• Sonuç bulunamadı

Ş e h ir i n ş a c ı l ı ğ ı n da e k o n o mi m ü l â h a z a l a r ı na u y m ak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ş e h ir i n ş a c ı l ı ğ ı n da e k o n o mi m ü l â h a z a l a r ı na u y m ak"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r i n ş a c ı l ı ğ ı n d a e k o n o m i

m ü l â h a z a l a r ı n a u y m a k

Yazarı : Senatör R. Öelsner T e r c ü m e : A d n a n Kolatan

Y ü k s e k M ü h e n d i s m e k t e b i ve G ü z e l S s n a t l a r A k a d e m i s i n d e p r o f e s ö r

Ekonomi prensiplerine uymak bakımından şehir inşacılığmda en yüksek gaye buna ait plânları haki-kat sahasına intikal ettirmektir. Böyle bir şehir inşa-cılığı ayağını yorgana göre uzatt(ğından gayesine var-ması uzun veya kısa zamanlarla1 mümkün de

olacak-tır. I ı Tecrübeli bir içtimaiyat politikacısı plânlara,

onların hakikat sahasına intikal ettirilmek bakımın-dan haiz oldukları imkânlara göre kıymet verir. A z veya çok hayal mahsulü olan ve şehri niktısadî im-kânlarını aşıp giden uydurma plânlar tahakkuk ettiri-lemiyecekleri için değerleri de ona göredir. Bunların bir masanın çekmecesinde karar kılmaları ve tozla-nıp bir daha pek de meydana çıkmamaları usulden-dir. Bilnetice bu plânlar, artık başka hiç bir iş yapıl-madığı için, şehirlerin gelişmesi bakımından çok za-rarlıdırlar. Bu plânların derpiş ettiği muazzam işleri ele alıp üzerlerinde çalışmağa imkân olmadığı için bittabi hiç bir şey yapılmaz veya yapılan İş pek az bir mahiyette kalır. Bazan da bu azametli plânın için-den münferit bir kısım ele alınır. Bu takdirde hiç bir maksada hizmet etmiyen ve ismine (Bulvar) denil-mekle beraber Paristeki adaşı ile hiç bir müşabeheti olmıyan bir caddenin açılması ve buna mukabil şeh-rin ortasındaki ana caddenin tamir bile görmeksizin acıklı bir hailde olduğu gibi bırakılması mümkündür.

Hakikî bir şehir inşacısı gerçi muhayyilesini her türlü bağlardan azad ederek beyaz kâğıtlar üzerinde gezdirip dolaştırmaktan hoşlanır. Fakat, bunlar rüya mahiyetinde hayalettirler ve o, ruhunun esasında ha-yatın hakikatim da zevkle farkeden bir insandır. Ge-lişip güzelleşen şehrin her sene kendi plânına biraz daha yaklaştığını görmekle mes ut olur.

Size söyliyeceklerimi dört fasla ayırmak İstiyo-rum :

Tabiattaki zenginliklerden faydalanmak. Şehircilikte iktisat bakımından temel kaideler.

Teknik teferruat

Şehir bakımı »

T a b i a t t a k i z e n g i n l i k l e r d e n f a y -d a l a n m a k :

Şehirlerin kurulmasında coğrafya vaziyetine en büyük ehemmiyeti vermek kendiliğinden anlaşılan bir lüzumdur. Bir şehir deni zkenarmda, nehir kena-rında, dağlık yerde, kıymetli toprak hazineleri ve kaplıcalar yakınında bulunabilir. İşte ilk seçilen bu vaziyet şehrin en büyük zenginliğini teşkil eder. Me-sele bu vaziyetten faydalanmaktadır! Bu zenginlik mânâsız bir surette israf edilirse pek yazık olur. Bu-rada isim söylemekten kaçınarak misaller gösterece-ğim. Çünkü şehir inşacılığmda ekonomi prensiplerine uygun davranmanın şartlarından biri, hattâ en birin-cisi manevî kıymetler yaratmaktır ki meselâ dar mâ-nasile yurt sevgisi, yâni herkesin kendi d o l d u ğ u mu-hiti sevmesi bu meyanda gelir. Şehirlilerin bu sevgi-den doğan gururunu, kendi şehrine karşı olan muhab-betini bir tenkitle kırmaktan çekinirim!

