• Sonuç bulunamadı

Konya ve Hatunsaray’dan geçmesi

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 71-77)

"Aynı şekilde Konya’da da Yahudiler’in havrasına giren Pavlus’la Barnaba öyle etkili konuştular ki, hem Yahudiler’den hem de Grekler’den* çok kişi iman etti."

(Elç.İşl.14:1)

H

avari Pavlos’un ve Barnabas’ın ağzından Tanrısal sözleri kabul eden Antakya ve Pisidiya’nın tüm e-yaletleri zengin meyvelerini vermeye başlamıştı. İsa’ya iman edenlerin bir kısmını Yahudiler, büyük bir kısmı-nı da diğer uluslardan gelenler oluşturuyordu. Yahu-diler RAB İsa’nın İncili’nin ülke genelinde yayıldığını görünce üst sınıfın saygın kadınlarını ve şehrin ileri gelen erkeklerini Pavlos ve Barnabas’ı bölge sınırlarının dışına atmaları için kışkırttılar (Elç.İşl.13:50).

Havariler misyonerlik görevlerine başka yörelerde devam etmek üzere Antakya’dan ayrılmalarına rağmen Pisidiya’nın geniş çevresinde dinamik ve sağlam temel-lere dayalı bir kilise bırakmışlardı. Luka "Havariler’in İşleri" eserinde bu olay hakkında, "Hristiyanlar sevinç ve Kutsal Ruh ile doluydular" diye bahsediyordu (Elç.

İşl.13:52).

72

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

İki Havari’nin Konya’ya gitmek amacıyla, Pisidiya’ya bağlı Antakya kentini terketmeleri, M.S 46 yılının son-baharına rastlıyordu. İki şehir arasındaki tehlikelerle ve zorluklarla dolu 120 kilometrelik yolu, sert ve tekdü-ze bir çölden geçerek katetmeleri gerekiyordu. Günlerce süren bir yolculuktan sonra yorgun argın bir halde u-fuk çizgisinin ötesinde Konya vahasına ulaştılar. 1030 metre yükseklikte kurulmuş olan bu şehir, yemyeşil bahçeleriyle hoş bir görünüme sahipti. Bölgede bulu-nan Galatyalılar, Romalılar ve Yahudiler’den oluşan şehrin sakinleri, dokumacılıkla uğraşıyorlardı. Bu du-rum Pavlos’un çadır bezi dokumacılığında iş bularak rahat ve saygın bir hayat sürmesini sağlıyordu.

Havari Aziz Pavlos burada da eski alışkanlığına de-vam etti ve Konya’nın Sinagog’unda Tanrı’nın sözünü duyurmaya başladı. Buranın koyu Yahudileri, Antak-ya’da da olduğu gibi, kendi ibadet yerlerine girmeleri-ni yasak ettiler. Bundan dolayı vaazlara, Hristiyanlığı kabul eden ve toplantıya komşularını ve arkadaşlarını heyecanla davet eden eski putperestlerin evlerinde de-vam edildi. Böyle bir toplantıda, soylu bir aileden gelen evin kızı Thekla, Havari Aziz Pavlos’un konuşmasının içeriğine hayran kalarak onu saatlerce izledi. Bunun meyvesi de İsa’ya iman etmesi oldu. İleride vaftiz ol-duktan sonra, kendini uğruna kovalandığı ve işken-celere maruz kaldığı Hristiyan dinini yaymaya adadı.

Adı, Hristiyanların Şehitler Kitabında İlk kadın Şehit ve İzapostol Tekla olarak geçmektedir ve Azize Tek-la’nın yortusu kilisemiz tarafından 24 Eylül’de anıl-maktadır.

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

Havariler Konya’da bir yıldan fazla kaldılar ve fa-aliyetlerde bulundular. Şehri merkez tutmak üzere, çev-resindeki yörelerde, şehirlerde, köylerde geniş kapsamlı gezilerine devam ettiler ve ardından oralarda küçük yerel, kırsal kiliseler kuruldu. Luka, Konya’daki misyo-nerlik çalışmalarının vesilesiyle "Lütfun sözlerini du-yan ve Havariler’in gerçekleştirdikleri mucizeleri gören çok sayıda Yahudi ve Putperest Mesih’e iman etti." diye açıklamada bulundu (Elç.İşl. 14:1:3).

Yahudiler, burada da problem, gerginlik ve ikilik yaratmaya devam ettiler. Putperestleri bile Havariler’e karşı çıkmak için kışkırtıyorlardı (Elç.İşl.14:2-6). Ni-hayet, şehrin sakinleri arasında ikilik yaratmayı ba-şardılar. Bazıları Yahudiler’in, bazıları da Havariler’in tarafını tuttu. Durum çıkmaza ulaşınca Havariler, Put-perestlerin ve Yahudiler’in ağalarla birlikte kendileri-ne kötülük yapmaya ve onları taşlayarak öldürmeye hazır olduklarını arkadaşlarından haber aldıkları za-man Konya’yı terkettiler. İsa Mesih’in kendilerine, "Sizi bir şehirden kovdukları zaman bir diğerine gidin" diye tembih ettigi gibi komşu çevrede bulunan Göller Yöre-sine sığındılar (Mat.10:23).

