Ahmedek (iç kale) Kapısı‟nın dıĢ kapılarını içerden örerek mücadele etmiĢlerdir. Konya BaĢ Kadısı Siraceddîn Mahmud Urmevî dahi halkı mücadele etmeye sevk etmek için fetva çıkarmıĢ, hatta bizzat sura çıkarak ok atmıĢtır916. Bunu gören halk daha canla baĢla mücadele etmiĢtir. Böylece, Mehmet Bey ve Cimri büyük bir hüsran ile geri dönmek mecburiyetinde kalmıĢtır917

. Karamanoğullarının Konya‟da yaptıkları Abaka Han‟a ulaĢınca bir ferman çıkarılarak Muhammed Cüveynî Anadolu‟ya gönderilmiĢtir918

. Muhammed Cüveynî ve Göhürge Noyan, Selçuklu ve Moğol askerleri ile birlikte, saklanmıĢ bulunan Mehmet Bey‟in peĢine düĢmüĢtür. Bu sırada Fahreddîn Ali ve III. Gıyâseddîn Keyhüsrev Konya‟da idi. Mehmet Bey, Tanu ve Zekeriya adlarındaki iki kardeĢi ve yeğeni yapılan savaĢta öldürülmüĢ, kesilen baĢları Ermen sokaklarında dolaĢtırılmıĢtır919. Bundan baĢka, Muhammed Cüveynî, Anadolu‟daki vergileri düzenleyerek sonradan konan vergileri kaldırmıĢtır. Ayrıca müsadere yolu ile mal alımını yasaklamıĢtır920. Yerine oğlu ġerefeddîn Harun‟u ve Göhürge Noyan‟ı bırakarak Abaka Han‟ın yanına giderken III. Gıyaseddîn Keyhüsrev ve Vezir Fahreddîn Ali‟yi Cimri‟nin peĢine düĢmek ile görevlendirmiĢtir921. Böylece, III. Keyhüsrev ve Fahreddîn Ali Ankara‟ya gelmiĢ, asker toplamak için dört bir yana ferman göndermiĢlerdir. Selçuklu askerlerine Germiyan Türkleri de destek vermiĢtir922

. Askerler, Bolvadin tarafına doğru hareket etmiĢ, burada Cimri ve ordusuna karĢı savaĢ vermiĢlerdir. SavaĢta Cimri, Germiyanlı AliĢir‟in oğluna bağlı

915 Ġbn Bîbî: 1956, s. 700; 1996: II, s. 212. 916

Daha sonra Siraceddîn Urmevî, verdiği mücadele sebebiyle Abaka Han tarafından Anadolu‟nun baĢ kadılığı ile ödüllendirilmiĢtir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 700; 1996: II, s. 212; Selçuknâme: 2007, s. 248; Yazıcızâde: 2009, s. 837.

917

Bîbî: 1956, s. 700-701; 1996: II, s. 212-213.

918

Ġbn Bîbî: 1956, s. 703; 1996: II, s. 215.

919 Ġbn Bîbî: 1956, s. 703-705; 1996: II, s. 215-217; Selçuknâme: 2007, s. 250; Yazıcızâde: 2009,

s. 840; Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III: 1952, s. 40.

920 Muhammed Cüveynî bundan baĢka, uç sınırlarını kapatmıĢ, hazinedeki açığı kapatmak ve

Moğollara ödenmesi gereken meblağı tahsil etmek için Erzincan‟ı Moğolların has toprağı haline getirmiĢtir. Bkz.: Ġbn Bîbî: 1956, s. 705-706; 1996: II, s. 216-217; Turan: 2005, s. 590.

921 Ġbn Bîbî: 1956, s. 722; 1996: II, s. 233. 922 Ġbn Bîbî: 1956, s. 698; 1996: II, s. 210-211.

Türkmenlerden bazılarının eline düĢmüĢ ve ertesi gün Türkmenler Cimri‟yi hükümdarın huzuruna çıkarmıĢlardır. Germiyanlı Türkleri, Cimri‟yi hükümdarlara has olan kırmızı çizmesinden tanımıĢlardır923. Cimri huzurda iken ağır sözler söyleyince derhal öldürülmesi emri verilmiĢtir. Derisi yüzülerek içi samanla doldurulmuĢ ve ibret olması için Ģehir Ģehir dolaĢtırılmıĢtır924

.

Cimri hadisesi son bulduğunda, III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve Vezir Fahreddîn Ali, Türkmenlerin bağlılıklarını artırmak için bir süre Uluborlu, Karahisar, Sandıklı ve Cuhud (ġuhud)925

taraflarında dolaĢmıĢtır926. Öyle anlaĢılıyor ki, hem Moğollar hem de Selçuklu devlet adamları Cimri isyanının bastırılmasını büyük bir baĢarı olarak görmüĢler, bu son olayları oldukça ciddiye almıĢlardı. Bununla birlikte, Türkmenler arasındaki huzursuzluğun giderilmesi ve bağlılıklarının tekrar kazanılması için bir süre daha uğraĢmak gerekmiĢtir. Muhammed Cüveynî‟nin, Mehmet Bey‟in öldürülmesinin hemen sonrasında Ankara, Safranbolu, Honas ve Ladik (Denizi)‟deki Türk emirlerinin isteklerini yerine getirmesi ve bağlılıklarını artırmak için Simre927

, Sinop, Samsun ve Bafra gibi sahillerdeki Türklerin rızasını almaya çalıĢması, isyanın oldukça büyük olduğunu gösterir928

. Bu arada Abaka Han tarafından Vezir Fahreddîn Ali ve Emirü‟l-Hac Celâleddîn Mahmud‟a Anadolu‟nun yöneticiliği verilmiĢtir929

.

923

Câmi’ud-Düvel: 2001: II, s. 121; Ġbn Bîbî: 1956, s. 728; 1996: II, s. 238; Yazıcızâde: 2009, s. 845-846.

924 Aksarayî: 2000, s. 103; Ġbn Bîbî: 1956, s. 728; 1996: II, s. 238; Selçuknâme: 2007, s. 252;

Yazıcızâde: 2009, s. 846.

925

Sandıklı ve ġuhut, bugün Afyonkarahisar iline bağlı ilçelerdir.

926 Aksarayî: 2000, s. 103.

927 Amasya yakınlarında bir yerdir. I. Ġzzeddîn Mesud döneminde (1116-1155) Amasya alındığında

onun emri ile YeĢilırmak dolaylarında Simre adında yeni bir Ģehir kurulmuĢtur. Simre, “semizlenecek, yenilecek” yer manasına gelmektedir. Bkz.: Ali Uzay Peker-Kenan Bilici, Anadolu Selçukluları ve

Beylikler Dönemi: Mimarlık ve Sanat, II, Edt.: Ahmet YaĢar Ocak, KTBY., Ankara 2006, s. 190.

Cenâbî Mustafa Efendi de eserinde I. Mesud‟un Amasya yakınlarında bir Ģehir kurulmasını emrettiğini; bunun üzerine buraya mescit, cami, fakirler ve yolcular için evler yapıldığını ve su getirildiğini söyler. Ona göre bu yere “Simere” adını veren de I. Mesud‟dur. Bkz.: Cenâbî Mustafa

Efendi: 1994, s. 9.

928 Ġbn Bîbî: 1956, s. 722; 1996: II, s. 233; Yazıcızâde: 2009, s. 841. 929 Ġbn Bîbî: 1956, s. 730; 1996: II, s. 239; Yazıcızâde: 2009, s. 847.