• Sonuç bulunamadı

İlk misyon gezisi

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 59-65)

"Bu adam, benim adımı öteki uluslara, krallara ve İsrailoğulları’na duyurmak üzere seçilmiş bir aracımdır."

(Elç.İşl.9:15)

İ

ki Havari, Barnabas ve Pavlos, Antakya’daki Hris-tiyanlar’dan topladıkları yardımı Kudüs Kilisesi’nin din büyüklerine, cemaatin yoksullarına dağıtmaları maksadıyla teslim ettikten sonra, Hristiyanlığı evrenleş-tirme projesinde Antakya’nın Kudüs’ten daha uygun o-lacağına kanaat getirdiler. Böylece, Antakya’ya geri dön-düler. Barnabas, bu sefer beraberinde yeğeni Markos’u almayı uygun gördü. Markos, henüz Hristiyan Kilisele-ri mevcut değilken, HavaKilisele-rileKilisele-rin toplandıkları ve HKilisele-risti- Hristi-yanların Kutsal Komünyon için bir araya geldikleri, fe-rah evin sahibesi Meryem’in (Maria’nın) oğluydu. Mar-kos, İncili’nde bahsettiği gibi, Rab’bi takip eden, fakat O’nun Getsemane bahçesinde askerler tarafından tutuk-lanmasından sonra, başkaları kendisini yakalamak iste-yince kaçan gençti (Mar.14:51-52). Μarkos, Havariler’in çevresinde büyümüştü, dolayısıyla Rab’bi de tanımıştı.

60

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Mesih İsa’nın sözlerini ve faaliyetlerini çok iyi tanıyordu.

İleride, uzun yıllar boyu yanında yürüdüğü Aziz Pet-rus’un (Saint Peter) vaazlarına dayanarak, İncil’i tüm ayrıntılarıyla yazdı ve bilindiği gibi Matta ve Lukas’ın İncillerini yazmalarına yardım eden bilgi kaynağı ol-muştu. Barnabas genç yeğenine tüm umudunu bağla-mıştı. Markos’un Antakya ile ilişkisi sayesinde İncili’nin

"Evrensel" diye tanınması hiç de tesadüf eseri değildir.

Antakya Kilise’si Havariler’in misyon gezileri saye-sinde geniş faaliyetlerde bulundu. Diğer uluslara ulaş-makta Grek dili, Hristiyanlığın evrenselleştirilmesinin aracısı olmuştu. Kutsal Ruh, Grek kültürünün hük-mettiği değişik ülkelerden, mesela Kuzey Afrika Cyre-ne’sinden Lukius, Nijer diye anılan Simeon(Simon) ve Tetrach Herodot ile Kraliyet sarayında büyüyen Mana-sis gibi müminler arasında peygamberler ve öğretmen-ler ortaya çıkardı. Zamanla içöğretmen-lerinde İsa’nın İncili’ni hem öz yurtlarına, hem de dünyanın çeşitli ülkelerine duyurma arzusu uyanmaya başladı. Amaçları, asırlar boyu devam edecek olan, Havariler’e ve Kilise’nin tüm üyelerine yönelik, "Dünyanın her yanına gidin, Müj-de’yi bütün yaratılışa duyurun" diye buyruk veren İsa Mesih’in buyruğunu yerine getirmekti (Mar.16:16).

M.S. 45’in baharında bulunuyoruz, Antakya Kilise-si’nin büyükleri oruç ve duadan sonra, Tanrı’ya, dünya ulusları arasında gerçekleştirmeleri gereken misyon ge-zileri hakkında kendi isteğini açıklaması için yalvarı-yorlardı. Kutsal Ruh bir anda, Komünyon için toplan-dıkları o kutsal anda, peygamberler aracılığıyla kendini gösterdi ve "Barnaba’yla Saul’u, kendilerini çağırmış

AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

olduğum görev için bana ayırın." (Elç.İşl.13:2) mesa-jını verdi. Antakya Kilisesi bu mesajı aldı ve Kutsal Ruh’un önderliğinde Hristiyan dinini yaymak maksa-dıyla bu muhteşem ve eşsiz misyon gezilerine başlamış oldu (Elç.İşl. 13:3).

