• Sonuç bulunamadı

Atatürk öleli üç sene oluyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atatürk öleli üç sene oluyor"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TT-

J>A

hcwriri :

t Emin

MAN

Sayı : 4 3 5

10 İkinciteşrin

1941

P A Z A R T E S İ

Bugün 8 Sayfa

a ’nm 3ncû ölüm yıldönümü

örk’ün

anevî

urunda

let Emin YALMAN

ün ölümünün yıldö- ı yaklaşınca, tek başı- ziyaret etmek, mâne- çıkm ak ihtiyacını ium .

Smniyet müdürlüğün- '.immiş, Bu izini al.

köşesini dönünce A - ıhlanmış bir atın

üs-kıyafetile çıkmış bir karşılaştım. Heykel, :epenin üzerinden bü- 'a, bütün dünyaya ba- ilgesine sokuldum, o- inden ben de baktım- bir emniyet duygusu hissi duydum ki, istik- lanan kuvvet her var uya hazırdır. Ufuk ı olduğu kadar karan- de hazır, daha karan- ; yine hazır... Üzeri- u geçmez zırhlar var. , çünkü başımızda em- damlığımız m illî reh- akü sen kararı iptida- bulunuyoruz- İstiklâli- îdilirse bizim için dü- tareket var. Ölüm k «r- vakit için yenmiş bir

bütün bir ğı kederi, ı kumak mü Boşta bu rine kabre racak oldu Gaflete düş sesle, faka cevap verd — Bilme> Birdenbi işlemiş gibi iki aslan, bı nöbet saatir mişlerdi- Eb< ye buraya zifelerinin

mesuliyetine, şerefine ruhları çok yakından aşina bulunuyordu. Bir adam; ebediliği, tarihi temsil e- denlerle vazife başında konuşma­ yı nasıl hatıra getirebilirdi?

Arkadan dolaştım. Bir kapı a- çıldı. Kendim i bir beyazlık ve ber­ raklık içinde buldum. Her taraf mermerdi. A lt katta tabutun bu­ lunduğu yerin hizasında dört k ö­ şeli bir mermer sanduka yapılmış­ tı- Mermer olmıyan duvarlar, kıv- rıntılı beyaz ipek kumaşlarla ka­ panmıştı. Zihinlerimiz daima loş­ luğu ve karalığı matemle ilgili görür. Halbuki Atatürk’ün ruhu­ nun nurlar içinde yat­

tığı bir yerde, beyaz­ lıktan, bol ışıktan, ber raklıktan başka bir şey tasavvur etm iye im­ kân

yoktu-Mermer sandukanın üstünde he­ nüz taze, dört demet pem be çi-

(Devamı: Sa. 7; Sü, 3 te)

sin hasadı, ndan.

Sözünde çarpışır düşerdi.

Tam sustuğu zaman kıyamet oldu; Tam konuştuğu anlar, mahşerdi. Rab, «dinleyin» derdi meleklerine; Yıldızlar kavuşurdu yeni mahreklerine“ Nehirler ulaşırdı yeni denizlerine.. Halk, biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine...

B K. ÇAĞLAR

n ü n

millete

beyanname s

ANKARA: 31 - X I - 1988 Büyük Türk Milletine: Bütün ömrünü hizmetine vakfet­ tiği sevgili milletinin ihtiram kolla­ rı üstünde Ulu Atatürk’ün fâni vü- cudü istirahat yerine tevdi edilmiş­ tir. Hakikatte yattığı yer, Türk mil­ letinin onun için aşk ve iftiharla dolu

olan kahraman ve vefalı göğsüdür. Atatürk, tarihte uğradığımız en zalim ve haksız ittiham gününde meydâna atılmış, Türk milletinin masum ve haklı olduğunu iddia ve ilân etmiştir. îlk önce ehemmiyeti kavranmamış olaıı gür sesi, asla yıp- ranmıyan bir kuvvetle nihayet bütün cihanın şuuruna nüfuz etmiştir.

En büyük zaferleri kazandıktan sonra da Atatürk, ömrünü, yalnız Türk milletinin haklarını, insaniyete ezelî hizmetlerini ve tarihe hâkkettiği meziyetlerini ispat etmekle geçir­ miştir. Milletimizin büyüklüğüne, kudretine, faziletine, medeniyet isti­ dadına ve mükellef oldağu insaniyet vazifelerine sarsılmaz itikadı vardı. «Ne mutlu Türküm diyene» dediği zaman, kendi engin ruhunun, hiç sönmiyen aşkını en manalı bir su­ rette hulâsa etmişti.

Fena zihniyet Ve idare İle geri bı­ rakılmış Türk’ cemiyetini, en kısa yoldan insanlığın en mütekâmil ve en temiz zihniyetleriyle mücehhez modern bir devlet haline getirmek, O’nun başlıca kaygusu olmuştur. Teşkilâtz esas iyeni izde ve bugün bü­ tün vatandaşların vicdanlarında yer­ leşmiş olan lâik, milliyetçi, halkçı, inkılâpçı, devletçi cumhuriyet, bize bütün evsafiyle Atatürk’ün en kıy­ metli emanetidir.

ÜfıılİHidenberi Atatürk’ün aziz adı ve hâtırası, bütün halkımızın en can. dan duygulariyie sarılmıştır. Mem­ leketimizin bir köşesinde ve bütün milletçe kendisine gösterdiğimiz sa­ mimî bağlılık, devlet ve milletimiz için kudret ve vefanın beliğ misali­ dir. Türk milletinin aziz Atatürk’e gösterdiği sevgi ve saygı onun niçin Atatürk gibi bir evlât yetiştirebilir bir kaynak olduğunu bütün dünya­ ya göstermiştir.

Atatürk’e tazim vazifemizi ifa et­ tiğimiz bu anda, halkımıza, kalbim­ den gelen şükran duygularımı ifade etmeyi, ödenmesi lâzım bir borç say. dun.

Milletler arasında kardeşçe bir in­ sanlık hayatı Atatürk’ün en kıymetli ideali idi. Bütün dünyada ölümünün gördüğü ihtiramı, insanlığın âtisi için ümit verici bir müjde olarak selâmlarım. Bu sözlerim, yazıiariyle ve toprağımızda şövalye askerleri ve mümtaz şahsiyetleriyle yasımıza iş­ tirak eden büyük milletlere, Türk milleti adına şükranlarımın ifadesi­ dir.

Devletimizin bâııisi ve milletimizin | fedakâr, sadık hâdimi,

İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz | siması,

Eşsiz kahraman Atatürk! Vatan sana minnettardır.

Bütün ömrünü hizmetine verdiğin | Türk milleti ile beraber senin huzu. runda tazim ile eğiliyoruz. Bütün I hayatında bize ruhundaki ateşten | canlılık verdin. Emin ol, aziz hâtı­ ran sönmez meşale olarak ruhları-1 mızı daima ateşli ve uyanık tutacak­ tır.

Reisicumhur İs m e t İn ö n ü

m tÊ S m

(2)

t V A T A N

VATANIN TARİHİ ROMANIı TEFRİKA No. 17

Yazan

: Maurus Y O K A Y

Hasarı Paşanın cennetinde

korusun da korktuklarıma uğrama­ yım. Kadınları anlamak ve muhafaza etmek, dünyadaki bilgilerin en zoru­ dur. Yüksek surlarla çevrilmiş bir ka­ leyi zaptetmek istersen sana âşık bir kadım içeri salmanın yolunu bul. Ka­ leyi ele geçirmek için nereden sokul­ mak lâzım geldiğini sana mutlaka ha. ber verir. Burnunun üzerinde iki g ö ­ zün değil, iki bin gözün olsa âşık bir kadın seni aldatmanın yolunu keşfe­ der. Buna dair sayısız hikâyeler duy. dum ve frenk dillerinde kitaplar da okudum. Sana tavsiyem olsun: Ka­ dın fendinin ne demek olduğunu unut ma. Unuttuğun dakikada başın teh­ likededir. Böyle bir başa insan tüc­ carı sıfatile bir tek dinar veremem

Affan Bey hiçbir cevap vermeden kalktı, yürüdü. Hacı babanın bir in­ san sarrafı olduğunu ve her sözüne kıymet vermek icap ettiğini artık kavramıştı. *

Hacıya gelince, Feridin geleceği bir şehirde kalarak mallarını tehlike, ye koymağa razı olmadı. Hemen o gece demir aldı, yelken açtı ve istan­ bulini yolunu tuttu

Bir gün evvel gözlerine kestirdik­ leri eariyeleri almak üzere ertesi gün gemiyi arıyanlar, hiçbir iz bı­ rakmadan savuştuğunu hayretle gör­ düler.

