• Sonuç bulunamadı

ARKİTEKT M İ M A R L I K, Ş E H İ R C İ L İK VE B E L E D İ Y E C İ L İK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ARKİTEKT M İ M A R L I K, Ş E H İ R C İ L İK VE B E L E D İ Y E C İ L İK"

Copied!
42
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

ARKİTEKT

M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V E B E L E D İ Y E C İ L İ K

R e v u e t r i m e s t r i e l l e D ' a r c l ı i l e c t u r c - Q Q u a r t e r l y p u b l i c a t i o c on A r c h i t e c - ı—ı 0 r e i m o n a l D . u r b a u i s m e et cles a r t s d ö c o r a t i f s t u r e c i t y p l a n n i ı ı g a n d d e c o ı a t i o ı ı —' b a u k u n s t , s t a t

İ M T İ Y A Z S A H İ B İ VB B A Ş Y A Z A R I : Z E K İ S A Y A R . U. N E Ş R İ Y A T M Ü D Ü R Ü A D R E S : A R K İ T E K T A N A D O L U H A N No. 33 E M İ N Ö N Ü . İ S T A N B U L T E L İ

D E R G İ S î

s z e i t s c h r i f t f ü r s d t e b a u u n d d e k o r a t i o n

M. İ L H A N G Ö N E N

3FON : 2 2 1 3 0 7

M e s l e k P o l i t i k a s ı :

t i U N U N K O N U S U

G E C E K O N D U L A R !

Zeki S A Y A R K U R U L U Ş U : 193!

Cilt : 35 No. : 320

A b o n e ş a r t l a r ı :

Res nî ve özel bürolar için yıllığı 50.— T.L.

Özel kişiler için yıllığı 40.— T.L.

» » Altı aylığı ... 22.50 T.L.

Bu sayı 15.— T.L.

Yabancı memleketler için 60.— T.L.

ARKITEKT'iıı K O L L E K S İ Y O N L A R I : 1931 — 1935 beher cildi 40.— T.L.

1 9 3 6 — 1940 » » 40.— T.L.

1941 — 1945 » » 35.— T.L.

1946 — 1954 » »> 45.— T.L.

İlân tarifemiz talep üzerine gönderilir.

Yazı: i'oto; r e s i m ve a b o n e b e d e l l e r i A R K İ T E K T ' i n adresine posta ile gönderil- melidir. Basılmıyan yazılar iade edilir.

Adreslerini değiştiren abonelerin en geç iki ;ıy içinde idarehanemizi haberdar etme- leri lâzımdır. Aksi takdirde kaybolan der- g i l e r d e n M ü d ü r l ü ğ ü m ü z m e s ' u l i y e t k a -

b u l e t m e z .

Muhabirlerimiz :

B. Almanya: Y. Müh. M i m a r Arslan T E R - Z İ O Ğ L U — Fransa: Y. Mimar Halûk T O G A Y — İsviçre : Y. M i m a r Seyfi S O N A D — B. Amerika: Y. M i m a r N e z a h a t A R I K O Ğ L U — İngiltere : Y. M i m a r Özcan A L T A B A N — İzmir: Y. M i m a r H a r b i H O T A N — A n k a r a : Y. M i m a r Tuncel K A Z M A .

Pour tout payement et demande des ren- seignements; ainsi que pour tout envoi des documents, tels que photos, articles, annon- ces bibliographie â inserer, s'adresser â la Direction.

Abonnements pour l'etranger I an 5 Dollars Prix de ce n u m e r o 1.25 » Ali subscriptions, letters, photos, articles, advertisements ete. Should be addressed T o : A R K İ T E K T

No. 33, Anadolu han Eminönü, Subscription rates :

Annual subscription Dollars 5.00 Single copy * 1.25

Son seçimlerde, partiler, beyannamele- rinde «Sosyal Mesken» problemine, gereği kadar önem vermemişler ve konuyu birkaç satır ile geçiştirmişlerdi.

Seçimden sonra, Başbakan ve İmar İs- kân Bakanının gecekondular hakkındaki be- yanları, bu işleri yapanların bazılarına ce- saret verirken, öte taraftan bu konuyu günün meselesi haline getirmiştir.

İki üç aydan beri, basında gecekondu meselesi bütün yönleriyle tartışılmakta ve çözüm yolları aranmaktadır.

Bir yandan hükümet davanın üzerine eğilirken, diğer taraftan teknik adamları, bilginler, yazarlar bir kampanya halinde fi- kirlerini açıklamaktadırlar. Gösterilen bu ça- baları, gecekondu davasının fikir sahasında ele alınması bakımından hayırlı bir işaret olarak görmekteyiz.

İlk zamanlarda, kanunsuz bir müessese sayılarak gelmiş geçmiş iktidarların bir türlü ilgilenmedikleri bu meselenin, bugün önemi artık yüzeye çıkmış bulunmaktadır.

İkinci D ü n y a Harbinden bu yana geçen yirmi yıl zarfında, bir çığ gibi gelişen ve

bugün şehirlerin çevrelerini saran «gayri sıhhî» mahalleler hatta, şehircikler kendile- rini zorla kabul ettirmişlerdir.

Basında ortaya atılan fikirler çok defa birbirleri ile çatışmaktadır. Bir yazar çare olarak şehir ve kır topraklarının kamulaş- tırılmasını lüzumlu görürken, diğer biri, bu- gün gecekondulardaki hayat standartınm köylerdekinden çok yüksek olduğunu söyle- mekte ve bunların ıslahları ile yetinilmesini savunmaktadır.

İmar ve İskân Bakanı ve idarecilerinin Teknik Üniversite profesörleri ile yaptığı se- minerde, ortaya atılan fikirlerde, muhtelif açılardan olmuş, kesin bir fikir etrafında top- lanılamamıştır.

Bütün bunlar senelerden beri gecekon- du davası ile uğraşan İmar İskân Bakanlığı- nın bu meseleyi hal için kesin bir çözüm yolunu el'an bulamamış olduğunu ortaya koymaktadır.

Bir müddet önce eski İmar ve İskân Bakanı İskenderoğlu, Ankara'da yapılan bir açık o t u r u m d a Bakan bulunduğu devirde, yaptırdığı bir etüde göre, gecekonduların ıslahı ve yeniden yapılmalarının önlenmesi

(4)

A R K . — 582

için her yıl üç yüz milyon liraya ve 10 yıla ihtiyaç olduğunu açıklamıştır. Bu etüdün detaylarını bilmemekteyiz.

Ancak, h ü k ü m e t her yıl gecekondular için bütçesinden ü ç yüz milyon lira harca- yamıyacağına göre, meseleye başka çözüm yolu bulmak gereklidir. Ortaya atılan fikir- lerde gecekondu yapımını önlemek için sos- yal meskenlerin mutlaka Devlet tarafından finanse edilmesi ve yeteri kadar konutun Devlet eliyle inşası savunulmakta, h e r yıl 40 - 50 bin gecekondunun bütün önleme gay- retlerine rağmen yapıldığı düşünülmemekte ve bu olayın üzerinde durulmamaktadır.

Bu sebeple davayı ikiye ayırmak, bu- güne kadar yapılmış olanlar ile, b u n d a n sonra yapılacak gecekonduları «sosyal mes- kenler» diye mütalâa etmek lâzımdır. Birin-

cilerin ıslahına uğraşılırken, yeni yapılacak- ların eskilere benzememesine bilhassa gay- ret göstermek zaruridir.

Mütehassısların hesaplarına göre her yıl yurdumuzda 120.000 meskene ihtiyaç varken, ancak yarısı, yani 60.000 i yapıla- bilmektedir. G e r i kalan ihtiyacı ise halk kendi kendine gecekondu olarak inşa etmek- tedir. Bu da memlekette en basit bir hesapla yılda 250 milyon liraya m a l olmaktadır.

İşte, kendi kendine plânsız bir şekilde her yıl yapılmakta olan bu 50 - 60 bin konutun inşasına Bakanlığın elini uzat- ması ve bilhassa teknik y a r d ı m ve teknik gücü iletmesi en âcil bir zarurettir.

Teknik Üniversitedeki seminerde Mes-

ken U m u m M ü d ü r ü n ü n izahatına göre, yeni kanunda teknik yardım ve proje yardımı bu- lunmaktadır. Bakanlığın âfet hizmetlerinde mevcut olan «Kendi evini yapana yardım»

metodu, sosyal meskenler için de uygulan- malıdır.

Bütün gayretlere rağmen bir türlü ön- lenemeyen gecekondu yapımını 327 No. lu kanunla ihdas edilen önleme bölgelerinde teksif ederek halkın her yıl sarfettiği 200 - 250 milyon liranın d a h a teknik ve d a h a bil- gili bir şekilde kullanılmasını sağlamak mevcut gecekonduların ıslahı k a d a r m ü h i m - dir.

Bu suretle, yeni gayri sıhhî mahallele- rin doğması önleneceği gibi, vatandaşa asgarî maddî imkânlar ile birer sosyal konut sağ- lanmış olacaktır.

(5)

D E N İ Z C İ L İ K B A N K A S I Ü S K Ü D A R V A P U R İ S K E L E S İ

Proje : O R H A N Ş A H İ N L E R G. S. A.

Tatbik : D E N İ Z C İ L İ K B A N K A S I F E N H E Y E T İ

Yaptıran : Denizcilik Bankası

Düzenleyen : Mimarı : Orhan Şahinler G.S.A.

S t a t i k : Cemalettin Üstünelli İ. T. Ü.

Kontrol : Denizcilik Bankası Yapı Mü- dürlüğü

İstanbul şehrinin kıymetli ve tarihî Üs- küdar meydanında eski yolcu iskelesinin yerine inşa edilen yeni iskele ve yolcu sa- lonunun plânlamasında hareket noktası, çev- resi olmuştur.

