• Sonuç bulunamadı

Burhan Arif Ongun İ l k Ş e h i r c i M i m a r ı m ı z

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Burhan Arif Ongun İ l k Ş e h i r c i M i m a r ı m ı z "

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Burhan Arif Ongun İ l k Ş e h i r c i M i m a r ı m ı z

B u r h a n A r i f O n g u n i l e b i r s ö y l e ş i

Behçet ÜNSAL L. C. A t ö l y e s i n d e ;

— İstanbul'da yangın var mı? istan- bul'da tulumbacılar var mı? İstanbul ya- nıyor mu? Le Corbusier bu sorularla kar- şıladı beni diye söze başladı Burhan, Corbusier atölyesinin :bu ilk Türk mimarı (1928- 1930). Sonra demiş ki:

— ilk istanbul'a gelişim 1911 yılın- da-, o zaman 23 yaşında Ibir öğrenciyim.

Sultanahmet meydanında oturmuş, Aya- sofya karşısında krokiler çiziyordum. Yı- lın 'Hürriyet Bayramı resmi geçidine ka- tılan tulumbacılar yanımdan geçiverdiier akşama doğru, koşar adım gidiyorlardı ama yorgundular. Eyvah dedim, bu akşam bir yangın çıksa İstanbul yanar. Nitekim bir yangın oldu ve istanbul'un tipik ev- lerinin bulunduğu büyük bir bölgeyi 'kül etti (1912 İshak Paşa yangını olacak).

Ertesi gün yangından kurtulan yerlerde- ki evler arasında krokiler yapıyordum:

zaptiyeler beni yakalayıp içeri tıktılar şüphe üzerine. Fransız Sefareti beni kur- tardı sonra, buradan git dediler. Kalktım Bursa'ya oradan Izmire' yollandım.

— 50. Meslek Yılına Armağan—

Burhan, bundan biraz alınmış olmalı 'ki, Mektubcu Osman Beyden yeni itfaiye teşkilâtına ait fotoğraflar istemiş; gelen resimleri ona göstermiş.

— Ben sana şaka yaptım, şimdi Cum- huriyet Devri tabii, demiş. Ve resimleri arşivine yerleştirilmiş. Ongun, atölyede Türk bir ben vardım o zaman, diyor; pek Fransız yokdu. bir tek Fransız Mme. Per- riand vardı. Corbusier 1948'de İzmir'den geçip İstanbul'a uğramış, yine bir yan- gın haberiyle karşılaşmış. Akademi'den 20-30 öğrenci onu rıhtımda karşılamaya gitmişler, başlarında da Halit Femir (H.

Femir L.C. atölyesinde bir müddet bu- lunmuş); çocuklar, Akademi yandı biz de

sokağa döküldük demişler ona.

— Akademi yandı mı? oh olsun, de- miş L.C. ve,

— Akademi yanmalıydı, Akademi zih niyetini 'kovun, diye fikrini açıklamış.

Burhan devam etti;

— Ben de onu görmek için Anka- ra'dan İzmir'e gittim; bu onunla son ko- Izmir için birkaç gökdelen çizmiş.

Bahri Babada birkaç gratte-ciel. Fuarı beğendiğini söyledi. 1/5000 harita gönde- receklerdi ona, plânlamayı yapsın diye.

İzmir belediyesi davetinin karşılığı ona 20.000 TL. vermiş, almamış ta L.C. pa- rayı Kızılay'a bağışlamış.

B.A. Ongun'un 1928'de yapdığı diploma projesinden bir görünüş

(2)

Ü r r i n Sayın Ongun, Ürbanlst-mimar diye imza atardınız; şehircilik çalışmalarınızı anlatsanız, dedim.

— Evet, dedi, atölyesinde mimari projeler yapıyorduk. Fakat, Corbusier şe- hirciliğe çok önem veriyordu. Bir çağdaş şehir projesi sergilemiş (plân Voisin po- ur Paris 1922), sonra Urbanisme kitabını yayınlamıştı; gökdelen eskizleri çiziyor, maketler yapıyordu. O sıralarda (1929) Rio de Janeiro, Montevideo, Buenos Ai- res için plân eskizlerini yapıyordu. Ona göre örbanizm'ln 3 yasası vardı: güneş, Espas, Yeşillik. Etkisinde kaldım, İstan- bul için böyle bir plân yapmak istedim.