— 5 —

HAŞAN PAŞANIN CENNETİNDE

Tuna üzerindeki Margaret adası, on yedinci asrın sonlarına doğru Peşte halkı için korkunç bir yerdi. Buraya yaklaşan gemiciler, balıkçı­ lar yüzerek adanın sahiline sokulan meraklı gençler derhal ölümle kar­ şılaşırdı, çünkü Haşan Paşanın cen­ neti bu ada üzerinde kurulmuştu.

Yirmi adımda bir; çalıların arası­ na hadımağaları gizlenmişti Ellerin, deki uzun menzilli tüfeklerle her yak­ laşanı sorusuz, sualsiz vururlardı.

Margaret adasından gelen tatlı nağmelere kapılarak oralara sokulan nice delikanlının izi bir daha bulun­ mamıştır, nice anne, oğlunun akşam eve dönmesini boşuna beklemiştir.

Bazan Tunada başsız kadın vücut- leri bulunur, Margaret adasında ise sırıkların tepesine güzel başlar diki­ lir. Bunlar Haşan Paşanın gözünden düşen cariyelerin vücutleri ve başla­ rıdır

Haşan Paşanın cennetinin çiçekle­ ri, dilber kızlardır. Fakat bu çiçekler yanyana yaşamaz. Bir takımı açın­ ca ötekilerin solması lâzım gelir.

Bu cennete az zaman evvel yeni bir çiçek gelmişti, eşsiz bir çiçe k .. Adı Azraildi. Fakat şeytanın tâ ken­ disi olduğuna şüphe edilemezdi. O geldikten sonra bahçenin bütün seç­ me çiçekleri birden soldu.

Bütün insanları iradesine uyduran o korkunç Haşan Paşaya birdenbire ne olmuştu? insanlıktan çıkmış, bir parça balmumu haline inmişti Bu şeytan kadının parmakları arasında bir düziye şekil değiştiriyor, onun istediği şekli alıyordu. O kızın sesin den başka ses duymuyordu, onun gördüğünden başka bir şeyi görmesi­ ne ihtimal yoktu. O kadar şaşkın bir

H E R C Ü N B İ R F I K R A

Tam Boğazı

kapamış...

Bugün Rumelihisarı dediğimiz Boğazkesen kalesi yapılırken iki bini duvarcı ve dört bini marangoz, demirci ve ırgad olmak üsere tam altı bin amele gece ve gündüz ça­ lışıyordu. Başta Fatih Sultan Meh­ met olmak üzere sadrazam Halil Paşa ve vezirlerden Sarıca ve Za. ğanos paşalar gibi hükümet ve or­ dunun tanınmış nice büyükleri bi­ le taş taşıyor, çamur karıyorlardr. O günlerden birinde, Fatih Sul­ tan bilâhare kale kumandanlığına tayin ettiği Firuz ağa ile birlikte yapı mahallinde gezerken, çehre ve kıyafetinden bektaşi canların­ dan olduğu anlaşılan birinin işini bırakıp, elleri şakaklarında Boğa, zı seyre daldığını görür, işe deva­ mını temin için Firuz ağayı gön­ derir. Ağa, bektaşinin yanma so­ kulur. Eliyle omuzuna dokunur:

— Erenler, der. Ne düşünüyor­ sun böyle derin derin?..

— Bu kalenin kâfirlere edeceği oyunu.

— Haydi sen bu düşünceyi pa­ dişaha bırak da işine bak.

Bektaşi, caıı sıkmtısile kalkar. Ağanın yüzüne hışımla bakar:

— Çok mu gördün be ağa. Şu çok tatlı hülyayı bana. Tam Bo­ ğazı kapamış, BizanslIların çanı­ na ot tıkamıştım. Duramadın mı iki dakika daha.

Diyerek küreğini kapar yine ça­ murunu karmağa başlar. Bu ce. vap Fatihin hoşuna gider ve bek- taşiyi taltif eder.

hale gelmişti ki on adım uzaktaki bir adamın kim olduğunu farkedenıi- yordu. Boru sesini trampeteden ayı­ ramıyordu

Fakat bu hallerden bahsetmeğe gelmezdi. Bahseden başiyle oynamış olurdu. Çünkü Haşan Paşanın bu ha­ le düştüğü Istanbulda duyulursa Peşte kumandanlığından uzaklaştı­ rılır, belki de başı vurulurdu. Halbu­ ki paşanın etrafındaki adamlar bu­ na meydan vermemek ve kendi mev­ kilerini korumak için elden geleni yapmıya hazırdı.

Affan Beyin işi zordu. Paşasını çok seviyordu. Paşanın da kendisine çok derin bir bağlılığı vardı. Azrail, harem dairesindeki diğer emniyetli adamlar gibi onun boynunu vurdura- mamış, başka bir yere de nefyetti- rememişti. Hattâ Affanın nüfuzunu görünce ona hulûs bile çakmıya baş­ lamıştı. Fakat Affanın görür gözü İşitir kulağı vardı. Bu şeytan kızı hulûs çakmağa (mecbur etmenin ile­ ride kendisine pahalıya mal olacağı­ nı biliyordu.

Haşan Paşa her gün kumandanlık dairesinde işi başına gidiyor, akşam namazına kadar kalıyordu. Fakat namazı cemaatle kılar kılmaz, o süs. İti, debdebeli kayığına atlıyor, Mar­ garet adasının yolunu tutuyordu.

AdaSa iki yüz cariye kendisini karşılıyordu. Köşkün önünde dilber­ lerin dilberi, dünya güzeli Azrâil ile buluşuyordu. Bir taraftan en nadir sarmaşıklar, Çiçekler gözü kamaştı­ rıyordu, diğer taraftan buhurdanlık­ larda yanan güzel kokular insanı tatlı tatlı sarhoş ediyordu.

Bu cennete hadımağalarından baş­ ka erkek olarak yalnız Affan Bey girebiliyordu.

Azrail, Haşan Paşayı derhal bah­ çenin tenha yollarına çekiyordu. Pa­ şa, toy bir delikanlı gibi içini çeke­ rek, ah ederek acemi kelimelerle aş­ kını anlatıyor, şiirler okuyor, kız da paşayı çıldırtacak yolda diller de döküyordu. Affan, biraz uzaktan ta­ kip ediyor, söylenen sözlerin bir tek harfini kaçırmıyordu.

Bir akşam böyle gezerken yüz metre,-uzakta çalılar arasında bir şa hin uçtu. Affan dedi ki:

— Bak, paşam, ne güzel şahin... Azrail gülerek döndü:

__ Şahin m i? Ne şahini? Uçan kuş bir yabam güvercindi.

__ Nasıl yabam güvercin? Şa hindi. Oradaki çam ağacının üstüne kondu.

__ Affan Bey, galiba biraz fazla şarap içtin. Ceviz ağacını da çam ağacı diye görüyorsun.

Affan şaşırdı, kaldı. Yeni gözde­ nin kendisile bu şekilde şaka etmesi nin hikmeti acaba ne idi:

— Öyle sanıyorum k i...

Diye söze başladı. Söylediğinin doğru olduğunda ısrar edecekti. Fa­ kat düini tuttu. Bu işin içinde her halde bir iş vardı.

Azrail, Haşan Paşaya döndü: __ Bak, sen de bak, paşam... Kuş yeniden uçtu. Ağaç ceviz ağacı, kuş da yabani güvercin değil mi?

Haşan ne ağacı, ne de kuşu göre- miyordu. Vakat gözdesine hak verdi:

__ Evet, evet, ceviz ağacı ve ya­ bani güvercin...

Biraz sonra Affan Bey dedi ki: __ Paşam, karşıdaki gül ağaçla­ rında ne kadar güzel güller açmış. Emredersen, oraya doğru yürüye­ lim.

