• Sonuç bulunamadı

AZİZ PAVLOS SAINT PAUL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AZİZ PAVLOS SAINT PAUL"

Copied!
152
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

AZİZ PAVLOS

SAINT PAUL

(4)
(5)

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

AZİZ PAVLOS

(SAINT PAUL)

DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

(6)

Yazar: Pisiydia Metropoliti Sotirios Trampas Hazretleri Redaksiyon: Anastasia Arpatzi

Kitap tasarımı: EAR YAYINLARI

Baskı: "Lithos" Mahalioti kardeşleri K.Şti.

Petmeza sok. No 80 -20200 Kiato Korinthias

© "EAR" YAYINLARI

Mavromihali sok. No 32, 10680 Atina tel. 210 3638621

www.ear-books.com info@ear-books.com 1. Baskı: Eylül 2018

Merkezi satış: "O Sotir" Kitapevi

www.osotir.gr/shop | paraggelies@osotir.gr Atina: Solonos sok. No 100 tel. 210 3624349 Pire: Filonos sok. No 34A - tel. 210 4179022

Selanik: Agias Sofias Meydanı No 6 - tel. 2310 272739 Patras: Gunari sok. No 45 - tel. 2610 278993

Kıbrıs, Limasol: Ellados sok. No 115 - tel. 25355081 Κ.Β.: 05-058

ISBN: 978-618-83152- ...

(7)

Bu çalışmam, Kore’de din görevlisi olarak bulunduğum sı- rada tüm ulusların tanıdığı Havari Pavlos’un (Saint Paul) sunduğu hizmetlerin halk arasında daha geniş çapta yayılması maksadıyla saygın, yüksek tirajlı PYONGHWA gazetesinin önerisi üzerine yazılan yazılardan oluşmuştur.

(8)
(9)

İçindekiler

Giriş: Elçi Aziz Pavlos ile kişisel görüşmem...11

1 Elçi Pavlos’un çocukluğu ve Musevi olarak geçirdiği yıllar ... 19

2 Pavlos’un büyük değişimi ...29

3 Olgunluk çağı ...35

4 "Çöl, sanki zambak bahçesi." ... 41

5 Arabistan’dan tekrar Şam’a dönüş ... 47

6 Aziz Pavlos dünya uluslara gönderilen Elçi ...53

7 Dünya milletlerine açılması: İlk misyon gezisi ...59

8 Anadolu Pisidiyası Yalvaç’tan geçmesi ...65

9 Konya ve Hatunsaray’dan geçmesi ...71

10 Derbe’den geçmesi ...77 11 Kudüs’te misyonerlerin zirve toplantısına katılması 83

(10)

10

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

12 İkinci misyon gezisi ...89

13 Filipi’den Selanik yoluna ...95

14 Veria’dan Atina’ya ...101

15 Korint Kilisesi'nin kurulması...107

16 Üçüncü misyon gezisi ...113

17 Tüm kiliselerin bakımı ...119

18 Pavlos tutuklu ... 125

19 İki tutukluluk arasındaki dönem ...131

20 İsa Mesih’in izinde...137

21 Pavlos’un beslediği sevgi ... 143

Kaynaklar ve Yardımcı Kitaplar ...149

KİTABIN RESİMLERİ VE ÇİZİMLERİ ...151

(11)

Giriş

Elçi Aziz Pavlos ile kişisel görüşmem

S

enden oradaki dağların tepelerini araştırman ve ar- dından tasvir etmen için Himalaya Dağları’nın zir- vesine çıkmanı isteseler ve sen ayaklarının güçsüz dü- şeceğini hissetsen doğal olarak böyle bir işe kalkışmaya cesaret edemezsin.

Aynen öyle, daha yeryüzünde iken "üçüncü sema katı- na" (II.Kor.12:2) kadar ulaşan ve Tanrı’nın yanına Azizle- rin ve Kutsal Elçilerin mertebesine eren O’nu tanıtma va- zifesini üstlenirsen daha da tedirgin olursun.İsa Mesih’in

"seçtiği" Elçi Aziz Pavlos’tan bahsediyoruz.(I.Kor.15:4) Birçok teolog daha ileri giderek onu "RAB İsa Mesih’den

sonra ilk gelen" olarak nitelendirmekteler. Fakat aslında

"Tek" olan RAB İsa’dan sonra ilk gelen, O’nun Anne- si, tüm Azizlerin en büyüğü Meryem Anadır. Kilisemiz Aziz Pavlos’u "Lider" diye bilmekte ve onun anısını On iki Havarilerin içinde, eşitler arasında birinci olan Aziz

(12)

12

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Petros (Saint Peter) ile aynı günde kutlamaktadır.

Kore’de din görevlisi olarak bulunduğum sıralarda saygın ve yüksek tirajlı gazete PYONGHWA "Ulusların Havarisi Pavlos’un" geniş halk kitleleri tarafından bilin- mesi için, bana bir yazı dizisi hazırlamamı önerdi. Baş- langıçta tereddüt etmeme rağmen bu büyük ve kutsal şahsiyete karşı beslediğim sevgi, hayranlık ve Ulusların Havarisi Aziz Pavlos’u daha geniş çapta tanıtabilmeyi çok fazla arzu ettiğim için ve aynı zamanda Lider Ha- vari Pavlos’un hayatının bazı yönlerini ve yapıtlarını mümkün olduğu kadar basit bir yolla insanlara suna- bilmek için bu öneriyi kabul ettim.

Hristiyanlık adına dünya milletlerine açılan bu Li- der Elçiye çocukluğumdan bu güne dek, tüm hayatım boyunca derinden bir bağlılık duydum. Aksi halde bu sorumluluğu üstlenmek istemezdim ve şimdi bunu siz- lere bir günah gibi itiraf ediyorum.

Epir Bölgesi: Niğbolu (Nikopolis=Zafer Şehri) Yunanistan’ın Epir Bölgesinde, eski Niğbolu’dan (Ni- kopolis-Zafer Şehri) 40 km uzaklıkta bulunan çağdaş bir şehirde dünyaya geldim. Titos’a yönelik mektupla- rından (3:12-19) Havari Aziz Pavlos’un M.S 66 sonba- harında Nikopolis Şehrini (Niğbolu) ziyaret ettiği ve kış boyunca orada kaldığı anlaşılmış oldu. Bu şehri ise Roma İmparatoru Augustus M.Ö 31 yılında Aktio’da, Markus Antonius’a karşı kazandığı zaferin unutulma- ması için kurmuştu. Bu yüzden bu şehre Nikopolis (Zafer Şehri) adı verildi, yani Zaferin Şehri.

(13)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

Nikopolis (Niğbolu) Epir Bölgesinin (bugün Arnavut- luk ile sınırı olan Kuzey batı Yunanistan’ın bir vilayeti) en önemli şehri ve Roma’nın bir Kolonisi idi. Öğrenci- lik yıllarımızda, öğretmenlerimiz bizi eski Nikopolis’e geziye götürürlerdi ve bize bu şehrin anıtları hakkında bilgi verirlerdi. Kalenin kalıntıları, Büyük Tiyatro, ge- mi şeklindeki stadyum, Eskilos’un eski bir Yunan tra- jedisini izlediğimiz konservatuvar da hala korunmak- tadır. Oradan 45 km. uzaklıkta bulunan kaynaklardan şehre su taşıyan su kemerlerinin bazı bölümlerini gör- mek mümkündür. Bugün bile aynı su kaynaklarından memleketim Arta’ya su temin edilmektedir. Çocuk ak- lımla, Havari Aziz Pavlos’un Nikopolis’te kışı geçirdiği aylarda, bugün bizim içtiğimiz aynı pınarlardan su iç- tiğini düşündükçe hayalim şahlanıyordu!

Bize derin bir izlenim bırakan dev yapılı eski Hristi- yan kiliseleri idi. Bunlardan birinin boyutları 75 metre uzunluğunda ve 48 metre genişliğindedir. Döşemesin- deki şahane mozaikler muhafaza edilmiştir. Yapılan ka- zılarda, bu kiliselerden sekiz tane bazilika bulunmuştur.

Bir kiliseden bir diğerine geçtiğimiz zaman bu yolları, içi alev alev yanan Havari Aziz Pavlos’un İncil’in hayat saçan tohumlarını ekmek için geçtiğini düşünüyordık.

Bu tohumların gerektiği kadar meyve verdikleri or- tadadır. Aksi halde, ilk asırlardan beri bu şehirde o ka- dar kilisenin yer alması başka türlü açıklanamaz!

Atina’da:

Fakat daha sonra ilahiyat okumaya gittiğim şehirde

(14)

14

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

de Havari Aziz Pavlos’un vaazı duyulmuştu; Atina’da!

Elçilerin İşlerinde (17:16-31) felsefe ile ilgili konuşmala- rın ve tartışmaların geçtiği halka açık Atina’nın Aero- pagus’unda Havari Aziz Pavlos’un yaptığı konuşmanın detaylı bir özeti yer almaktadır.

Aeropagus ismi, mitolojideki Zeus’un oğlu Ares’ten (Mars) gelmektedir. Orada sarp kayanın dibinde Tanrı Ares’in (Mars) heykeli dikili olan bir tapınak bulunu- yordu. Atina Akropolü’nün dışında 115 metreye kadar yükselen "Pagus" sarp kaya anlamını taşımaktadır. O- rada, antik çağlardan beri, Atina’nın en Üst Mahkeme- sinin Kurultay toplantıları yapılıyordu, ileriki yıllarda orası yasama ve yasaların uygulamasını denetleme yet- kisine sahip Meclise dönüştü. Havari Aziz Pavlos’un döneminde Aeropagus’ta, Halk Meclisini Atina’nın yüksek sosyetesi temsil ediyordu. Orada, şu anda İs- kenderiye döneminin Yunan dilinde Havari Aziz Pav- los’un konuşma metninin tamamının yazılı olduğu bir levha bulunmaktadır.

Derin bir huşu ile biz İlahiyat Fakültesinin genç öğ- rencileri, Büyük Havari Aziz Pavlos’un o çağlarda Ati- nalıların tanımadığı gerçek Tanrı’yı ifşa ettiği ve O’nun hakkında orada vaaz verdiği Aeropagus diye bilinen uçurumun tepesine bizi götüren merdivenleri ilk kez çıkıyorduk.