İskelenin, fonunu teşkil eden, değerli

cs';i eserlerin önünde yer alacak kitlesinin, tarihî çevreyle ahenkli ve son derece say- gılı olması gerekli olduğu şeklinde kabul edilmiştir.

Plânlamada her biri farklı hizmete ait olan elemanların hizmetlerine göre, büyük- lük, irtifa, biçim ve sıra almaları esası ka- bul edilmiştir.

İnşaatta yatırımın büyük kısmı vapur- ların yanaşması için bir hayli derinliklere çakılan kazıklara ve kazıklar üzerine inşa edilen iskele p l a t f o r m u n a sarfedilmiştir. Bu s:beple tahsisat kifayet etmediğinden bina

tam olarak bitirilememiş, ve betonarme aksam brüt beton olarak inşa edilmek isten- diği halde yapılamamıştır.

Bekleme salonlarının ısıtılmaması peşi- nen kabul edildiği halde, sonradan ilâve edi- len ısıtıcı apareylerle hacimlerin bağdaşma- dığı görülmüştür.

Bütün bunlara rağmen Denizcilik Ban- kası Yapı Müdürlüğü büyük bir iyi niyetle iskele binasının inşa kalitesini yükseltmek istemiş, fakat maddî imkânsızlıklar ve işçilik seviyesinin düşüklüğü ile bağlı kalmıştır.

(6)
(7)

Dsnizden görünüş

ü 3

ı r T r n T r r r 11 M 11. LLLIJ.İ > 1 U

m T i . i r M 11 1

KESİT A-A

(8)

Muhtelif görünüşler

(9)

T E L E V İ Z Y O N İ S T A S Y O N U T V 1 3

Sahibi : Westinghouse

Baltimore Maryland

Proje : Nezahat, İlhan Arıkoğlu Müteahhit : Whiting-Turner Contracting Co.

Maliyeti : 850.000 Dolar (bina) Başlama tarihi Mart 1964 bitiş tarihi

Aralık 1964

Baltimore'un dört büyük televizyon is- tasyonundan birisi olan W.J.Z. T V 13 yeni binası şehrin Television Hill namı ile maruf yüksek bir tepesi üzerinde inşa edilmiştir.

Bina çelik karkaslı olup dış yüze gelen çelik kiriş ve kolonlar beyaz betonla kaplan- mıştır. Dış duvarlar koyu renkli tuğla du- vardır. kaba döşeme sistemi sabit cndüle

saç kalıp üzerine dökülmüş betondur. Holü ikinci kata bağlayan merdiven, çıplak demir konstrüksiyon olup korkuluk plakları 1 cm kalınlıkta şeffaf plastik levhalardan yapıl- mıştır.

Esas Hol (Main Lobby) bina trafiğinin düğüm ncktas:dır. Binanın üç ana unsuru Ticari işletme. Teknik işletme Gösteri kıs-

mı burada birbirine bağlanmaktadır, geniş holde oturan bir sekreter ziyaretçileri alâka- dar oldukları kısma kolaylıkla sevkede- bilir.

Binanın dekorasyonunda K N O L ve American Furniture firmalarının mobilya- ları kullanılmıştır.

İnşaat proje ve hazırlıkları için geçen zaman bir sene aktif inşaat müddeti 9 aydır.

(10)
(11)

Toplantı salonu ve 2. kat planı

SEGOND FLOOR

(12)

Üniversitenin

havadan genel görünüşü

A N K A R A D A O R T A D O Ğ U Ü N İ V E R S İ T E S İ

M i m a r l a r ı : A L T U Ğ Ç İ N İ C İ , B E H R U Z Ç İ N İ C İ İ. T. Ü .

Şayet kısa bir tarihî açıklama yapıl- mazsa, Ankara'daki Orta Doğu Üniversite- sinin manevî değeri gereği gibi iyi bir şe- kilde anlaşılmaz. Atatürk, 1923 senesinde Türkiye'nin başkentini Ankara'ya götürdü- ğünde, burası bir kalenin etrafında topla- nan 20 - 30 bin sakini olan u f a k bir şehirdi.

Milletin kütürel faaliyetinin içinde daima

daha fazla temerküz ettiği A n k a r a , bugün 800 bin nüfustan daha fazlası ile istiap had- dini bulmuştur. O halde, kırk seneden biraz fazla, bir z a m a n d a kesin bir gelişim mey- dana gelmiştir. Gerek yayılma şeklinde bir sıçrayışla, gerekse açık nâzım plânına göre derhal teşekkül etmeye başlaması, gelişimin belirtileriydi. Merkezî yerleşme yerinin, iç te-

kâmülüyle ilgili zorunlu değişmeler dışında plân tatbikatı müspettir. Ankara'nın modern bir şehir haline gelmesini sağlayan nâzım plân, 1928 den sonra A l m a n şehircisi Jan- sen tarafından geliştirildi. Bu plân meseleyi, bir seri anahtar noktaları, şıkışık (nevralji) merkezleri yollarla bağlayarak, arazinin nite- liğine uygun ve düşünülmeden kabul edilen

(13)

her türlü simetri fikrinden uzak davranış- larla haletti. Kalenin etrafındaki eski şehre dokunulmadı, yenisiyle birleştirildi. Yeni şe- hir ise, güneye doğru çıkıyor ve buna ana d a m a r d a n hareketle batıya doğru yayılıyor- du. 1955 te Jansen'in eski nâzım plânı, millî bir yarışmayı müteakip, zamanın ihtiyaçla- rına uygun bir şekilde geliştirildi. Yeni tes- bit edilen prensipler, eskiye esas itibariyle riayet ediyordu. Plânın açık olma niteliğinde esaslı bir değişme olmadı.

Üniversitenin yeri bakımından üzerinde durulmaya değer... Güney-batı kısmında yer alıp, önemli bir şehir dışı trafik bağıyla (düğümüyle) sınırlanmıştır. Bu bağ, yeni A n - kara merkezinden Eskişehire doğru giden ve Konya'dan gelen yoldur. Yol kavşağından sonra ise etrafı tarihî merkez çevirir.

Gerçi yeni Üniversite Eskişehir yolunun başlangıcında bulunuyorsa da K o n y a yolu- na da çeşitli sebeplerden dolayı oldukça iyi

(Devamı 114. sahifada)

Mimarlık Fakültesi Zemin kat plânı

. u

? E s i

; :• - M

_ L _ 1

: m .

t'İ."

E : -» ]

m

!:-' >-.•• «<r t i I » . t » . I - : t " f v'*'JL\ . r r!!

V r r a T M

. ı -<- W İ M l m

2%

•»^Nf"'-

H î I

r m f k « ^ î h * î T î - '

J j ^ . Ç . f » .] k 1

M M M

' r H 1 • ; ; M i I I

i N a ıp it

"" ' w

(14)

Foto : Eclipse

U N Î L E V E R İ D A R E B İ N A S I

( Z Ü R İ C H ) Yazan : S E Y F İ S O N A D M i m a r G. S. A.

Proje ve tatbik : Mimarlar, F A R N E R ve G R U N D E R Mühendisleri : E. H A D O R N

Elektrik tesisatı : H E N A U E R ve L E E Zürich Sıhhî tesisat : B E N Z & Co. A. G.

Klima tesisatı : Gebr. S U L Z E R A. G. »

Türk mimarlarının büyük mahrumiyet ve güçlükler içinde çalışmak zorunda bulun- malarına rağmen, idareciler tarafından lükse kaçtıkları öteden beri iddia edilegelmiştir.

Ne gariptir ki, bu yanlış görüş yalnız T ü r k mimarlarının eserlerinde göze çarpmakta ve tartışmalara yol açmaktadır. Arkitekt'in 316.

sayısının Başyazısında Zeki Sayâr, Lüks Yapı konusu üzerinde önemle d u r m u ş ve ger- çekleri rakamlarla belirtmiş bulunmaktadır.

Bu yazımızda ise, lüksten vazgeçtik, en basit ve ilkel yapı tarzları hakkında bile en u f a k bir fikre sahip olmadıkları bilinen idareci ve entellektüellerimizin lüksten ziyade mo- dern yapı anlamlarını geliştirmeleri için, Zürich'te son zamanlarda inşa edilmiş olan ufak ve mütevazı bir b ü r o binasını konu olarak almakta, T ü r k mimarlarının lükse kaçıp kaçmadıklarını bu iddiada bulunanla- rın gaflet ve insaflarına bırakmaktayız.

Bina, İsviçre'de nebatî yağ imal ve sa- tışları yapan Ü N İ L E V E R firmasına aittir.

Projesi müsabaka ile seçimliş olup, mimar- ları F a r n e r ve Grunder, endüstri binaların- da tanınmış sanatkârlardır. Binanın planı 37 X 37 metre büyüklüğünde basit bir dört- genden ibarettir. Arsa bedeli hariç binanın metreküp maliyeti 320 İsviçre frankı, yani 1000.— T. Lirasıdır. Binanın inşa olunduğu yer Zürihin endüstri bölgesidir. Bina zemin

(15)

T

kat dahil yedi kattır. Yapının iskeleti beton- arme, cepheler alüminyum 'kaplı çelik konstrüksiyondur. Canlı ve hareketli bir kontrast temini için pencere ve katlar ara- s nda siyah mermer kaplama kullanılmış- tır. Şehircilik, trafik ve otopark problem- leri üzerinde önemle durulmuş, iş sahipleri, memurlar ve servis kısımları için, ayrı giriş ve çıkışlarla birlikte park yerleri temin edil- miştir.

