• Sonuç bulunamadı

3. GİRİŞİMCİLİK VE TURİZM GİRİŞİMCİLİĞİ

3.11. Bölgesel Kalkınma ve Girişimcilik

Girişimcilik bir işletmeyi başlatan ve büyüten girişimcilerin bir işletme kurma ve büyütme süreci olarak ifade edilmektedir (Stough, 2016: 131). Girişimcilik, küçük ve büyük firmalarda, yeni firmalarda ve yerleşik firmalarda, resmi ve kayıt dışı ekonomide, yasal ve yasal dışı faaliyetlerde, yenilikçi ve geleneksel kaygılar içinde, yüksek riskli ve düşük riskli işletmelerde ve tüm ekonomik sektörlerde çeşitli şekillerde meydana gelen bir olgudur (Fischer ve Nijkamp, 2009: 3).

Ekonomik bir fonksiyon taşıyan girişimcilik, şirketlerin ve işlerin yaratılmasında kişisel inisiyatifin kullanılması yoluyla ekonomiyi hareketlendirme aracı olarak görülmektedir. Bu bağlamda Cantillon (1755), girişimciliğin belirli bir fiyattan satın alma ve belirsiz bir fiyattan satış riskini taşıdığını ifade etmiştir. Say (1800) ise, bu ekonomik perspektifi, girişimcinin ilkel olduğu üretim faktörlerini bir araya getirme kavramını da kapsayacak biçimde genişletmiştir (Morrison vd.,1999: 4-5).

Büyük çalışmalar, girişimciliğin yalnızca bir üretim faktörü olarak statik bir kavram değil, bunun yanında dinamik bir kavram olduğu, bu sebeple de bir süreç olarak ele alınmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Girişimcilik süreci, dört ayrı aşamayla ele alınabilmektedir. Bunlar fırsatın belirlenmesi ve değerlendirilmesi, iş planının oluşturulması, gerekli kaynakların belirlenmesi ve ortaya çıkan teşebbüsün yönetimi şeklindedir (Kar ve Özşahin, 2016: 133). Schumpeter, girişimciyi üretim

102

koordinatörü ve değişimin temsilcisi olarak tanımlamıştır. Bu nedenle, “Schumpeterci” girişimci, her şeyden önce bir yenilikçidir (Naude, 2014: 312). İnovasyon ve değişimin kaynağı olan girişimcilik, verimlilik ve ekonomik rekabet edilebilirliği geliştirmektedir. Girişimcilik, bilgi ve esneklik giderek artan biçimde küreselleşen dünya ekonomisinde rekabet gücü kaynağı olarak yeni bir önem kazanan bu iki faktörle yakından ilişkilidir (Sanyang ve Huang, 2010: 317-318). Girişimcilik açıkça yeni pazarlarda, ürünlerde ve tekniklerde yenilik, yatırım ve aktivist genişleme kapasitesini ifade etmektedir. Bundan dolayı ise, diğer yatırımcılar tarafından göz ardı edilmiş veya reddedilmiş yeni fırsatların risklerini ve belirsizliklerini öznel olarak azaltan üstün bilgileri ve belki de daha önemlisi hayal gücünü yansıtabilmektedir (Leff, 1979: 47).

Girişimciliğin mevcut tanımları çoğunlukla girişimcilerin işlevsel rolleri ile bağlantılı olup, koordinasyon, yenilik, belirsizlik, sermaye tedariki, karar verme, mülkiyet ve kaynak tahsisi içermektedir. Girişimcilerin işlevsel rollerini başarıyla sentezleyen girişimciliğin bir operasyonel tanımı, Wennekers ve Thurik (1999) tarafından; “bireylerin kendi başlarına, mevcut organizasyonların içinde ve dışında ekiplerde, yeni ekonomik fırsatları (yeni ürünler, yeni üretim usulleri, yeni organizasyonel planlar ve yeni ürün-pazar kombinasyonları) algılayıp yaratabilme ve pazarda fikirlerini, belirsizlik ve diğer engeller karşısında, yer, biçim ve kaynakların ve kurumların kullanımı ile ilgili kararlar alarak tanıtabilme yeteneği ve istekliliği” şeklinde tanımlanmıştır (Sanyang ve Huang, 2010: 319).

İnovasyon ve iş oluşumuyla sınırlı görülen girişimcilik, gittikçe bir toplumun daha geniş kurumsal özelliklerini aktaran bir sosyal fenomen olarak daha uygun bir şekilde görüldüğü alana doğru genişlemiştir. Karla ölçülen bir iş başarısının yanı sıra özel refah ve ekonomik olmayan refahla da ilgilidir. Ayrıca girişimcilik yapısal değişim ve kurumsal evrim için bir katalizördür (Naude, 2014: 313-314). Alternatif olarak girişimci, yeni yatırım ve üretim fırsatlarını ele geçiren teşvikçi ve katalitik ajan olarak hareket etmesine izin veren, risk ve belirsizlik taşıyan özel yetenekler bulundurmaktadır. Bu özellikler fırsat belirleyerek, yeni bir projenin gerçekte uygulanabilme ihtimalini arttırmaktadır. Bu terimlerle bakıldığında girişimcilik,

103

ekonomik gelişme için çok büyük önem arz etmekte ve bazen de dördüncü bir üretim faktörü olarak kavramsallaştırılmıştır (Leff, 1979: 47).