Misyonerlerin Hristiyanlığı yaydıkları çağlarda, Ha- vari Aziz Pavlos’un sanat ve edebiyatın görkemini ya- şamaya devam eden bilgelerin Kalesi, putperestliğin merkezi, Atina’da yaptığı konuşmadan daha cesur bir girişime rastlamak mümkün değildir. Havari Aziz Pav-

(15)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

los’un Atinalılara getirdiği yeni dinin yüzyıllar boyun- ca, Yunanlıların milliyetlerini, uygarlıklarını, edebiyat- larını, sanatlarını korumalarını ve dillerinin ebediyete kadar taht kurmasını sağlayan gücün ve taze nefesin olacağı kimin aklına gelirdi ki?

Bundan dolayı her sene, 29 Haziran’ın akşamında, orada, o Kutsal Kaya’da, Havari Aziz Pavlos’un anısı milli şükran ve görkemle kutlanıyor ve "Elçilerin İş- lerinde" onun verdiği konuşma okunuyor. O dakikka- ların yarattığı, insanı sarsan ürpertiyi birinin hissede- bilmesi için, öyle bir günde orada bulunması gerekiyor.

O kutsal yerin karşısında ünlü ve ebedi Partenon Tapınağı ile Atina Akropolü yer alıyor. Aerospagus di- ye bilinen uçurumun tepesinde Atina’nın her dönemin Başpiskopos’u, onlarca başrahibin ve rahibin refaka- tinde özel bir ayin düzenliyor. Binlerce imanlı huşu ile aşağıdan aynı yerden ayini izliyor ve Havari Aziz Pavlos’un konuşmasının metnini aynı sözlerle dinliyor!

Ardından hep birlikte Havari Aziz Pavlos’a dünyanın vaizine, zafer ilahisini okuyorlar:

"Milletlerin vaizi, bilgelerin en büyüğü ve Atinalıla- rın şerefi olan senin önünde büyük bir coşkuyla eğili- yoruz. Verdiğin mücadelelere, çektiğin acılara, İsa Me- sih uğruna onurla katlandığın iskencelere saygı duyu- yoruz. Havari Aziz Pavlos, Tanrımız İsa Mesih’in kut-

sal elçisi, bizim ruhlarımızın da kurtarıcısı ol."

Ne hoş ve harika bir tesadüf! Atina’da kaldığım ya- tılı okul "Havari Aziz Pavlos" adını taşıyordu. Yatılı okulun merkezi konumunda bulunan Kutsal Elçinin Kutsal ve büyük ikonası onun varlığını günlük yaşan-

(16)

16

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

tımızda yanımızda hissetmemizi sağlıyordu, aynı za- manda da RAB’bin meyve bahçelerinde ve bağlarında ömür boyu izleyeceğmiz yolda ve dini hizmetlerimizin icrasındaki kararlarımızda bize esin kaynağı oluyordu.

Korint’te:

Atina Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra asker- lik vazifemi yerine getirmem için Havari Aziz Pavlos’un Yunanistan’da gerçekleştirdiği misyon gezisinin önemli durak merkezi olan Korint’ten başka bir yere gitmedim tabii. Orada, Havari Aziz Pavlos’un ziyaret ettiği ve faa- liyetlerini sürdürdüğü Antik Korint Kenti’nin yakının- da temel eğitim askeri kampı bulunuyordu. Çevredeki askeri tatbikatlar ve yürüyüşlerimiz esnasında biz genç imanlılar Havari’nin verdiği mücadeleleri ve seferlerini aklımıza getiriyorduk. Havari Aziz Pavlos ikinci mis- yon gezisi esnasında bir yıldan fazla bu kentte kalmıştı ve Korint’in meşhur Kilisesi’ni kurmuştu. Daha sonra (M.S 56-57) Korintlilere (Yeni Ahit’te) herkesçe bilinen ilginç iki mektubunu yollamıştı.

Harabe halindeki Antik Korint’i ilk defa ziyaret et- tiğim zaman Konsül rütbesini taşıyan Gallion adlı Ro- malı Bölge Yöneticinin Mahkeme Kürsünün önünde hürmetle düşüncelere daldım. Bu mermer kürsü bu- güne dek korunmaktadır. Aynı yerde, Korint’in fanatik Yahudileri Havari Aziz Pavlos’u Roma valisinin kendi-

sini cezalandırması için dikilmişlerdi.

Yeni Ahit’i açarak Elçilerin İşleri bölümünden bu ola- yı anlatan satırları (Elç. İşl.18:2-16) okudum. Yahudiler

(17)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

tarafından kovalanan Havari Aziz Pavlos "Ey Yahudiler ihbar ettiğiniz Yasa’nın cezalandırdığı bir suç veya size yönelik fena bir eylem olsaydı sizi dinleyecektim, fakat sizin öğretileriniz ve şeriatınızla ilgili bir mesele, bunu siz kendiniz halledin. Ben bu gibi konuların hakimi ol- mak istemiyorum" diye azat eden Roma valisinin kara- rını (Elç.İşl.18:14-15) nasıl bir ferahlıkla duymuş olabi- leceğini düşündüm. Böylece Havari Aziz Pavlos Kutsal vazifesine devam edebilmesi için serbest bırakıldı. Daha ileride Eski Agora yolunda, Havari Aziz Pavlos’a ilk i- nananlardan ve onun ilk öğrencilerinden çadır ustaları Akvila ve Priskilla’nın evleri ve atölyeleri bulunuyordu.

Bilindiği gibi, Havari Aziz Pavlos Korint’te kaldığı süre kendisinin ve yoldaşlarının masraflarını temin etmek için onların atölyesinde çadır ustası olarak çalışımıştı.

Aynı zamanda meslektaşlarına ve Akvila’nın atölyesine gelenlere İsa Mesih hakkında konuşuyordu.

Yavaş yavaş İsa Mesih’e inanmaya başlayan Korint- liler’in sayısı artıyordu. Sinagog Başkanı Krispos bile bütün ailesiyle birlikte vaftiz oldu. Böylece Korint’teki Kilise (Korinthos Kilisesi) kuruldu. Günümüzde Korint Şehrin’de Büyük Havari Aziz Pavlos adını taşıyan muh- teşem kilise, Korintliler’in kendi kentlerine, Hristiyan dinini getiren ve Korint Kilisesi’nin kurucusu sayılan Havari’ye hürmet, minnet ve şükranlarını ifade ediyor.

Selanik’te:

Korint’teki temel askeri eğitimimi tamamladıktan sonra yaşamaya başladığım şehirde de Havari Aziz

(18)

18

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Pavlos’un ağzından İncil’in mesajı duyurulmuştu. Sela- nik Atina’dan sonra, Yunanistan’ın ikinci büyük şehri sayılıyor. Yunan Kralı Kassander bu şehri M.Ö 316-315 yıllarında, Selanik diye çağırılan ve Büyük İskender’in kızkardeşi olan eşinin onuruna kurmuştu. Kuzey Yu- nanistan, Makedonya’da bulunan Selanik Şehrini Ha- vari Aziz Pavlos 50, 51 yıllarında ziyaret etmiş ve bir kaç Yahudi’den hariç önceden Putperest olan birçok ki- şi İsa Mesih’e inanmaya başlamıştı. Selanik Şehri’nin Hristiyan Kilisesi de zamanla dünyanın en kuvvetli ki- liselerinden biri oldu. Yeni Ahit’ten, Havari Aziz Pav- los’un "Selaniklilere" yöneltiği I. ve II. mektubu herkes- çe biliniyor. Selanik’te, Hristiyanlığın ilk asırlarından beri kurulmuş olan birçok kilise hala ayakta ve orada ayinler düzenleniyor. Orada, Antik Şehrin bulunduğu bölgede Havari Aziz Pavlos’un onuruna bir kilise inşaa edilmiştir. Çevredeki mahallelerden oluşan bu bölge sı- nırları içerisindeki belediye "Havari Aziz Pavlos Beledi- yesi" adını taşıyor. Bu, Selanik’in Havarisi’ne ne kadar hürmet ettiğini gösteriyor.

Makedonya, Filipi’de:

Daha sonra Makedonya’da vaiz olarak hizmet etti- ğim ordu komutanlığının merkezinin Filipi’nin yakı- nında olması bence hiç de tesadüf değildi. Bu şehir, Büyük İskender’in babası Filip tarafından M.Ö 356 yı- lında kurulmuş ve bu yüzden onun adını taşıyor. Bu- rası Havari Aziz Pavlos’un, İsa Mesih’in yüceliğini ve Müjdesini yaydığı Avrupa’nın ilk şehri.

(19)

1

Elçi Pavlos’un çocukluğu ve Musevi olarak geçirdiği yıllar

"Ben Musevilerden geliyorum...

ve herkesten çok atalarımın geleneklerine bağlıyım".

2

008 yılında Pisidiya Metropoliti ve Side ile Antalya çevresindeki kiliselerin yöneticisi seçildiğim dönem- de, bilindiği gibi tüm Hristiyan Kiliseleri tarafından, Havari Aziz Pavlos’un doğumunun 2000’inci yıldönü- mü kutlanıyordu. Tüm bunların yanı sıra Ekümenik Fener Patrikhanesi, Havari Aziz Pavlos için Uluslarara- sı Bilimsel bir toplantı düzenliyordu. Konferans İstan- bul’da başladı ve Havari Aziz Pavlos’un faaliyetlerini sürdürdüğü Efes, Perge ve Antalya gibi şehirlerde de- vam etti. Antalya’da bilimsel toplantı sona erdiği za- man, Kore’den ve başka yörelerden gelen meslektaş- larımla birlikte, Havari Aziz Pavlos’un birinci misyon gezisi esnasında geçtiği Antalya kıyısından yola çıktık ve Kutsal Havari’nin izlediği yolu takip ederek Kutsal

bir gezi gerçekleştirdik.

Şimdi hep birlikte gelin Havari Aziz Pavlos’un mem-

(20)

20

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

leketi olan Kilikya’nın Tarsus yöresini ziyaret ettiğimi- zi hayal edelim. Doğu Akdeniz’in sularında gemiyle sefere çıkıyoruz ve Mersin Limanı’na iniyoruz. Deniz- den 20 km. uzaklıkta bulunan Tarsus’a yaklaşıyoruz.

Önümüzde şehri ve karla örtülmüş sıra sıra tepeleriyle onun etrafını saran yüksek Toros Dağları’nı görüyoruz.

Her yönden aşağıdaki vadilere akan su, etrafa hayat saçıyor. Orada, koca gövdeli Toros Dağları da vahşi bir sessizlikle karşımızda duruyor.

