• Sonuç bulunamadı

İkinci misyon gezisi

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 89-95)

"Makedonya’ya geçip bize yardım et"

(Elç.İşl.16:9)

H

avari Aziz Pavlos ve Havari Barnabas birçok ki-şiyle beraber Antakya’daki imanlılara vaaz veri-yorlardı ve Kutsal vaftiz aracılığıyla Kilise’ye yönelmek isteyenlere dini eğitim veriyorlardı. Fakat Pavlos daha uzaklara, Batıya doğru gitmek için büyük özlem du-yuyordu. Arzusu mektuplarında ifade ettiği gibi im-paratorluğun merkezi Roma’ya kadar ulaşmaktı (Elç.

İşl.19:21). Aynı zamanda, Havari Barnabas ile birlikte, ilk misyon gezileri esnasında kurdukları Kiliselerin gi-dişatını düşünüyordu. Bu yüzden ona günün birinde,

"Barnabas, Rab’bin sözünü duyurduğumuz tüm şehir-lere tekrar gidelim, kardeşlerimizi ziyaret edelim, nasıl olduklarını görelim (Elç.İşl.15:36). İnançlarını koruyup korumadıklarını ve ona göre yaşayıp yaşamadıkları-nı görelim ve onların manevi hayatlarıyaşamadıkları-nı destekleyelim"

diye teklifte bulundu.

90

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Barnabas yeğeni Markos’u da beraberlerinde götür-meyi düşündü. Fakat Pavlos onunla aynı görüşte de-ğildi çünkü Markos Pamfilya’nın Perge kentinde onları ortada bırakmıştı. Bunun sonucu olarak Barnabas Pav-los’a refakat etmekten vazgeçti ve Markos ile birlikte ilk seyahatlerinde ziyaret ettikleri Kıbrıs’a tekrar giderek, başlamış oldukları İncil’in vaazını vermeye devam etti-ler. Barnabas’ı vatanı Kıbrıs daima cezbediyordu.

Pavlos bu gezisinde, Barnabas’ın yerine kendine re-fakatçı olarak Silas’ı seçti. Silas Kudüs Kilisesi’nin say-gın bir üyesiydi ve gördüğümüz gibi Yahuda Barsabba ile beraber Havariler’in Zirve Toplantısında alınan ka-rarı içeren mektubu Antakya’daki Kilise’ye götüren ki-şiydi (Elç.İşl.15:22). Silas orada kaldı ve Pavlos’un tem-silcisi olarak Antakya’da misyonerlik çalışmalarına de-vam etti.

Kilise’nin dualarıyla, Pavlos ve yol arkadaşı Silas Kuzey Suriye’nin ve Kilikya’nın tüm Kiliselerinden geçmek için karadan yola çıktıkları zaman, M.S 49 yı-lının Mart ayı olmalıydı. Adana’dan geçerek, bilindi-ği gibi Pavlos’un doğup büyüdüğü kent olan Tarsus’a ulaştılar. Pavlos çevredeki tüm şehirleri önceki seya-hatlerinden çok iyi tanıyordu (Gal.1:21). Havari bu kez, Kudüs’te Misyonerlerin Zirve toplantısında alınan ka-rarı resmen duyurmak maksadıyla tüm bu şehirlerde-ki kardeş Hristiyanlar’ın yanında bir kaç gün kalmıştı.

Yahudiler’den ve başka milletlerden gelen Hristiyanlar’ı artık Rab’bin tek Kutsal Bedeni’ni ve O’nun Şerefli Ka-nı’nı aynı Kutsal Bardak ile temsil eden aynı Kutsal Komünyon’u almaları için İsa’ya karşı duydukları aynı

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

ortak inanç ve aynı ortak sevgi bağlıyordu.

Havari Aziz Pavlos, Derbe’den sonra Hatunsaray’a u-laştı. Burada bildiğimiz gibi, Hristiyan cemaatinin tak-dirini kazanan ve lütufkâr bir insan olan Timoteos ha-yatını sürdürüyordu. Timoteos’un babası vefat etmişti ve kendisi koyu Musevi olan annesi Evniki ve büyü-kannesi Lois ile beraber kalıyordu (II.Tim.1:5). Havari Aziz Pavlos Hatunsaray ziyareti esnasında özellikle Ti-moteos’u fark etmişti ve onu takdir etmişti. Bu yüzden onu bundan böyle yanına almak istedi. Evniki ve Lois tek dayanaklarını kaybedeceklerini bilmelerine rağmen Pavlos’un davetinden şeref duydular. Bu teklifin bu iki kadın tarafından yürekten benimsenmesi hiç şüphe-siz, misyonerlik alanında en büyük ve muhteşem fe-dakârlıklardan biri olarak Kilise tarihine kaydedilmiş-tir. Misyonerliğin başlangıcından beri bu alanda devam eden çalışmalar, dünya ulusları üstüne büyük fedakâr-lıklarla temellerini atıyordu. Timoteos gençliğin coşku-suyla Pavlos’u takip etti ve sadık bir öğrencisi olarak onun yanında sonuna kadar kaldı. Daha sonra Havari Aziz Pavlos Roma Hapishanesinde Timoteos hakkında,

"Beni alakadar eden konuları temiz yürekle paylaşan ondan başka kimsem yok... Onun deneyimlerine şahit-siniz, İncil’in vaazı için baba oğulmuşuz gibi benimle çalıştı" diye yazdı (Filip.2:20-22).