Azrail hayretli bir tavırla Haşan Paşann elini tuttu:

(Arkam var)

Gizli stokları

meydana

çıkarmak için

■ ı I —mil ■ n ıj

Mmfaka Ticaret

Müdürlüğü

mücadeleye geçti

Giz!i sto kla n haber veıen

lere ikram iye verilecek

Mıntaka ticaret müdürlüğü İs- tanbulda mevcut olduğu resmî ka­ yıtlara göre bilinen bazı madde lerin piyasada bulunamadığını gö. önünde tutmuş ve bu gizli stoklar­ la mücadeleye girişmiye karar ver miştir.

M illî korunma kanununda ya­ pılacak değişiklik esnasında bil­ hassa bu gizli stokları yapanla hakkında şiddetli cezalar konula çaktır. Bu arada gizli stokları ha ber verenlere ikramiye verilmesi üaerinde görüşülmüş ve bunun çok tesirli olacağı anlaşılmıştır.

Fener, İstiklâli 1 1 - 0

yenerek bir rekor kırdı

Hasmını istiskal eden Beykoz, Demirsporla

güçlükle 3 - 3 berabere kaldı

Ankara at yarışları yine heyecanla geçti

• ¡S:--,

Kendisine mürakabe

memuru süsü verenler

Son günlerde bazı kimselerin kendilerine fiyat murakabe me. muru süsü vererek piyasada dolat tıkları ve uydurma bir takım cür mü meşhutlar tertip ederek mü essese sahiplerimden para aldıklar.? görülmüştür.

Yapılan tetkiklerden bu gibiler arasında evvelce bir müddet fiya murakabe teşkilâtında çalışıp soı radan ayrılan kimselerin de bu lunduğu anlaşılmıştır.

Fiyat murakabe bürosu şefliği böyle yolsuzluklara ve açıkgöz­ lüklere meydan verm em ek için memurlarına yeniden hüviyet va. rakaları dağıtmıştır. Önümüzde ki haftadan itibaren murakabe me murları cürmü meşhut için gide­ cekleri yerlerde, hüviyet varaka­ larını ibraz mecburiyetindedirler,

İçinde 3,5 lira olan

cüzdanı aşırmış

Dün Beşiktaşta bir yankesicilik hâdisesi olmuştur.

Tophanede Necatibey caddesin­ de Haşanın kahvesinde yatıp kal. kan sabıkalı yankesicilerden Rah­ mi, saat 15,30 sularında K öyiçin-

deki dükkânlardan birinin önün­ de, bir şahsın cüzdanından para çtkardığını görmüş ve takibe baş­

lamıştır-Rahmi, cüzdanı aldıktan sonra kaçmıya başlamış, fakat bu hali etrafta bulunanların nazarı dikka­ tini celbetmiştir. Sabıkalı yanke­ sici, derhal yakalanarak polise tes lim edilmiş ve müddeiumumilikçe yapılan sorgusunu müteakip tev­ k if edilmiştir.

■ O- ' ■■

Polonya istik'â-

linin 23 üncü

yıldönümü

Yarın saat 10 da İstiklâl cadde­ sindeki St, Louis kilisesinde, P o­ lonya istiklâlinin 23 üncü yıld ö­ nümü münasebetile dinî bir me­ rasim yapılacaktır. Polonya kon­ soloshanesi bu dinî merasime bü. tün Polonya kolonisini ve Polon- yanın dostu bulunan zevatı davet etmiştir.

Polonyanm istiklâli 11 teşrini­ sani 1918 te Mareşal Pilsudskinin gayretleri sayesinde elde edilmiş­ tir.

Fener sta dında Fenerbahçe - İstiklâl maçın dan bir enstantane

Futbol Ajanlığının tertip ettiği kupa maçlarına dün Fener ve Ş e­ ref stadlarında devam edildi. Y a l­ nız hasmı istiskal cezası olarak be­ rabere biten Beykoz — Demirspor maçı müstesna diğer karşılaşmalar tabiî neticelerle kapanmıştır.

Şeref stadından başlıyarak maç larm tafsilâtını verelim;

Şeref stadında ;

Kurfuluş - Anadolu

Şeref stadında günün ilk karşı­ laşması Kurtuluş — A nadolu ara­ sında oldu. Her iki takım tam kad rolarını muhafaza ediyorlardı. Yal nız Anadolu kalecisinden mah­ rumdu. Oyunun birinci devresin­ de ilk on dakika istisna edilirse tamamen Kurtuluşun hâkimiyeti altında geçti. 12 inci dakikada mer kez muhacimleri vasıtasile K ur­ tuluş ilk golünü kaydetti. Bunu yirm inci dakikada sağ açığın yap­ tığı ikinci gol takip etti. Bundan sonra Anadolulular penaltıdan bir gol kazandılar. Fakat devre son­ larına doğru iki gol daha yapan Kurtuluşlular devreyi 4 — 1 ga­ lip bitirdiler.

İkinci devrede Anadolu daha güzel b ir oyun oynadı. K alecileri­ ni de değiştirmişlerdi. Bu deği­ şiklik tesirini yaptı ve bir de gol kaydettiler. Maç ta bu suretle 4— 2 Kurtuluşun galibiyeti ile sona er­ di.

Beykoz- Demirspor

Günün ikinci maçı, Beykoz — Demirspor arasında oldu. Beykoz- lular bu oyunda bir parça da has- mı istiskal ederek oynadılar ve bu hareket az daha pahalıya mal o. luyordu. G üçlükle berabere

kal-dılar. Beykoz birinci devrenin be­ şinci dakikasında Kâzım vasıta- sile bir gol kaydetti. Bu golden sonra Beykozlularda ne olsa ye- neriz kafası hâkim oldu. Fakat De mirspoı-lular canlı bir oyunla bu yanlış düşüncenin cezasını çektir­ mekte gecikmediler. Nitekim bir de gol kazanarak beraberliği te­ min ettiler. Devre sonlarına doğ­ ru bir gol daha yapan Demirspor- lular 2— 1 galip vaziyete de geç­

tiler. Devre de 2— 1 Demirspo- run lehine bitti.

İkinci devrede Beykozlular ha­ talarını anlıyarak daha derli toplu bir oyun oynamağa balaşdılar. Fa kat ancak 15 inci dakikada bera­ berliği temin edebildiler. 22 inci dakikada da galip vaziyete geçti­ ler. Demirsporlular bundan sonra canlanarak Beykoz kalesini tehdi­ de başladılar ve sol iç, B eykoz ka-

(Devam ı: Sa. 7; Sü- 5 te)

lundukları noktadan daha aşağıda uçu­ yordu. Aşağıda derin ve koyu ormanlar uzanıyordu.Kuşlar bu orm anların üstünde uçuşuyordu. Mehtap çıktı. H er tarafa açar gibi ışıklar serpilmişti. A y o kadar büyük ve yakındı ki Maya aya kadar tırmamak ve orada yem ek yem ek isti, yordü. Fakat bu arzusunu yerine getire, medi. Y er yüzünde yem ek yediler. Ka. rarmış meşe kütüğünden bir masada dağ bekçisi de dahil olmak üzere hepsi ayni kaptan yiyorlardı. İhtiyar önceleri hiç

VATANIN EDEBİ ROMANI; TEFRİKA No. 17

Yazan: Vikki Bauın

Seviştiler ve çok mesut oldular. Maya göz kapaklarını oynatarak ağır ağır uyandı.

Florentin’in kolları boynunu sardı. konuşmuyordu. Som a yavaş yavaş açıl Dudakları, şakaklarında dolaştı kalbi e- dı Eski ve tecrübeli bir dağcı olduğu

için b ir çok hikâyeler biliyordu. Bunları anlatmağa başladı. Sonra içtiği içkinin tesirile yavaş yavaş memleket şarkıları Iâzlm

• • 1 __ ~ . 1 ~ b ! l r A * r n1 n ll o « 1 n I m O o 'tl

linin altında çarpıyordu. — Ne var, sevgilim?

Güneşi görm ek istersen kalkmak söylem eğe ve açık hikâyeler anlatmağa

başladı.