İşte aynen öyle, Havari Aziz Pavlos’un manevi dün- yası, yüksek entelektüel yaklaşımları, atak düşünceleri, peygamberlik tutkusu ve ani kararlarıyla karşımızda duruyor. Peki, Anadolu’yu baştanbaşa gezen ve Hristi- yan Avrupası’nı çizen bu yürekli öncü kimdi?

İlk tutuklanmasında, Roma valisine, "Ben Tarsus Kilikyası’ndan gelmekteyim" (Elç.İşl 21:39) diye bu bil- gileri vermişti.

Havari Aziz Pavlos’un Yunan kültürü

Tarsus neydi? İlk antik çağlardan itibaren uluslara- rası bir iletişim yeri ve iki uygarlık arasında bir sınır kapısı; Batıda Greko Romen ve Doğuda Babil kültürü arasında bir geçiş yoluydu. Tarihçi Strabon (M.Ö 64, M.S 21) Havari Aziz Pavlos’un döneminde Tarsus şeh- rinin bilim ve felsefe alanında Atina ve İskenderiye’den daha üstün olduğunu yazıyordu. Orası birçok stoik fi- lozofun merkezi haline gelmişti. Tarsus kökenli ve o- rada çalışmalarına devam eden Atinodorus, en önde gelenlerdendi. O kadar meşhurdu ki Roma İmparatoru

(21)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

Augustus onu öğretmeni ve danışmanı olarak seçmişti ve ölene dek onu yanında tutmuştu. Atinodorus’un fel- sefesindeki ahlak, Hristiyan dininin ahlaki kavramları- na pek yakındı. "Tanrı her insanın vicdanında yaşıyor.

İnsanların arasında Tanrı seni görüyormuş gibi yaşan- tına devam et ve Tanrı’yla konuştuğun zaman insan- lar seni dinliyormuş gibi konuş" diye nutuk veriyordu.

Pavlos’un yaşadığı yer olan Tarsus’ta Atinodorus’un bu düşünceleri tartışılıyor ve öğretiliyordu. Havari Aziz Pavlos orada Yunan felsefesinden birçok şey öğrenmiş- ti. Konuşmalarından ve mektuplarından (Elç.İşl.17:28, Titus1:12) anlaşıldığı gibi bazı cümleleri de dışarıdan öğrenmişti. Ünlü Cicero Tarsus eyaletinin valisi olarak görev yapmıştı.

Açıkçası Pavlos, Yunan kültürünün, Yunan dilinin ve Yunan toplum hayatının hüküm sürdüğü bir ortam- da yaşıyordu. Böylece Pavlos Yunanca’yı çocuk yaşta mükemmel biçimde öğrendi ve ana dili gibi konuşuyor- du. Buna göre, Pavlos’un Tarsus’taki ilk ve temel eğiti- minin Yunan kültürüne bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

Pavlos’un babası zengin bir kumaş tüccarıydı ve ça- dır bezi üreten bir atölyesi vardı. Bu yüzden Pavlos kü- çük yaştan itibaren çadır bezi dokuma sanatını öğren- mişti. Babası üst sınıfa aitti ve oğlu Pavlos ile birlikte Roma vatandaşlığına geçmişti. Dinsel yönden Ferisilere mensuptu ve bu dine Pavlos da dahildi. Yahudi ismi Saul idi ve Sinagog içinde herkes tarafından bu ismiyle tanınıyordu. Roma vatandaşlığına geçtikten sonra, Pav- los diye bilinen Yunan ismiyle kütüklere kaydolmuştu.

Bu yüzden Yeni Ahit’te onun iki ismini de kullandığını

(22)

22

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

görüyoruz. Tanrı, Yunan dilinin geçerli olduğu yıllar- da, milletlerin Havarisi olarak seçtiği Pavlos’u Yunan kültürünün temel öğeleri üstüne hazırlıyordu. İleride, Havari kendisini "daha anasının karnında iken" mis- yon olarak hizmetlerini sunmak için hazırlayan Kut- sal Nimet’in bu eserine kendisi de şükranla bakıyordu.

(Gal.1:15)

Pavlos’un bir Yahudi olarak yetişmesi

Tarsus’ta Yahudi sinagogu iyice organize edilmişti.

Babası milli ve dini inanca büyük değer veren bir in- sandı, bu yüzden oğluna Kutsal Kitab'ın özgününü ya- ni İbranice dilinde yazılmış olanı öğretmişti. Okulda

"Yetmişlerin" Yunanca çevirisini de öğrenmişti. Evde ve dışarıda toplum içinde Yunanca konuşuyorlardı. Yahu- dilerin başarılı bir eğitim sistemi vardı. Çocuk beş ya- şına girdiği zaman Tesniye’nin beşinci ve altıncı bölü- münde geçen Kanun’un (Tevrat) en önemli yerlerini ve büyük bayramlarda söyledikleri Mezmurları (113,118) öğreniyordu. Küçük Saul altı yaşında Sinagog’un oku- luna gitti ve İsrail halkının tarihini öğrenmeye başladı.

Daha sonraki yıllarda din dersi, Samson’un kahraman- lık öykülerini, kral Davut’un zaferlerini ve daha birçok şeyi öğrenmesi gerekiyordu. On yaşına girdiği zaman, Romalılar’a yönelik Mektuplarından (7:9-11) anlaşıldığı gibi onun çocuk ruhunu zedeleyen, hahamlar tarafın- dan düzenlenmiş bir çok yasak ve özellikle yükümlü- lüklerden ibaret "Sözlü yasa" Mişna’yı öğrenmesi gere- kiyordu. Onbeşinde, "Talmud’un" tefsiri metinleri saye-

(23)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

sinde Musevi babalarının öğretilerini öğreniyordu.

Anlaşılan onun o yaşlarında, Ferisilere mensup var- lıklı babası, oğlunun yüksek tahsil görmesine karar vermişti ve onun yasa öğretmeni olması için Kudüs’teki Havra’nın Yüksek İlahiyat Fakültesine yollamıştı. Bu o- kulun müdürü tüm halkın takdir ettiği "hukuk öğret- meni" saygın haham Gamaliel idi (Elç.İşl. 5:33). Pavlos, ilk tutuklanmasındaki savunmasında Kudüs halkının önünde büyük bir gururla: "Ben bir Yahudiyim, bu şe- hirde yetiştim ve babalarımızın yasalarını bana aynen öğretmiş olan Gamaliel benim öğretmenimdi" diye bu gerçeği açıkladı (Elç.İş .22,3).

Saul eğitimine devam ettiği yıllarda, bilge ve basi- retli Gamaliel’in yanında Eski Ahit’i ve onun yorum- lamasının üç yöntemini sistemle ve tüm ayrıntılarıyla öğrendi; resmi, simgesel ve onun ileriki nutuklarında kullandığı zamanın çağdaş ve kinayeli metodları.

Kutsal Kitap Pavlos’u büyülüyordu. Her iki dilde de ezberlemişti. Onun mektupları Eski Ahit’ten kavram- lar taşıyan aşağı yukarı ikiyüz ayet içermektedir. Ahit onun ruhsal dengesini çizdi ve atalarının manevi mi- rasının en büyük yorumcusuna çevirdi. Bu yüzden A- hit’i dünyanın en büyük hazinesi olarak görüyordu.

Elbette Pavlos’un "İncil’i" sadece Eski Ahit’e dayan- mıyor, fakat İsa Mesih’den kendisine doğrudan gelen vahiye dayanıyordu. Bu yüzden Eski Ahit’i, Kutsal Ruh’un ışığında ve içgüdüsel ifşa tecrübesine dayana- rak araştırıyordu. Ahit’in gizli gerçek anlamını orta- ya çıkarıyor ve Eski Ahit’i hocası olarak görüyordu.

(Gal.3:24)

(24)

24

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Böylece bilge Havari, çizdiği yolla imanlıların fikren hazırlanmaları için, Eski Ahit’i küçümseyenlere ve red- denlere karşı cevabını vermiş oluyordu.

Pavlos, Kutsal Ruh’un nuru altında, Eski Ahit’ten aldığı derin bilgilerin ve verdiği doğru yorumların sa- yesinde, gurbette yaşayan sayısız Yahudiyi "Genç İsra- il’e" yani İsa’nın Kilisesi’ne yönlendirmiş oldu.

RAB İsa’nın baş düşmanı

O yıllarda herkeşçe tanınan Saul, kutsal şehir Ku- düs’te bulunan Havranın İlahiyat Okulu'ndan Tevrat Hocası olarak mezun olduktaktan sonra öğretmenle- riyle vedalaşıp memleketi Kilikya’nın Tarsus şehrine geri döndü. O güne dek, İsa Mesih faaliyetlerine henüz başlamamıştı, dolayısıyla Pavlos’un onun faaliyetlerini izlemesi mümkün olmamıştı.

Görünüşe göre, Saul yurda döndüğünde kendisi- ni saran dini coşkusuyla, muhtemelen Kudüs’e tekrar dönmeden evvel, birkaç yıl için soydaşlarının Sina- gog’unda, Yasa Hocası ve Yasa’nın icracısı olarak hiz- metlerini sunmuştu.

Bu arada İsa Mesih’in şahsında insanlık tarihinin en büyük ve en önemli olayı gerçekleşmişti. Galile’den gelen İsa Mesih’in ölüme mahkum oluşu ve Golgota te- pesinde kendisini karşılıksız feda etmesinden sonra Di- rilmesi günün konusu olmuştu. Bu bilgiler, Kudüs’ten dönen hacılar tarafından Tarsus’a yayılmaya başlamış- tı. Herkes olayları değişik yorumluyordu. Paskalya ve Hamsin Bayramını ilgilendiren bu şaşırtıcı olaylar hak-

(25)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

kında birçok şey söyleniyordu. Zamanla, Yahudi gele- neklerine bağlı Tarsus’taki azimli Tevrat Hocası, Nası- ralı’nın yolundan giden Yahudilerin gittikçe arttığını duyuyordu. Sadece sıradan insanlar değil fakat aynı zamanda bir çok rahip dinlerinden dönerek Nasıra- lı’nın peşinden gidiyordu (Elç.İş 6,7). Levi kabilesinden gelen ünlü Kıbrıslı Yusuf’un bile Nasıralılara katıldığı, ismini değiştirdiği ve artık Barnabas diye çağırıldığı, üstelik çiftliğini satıp eline geçen parayı onlara bağış- ladığı duyulmuştu (Elç.İşl.4:36). Kilikya’dan Hamsin Bayramı için Kudüs’e gitmiş olan onun üç hemşerisi daha, Andronik, Yunik ve Irodion, geri döndüklerinde Musa’nın Şeriatı’na karşı çıkanların tarafına geçtikle- ri belli oluyordu. Tüm bunlar Saul’u tedirgin etmeye başladı. Kendine daha fazla hakim olamazdı. Alelacele Kudüs’e gidip Başrahip ve Ferisiler ile işbirliği yaparak harekete geçmeliydi.

