• Sonuç bulunamadı

Derbe’den geçmesi

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 77-83)

"Pavlus'la Barnaba daha sonra Listra, Konya ve Antakya'ya dönerek... «Tanrı'nın Egemenli-ğine, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerek»

diyorlardı."

Mucizevi bir şekilde hayatta kalan Havari Aziz Pav-los'un Hatunsaray’da taşlanmasından sonra, her iki Havari oradan aynı gece ayrılmaya mecbur kaldı. Pav-los’un öldüğünü sanan fanatik Yahudiler, onun yaşa-dığını haber aldıkları takdirde, hiç şüphesiz yarıda bı-raktıları işi tamamlamaya ve onu yok etmeye kalkı-şacaklardı. Pavlos, taşlandığı esnada aldığı yaraların izlerini tüm hayatı boyunca vücudunda taşıdı. Galatya-lılar’a yönelik Mektubunda "Rab İsa’nın izlerini vücu-dumda taşıyorum." demekle muhtemelen bunu kaste-diyordu (Gal.6:17).

78

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Bir gün evvelden vücudunda açılan yaralar yüzün-den, uğradığı korkunç kan kaybından ve katlandığı dayanılmaz acılardan sonra, bir at arabasının üstünde 40 kilometrelik bir çölden geçme gücünü bulduğunu göz önünde tutarsak, onun bedensel gücüne ve sabrına hayran kalmamamız mümkün değil! Yolculuğu küçük ve ücra bir dağ kasabası olan Derbe’de son buldu.

Pavlos’u ölü sanan Yahudiler, onu yeni faaliyet saha-sında hiç rahatsız etmediler. Derbe’de iki Havari "Elçi-lerin İş"Elçi-lerinde" sık sık adı geçen ve ileride Havari Aziz Pavlos’a Makedonya gezisinde eşlik ederken görünen Gayus’un evinde konuk edildi (Elç.İşl.20:4). Havari A-ziz Pavlos’un, Derbe ve Galatya’nın geniş çevresinde fa-aliyetlerde bulunduğu dönemde taşıdığı "izler" yüzün-den yorucu ve ağrılarla dolu geçti. Pavlos çok kötü bir durumda bulunduğu için uzun bir süre yatakta kalma-sı gerekiyordu. Pavlos’un yatağı, orada bile misyoner-lik faaliyetlerinin üssü oldu. Böylece, Derbe’nin Kilisesi, Galatya’nın diğer üç Kilisesi gibi acılarla kuruldu.

Havarilerin Derbe’deki misyonerlik çalışmalarının bir seneden fazla sürdüğünü ve Ak gölün çevresinde bulunan diğer dağ köylerine kadar vardığını tahmin edebiliriz.

Hristiyanlık Tarihinde İncil’in Nurunun, Derbe ve Hatunsaray’dan Tanrı’nın cemaatine, Büyük Vasil, din bilimci Aziz Gregorios gibi Kilise’nin büyük babaları ve Öğretmenleri tarafından, zengin Kilise gelenekleriyle tanınan komşu Kapadokya’ya kadar yayıldığını bilme-miz önem taşıyor. Acılarla geçen misyon dönemi, Aziz-lerin ve Kilise Babalarının hizmetleri için uygun

orta-AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

mı yaratıyordu. İlahiyatı ve din görevlilerini onurlandı-ran tüm bu gelişmeler Havari Aziz Pavlos’un eseriydi.

Kiliselerin bakımı

Barnabas ve Pavlos’un Kıbrıs ve Güney Anadolu’da ilk misyon gezilerini gerçekleştirmek amacıyla, Suri-ye’nin Antakya şehrinden yola çıktıklarından beri ne-redeyse dört yıl geçmişti. Bu çok yorucu ve verimli projenin tamamlanmasından sonra, Pavlos’un ilk dü-şüncesi biraz dinlenmek ve yeni bir program çıkarmak için memleketi Tarsus’a geri dönmekti. Fakat Pavlos’un ruhunu saran derin bir sorumluluk duygusu yolda-şı Barnabas ile birlikte bir çok zahmet ve fedakârlıkla kurdukları tüm Kiliselerin durumunu kontrol etme-leri gerektiğini söylüyordu. Suçlandığı ve üzüntü için-de terkettiği Hatunsaray, Konya ve Pisidiya’nın Antak-ya kentinde bulunan Kiliselerin durumunu görmek ve tespit etmek için büyük bir heyecan duyuyordu. Yeni vaftiz edilenlerin cezalandırıldıkları dönemde, yılma-maları için özellikle devamlı eğitime ve manevi desteğe ihtiyaçları vardı. Böylece Havariler birkaç yıl evvelden geçtikleri ve vaaz verdikleri şehirlerde bulunan sadık dostlarını tekrar görmek amacıyla geri dönmeye ka-rar verdiler. Fakat bu kez, inançlarına güç katmak için sadece imanlılara hitap edeceklerdi. Böylece, geri dön-mek amacıyla yeniden yola çıktılar. Tehlikelerle karşı-laştıkları şehirleri tekrar ziyaret etmekten hiç bir korku duymuyorlardı. Rab’bin onlarla birlikte olduğunu ve

80

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Rab’bin Müjdesini yaratan eserin sadece Tanrı’ya mah-sus bir yapıt olduğunu biliyorlardı. Onlar sadece Tan-rı’nın basit ve alçakgönüllü elçileriydi.