Otomobilimizi ziyaretçilere ayrılan yerde park ettikten sonra, yağmurlu hava- larda ıslanmamak için girişi tebarüz ettiren bir markizden geçip otomatik olarak açı- lan kapıdan girerek kendimizi kabul ho- lünde bulduk. M i h m a n d a r ı m ı z yapının kısa tarihçesini yaptıktan sonra, şöyle devam etti :

İnşaatın en kısa bir z a m a n d a bitiril- r r s i için prefabrike imkânlardan istifade edilmiş, ayrıca mobilya ve diğer teçhizat önceden kcordine edilmiştir. Bu açıklama- dan sonra binanın dış m i m a r î ve estetiği hakkında bir fikir edinmiş bulunduktan son- ra, konumuzun özünü teşkil eden lüksten ziyade, modern yapı anlamı ile d a h a çok ilgili bulunan binanın iç mimarisindeki özel- likleri firmanın belli saatte bizi kabul ho- lünde karşılayan m e m u r u n d a n dinleyelim :

—• Bu modern binayı başta müşterile- rimiz olduğu halde, en basit personelden direktörlere kadar herkesin en iyi şartlar içinde çalışabilmesi için, inşa' ettirmiş bulu- nuyoruz.

Zamanımızda, ancak medenî konfor içinde, arkadaşça çalışma havası yaratıldığı takdirde iyi r a n d ı m a n sağlanabilir. Bunun içindir ki, yanlış! ucuzun daima pahalıya geldiğini düşünerek, doğru! ucuzu pahalı yollarla elde etmeğe çalıştık. Gördüğünüz gibi, bulunduğumuz kabul holü büyük ölçüde tutulmuş olmakla beraber, döşemelerde kul- lanılan yapı malzemesi ömürlü ve asil olan Somaki mermer, duvarlarda ise pele- senk ağacı kaplamasıdır. T a v a n alüminyum çerçevelerle asılan buzlu camla kaplı olup, gün ışığı ve aynı z a m a n d a sun'î ışıkla ay- dınlatılmıştır. Esas girişin her iki tarafında bulunan danışma ve istişare nişleri, çerçe- vesiz kristal camlarla tecrit edilmiştir. Mo- bilyaların seçilmesinde cömertçe davranıl- mıştır. Yeni binaya evvelce kullanılan mo- bilya ve eşyalardan hiç biri sokulmamış, iç mimarların hazırladıkları yeni projelere göre mütehassıs f i r m a l a r a yeni mobilyalar ısmarlanmıştır. Bir yenilik olarak evrak ar- şivinde müteharrik raflar kullanılmıştır. Bu sistem sabit raflara nazaran d a h a pahalı ise de, yerden yapılan tasarruf daha mühimdir.

Binanın mühim özelliklerinden biri de, en

(16)

modern şekilde klima tesisatı ile ısıtılması- dır. Bütün tesisat otomatik olarak çalışmak- ta ve yalnız bir kişi tarafından kontrol edilmektedir. Binada, toplantı, konferans, demonstrasyon amfilerinden başka, 131 oda mevcuttur. Binada 300 kadar m e m u r çalı- şır. 6. kat geri çekilmiş olup temin edilen teraslar, memurların öğle yemeklerinden sonra dinlenmesine tahsis edilmiştir. Bu ka- tın en manzaralı yerinde lokanta ve m u t f a k tesisatı konmuştur. M e m u r l a r a öğle yemek- lerinden önce ve sonra iki defa kahvaltı ve- rilmektedir. Yapının esas ruhunu teşkil eden çalışma bürolarının her yönden m ü k e m m e l olmasına çalışılmış, bilhassa gürültü ve ışıklandırma üzerinde durulmuş, zamanı- mızdaki en yeni malzeme ve teknik imkân- lardan faydalanılarak, bunlar da halledil- miştir.

Gürültüyü önlemek için hususî bir cam kullanılmıştır. Büroları ayıran camlı ve masif bölmeler gürültüyü geçirmeyecek şe- kilde imal edilmiş olup, müteharriktirler.

L ü z u m u n d a bürolar büyütülüp küçültüle- bilmektedir. Güneşe m a r u z büroların storları otomatik olarak çalışmaktadır. H e r b ü r o sıcaklık ve serinlik derecelerini müstakil olarak ayarlayabilmektedirler. Bürolarda ça- lışanları rahatsız etmeyecek derecede mev- cut olan hava cereyanı, sigara dumanlarını massettiğinden, sigara içmeyenler ne k o k u duyar ne de rahatsız olurlar. Döşemeler plastik kaplama ve makina halısı ile kaplan- mıştır. Tavanlar icabında açılabilen alümin- yum levhalarla kaplanmış ve g ö m m e arma- türlerle aydınlatılmıştır. K a p ı kasalarına kauçuk bandlar geçirilmiş olduğu için kapı- lar hiç bir şekilde gürültü y a p m a m a k t a d ı r . Çalışma randımanını arttırmak için binanın inşasında gösterilen azamî gayrete ilâveten psikolojik imkânlar da yaratılmıştır. Mih- mandarımız, bu sırada koridorda servis ara- bası ile kahvaltı dağıtan hademeyi göstere- rek - bu kahvaltılı teneffüs insan ile m a - kine arasındaki farkı tebarüz ettirmesi bakı- mından büyük bir ehemmiyete haizdir.» dedi.

1 5 - 2 0 dakika süren bu ara vermenin, daha doğrusu gevezelik etmenin, sinirler üzerindeki müspet tesirinin çalışma gücünü arttırdığına şüphe yoktur.

Bürolardan

muhtelif görünüşler

(17)

Binanın içinden muhtelif görünüşler

Mimarlar, lokanta ve müştemilâtına, bürolardan d a h a çok ehemmiyet vermişler ve bilhassa öğle tatillerinin ve yemek saati- nin geçtiği lokantanın m ü k e m m e l olmasına gayret etmişlerdir.

Büyük bir zarafet ve incelikle yapıl-

mış ve dekore edilmiş olan bu lokantada, dışarıyı seyrederek kahvemizi içtik ve pas- talarımızı yedik. Kendimizi sanki bir sayfiye otelinin restoranında imiş gibi rahat ve memnun hissederek karşımızda akan nehri ve yeşillikler içindeki şehrin bir parçasını seyrettik.

T ü r k mimarlarına yapılarında lükse ka- çıyorsunuz diyen idarecilerimize, A v r u p a memleketlerinden bu gibi yüzlerce misal ve- rileceğini, bu suretle lüks ile konfor anlam- larını ayırt etmelerini bir kere d a h a hatırla- tırız.

(18)

intibak ettirilmiştir. Sebepler, sadece bu son- d a m a r arasında bizatihi Üniversitenin F e n Lisesi binasına sahip olması değil, fakat ar- keolojik bakımından büyük önemi olan bir köyün de meydana çıkarılmasıdır. Üniver- sitenin güneyinde bulunan burasının, K o n y a yoluyla ve Lise ile bağlantısı sağlanmıştır.

Bu şekli ile Konya yolu, şehircilik ve kültürel bakımından çeşitli merkezlere fay- dalı hale gelmiştir. Bütün A n k a r a bölgesine nisbetle büyük önemi olan bir eksen görü- nümündedir.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İngi- lizce öğrenimi ile, T ü r k Başkentinin tam bir kültürel ortamını teşkil etmektedir. D a h a şimdiden şunları sayabiliriz. Opera, çeşitli tiyatro ve konser salonları, m o d e r n okullar v.s. Bu hususla ilgili millî yarışma 1961 de ilân edildi. Altuğ ve Behruz Ç İ N İ C İ kazan- dılar. 1962 de çalışmaya başladılar ve şimdi derece derece bu b ü y ü k eseri tamamlıyorlar.

Şimdilik mimarlık fakültesi faaliyettedir.

F a k a t genel plâna bir göz atmak, girişilen faaliyetin hümanist ve ilmî bir vasıta olarak değerini belirtmeye kâfidir.

Plânı gerçekleştirmenin güçlükleri çok büyüktür. Eski bir zihniyet yahut sadece tek- nik bakımından az gelişmiş imkânlarla mo- dern bir binayı m e y d a n a getirmek güçtür.

Fakat, bütün bir Üniversite mahallesini, ikamet edilecek yerleri, sınıfları, ibadetha- nesi, spor tesisleri geleneksel mahallî inşa nazarı itibare alındığında, teknik unsurlar şüphesiz ileri, standart, m o d e r n tekniğe uy- gun inşaata ulaşılması h e m e n h e m e n imkân- sız bir teşebbüstür. Sadece yabancı malî kaynaklar yeterli değildir. Y a p ı ustalığı ile m o d e r n tekniği yaratma sabrı gereklidir.

Başka şekilde ölçmeye veya ölçmemeye alı- şılmış, seri inşaat sistemini öğrenmeye mec- bur o l m u ş kimseleri, geleneksel m i m a r î dı- şında farklı bir bina yapımına alıştırma güçlükleri vardır. Bu nazik s a f h a d a öden- mesi gereken bir fire vardır. Bu s a f h a d a memleketin gücü süratle modernizasyonu ça- buk ve müessir bir şekilde gerçekleştirecek vasıtaları - her şeyden önce eğitici - değer- lendirmeye teksifi bir şekilde yönelmelidir.

Orta Doğu Üniversitesi halledilen güç- lükleri ve anlamlı m e m n u n edici meşguliyeti ile bundan sonraki Üniversite inşaatları için bir misal teşkil edecektir. Yeni meclisten beş kilometre uzakta bir sahaya, engebeli ve değişik bir köyceğize, hali hazırda ziraî olan kısma kurulmuştur. Takriben 45 milyon metre karelik bir sahaya yayılır. İkametgâh

olarak ayrılan yerler ve yeşil saha b u n a dahildir. Sadece 8 milyon metre karelik yeri binalar işgal etmektedir.

Münhasıran didaktik olan bölge, A n k a - ra'nın görünebilen bir tepesi üzerindedir.