Kudüs’te diğer sinagogların yanında, Kilikya’daki Yahudilerin Sinagog’u da mevcuttu. Saul her Cumar-

tesi günü oraya gidiyordu. O dönemde, ayinden son- ra İsa Mesih hakkında büyük tartışmalara girişiyor- lardı. Muhtemelen böyle bir toplantıda, aydın Yahudi Stefanos konuşmak için söz hakkı almıştı. Kehanetle- re dayanarak beklenen Mesih’in acı çekerek ölmesi ge- rektiğini, Peygamber Yeşaya tarafından "zülüm çeken"

diye tanımlandığını, kurtuluş müjdesini duyurduktan sonra çarmıha gerilen Nasıralı İsa’nın "Tanrı’nın Oğ- lu" olduğunu savunuyordu. Bu da doğal olarak Yahudi müminlerin huzurunu kaçırmıştı. Hiç kimse, Stefanos konuştuğu zaman onun sağduyusundan ve zekasın-

(26)

26

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

dan kuşku duymuyordu (Elç.İşl.6:10). Buna rağmen sonunda şiddete başvurdular. Bağırışmalar arasında, tehditler savurarak Stefanos’a saldırdılar ve onu pazar yerinin dar sokakları arasından, Baş Rahiplerin Bü- yük Toplantılarını düzenledikleri toplantı alanına doğ- ru sürüklediler. Kendi insanları, Stefanos’un gelenekle- re, Peygamberlere ve Tevrat’a karşı hakaret içeren söz- ler sarfettiğini iddia edecek birçok vicdansız ve fanatik Yahudi bulup onu kolayca suçladılar (Elç.İşl.6:13). Ste-

fanos savunmasını tamamlamadan, dinleyiciler arasın- daki fanatik yalancı şahitler bağırarak onun mahkû- miyetini istediler. Mahkeme kararı çıkmadan, üstüne saldırdılar, dinden çıkanların ve katillerin taşlanarak infaz edildikleri şehrin dışındaki taşlama yerine sü- rüklediler.

Bu gibi hareketler sınır tanımayan dini fanatizmin trajik sonuçlarıdır. Aşırı bağnazlar, Tanrı’nın Yasala- rını savunma bahanesi altında, kendileri de Tanrı’nın buyruklarını ihlal etmiş oluyorlardı. Hatta sözde Tanrı adına kendi öz kardeşlerini öldürmeye kadar gidiyor- lardı. Günümüzde buna benzer ne kadar çok cinayet işleniyor. Bu şekilde, Tanrı’nın kanunlarını ve emirle- rini savunduklarını sanan oyuna gelmiş dindar insan- lar tarafından bir veya iki değil, binlerce masum ölüme gönderilmiştir. Ne yazık ki tarih basmakalıp bir şekilde tekrar ediliyor ve bugün aynı şeyleri duyar gibiyiz, "Ça- buk, çabuk, onu çarmıha ger."

Stefanos’a saldıran kalabalığın arasına Saul da ka- tıldı ve taşlama yerine ilk varan kendisi oldu. Elçilerin İşlerinde (8:1) bize bildirildiği gibi "Kendisi ölümün in-

(27)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

fazını yönetiyor ve onaylıyordu". Tabiatıyla kendisi Tev- rat öğretmeni olarak, Hristiyan dininin temsilcilerinden Stefanos’un üstüne taş atmadı, fakat İsa Mesih’in İlk Şehidini taşlayanların üst giysilerini muhafaza etmeyi kabul etmişti.

O gün Saul’un hafızasından hiç bir zaman silinme- di. Tüm yaşamı boyunca onun vicdan azabı çektiğini görüyoruz. Sık sık Stefanos’un taşlanması hafızasında canlanıyordu (Elç.İşl.22:22, 26:10, Gal.1:23). "Ben Ha- vari diye çağırılmaya layık değilim, çünkü Tanrı’nın Kilisesi’ne karşı düşmanca davrandım."(1.Kor.15:9). O gece bir dakika bile olsa gözünü kırpması mümkün olmamıştı. İçinde ne fırtınalar kopuyordu! Stefanos hakkikaten suçlu muydu? Öyle olsaydı, o zaman neden mahkemede yüzü bir meleğin yüzü gibi parlıyordu?

(Elc.İşl. 6:15). Evet, öyleydi. Bu onun hayal gücünün eseri değildi. Bunu herkes görmüştü. Taşlar üstüne i- sabet ettiği ve kanlar içinde kaldığı zaman, diz çöke- rek kendi katilleri için dua etme ve "Tanrım, beni taşa tutanları bu günahları için cezalandırma" diye bağır- ma cesaretini nerden bulmuştu? (Elç.İşl. 7:8) Tüm bu olanlar, onu sarsmıştı, fakat içindeki sert Ferisi Tevrat öğretmeni yeniden canlanmıştı. Görevini yerine getir- meliydi, Nasıralı’nın Tarikatını takip edenleri sürgü- ne ve ölüme göndererek kökünden kazımalıydı. İlkin, Kudüs’teki Kilise’nin üyelerine saldırmakla işe girişti.

Saul’un kendisi, suç ortaklarıyla birlikte Kilise’yi "vi- ran" etmişti. Evlere zor kullanarak giriyordu, erkek ve kadınları dışarıya sürüklüyordu ve onları hapse atı- yordu (Elc. İşl. 8:3). Bu durum uzun süre devam etti.

(28)

28

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

"Saul, İsa Mesih’in öğrencilerine karşı tehditkar tavrını ve ölümcül niyetini göstermeye devam etti." (Elç.İşl.9:1).

İleride, RAB İsa’ya tapanları sadece Kudüs şehrinde değil, geniş çaplı olarak diğer şehir ve köylerde, Suri- ye’nin Şam Şehri'nde bile onları cezalandırmayı amaç- lıyordu.

Bu noktada insanın aklı isyan ediyor. Tanrı nasıl ol- du da Kilisesi’nin o amansız düşmanını gelecekte ken- di sözünü duyurması için Havarisi olarak seçmişti? İle- ride Havari Aziz Pavlos, "Ey ahali! Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargı- ları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!

Sonsuza dek saygı ve övgü ile O’ndan bahsedilsin!" di- ye haykırıyordu (Rom.11:33). Tanrı sınırsız sevgisiyle, zalimi karanlığın içinden Yüce eliyle yakalayarak, onu semanın üçüncü katına kadar yüceltti. Günah yuvasın- dan çıkardığı ve Kilise’nin Kutsal Piskoposluk görevi- ne getirdiği Aziz Agustin de aynen öyle olmuştu. Bun- lar da Merhametli Tanrı’nın "sevgiyi uygulamasının"

birkaç örneğidir. Bu yüzden bir insan ne kadar çok gühah işlemiş olursa olsun veya RAB İsa’dan ve O’nun Kilisesi’nden kopmuş dahi olsa, umutsuzluğa kapılma- malıdır. İleride, Kilise’nin baş düşmanı Saul’un duru- munda göreceğimiz gibi, İsa Mesih, insanın mantığına sığmayan mucizevi yaklaşımlarıyla onu Kendi ışığıyla yönlendirebilmektedir.

(29)

2

Pavlos’un büyük değişimi

"Aniden gökten inen bir ışık onun benliğini sardı"

(Elç.İşl. 9:3)

P

avlos geçmiş hayatına baktığında onu iki döneme ayırıyor: "İsa Mesih’den evvelki dönem" ve "İsa Mesih’den sonraki dönem".

Böyle bir değişime nasıl uğramıştı? Pavlos, Stefa- nos’a karşı yönelen büyük saldırıdan sonra, Nasıralı’ya inananların Kudüs’ü terkettiklerini ve başka yerlere dağıldıklarını haber almıştı. Fakat onların çoğu Ya- hudiler’in en büyük kolonilerinden biri olan Suriye’nin Şam şehrine gitmişlerdi. Böylece binlerce tutucu Ya- hudi, Pavlos’un "hainler" diye tanımladığı bu insanlar tarafından tehlikeye giriyordu. Bu tehlikeli tarikat or- tadan kalkmalıydı. Bunun üzerine, Pavlos Hristiyanla- rın yargılanmalarını sağlamak amacıyla, onları kolayca tutuklaması ve Kudüs’e elleri bağlı olarak getirmesi için dini liderleri tarafından Şam’ın diğer Sinagog liderle- rine yönelen tavsiye mektupları aldıktan sonra, diğer

(30)

30

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

bağnazlarla birlikte yola çıktı. Saul avını yakalama tut- kusundan bir türlü kurtulamayan bir avcı gibiydi. Ken- disi, silahlarla iyice donatılmış bir gruba liderlik ederek Şam’a doğru yola çıktı. Sekiz gündür çölde ilerliyordu.

Her yere hâkim olduğu takdirde, Musevi dininin silin- mesine neden olacak bu "tarikata" karşı duyduğu şid- detli nefret tüm benliğini sarıyordu.

Saul böyle bir ruh durumunda bulunuyordu. Ken- diliğinden hiç bir zaman Hristiyan olmayacaktı. Onun, karanlık ve derin bir uçuruma yuvarlanmak üzere ol- duğunu anlaması için, içinde ona gerçeği ifşa eden o- lağanüstü bir olayın olması gerekiyordu. Saul, yoldaş- larıyla birlikte, öğlen güneşinin yakıcı ışınları altında, Şam ovasının yeşil vahasına doğru ilerliyordu. Aniden gökyüzünden inen parlak bir ışık onu sardı. Saul göz kamaştırıcı ışığın etkisiyle yere düşerken, takipçileri de gözlerine inanamıyorlardı. "Gökyüzünden inen güneş- ten bile parlak bir ışık beni ve benim yanımda olanları sardı." (Elç.İşl.26:13). Gündüz gördüğü rüyada, alevle- rin içinde, ciddi ve üzgün bir ifadeyle, şahane ve sakin gözlerini üstüne dikmiş "semavi bir insanı" andıran bir simaya rastladı (I.Kor.15:48). Böyle hararetli ve ifşa edici bir görüntünün karşısında her insan güçsüz ka- lıyor. Atalarının ve Kutsal Kitabın dilinde, tövbe etme- si ve değişmesi için, ona kendi ismiyle "Saul, Saul, ne- den bana zulmediyorsun?" diye hitap eden dokunaklı bir ses duyuldu (Elç.İşl.26:14). Saul’un ruhu arınmaya ve artık kendisi de İsa Mesih’in yaşadığını hissetmeye başlıyordu. Stefanos "İsa Mesih’i görüyorum" diye ba- ğırdığı zaman doğruyu söylemiş olmalıydı!

