• Sonuç bulunamadı

Anadolu Pisidiyası Yalvaç’tan geçmesi

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 65-71)

"Öteki uluslardan olanlar bunu işitince sevindiler ve Rab’bin sözünü yücelttiler."

(Elç.İşl.13:48)

H

avari Aziz Pavlos’un yol arkadaşı Havari Barna-bas ve onun yeğeni Markos ile birlikte, Baf’tan Anadolu’ya geçerek, tarihi önem taşıyan ilk misyon

ge-zisine devam etmesi, M.S 45 yılının sonbaharının so-nuna rastlıyordu. "Elçilerin İşlerinden" onların Aksu ırmağının Antalya körfezine döküldüğü noktada ka-raya çıktıklarını ve oradan Pamfilya’nın iç kısımla-rından Perge’ye doğru ilerlediklerini öğreniyoruz (Elç.

İşl.13:13). Orada, genç Markos yükselen yüce dağları görünce karşılaşacakları güçlükleri aklına getirerek pa-niğe kapıldı ve Kudüs’e geri dönmek istedi. Böylece, dünya uluslarının iki büyük öncü misyonerinin, ileri-de İncil yazarlarının "ilki" olan Markos ile işbirliği son bulmuş oldu.

Perge’den, Anadolu’nun başka büyük bir merkezi o-lan Pisidiya’nın Yalvaç kentine doğru ilerlediler.

Pisi-66

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

diya yaylasına çıkan dağlık geçide ulaşıncaya kadar, Aksu ırmağının yatağını takip ederek üç gün süreyle yürümeye devam ettiler. Deniz seviyesinden 950 met-re yükseklikte bulunan Eğirdir gölünü geride bırakıp daha da yükseğe çıktılar. Altıncı gün hedeflerine, yani günümüzde Sultan Dağı diye bilinen 1.100 metre yük-seklikteki geniş sıradağların geniş eteklerine yakın Pi-sidiya’nın Yalvaç o dönem kullanılan ismiyle Antakya kentine ulaştılar.

Peki, neden Havari Pavlos Asya’daki faaliyetleri için Pisidiya’nın Antakya kentini hedef olarak seçmişti? Pi-sidiya, eski Galatya hükümdarı "Aminda" Krallığının güney kısmını teşkil ediyordu ve o dönemde Galatya, Roma eyaletlerinden biriydi. Roma İmparatorları Au-gustus ve Claudius, eşkıya çeteleriyle mücadele etmek için her yerde kıdemli Roma askerlerinden oluşan yer-leşim merkezleri kurmuşlardı. Antakya’nın ilk göçmen akıncıları bu dağlık bölgelerin korunması için Sezar’ın emriyle bir dönem Fransa’da askeri eğitim görmüşlerdi.

Antakya şehri, I. Selefkus tarafından babası Anti-ok’un onuruna kurulmuştu. Başka bir bilgiye göre ise üçüncü Antiokus tarafından kurulmuştu ve Roma e-gemenliği hüküm sürdüğü dönemde Pisidiya’nın baş-kentiydi.

Dini açıdan Antakya kutsal bir şehir sayılıyordu.

Men diye anılan yerel bir Tanrı’nın ibadetine ithaf e-dilmişti. Bunun yanı sıra başka ilahlara da tapıyorlardı ve özellikle geceleri, Antakya’daki putperestler adakla-rını Güneş, Ay ve diğer yıldızlara armağan ederek iğ-renç seks partileri tertip edip, törenler düzenliyorlardı

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

ve tapınaktaki hayat kadınlarıyla birlikte eğleniyorlar-dı. Antakya’nın çevresinde bulunan kocaman mermer parçaları, ustalıkla işlenmiş şeritli sütünlar hala korun-maktadır ve tüm bunlar Antakya Akropolu’ndeki bir tapınağın kalıntılarıdır.

Havari Aziz Pavlos, Anadolu’daki misyonerlik çalış-malarına bu şehirle başlamaya karar verdi. Tabii ki Ro-ma Hukuku, imparatorluğa ait resmi dine aykırı, yeni bir dinin İmparatorluğun sınırları içinde yayılmasına izin vermiyordu. Fakat Museviliği kabul edenlerin eği-tim görmeleri ve ibadet etmeleri amacıyla devlet tara-fından orada toplanmalarına izin verilen Sinagoglar da mevcuttu. Bildiğimiz gibi, Havari Aziz Pavlos bu yüz-den ziyaret ettiği her şehirde ilk işi Yahudi cemaatine yaklaşmak ve orada çadır bezi dokumaclığında iş ara-maktı. Dönemin adetlerine göre de çadırın içinde kal-ması ve faaliyetlerini sürdürmesi gerekiyordu. Şüphesiz, yol arkadaşı Barnabas ile birlikte Antakya’ya vardığı zaman aynısını yapmıştı.