Geniş meydan açık havadaki merasimler için elverişlidir. Üniversite binaları orizontal bir değişim gösteren ve münhasıran yayalara mahsus, binalarla mütenasip bir saha vazi- fesi gören merkezî bir eksen etrafında ba- tıya doğru gelişiyorlar. Eksenin doğusuna doğru idare binaları, konferans salonu ve b a r yer alıyorlar. Biraz daha doğuda binaların tümünün merkezî cephesinde sportif tesislerle yeşil saha ve talebelerin yatakhaneleri; en nihayet doğu cephesinde hocaların villaları muntazam bir gurup teşkil ederse de, mono- ton bir şekilde dağılmamışlardır.

İkili fonksiyonuna, didaktik ve toplu ol- maya büyük bir müşahhas uygunlukla proje faal bir şekilde tatbik edilmektedir. D a i m a manzaranın belirtilmesi nazarı itibare alın- maktadır. Büyük bir elastikiyet ve hassasiyet- le çizilmiş olan yeni Orta Doğu Üniversitesi, bünyesinde Ankara'nın dinamik b ü t ü n yöne- tici hususları beraberinde getirmektedir.

Burada özellikle mimarlık fakültesi, b ü y ü k bir bütün içinde ilk faal çalışan fakülte ol- ması dolayısıyla üzerinde duruldu. Takriben 600 talebeyi barındırabilmektedir. Bir seri çeşitli hacimli blokları orizontal bir şekilde içine alır. K ü t ü p h a n e , açık ve kapalı konfe- rans salonu güney köşesini teşkil ediyorlar, ana girişten sonra şekil ve manzara bakımın- dan önemli mimarlık fakültesi sınıflarının bulunduğu blok gelmektedir. Bu sınıflar tatlı ve sakin bir şekilde ziraî m a n z a r a y a doğru uzanıyorlar. Batıya doğru müteakiben, şe- hircilik çalışmaları üçlü bloku, fakülte bu- ralara içten bağlı, f a k a t kolaylıkla dışla da irtibatı bulunur bir şekilde bağlanmıştır. Bir seri dershaneler, batı köşesini teşkil ediyor- lar, mimarlık müşterek çalışma b l o k u n a doğru uzanıyor. Bunlar ise kuzey tarafın can alıcı noktasını teşkil ediyorlar. Küçük bir açıkhava konferans, dinlenme yeri, f a k a t biraz d a h a batıya doğru yer alır. Kuzey kö- şesinin geriye kalan kısmını profesör odaları işgal ederler. Bu kuzey köşesinde Üniversi- tenin ana damarını teşkil eden yola yan ta- rafını vermiştir. Buradan da girişin b ü y ü k avlu kısmına girmek m ü m k ü n d ü r . Bu avlu sergiler için kullanılabilir. Üstelik o k u m a salonu ve teneffüshanenin merkezi ve fakül- tenin iç kısmının merkezini (kalbini) teşkil eden yere de bağlıdır.

(Baştarafı 109. sahifada) Büyük bina profilinin bulunmaması, açıklık ve çeşitlik kendiliğinden iç ve dış sa- haya anlam kazandırıyor. Üniversitenin bü- tününü ve araziyi birbirine bağlıyor.

Burada belirttiğimiz iç o k u m a salonu haddizatında çeşitli fonksiyonları d a üzerine almaktadır ve Selçuklu mimarisinin eski geleneksel tipinin bir kısmını belirtmektedir.

Yukarıdan aydınlatılmış bir salon, ışık tepe- den gelmektedir. Buraya talebeler hiç bir kontrol olmadan girebilir, tahta raflardaki meslekî mecmuaları alabilirler, okuyabilir- ler, konuşabilir ve görüşebilirler. Burada, mimarların, avrupaî rasyonalizmi basit değiş- melerle getirmek değil, kendi memleketleri- nin bazı geleneksel şeylerini m o d e r n bir şekilde takdim etmek istedikleri görülür.

Diğer canlı bir unsur m a n z a r a ile ku- rulan irtibattır. Bütün Üniversitenin konusu, mimarlık fakültesinde belirtildiği gibi, önem- le altı çizilecek, önemli ve tabiî bir anlam taşır. Meselâ: Mimarlık sınıflarının m a n z a r a d u r u m u . Fakülte sadece yayalara mahsus bir d a m a r üzerinde yer almasından değil, do- ğuya bakan profilde, A n k a r a manzarası ve ziraî g ö r ü n ü m önem kazanır. Binaların bü- tünü açık bir şekilde anlamıdır. Binaların bütünündeki akıcılık bir seri göze hitap ediyor ve hiç bir a n a görünüş teşkil etme- yip, açık ve genel bir g ö r ü n ü m vermekte- dir. Behruz Ç İ N İ C İ , 1932 senesinde İstan- bul'da doğdu, 1954 te aynı şehirdeki Tek- nik Üniversiteden mezun oldu. Burada di- daktik bazı vazifelerde bulundu. Çeşitli mimarlık yarışmalarına iştirak etti. Müte- addit birincilikler aldı. Kesif bir çalışması vardır.

Orta D o ğ u Teknik Üniversitesi proje- sinden başka, A n k a r a ' d a büyük bir çarşı, iş yeri olarak iki b ü y ü k bina, İstanbul'da iş yeri ve çarşı gibi yayın faaliyetinde de bu- lunmaktadır. Ege bölgesinin turistik mesele- leri üzerinde önemli bir eseri vardır.

Behruz Ç İ N İ C İ ' n i n beğendiği, müte- mayil bulunduğu bazı modern m i m a r ve heykeltraşlar arasında Nowicki, Saarinen, le Corbusier ve hatta Philip Johnson vardır.

Bunlarda ise, rasyonalizm en serbest ve elâs- tikî şeklinde gelişmiş, en açık bir şekilde ikna ifadesi ve ifade kudreti hâkimdir. F a k a t bu isimler Ç İ N İ C İ ' n i n m e y d a n a getirdiği rasyonalist dinamik niteliğini anlamaya yar- dım ederlerse de, millî tarihî hususu nazarı itibare almazsak onun şahsiyeti hakkında bir şey anlaşılamaz.

\

(19)

YENİ CAMİİ HÜNKÂR KASRI

A r k e o l o g : E R D E M Y Ü C E L

M e h m e t I I I (1567 - 1603) 'ün annesi Safiye Sultan tarafından hicrî 1007 (1598) tarihinde, M i m a r D a v u t Ağanın nezaretinde inşaasma başlanan Yeni camii ve külliyesi çeşitli sebeplerden dolayı uzun yıllar ikmal edilemiyerek muattal bir halde kalmıştır.

Camiyi t a m a m l a m a k araya giren altmış yıllık bir fasıladan sonra Mehmet IV (1641-

1692)'ün annesi T u r h a n Sultana nasip ol- muştur. Bu defa mimarlığa tayin olunan Mustafa Ağa, cami ile birlikte külliyesini ve plana sonradan bizzat kendisinin ilâve ettiği H ü n k â r kasrını hicrî 1074 (1663) tarihinde nihayet'endirir.

Camiin inşaatına deniz kenarında baş- landığından ortaya birçok güçlükler çık- mış, temellere hücum eden sular devamlı olarak pompalar vasıtası ile boşaltılmıştır.

Temellerin atılacağı toprak zeminin yumu- ş.ık ve zayıf olmasından, temel t a ş l a n ay- n ı n Mimar Sınanın Büyük Çekmece köprü- sünde tatbik ettiği gibi kurşunla birbirine bağlanan kazıklar üzerine oturtulmuştur.

Yeni camiye bitişik bir kemer (1) üze- rine inşa edilen h ü n k â r kasrı kısmen de sahil surlarının bakiyelerine istinat eder.

Birkaç odadan ibaret olup, bir geçit vasıtası ile de Yeni camiin h ü n k â r mahfeline bağlı olan bu kasır T ü r k sivil mimarisinin bir şaheseridir. T ü r k mimarisi içerisinde bu tarz- daki kasırların gayet nadir olması Yeni ca- mii' h ü n k â r kasrının önemini bir kat daha arttırır.

Dış görünüşü itibariyle tuğla hatıllı muntazam kesme taş yapısı, dahildeki tezyini unsurları ve ahşap saçakları ile âdeta küçük bir saray hüviyetini taşıyan binada valde sultan ramazan aylarında ibadet etmiş, dün- yanın en güzel manzaralarından biri olan istanbul limanını seyrederek ö m r ü n ü n son yıllarını geçirmiştir.

Kasır üzerindeki ç a l ı ş m a l a r :

Eminönü meydanının tanzimi esnasında camiye sonradan ilâve edildiği mülâhazası ile yıktırılma tehlikesi ile karşılaşan kasır yıllarca h a r a p ve bakımsız bir halde kal- mıştır. Kasrın o günkü h a r a p d u r u m u n u sayın Celâl Esat Arseven şu kelimelerle ifa- de etmiştir: «Türk sivil mimarisinin en gü- zel parçalarından biri olan bu kasır bugün

harap bir haldedir. M i m a r î tarihimize ve tezyinatımıza m ü h i m bir vesika teşkil eden bu kasrın eski şekli ve tezyinatı m u h a f a z a edilmek suretiyle yapılacak tamirle gerek sanat ve gerek turizm bakımından kazanıla- cak kıymet yanında edilecek m a s r a f ı n bü- yük görülmemesi icap eder.» (2)

Nihayet 1949 yılında h ü n k â r kasrı Va- kıflar idaresince ele alınarak restore edil- miştir. Y. M i m a r Vasfi Egeli ve Y. Mimar Süreyya Yücel'in nezareti altında yapılan restorasyon neticesinde bu sanat âbidesi ha- rap olmaktan kurtarılmış ve b u g ü n k ü hüvi- yetine ulaşmıştır.