(31)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

İnsanın ruhuna tesir eden anlar. "Efendim, sen kim- sin?" diye o soruyu sormasına dek, körlüğün ve cehale- tin karanlığı içinde ne kadar zaman yaşadığını kimse bilmiyor. Kendisi de, bu sözleriyle artık şüphe etme- diğini, fakat hayrete düştüğünü gösteriyordu. "Ben İ- sa’yım" diye aldığı cevapla kendi kurtuluşunun onayı- nı aldığını ve O’nun "senin kovaladığın" sözleriyle be- raber açıkça ne kadar trajik bir yanlışlıklığa düştüğünü idrak ediyordu.

O zaman bir ışık, rüyasındaki ışık içine sızdı. Mis- tik bir gerçek, sel gibi tüm benliğini sardı. İsa Mesih’in şahsında Tanrı’ya şükretmesi ve tanıması için ona ışık tuttu (II. Kor.4:6). Yeni bir inancın ışığı ve gerçekleri içinde doğmaya başlıyordu. Kendisine yeni bir hayata başlayacağını gösteriyordu. Bu, "İsa Mesih’e itaat eden"

insanın özgür iradeye sahip olmasını gerektiriyordu (II.

Kor.10:5). Kendisini sarsan dakikalarda yaşadıklarına dair içinde en ufak bir şüphe bile kalmamıştı. İleride Kilise’nin imanlılarına anlattığı gibi, Dirilen İsa Me- sih’i gördüğüne ve O’nunla konuştuğuna emindi ve buna içtenlikle inanıyordu.

Saul herşeye inanan, hayalperest sıradan bir insan değildi. Aksine realist ve iyi eğitim görmüş İsrailli bir öğretmendi.

Kutsal yazıların eskiden beri "Mesih" diye bahsettik- leri Dirilmiş İsa Mesih’in gündüz vakti bizzat karşısı- na çıktığına emin olduktan sonra Hayata Dönmüş İsa Mesih’e itaatini ifade eden bir tavırla, "Rab’bim ne yap- malıyım?" diye sorduğunu yazdığı mektuplarında de- falarca belirtmiş bulunuyordu. İfşa etmek, davet etmek

(32)

32

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

anlamını taşıyordu. O dakikadan itibaren kendisi, İsa Mesih’in "Elçisi ve Kulu" olmuştu. İleride yazdığı mek- tuplarında "İsa Mesih’in Kulu" diye imzasını atıyor- du. Saul geçirdiği şoktan, kendine geldikten sonra İsa Mesih’in ebedi sadık bir Elçisi ve Hizmetkarı olmuştu.

Kendisine "Kalk ve şehrin içine git, sana orada ne yap- man gerektiğini söyleyecekler" diyen İsa Mesih’in buy- ruğuna kesinlikle uyması için nihai kararını almıştı (Elç.İşl. 9:6). Artık, Kilise ve Havariler gelecekte ona yön göstereceklerdi.

Göz kamaştırıcı ışığın yüzünden, o ana kadar göz- lerini kapalı tutan Saul aldığı emirden sonra kalktı ve gözlerini açtı. Fakat hiçbir şey göremiyordu. Gözleri kör olmuştu. Şaşkınlık ve ikilem içinde kendisine sahip çı- kacak olanlarla temas kurmaya çalıştı. Onlar da ardın- dan, günümüze kadar Pavlos Kapısı (gate of Paul) diye bilinen Kale Kapısından geçerek onu şehre götürdüler.

Pavlos’un Kale Kapısı bizi sağında ve solunda helenes- tik çağın örneği olan şahane Korint sütunları bulunan bir kilometre uzunluğundaki "düz yola" çıkarıyordu.

Pavlos gündüz rüyasında kendisine buyrulduğu gibi, Hristiyan cemaatinin liderlerini orada karşılamak için Yudas adlı bir Yahudi’nin evine doğru yöneldi. Niyeti belliydi, yeni din hakkında bilgi sahibi olacaktı ve ar- dından ilerdeki gidişi için kendisine verilen buyrukları bekleyecekti.

Sağlıksız dini geçmişinden arınması ve yeni tanıdığı İsa Mesih’in gerçekleri üstüne yeniden doğması için üç günün geçmesi gerekti. Ardından İsa Mesih tarafından gönderilen ve yetmiş Havari’den biri olan Hananya, Sa-

(33)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

ul’un yeni hayatının öncüsü olarak ona yönünü göster- di. Hananya, "Saul, kardeşim, yolda yürürken karşına çıkan Rab’bim İsa Mesih, senin gün ışığına tekrar ka- vuşman ve içinde Kutsal Ruh’u hissedebilmen için beni buraya yolladı" diye açıklamada bulundu. (Elç.İşl 9:17)

Onun tekrar görmesini sağlayan gözüne sızan ışık değildi, fakat yeni çizmekte olduğu yeni yolunda, ru- hunun ve var oluşunun karanlıklarını dağıtmaya baş- layan içine sızan gizemli ışıktı.

"Saul, kardeşim!", dini çevrelerde ilk defa duyduğu, fakat Mesih’e bağlı kardeşlerin, Kutsal alemi içinde â- det haline gelen "kardeşim" kelimesi ona yabancı geli- yordu. Korkunç Saul artık bir öğrenci olarak, Hristiyan dininin gerekçelerini ilk defa duyması için basit bir öğ- retmen olan Hananya’nın ayaklarının dibine oturdu.

Aynen, İsa Mesih’in öğrencileri ve havarilerin de oldu- ğu gibi, yeni dünya ile teması, içindeki öğrenme hırsıy- la başladı.

"Saul, kardeşim, İsa’nın Mesih ve Tanrı’nın oğlu ol- duğuna inanıyor musun?" Böylece, dinini itiraf etmesi için kendisini tahrik ediyordu. Saul, daha yeni yaşamı- nın gereksinimlerini tamamlamadan, Altınsu nehrine inip orada, havari Hananya’nın ellerinden vaftizin ni- metiyle kutsanmadan evvel, Mesih İsa’ya tereddütsüz tapma çağrısında bulundu. İlkin, İsa Mesih’den gelen nur sayesinde, manevi dünyada, Hristiyan sayılmasına rağmen, RAB İsa’nın Kilisesi’nde "kardeş" olarak ka- bul edilmesi için Kutsal sayılan Vaftizin nimetini alma- sı gerekiyordu.

Gerçekten birkaç gün içinde, yeni adıyla havari Pav-

(34)

34

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

los diye tanınan, eski Saul’un ruhunda gelişen bu bü- yük değişim ilginç bir durum sayılmaktadır. Bu pek tabii, onun aşırı coşmasından doğan bir anlık heves değildi, aksine bir ömür boyu süren bir histi. Bu muh- teşem Tanrısal Güç, Havari Aziz Pavlos’un tüm hayatı boyunca, dayak yemesi, kırbaçlanması, hapse atılması gibi, rastladığı bu trajik durumlarda, hatta feci bir şe- kilde ölümü bulduğu esnada değişimini ve inancını ıs- rarla savunmasından belli oldu.

RAB İsa’nın eski baş düşmanı ve daha sonra O’nun

"kulu" olan Havari Aziz Pavlos her Hristiyan’ın hatta en sonuncusunun bile inancına ve maneviyatına gösterdi- ği istikrarın ve sadakatin bir timsali olarak karşımıza çıkmaktadır.

(35)

3

Olgunluk çağı

M

esih İsa günahkârları kurtarmak için dünyaya geldi sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule la- yık bir sözdür. Günahkârların en kötüsü benim." (I.

Tim. 1:15)

Korkunç Saul’un ismi, Şam’a doğru giden yolda İsa Mesih’e rastladığı, hayatını değiştiren o günden beri, Hristiyanlık tarihinde RAB İsa’nın yoluna girerek de- ğişime uğrayan insanlarla birlikte anılıyor. Kilisenin tarihinde, önceden Hristiyanlar’a karşı olan ve cellatları gibi onları çeşitli iskencelere maruz bıraktıktan sonra ölüme yollayan, fakat beklenmedik bir anda üstlerine düşen nurun kutsal nimeti sayesinde artık İsa Mesih’in yolunu takip edeceklerini itiraf eden ve bu uğurda can- larını feda eden insanlardan bahseden yazılar büyük bir bölüm kapsıyor.

"Şam’a doğru giden yol" bize, Rab’bimiz’in ve İncil’in

(36)

36

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

"Savurgan Oğul" benzetmesi ve Çarmıh’taki haydutla gösterdiği gibi, umutsuzluğa düşen her insana, hatta katillere ve savurganlara bile istikrarlı bir hayata doğ- ru açılan yolun güvencesini veriyor. İsa Mesih Şam’a doğru giden Saul’un ruhunu arındırmak için karşısına çıktığı gibi, bizim de ruhumuzu kurtarmak maksadıy- la öyle ilginç bir şekilde hayatımıza müdahale ediyor.

Bizler de imanlılar olarak, Şam’a doğru giden yolu takip edelim.

Şehre yaklaşırken, Ghoufa ırmağının berrak sula- rının boydan boya geçtiği yemyeşil Ghoufa vadisinin önümüzde uzadığını görüyoruz. Hurma, elma, kokulu çam sakızı gibi meyve veren birçok ağaç şehrin etrafı- nı sarıyor. Şam şehri 690 metre yükseklikte bulunuyor.

Dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Eski Ahit’in ilk kitabı "Tekvin’de" (Yaratılış 14:15) sözü ediliyor ve İbrahim’in (Abraham) zamanından beri bir yerleşim merkezi olmaya devam ediyor. İbraniler’in tarihçisi Jo- sephus, şehrin Aram’ın oğlu ve Sam’ın torunu Ûs tara- fından kurulduğunu yazıyor (Yar.10:23). Eski Arap şa- irleri bu şehirden "Tüm Doğu’nun gözbebeği" ve "tüm Sahra’nın incisi" diye bahsediyorlar.