Deniz kenarında bulunmanın birçok ehemmiye-ti vardır. Tabiat ve manzara pek güzeldir. Bu devler gibi büyük su yığını ile göz arasında hiç bir engel yok-tur. Ufuk, muazzam bulutların toplantıları gözler ö-nüne serilmiştir. Deniz insanı âlemden uzaklaştırmaz, âleme yaklaştırır, bağlaştııır... Tabiî limanlar şehir İçin haıttâ bütün memleket için kocaman servetlerdir. Liman için en mükemmel şartları ve tesisleri vücude getirmek vazifedir. Limanın ekseriya ancak muayyen bir noktası iyidir. Bu noktayı hem denizde ve hem de kıyıda doğrudan doğruya limana lüzumlu olmıyan her türlü tesisattan azade bulundurmak lâzımdır. Rıhtımın gideceği çizgiler oldukça sabittir ve bunlar kıvrımlarla çok. uzaklara kadar ulaşır. Şuraya buraya sıkışmış, sinmiş küçük barakalar, salaşlar, satış kulü-beleri ve sair lokaller mikyasa aykırı ve tahammül

(2)

kıy-metli limana sahip bulunan bir şdhir idaresinin bu li-mana hizmet etmesi, onu üç misli daha fazla verim-li bir hale getirmesi icap eder. Limanın aynı zamanda fırtınalı havalarda gemilerin sığınmasına da yaraması lâzımdır. Aksi takdirde oraya liman demek de caiz olmaz. Karadenizde gemi gidiş gelişinin nisbeten az inkişaf etmesinin kısmen de böyle sığınmaya ve ba-rınmaya elverişli limanların sayısının çok olmayışın-dandır.

Memleketin şimalinde çok güzel bir şehir vardır. Eğer denize bakıldığı zaman göz manzarayı engelsiz olarak kavrayabilseydi, eğer denizin bu emsalsiz rolü, daimî surette görünüşüne imkân olup da, halkın şu-urunda kuvvetlenseydi o şehir çok daha da1 güzel

o-lurdu. Bir takım kıymetsiz bayağı, münasebetsiz bi-naların deniz ile şehrin merkezi arasına sıkıştırılma-sı. yeni plânlarda, bir talîh eseri olarak boşalmış bir sahanın herhangi bir pazar veya çarşı mahallini ge-nişletmek yolunda kullanılması pek büyük bir israf teşkil eder.

Memleketin cenubundaki deniz kıyısında bir li-manın yüksek noktasında bir şehir ve önünde bir cad-de vardır. Bu ana cadcad-denin cad-deniz tarafına bina yapıl-mazsa, vaziyete göre biricik kıymette olan bu cad* de rastgele binalar inşa' olunmak suretile israf edil-mezse bizim anladığımız mânâda iktisat kaidesine

uygun hareket edilmiş olıur. • iskenderun gibi bir şehrin cazibesi bu sahil

cad-desinin emsalsiz kıymetinin bilinmiş olmasındandır. Şüphesiz, çok uzun olan bu caddenin bazı noktalarına meydanlar yapılsaydı hiç fena olmazdı.

Bir nehir, bir şehrin en çalışkan İşçisi olabilir. Eğer bu nehir iş faaliyetine, silolara, iç limanlara1,

an-barlara büyük fabrikalara hizmet etmiyecekse hiç ol-mazsa ve mutlaka halkın umumuna yarar bir halde bulunmalıdır. Meselâ yüzme havuzları, otel ve

lokan-ta lokan-taraçaları vesairesi bulunmalıdır. Nehrin kıyı boyu her halde mümkün oldluğu kadar boş bir halde bıra-kılmalıdır. Kuvvetlice akan bir nehir müthiş bir van-tilatör gibidir. Anî bir tahrikle şehrin üstündeki h-ava tabakasını yenileştirip tazeler. Bunun güzel bir misali Budapeşte şehridir. Pek sıkışık binalarla dolu olan bu şehrin havasını büyük bir ihtişamla tazeüyen jey Tu-na nehridir.