Kasır üzrrindeki çalışmalarda bilhassa binanın h a r a p ve tehlikeli bir durum arze- den dış cephesi ehemmiyetle ele alınmış, bitişik surlara istinat eden kaidesi yeniden m u n t a z a m blok taş'ar ile örülmek suretiyle takviye edilmiştir. Bu arada kasrın E m i n ö n ü meydanına bakan cephesindeki şahniş kıs- mının istinat ettiği taş konsollar da tama- m e n yenilenmiştir.

Kasrın dahilindeki çalışmalarda ise Edir- nekâri kalem işlerine ait birçok iz bulun- duğu gibi, eksik ve kırık çini panolar da depoda mevcut çinilerle yenilenmiştir.

^M-.'.TTÎ PLÂUl duL.f/50

Son yıllarda bir kere daha elden geçiri- len hünkâr kasrı, bugün vakıf teberrükât an- barında mevcut sanat eseri vasfını taşıyan eşyalar ile devrine uygun bir tarzda dekore edilmektedir. Bilhassa titizlikle üzerinde durduğumuz valde sultan dairesi, minderler, halılar, sedef kakmalı rahleler ve şamdan- lar ile tefriş edilmiş, devrinin havasının ya- şatılmasına azamî gayret sarfedilmiştir.

Kasrın mimarî yapısı:

Kasra bir kemer üzerinde inşa edilmiş olduğundan, üstü ve etrafı kapalı gittikçe yükselen taş zeminli geniş bir rampa ile çı- kılmaktadır. Padişahın at, valde sultanın araba ile çıkmış olduğu bir rampa zemi- nin aslında döğülmüş toprak olması kuvvetle muhtemeldir.

R a m p a n ı n Yeni camiin mihrabına ba- kan kısmında muayyen bir irtifadan sonra

(1) Bu kemer 1915 yılında aslî hüvi- yetine sadık kalınmak suretiyle Mimar Ke- malettin tarafından yenilenmiştir.

(2) Arseven Celâl Esat. Türk sanatı tarihi cilt II, sayfa 639.

Kasrın plânı

(20)

A y m odanın diğer köşesi

Foto : E. Emiroğlu Kasrın Valde Sultan dairesinde ocaklı salon

şerit halinde birbirini takip eden pencereler bulunmaktadır. Ancak X X . asır mimarisin- de görülen bu tarz bir pencere sırasının burada ortaya çıkması oldukça şaşırtıcıdır.

Bu r a m p a d a n bir kapı vasıtasiyle dıştan taş konsollar üzerine oturtulan bir balkona ve c ı a d a n da kasrın alt katındaki hizmet- kârlara tahsis edilen basık tavanlı odalara girildiği gibi, r a m p a n ı n mukabil tarafındaki bir kapı ile de sahil surlarının üzerine çı- kılmaktadır.

Rampanın nihayetindeki kasrın giriş ka- pısı sedef ve bağa kakmalıdır. Kapının geçme ve iki renkli kilit taşlarıyla yapılmış basık kemerli söğeleri üzerinde celi hat ile bir de besmele yazılı bulunmaktadır.

Giriş kanısı ile birlikte kasrın meşe ağacmdan m â m u l sedef ve bağa kakmalı kapıları T ü r k oymacılık sanatının nefis birer örneğidir. Bu kapılar üzerindeki geo- metrik şekiller ahenkli bir şekilde birbirle- riyle kaynaşmış olup, sedef ve bağa kak- malar ise hâlâ yapıldıkları devrin canlılığı- nı taşımaktadır.

Kasra girildiği z a m a n karşılaşılan du- varları nefis çiniler bezeli L şeklindeki sefanın bir tarafından valde sultanın ikamet etmiş olduğu daireye, diğer tarafından d a camiin h ü n k â r mahfeline geçilir. Bir kena- rında hizmetkârlara ait küçük ve basit bir oda bulunan, bu taş zeminli L şeklindeki sofa altlı üstlü iki sıra halindeki pencereler ile m ü k e m m e l bir surette aydınlatılmıştır.

Bu pencerelerden alt sıradaki dörtgen şek- linde olanlar binanın havalandırılması için açılıp kapanabilmektedir. Üst sıradaki k a f a penceresi diye isimlendirilen sivri kemerli pencereler ise sabittir.

Bu sofanın tavanının da aslında valde sultan dairesinde görüldüğü gibi ahşap oy- malı tezyini bir şekilde örtülü olması kuv- vetle muhtemeldir. F a k a t bugün maalesef aslına ait bir parçaya rastlanamamış ve bu sebepten de ince çubuklarla birbirinden ay- rılan zemini yeşil boyalı ahşap bir tavanla örtülmüştür. Bu çeşit bir örtü sistemi kas- rın aslına ait bir ize rastlanmıyan birçok yerlerinde kullanılmış bulunmaktadır.

Kasrın iki tarafını kuşatan bu L şek- lindeki sofadan üzerinde altın yaldızlı Edir- nekâri kalem işleri bulunan, ahşap söğeli se- def ve bağa kakmalı bir kapı ile valde sul- tan dairesine geçirilir. Bu daire küçük bir koridor üzerinde içerisinde birer çini ocak bulunan iki oda ile bir W . C den ibarettir.

Bu odalardan kubbeli olanının da ka- pısı sedef ve bağa kakmalıdır. Rutubet ve sıcaktan bozulmıyarak z a m a n ı m ı z a kadar düzlüğünü m u h a f a z a eden ve iki kanattan meydana gelen bu kapı, söğenin dışına ta- kılmış olup, açıldığı zaman d a birbiri üze- rine gelecek şekilde katlanır. Söğe yuvar-

(21)

lak kemerli olmasına rağmen kapı onun şekline tâbi olmıyarak düz bir şekilde niha- yetlenmiştir.

Gayet m ü k e m m e l aydınlanan odanın iki sıra halindeki pencerelerinden alt sıradaki yedi tanesi m e r m e r söğeli, ahşap doğra- malı ve takozlarla birbirine bağlı demir şebekelidir.

Gayet m ü k e m m e l aydınlanan odanın iki sıra halindeki pencerelerinden alt sıradaki yedi tanesi m e r m e r söğeli, ahşap doğra- malı ve takozlarla birbirine bağlı demir şe- bekelidir.

Üst sırada is: çeşitli dekoratif şekiller göstererek birbirini tamamlayan sivri ke- merli, alçı zemin üzerine renkli camlı oniki pencere vardır. Pencerelerin bir kısmında renkli camlardan aralarında üzüm salkım ve dalları dolaşan iki narin servi resmedil- miş, bir diğerinde gene renkli cam ve alçı- dan içerisinden çıkan çiçeklerin sathı dol- durduğu bir sepet işlenmiştir. Bazı pencere- lerin şekli daha sadedir, bunlarda sadece içe- risinde tâli derecede yuvarlaklar bulunan bi- rer madalyon vardır.

Sen devirde ele alınan bu pencerelerden aslına en uygun olanının bu madalyonla pencereler olması kuvvetle muhtemeldir.

Bu odanın kuzey cihetinin zemini ah- şaptır ve cini ocağın önündeki taş zemin- den de birkaç santim daha yüksektir. Bu bakımdan odayı iki kısma ayrılmış olarak mütalâa edebiliriz. Bu ayrılık aynı z a m a n d a tavan örtüsünde de kendini göstermekte olup, iki kısım birbirinden üzerinde altın yaldızlı Edirnekâri kalem işleri b u l u n a n bir korniş ile ayrılmaktadır.

Çini ocağın önündeki m e k â n ı n üzeri nefis bir ahşap kubbe ile örtülüdür. Bura- da kare m e k â n d a n oniki köşeye, oradan da yaldızlı ahşap mukarnaslar vasıtasıyla kub- be yuvarlağına geçiş sağlanır.

1949 yılındaki restorasyonda yenilenen bu kubbenin içinin tezyin edilmiş olduğunu bulunan üzeri motifli birkaç yapıştırma ke- ten bezi levhadan anlıyoruz. Adetçe pek az olan bu parçalar sadece bir fikir vermek için kubbenin içerisine rasgele yerleştiril- miştir.

Kubbenin dışında kalan ve odanın ah- şap zeminli bölümü üzerine rastlayan kısım bir sıra mukarnaslı firiz ve T ü r k üçgen- leri ile sınırlanmış dikdörtgen şeklinde bir tekne tavanla örtülüdür.

Bu tavan ile o d a n m duvarları arasında kalan korniş kısmı iç içe geçirilmiş geomet- rik şekiller ve altın yaldızlı motifler ile süs- lüdür.

Bu tavan örtüsü T ü r k ince marangozlu- ğunun, nakkaşlığının maharetini, sanatını gösterdiği gibi T ü r k mimarisindeki tavan-

Valde Sultan dairesinde kubbeli salon

Foto : E. Emiroğlu

Aynı salondan başka bir görünüş

(22)

lar hakkında da oldukça iyi bir fikir ver- mektedir.

Nisbeten daha küçük olan valde sul- tan dairesindeki ikinci odanın duvarları çini panolar ile kaplıdır. T a v a n ı n aslî şekline ait bir parçaya rastlanamadığından yeşil boyalı tahta kaplamalar ile üzeri örtülmüştür.

içerisinde çinili bir de ocak bulunan bu oda koridordan üzerinde altın yaldızlı edirnekâri tezyinat bulunan ve inşa tarihin- den sonra ilâve edilmiş olması muhtemel bir p a r a v a n a ile ayrılır.

Bu p a r a v a n a üzerinde olduğu gibi, kas- rın kapı söğeleri ve diğer ahşap aksamı üze- rinde görülen bu edirnekâri tezyinat, T ü r k teyzinî sanatında m ü h i m bir mevki işgal eder. Bu tezyinatta umumiyetle soluk yeşil, açık kahverengi içinde kırmızı motifler ve kısım kısım sarı renkler bir renk tezadı ha- linde birbirleri ile kaynaşmaktadırlar.