Öyle bir hale geldi ki anlattıtı şeyleri bir kadın kulağı dinliyemezdi.

İki genç, geceyi geçirmiye hazırlandı­ lar. Y ere samandan ve kurumuş kokulu dağ otlarından bir yatak yapıldı.

Vadideki her şey karanlığa çökmüş

idi. Pencereden yıldızlar görünüyor ve iıklarını görüyorlardı, insana arkadaşlık ediyorlardı. Buzlu te- Florentin yavaş sesle: pelerin beyazlığı yüzleri solgun gösteri­

yordu.

A y r battı. Dağ gecesi her şeyi kolları

Hemen uyandı, gerindi. Y epyeni ve cesur bir hali vardı. Her uzvunda taze bir kuvvet hissediyordu.

Kulübeden çıkınca soğuğu duydular. Henüz gece idi, karanlık gökyüzünün kubbesi başlarının üzerinde asılmış gibi duruyordu. Dağların kesik kesik çizgiler halinde duran gölgelerini ufkun

karan-— Gel, dedi.

M aya’nın ürperdiğini hissedince man­ tosunun içine aldı. Kendine doğru sımsıkı araşma aldı. Aşk ikisini de sonsuzluğu- çekti. K ollarile ince vücudünü sarmıştı, na doğru çekti. O gece kadın yeniden hararetile ısıtıyordu. Genç kadın büyük doğdu, erkek cennet bazlarına kavuştu, bir huzur içinde yürüyordu. Birdenbire

Çeviren: Rezzan A. E. YALMAN

durdu. K ızın sabah rüzgârile donmuş o- lan dudaklarından öptü. Yavaşça:

— Sevgili karıcığım, dedi.

Bu «sevgili karıcığım » sözlerinde her şey vardı. Yüzlerce geceler, yüzlerce sol­ gun sabahlar, arzusuz geçen yorucu gün­ ler hep unutulmuştu, Bir daha hatırlan­ mamak, düşünülmemek üzere unutul­ muş, kaybolmuştu.

Yüksek bir noktaya geldikleri zaman Maya’yı kucağına aldı. Dağlara hâkim olan bu noktadan etrafa baktılar. Saba­ nın kurşunî ışıkları içinde dağlar da kur şunî renkte idi.

Florentin oturdu. Maya’yı da kolları a- rasına aldı. Gözlerinin parladığını gör­ dü. Gözleri hayran hayran etrafa bakı­ yordu. Florentin, bu bal karşısında kesik kesik içinden güldü. Fiyoruııun elini sim sıkı tutmuştu. Bütün çocuklar, büyük­ lerin ellerine böyle emniyetle sarılırlar.

Beklediler..

Stella tepesi seçilm iye başladı. Stella- nın arkasından ışıklar doğmıya başladı. Belki de bu karanlık dağın arkasında

koyu yeşil, ve prlak firuzeler vardı. Bir çok yeşil ve parlak firu z e le r... Gittikçe çoğalıyor ve dağın arkası hizasın­ dan bir ışık veriyorlardı. Dağ ön taraf­ tan daha siyah, daha sarp görünüyordu. Sonra ağır ağır zirveler aydınlandı. Y e­ şil billûrdan yapılmış gibi idiler, uzak­ larda hareketsiz ve parlak duruyorlar­ dı.

Bir müddet hiç bir değişiklik olmadı. Sonra birdenbire K ızıl Tepeden ovaya doğru b ir rüzgâr esti. Buzlu tepeleri a- şan bu rüzgâr aşağıdaki orm ana kadar indi. Bütün ormandan bir tek ses yükse­ liyordu. Yavaş yavaş yükselen ve havada kaybolan bir büyük ergunun s e s i... Göz lerile ormanı seyrederken bu bir an sü­ ren sükût esnasında b ir şeyler daha o l­ muştu. K üçücük m or bir bulut belirm iş­ ti: Kırm ızı püsküller, m or bir kadife halıya aziz ve muhterem bir misafire se­ rilecek bir halıya benziyordu. M or bulut yükseliyordu. Güneş henüz doğmamıştı. Fakat Kızıl Kaya renklenm iye başlıyor­ du.

Bu renkler bir tebessüme benziyordu. Altından ve alevden bir tebessüm e... Bu kaya tıpkı şeffaf yakuttan kesilmiş gibi idi. İçinde altın yaldızlı bir şarap duran billûr bir kadehe benziyordu. Birdenbi­ re daha aşağıda sakin ve ılık bir gölü andıran mavi bir tepe yükseldi. K ızıl

(Devamı var)

H E R G Ü N B İ R Y E M E K

Karnabahar

tavası

Karnabaharın çiçeğini dal dal kesip yıkadıktan sonra, tuzlu suda ve harlı ateşte haşiamalı. Çıkarıp kevgirde iyice süzmeli. Bir kap içinde dört yumurtanın sarısını üç yemek kaşığı galeta tozu, bir ye­ mek kaşığı nişasta veya ararot bir kahve kaşığı karbonat, kâfi miktarda tuz ve baharat ile güzel­ ce çırpmak. Kevgirde süzülmüş karnabahar parçalarını birer birer bu yumurtalı halitaya batırıp, iyi­ ce kızdırılmış tereyağı veyahut ekstra ekstra zeytinyağı içine at­ malı. Çevirerek ktzartmalı. Kızaran parçalan kakn ve ateşe dayanıklı bir yemek tabağına sıralamak. Sarısı kullanılan yumurtaların ak­ larını bir kâsede, birer kahve ka­ şığı kola, ararot, iki limonun suyu ile iyice çarpıp köpürttükten son­ ra kızartmaların üzerine gezdire. rek dökmeli ve hemen orta hara­ retli bir fırına sürmeli. Yirmi da­ kika sonra çıkarmalı. Üzerine ha. fifçe çiy zeytinyağı gezdirerek sof­ raya yollamak. Çok lezzetli ve ne­ fis bir yemek olur. Tam mevsimi olduğu için de ehemmiyetle tavsiye olunur.

T A K V İ M

10 TEŞRİNİSANİ 1941 PAZARTESİ A Y : 11 — GÜN: 314 — Kasım: 3 RUMİ: 1357 — Birinciteşrin: 28 HİCRİ: 1360 — ŞEVVAL: 20

VAKİT ZEVALİ EZANİ

GÜNEŞ: 6,42 1,46 ÖĞLE: 11,58 7,02 İKİNDİ: 14,39 9,43 A K ŞA M 16,56 12,00 Y A T Sİ: 18,30 1,34 İM S A K ’ 5,01 12,04

(3)

9 - 11 „ 941 V A T A N S

Harp Vaziyeti

Cenupta Aiman

taarruzlarının

muhtemel

i nki şaf l ar ı

---- Yfczan:

---İhsan BORAN

Bugünkü tebliğlere göre, doğu cep nesinde vaziyet şöyle hulâsa edile­ bilir: ,

1 — Leningrad ve Moskova böl­ gelerinde askerî harekât, havaların fenalığı ve kar fırtınaları yüzünden ciddî güçlüklere uğramaktadır. Al­ manlar Moskova önünde Rus hatla­ rını yardıklarını bildirdllerse de, iki tarafın göğüs göğüse dövüştüğü asıl muharebe hattı hâlâ değişmemiştir. Bu hat (Kalinin - Volokolamsk - Mojask - Kaluga . Tula) dan geç­ mektedir. Tula şehrinin kenar ma­ hallesinde muharebeler şiddetle de­ vam etmektedir.

Tula . Kursk hattından şark isti­ kametinde yaptıkları taarruzlar da Orel ve Kursk şarkında Ruslar ta­ rafından durdurulmuş olduğu haber veriliyor. Bu taarruz, Rusların mer­ kez ve cenup orduları arasındaki irtibat ve teması kesmesi ihtimali dolayısile çok tehlikeli idi.