Dere boyları boş kalmalıdır. Kıyıların denizle kara arasındaki ( 1 0 ) metrelik kısmının boş kalma-sını şart koşan Türk kanunu âlimânedir. Şüphesiz, doğrudan doğruya kıyıda yapılmış yalılar çok defa güzel, resim gibi manzaralar teşkil ederler. Boğaziçin-de olduğu gibi. Fakat bunlar istisnalardır. Ekseriyet-te ise binaların ve fabrikaların doğrudan doğruya

kı-yılara inşa edilmesi nehri bir lâğam kanalı haline ge-tirir. ( 1 0 ) metrelik boşluk asgarîdir. Küçükçe kasa-balarda kıyıda on metreden daha geniş ve dere bo-yunca uzanıp giden bir yeşil saha vücude getirilirse bu, şehrin esas güzelliğini teşkil eder.

Dağ sahasında kurulmuş şehirlerde ise dağların insanlara verebileceği en yüksek şeyin korunması lâ-zımgelir. Bu şey, etraftaki heybetli dağların güneşle parlıyan tepelerine ve aşağıdaki vadi ve dereye hâ-kim bulunan noktalardan faydalanıp manzaranın gü-zelliğine hayran olmak imkânıdır. İşte bıı gibi muhte-lif hâkim noktaları tanzim edip herkese açık bulun-durmak ve kezalik ev sıralarını da orada ikamet eden-lerin ayni güzellikten faydalanmasını mümkün kıla-cak surette tertip etmek lâzım gelir. Her dağın dibin-de bir.dibin-dere boyu, yâni bir vadi vardır. Buraları için de yine yukarıda dediğimiz icabat, hattâ daha kuv-vetli bir surette, muteberdir. Çünkü derenin geniş ya-tağı içindeki su ekseriya azdır. Bu sebeple, böyle de-releri kirletmek ve umum için zararlı bir hale getir-mek tehlikesi daha ziyadedir.

Deniz, dere ve dağ büyük servetlerdir. Fakat ehemmiyetleri büyük olmakla beraber plânlarında ek-seriya israf edilen başka kıymetler de vardır.

Önce ağaçlardan bahsedelim. Muhteşem, eski ağaçlıkların ve koruların kesilip yok edildiğini nadi-ren görüyor değiliz. Büyük zahmetlerle bu iş başarıl-dıktan sonra yeni ağaçların dikilmesine girişilir. Yaş-lı ağaçların yer değiştirilmesine karşı bazan mukave-met ettikleri anlaşılıyor. Eskiler az çok Allah'tandır, yeniler ise şehircilikteki mevcudiyetlerini bahçeler müdürüne borçludurlar. Netice? Malî cihetten ba-kınca neticeyi her halde kendiniz tahmin edebilirsiniz. Tek tük vaziyetteki ağaçlar için de ayni şeyi, hemen de daha kuvvetli bir ifade ile söyliyebiliriz. Bursada-ki devler gibi çınarlar âbideler derecesinde kıymetli-dirler. Burada olduğu gibi memleketin her başka ye-linde de bunların değeri büyüktür. Adanada okalip-tüs ve hurma ağaçlarının âdeta günden güne büyüyüş-lerini görüyoruz. Bunlar şehrin servetidir. Böyle bir aığaç gelişiminin bir şehir için ne kadar büyük bir e-hemmıyeti olduğunu Adanalıların bildiğini gördüğüm zamanki sevincim kadar Adanada hiç bir şey beni sevindirmedi. Sivastaki büyük fidanlıkları yaratan, suları yol açıp akıtan ve kavakların Anadolunun ma-vi göklerine doğru yükselmesini temin eden zihniyet, şehir inşacılığı zihniyetinin tam kendisidir.

(3)

git-tiğini görünce insan bu servetin şehrin içindeki taş çeş-melerden de akacağı günü düşünerek seviniyor. Bu memleketin eski ve kibar bir an anesi olan çeşmeler akıllı bir şehircilik plânlayışile yeniden ve daha kuv-vetli bir surette canlanacaktır. Fazla su, halk için yüz-me havuzu yapılması deyüz-mek olmalıdır. Hayat paza-rında sağlık bundan daha ucuz temin edilemez. Fazla su, iş faaliyeti için ve ışık için elektrik demek olmalı-dır.