Kasrın çinileri:

Yeni camii h ü n k â r kasrı T ü r k çini sa- natının en güzel nümunelerini bünyesinde toplamıştır. XVII. asır İznik işi olan çinileri camiin m i m a r ı piyasada mevcut olanlar ara- sından toplamış ve ehemmiyet derecelerine göre kompoze etmiştir. Bu b a k ı m d a n bazı nadide parçaların yanı sıra tâli derecede çinilere de tesadüf edilmektedir.

R a m p a n ı n nihayetindeki kasra giriş ka- pısının yan duvarlarını kaplayan çiniler de- sen, teknik ve renk b a k ı m ı n d a n tâli derece- dedir. Bu çini panolarda lâcivert ve beyaz zeminler üzerinde, azamî derecede stilize ka- ranfil, lâle, rûmiler bir sıra halinde birbirini takip eder.

Kasrın içerisindeki sofanın duvarları yerden tavana kadar iki sıra halinde m u n - tazam bordürler içerisine alınmış, âdeta bir çiçek bahçesini andıran nefis çini panolar ile kaplıdır. Bu panolar üzerinde muhtelif ton- da mavi, yeşil ve kırmızı renkler t a m hakkı verilmek suretiyle tatbik edilmiş, karanfil, sünbül, şakayık, gül, erik ve n a r çiçekleri ile rûmiler tam bir ahenk içerisinde birbirleri ile kaynaşmışlardır. Bu çini panoların ara- sında koyu mavi zemin üzerine beyaz sülüs hat ile Şair Asım t a r a f ı n d a n kaleme alınmış yirmidört beyitlik methiyenin dokuz beyiti kartuşlar içerisinde birbirini takip eder (3).

Ayrıca bu sofaya açılan kapılar üzerin- deki kitabeliklerin içindeki çiniler de gerek renk ve gerekse desen olarak görülmeğe de- ğer güzelliktedir.

Ahşap kubbeli ve çini ocaklı oda iki sıra halinde kasrın en nefis içini panoları ile süslüdür. Sivri kemerli çerçeveler içeri- sine alınan bu çini panolar çeşitli renkte karanfil, gül, şakayik, hançer yaprakları, kıvrık dallar ve rûmiler ile dekore edilmiştir.

Çeşitli şekiller gösteren çini panoların bazısında bir kâseden çıkan çiçek ve yaprak- lar ince dallar ile birbirine bağlı olarak

sathı doldururlar. Bir başka örnekte ise içi ve dışı çeşitli renkte çiçek ve hançer yap- rakları ile tezyin edilmiş sıra halinde m a - dalyonlar görülmektedir.

Bu çini panoların köşe dolguları da mavi zemin üzerine beyaz renkte rûmiler ile dekore edilmiştir.

Odanın bir kenarında yan yana duran üç büyük çini p a n o h e m e n dikkati üzerine çeker. Panolardan ortadakinin üzerinde, boş satıhları birbiri içerisine giren kıvrık dallar, üzüm salkımları ve asma yaprakları ile doldurulmuş yeşil renkte stilize edilmiş bir servi ağacı görülmektedir. Bu p a n o n u n yanındaki çini panolarda ise boş satıhları çeşitli renkte yerden fışkıran karanfil, şaka- yik ve hançer y a p r a k l a n ile doldurulmuş çiçek açmış bir erik ağacı vardır. Maalesef bu erik ağaçlarından bir tanesi vaktiyle ye- rinden sökülmüş, bugün sadece ağacın göv- desi ile hançer yapraklarının bazı parçaları kalmıştır. Sökülen bu p a n o n u n yerine son- r a d a n bir ecnebi sanatkârına X I X . asırda birçok camilerimizde olduğu gibi koyu renk- te bir boya ile acayip bir kalem işi yaptırıl- mıştır. F a k a t bu d u r u m bugün bize yan y a n a duran T ü r k ve A v r u p a sanatının birer ör- neğini mukayese etme imkânını vermektedir.

Ayrıca bu odanın çini panoları arasında dışardaki sofada olduğu gibi mavi zeminli kartuşlar içerisinde sülüs hatlı methiyenin de- vamı olan onbeş beyit bir kuşak gibi dolaş- maktadır (4).

Valde sultan dairesindeki çini ocaklı ikinci odanın duvarları kasrın diğer kısım- l a r ı n ı nazaran desen, kalite ve teknik itiba- riyle tâli derecede çiniler ile kaplıdır. Bu çiniler üzerinde mavi ve yeşil renkte ka- ranfil, lâle, kasımpatı, şakayik motifleri bulunmaktadır.

Umumiyetle kasrın çinilerinin kontur hatları fevkalâde kuvvetlidir ve sırlarda hiç bir çatlaklık görülmediği gibi boyalar da birbiri içerisine karışmamıştır.

Çiniler üzerinde bilhassa lâle devrinden sonra önem kazanan stilize edilmiş tabiattan alınma temalar işlenmiştir.

Kasrın çinileri ile Yeni camiin çinileri mukayese edildiğinde, ikisi arasında bariz farklar olduğu kolayca görülür. Bu çiniler kalite ve teknik itibariyle camiin çinilerini gölgede bıraktığı gibi, T ü r k çini sanatı d a en son ve en güzel örneklerini b u r a d a ver- miştir.

(3) Semend-i lutf ile dünyâyı her dem etmede pâmâl Kemend-i Rüstem-i ikbalinin âlem giriftâri

Serapa feth (ü) nusrettin zemân-ı adi (u) dâdında Çerağ-ı devleti ol denlü nûşen

baht-i bidâri

Sipihr-i izz ü çâha âfitâb-ı âlem ârâdan Zeman-ı adi ü dâdında bilinmez

mest ü hüşyarı

Zeki ceng-âver-i meydü-i nusret şâ-i sahip-dâd Revadır haşredek h ü f f â r a çekse

tiğ-i zer-kâri

U n u t t u r d u adûya zahm-i tiğin H a n Süleymanın Ki nâm-ı n â m d â r ı n lerzenâh et- mekte k ü f f â r ı

Kerimâ kâmrânâey hüner-perver şehinşâhâ E y a pirâye-i sun-i kemâl-i k u d - ret-i Bâri Duaya başla beştir Asimi laf (ü) güzaf etme Cihan durdukça dursun ö m r ü dev-

let âsuman-vâri

Serir-i saltanattan d û r alma bir bir nefes h e r dem V ü c u d u n h ü f z ede dâyim senin (ol) Hazret-i Bâri

Budur vird-i zebnım rûz u şeb ğzge duadır bu Felek tâ haşr olunca emr ü f e r m a n ı

ola câri

(4) Nihâyet ol kadar vardır bilinmez ol dahi a m m a A n a cennetten açmış bâb-i bûzi Hazret-i Bâri

Benim dâvâm odir kim böyle kasrı yok binâeyler Bu d â v a m a benim eyler cihanın halkı ikrarı

Meğer kim himmet-i şah-i cihandır yoksa kim kadir O dur zira şimdi âlemin bir şâh-i kahhâi

Teâl Allah zeki câmi bülend eyvâ-i H ü n k â r i Acep âyine-i âlem-nümâ kâşi-i

divâni

Nedir ol kubbe-i bâlâ nedir o nakş-i bi h e m t â Muallâ Beyt-i M â m û r i felektür

ferş-i hemvâri

Zemini cennet-i âlâ mıdır yâ Kâ- be-i ulyâ Yed-i beyza olursa ger aceb mi dest-i m i m â r i

(23)

r

Nedir mihrabı üzre ol murassa camlar seyret N ü m â y a n gösterir her bir niğehte ruy-i dildârı Ana olsa aeeb mi kudsiyâr-i asu-

man müştak Felek hayran olup serden bıraktı tâc ü destâri

Temaşası neşat-engiz ü ömr-efzâdır el-kıssa N ü m a y a n d ı r anın her güşesinde

sun-i settâri

Yahut bir gülisitandır kim ana avi- zeler güldür G ö r ü p âlem f e r a m u ş eyledi el

el kıssa gülzârı

O denlü eylemiş üstâd nakş-i lâ-nâ- zirin kim Kusura yak durur eflâkten gör

zerre mikdâri O denlü hürde nakşi dide fark et-

mez anı aslâ Y â Behzad ü ya mânidir bunun el-hak kalemkârı

Aceb mi olsa Sultân-i cihanın mahfil-i pâki Gül üzre yaptı güya âşiyan bir

bülbül-i zâri Yanında kasr-i H ü n k â r i aceb özge temaşadır Kalur vasfında H â k a n i d e olsa

tab' nâçâri O denlü dil-küşa vü kân-i devlet

cây-i r i f a t t ı r Dimağ aşüftedir anda değildir

müşk-i tâtâri.

B A T I A L M A N Y A M A L I

HIROLIFT

ASANSÖRLERİ

Türkiye Mümessili : J Ü M A S K o l i . Ş Ü . Galata, Tünel caddesi Kuthan, Kat 3, No: 301

îstanbul Teleıfon : 44 86 99 İzmir Telefon : 23552 Ankara Telefon : 11 90 69

A R K . — 583

(24)

PARÎS BÖLGESİ YERLEŞME DİREKTÖR PLANI

P L Â N S I Z İ S T A N B U L ' U N B U G Ü N K Ü D U R U M U İLE M U K A Y E S E S İ

Yazan : E R T U Ğ R U L M E N T E Ş E M i m a r D. P. L. G.

•1620 tarihinde «Paris» in d u r u m u Romalılar çevrinden evvel bugünkü P a - '

ris şehrinin beşiği Seine nehrinin ortasında bulunan «Çite» adaşıdır.