Derken, Pavlos’un şehre girdiği ve önceden belirtti- ğimiz gibi, o günden beri kendi adını taşıyan Şam’ın Kale Kapısından şehre giriyoruz. Eski "düz yoldan" i- lerleyerek, daha sonra Hristiyanların yerinde bir kilise inşa ettikleri sanılan Saul’un ağırlandığı Yudas’ın evi- ne varıyoruz. Fakat şimdi onun yerine Müslümanlar bir cami dikmiş bulunuyorlar. İşte tam o yerde RAB İsa tarafından gönderilen Hananya, Saul’u ziyaret et-

(37)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

mişti. Buna rağmen Hananya ve Saul’un ne kadar süre görüştükleri ve kesin olarak ne konuştukları hakkında hiç bir bilgimiz yoktur.

Muhtemelen görüşmenin sonunda o güne dek bizzat kendisinin kovalayarak, ölüme mahkum ettiği Hristi- yanlar’ın İsa Mesih’e gösterdikleri sadakata hayran kalması ve masum olduklarına kesin kanaat getirmesi Pavlos’u derinden sarsmıştı. Vücudunda açılan derin yaralara rağmen, kendisini taşlayanları bu günahların- dan dolayı sorumlu tutmaması için Rab’bine yalvarma cesaretini bulan Stefanos’un o andaki aydın yüzünü unutması da asla mümkün olmamıştı! Belki Stefanos, şeriatı, adaleti, Tanrı’nın emirlerini böyle bir yolla ko- ruyacağını sanarak, onu infaz edenlerin yanında bulu- nan Saul’un kendisi için de o anda dua etmişti!

Şam’daki vizyonunda, Mesih İsa’nın kendisine, "Ba- na inananları kovaladığın zaman, sadece onları değil aynı zamanda beni de kovalamış oldun. Çünkü bana inananlar vücudumun parçalarını oluşturuyorlar" di- ye açıklamada bulundukları hafızasında derin izler bı- rakmıştı. O zaman Kilise’nin "Mesih İsa’nın vücudu- nu" temsil ettiğini müjdeleyen temel gerçeği anlamaya başlamıştı. Saul, gerçekten Galile’nin öğretmeni Mesih İsa’ya hayatta olduğu sürece hiç rastlamamıştı.

Mesih İsa’nın soydaşları ve dindaşları olan Yahudi- ler kendisini çarmıha gerdikleri zaman Yeruşalim’de (Kudüs) bile değildi. Saul hiçbir zaman ne öğretmenin öğretilerine karşı çıkmıştı ne de onu kovalamıştı. Ya- ni şahsen kendisinin karşısına geçmemişti. Fakat Me- sih İsa’nın bedenini temsil eden Kilise’yi reddettiğine

(38)

38

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

göre onun "bedenindeki başı da" görmemiş oluyordu.

Sık sık bunları hatırasına getirerek mektuplarında şöy- le yazıyordu:

"Tanrı’nın Kilise’sine hırsla karşı çıkıyordum ve onu ortadan kaldırmaya çalışıyordum (Gal.1:1-13). İlkin ha- karetler savuran ve Rab’bimizi reddeden biriydim (I.

Tim.1:1-13). Bu yüzden Havari olarak anılmaya bile la- yık değilim çünkü ben Tanrı’nın Kilisesi’ne karşı çı- kıyordum (I.Kor.15:9). Tüm bunların yanı sıra Mesih İsa’nın günahkarları, günahlarından arındırmak için geldiği bu dünyanın insanları arasında ilk sırayı ben aldım." (I.Tim 1:15). Bunları aklına getiriyordu ve ha- yatının son yıllarına kadar resmen açıklıyordu. İlk an- dan itibaren, Mesih İsa tarafından gönderilen ve riva- yete göre Şam’ın ilk Başpiskopos’u olan Hananya’nın

önünde aynını itiraf etmişti.

Şam’da kendisini sarsan tecrübeden ve Havari Ha- nanya’nın kendisine anlattığı gerçeklerden sonra Ga- latyalı’lara yazdığı gibi, ıssız yerlerde kendisini topar- lama ihtiyacını duydu (Gal.1:17). Eskiden Arabistan’ı i- kiye bölüyorlardı; bildiğimiz Arabistan Yarımadası ve Şam’ın sınırlarından başlayarak Fırat nehrine kadar varan Meşe Arabistan. Orada, hükümdarları Aretas’ın Herod Antipas ile düşmanlığı bulunan Nabatçılar’ın Krallığı bulunuyordu. Pavlos’un, İseviler’in manevi

"faaliyetlerine" katıldığını ve dönüşüme uğradığını öğ- rendikten sonra buna şiddetle karşı çıkan Yahudilerin orada kendisini rahatsız etmeyeceklerini hissettiği için Arabistan’ın çöllerine gitmeyi tercih etmişti.

Çöller, Vaftizci Yahya, Havari Aziz Pavlos, Büyük

(39)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

Vasil (Ortodoks Hristiyanların Noel Babası) Nazianzus- lu Gregory, John Chrysostomos (Altın Ağızlı Yuhan- na) gibi peygamberlere, Kilise Babalarına ve Kilisemi- zin diğer Büyüklerine ve Büyük Öğretmenlerine kucak açmıştır.

"Mesih İsa’nın seçtiği Misyoner" Aziz Pavlos çölde kaldığı süre içinde, (Rom.1:1) sabahtan akşama kadar süren duaların ve Mesih ile bulunduğu devamlı temas- ların sayesinde, Farisiler’in Eski Ahit’e verdikleri yoru- mu tekrar gözden geçirdi ve insanların iyiliği için ha- hamlarım mecbur kıldıkları kanunları reddederek ar- dından Şeriat Kanununda değişiklikler yapmayı başar- dı. En nihayetinde, manevi kurtuluşun sadece Musevi- ler’in kanunlarını kayıtsız şartsız uygulamakla sağlan- madığını fakat bir insan gibi dünyaya gelen Tanrı’nın oğlu Mesih İsa’ya karşı duyulan imanın sağladığını ve Tanrı’ya ve insanlara karşı hiç bir menfaat beklenme- den duyulan sevginin de göksel egemenliğin kapılarını açtığını kavramış oldu.

Havari Aziz Pavlos Suudi Arabistan’ın çöllerinde dü- şüncelere daldığı o üç sene zarfında, Kutsal Ruh’un rehberliğinde dünya milletlerini Mesih İsa’nın yoluna çekmeyi başaran o muhteşem misyonerlik faaliyetleri- nin temellerini orada atmış bulunuyordu.

(40)
(41)

4

"Çöl, sanki zambak bahçesi."

"Birçok şey açıklamak isteyen kişi, en sonunda susmakla bitirir işi, Yıldırım çakmak isteyen biri.

uzun süre bulut olsa yeri".

Z

engin iç dünyaya sahip bir insan, ruhundaki gize- mi açığa vurmayı sevmez. Havari Aziz Pavlos bize, Suudi Arabistan’ın çöllerinde kaldığı o üç sene zarfın- da, ne neler yaşadığı, ne de Şam’da Vahiy’in nasıl indi- ği hakkında bir açıklamada bulundu, sadece gizli mu- cizenin sonuçlarını açıklamakla yetindi. Lakin, Havari Aziz Pavlos’un, takip eden yıllarda yaşamına verdiği yönü ve ondört mektubunda bize bıraktığı öğretileri göz önüne tutarsak, yeni hayat tarzına, hayatın sorun- larına, dünyaya ve insanlara nasıl baktığına dair bir fikir edinebiliriz.

Meşe, Arabistan’ın çöllerine çekildiği zaman, paralel olarak, Bedevilerin hayatında yaygın ve geçerli bir mes- lek olan çadır bezi dokumacılığında çalışıyordu, orada kaldığı üç sene içinde dönüşümüne yol açan yeni veri- leri ve dünya milletlerini İsa Mesih’in yoluna çekmeyi

(42)

42

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

başaran misyonerlik faaliyetlerini planması için kendi- ne uygun zamanı ve mekânı bulmuştu. Orada Havari Aziz Pavlos’un ruhunda, Kutsal Ruh’un nuru sayesin- de, bu mucizenin oluşumu için, benzersiz bir iç gelişme başlamıştı. Kendisinin bunu hayatının her anında ve Filipililer’e mahsus mektuplarında göstermeye çalıştı- ğı anlaşıyor. (Filp.3:7-11) "benim için kazanç olan her şeyi Mesih uğruna zarar saydım... uğruna her şeyi yi- tirdiğim Rab’bim İsa Mesih’i tanımanın üstün değe- ri yanında her şeyi zarar sayıyorum...." Büyük değer verdiği Tevrat kanunlarının, en sonunda artığa dönü- şen buğday ve pirinç tanelerinin kabuğu gibi olduğu- nu yavaş yavaş kavramaya başlıyordu. Aslında bu ar- tıklar hiç de lüzumsuz değildi. Aksine buğday tanele- rini olgunlaşıncaya kadar içinde muhafaza edebiliyor- du. Böylece, buğday taneleri de hazır oldukları zaman onları kabuklarından ayıklayabilecekti. Çekirdeklerini aldıktan sonra, artıkları başka bir işimize yarayacak- ları için onları bir kenara bırakabilecekti. Yasa da öyle idi. Bize İsa Mesih’i kabul etmemiz ve inanmamız için Tanrı tarafından gönderildiğine göre gereği büyüktü.

Yasa, Mesih İsa dünyaya geldiği andan itibaren, O’na İman eden olgun insanlar için Mesih’den önceki eski

bakışı temsil eder oldu.

Birçok hükümden oluşan Musevi Yasası’nın artık bi- zim işimize yaramadığını, amacına ulaştığını ve müh- letinin dolduğunu söyleyebiliriz. Tanrı’nın Lütfuyla ya- şadığımız andan itibaren bu Yasa kendiliğinden bize hükmetmekten aciz kalmaktadır. Bize lütfedildiği gibi özgürce yaşıyoruz. Tüm bunlar, Tanrı Lütfunu tanı-

(43)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

yanlar için geçerli olabilirdi. Fakat diğerlerinin bu Yasa ile eğitilmeleri gerekiyordu. Havari Aziz Pavlos tüm bu kavramları ve başka birçok Tanrısal veriyi vaazlarında ve özellikle Romalılar’a Mektuplarında, Tanrı Adale- ti’nin sadece Yasa’nın uygulandığı yerlerde aranmadı- ğını fakat Tanrı Lütfunun ve merhametin bulunduğu yerlerde de arandığını vurgulamaya çalışıyordu. Ve a- dalet kurtuluş demektir.