Yeni imkânlar da vardır: Işık direklerini daha sık hale getirmekle meydanlar akşamları kapalı sa-lonlar gibi görünüyor ve çok güzel oluyor. Bir son ba-har akşamı Avignon şehrinde yolum birdenbire şeh-rin ana meydanına çıkmıştı. Lâmbaların parlak ışık-ları altında neşeli birinsan yığını geziniyordu. Bun-lar şehirciliğin yarattığı büyük kıymetlerdir! Trabzon-da akıllı bir sıurette tesis edilmiş meyTrabzon-danı gördüğüm zaman kendi kendime «İşte bu dahi Avignon şehrin-deki zihniyettir: Şehirlilerin kendi yurtlarına hususi-yet verecek kıymetler yaratması zihnihususi-yetidir» diye dü-şündüm ... Öyle kıymetler ki, o şehrin çocukları bil gün bir yabancı diyara gidip güzel eserler gördükleri zaman «Fakat en güzeli bizim memleketteki İdi...s diyebilsinler. Lokalpatriotisme denilen dar mânâdaki yurt sevgisi böyle şeylerden doğar ve bu sevgidir ki, Marsilyalıya şöyle dedirtmiştir:

«Quand Paris avait la Caunnabiere Ça şerait un petit Marsaille!»

— Pariste de bir Kanabyer bulvarı olduğu za-man orası bir küçük Marsilya olacaktır.

Bu, tuhaf bir mübalâğadır. Fakat esasında şehir inşaıcılığı bilgisinin bir delilidir ve üzerinde düşünül-meğe değeri vardır.. Hem de uzun uzun düşündüşünül-meğe!

Nihayet her şehrin bulunduğu mevki ve vazi-yetin kendine göre iyi tarafları vardır. Bunları bulup meydana çıkarmak ister. Bütün alâkadar olanların enerjilerini de yeni plânların tatbikine koşturmak mümkün olursa zavallı belediyenin kendi başına uğ-raşmasile yapacağından on misli fazla İş görülür. Ni-tekim dünyanın tanınmış eğlence mahallerinin ekse-risi böyle bir iş birliğinden meydana çıkmıştır. Paris-teki Montmartre ve Montparnass, Ham'burgdaki Re-eperbahn ve Londradaki Times Squers, hattâ îstan-buldaki Tepebaşı - bir gün tekâmül ettirilirse - hep böyle hasıl olmuşlardır. Şehir inşacıUğıııda

kuvvetle-ri toplamalı, onların teker teker işlemesine meydan vermemeli, hele birbirlerine karşı harekete geçmesi-ne asla sebep olmamalıdır. Dünyaya yabancı kalmış insanlar şehirci olamazlar. Şehircilerin, eski doktor-ların kullandıkları bir tâbirle «insandoktor-ların halinden an-lıyan» kimseler olması, insanlara taalluk eden hiç bir saye karşı yabancı olmamaları lâzımdır.

Şehirlerin büyük bir servetini eski âbidevî bina-lar teşkil eder. Dünyanın hiç bir memleketi Anadolu kadar büyük kültür gelişmelerine sahne olmamıştır. Bu kültürlerden bir çokları topraklar altında kalmış, birçokları tahrip edilmiştir. Buna sebep ise harplerde galebe çalanlardan ziyade tarihin bu itibarlı toprakla-rını bir türlü rahat bırakmıyan yer sarsıntıları olmuş-tur. Romalıların, S-elçukluların ve Osmanlıların inşa etlikleri muazzam binaların tesir edemiyeceği kadar kalın derili ve zayıf hisli insanlar vardır. Onlara şöy-le demeliyiz: Eski bina âbideşöy-lerinin iktisat bakımından da pek büyük kıymetleri vardır. Bunlar dünyanın her tarafında turizm için esas teşkil ederler. Turizm sade maddî menfaatler getirmekle kalmaz. Birçok yeni ma-nevî inkişafların ve tekâmüllerin de âmilidir. Çok de-fa kıymeti, tahmin edilemiyecek kadar büyüktür Ko-layca şimdiden söylemek mümkündür ki, Türkiye bir turizm memleketi haline gelecektir. Sadece İstanbul, İzmir, Bursa, Bergama, Konya, Antalya, Sivas, Erzu-rum ve Trabzon gibi isimleri saymak kâfidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

[r]

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Yıkılma kazalarının hepsinin ya fen memurlarının veya kalfaların, mesuliyetleri altında yapılan binalarda olması, nazarı dikkati çekmektedir!... Şehri berbat

Adreslerini değiştiren aboneler

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Özel anıtlarımızı ve bize tarih- ten mal olan mimarlık ve diğer sa- nat eserlerini daha bilimli ve daha esaslı koruyabilmek için; bir çok kollarda çalışan ayrı ayrı