Derinlemesine bir işi organize etmenin gereği bü-yüktü. İmanlıların ibadet etmelerini ve manevi ihti-yaçlarını sağlamak amacıyla her Kilisede gerektiği ka-dar rahip atadılar. Aynı zamanda müminlere dinlerine bağlı kalmaları tavsiyesinde bulunuyorlardı. "Göklerin Krallığına kabul edilmemiz için bir çok acıya ve dış-lanmaya katlanmamız lazım" diye imanlılara vaaz e-diyorlardı (Elç.İşl.14:22-23). Rahipler ve piskoposların azizlerin özelliklerini taşımaları gerekiyordu. Havari A-ziz Pavlos tarafından bu makamlara atanan bir din gö-revlisi, Pisidiya yöresinde Aziz olarak tanınıyordu. Bu din görevlisi, Tanrı’nın gizemini ve Kilise’deki çalış-maları sürdüren her din görevlisinin, azizlerin özellik-lerini taşımasını öngören yeni bir geleneğin yaratıcısı Seleukia piskoposu Artemon idi.

Havari Aziz Pavlos her zaman düşüncesinde taşıdığı ve dualarından eksik etmediği Galatya’daki Hristiyan-lar için büyük endişe ve ilgi duyuyordu. Havari Aziz Pavlos’un, onların sık sık problem yarattıklarını ha-ber almasından dolayı, Galatyalılar’a mahsus meşhur Mektubunu yollaması ve ikinci ile üçüncü misyon ge-zisi sırasında onları ziyaret etmesi bunun göstergesidir.

İki Havari, Antakya’daki veda ayininden sonra Pisidi-ya’dan Perge’ye doğru yöneldiler ve Perge’de "Tanrı’nın sözünü duyurduktan sonra" sahil kenti Antalya’ya in-diler (Elç.İşl.12:24-25). Böylece Dünya Uluslarına gi-den yol açılmış oldu ve İncil’in nuru "her ırktan gelen

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

erkek ve kadınların ruhunu" aydınlatmaya başlamıştı.

Dünya Uluslarının ateşli Havarisi’nin geçtiği her yerde

"Ölümün ucunda ve gölgesinde yürüyenleri" (Yeş.52:7) Mesih’in nuru ile aydınlığa kavuşturan piskoposluklar kuruldu. Peygamber, bu noktada, "O müjdeci ki, esen-lik duyuruyor. İyiesen-lik müjdesi getiriyor, kurtuluş haberi veriyor." diye hitap edecekti (Yeş.52:7).

İnancın tohumu asırlar boyu bol meyve verdi ve bu-nun sayesinde bu bölgelerde Patara Başpiskopos’u Aziz Methodius, Demre Başpiskoposu mucizeler yaratan A-ziz Nikolas gibi aA-ziz Başpiskoposlar ve AA-zize Thekla ile Azize Marina gibi "Manevi dünyamızda, gökkubbeye

asılı sönmeyen fenerler" olarak sadelikleri ve alçakgö-nüllülükleriyle parlayan çok sayıda Şehitler ve Azizler çıkmış oldu.

İncil yazarı Luka’nın Elçilerin İşleri kitabında, Ha-vari Aziz Pavlos’un Güney Anadolu’nun çevresini ye-niden ziyaret ettiğini yazarak ilginç bir açıklamada bu-lundu. Milet’te toplanmış olan Efes rahiplerinden ayrıl-dığımız zaman, hemen denize açıldık ve "Kos" adasına çıktık, ertesi gün Rodos’a doğru yola çıktık ve oradan Patara’ya yöneldik (Elç.İşl. 12:1). Havari Aziz Pavlos’un muhteşem misyonerlik faaliyetleriyle son kez bu top-raklara ayak basması trajik bir şekilde gelişti. Roma’da yargılanması için kendisini alıp götüren muhafızların gözetimindeydi. İncil yazarı Luka anlaşıldığı gibi ona refakat ediyordu ve konuyla ilgili şunları yazdı; "Ki-likya’nın ve Pamfilya’nın denizini aştıktan sonra Lik-ya’nın Demre kentine çıktık (Elç.İşl. 27:5).

İki Havari Rab’bin büyük koruması altında ilk

mis-82

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

yon gezilerine çıktıkları Suriye’nin Antakya şehrine u-laşmak için Antalya limanından, Antakya’ya bağlı Si-lifke limanına ulaşan gemiye bindiler.

İki Havari sabırla, Hristiyanlara yönelik kanlı saldı-rılardan sonra zafere ulaştıkları yedi Kaleye geri dön-düler; Salamis, Baf, Pisidiya’nın Antakya şehri, Konya, Hatunsaray, Derbe ve Perge.

11

Kudüs’te misyonerlerin

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 77-83)