Bana Instiut d'Urbanisme kurlarını salık verdi. Enstitünün. Şehirlerin Yeniden Ya- pımı (La Reconstruction des Villes) ho- cası H. Prost idi; "onu bırak, öbürleri- ne bak" dedi. Onlar da Şehirlerin Eko- nomik Değişimi (La Revolutlon Ğcono- mique des Villes) ve Şehirlerin Toplum- sal Değişimi (La Revolutlon Sociale des Villes) disiplinleri idi, bunları takip et- tim .ikincisinin hocası Brucemen'di, ku- ral-içi (reguliĞre) kural-dışı (irreguliere) şehir diye iki grup üzerinde duruyordu.

Romen tipi ve Kolonileri (Afrika) şehir- leri 1. grup, İsviçre ve Fransa şehirleri 2. grupta sıralanıyordu. (Bu konuyla ken- di projelerini Arkitekt 1923-34'de yayın- lamış bulunuyoruz. Ongun). Bu öğretileri aldıktan sonra L. C. atölyesindeki plân ça- lışmalarını yürütmekte idim.

Bu arada ben de şu notları ekleme İiylm:

Instltut d'urbanlsme, Ünlversite'ye bağlı tamamlayıcı bir eğitim kurumudur.

Teorik kurlarında, şehirlerin gelişimi, coğrafyası, sağlığı ve idare organizas- yonu gösterilir, bununla beraber plân kompozisyonu ve şehir sanatı (amenage- ment, embelissement) gibi teknik kur- larla desteklenir, iki yıl sürelidir. Fakat bir üçüncü yıl da plân teknisyenlerine ayrılmıştır ve bir tez sonucu Urbanizm Enstitüsü diploması verilir.

Enstitüye bağlı bir de Devlet Şehir İdaresi Okulu vardır; idare âmirleri için kurulmuştur. •

— Peki ya. Paris'in Ürbanizm teşki- lâtı? ?diye sordum, yanıtladı.

— Belediye erkânı olmak için bile Ürbanizm Enstitüsü (Paris, Lyon) öğreni- minden geçmek koşulu vardır. Ürbanizm teşkilâtı Belediyeden ayrıdır.

1. Dünya Savaşı öncesi başlıyan Fransız Şehircilik hareketleri savaş son-

İst. Çukur Bostan'da bir küçük stadyum konutlar projesi rasında genişlemiş ve bir teşkilâta ka-

vuşmuştur. Kurumda A. Perret (anbitre) danışman ve bilir kişisi imiş; Clemence- au'nun mimarı ve ünbanizm müşaviri o zamanın Perret'si kırkını geçmiş bir mi- mar Reims Katedrali restorasyonu için 1.000.000 frank tutarında bir keşif yap- mış, yenik Alman delegesi karşı çıkmış

"bu hayali bir rakam" deyince Clemen- ceau'nun gözlüğü düşmüş ve kızmış ta,

"ne yapalım yenildiniz, vereceksiniz" de

;

miş, bu olayı bana Perret anlatmıştı.

Şöyleşi Eski Eserlere kayınca On- gun'a şöyle dedim:

— Fransız'ların Acaip Savaş adını taktıkları II. Dünya savaşı içinde geçen bir eski eser olayı var; Almanlar Ma- ginot'yu yardılardı, Meuse İrmağını ge- çip Fransa'ya girdilerdi; Ve eski eser di- ye bırakılan bir köprüden geçmekle bunu başardılardı. Neydi bu köprünün öyküsü, hatırlarmısınız?

— Evet, dedi, Sedan Köprüsü bu.

rası Belçika-Fransa sınırında bir ilçe, tah- kimatı buraya kadar yapmışlar, eski eser diye köprüye dokunmamı'şlar, tahkim et- memişler ya da havaya uçurmamışlar.

Fransız mantığı bu, dokunulmaz demiş- ler, bizim Prost'un da böyle bir raporu var. Almanlar oradan vurup geçtiler, es- ki eseri korumak pahasına onların Fran- sa'ya sarkmasına fırsat verilmiş oldu; 4 saat sonra Paris'e vardılardı oradan.