Dışlanmaları, kovalanmaları misyonerlik çalışmala-rının sanki özgün ölçütüydü. "Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler." (Yuh.15:20). Bugün Konya'da di-ğerlerinin yanında, Havari Aziz Pavlos’a ithaf edilmiş bir Bizans Kilisesi bulunmaktadır. Kentten kısa mesa-fe uzaklıktaki bir kayanın üzerinde "Havari Aziz Pav-los’un Mağarası" diye bilinen bir Manastır bulunmak-tadır.

74

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Hatunsaray’da

Misyonerlik, Hristiyan İncili’nin mesajını duyurmak için bir yöreden başka bir yöreye, bir dünyadan başka bir dünyaya doğru yola çıkmak ve hareket etmek de-mektir. Bir ulusun dini yönlendirmesi misyonerlik ça-lışmalarının sayesinde gerçekleşebilir. Rab’bin Elçileri bunu pekala biliyorlardı.

Bir kez daha çalışmalarını yarım bıraktılar. Kon-ya’yı terketmeye ve başka bir yöreye gitmeye mecbur kaldılar. Böylece zor, tehlikeli ve haydutların saldırıla-rına açık bir yöre olan Hatunsaray’a doğru yola çıktılar.

Hatunsaray’ın sakinleri iyi insanlardı fakat cehalet-leri yüzünden bâtıl inançlara pek inanıyorlardı. Ha-variler, kentin sur kapısında, kent sakinlerinin Zeus’a ithaf ettikleri küçük bir tapınakla karşılaştılar. Bu, Ha-tunsaray’da milliyetçi putperestlerin hüküm sürdüğü anlamını taşıyordu. Az sayıdaki Yahudi ailenin arasın-dan, onları ileride misyonerlik alanındaki faaliyetlere katılmak suretiyle hizmetlerini sunan bir aile konuk etti. Dindar bir ailenin oğlu olan Timoteos ve onun an-nesi Evniki onları kabul etmişlerdi. Havari Aziz Pavlus, Timoteos’u çok sevdi ve ilerideki çalışmalarında ken-disine eşlik etmesi için onu yanına aldı. Nihayet ona piskoposluk dini rütbesini verdi. Bu mukaddes aile, misyonerlik faaliyetlerinin merkezi ve Hatunsaray’daki müminlerin kutsal kominyon için toplandıkları hane olmuştu.

Yaklaşık bir yıl, bu şehirde ve onun çevresinde İn-cil’in vaazını vermeye devam ettiler (Elç.İşl.14:8). Vaaz

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

esnasında, doğuştan kötürüm olan birinin durumu gi-bi, iki muhteşem olay meydana geldi. Pavlos’u dikkatle dinlerken, Havari onun Mesih İsa’ya karşı inancını ve esenliğe kavuşmak için beslediği ümidi gördü ve Pav-los’un, "Ayağa kalk ve ayaklarının üstünde dur!" diye sarfettiği sözlerle mucize gerçekleşmiş oldu. Felçli hızla ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Mucizeye tanık o-lan kalabalık, "Tanrılar insan şeklini aldılar ve aşağıda bize geldiler" diye bağırmaya başladılar. Putperestlerin verilerine göre, Barnabas’ı Zeus’a ve Pavlos’u Hermes’e benzettiler. Putperestlerin rahibi, "Tanrılaşmış" Havari-ler’e kurban olarak sunmak için çelenklerle bezenmiş iki boğa getirdi. Havariler anında "Bu yaptıklarınız ne?

Biz de sizin gibi insanız. Biz buraya sadece size, sahte tanrılara ibadet etmekten vazgeçmenizi ve tek ve gerçek Tanrı’ya yönelmenizi bildirmek için geldik." diye tepki gösterdiler (Elç.İşl.14:15). Halkı derinden etkilemek su-retiyle dünyevi güç ve iktidar kazanma fırsatını da hiç aramadılar.

Havarilere o gün şan ve şeref sunan insanlar daha sonra Antakya’daki ve Konya’daki Yahudiler’den etki-lenerek onların ölümünü istediler. Tüm öfkelerini Pav-los’un etrafına topladılar. O’nu şehrin dışına sürükle-yerek taşa tuttular ve yarı ölü vaziyette terkettiler. Fakat Hristiyanlar ona yaklaşınca hala yaşadığını farkettiler.

Onu kaldırdılar, kanlarını yıkadılar ve yaralarını sar-dılar. Fakat şehirde kalmaya hala devam eden Yahudi-ler’in saldırılarından kendini koruması için aynı gece Hatunsaray’dan kaçması gerekiyordu. Pavlos’u araştı-ran biri, onun taşlandığı anda, kendisinin de yer aldığı

76

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

başka bir taşlanma olayını aklına getirdiğini ve üstüne bir melek gibi eğilen başka birinin simasını yanıbaşın-da hissettiğini bize göstermekteydi. Pavlos onu hemen tanıdı, "Stefanos, benim halimden memnun musun? Ö-lümünü ödemiş oldum." Bu hayatının bitmeyen gizli acısıydı.

Havari Aziz Pavlos, eskiden ilk şehit Stefanos’un taş-landığı gibi o anda kendisi de taşlanıyordu. Kilise’nin tarihi, onun misyonerlik faaliyetlerinin ve inancını iti-raf etmesinin, zulümlere maruz kalmasıyla yan yana yürüdüğünü yazmaktadır. Bu, Rab’bin Çarmıh’a geri-lerek acılara katlanmasıyla başlayan hayatın bir kuralı-dır. Kilisemiz, İsa Mesih’in acılarından eksik kalanları yüklenmekle görevlidir (Kolos.1:24).

10

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 71-77)