Cenup batıda bulunan ve Loire nehri vadisi ile Seine nehri yedilerinin kesiştikleri bu nokta en eski zamanlardan beri insanla- rın ticaret, harp veya göç maksadiyle daima kullandıkları tabiî yolların geçit ve uğrak yeri olmuştur. Bu meşhur adacık tarihte şimalden Seine nehrinden gelen «Normand»

gemicilerin karadan ise Romalı «Cesar»

istilûlarının hücumlarına sahne olmuş önem- li bir mevkiidir. Bu gibi tipik noktaları coğ- r a f y a âlimleri «Tabiî Başkentler» olarak ad- landırırlar (capitales naturelles).

Böylece en eski zamanlardan beri tabiî geçitlerin kesiştiği yerde kurulmuş olan eski

«Lutece» (Roma devrinden kalma ismi) nin iki ana ticaret mihverinden biri Seine nehri- nin ta kendisi diğeri ise A-Gravürde işaret- lenen ve Seine nehrine amut geçen «Rue Saint Jacqucs» dir. Su nakliyatına elverişli 2. ci büyük A v r u p a nehri Seine, Transat- lantiklerin hareket noktası «LE H A V R E » limanında M a n c h e denizine dökülür.

Orta Çağda Almanya, Hollanda ve Bel- çika'dan gelen dini haç kafilelerinin İspan- ya'da bulunan Hıristiyanlığın büyük mer- kezi sayılan St. Jacques de Compostelle şeh- rine giden yol güzergâhı üzerinde bulunan bu sokak, Rue Saint Jacques adını almıştır.

Çekirdeği böylece bir birine amut iki ticaret mihveri üzerinde ve tatlı meyilli ta- bak gibi teşekkül eden arazi üzerinde ku- rulu Paris şehrinin gelişimi Londra, R o m a , Moskova şehirleri gibi bir su üzerinde yayı- lan halkalar şeklinde olmuştur. Paris bu- günkü şehircilik nosyonunun faydalarından m a h r u m olduğu gibi bu eski sistemin mah- zurlarıyla da karşı karşıyadır.

«Radio-concentrique» şekil olarak ad- landırdığımız bu büyümede çek kalabalık- laşmca şehirler, sıhhatli bir bünye olarak yaşayamaz olurlar. Çekirdekte toplanmış olan ticaret merkezine, şehir kenarlarından geliş gidiş fazlalaşır ve uzar. Biolojik te- şekküle benzeyen şehrin muhtelif uzuvları işlemez hale gelir. Şehir hastadır.

1946 senesinde 6.600.000

1962 » 8.400.000 kişinin top-

landığı Paris'in ve yakın bölgelerinin insan faaliyetlerinin nizamlanması idarecileri, ekonomicileri, coğrafyacıları, sosyologları ve bilhassa m i m a r ve şehircileri büyük problemler karşısında bırakmaktadır.

Şehrin hastalık teşhisi iyi yapılmaz ve tedavi usulleri yanlış olursa bundan gayet vahim sosyal ekonomik ve politik neticeler drğabilir.

Hesaplara göre ;

1985 senesinde 11.600.000

2000 » 14.000.000 kişiye yük- s;l:cek Paris ve bölgesinde yerleşecek insan topluluğunun sıhhatli ve randımanlı yaşa-' yabilmesi, çalışabilmesi ve dinlenebilmesi Paris ve yakın bölgesinin âtisine hatta F r a n - sanm istikbaline tesir eden bir d u r u m yarat- mıştır. Bunun için bu d u r u m u hal edecek Fransa şehirciliğine yön verecek bir «Di- rektör Plân» hazırlanmıştır.

Bu projenin hazırlanmasında gözeti- len esas faktörlerle varılmış olan neticeleri

şekil ve yazı olarak çok özetle ifade ettikten sonra böyle, bir plân'a sahip olmayan İstan- bul'un bugünkü ve yarınki durumlarını kıyaslamağa çalışacağız.

Geçen harbin sonundan beri 20 sene zarfında Paris ve hinterlandı için uygulanan yerleşme prensibi d a h a doğrusu prensipsiz- liği aşağıda sıralanan mahruzlarla teşhis edilebilir :

Eski kalabalığa nazaran zaten tıkanmış olan Paris'in iş merkezleri n ü f u s 7 ve 8 milyona yükselince işleyemez hale gelmiştir.

Muayyen n ü f u s kesafetine göre enfra- striiktürü düşünülmüş olan şehrin banliyösü tahminden fazla kalabalıklaşınca enfra- strüktürün kifayetsizliği ve yerleşme düze- ninin bozulması bir nevi imar anarşisine yol açmıştır.

Halk için nefes alınabilecek sahalar ya- pılarla doluvermiştir.

Viran hale gelen eski mahallerin ıslahı gecikmiştir.

1945 - 5 5 arasında şehir dışında (eski-

(25)

CERGY-PONIOISE

"AUCHAMP

•[tlGERY r\UEUSAW7 EVRY

SUD OE MANTES

r-.v'MO«D-OUEST V.:-..-:r.ı T o A PPf S

' jfKfK

KES

P

CINTVCS U*»AI«İ MOUVfftU*

C1W»«İ U»M««S „s

1-ACGlOHJtAtlOH l»ISt*«« . ^

* o * « v a ı « » H o u v u u s ^ f g

lOKtCOUvM" M*

fOM»

t »OGIOMİMUOK {»««»«'t

r ^ ^ -

^ ^ i

• SEİNE» Nehrine paralel iki büyük aks üzerinde yeni şehirlerin inşası Paris'in dairevî konsantrasyonunu önleyecektir.

ve Bc

den surlarla çevrili kısmın dışında) 10.000 hektarlık bir saha içinde hektar başına 20 konut alt yapı tesisleri yapılmadan inşa edil- miştir.

(İstanbul'da şehir hudutları haricindeki 100.000 gecekondu yapıları buna benzer bir hâdisedir).

Netice; şiddetli barınma ihtiyacı, uzak görüşlü bir plân yokluğu, izinsiz veya ruh- sat'a aykırı yapıların türemesine sebep ol- muştur.

Keyfî muameleler; imar formalitelerin- de prensip noksanlıkları husule getirmiştir.

Gayri menkul sahiplerini ümitlendirerek imar otoritesi zayıflamış ve dolayısiyle ras- yonel bir yerleşme düzeninin tahakkukunu tehlikeye düşürmüştür.

(Bizde de durum aynı hatta bugün daha da vahimdir).

Yeni Direktör Plân Prensipleri:

Paris ve bölgesi plân projesinin ana şeması hazırlanırken alışılagelmiş ölçüler

1850 de Paris bölgesi Paris surları içinden henüz dışarı çıkmaktadır.

(26)

terk edilmiş, bugün ve yarın karşılanabile- cek muhtemel problemlere cevap verebile- cek şekilde daha geniş anlamda hareket edil- miştir. Bugün Paris etrafında harpten beri inşa edilmiş olan «grands ensembles» tabir edilen modern sitelerin; çok sayıda eski banliyö mahallerin kalabalıklaşmaları, ke- safetin artması vaktiyle alt yapıların ona gö-e düşünülmemiş olması, orta yerde kalan zâ •»1~*»alık Paris'te trafik ve diğer ser- visi / j s b ü t ü n tıkamıştır,

una çare;

Kendi kendine yetecek ve Paris'le mut- laka alış verişi olmayacak birer bütün teş- kil edecek yepyeni şehirlerin k u r u l m a s ı :

Eski banliyölerin günümüzün anlayışına uygun birer şehirsel merkezler şeklinde ye- niden teşkilâtlandırılması.

inşaata elverişli yeni sahaların temini ile mevcut yeşil sahaların ve ormanların tahribini önlemek üzere 5 sene evvel Paris ve bölgesi için kabul edilmiş sınırların çok uzaklara itilmesi.

Lüzumlu her çeşit ulaştırmanın basit ve kolay olabilmesi, bilhassa konutları m ü - nasip kır dinlenme sahalarından fazla uzak- laştırılmaması, yeniden düşünülen inkişaf mıntakalarını coğrafik teşekkülün icap ve alt yapı imkânlarının yardım ettiği en m ü - sait mihverler boyunca yerleştirilmesi.

Nihayet mevcut şehirsel topluluklarla tasarlanan yeni şehirlerin birbirini t a m a m - layıcı mübadelelerde bulunabilmesi, genel- likle meskûn sahalarla kırsal kalacak saha- larının ayırımında isabet ve kâfi yakınlık- ların düşünülmesi, insanların r e f a h içinde en verimli hayat sürebilmeleri için en ince hesaplar yapılarak Paris ve bölgesinin biyo- lojik bir bütün olarak işleyebilmesi maksa- diyle bir organizma yaratılmasına gayret edilmiştir.

Y u k a r ı d a kabullenen fikirlere göre ha- reket edildikte yeni direktör plânın 3 ana prensibi:

Kendi kendine idame ettirebilen yeni şehirsel merkezlerin ihdası.

Hesap ve mantığın seçilmesinde rolü olan esas b ü y ü m e yönleri, mihverlerinin ta- yini.

Yeni şehirsel bölge b ü t ü n ü n ü n organize edilmesi.

olarak kabul edilebilir.

Direktör İmar Plânı Etüdlerinin kapsa- dığı meseleler:

Direktör bölge plânı ne t a m bir şehir- cilik plânıdır ne de bir enfrastrüktür alt- yapı yatırımları programıdır. Bu plân h e r

1965 de Paris bölgesi bütün boş sahalar dolmuştur.

1900 yılında Paris bölgesi. A n a yollar boyunca b ü y ü m e

(27)

iki konuda varılan neticeleri sentezinin (bir- leşiminin) ölçülü haritaya nalkedilmiş şek- lidir.

İstikbale muzaf tatbikatların esas olan- larını ihtiva eden direktör plân, alt yapı ve- ya yerleşme bahsinde olsun sırf ana istika- metlerin direktiflerini verir. Direktör plân yaşayacak olan biyolojik bütünün detayını göstermeyen bir bünye semasıdır «struc- tııre» dir.