Köprü mü, ülke mi lâzım Rölöve edip yeniden kurabilirlerdi, biz Meriç Köprü- sünü nasıl attık!

Burhan, söz A. Perret'de kalmıştı, dedim; başka bir hatıranız?

— Paris'te son çizilerimi onun ya-

nında yaptım. Atölyesi Eifel'e karşıydı, bir müddet oraya devam ettim. Sonun- da Berlin'e' gidip Mies Van Der Rohe ile çalışmak isteğimi ona açtım. "Ne gi- diyorsun Les Bochs'a" dedi, (bu ad Fran- sa'da Almanlar için popülerdir) ve ek- ledi; "İtalya'ya git, Yunanistan'a git, İz- mir'i gör" Tam o sırada çekmecesini aç- tı, bir de ne göreyim içi Alman yayınıy- la dolu, Baukunst ve Staedtbau dergileri.

Alman sanatına değer vermiyor görünü- yor, bir yandan da onları incelemekten geri kalmıyormuş meğer; eh Alman ya- yınının Fransızların 3-4 misli olduğu bel- liydi, kaçınılmazlığı ondan. Fransız tuhaf- lığı bu. Bir felsefe hocamızın dediği gibi, sanatın ve ilmin vatanı olur mu? (Meh- met İzzet).

r i s ö ğ r lıt \ • mı?

t ilginç bîr ka-

— Var dedi; bizi Mf. V. gönder- mişti buraya. Devlet bursu 150 TL. idi (1 TL. = 22 fr.).

Ekonomik yaşamak zorunluğunda

idim. Paris Belediyesinin genel havuzla-

rı (Plscine) vardır, sıcak suludur. Beri

orada yıkanırdım, ücret 1 fr. bizim pa-

rayla 5 krş. bile değil; Otoklavdan geç-

miş bir peşkir, bir de ufak sabun da ve-

riliyor. Bu ne ucuz şey, dedim. Onlara,

suyunu nasıl kaynatıyorsunuz? Bu su

kendiliğinden sıcak, Paris'in yer altı su-

yu, 2000 m. aşağıdan artezyenle çekili-

yor, dediler. Bizde de olamaz mı diye

düşündüm. Bu işin ilmini öğrenmek için

Üniversite hidroloji derslerine devam et-

(3)

tim; artezyenler hakkında tez yaptım. Ve yurda dönünce Küçükçekmece ve Konya Ovasında kuyular açtırdım, 'bir de bu 'ko- nuda kitab yazdım ve yayınladım.

E s k i v e y e n i r o m a ' d a Burhan Paris'ten Berlin'e sonra da Roma'ya gider. O yıllarda (1931) Roma'- yı yeniden düzenleyen şehir plânı hazır- lanmıştı. Roma Üniversitesi kompleksini yapan mimarların başı olan şehircilik ho- cası M. Piacentinl, bu plânı hazırlayan- ların da başında idi, asistanı da Piccina- to İdi. Bizim genç mimarlarla Ataköy si- tesini plânlayacaktı 30 sene sonra Pic- clnato. Roma plânının 3 büyük projesini Mussolini pek benimsemiş ve uygulama- ya koymuştu: 1. Borgia düzenlemesi ile St. Piyer aksının açılması, 2. Ogüst Meydanı açılması ve 3. Corso del Rins- cimento. Problem oldukça zorlu idi, bir çok devrin mimarlık anıtları ve tarihsel çevre ile dolu idi Roma. Yeni şehir için iki fikir çarpışma halindeydi: antik şehre dokunmadan yanıbaşında kurulacak yarı- nın metropolü veya tarihsel şehrin vü- cuduna yeniden can katmak. Eh eski şehri bir müze gibi saklamak ve modern yaşamdan soyutlamak doğrusu pek tutu- lamazdı. Ama, amaç bu değildi; ekono- mik, politik hele rejime moral katmak asıl nedeniydi: Yeni Roma es'kl impara- torluk Roma'sının görkemine katılacak, yeniden canlanacak idi. Bu 3 projeden Ogüst Mozolesi yıkısının ve çevresinin düzenlemesi ile yeni açılan ve düzelti- len yollarla Antik ve Rönesans yapıların kucaklaşması başarılı; fakat Spina deni- len mahalleyi kaldırarak st. Piyer mey- danı aksını açmak ve uzatmak çok tar- tışmalı olmuştur. Bu iş Bernlni (1660) den ve Fontana (1694) den ve de C. Mo- relll (1776) dan beri düşünülmüş ama.

proje halinde bırakılmıştı. Ve Duce 'ken- disi bunu gerçekleştirme kararıyle şişi- necekti. işte bunları Ongun'a anımsata- rak Roma'ya sizi bunlar çekmiş olmalı, dedim.