Pavlos’u meşgul eden ve Ferisiler’in kültürüne karşı gelmesine neden olan başka önemli bir konu da onların eğitimde Kudüs’teki tapınaklarına verdikleri mutlak değer idi. Bilindiği gibi, Yahudi Başkahinlerin Kong- resi önünde mahküm edilen gerek İsa Mesih’in gerek Konsey üyesi Stefanos’un yalancı tanıkların iddiaları arasında kendilerine yöneltilen en ağır suçlama, Yahu- dilerin Tapınağına karşı takındıkları güya düşmanca tavırlarıydı. (Elç.İşl 6:13, Mat.26:61).

Havari Aziz Pavlos bundan böyle Tapınağın taşıdı- ğı derin anlamı kavramaya başlıyordu. Kudüs’teki şa- şalı Tapınak ve önce veya sonra Tanrı’nın emri üze- rine Musa Peygamber tarafından kurulan Tabernacle (on emrin muhafaza edildiği Seyyar Tapınak) tipolojik bir anlam ve karakter taşıyordu ve Tapınak İsa Me- sih’in Bedenini simgeliyordu. "Tüm Tanrısal özellik- lerin gizlendiği ve insanın tabiatını taşıdığından Tanrı tarafından kabul edilen beden". (Kolos.2:9) İsa Mesih işte bunları kastederek Yahudi liderlerinin ve halkın ö- nünde şöyle demişti: "Bu tapınağı yıkın ve ben üç gün içinde yenisini inşa edeceğim". (Yuh.2:19) İncil yaza- rı Yuhanna İsa Mesih’in bu sözlerine tipolojik bir an-

(44)

44

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

lam vererek, İsa Mesih’in "Tapınak" demekle çarmıha gerilip ölümü bulduktan sonra üç gün içinde yeniden hayata dönerek yeni bir form alan canlı bedenini ima ettiğini açıklıyordu.

Havari Aziz Pavlos İbraniler’e yönelik mektupların- da, Seyyar Tapınak, sunulan kurbanların ve tapınakla ilgisi olan her şeyin semavi gerçeği sembolize ettikleri- ni ve o gerçekten bahsettiklerini (İbr.9,23) ve "yasanın gelecekteki nimetlere gölge düşürdüğünü ve gerçeğin kendisinden uzak kaldığını" belirtiyordu. (İbr.10:1) A- erus Pagus’ta Atinalı bilgelerin önünde de bu dünyayı ve onun etrafında bulunan her şeyi yaratan Tanrı’nın el yapımı tapınaklarda ikamet etmediğini ilan ediyor- du. (Elç.İşl.17:24)

Havari Aziz Pavlos’un kendi kendine çözümlemeye çalıştığı başka temel bir konu da "Yahudi Razaleti" di- ye tanımladığı olaydı. (I.Kor.1:23) Yahudiler’in, asırlar- dan beri Kurtarıcaları ve Liberatorları olarak bekledik- leri Mesih’in, İsa taraftarlarının ve öğrencilerinin Mesih olarak tanınan İsa ile özdeşleşme fikrine kapıldıklarını sık sık duymaları onları müthiş öfkelendiriyordu, tüm adi suçlular gibi aşağılanan ve çarmıha gerilme sure- tiyle ölüme mahküm edilen bu kişinin Mesih olması mümkün müydü? "Hahamlar, Din Bilginleri ve Ferisi Tevrat Öğretmenleri, Peygamberleri yanlış yorumlamış- lardı ve Mesih İsa’nın çok güçlü bir kral olarak gelece- ğine, İsrail halkının düşmanlarını yeneceğine, Kudüs’ü Romalı işgalcilerden kurtarıp özgürlüğe kavuşturacağı- na ve dünyevi bir hükümdar olarak tahtını Siyon Da- ğı’nın tepesine kuracağına inanmış ve eğitim sistemle-

(45)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

rini bu anlayış tarzına göre düzenlenmişlerdi. Bu dü- şünce halk arasında, hatta İsa Mesih’in öğrencileri a- rasında pek yaygındı. Bu yüzden Petrus, İsa Mesih’in Kudüs’e doğru giderlerken bir anda kendilerine dönüp Başkahinler, Din Bilgileri ve halkın dini yöneticeleri ta- rafından başına çok kötü şeylerin geleceğini ve sonuçta ölüme gönderileceğini öngördüğünü duyunca sert tepki gösterdi ve tüm bunların önlenmesi için Rab’binden o yolu takip etmemelerini ısrarla talep etti. (Mat.16:21-22) Onikilerin yakın çevresinden, İsa Mersih’in iki gözde öğrencisi Yakup ile Yuhanna, geleneğe göre O’nun Me- sih olarak tahta oturacağı ve Parlak Krallığını kuracağı günün yaklaştığına inandıklarından, O’na kendileri- ni hatırlamalarını ve onları dünyevi Krallığının ilk ve önemli makamlarına yerleştirmesi için yalvarıyorladı.

Anlaşıldığı gibi diğer öğrencileri de aynı mantığı taşı- yorlardı, bundan dolayı önemli makamlarda aynı şey- leri arzuladıkları için onlara karşı çıktılar. Sanki Ku- düs’ün dindar halkı, Peygamber Zekeriya’nın öngör- düğü gibi İsa Mesih’i "bir sıpanın üstünde" Kudüs’e girdiğini gördüğü zaman aynı düşünceyi paylaştığını ifade etmiyor muydu? (Zek.9:9) O zaman herkes, İsa Mesih’in, Mesih olarak taht kuracağına inanmıştı, bu yüzden ellerinde hurma ağaçlarının dallarıyla sokak- lara döküldü ve "Hossana! Gelişin nimet dolu!" (Bi- zi esenliğe kavuştur! Gelişin nimet dolu.) diye bağırı- yordu. (Mat.21:9) Fakat bir kaç gün sonra yetkililerin O’nu tutukladığını ve askerler ile fanatik Yahudiler’in kendisine hakaretler savurduklarını gördükleri anda onlar da O’na karşı cephe aldılar ve "Acele, acele onu

(46)

46

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

çarmıha gerin!" diye bağırmaya başladılar. (Yuh.19:15) İşte, Havari Aziz Pavlos, Yahudiler’in Mesih hakkın- daki bu yanlış dünyevi tutumlarını atmaya çalışıyor- du. Eski Ahit’i başka bir açıdan ele almaya karar verdi ve Peygamberleri doğru yorumlayarak, kendisinin ve tüm dünyanın İsa’nın şahsında gerçekleşen tüm olay- ların ve Mesih’in katlanacağı zulümlerin asırlar önce Peygamberler tarafından net olarak açıklandığını, üste- lik tüm detaylarıyla anlatıldığının anlaşılması için çaba harcadı.

Havari Aziz Pavlos takındığı yeni tutumundan son- ra, hayatını özellikle Dirilmiş İsa’nın gözetiminde ve Kutsal Ruh’un sayesinde yönlendiriyordu ve bundan böyle; "Benim için en büyük kıvanç İsa Mesih’in Ha- çıdır" diye haykıracak kadar ileri gidiyordu. (Gal.6:14) Ve şöyle devam ediyordu; "Rab’bimiz İsa Mesih’in çar-

mıha gerilerek resmen ölüme mahküm edilişi... Kurtu- luşun yolunda ilerleyen biz insanlar için, bizi esenliğe kavuşturan Tanrı’nın gücüdür." (I.Kor.1:18) Tekrar ö- nemle, "Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyo- ruz... İsa Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir". (I.

Kor.1:23-24) diye vurgulamayı ihmal etmiyordu. Τüm bunlardan sonra, bu noktada Havari Aziz Pavlos’un Kutsal metinlerinde "Kendi Müjdesi" diye nitelendir- diği vaazlarını ve geri kalan hayatını nasıl sürdüğünü göz önünde tutarsak, ömrü boyunca tüm dikkatini iki önemli eksen ve kutup etrafında çevirdiğini söyleyebili- riz; dünyayı esenliğe kavuşturmaya yeterli olan Haç ve İsa Mesih’in Dirilişi!

(47)

5

Arabistan’dan tekrar Şam’a dönüş

Müjde’yi yayıyorum diye övünmeye hakkım yok.

Çünkü bunu yapmakla yükümlüyüm.

Müjde’yi yaymazsam vay halime!

(I.Kor.9:16)

D

ünya tarihinde ilk ve tek defa, bir insanın kendi yetenekleri, gücü ve Mesih İsa’nın Ruhu’nun lütfü sayesinde kendisini ve tüm dünyayı değişime uğrattığı ve asırlar boyu Tanrı’ya ulaşmak için derin bir sussuz- luk hisseden insanları iki bin yıldan beri etrafında top- layan yeni veriler yarattığı Aziz Pavlos ile görülmüştür.

Genel olarak, Doğu Bizans’ın ve Batılı Hristiyanların kültürü özünde, Mesih İsa’nın İncili’ne ve Havari Aziz Pavlos’un vaazlarına dayanıyordu.

Havari Aziz Pavlos’un Arabistan’ın çöllerinde geçir- diği üç sene zarfında kendisini tanımaya sarffettiği ça- banın ve Dirilmiş İsa’nın Ruh’u ile sürekli temasları- nın sayesinde sadece kendi özel hayatına ve manevi dünyasına yeni ve sabit bir yön vermekle kalmadı aynı zamanda gelecekteki misyon gezilerini de yönlendirmiş oldu. Hananya Şam’daki daha ilk karşılaşmalarından

(48)

48

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

kendisine neleri ifşa ettiğinin bilincindeydi ve bundan kesinlikle emindi, yani İsa adına ulusları ve onların li- derlerini ve İsrail halkını imana davet etmek için İsa tarafından aracı olarak seçildiğinin farkındaydı. (Elç.

İşl.9:15) Taşıdığı bu mesuliyet ağır basmaya başlıyor- du. Artık çölde kalamazdı. İleride Korintlilere yönelik mektuplarında, "İçimde bu müjde hakkında vaaz ver- mem için büyük bir ihtiyaç duyuyordum" diye yazıyor- du (I.Kor.9:16).

Böylece günün birinde, çöllerin ve büyük kararların adamı Pavlos tekrar Şam’a geri döndü. Çöle çekildiği dönemde, Şam’ın politikasında değişiklikler olmuştu.

Roma İmparatoru Caligula Roma’yı temsil etmesi için vali olarak tayin ettiği, Nabatçılar’ın kralı Areta’ya gö- revlisi aracılıyla şehri devretmişti. Şam’daki Yahudiler, yeni yönetim sayesinde yeterince özgürlüğe ve valinin doğrudan ve dolaysız desteğine sahip olmuşlardı.