Elçilerin İşleri bölümünde bize bildirildiği gibi İlk Cumartesinden hemen sonra yerel Sinagog’u ziyaret et-tiler. Pavlos kendini Yasa Öğretmeni ve Barnabas’ı levi olarak tanıttı. Dua, mezmurlar, Yasa ve Peygamberlerin söyletilerinden ayetler okunduktan sonra, Sinagog yö-neticileri, "Kardeşler, halka ilaveten söylecek bir sözü-nüz varsa, şimdi söyleyin." diye sözü yüksek konukla-ra verdiler (Elç.İşl.13:15). Pavlos o zaman ayağa kalktı, Ahit’teki kutsal metinleri yorumladı ve istediği mesajı vermek için konuşmasını önünde duran dinleyicilere göre ayarladı (Elç.İşl.13:15-41).

68

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Sinagog’tan çıktıkları zaman, Pavlos’un konuşma-sından etkilenen yetişkinler, Tanrı’dan korkanlar ve birçok iyi niyetli Yahudi onların etrafını sardı ve Pav-los’tan İsa’nın kişiliği hakkında daha fazla bilgi ver-mesini ısrarla talep ettiler. Hakikaten, bir sonraki Cu-martesi Havarilerin vaazından haberdar olan neredeyse şehrin tüm sakinleri Rab’bin müjdesini duymak için toplanmışlardı. Fanatik Yahudiler Pavlos’un, onların İsrail’in şanlı soyundan gelmelerinin hiç önem taşıma-dığını, fakat Mesih İsa’ya olan imanın önemini savun-masını kabul etmek istemiyorlardı. O "İsa’nın önünde ne Yahudi ne de Greksiniz, çünkü siz Rab İsa’nın ö-nünde birsiniz" diye sarfettiği sözlerle zirveye çıkmıştı (Gal.3:28). Tüm bunların fanatik Yahudiler tarafından küfür ve beddua olarak algılanmasına rağmen, putprestler Havariler’in bu yeni iletisini coşkuyla kabul e-diyorlardı.

Bu kritik anda, Havari Aziz Pavlos kendisine gelen İlahi İlham’dan sonra, resmi din Musevilik ile ilişkile-rini kesip dünya uluslarına yönelince hayatının ve Mis-yonerlik çalışmalarının en büyük kararını almış oldu.

Onun bu hareketi RAB İsa’nın gelecekteki Kilise’si için büyük anlam taşıyordu. Kendisini herkesin duyması i-çin yürekten gelen gür sesiyle Sinagog’taki Yahudiler’e,

"Tanrı’nın buyruğunu önce sizlere, Antakya’daki Yahu-diler’e duyurmamız gerekiyordu. Fakat siz bunu kabul etmiyorsunuz ve ebedi hayatı takdir etmemekle kendi-nizi mahkûm ediyorsunuz, bu yüzden biz dünya ulus-larına yöneleceğiz," diye seslendi. Bu da Dirilmiş İsa tarafından tercih edilmesinin onayıdır, "Yeryüzünün

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

dört bucağına kurtuluş götürmen için seni uluslara ı-şık yaptım" (Elç.İşl.13:46-47). Milli gruplar, sadece bazı

"seçkin kişilerin" değil fakat herkesin aydınlığa ve esen-liğe kavuşacağını duyunca yürekten sevindiler, Rab’bin müjdesini kabul ettiler ve iman ettiler.

Yahudiler bu olaydan sonra, Havariler’e Sinagog’u ziyaret etmelerini ve tekrar söz almalarını yasakladı-lar. Bundan böyle Pavlos ve Barnabas vaazlarına ina-nan yakınlarının ve arkadaşlarının evlerinde davetli olarak devam ettiler. Bu da pratikte yeni bir geleneğin doğmasına yol açtı. Böylece, Havarilerin etrafında An-takya’nın genç Kilisesinin temelleri atılıyordu. Zaman-la Anthios (Pike) nehrinin suZaman-larında ilk vaftizlerin de yapılmasına başlandı. RAB’bin müjdesi kısa zamanda şehirlerden kırsal bölgelere de yayıldı. Pazar yerine i-nen köylüler Hristiyanlığı kabul ederek mutluluk du-yan şehirdeki tanıdıklarını gördükleri zaman Havari-leri kendi kentHavari-lerine veya kendi köyHavari-lerine davet etmeye başladılar.

İki Havari Sultan Dağ’ın yamaçlarında ve gölün kı-yısında bulunan birçok küçük kentten geçtiler. Oralar-da bir seneye yakın çalışmalarını sürdürdüler. Yahudi ırkından gelmeyen Hristiyanlar’ın oluşturduğu Anado-lu’nun İlk Kilise’si Pisidiya’nın Antakya kenti merkez olmak üzere kurulmuştu.

9

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 65-71)