— Evet ama, aması var, dedi. Ön- ce 'M. Placentini ile çalışmak, sonra da eski eserleri etüd etmekti niyetim. Ama- sı da şöyle bir öyküm var, dedi: Mus- solinl'nln İki oğlu, Julio ve Juliano, Italia gemisiyle İstanbul'a gelirler (1926). Tak- sim Cumhuriyet Anıtını yapan Canonica ile Namık ismail'in münasebeti malûm, işte bu heykelci ona mektup yazmış, o da bana "şu oğlanları gezdir, istanbul'un Konstantinopl olmadığını görsünler, gös- ter onlara!" dedi. Onları Türk Anıtları arasında dolaştırdım daha çok. Hayran 'kaldılar, memnun ayrıldılar, ve beni Ro- ma'da görmek istediklerini söylediler. İş- te beş sene sonra Julio'yu evinde ara- dım buldum. Duce ile de böylece tanış- mış oldum. Uluslararası 13. Mimarlık ve Şehircilik Kongresi (1935) için resmi de- lege sıfatıyla tekrar Roma'da idim. (Kâ- zım Dinceraslan ile birlikte), bir de ser- gi açtım. Çocuklar beni bularak babala- rının evine götürdüler, önceden onu do- natmış olacaklar W, beni görmek iste- miş. Söyleşimiz eski eserler üzerine dö- nüşünce ve Duce "Foro Romano, Foro Trajano... hepsini ben restore ettirdim"

deyince ben- yanlış! doğru değil bun- lar; eski biçim tuğla pişirerek ve esk|

taşları 'kullanarak anıtları onarmak, yıkı- larını tamamlamak doğru değildir; kar- şılığında bulundum. "Nereden biliyorsun!"

dedi, yanıtladım onu: İlk önce tahsilimi burada tamamladım, sonra da ben mima- rım... Mimara yetki tanıyan birisi değil;

dl 'kendisi. Ama sonra sergime geldi, be- ni kutladı idi.

Y o l a ç ı k ı ş v e d ö n ü ş : Roma'dan yurda döndü Burhan, 1931 yılının sonları idi. Şimdi biz de geri plâ- na dönerek yıllar arasına bir 'köprü ku-, ralım. DGSA 1927-28 ders yılı dönemin- de mimarî atölye üçleşti; Vedat Ve Mon- ceri atölyeleri ve Egli Atölyesi. Bu son atölye modern çalışıyordu, öbür atölye-

lerin zorlu akuarel, sepla ve orneman çizilerinden kurtulmak isteyen öğrencile- ri çıktı Ibu atölye; orada fasadlar düz çizgilerle işleniyordu, süslemesizdi, çi- zim kolaylığı vardı. Fakat, Burhan onlar- dan değildi, klâsik atölyede de başarılı bir öğrenciydi, Monceri'den Egli'ye ge- çişi modernizm, yenilik tutkusu idi. Bir gün bizim derse mimari 1. sınıfa Egli ile birlikte geldiğini anımsıyorum, Vedat Bey tahtaya ornemanlar, şekiller çiziyordu.

Bu derste, o zamanki adıyla, Tezyinat-ı Mimariye'de Nisbetler konusunu İşliyor- du; dersin aslı Ebniye (Bina 'Bilgisi) idi, mimarî öğeleri ve yapısal biçimleri, ordreları, sonra da ikametgâhlar ve mek- tepler gibi bahisleri konu edinirdi. Ama o gün süslemeleri ele almıştı. Bundan olacak ertesi sene dersi vermez oldu.