Girişimci faaliyetleri ekonomiyi geliştirme, dönüştürme ve yeniden yapılandırma yeteneğine sahiptir. Bu sebeple de ekonomik kalkınma literatürüne göre girişimciler toplum için önemli rol oynamaktadır. Girişimcilik, şimdiye kadar fark edilmeyen fırsatları tanımlamak ve kullanmak için aktörlerin kabiliyetini ve etkinliğini ifade etmekte olup, ekonomik olarak yararlanmak için tamamen yeni alanların yanı sıra eski alanları sömürmek için yeni araçların tanımlanmasını da kapsamaktadır. Ayrıca girişimciler kar motivasyonları ile karakterize olmuşlardır (Pereira, 2004: 129). Yüksek değerli girişimciler, bölgesel ekonomiye ekledikleri iş ve gelir sayesinde bölgesel refahı attırmaktadır. Girişimciler, bölgelerindeki gerçek varlıklar ve diğer bölgesel varlıkların yenilikçi kullanıcılarıdır. Bölgesel liderler bu genişlik ve derinlik göstergelerini, yüksek değerli girişimcilerin bölgesel kalkınma stratejisinin bir parçası haline getirebileceğini ölçmek için kullanabilmektedir. Bu stratejiler, kırsal ve kentsel alanlar arasında çizilenler gibi karşılıklı tamamlayıcılıklardan faydalanmak maksadıyla bölgelerle verimli ortaklıkları da içerebilmektedir (Henderson vd., 2009: 98).

Bireylerin girişimci enerjilerinin teşvik edilmesi, bölgede daha büyük ekonomik refahın sağlanması ve ekonomisinin zaman içinde sürekli yenilenmesi için temel bir anahtardır. Ekonomik gelişme esasen bilginin büyümesinin ve yeniden yapılandırılmasının yanında eski fikirlerin ve örgütlerin devrilmesini içeren evrimsel bir öğrenme sürecidir. Girişimcilik, işletmelerin yenilikçiliğinin, duyarlılığının, verimliliğinin, maliyet yapılarının ve ticaret performanslarının arttırılmasında büyük önem taşımaktadır. Girişimci ruh, yeni pazar, yeni ürün, yeni üretim ve yönetim yöntemlerinin geliştirilmesinde, yeni girdilerin keşfedilmesinde ve yeni işletmelerin oluşturulmasında hatta yeni örgütsel biçimlerde kendini gösterebilmektedir (Harper, 2003: 1).

Girişimcilik ruhuna sahip bireyler sadece kendi işletmelerinin başarısında değil, bunun yanı sıra yöresel, bölgesel ve ulusal kalkınmada da aktif olarak rol oynamaktadırlar. Kalkınmada geri kalmış bölgelerde toplumsal ve ekonomik uyumun güçlenerek sağlamlaşmasına, iş oluşumuna ve ekonomik etkinliklerin

104

canlanmasına katkı sağlamaktadırlar. İşsiz ve engelli bireylerin iş hayatı ile ilgili uyumunda da katkıları olabilmektedir (Marangoz, 2017: 86). Girişimciliğin ekonomik büyümeyi etkileyebileceği çeşitli yollar bulunmaktadır. Girişimciler piyasaya girerek yeni ürünlere ya da üretim süreçlerine önemli yenilikler yapabilmekte ve rekabeti sağlayarak verimliliği arttırabilmektedir. Teknik olarak neyin uygun olduğunu ve tüketicilere piyasadaki mevcut ürün ve hizmet çeşitlerini tanıtarak neyi tercih ettiklerinin bilinmesini geliştirebilmektedir. Ortaya çıkan öğrenme süreci ile ürün-pazar kombinasyonları için dominant tasarımın keşfi hızlanabilmektedir. Bilgi yayılımı bu süreçte önemli rol oynamaktadır. Bunların yanı sıra girişimcilerin gelirleri çalışma çabalarıyla güçlü bir şekilde bağlantılı olmasından kaynaklı olarak, daha uzun saatler ve daha verimli çalışma eğilimi görülebilmektedir (Stel vd., 2004: 4).