2 — Rusların cenup cephesi Ros— tof garbinden Voroşilofgrada ve bu­ radan Doneç nehrini takip ederek Harkof . Kursk - Orel hattı şarkın, dan geçiyor ve Moskova He irtibat ve teması muhafaza ediyor. Alman, larm bu cephedeki harekâtı bir par­ ça yavaşlamıştır. Mareşal Timoçen- ko almış olduğu takviye kuvvetleri ile bir cephe tutmağa gayret etmek­ tedir. Ancak Rostof - Voroşilofgrad hattına taarruz eden Alman sağ ce­ nahı, cepheden yapılan mukabil ta­ arruzlara ve Azak denizi yoliyle ya­ pılan çıkarma teşebbüslerine rağ­ men geri atılamamıştır. Burada Al­ man tehlikesi ehemmiyetini muha­ faza etmektedir.

3 — Kırım’da vaziyet Rusların aleyhine gelişmekte devam ediyor. Sivastopol karadan tamamile muha­ sara edilmiştir. Kerç boğazına doğ. ru taarruz eden Alman kuvvetleri, buradaki berzahta Vt kilometre u--..-iııtri- müstahkem bir hattı var- mıya muv aftan oımuşıaruır. -»»a s. topol’un Leningrad veya Odesa gibi mukavemet etmesi muhtemeldir.

Fakat Almanların . hazerde kuvvet­ li tahkimat yapılmamış olan . Feo- doria berzahım geçmeleri ve Kerç goğazı garp sahillerine varmalarr kuvvetli bir ihtimal dahilindedir.

Almanlar bundan sonra Kafkasya topraklarına ayak basmak için Ros­ tof ve Kerç boğazı istikametlerinde ciddî teşebbüslerde bulunabilecekler ve Azak denizinden istifade edecek­ lerdir.

Buna karşı Ruslar sol cenahlarını Rostof’dan Azak ve Karadeniz sa. hilleri boyunca Novrosisk’ye kadar uzatacaklardır. Buna çoktan teşeb­ büs ettikleri kabul edilebilir.

Türkiye güreş

birincilikleri

Türkiye Greko Rom en güreş bi­ rincilikleri dün akşam B eyoğlu halkevinde yapılan final müsaba. kalarile sona erdi. Kalabalık bir seyirci kütlesi tarafından alâka i- le takip edilen güreşler çok çetin ve heyecanlı oldu.

Elemeler sonunda her kategori­ nin Türkiye birincisi şu şekilde seçildi.

56 kilo: 1 — Halit (Ankara),

2 — Recep (İzm ir), 3 — İsmail

(Ankara).

61 kiloda: 1 — Bektaş (İstanbul)

2 — Fazlı (İzm ir), 3 — Manol (İs­

tanbul).

66 kilo: 1 — Panayot (İstanbul). 2 — Mehmet (K ocaeli), 3 — Ta­ lât (İzm ir).

72 kilo: 1 — Beslen (K ocaeli),

2 — Doğan (İstanbul), 3 — Meh­

met Ali (İstanbul).

79 kilo: 1 — Rızık (İstanbul), 2 — Adil (Samsun), 3 — Muhlis (İzmir).

87 kilo: 1 — Nasi (İstanbul),

2 — Mehmet A li (Çorum ).

Ağırda Çoban Mehmet rakipsiz olarak birinci ilân edilmiştir.

Müsabakalar sonunda birinciden beşinciye kadar derece alanlara Güreş Federasyonu reisi Tayyar Yalaz tarafından muhtelif mükâ. fatlar tevzi edildi.

“ İstifa etmedim,

beni çıkardılar „

M ehm et Ali Kâğıtçı kendi aley­

hindeki iddialara cevap veriyor

Muhterem Bay Ahmet Emin j Yalman’a

«Sevgili «V A TA N » ın, 6 ve 16 Birinciteşrin 1941 tarihli, iki nüs­ hasında, başmakalelerin nâçiz şah­ siyetime tahsis edilmiş bulundu, ğunu pek yakında öğrendim. Ev­ velki gün bu iki gazeteyi aldım, okudum. Birinci makale kadirşi­ naslığınızın necip bir tecellisidir. Buna karşı minnetimi bildirmek isterim.

İkincisine gelince, bunun yanlış bir istihbardan ileri geldiğini ka. bul etmek gerek. Filhakika ben, istihbarınız veçhile fabrika mü­ dürlüğünden işletme mütehassıs­ lığına tayinimden dolayı «attan i. nip eşeğe binmek» kabilinden bir teessüre kapılıp bu ihtısasî hizmeti kabul etmemiş olsa idim tenkitle­ riniz, umumî menfaat kaygusu ba­ kımından yerinde görülmek iktiza ederdi. Fakat memleket için ne ya. zık ki, hâdise asla bu suretle ce­ reyan etmemiştir.

Esasen kabul edem iyeceğim iz i- darî hatâ ve beceriksizlik iddiala­ rı hakkında, şimdilik nefsimi mü­ dafaa maksadile olsun h iç bir şey söylemek istemiyorum. Yalnız u- mumî efkâr önünde yurt hizme. tinden kaçınmış bir adam mevkii­ ne düşmemek için şunu izah ile iktifa edeceğim :

Ben, fabrika müdürlüğünden iş­

letme mütehassıslığına tayinim ü. zerine, belki de haklı ve nâkabili içtinap olan herhangi bir teessüre kapılmadım. Derunî ıstırabımı sin dirdim ve teklif edilen işi kabul ve tam üç ay da, bin bir hakaret ve tazyik altında canla başla ifa ettim. Bu kadar mânevi işkenceye dayandığım halde Sümer Bank i- dare meclisinin, sorgu ve sualsiz verdiği bir karar ile işten çıkarıl­ dım. Bu kararın ne saikini ve ne de mesnedini, resmi istizahıma rağ men bilm iyorum ki, müdafaa im.

kâm bulayım.

İşte hakikat bundan ibarettir. Mehmet A li Kâğıtçı, bütün ömür ve gençliğini tahsis ve feda ettiği bu meslekten, öyle haklı haksız herhangi bir iğbirar ve teessyr do. layısile kendiliğinden çekilm em iş­ tir. Belki kendisi kapı dışarı edil, miştir.

Bu izahatım, benden her türlü vebal ve itap vesilelerini kaldıra­ rak başkalarına yükleteceğini ve sizi de, hakkımda yanlış zehaba kapılmaktan kurtaracağım uma­

rım-Derin hürmetlerimle, mümkün ise ve kanunen ve vicdanen muk. tazi ise, bu cevabım ın muhterem V A T A N ’da ve ayni sütunda neş­ rini dilerim. Kâğıt mütehassısı, kimyager M. AH Kâğıtçı

Sovyetlere göre

250 tayyare

Moskova

üzerinde uçtu

Alman generali Rus

tankları tarafından

otaurufau

M oskova, 9 (A ,A .) — Sovyet radyosu, Alman tayyarelerinin ih­ tilâlin kutlanışı merasimi esnasın da M oskova üzerinde çok faaliyet gösterdiklerini söylemektedirler.

6 Sonteşrinde, 250 Alman tay­ yaresi Moskova üzerinde uçmıya teşebbüs etmişlerse de Sovyet av­ cıları ve tayyare karşı koyma top çusu bunları, vazifelerini yapmak, tan menetmişlerdir.

Moskova, 9 (A .A .) — Pravda- nın bir harp muhabirinin bildir­ diğine göre, Almanlar şu son gün lerde Donetz havzasındaki ileri hareketlerini devam ettirememiş- lerdir. Şiddetli karşı hücumlar ne ticesinde düşmana ağır kayıplar verdirilmiştir. A ltı saat süren bir muharebe esnasında bir Sovyet birliği dördüncü Alm an A lp tü. meninin 13 üncü alayını imha et­ miştir. Karşı hücumlar muvaffa­ kiyetle devam etmektedir. Diğer bir birliğimiz düşmanı bulundu­ ğu mevziden Sovyet hatları içine atmış ve bir taburu tamamen, di. ğer bir taburun da yarıstnı imha etmiştir.

(d ) rem zile gösterilen yere düş­ manın yaptığı şiddetli bir hücum püskürtülmüştür.

Bu kesim de yapılan bir tank muharebesinde A lm an generali Rens bir Sovyet tankı tarafından öldürülmüştür.

