İki Savaş Arası Dönem Ve Savaş
Dönemi Polonya Edebiyat
Gelecekçiler
• Gelecekçilik 20. yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkmış, edebiyatta devrim ve dinamizmi vurgulayan akım olarak değerlendirilir. İtalyan şair,
romancı, oyun yazarı ve yayın yönetmeni Filippo Tommaso Marinetti’nin 1909’de Paris’te Le Figaro gazetesinde yayınladığı bildiri gelecekçiliğin manifestosu olur. Dünyada hızla gelişe bu akımdan elbette Polonya’da etkilenmiştir.
• Polonyalı Gelecekçiler ilk manifestolarını 1921 yılında Gga başlığı altında yayımlarlar. Manifesto, bir uygarlık eleştirisi, uygarlığın kazançlarının inkâr edilmesi ve sözcükler nezdinde tüm kültür mirasını reddetme içermektedir.
• Eski olan her şeyi yıkma amacındaki protest bir grup olan gelecekçiler, bir
yandan da gelişen teknolojiye karşı büyük bir heyecan beslemekteydiler. Kent- Kitle-Makine ilkesiyle eserlere yönelmişlerdir. Dikkatlerini, çağdaş uygarlığın kentlerde geliştiği ve çağdaş insanın, önemsiz uygarlık haberleriyle doğrudan ve sıklıkla yüz yüze geldiği büyük kentte yaşadığı konusuna yöneltmişlerdi
• Gelecekçi hareket Polonya’da ateşli artistik bir huzursuzluk
döneminde başlamıştır. Betimlerinin eleştiri isteksizliği uyandırdığı, seyircilerinin de anlamdan mahrum göründükleri formistler Krakov’da etkinlik göstermekteydiler. Gerçekte Genç Polonya Dönemi edebiyat sorunsalını sürdüren Poznan’daki Zdrój (Kaynak) dergisi, Alman
dışavurumculuğu ile olan bağını ve sıradan, taşra ‘kültürel görüşü’ ile olan anlaşmazlığını gittikçe daha açık biçimde vurguluyordu.
Varşova’da Pro Arte’nin genç şairleri, kısa bir süre sonra Skamander adını alacak edebi grubu biçimlendiriyorlardı. Sonraları bu döneme dair yazanlar, bu dönemi, kavramların bütünüyle birbirine karıştığı, bir yığın slogan ve terimin yer aldığı, sıklıkla yanlış anlaşılan, spontan
yenilik heveslerinin gözlendiği ve yurtdışındaki sanata dair uzman bilgilerin bütünüyle eksik olduğu bir dönem olarak anımsamışlardır.
• Ufuktaki Polonya gelecekçiliğinin ilk işaretleri aşağı yukarı 1913 yılında, yani Genç Polonya Dönemi’nin resmen sona ermesinden önce ortaya çıkmıştır. Sıradışı derecede gelecekçi bir şiirselliğe sahip şiirlerini 1913’den itibaren dergilerde yayımlayan şair Jerzy Jankowski, bu yönelimin habercisi olmuştur. Gerçek gelecekçi hareketse, Polonya’da bağımsızlık
kazanıldıktan hemen sonra biçimlenmiştir. Gelecekçilik özellikle, şair ve ressam olan Tytus Czyżewski’nin ve I. Dünya Savaşı sırasında Rusya’da bulunan, bu sırada Rus gelecekçiliği olgusuyla tanışan Bruno Jasieński’nin ve Stanisław Młodożeniec’in etkinlik gösterdiği Krakov’da güçlü bir biçimde ortaya çıkmıştır. ‘Krakov Gelecekçileri’, kabare ve klüplerdeki doğrudan alıcılarla kişisel ilişkiler kurarken, şiir kitapları yayımlamamışlardır. Kulüplerine - kışkırtıcı biçimde - Katarynka (Laterna) adını vermişlerdi, önerdikleri şiirler ise, biçim
açısından olduğu kadar içerik açısından da öylesine şok ediciydi ki, şairlerin sahne aldığı akşamların polis müdahalesi ve bir skandal olmaksızın sona erdiği enderdi. Bruno Jasieński gibi, bu gelecekçilerden bazıları Krakov’un geleneksel ve tutucu atmosferinde ideolojik- politik alanda sıradışı derecede açık bir biçimde kışkırtıcı ve patlayıcı bir atmosfer yaratan komünist bir tutum sergilemişlerdir.
• Laterna: Kolu çevrilerek çalınan bir çeşit gövdeli müzik sandığı.
• Bu sırada Varşova’da, gelecekçiliğin, iki şair -Anatol Stern ve Aleksander Wat- etrafında toplanmış ikinci merkezi ortaya çıkmıştı. Olağanüstü derecede izole bir karaktere sahip olan Krakov gelecekçiliğinden farklı olarak, Varşovalı gelecekçiler, başka şiir anlayışlarının genç temsilcileriyle, örneğin Skamander ile ortak bir sanat cephesi yaratmayı denemişlerdi. Ancak, bu farklı şiir kavramlarının uzun süreli birlikteliği mümkün
görünmüyordu, Stern ve Wat Almanach Nowej Sztuki (Yeni Sanat Yıllığı) adlı avangart ve gelecekçi derginin yayımlanmasında bir araya gelmişlerdir.
• 1923 yılında Polonya gelecekçiliğinin dinamizmi zayıflamaya, yeni sanat kavramları da tükenmeye başlamıştır. Polonya gelecekçiliğinin sıradışı derecede hızlı biçimde ortaya çıkan bunalımının birkaç nedeni vardır.
Polonyalıların yüzyılı aşkın bir esaretten sonra, kendi geleneklerini güçlükle yeniden yaratmaya girişmiş olmaları ve kendi kültürel sürekliliklerinin rahat anlatım olanaklarından hoşnut olmaları ilk ve belki de en önemli nedendi.
Marinetti’nin ‘müzelerin yakılması’na ilişkin sloganının Polonya’daki yansıması sahteydi, çünkü Polonya’da müzeler açılıyor ve bu müzelerde ulusun dağılmış kültürel varlıkları toplanıyordu. Polonya devrim coşkusuyla kendinden
geçecek bir ülke de değildi. Polonyalıların o sırada, sınırlarını belirleme ve sabitleme, üç işgalin ardından tek bir devlet organizması oluşturma
konusunda yapacak çok işi vardı. Görüldüğü üzere, Polonya gelecekçiliği ne gerçek köklere sahip olmuş ne de okuyuculardan bir kabul görmüştür. Kısa süreli bir moda, geçici bir şok olmuş ve pratikte çok erken unutulmuştur.
• Gelecekçiler olarak edebiyat sahnesine çıkan şairler bu şiir formülünden adım adım uzaklaşmışlardır.
Dadacı teknik bırakıldıktan sonra, halk sanatının
biçimsel ve içeriksel saf anlatımlarında ilham ararken, bir anlamda, ilkelliğe ve folklora yönelmişlerdir. Yayım biçimleri, gelecekçi başarıların pekiştirilmesinde ek bir engel teşkil etmiştir. Şairler, kulüplerde skandal yaratan sahne alışları dışında, şiir kitaplarında sürekli bir başarı gösterememişlerdir.
•