Bölgesel ekonomik kalkınma hem ürün hem de süreç olarak görülmektedir. Ekonomik kalkınmanın bir ürünü olarak görülmenin yanında refah seviyesinin, yatırım hacminin, yaşam standartlarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini ifade etmektedir. Endüstrinin desteklenmesi, altyapının iyileştirilmesi, işgücü ve piyasaların geliştirilmesi ise birer süreçtir (Stimson vd., 2006: 4). Ayrıca bölgesel kalkınma, yerel yönetimler ile toplum temelli kuruluşların, iş faaliyetlerini veya istihdamı teşvik etmek ve sürdürmek için çaba gösterdiği süreç olarak ifade edilmektedir. Bölgesel kalkınmanın temel hedefi, mevcut insani, doğal ve kurumsal kaynakları kullanarak toplumu iyileştiren sektörlerde yerel istihdam fırsatlarını teşvik etmektir. Zaaijrt ve Sara (1993: 129)’ya göre de, bölgesel kalkınma yerel yönetimlerin veya topluluk temelli grupların mevcut kaynaklarını yönettiği ve özel sektörle veya birbirleriyle yeni işler oluşturmak veya ekonomik alanda ekonomik faaliyeti teşvik etmek için ortaklık düzenlemelerine girdiği süreçtir (Nel, 2000: 1005). Girişimcilik süreçler arasında merkezi öneme sahip olmuştur. Bölgeler ekonomik değişimi etkileyebilmektedir. Girişimciler değişimin önemli aktörleridir ve yeni fikirlerin yaratılmasını, yayılmasını ve uygulamasını hızlandırmak için harekete geçmektedirler. Bunu yaparken sadece kaynakların verimli kullanımını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda iş fırsatlarından yararlanmak için inisiyatif kullanmaktadırlar (Fischer ve Nijkamp, 2009: 3).

105

Girişimciliğin büyük sermayeyi mecburi kılmaması, yatırım ve üretimin belli merkezlerde yoğunluk göstermesini engelleyerek, bu etkinliğin yerel ölçekte de uygulanmasına olanak sağlamaktadır. Yerel ölçekte istihdam imkânlarının çoğalması sonucu ise, merkezi kentsel alanlara gerçekleşen göç önlenebilmektedir. İstihdamı çoğaltan ve göçü önleyen işleve sahip olan girişimcilik, bu konulardan kaynaklanan problemler yaşayan ülkelerde teşvik edilmesinin gerekliliğini ve önemini ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan yeni firmalarla bölgedeki yerel hizmet arzı ve perakendecilik faaliyetleri çoğalmakta, bu da bölgeyi cezbederek yeni firmaların piyasaya girişini teşvik etmektedir. Bunun sonucu olarak ise, bireylerin motivasyonları artar ve bu bireylerin girişimcilik faaliyetine yönelmesi toplumun diğer mensuplarının da onun yolundan gitmesini sağlamaktadır (Marangoz, 2017: 86).

Bölgesel sistemdeki büyümenin itici güçleri altı faktöre göre sınıflandırılabilmektedir (Nijkamp, 2011: 272):

İnsan sermayesi: İş gücünün üretken katkısı ve insanların bilişsel

yetenekleridir.

Girişim sermayesi: Akıllı iş hareketlerinden ve yenilikçi davranışlardan

oluşan üretken katkılardır.

Finansal sermaye: Ticari üretimi desteklemek için mevcut mali kaynaklardır. Sosyal sermaye: Ekonomik aracılar arasında etkileşimli kaynaklar (ekonomik

sinerjiyi destekleyen ağ erişimi ve kullanımı) olarak bilinmektedir.

Bilgi sermayesi: Patentler, imtiyazlar ve yerel sıkıntılara yansıyan Ar-Ge ve eğitimin üretken katkıları şeklindedir.

Yaratıcı sermaye: Yerel iş girişimlerinin ekonomik sürdürülebilirliğini destekleyen özgün ve plansız katkılar şeklindedir.

Ekonominin erken döneminden itibaren iyi bir girişimcilik ekonomik performans için kritik başarı faktörü olarak görülmektedir. Bu nedenle, girişimcilik kültürü bölgelerin zenginliği için ön şart olarak kabul edilmektedir. Rekabetçi bir ortamda risk alma girişimlerini gerektirirken, yenilikçi faaliyeti teşvik eder ve bir bölgeyi ekonomik ilerlemenin ön safhalarına sokar. Bölgesel rekabet gücü ve etkili

106

girişimcilik aynı madalyonun iki yüzü olarak ifade edilebilir. Genel olarak, girişim sermayesine ev sahipliği yapan ve bunun nasıl kullanılacağını bilen bir bölgenin, rekabetçi bir oyunda kazanan olması beklenilebilir. Teorik bir perspektiften bakıldığında, bir neo klasik üretim fonksiyonunun tanımlandığı gibi bölgesel ekonomik verimliliğin, sadece emek, sermaye veya doğal kaynak donanımlarına değil, aynı zamanda girişimcilik kültürüne (bilgi-yoğun beceriler dâhil) de eleştirel olarak bağlı olduğu ileri sürülebilir. Bölgesel refah için girişimciliğin yararları, son yıllarda bölgesel ekonomide girişimciliğin nasıl lehine olacağı konusunda çok fazla ilgi göstermeye başlamıştır (Nijkamp, 2011: 272; Fischer ve Nijkamp, 2009).