Havari Aziz Pavlos, Kutsal Ruh’un yönlendirmesiy-le (Elç.İşl.16:6-8) Silas ve Timoteos iyönlendirmesiy-le birlikte Troas’a doğru ilerledi ve orada, sevilen bir arkadaş olan doktor Luka’nın gruplarına katılmasıyla, misyonerlik çalışma-larına üçüncü değerli bir ortakla devam ettiler. Bundan

92

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

sonra Luka Ulusların Büyük Misyoneri Aziz Pavlos’un muhteşem eserinden başlayarak onun Roma’da ilk defa hapse düşmesine kadar gerçekleşen olayları "Elçilerin İşleri" kitabında her detayıyla bir görgü tanığı gibi kay-detmeye başladı.

"Yolun boyunca yardımını bizden esirgeme"

Bu arada Pavlos kendisini sarsan bir vizyon tecrü-besini yaşamıştı. Bir gece rüyasında kendisine, "kedonya’dan geçerken bize yardım et." diyen bir Ma-kedonyalı’nın hayali görünmüştü (Elç.İşl.16:9). Pavlos bunu, Batı Dünyasının Uluslarına doğru "bir geçiş ka-pısı" gibi açılan Makedonya’ya gitmeleri ve oranın sa-kinlerine İncil’in vaazını vermeleri için Tanrı’nın bir daveti olarak kabul etti. Hemen ertesi gün bir gemi buldular, Samothraki Adasına doğru denize açıldılar ve günümüzde Kavala şehrinin bulunduğu yerde, antik Neapolis limanından karaya çıktılar. Daha sonra, Ma-kedonya’nın geniş çevresi içinde Romalıların en önemli kolonisi olan Filipi şehrine vardılar.

Filipi’de Yahudiler’in Sinagog’u mevcut değildi. Pav-los orada bulunan az sayıdaki Yahudi’nin Cumartesi günleri dua için bir ırmağın kıyısına indiğini duymuş-tu. Böylece, ilk Cumartesi günü yoldaşlarıyla beraber dua ve ibadet yerine doğru ilerledi ve erkenden oraya varmış olan kadınlarla özellikle sohbete başladı.

Bu grubun içinde dine ayrı bir ilgi gösteren saygın bir kadının varlığı dikkatini çekti. O, Anadolu’nun Ti-yatira yöresinden gelen eskiden putperest ve daha

son-AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

ra ergin olan bir kadındı. Adı Lidya idi ve mor, kır-mızımsı kıymetli giysiler ve kumaşlar satıyordu (Elç.

İşl.16:14). Lidya gerçek Tanrı’ya saygı duymaya başlı-yordu. Havari Aziz Pavlos’un vaazlarını duyduğu za-man "za-manevi gözleri" açıldı ve onun özellikle İsa Mesih hakkında söylediklerini büyük bir dikkatle dinledi, i-man etti ve vaftiz olmak istedi. Belki de onun "Angista"

ırmağının sularında ilk Avrupalı kadın olarak vaftiz edilmesi aynı Cumartesi akşamına denk geliyordu ve o zamandan beri onun Kilise tarihinde öz adıyla anıl-ması gelenek oldu. Kendisiyle beraber evinde çalışan herkes vaftiz oldu.

Lidya’nın vaftiz olmasından sonra ilk işi Aziz Pav-los ve arkadaşlarının ferah evine yerleşmelerini sağla-mak için onları davet etmesi oldu ve böylece ilk "Dini toplantılara" evini açmasıyla Genç Kilise’nin kutsal bir geleneğinin yaratıcısı oldu. Evi zamanla Kutsal Ayinler ve Hristiyan dininin gerekçelerini öğrenmek isteyen ilk Filipili Hristiyanlar’ın toplandığı misyonerlik üssü ha-line geldi. Lidya Filipi’deki Havari Kilisesi’nin "direği"

olmuştu. Havari Aziz Pavlos’un zulümlere maruz kal-dığı o zor günlerinde ona destek oldu ve hayatının so-nuna kadar yanında kaldı. Pavlos Filipililer’e mahsus mektubunda, Filipi sakinlerine minnetarlığını, "Siz de bilirsiniz, ey Filipililer, Müjde yayılmaya başladığında, Makedonya’dan ayrılışımdan sonra sizden başka hiçbir topluluk karşılıklı yardımlaşma konusunda benimle iş-birliği yapmadı. Ben Selanik’teyken de, ihtiyacım oldu-ğunda birkaç kez bana yardımda bulundunuz." (Fi-lip.4:15:16.) diyerek dile getirdi.

94

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Filipi Kilisesi’nden Havari Aziz Pavlos’a birçok yar-dımcı çıktı. Bunların arasında Filipililer’e mektubun-da bahsettiği gibi tanıdık isimler Epafroditus ve Kle-ment’te vardı (Filip.4:3,18). Adı geçen Klement’in Ro-ma’nın bir sonraki meşhur Başpiskopos’u olma olasılı-ğı bulunmaktadır.

Filipililer’in Kilisesi Havari Aziz Pavlos’a hiçbir za-man sorun yaratmadı. Bu yüzden kendisi onlara kar-şı duyduğu şefkati ve gururu, "Hepinizi Mesih İsa’nın sevgisiyle nasıl özlediğime Tanrı tanıktır." (Filip.1:8) ve "ey sevgililer, sevincim, başımın tacı, içten özlediğim

sevgili kardeşlerim," (Filip.4:1) diye ifade ediyordu.

13

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 89-95)