Alınanlara göre

Kırımda

Yalta

zaptedildi

Csnupta Sovyet

mukabil hücumları

kırılıyor

Berlin, 9 (A A .) — Alman o r­ duları başkumandanlığının tebli. ği:

Kırımda Alman ve Rumen kuv­ vetleri, mağlûp düşmanın takibine cenup kıyısı boyunca ve ayni za­ manda K erç yarım adası üzerin­ de devam etmektedir. Yalta zap. tedilmiştir.

İngiliz iaşe gemilerine karşı sa­ vaşta, Alman hava kuvvetleri dün gece bilhassa büyük m uvaffakı - yetler kazanmıştır. Alman savaş tayyareleri, İngiltere ve İskoçya kıyıları açıklarında kafileler için

de jairüyeu alU İngiliz .ticaret

gc-A v r u p a

kongresi

toplanacakmış

Kongreye bitaraf

d e v l e t l e r de

ç a ğ ı r ı l m ı ş

f?J-l EJJJfyz.1 GjzajaALiİİT i/JjaAİ-

m ir'in tem sil edip

etmiyeceği şüpheli

Londra, 9 ( A . A ) — Hitlerin bir Avrupa kongresi toplıyarak sulhe girişmek istediği hakkında bugün lerde neşredilen haberler, son 48 saatte buraya gelm ekte olan bir çok işaretlerle teeyyüt etmekte­ dir. İyi haber alan mahfiller, şu noktaları hemen katî telâkki et. mektedirler:

1 — 17 Sonteşrinde böyle bir konferans toplanacaktır.

2 — Bu toplantı Viyanada ya­ pılacaktır.

İyi bilinm iyen bir şey varsa o da Hitlerin bu münasebetle Rus- yayı Dük Vladim ir’e temsil ettir, miye karar verip vermiyeceğidir. Dük Vladimir Prusya prensi Fer- dinandm kayın biraderidir.

Sıkı bir bitaraflık muhafaza et­ mekte olan İsveç, İsviçre, Portekiz gibi devletlerin de davet edilmiş olduğu söylenm ektedir. Fakat bun larm bu hususta bir karar verip verm edikleri henüz katî olarak bi. linmiyor.

Hitlere göre sulh konuşmaları­ nın icap eden inkişafını bu dev­ letler temin edebileceğinden A l. man devlet reisi bu devletlerin bulunmasını bilhassa arzu etmek­ tedir,

Londradaki bütün bitaraf mah­ fillere göre, Avrupa devletlerini daha doğrusu bunların hükümet, lerile anlaşmak Hitler için çok k o ­ lay olacaktır. Çünkü bu devlet­ lerin adamları Berlinde önceden alınmış kararları usulen tasvip et m ekten başka bir şey yapm ıya. caklardır.

misini batırmıştır. Bu gemilerden bir tanesi büyük bir sarnıç gemisi, dir ve hepsinin topyekûn tonilâ­ tosu 38 bindir.

Berlin, 9 (A .A .) — D.N.B. nin askerî kaynaklardan öğrendiğine göre, doğu cephesinin şimal keşi, minde bolşeviklerin yaptığı ümit­ siz şaşırtma teşebbüsleri, daha ha­ zırlanma halinde iken Alm an top­ çusunun karşı hücumuna uğramış, tır. Biribirini kovalıyan üç Sov­ yet karşı hücumu, A lm an hatla­ rının önünde ilerde kırılmıştır. Sovyetler o derece insan kayıpla­ rı vermişlerdir ki, ancak muhare. beye devam lı surette takviye kı­ taları sokmak sııretile hücumları­ nı yenileyebilm işlerdir. Bu takvi­ ye kıtaları da, Alm an topçusunun ateşi ile dağıtılmış ve kaçırılmış, tır.

Cephenin cenup kesiminde, A l. man kıtaları, mühim bir m evki iş­

gal etmişlerdir.

Î S O N H A B E R L E R I

V______________________________________________________t

Hitler nutkunda övdüğü Alımın ordusunu selâmlarken

Hitlerin dün

söylediği

nutkun metni

Harp meydanında

son kalacak tabur

A'mantaburudur

Ruslar için 8 -1 0 mil­

yonluk bir kayıp

bahis mevzuudur

Ruslardan, 15000 tayyare

22000 tank 27 binden

çok top ele geçirdik

Berlin, 9 (A A .) — Führer, dün de, her sene olduğu gibi 9 sonteş- rin gününün arifesinde, eski ta. raftarlarınm önünde bir nutuk söylemiştir.

Hâdiselerin kısa bir hulâsasını yapan Führer demiştir ki:

«Almanyanın ilk vazifesi doğu­ daki düşmandan kurtulmaktı. Bu vazife 19 gün içinde tamamlanmış­ tır. Almanyanın bir defa daha e- saret altına alınmasının mümkün olmıyacağını aklıselimden mah­ rum olmıyanların anlamaları lâ. zımdı. Halbuki bunu yapmadılar ve uzattığım eli ittiler. Führer is­ mi tahkir edildi. Onun bir alçak olduğu söylendi.

İngilizlerin şanlı ri& tı 1941 senesine ancak bir türlü başlanabilirdi. Almanyanın batı­ daki düşmanın nihaî bir hezime­ te uğratmıya karar vermesi icap ediyordu. Düşmanın ihtiyatsızlığı ve gevezeliğidir ki. Alman devlet adamları, düşmanın Finlandaya yardım, fakat hakikatte N orveçe ve oradan da İsveç maden cevher­ lerine giden demoryoluna hücum etmek üzere bir baskın hazırladık, larını öğrendiler. Binaenaleyh ev­ velce N orveç meselesini halletmi- ye karar verdim. Bunu benzersiz bir zafer takip etti. Batıda düş­ man imha edildi ve İngiltere, Bü­ yük Britanyanın askerlik tarihin, de her zaman bir şeref faslı ola­ rak kalacağı iddia edilen o meş­ hur «şanlı ricat» ı yapmıya m ec­ bur edildi.

O zaman bir defa daha ve son defa İngiltereye elim i uzatmıya karar verdim. Harbe devam et­ menin İngiltere için hiç bir mâ. naşı lamıyacağına ve makul bir sulhe engel olabilecek ortada bir şey bulunmadığına işaret etmek lüzumuna hükmeyledim,

Führer, Rusyanın en geç son­ baharda belki daha evvel yazın hücuma karar verdiğinde şüphe olmadığını söylemiş ve bolşevik ve İngiliz ajanlarının tahrikile Sırbis- yanda yapılan hükümet darbesini ve hemen bunu takip eden Rus — Sırp yardım paktını hatırlatmış, ve demiştir ki:

O zaman Stalin, Balkan şefe, rinin Alm an ordusunu bir sene iş­ gal edebileceğine ve Rusyanın yal mz silâh ve malzeme ile değil, bü­ tün insan ihtiyatlarile müdahale edebileceği anın yakında gelece­ ğine kani bulunuyordu.

Rusların bize taarruz edeceğini İngilizlerden öğrendik Bundan nasıl haberimiz olduğu­ nu bugün ilk defa olarak açıkça söyliyebilirim. 1939/1940 da Lon. drstda Avam Kamarası sözde gizli bir çok celseler akdetmiştir. Bu gizli celselerde, viski amatörü M. Çörçil, Rusyanın en geç bir buçuk seneye kadar harekete geçeceğinin muhakkak olduğunun Cripps tara, fından bildirildiğini ve Rusyanın İngiltereye yaklaşması ümidi ol­ duğunu ve bir buçuk sene daha mukavemet edilmesi icap ettiğini söylemiştir. Biz, bundan, icap e- den neticeleri çıkarttık. Olan bi­

tenlerden haberimiz olduğu için ilk netice, cenup doğusu cenahı, mızı masun bulundurmak oldu. Daha 1940 da bu çıbanı deştiği i- çin Mussoliniye hakikaten min­ nettar olm alıyız. Dost Avrupa mil letlerinin yardımı ile bu mesele­ yi bir kaç hafta içinde hallettik. Führer Sovyetler birliğine kar­ şı tedafüi bir harbe başlamak em rini bütün hayatının en mühim kararı olduğuna bir defa daha i- şaret ederek demiştir ki:

Bu emrin Almanya için çok çe­ tin bir harbi istilzam edeceğini biliyordum. Fakat diğerleri bu harbe başlamadan evvel Almanya süratle hareket ederse harbi ka­ zanmak talihinin daha büyük o- lacağını ümit ediyordum.