Genç Burhan Egli'nin ayrılmaz bir öğren- cisi ve onursal asistanı olmuştu. O yıl- larda Akademl'de bir diploma konkurun- dan ayrı olarak bir de Avrupa 'konkuru açılırdı; her bölümden 'kazanan birer öğrenci gönderilirken o dönemde mimar- dan iki öğrenci seçilmişti, biri modern atölyeden olması için: Sedad (Eldem) ve Burhan (Ongun). Burhan yurda döndü- ğünde, mimarî bölümünde yalnız bir atöl- ye kalmıştı (1930-31); bu Eğil atölyesin- de asistan olarak Sedad ve Arif Hikmet tayin edilmişti; O 'kadar istemesine kar- şın Burhan'a Akademide asistanlık bulu- namadı, kadrosuzluktan mı nedir? Maa- rife olan mecburî hizmetini Nafıa Vekâ- letinde yaptı ve Yapı İşleri Umum Mü- dürlûğü'nde Şehircilik bürosunda yalnız başına çalıştı. (İşte o sırada Yapı işleri Umum Müdürü ile Roma'daki kongreye katıldılar vekâlet adına.) iskân İşleri umum müfettişi oldu, 17 yıl içinde bir çok köy kurulmasına önayak oldu.

Usta mimarımız ayrıca şiir yazar, öykü ve anı kitapları vardır; yazar, çizer ve 'konuşmacıdır. Birçok yapıları arasın- da Adalar'da cami de yapmıştır. Yazıları yapılarından çok yer tutar.

D e p r e m e d a y a n ı k l ı b e t o n a r m e s e m i n e r i

• TÜBİTAK, Yapı Araştırma Enstitü- sü 30 Mayıs - 5 Haziran rahileri arasında bir seminer düzenledi. Seminer konuşma- cısı, Prof. Mete Sözen olarak saptandı.

Prof. Sözen, betonarme taşıyıcı sistem- lerin dinamik davranışı ve deprem daya- nımı konularında çalışıyor ve İllinois Ünlversitesi'nde öğretim üyeliği yapıyor.

Seminerler saat 14.30 ile 16.30 ara- sınsa yapılacak ve önceden hazırlanan bir programa uymakla birlikte; tasarım- cıların, araştırmacıların karşılaştıkları so- runları tartışmak için, 'katılanların ilgi ve isteğine göre yönlendirilecek. Seminerin ilk üç günü, daha çok tasarıma dönük tar- tışmalara, son iki günü de tasarımda

kullanılan kural ve kabullere ışık tutan çözümlemelerle ve güncel araştırma ko- nularına ayrılacak.

Seminer, Türk Dil Kurumu'nun Ata-

türk Bulvarı No: 217'deki yeni binası,

'konferans salonunda yapılacak.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu şekilde, yapı- cısının ölümünden yüz yıl sonra, her bö- lümü Viollet-le-Duc tarafından yapılmış azrak yapıtlarından biri, Fransız mimari- sinin baş

esnaf ve sanatkârlar dernekleri birliğinin Küçük Çamlıca eteklerine is- kân dışı saha olarak ucuz fiyat İle alınan ve belediyenin ısrarı ile nazım plân ta- rafından

Ruh Eğitimi (Manevi güçlenme) Birçok kişiye bunlar Beyin Yıkanma diye geleceksede, Toplumlar Beyni Yıkan- mış kişilerden oluşurlar... ancak bu Be- yin Yıkanması

— Bu konuda; özellikle, hakiki bina- larda yapılan «gerçeğe yakın yangın de- neyleri» sırasında çekilen fotoğraf ve filmler; ya da yerleştirilen aygıt ve gös- tergeler,

mış ve dekore edilmiş olan bu lokantada, dışarıyı seyrederek kahvemizi içtik ve pas- talarımızı yedik. Kendimizi sanki bir sayfiye otelinin restoranında imiş gibi rahat ve

Dış yan duvarlarının, şimdi yerleri sıvanmış olan kısımları vak- tile bütün çini kaplı imiş, Bu çiniler Bursadaki (Yeşil cami)- nin renk ve tertibinde olup o devreye

Filhakika asrımızda şimendifer ve otomobil gibi vesaitle kolayca seyahat edip hava tebdili ihtiyaçları tatmin ediliyorsa da bu her sınıf halk için kabil ola- m ı y o r... Bu -

Cami tadile uğramış ve sonradan yapılan minaresinin mimarî şekli çok güzel ve enteresandır.. Yine Fatihle beraber İstanbula giren gazilerden Kadı Mehmede ait