GENÇ POLONYA DÖNEMİ EDEBİYATI
Maria Komornicka
• Genç Polonya dönemi kadın şairlerin en başında, sıra dışı kişiliği ile Maria Komornicka (1876-1949) gelir. Soylu bir ailenin çocuğu olarak doğan Komornicka, 1892 yılında Piotr Włast ve Jan Nałęcz takma adlarıyla yayınladığı öykülerle sanat yaşamına başladı. Olağanüstü ilginç yaşam öyküsünü, seçkinler arasında Cambridge’de gördüğü felsefe eğitimi biçimledi. Burada XIX. yüzyılın en gözde edebiyat akımları ile de tanışma olanağı da bulmuştu.
•
• 1905 yılında eğitimini tamamlayıp Polonya’ya dönen Komornicka, 1905’deki devrimci hareketlere de katıldı. Ne yazık ki iki yıl sonra, kadınlığını reddetmeye başlayan yazar, kendisini erkek yazarlarla özdeşleştirdi. Neredeyse yaşamının sonuna kadar bu biçimde, hasta olarak yaşadı.
• 1894 yayımlanan ilk öyküleri “Karalamalar” (Szkice), dönemin bir programını yansıtıyordu. Sanatçı bu öykülerinde, yüzeysel kentsoylu yaşamla çatışma altında olan hastalıklı, sinirli ancak yetenekli bireyi, başka bir deyişle dekadentizm
sorunsalını yansıtır. Daha sonraki öyküleri, süre gelen toplumsal ilişkiler ve kent soylu sınıfın merkantilist bir bağlantıyla gittikçe güçlenen durumunu irdeliyordu.
•
• En önemli eseri, Władysław Nałkowski ve Cezary Jellenta ile birlikte yazdığı
“Ulaklar” (Forpoczty) adlı eseridir. Bu kitapta, polemikler, köşe yazıları, şiirler ve tiyatro eserlerinden bölümler yer alıyordu. Bu değişik türlerdeki eserlerin ortak savı, insanlığın ve uygarlığının yolunun, gerçek toplumsal yaşama yabancılaşmış sanatçılar ve entelektüeller tarafından belirleneceğiydi. “Ulaklar”, sanatçıların sıradan insan çöplüklerinden kıyaslanmayacak ölçüde yüksek seviyede oldukları düşüncesi ile bitiyordu. 1900 yılında, Komornicka, “Masallar” (Baśnie) adlı eserini yazdı Daha sonraki birkaç yıl içinde “Życie” ve “Chimera” dergilerinde şiirleri
yayımlandı.
• Şiirsel eserlerine, yaptığı edebiyat eleştirileri de eşlik ediyordu.
Yorumlar ve değerlendirmeleri daha sonraki yıllarda da
onaylanmıştır. En başarılı eleştirileri içinde, Żeromski’nin “Küller”i (Popioły), Berent’in “Çürük”ü (Próchno), Reymont’un “Köylüler”i (Chłopi) ve estetik mükemmelliği ile hepsinin önünde yer alan.
Irzykowski’nin “Pałuba”sı için yazdığı eleştiriler gelir.
• Yazarın dünya görüşü, yaşantısı ile çatışan bir biçimde
Przybyszewski’nin “sanat sanat içindir” sloganına aykırıdır. Sanatı ve sanatçıları, toplumsal ve ulusal sorunlarla doğrudan bağlantılı görür. Buna en iyi örneği de 1905 devrimine katılmakla vermiştir.
• Hastalığından dolayı çok sayıda şiir yazmamış olmasına karşın, şiirinin sıra dışı karakteri erken ekspresyonizmin karakterini taşır.
• Dört Yol Ağzında
• _ Nereye böyle çıplak ruh,?
• _ Yıldız fırtınasından kaftan sırtında.
• _Yalnızsın ha? _ Çürüyor son cesetlerin paramparça gövdeleri rüzgarda.
• _Nereden ? _ Çiçek, kokuyor dans ediyor, parlıyor ölümün bataklığında.
• _Aç mısın? _İçimi yediler akbabaların arzuları.
• _Kaçıyor musun? _Kovalıyor uçurumlardan beni soğuk ve kör bakışları.
• _Üzülmeden gidiyorsun ha? _ Ağlamazlar çocukların böyle bir anaya.
• _Dönecek misin? _ Sendeki ay düşsel korularda parlardı,
• Ve göğsün aydınlatırken tüm acıların parlaklıyla.
• _Dursana biraz. _Boş tarlalar yakıyor ayaklarımı.
• _Ellerini tutayım._Gözlerin tıslıyor yılan gibi.
• _Güzelsin. _ Yaşamadın mı, güzellik çürüyor kişideki.
• _Gelsene eski yuvana. Ateşi yaktım çırayla.
• _Ateşinin dumanı ve kurt ulumaları yakın nasıl da.
• _Bizimsin sen. – Belki, bir zamanlar. Bu gün özgür, yalnız ve başıma buyruğum,
• ne ki.
•
•
• Polonyalı dekadanların en sevdikleri motiflerin başında gelen ruhu intihara özendirme ve şeytanın hizmetine verme düşüncesi, bu şiirde de karşımıza
çıkıyor. Ama farklı bir biçimde. ‘Çıplak ruh’ deyimi, Przybyszewski’nin kullandığı bir deyimdir. Özgür kalmış, tüm tutku ve arzularından arınmış olan bir ruhtur burada sözü edilen. Komornicka, ortaçağ diyalog formunu kullanarak yazmış, şiirini. Ay tanrıçası, geceye ve karanlığa egemen olan, büyü ve sihri elinde tutan, kara güçler ecesi Hekate’nin yerinin bir kavşak, dört yol ağzı olduğu var sayılır. Şiirde Hekate veya ölümle ‘çıplak ruh’un yaptığı konuşmayı görürüz.
Sanatçının ‘çıplak ruh’u ne gerçek ne de metafizik dünyada kendisine yer bulamaz. Komornicka’nın burada Nietzschvari bir düşünceyle ruha baktığı ortadadır. Sanatçının ruhu ne bedeni ile var olduğu gerçek dünyaya ne de metafizik dünyaya aittir. Çekilen tüm acılar ve sonuçsuz kalan arayışlar, şiirin sonunda sanatçının özgür kalmış ruhunun tek başına bir değer olduğu ve bunun için de ‘sürü insanından’ farklı bir yerde bulunduğu kanısına varıyor.
• Ölüm, bu ruhu baştan çıkarmak ve şeytana yaklaştırmak için
elinden geleni yapıyor. Ona tutkularını ve yaşama ait duygularını anımsatıyor. Ama ‘iyinin ve kötünün ötesinde’ olan özgür ruh, hiçbir şeye bağlı olmadığını açıklıyor. ‘İyinin ve kötünün ötesi’nde olmak ne demektir? Bunu Nietzsche, sürü insanının moral değer yargılarının insan gerçeğine aykırı olduğunu göstermek ve yeni bir değerlendirmenin gerekliliğini ortaya çıkarmak için öngörmüş.
• Şiirde ekspresyonist tablolar vardır. ‘Yıldız fırtınasından kaftan’,
‘akbabaların arzuları’, ‘tüm acıların parlaklığı’,’düşsel korular’ gibi söz sanatlarına rastlanır. Ama en çok dikkati çeken şey, özgün
şiirde yer alan ustaca yerleştirilmiş uyaklardır.
Kaynaklar
• Taluy Yüce, Neşe – Ewa Odachowska Żielińska.
Genç Polonya Dönemi Edebiyatı. Ankara:
Kültür Yay., 2004.