M İ M A R
A Y L I K M E C M U A
İ S T A N B U L - A N A D O L U H A N T E L E F O N :
S E N E : 2 S A Y I : 9 E Y L Ü L
S A Y I S I E C N E B İ
1 , A L T I A Y L I Ğ I M E M L E K E T L E R
: 6 , İ Ç İ N
S E N E L İ Ğ İ i E N E L i Ğ I
L İ R A D I R D O L A R D I R
San'at ve madde
M i m a r B. O. Celâl
San'atte asıl rolü madde ifade ediyor. Esa- sen zevk madde ile kaimdir. Tabiatin ezelî ka- n u n l a r ı n a ramolmuş olan madde; fiziyolojik izahlar haricinde kalan insan benliğinin o r u h dediğimiz m â n â diyarının karanlıklarında p a r - lıyan ve, tıpkı geniş ufukların şimşeklerine ben- ziyen hislerimizi duygularımızı anlatmıya yarar bir vasıtadır. İnsanlar ona bin bir şekil veriyor.
Bir faninin yarattığı bir güzel san'at eseri karşısında ruhumuz hayranlık duyar, musiki dinlerken kâh zevke, neşeye kâh hüzne teessüre
sürükleniriz. Bazan uzviyetimizin o m â n â diya- rında durgun denizlerin yüzü gibi zevkler duy- gular harelenir. Çok defa karanlık üzermizde haşyetle karışık derin bir kimsesizlik hissi uyandırır. Engin bir deniz içimizde bucaksız bir boşluk açar. Halbuki bunlarda ayni tabiatın k a - nunlarını yerine getiren, hâdiselerini y a r a t a n kâinat r u h u n u n kudretinin bir tecellisinden ve ifadesinden başka birşey değildir. İşte insan elile de işlenen madde r u h u n ve öz benliğin t a m veya noksan bir ifade levhasıdıı-; ilk insanların
$42 M İ M AN.
düşünce kabiliyetlerile, kudretlerile sayısız şe- killere, kılıklara girerek onun aynası olmuştur ve oluyor. Daima basitten mükemmele doğru akıp giden, nihayet çok mütekâmil şekiller ik- tisap eden, hatta bazıları için en gayri tabiî telâkki edilen, en dejenere zevklerin, güzellik- lerin bile mutlaka son şeklini bulduğunu iddia edemeyiz ve maddeyi vasıflandırarak güzelliğin son ve kat'î bir tarifini de yapamayız. Devirlerin ve ekollerin tasnifi bizim için sâlim bir misaldir.
Her ekolün mütaassıp salikleri bulunur. Bunlar haklı olarak kendi devirlerinin en son bir şekil olduğunu iddia ederler.
Fakat zannederim ki bu henüz idealine eri- şemiyen ve onun peşinde yürüyüp yorulan tip- lerin zevkidir ki muayyen bir çerçeve dahiline münhasır kalır ve şahsiyetlerinin kudreti nis- betinde mensup oldukları ekolün kavi birer id- diacısı, .muhafızı olurlar.
Güzellik, onun karşılığı olan sevmek; tari- hin kaydettiği eski zamanlardanberi insanların hayatında çok mühim rol oynamış, bu ruhî hâ- dise çok dikkatle tetebbü edilmiştir. Hulâsa umumî manasile sevgi ve güzellik insanlara ne- ler yaptırmamıştır. İnsanlar daima sevecek şey;
ararlar. Fakat sevilecek şeyin acaba bir tek şekli ve tarifi olabilir mi? Afrodit ve Akropol bizim için ebedî bir ideal mıdır? Şüphesizdir ki değildir. Sevgi ve güzelliği ilmî bir surette tet- kik ve mütalea eden kıymetli bir muharrir di- yor ki: (Güzellik bizde hilkaten mevcut fiziyo- lcjik kudreti kendi istikametine kendi lehine
boşaltabilen şeydir. Sevilecek şeyler insanların dimağî inkişaflarına, asabî kudretlerine tâbidir.
Muayyen ve cazip bir ideali olanlar için sevile- bilecek şeylerin kadrosu da muayyendir. Fakac böyle bir ideali olmıyanların sevebileceği şeyler pek çoktur.) Şu halde bir hilkat macerası olan sevgi ve güzellik muayyen bir kadro dahiline alınarak maddenin şeklini, biçimini tayin ve tavsif tmek tabiatın kanunlarını inkâr etmek demektir. Binaenaleyh maddenin şekline, duru- şuna neden bu kadar kıymet veriliyor? bütün şümulile, maddenin zevklerimizi, duygularımı- zı tam bir vuzuh ile ve en ince meramile itade etmediği anlar da oluyor; öyle duygular olur ki her nasil bir terkip yapılırsa yapılsın ancak pek mahdut kimselerin anlıyabilmesi kabildir.
Şunu kaydetmek isterim ki madde cemiyetin, kültürün bir ifade özü olduğu gün bize birşey söyleı\ Zatî ve nefsî zevkler, düşünüşler yani cemiyeti cezbedemiyen güzellikler ya çok vakti geçmiş, yahut ta çok iptidaîdirler. İşte bu se- bepledir ki: üslûplarm ekollerin teessüsü mil- letlerin cemiyetlerin karakterleri için en oku- naklı bir baş yazısı oluyor. Sanatte ruh ve mânâ örnek edilemez, zevk satın alınamaz. Ancak usul ve sistem örnek edilir. Hututun tebeddülü, ornemanların imha veya ilgası çok mühim b.'r kıymeti haiz değildir. Kanaatimce faniliğe sayısı bilinmez mevtslar.Ie inandığımız insan ve hayat denen şu büyük varlığın kendi yaratılı- şına göre tekâsüf etmiş kudretini çeken güzel- likler vardır, bu da yine birçok tabiî ve hayatî sebepler tesiri altında teşekkül ve tecellî ediyor.