Havari Aziz Pavlos, geri döndüğünde, gördüğü viz- yondan gözleri daha kör iken, kendisini büyük bir memnuniyetle misafir eden arkadaşı Yudas’ın evine tekrar kalmaya gitmişti. Hemen sonraki Cumartesi gü- nü de Sinagog’a gitmesi için, içinde Tanrı’nın davetini duydu. Kutsal Metinlerin okunmasından sonra, kendi- si Rav (Haham) ve Öğretmen olarak konuşmak için söz hakkı istedi. Eski Ahit’ten aldığı metni açıklamaya de- vam ederken, Mesih İsa’nın şahsında, beklenen Mesih hakkında tüm kehanetlerin gerçekleştiğini ve İsa’nın ölümünden sonra dirildiğini ve aralarında yaşadığını ıspata çalıştı. O zaman yüzlerce kişi tehditler savurarak büyük bir hışımla yumruklarını ona karşı çevirdi ve

(49)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

"Ondan uzak durun! O bir hain!" diye bağırmaya başla- dı. O andan itibaren birçok fanatik Yahudi onu ataları- nın geleneklerinin haini saydığından tutuklayıp öldür- meye and içmişti. Amaçlarına ulaşmaları için de, Arap Valisini para yoluyla ikna etmeleri pek kolay olmuştu.

O da, Pavlos kaçmaya teşebbüs ettiği takdirde, kendisi- ni tutuklamaları için kalenin tüm kapılarına muhafız- lar yerleştirmişti.

Şam’daki Hristiyanlar, İsa Mesih’in Elçisinin tehli- kede bulunduğunu haber aldıklarında harekete geç- tiler ve onun kaçış planını hazırladılar. Havari Aziz Pavlos’u gecenin geç saatlerinde, kalenin yanında bulu- nan ve üst kattaki pencereleri dışa dönük evlerin birine götürdüler. Pavlos’u, kendisi için hazırladıkları büyük bir sepetin içine yerleştikten sonra onu bir halatla ka- lenin dışına indirdiler. Kim bilir, gecenin geç saatle- rinde sokağa çıktığında RAB İsa’ya rastladığı noktada duygulanarak nasıl yerlere kapanmış ve yüreğinin ta derinliklerinden Rab’bine nasıl teşekkür etmişti! Kaçışı oradan gerçekleşmişti ve Kudüs yolculuğu böylece baş- lamış oldu.

Kudüs: Ana Kilise’de

Hemen sonra içinde ilk Kiliseyle ve Oniki Havari ile temas etme ihtiyacını duydu ve onların ağzından İsa Mesih ile ilgili anılarını ve O’nun öğretilerini duymak istedi. Uzun süre yürüdükten sonra, kendisinde karışık duygular uyandıran Kutsal Şehre yaklaştı. Stefanos'un taşlandığı yerden geçtiği anda nasıl sarsılmış olduğunu

(50)

50

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

tahmin edebiliriz. Herhalde, "Stefanos, ben burdayım!

Sana yaptığım haksızlığı düzeltmek istiyorum". diye düşünmüştür. Zalim ve katil olarak gitmişti fakat geri- ye tövbekâr ve zulme maruz olarak dönüyordu.

Pavlos’un, ne yazık ki Kudüs’e vardığı zaman, Mu- sevilik’ten ayrıldığını haber alan kendi adamları Yahu- diler’in ve eskiden Şam’daki Kilise’ye kötülük yaparak karşı geldiği için kendisinden şüphe eden kardeş Hris- tiyanlar’ın yüzünden durumu son derece zordu. Ney- se ki, Kilisede herşey insanların takdirine göre değil, Tanrı’nın plandığı şekilde yürüyordu. Havranın oku- lundan, başkasının ruhunu okuma yeteğine sahip eski bir sınıf arkadaşı Barnabas (ismi tesellinin adamı anla- mını taşıyor) onu alıp hala Kudüs’te kalan iki spesifik ünlü Havari Petrus ve Yakup’a götürmüştü. Her zaman nazik, sevecen, içi iyilik dolu Havari Petrus yeni geleni, Barnabas’ın yeğeni, İncil yazarı Markos’un annesi Mer- yem’in (Maria) misafirperver evinde kendisiyle beraber kalması için oraya davet etmişti. Birlikte geçirdikleri bu ondört günün anlamı pek büyüktü. Pavlos’un, Pet- rus’un (Saint Peter) ağzından Rab’bin faaliyetlerini ve öğretilerini her detayıyla dinlemekte olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Bu iki adamın teması, Pav- los’un Havariler’in geleneksel faaliyetlerini ve İlk Kili- se’yi tanımasına ve tüm bunlara sıkıca bağlanmasına yardımcı oldu. İleride, tanık olduğu ifşa edici olaylara değinmeye ve misyon gezilerinde bunları açıklamaya devam ediyordu.

Petrus’un ağzından Rab’bin hayatıyla ilgili detayları dinleyen Pavlos’un ondan Rab’bin fısıh yemeği esna-

(51)

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

sında Kutsal Komünyon’u (Efharistia Gizemi) verdi- ği yere gitmelerini istemesi kadar doğal ne olabilirdi ki? Veya İsa Mesih’in Çarmıha gerildiği esnada, kendi kanıyla sulanmış olan o korkunç Golgota Dağı’na çık- mak istemez miydi? Golgota Dağı’nın küçük tepesine Petrus’un eğilerek bir şeyler dilediğini hayal edebiliriz.

Aniden diz çökerek "O burada" diye fısıldıyor. Ve Pav- los Haçı dikmek için açılmış olan çukura titreyen eliyle dokunuyor. Gözleri yaşarıyor. O anda Petrus’a da şöyle dediğini hayal edebiliriz;

-"Ne yazık ki Rab’bi çarmıha gerenlerle ben de ala- kalıyım. Bedenini temsil eden Kilise’ye karşı çıktım.

Bana göründüğü zaman, "Bana neden zulmediyorsun?"

diye sorarak belli etti. Tüm bunlara rağmen beni afetti, beni sevdi ve beni, kendi baş düşmanını esenliğe ka- vuşturmak istedi!"

Petrus ’un da O’na şöyle cevap vermiş olduğunu dü- şünebiliriz:

"Ah kardeşim Saul, Rab’bimiz her zaman öyley- di. Ben O’nun yanında üç sene değil miydim? O’nun öğretilerini duydum, O’nun mücizelerine tanık oldum, O’nun sevgisini gördüm, O benim ayaklarımı bile yı- kadı ve ben ertesi gün O’nu tanımadığıma dair yemin ederek, O’nu üç kez inkâr ettim! Tüm bunlardan son- ra O’nun yargılandığı esnada Kendisini tanımadığıma dair nasıl yemin edebildim?" İşte o anda, eskisi gibi gözyaşlarına boğulmuş olduğunu ve şöyle devam etti- ğini tahmin edebiliriz:

- Peki, dirilmesinden sonra, beni affetmesi ve hiç bir şey olmamış gibi beni yanında Havarisi olarak tutma-

(52)

52

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

sı olacak şey mi? Rab’bimizin hepimize hatta Kendisi- ni inkâr edenlere veya kovuşturanlara karşı beslediği sonsuz sevgisi işte böyle.

O günden sonra iki Havari tüm hayatları boyun- ca, Roma İmparatoru Neron’un Hristiyanları sürgüne yolladığı esnada feci ölüme mahkûm edildikleri güne kadar devam eden güçlü sevgi bağlarıyla kenetlenmiş oldu. Onların şahsında eskiye yönelik "Petrik" ile yeni ve geleceğe yönelik "Pavlik" olmak üzere iki gelenek- sel Kilise kurulmuştu. Bu iki kilise ise yakın zamanda Kutsal Ruh’un sayesinde birleşerek verimli çalışmala- rını sürdürdü.

Havari Aziz Pavlos Kudüs’te kaldığı müddet, paralel olarak misyon görevini yerine getirmeye çalıştı ve Ya- hudiler’e, Yunanlılar’a, etnik gruplara İsa Mesih hak- kında ve beklenen Mesih’in Nasıralı İsa’nın şahsında kendini gösterdiğini büyük cesaretle yaymaya başladı.

Bunun sonucu olarak Yahudiler onu yok etmek ama- cıyla ona karşı ayaklandılar. Bunu haber alan kardeş Hristiyanlar onu emniyetle Kayseri’ye götürdüler ve o- radan Havari Aziz Pavlos memleketi Tarsus’a yönelmiş oldu. (Elç.İşl. 9:28-30) Alınan bu karar onun iç dünya- sını ilgilendiren bir konuydu çünkü Havari Aziz Pavlos duasından sonra Rab’bin kendisine, "Çabuk, kalk ve Kudüs’ü terk et....çünkü ben seni uzak diyarlara yol- layacağım" diye seslendiğini hissetmişti. (Elç.İşl.22:17- 18,21)

Referanslar

Benzer Belgeler

ABD tarafından ülkeye önerilen 'şartlı yardım' (Küba hükümetinin ABD'den bir grup uzmana adada hasar tespiti yapmas ı için izin vermesi) Küba tarafından sert bir

Yüksek ö ğretimi entelektüel üretimlerin ortak alanını çevreleme, umumi zihni özelleştirme sürecine doğru yola sokmak için çabalamayla -sadece doğrudan özelleştirme veya

Şüphesiz bu kimseler hususî çalı- şan meslekdaşlarmdan daha kabiliyetsiz ve işlerine daha az bağlı değildir; fakat bunlar için serbest ha- yat kurma fırsatlarının daha

Eğer gerçeğin bu olduğuna inanıyorsanız, Tanrı’ya şunları söyleyin: Sevgili İsa, Senin Tanrı olduğuna ve benim günahlarım için ölmek için insan olduğuna ve

Tercih ögeleri arasındaki sınırları bilemeyiş; iyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ile çirkin, erdemli olan ile erdemsiz olan arasındaki net ay- rımı göremeyişe

23 ağustosta Yunanlılar Sakarya mevziinin önüne geldiler ve taarruza başladılar. Sakarya muharebesi baş­ larken Yunan ordusu Türk ordusu­ nun iki misli kuvvetinde

Bu önerilerden seçilmiş birkaçı aşağıda sıralanmıştır: [1] ≥65 yaşındaki herkese, yüksek risk altındaki her yaştan erişkinler (yani immün sistemi zayıflatan

Sunulan çalışmada hücre yıkımı ve viral replikasyonu olmayan Grup 1 olgularında TOS ve LOOH değerleri nekro- infl amasyon olan KVH olgularından anlamlı olarak düşük