Pavlos’un, misyon gezilerinin hikayesi, Havarile-rin en eskisi, baş sorumlu Barnabas ile başlamış oldu.

Rab tarafından misyonerlik görevleri için aldıkları çağ-rı tam onlaçağ-rın isteklerine göreydi. Barnabas’ın dünya uluslarına açılan bu misyon gezilerinde yanına aldığı genç yeğeni Yuhanna Markos’un (John Mark) yetenekli bir yardımcı çıkması, onu oldukça mutlu ediyordu.

Κıbrıs’taki misyon gezisi

Barnabas kendi vatandaşlarının psiklojisine yakın olmasından ve onların yeni mesajları algılama gücüne sahip olduklarını bilmesinden, üstelik coğrafi açıdan yakın bir bölge olmasından dolayı ilk misyon gezisi

i-çin durak noktası olarak vatanı Kıbrıs’ı önerdi. İleride dünya milletlerine açılan bir kapı haline gelen, Kıb-rıs’ın en büyük limanı Salamis’ten karaya çıktılar.

Bugün bu antik kentin sadece kalıntıları ayakta du-ruyor. Burası Barnabas’ın memleketiydi. Akrabaları ve arkadaşları bu seçkin vatandaşlarını candan kar-şılamaya koştular. Stefanos’un taşlanması yüzünden memleketlerini terk etmeye mecbur kalarak Antakya ve Kıbrıs’a yerleşen müminler arasında tanıdık bir si-ma olan Pavlos’u da Barnabas’ın sayesinde sıcak karşı-ladılar (Elç.İşl.11:19).

62

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

Yeni dini yaymak için üstlendikleri görev çok sayı-daki sinagog yüzünden yorucu ve zaman alıcıydı. Ney-se ki, buradaki Yahudiler hoşgörülü ve anlayışlıydılar ve hiçbir tepki göstermediler. İncil’in tohumları meyve vermeye başlamıştı. Bu vesileyle bu Büyük Ada’nın di-ğer şehirlerini de ziyaret ettiler. Salamis kentinin lunduğu Kıbrıs’ın doğu yakasından, Baf şehrinin bu-lunduğu Kıbrıs’ın batı yakasına kadar düz çizgi üze-rindeki mesafe 150 kilometredir. Havariler, İsa Mesih’in İncili’ni ara istasyonlar üzerinden, adanın en büyük 15 şehrini ziyaret edip yaydıysalar da dönemin İdari Mer-kezi olan Baf'a ulaşıncaya kadar birkaç ay geçmiştir şüphesiz.

Yeni Baf, meşhur Afrodit (Venüs) Tapınağının bu-lunduğu Eski Baf Kenti’ne yakın mesafede bulunuyor-du ve ibadete gelenler çevre sakinlerini etkiliyorbulunuyor-du. Ye-ni Baf, Roma Genel Valisi’Ye-nin merkeziydi. Eyalet ami-rine verilen bu ünvan Roma Senatosuna bağlıydı. Kıb-rıs genel valisi olan Sergius Pavlus (Sergius Paul) Ro-ma’nın asil ailelerinden geliyordu, felsefi ve dini konu-lara eğilim gösteren çok kültürlü bir kişiydi. Avlusuna düşünürlerin, filozofların, Büyücülerin bile sığınmaları bunun göstergesiydi. Kutsal Kitap yazarlarından Lu-ka (LuLu-kas) onu gurur okşayıcı sözlerle "sağduyulu in-san" diye karakterize ediyordu (Elç.İşl.13:7). Genel Vali