Hitler batı cihetinden bir hü­ cuma maruz kalmıyacağını bili­ yor. Bu dehalara ancak şu cevabı verebilirim: Ne derece ihtiyatlı ol. duğumu bilmiyorsunuz. Batıda o kadar iyi hazırlanmış bulunuyo­ rum ki, her istediğiniz anda gele­ bilirsiniz. Eğer îngilizler Norveç- te, Holandanın, Belçikamn, Fran- samn Alman işgali altında bulu, nan kıyılarında bir taarruz hare­ ketinde bulunmak isterlerse ken­ dilerine şunu diyebiliriz: Geliniz. Geldiğinizden daha çabuk ortadan kaybolacaksınız.

Biz bu k ıyılan bundan bir yıl evvelkinden başka bir hale k oy­ duk.

Balkanlarda da bir emniyet ha. li tesis ettik.

İşte böylelikledir ki, 22 hazi­ randa, vicdanım, yalnız bir kaç günlük bir avantajdan istifade e- derek bu tehlikeye karşı koymak lığıma müsaade etti ve işte yalnız Almanya için değil, bütün A vru­ pa için lüzumlu bir harp, bir ö. lüm kalım harbi bahis mevzuudur. Diyebilirim ki, doğuda, söylediğim gibi Hünlere karşı, bütün Avrupa belki birinci defa olarak m evcu­ diyeti için harp ediyor. Bu defa ikinci bir Cengiz Hanın Moğol devletine karşı harp ediyor.

Bu muharebenin gayesi düşman kuvvetlerini imha ve düşmanın teçhizat ve iaşe merkezlerini iş­ gal etmektir. Prestij meselesinin burada hiç bir rol oynamıya sizi temin etmeyi fazla buluyorum .

Leningradı istersek alırız. Führer aşağıdaki misali getirmiş­ tir:

Leningrad önünde şehrin kuşa, tılması bitirilinciye kadar taarruz halinde idik- Şimdi ise bu kesim­ de müdafaa halinde bulunuyoruz. Şimdilik hücum . zorunda buluna­ cak düşman taraftır. Lüzumundan faza bir insan feda etmiyeceğim tabiidir. Leningradı kurtarabile cek bir kimse bulunsa idi şehrin hücumla ele geçirilmesi için emir verirdim ve mukavemeti de kı­ rardık. Doğu Prusyadan kalkıp Le ningradın 10 kilom etre önüne ka. dar gelebilm iş olanlar, şehrin or­

tasına kadar bu on kilometreyi de pek âlâ yürüyebilirler. Fakat buna hiçbir lüzum yoktur. Şehir çevrilmiştir- Kimse onu kurtara­ mayacaktır.

Elde edilen m uvaffakiyetler Şimdi bu seferde elde edilen muvaffakiyetleri hulâsa edeceğim: Esir adedi takriben 3,600,000 ki­ şiye yükselmektedir. Herhangi bir budala İngiliz gelip te bunun te­ yit edilmemiş olduğunu söylerse ona şöyle diyeceğim :

Alman askerleri bir şeyi sayar­ larsa çıkan rakamlar tamamen doğ rudur. Umumî harpteki vaziyeti ele alarak şöyle bir istidlal yapa­ biliriz: Üç m ilyon altı yüz binlik bir esir sayısı en az ayni sayıda ölü miktarına tekabül eder. Far- zedelim ki, Rusyada —nasıl kî biz de de öyledir— bir ölüye karşı üç veya dört yaralı vardır. Varaca. ğımız netice şudur ki, en az 8 ilâ 10 milyonluk bir kayıp bahis mev zuudur ve bunda günün birinde iyileşmesi mümkün olan hafif ya­ ralılar hesaba dahil değildir.

Ele geçirilen malzeme Ayni devre zarfında ele geçirdi­ ğimiz malzeme sayılamıyacak ka. dar çoktur. Şimdiye kadar 15 bin

H i t l e r i n

--- nutkundan — —

parçalar

* Rusların bize taarruz ede. çeklerini İngilizlerden öğ­ rendik,

* Sovyetlere hücum emri ha­ yatımın en mühim kararı olmuştur.

* İnğilizler bir ihraç yapmak isterlerse, kendilerine şunu diyebiliriz: Geliniz, geldi, ğinizden daha çabuk orta­ dan kalkacaksınız.

* Leningradı istersek alırız. * Karşılarına çıkaracağımız

malzeme miktarı onları hay­ rete düşürecektir.

* Biz çıkacak isyanları tasfi. ye etmesini biliriz.

* Berlin, dünyanın merkezi olmak istemiyor. Vaşing- ton da olamıyacaktır. * Bugünkü harp 1914 te baş-

lıyan ve hâlâ bitmemiş olan Almanyanın hürriyet sava, şıdır.

tayyare, 22 bin tank ve 27 bin­ den fazla top ele geçirilmiştir. Bü tün bu balzemeyi telâfi etmek i- çin Alman endüstirisi de dahil ol­ mak üzere bütün dünya endüstri, si çalışmıya koyulmuş olsalar bu­ na az bir zaman içinde muvaffak olamazlar, demokrasi endüstrisi i- se her halde bunu yakın seneler içinde telâfi etmiyecektir.

Biz de silâhlanmıya devam ediyoruz

Cephemizin gerisinde ikinci bir cephemiz vardır ki, bu da Alman vatanıdır. Alman vatanının arka­ sında da üçüncü bir cephemiz da­ ha vardır ki, o da Avrupadır ve bana denilmek istenilirse ki şimdi silâhlanmıya başlıyanlar dem ok­ rasilerdir. Buna, biz de silâhlan, mıya devam ediyoruz, cevabım ve rabilirim : Bu efendiler daima ra­ kamlardan bahsediyorlar, fakat ben bahsetmiyorum. Fakat başka bir şey söyliyeceğim :

Günün birinde karşılarına çıka­ racağımız malzeme miktarı onları hayrete düşürecektir. Bana şu da söyleniyor: Fakat işte karşında 125 milyonluk bir Amerika. Ona da cevabım şudur: Almanya arazisi de himaye ve umumi valilik ara. zisi dahil olmak üzere, 125 m il­ yonluk bir nüfusa maliktir. Bugün doğrudan doğruya Almanya için çalışan arazi 250 milyondan çok fazla ve bu muharebe için bilâva­ sıta çalışan arazi de şimdiden 350

milyondan fazla nüfusa malik bu. lunuyor.

Bu muharebede mümkün olan her vasıtayı kullanmıya muvaffak olacağımızdan hiç kimse şüphe et­ mesin.

Führer sözlerine şöyle devam etmiştir:

Almanyanın düşmanları için fe. lâket, bugünkü Almanyanın artık umumî harpteki Almanya olma­ dığım anlamamış bulunmaların, dadır. Düşmanlar arada bir isya­ nın çıkacağını iddia ediyorlar- Bu nunla beraber olabilir ki, İngiliz radyosunu dinledikten sonra ap_ talin biri isyana kalkışır. Fakat bu pek kısa bir zaman sürebilir. Zira, bizler, buna benzer isyanları tasfiye etmesini biliriz. Kimse bu hususta aldanmasın. Şimdi bu gi­ bi adamların karşısında müsama­ ha ile hareket eden burjuvzi A l. manyası değil, fakat sert yumruk­ lu bir nasyonal - sosyalist Alman yası vardır. Bundan maada Al. manyada bir isyan çıkabileceği yolunda aptalca bir ümit taşıyan kimseler de bulunuyor. Fakat biz de bir isyan hareketi çıkarabilecek olanlar çoktanberi aramızdan ay­ rılmışlardır. Bunların hepsi çok ­ tanberi İngilterede, Amerikada ve Kanadada bulunuyorlar.

Harp meydanında son kalacak ta­ bur Alman taburudur Her şey mümkündür. Fakat A l. manyanın pes demesi mümkün de­ ğildir. Düşmanlar, harbin 1942 ye kadar süreceğini söylüyorlarsa pek âlâ diyebiliriz. İstediği kadar sürsün. Bu harp meydanında son kalacak olan tabur bir Alman ta­ buru olacaktır.