Misal olarak;

Şehircilik mevzuunda 100.000 ölçekli bölgesel harita üzerinde korunacak yeşil sa- halar, meskûn sahalar, bu sahalar içinde lüzumlu iş merkezleri ile faaliyet merkez- lerinin yerleri leke olarak işaretlenmiştir.

Z a m a n l a ihtiyaçlar değişir düşüncesiyle de detay hususlar için açık kapı bırakılmıştır.

Demir, Kara, Deniz, ulaşımının en başlıcaları işaretlenmiştir. Paris ve bölgesi- nin b ü t ü n ü içinde 300.000 ile 1 milyon ki- şilik şehirsel toplulukların, kısmî nâzım plânları ile Fransız İmar Bakanlığının kabul ettiği «option» 1ar tabiatiyle bu ana plâna dahil edilmiştir.

Belediyeler veya belediyeler grupları seviyesinde 5 0 ilâ 300.000 kişilik imar plân- ları etüdleri, Direktör bölge plân etüdüne uygun olarak yapıldıkta bu ana plâna son- radan işlenir.

Alt yapı mevzuunda (Enfrastrüktür):

Direktör bölge plân şemasında insanların çalışma ve dinlenmelerine yarayacak şehir fonksiyonlarının yerleri, yönleri genel hatla- riyle işaretlenir. D e m o g r a f i k hesaplara göre 2000 senesinde (35 sene sonra) asgarî 14 milyonu bulacak Paris ve bölgesinde yer alacak n ü f u s u n hayat seviyesinin de yükse- leceği hesaplandığı cihetle her ferdin ihtiya- cının en elverişli şekilde karşılanabilmesi için yapılan araştırmaların verdiği netice- lerin yalnız en önemlileri Direktör plân ve raporlarında yer alır. Burada alt-yapı yatı- r ı m l a r ı n a ait cetvellerin ve kesin rakamla- rın uygulama terminleri yer almaz.

P l â n d a b u g ü n k ü ihtiyaçlardan itibaren yarınki ihtiyaçların tahmini y ö n ü n ü görebili- riz, ç ü n k ü bu tahminlerde 1975'e kadar kabullenen Fransız kalkınma plânının he- defleri bellidir ve tahminler hesaplara da- yanmıştır. Nitekim bu yerleşme plânı 10 sene içinde beşer senelik Fransız sosyal ve ekonomik gelişme plânının V. ci ve VI. cı bölümlerini kapsamaktadır. Hazırlanmış böl- ge ana plân şemasında Fransız kalkınma plânının ancak 10 senelik kısmına ait olan hedefler kaale alınmıştır; zira VII. ci ve VIII. ci plân bölümlerinin s o n u ç l a n V. ci ve VI. cı bölümlerin uygulama neticeleri belli olmağa başlayınca tebarüz edebilir. Ve bu şartlar 10 sene sonra değişik faktörler getirebilir.

Yukarıda söylenenleri özetlersek:

Projeleme safhasından Uygulama Safhasına A — Şehircilik Yerleşme Bahsinde

yapılacak işler:

1) 300.000 ilâ 1 Milyon kişilik bölge alt bölümlerin strüktür iskeletleri.

2) 50.000 ilâ 100.000 kişilik Belediyele- rin imar plânları tanzimi

3) Şehir plânı detay çalışmaları münferit siteler, sıhhileştirilecek mevcut m a - halleler veya tercihan seçilmiş saha- ların şehir olarak inşası (Z.U.P.).

40 sene zarfında Bölge Bütününde ve B — Alt Yapt Bahsinde

yapılacak işler:

Kalkınmaların 1975 hedefleri (10 ve- ya 12 sene).

Sosyal ve ekonomik gelişme plânının V. ci ve VI. cı dilimleri (5 er sene).

Senelik alt yapı yatırım bütçelerine göre (Devlet, eyalet, vilâyet, belediye öl- çülerinde).

(Fransız Sosyal ve Ekonomik Gelişme Plân Etüdlerine istinad edilerek Paris ve Böl- gesinin sınırları aşağıda izah edilen şekilde tesbit edilmiştir).

M Ü S T A K B E L P A R İ S V E B Ö L G E S İ H U D U T L A R I N I N T A Y İ N İ N D E T E M E L T E Ş K İ L E D E N İ S T A T İ S T İ K ! B İ L G İ L E R

Fransa

Fransa Paristen Paris nüfusunun genel Şehirsel başka bölge- bölgesi Parise Sene nüfusu nüfus lerin nüf. nüfusu oranı

1946 40.1 milyon 22 milyon 15.6 milyon 6.6 milyon % 30 1962 46.2 » 29.5 » 21.1 » 8.4 » % 29 1985 60 44 32.4 » 11 » % 26 2000 75 58 44 14 % 24

N o t : Cetvelde Paris ve bölgesinin F r a n - sa n ü f u s u n a nisbet'.e düşüş göstermesine;

Fransa'nın diğer bölgelerinde de şehirleşme hareketlerinin çoğalması ve iktisadî kalkın- hareketlerinin çoğalması ve iktisadî kalkın- manın gittikçe hızlanması sebeptir. Fransız plânı F r a n s a haritasında görülen muhtelif bölgelerin ve merkezlerin de kalkınacaklarım hesaplamış olup bu bölgelerin ayrı ayrı kal- kınmaları ekonomik dengeyi sağlayarak Pa- ris'te faaliyetlerin çoğalmasını frenleyecektir.

40 sene ilerisi için Paris bölgesinin hu- dutlarını şimdiden tesbit etme imkânı vardır.

N ü f u s : Bugünkünden 2 / 3 nisbette arta- caktır.

F r a n s a halkı toplam alım gücü (iştira) ortalama 5 misli artacaktır. Ziraî üretim ve gıda sanayii 3, sanayi üretim, servis sektörü ile tatil ihtiyaçları 6 milsli artacağı hesap- lanmıştır.

Özel oto adedi 2 ilâ 3 misli artarak adet 1 milyon 700.000 den 4 veya 5 milyonu bulacaktır.

H e r cins araçla nakliye 3 ilâ 4 misli;

Sanayide iş gücü % 30 artarak 2 mil- yondan 2,7 milyon kişiye yükselecektir.

H e r 3 çeşit a n a faaliyetlerde ziraî, sa- nayi 3. cü sektör iş gücü 2 misli artarak 1.8 den 3.4 milyona yükselecektir.

K o n u t adedi 2 misli fazlalaşarak 3.2 den 6 milyonu bulacaktır. F a k a t k o n f o r is- teği konutlardaki oda adedini 3 misli fazlaya çıkaracaktır.

N o t : Fransa'da bugünkü konut harp- ten beri «arazi zemin sathında yapı işgal sahası» nazarı itibara alınırsa 35 m2 den 100 m2 yi bulmuştur. (Bahçe parking gibi konutun devamını teşkil eden işgallerle be- raber), b ü r o ve fabrikalarda çalışan insan başına işgal sahası 2 misli büyümüştür. Okul ve ticarethaneler için de saha büyüdü.

Asrın sonuna kadar mevcut konutların 1 / 4 ile iş yerlerinin yeni normlara göre 1 / 3 nisbette yenileneceği ve sanayide de bü- tün bu yapıların zemin işgal sahaları o nis- betlerde artacağı açıktır:

Büro binalarında 3 misli;

Konutlarda 4 misli olarak şimdiden he- saplanması icap eder.

35 ve 40 sene ilerisi için urbanisme öl- çülerindeki şayanı dikkat farklar bu merkez- dedir.

Bu farklar Fransa'nın dengeli gelişme- sinde rol oynayacak diğer bölgeleri ve şe- hirlerinde dahi vardır.

Bu gelişme imkânlarını tasavvur etme- mek, F r a n s a n ü f u s artışının azalmasını ar- zulamak ve F r a n s a halkının yaşama sevi- yesini kâfi görmek düşüncesine kapılmak gülünç olur. Zira rakamların getirdiği ger- çekler gelişmeyi kabul eden ve ümit etme- mizi zorlayan faktörlerdir.

F r a n s a ve Fransa dahilinde bilhassa Paris, geleceğin ölçülerine tereddütsüz ayak u y d u r m a zorundadır. Bu ise Paris'in imar konusunda b ü y ü k hamle ve tasavvurları ya- pabilmesi, dolayısiyle Paris sur içi 10.000

Referanslar

Benzer Belgeler

Basılmıyan yazılar

Belediyemiz, İstanbul'un dört yıllık imâr programını ilân etmemiş olduğu için, hemşehrilerin inşa ettirecekleri bü- tün binalar muvakkat inşaat kategorisi- ne

Nihayet imâr, is- kân ve mesken gibi, her biri birer dev mesele olan işlerle, müstakilen uğraşa- cak bir Vekâletin kurulmasını falihayır sayabiliriz.. Bu üç meselenin,

Velhasıl, gerek komitenin ziyaret programından anlaşılacağı, gerekse bu tetkiklere iştirâk etmiş Olan mimar- lar odası delegelerinin kısa raporlarında belirttikleri şu

Kabataş iske- lesi ile Beşiktaşdaki Hayrettin iskele- sinin, trafik meselesi bir kül olarak etüd edilmedikçe ve şehircilik mütehassısları bu problemi önce proje üstünde

Galata'da büyük bir İş hanı bir ban- ka tarafından bir sene önce, yarısı kadar fiyat bulunmadığı halde, 3,5 milyon lira- ya satın alınmıştır.. Akabinde, içindeki

Belediyemiz mesken için ayırdığı fonu, büyük caddelerde, orta sınıfın otu- rabileceği 3 ve 5 odalı dairelere hasre- decek yerde, bilhassa (gece kondu) ya-

Bir yapının, malzeme ihtiyaçlarının ancak % 10 veya 20 sini vererek, üst ta- rafı için, onu karaborsaya sevkedecek yerde, bir çok memleketlerin ikinci dün- ya harbinden