"bu bilgin adamların" Antakya’dan şehre geldiklerini ve öğretilerinin Baf sakinleri üzerinde nasıl bir etki yarat-tığını haber alınca, ilgi göstererek vaaz verdikleri genç Tanrı hakkındaki konuşmalarını duymak için çağrıda bulundu. Böylece Hristiyanlık Romalıların yüksek

sos-AZİZ PAVLOS - DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

yete sınıfına ilk defa girmiş oluyordu. Barnabas, Pav-los’un "ilk etapta" orada konuşması için Roma vatan-daşı arkavatan-daşına yolladı. Onun bu hareketi, misyoner-liğin tarihinde yegane ilahi bir ilham, aynı zamanda büyük bir insanın başarısı olarak geçiyordu. Pavlos’un Helenist Tarsus’ta yakından tanıdığı putperestlerin ale-mi üzerine ale-misyoner olarak, kullandığı yönteale-mi pekala biliyoruz. "O’nun sayesinde yaşıyor, hareket ediyor ve varlığımızı sürdürüyoruz" diye bahseden şair Aratus gibi (Elç.İşl.17:28) Sergius Pavlus’a muhtemelen tanıdık filozoflardan ve şairlerden de bahsederek ve Tanrı’nın yarattıklarının yoluyla, onun doğal bilgisinden bahse-derek söze başladı. Pavlos’un, İsa hakkında verdiği va-azlar, O’nun mucizeleri, O’nun çarmıha gerilmek sure-tiyle kendisini feda etmesi, O’nun Dirilişi, genel olarak Mesih İsa hakkındaki konuşmasının odak noktasıydı.

Genel vali muhatabının akıcı konuşmasından etkilen-mişti. Fakat tüm bunlara karşı bir konuşma duymak istiyordu. Bu yüzden sözü, dini konularını olasılıkla danıştığı aynı zamanda kendisini bir kahin olarak da gösteren büyücü Baryeşu’ya verdi. Büyücü anlamına gelen "Elimos" diye de tanınan bu büyücü itirazlarla ve konudan saparak valiyi kaygılandırmaya ve onu ye-ni dinden uzaklaştırmaya çalıştı. O zaman Pavlos, E-limas’ın gerçeği kabul etmek istemediğini görünce, o-nun ne kadar hilebaz biri olduğunu ortaya çıkarmak için karşılıklı konuşmadan vazgeçti ve "Ey İblis’in oğ-lu!" dedi. "Yüreğin her türlü hile ve sahtekârlıkla dolu;

doğru olan herşeyin düşmanısın. Rab’bin düz yollarını çarpıtmaktan vazgeçmeyecek misin? İşte şimdi Rab`bin

64

SOTİRİOS TRAMPAS PİSİDİYA METROPOLİTİ

eli sana karşı kalktı. Kör olacaksın, bir süre gün ışığı-nı göremeyeceksin." (Elç.İşl.13:9-11) diye şiddetle ona karşı çıktı. Elimas hemen o anda kör oldu. Genel vali bu olağanüstü olayı görünce, Pavlos’un sözlerinin gücü karşısında hayrete düştü ve İsa’ya iman etti. Görünüş-te insanı cezbeden büyünün ne kadar yeGörünüş-tersiz kaldığını ve aynı zamanda hile ve dümenlerle dolu olduğunu an-ladı. Böylece Hristiyanlık, genel valinin iman etmesiyle, Roma toplumuna mensup elit sınıf içerisinde ilk şanlı zaferini kazanmış oluyordu. Bu olayın ve Genel Vali Sergius Pavlus’un muhteşem değişimi sayesinde, Saul adını Pavlos olarak değiştirmeye karar veriyordu. Tari-he bu isimle, Ulusların Havarisi olarak geçti.

Böylece Barnabas’ın ve Pavlos’un Kıbrıs’ta giriştik-leri misyonerlik çalışmaları tamamlanmış oldu. O za-man Adada, ileride Barnabas’ın Kilise cemaatinin i-çinde sistemli olarak kurduğu Hristiyanlardan oluşan gruplar ortaya çıktı. Barnabas, ilk misyon gezileri sona erdiği zaman Kıbrıs’a geri döndü ve temelli olarak o-raya yerleşti. Orada, 57 yılında Sinagog’taki Yahudiler tarafından feci bir şekilde öldürülünceye kadar yeğeni Markos ile misyonerlik çalışmalarına devam etti. Hava-ri Barnabas, bu Büyük Ada’nın ilk Başpiskopos’u ve Kıbrıslı imanlıların koruyucu Aziz’i olarak tanınmak-tadır.

8

Anadolu Pisidiyası

Belgede AZİZ PAVLOS SAINT PAUL (sayfa 59-65)