Führer bundan sonra kendisini korkutmak istiyenlerdcn bahset, miş ve birinci derecede Amerika- dan gelen tehditleri ele almıştır. Bu tehditler hakkfcada bir yıl ön­ ce yaptığı beyanatı tekrar etmiş, tir: Harpmalzemesi yani adam öl- dürmiye mahsus malzeme getiren herhangi bir gemi torpillcnecek-

tir-Führer şöyle devam etmiştir: Eğer Amerika Birleşik Devlet, leri Reisi, o reis ki vaktile Polon­ ya harbinin ilânından mesul olan kendisidir. V e Fransayı da harbe o sokmuştur. Şimdi Alm ayayı bir «ateş açma» emrile korkutacağını zannediyorsa Führer kendisine an cak şu kelim elerle cevap verebi­ lir:

Reis Ruzvelt, harp gemilerine tesadüf edecekleri her Alman ge.

1 S İY A S İ İC M Ü t

Finlandiya barışa

yanaşacak mı ?

Yazan: M. H. ZAL

E * inlândlyanm barışa yanaşa­

cağına dair Vaşiııgtoııda nik­ bin bir hava peyda olmuştur. Ame­ rikan tazyikinin devamı üzerine FinlandiyalIm Vaşingtou ehlisi suali sormuştur: «Sovyetler im./., kazandıkları takdirde sözlerini tu­ tacaklarına dair bize ne garanti verirsiniz?»

Lğeı- uu sual, Finlandiya lıüku metinin haberi olara sorulmuşsa ş„ mânaya gelir: Finlandiya milli emellerine kavuşursa ve işini sağ­ lama bağlayabilirse barıştan balısV.. miye hazırdır.

Finlandiya en temiz bir demek rasi muhitidir. Burada demokrasi bir lâf diye değil, bir hakikat oıu- rak vardır. Fiillerin tabiî yeri, de­ mokrasi cephesiııdedir. Bundan baş- ka Amerika ile Finlandiya arasın­ daki sıkı dostluk da Fiillerin mu­ kadderatlarını Amerikaya ve de­ mokrasiye bağlamalarım icap etti­ ren bir sebeptir.

Ne çare ki Finlandiya Sovyetie. rin haksız bir tecavüzüne uğramış ve demokrasi cephesi Fin kalıra manhğım karşıdan alkışlamak!.< ileri gidememiştir.

Finler, ilk fırsatta Almanlarla dayanarak haklarını aramışlar, fa­ kat bunu bir müdafaa harbi diye karşıladıklarını da söylemişlerdir.

Şimdi Finler kendilerine ait ara. ziyi ele geçirdiklerine göre nıiiiia faa harbi safhası kapanmıştır. E ğer bu arazjnin bir daha tecavüz» uğraııuyacağına dair kendilerini hoşnut edecek teminat alırlarsa harbe devam etmelerine sebep fn sav vur edilemez. Bu yolda temina­ ta sahip olunca, Finleıin bitaraflığı tercih etmeleri elbette beklenir. Çünkü zaten bu küçük ve asil mil­ let harpten ağır yaralar almıştır. Millî zarureti karşılamadan, ancak ecnebi bir memleketin emellerine alet diye bir tek Finin hayatım teh­ likeye koymağa razı olmaz. Bun­ dan başka Almanlar kazanırsa Fin. lerin en çok bekiiyeceği şey, sözde istiklâldir. Halbuki demokrasi ka­ zanırsa hem tam istiklâle ve top­ rak bütünlüğüne kavuşmayı, hem de Amerikada her istedikleri kredi­ yi ve yardımı bulmayı iimid edebi­ lirler.

Alman basın şefinin, Amerikalıla­ rın Finlândiyadaki tazyiki hakkın, da birkaç gün evvel sarfettiği sert sözler, bu tazyik ve teşebbüslerin Berlinde endişe ile karşılandığın» bir alâmettir.

Dava şuradadır: Fin milleti, ba nşın kendisi için en iyi yol olduğu­ na, Kuşlara karşı kâfi teminat el­ de ettiğine ve Almanya ile olan münasebeti bir millî şeref m e s e li diye telâkkiye sebep bulunmadığı­ na karar verirse, ayrı sulh yap mak için hareket serbestisi var mı­ dır? Almanların İcabında Finin- üzerinde yapabilecekleri maddi ve mânevi tazyik acaba ne derecede­ dir?

Bu suallerin cevabını herhalde b:r kaç gün içinde alabileceğiz.

misine ateş açılması emrini ver­ miştir. Ben, Alman gemilerine A- merikan gemilerine tesadüf edecek leri zaman ateş açmamaları ve fa. kat bir Alman gemisi hücuma uğ­ rarsa müdafaa edilmesi emrini ver dim.

Führer Avrupa milletlerinin mu kadderat birliğinden bahsetmiş ve bu m illetlerin hepsini ayni yü k­ sek seviyede telâkki ettiğini b il­ dirmiştir.

Berlin dünyanın merkezi olmak istemiyor, Vaşington da

olamıyacaktır

Eminim ki, bu kıta hiç bir va. kit dünya kıtalarının İkincisi ha­ line düşmiyecek ve daima birin­ cisi m evkiinde kalacaktır.

M- V ilkie ancak iki ihtimal bu. lunduğöunu yani ya Berlinin veya Vaşingtonun dünyanın hükümet merkezi olacaklarını beyan etmiş­ se buna karşı şöyle diyebilirimi. Berlin dünyanın hükümet m erke­ zi olm ağı hiç istememektedir ve Vaşington da hiç bir zaman bu m evkii alamıyacaktır.

Bitirmemiz lâzım gelen muaz. zam işlerin hepsini başarmakta yalnız değiliz. M üttefiklerimiz var dır. Birinci derecede, bizimle ay­ ni sefaleti ve hattâ belki de daha fazlasını çeken bir devlet vardır. Bu İtalyadır. Dııçe bu mücadele­ yi bizim telâkki ettiğimizden baş ka bir şekilde telâkki etmiyor.

Führer şunları ilâve etmiştir: Bu mücadelede Almanyanın kuv vetleri hiç bir zaman azalmıyacak tır. Bugünkü harp 1914 de başlı- yan ve hâlâ bitmemiş olan Aiman yanın hürriyeti savaşı olarak te. lâıkki edilmelidir.

Führer, parti ölülerini ve geçen umumî harple bugünkü harbin ö- lülerini hürmetle anarak sözlerini bitirmiştir. Nutuk büyük bir he­ yecanla karşılanmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

In this study, using real-world data forecasting models based on time series methods, artificial neural networks and support vector regression are developed for a feed

Divana göre bu beyitten sonraki 2 beyit eksiktir: Fürḳātüŋde teşne-leb ḫāṭır-perīşān ḫaste-dil Künc-i ġamda bī-kes ü bīmār dirseŋ işte ben Gözleri ṣabr

Abdülhamid, Hazinei Hassa Müsteşarı Halis Efendi, Adliye Nazırı Rı­ za Paşa, Pirîzade Sahib Molla ve Hakkı Paşa kü- tübhanelerini ihtiva eden Üniversite kütübhane-

Hadi eli öpülen elbette memnun olacak, ama Milli Eğitim Bakanı­ na ne demeli, YÖK Başkanı’na ne demeli, öbür dekanlara ne demeli?. Çankaya ve YÖK’e karşı oldukları

Kamulaştırma sonrası kamu malı statüsüne dâhil edilen ve dola- yısıyla kamunun ortak kullanımına ve yararlanmasına ya da bir kamu hizmetine tahsis edilen taşınmazın,

“Atamayla göreve gelen diğer kamu görevlilerinden kasıt”, en az memurlar kadar mesleki güvencelerle (yargıç güvencesi gibi) donatılmış, yönetime kamu hukuku

* Balikesir Üniversitesi. 1 2008 yılında yapılan sayımlara göre belirtilen nüfustur.. Araba yolu olmadığından özellikle askeri harekatlar her tülü nakliyat mekkâre 2