• Sonuç bulunamadı

MİMAR AYLIK YAPI SANATI, ŞEHİRCİLİK VE TEZYİNİ SAN*ATLAR MECMUASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MİMAR AYLIK YAPI SANATI, ŞEHİRCİLİK VE TEZYİNİ SAN*ATLAR MECMUASI"

Copied!
40
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MİMAR

AYLIK YAPI SANATI, ŞEHİRCİLİK VE TEZYİNİ SAN*ATLAR MECMUASI

(2)

NEŞREDENLER: M İ M A R

YAPI SANATI, ŞEHİRCİLİK v e TEZYİNİ SANATLAR MECMUASI A B İ D İ N , M İ M A R Z E K İ S E L Â H , M İ M A R A P T U L L A H Z İ Y A

A d r e s : M İ M A R Der Architekt : M o n a t s h e f t e

A y l ı k M e c m u a f ü r B a u k u n s t A n a d o l u H a n No. 2 0 L ' a r c h i t e c t e : R e v u e m e n s u e l l e

i s t a n b u l T e l . 2 1 3 0 7 d ' a r c h i t e c t u r e.

A B O N E Ş A R T L A R I

Memleket İçinde : Seneliği : 12 L i A l t ı aylığı : 6 Ü ç „ : 3 ,

Ecnebi memleketlerde Seneliği : 140 Fr. Frank A l t ı aylığı : 7 0 „ Üç „ : 3 5

Abone bedellerinin posta ile gönderilmesi rica olunur.

Memleket içinde ve dışında hiç bir yerde vekilimiz yoktur.

Reklâm sayfaları tarifesi talep üzerine gönderilir.

M i m a r ı n K o l l e k s i y o n l a r ı

9 3 3 Senesi ciltli kolleksiyonu 14 Lira 9 3 2 Senesi ciltli kolleksiyonu 14 „ 9 3 3 ve 9 3 2 ciltsiz kolleksiyonları12.5 „ 9 3 1 Senesi ciltli kolleksiyonu 2 5 „ Arzu eden aboneler, 150 Kuruş mukabilinde yalnız

basılmış cilt kapaklarımızı tedarik edebilirler.

(3)

M İ M A R 4. Jahrgang - Februar 1934 - İstanbul

Eigenhaus am Bosporus Architekt Tahsin Sermet ÖffeıAliche Bedürfnisanstalt und Benzintankstelle Arch. Hüsnü Wohnhausentwurf Arch. A. Hikmet Das wachsende Haus. Entwürfe vom Arch. Behçet Sabri

Staedtebauliche Studien über Konya Schahabettin Ishak Pascha - Burg in Bayazit (Ostanatolien) Ali Saim

Kunst u. Nationalismus Arch. Aptullah Ziya Stadterweiterungsentwürfe für Antvverpen. Besprochen vom . . . Arch. Naci Cemal Baukunst im Ausland (Aus den Zeitschriften)

Die Waerme in den Wohnungen Arch. Avni Bücherbesprechung

Kurze Nachrichten

M İ M A R

Revue Mensuelle d'Archltecture, d'Urbanisme et'de Döcoration 4 eme Annâe - Fövrier 1934 - İstanbul

Maison d'habitation â Sariyer (Bosphore) Arch. Tahsin Sermet Vespasienne et station ravitaillement pour automobiles Arch. Husnu Projet de maison d'habitation Arch. A. Hikmet Maisons grandissantes, etüde de B. Sabri, Architecte Plan de la ville de Koı.ya etudiĞ par Schahabettin Chateau Ishak Pacha pres Bayazit (Anatolie orientale) Ali Saim L'art et le natioı.alisme Arch. Aptullah Ziya Projet d'urbanisme d'extension d'Anvers

L'architecture â l'Ğtranger. (Revue des revues)

La guestion de la chaleur dans l'habitation Arch. Avni Bibliographie

Nouvelles

(4)
(5)

MİMAR

AYLİK Y A P I S A N A T I , ŞEHİRCİLİK VE TEZYİNÎ SAN'ATLAR MECMUASI

D ö r d U n c U y ı l

1 9 3 4

İ s t a n b u l

" ^ K î J F . V -

(6)
(7)

Sarıyerde iskele karşısında, Rıhtım cadde- si üzerinde 9,20 m. yüzlü gayrimuntazam bir arsa üzerine inşa edilen bu evin esas cephesi şarka bakmaktadır. Bina bir bodrum ile iki kattan ibarettir. Zemin katta bir salon, müş- terek bir yemek salonu, bir hol, bir mutfak, bir ofis, bir de tuvalet vardır. Üst katta şark cihetinde iki, garpta da bir yatak odası, bir banyo ve bir teras yapılmıştır. Çamaşırlık, de- polar ve hizmetçi odaları bodrum katına yer- leştirilmiştir.

Binanın sahası zemin katta 85, üst katta 75 m2 dır. Plânın iktisadî ve kullanışlı olması- na, odaların bol ışık ve hava almasına itina edilmiştir.

Ev, tuğla duvar üzerine betonarme döşeme yapılarak inşa edilmiştir. Salon döşemeleri par- ke kaplanmış, yatak odalarına yerli gardroplar yapılmıştır.

Bahçede, kuyunun suyu içmeğe salih oldu- ğundan eve ayrıca terkos suyu alınmamış, bir elektrik motörü ile kuyudan alınan su çatı ara- sında bir depoya sevkedilerek evin su ihtiyacı karşılanmıştır.

Evin cephesi Edelputz ve renkli piyer ar- tifisyel, su basman kısmı renkli murçlu moza- yıktır. Cephe pencereleri dahilen müteharrik demir parmaklıklı, arka cephe pencereleri de- mir kapaklıdır.

(8)
(9)
(10)

U m u m î h e l â v e b e n z i n s a t ı ş y e r i - E m i n ö n ü .

Mimar Hüsnü

Eminönünde gümrük antrepoları y a n ı n d a - ki meydanlıkta İstanbul Belediyesi t a r a f ı n d a n bir umumî halâ, Scçony Vakuum şirketi t a r a - f ı n d a n da b i r benzin satış yeri yaptırılmıştır.

Bu iki küçük binam projelerini hazırlıyan m i - mar Hüsnü her ikisinde d e bilhassa temizlik, iktisat v e kullanışı gözetmiştir.

Benzin satış yerinin yanları evvelce kıs-

m e n dolu düşünüldüğü halde belediyece göste- rilen lüzum üzerine her t a r a f ı n ı c a m e k â n y a p - mak zarureti hasıl olmuştur.

U m u m î halâ, evvelce gene bu meydanda bulunan saçtan v e kirli halâ yıkılarak, yerine t a m a m i l e sıhhî v e asrî tertibatla vücude g e t i - rilmiştir. Halânın b i r kısmı kadınlara tahsis edilmiştir.

(11)
(12)
(13)

a k m • s

C A D D E D E N G Ö R Ü N Ü Ş Mikyas 1 : 150

QTUC*UH~AC.AV< K A T ^ - A N !

B i r ev p r o j e s i

Mimar Arif Hikmet

Resimde görülen e v deniz kenarında b i r cadde üzerindedir. A r k a t a r a f t a k i arazi m e y i l - lidir, fundalık v e ağaçlıktır. B i n a bodrum ve bir "de zemin katından iıbarettir. Dört odası vardır. Bunlarla toeraıber halâ, h a m a m v e m u t - f a k üst kattadır. Alıt katta kömürlük v e ç a m a - şırlık bulunur. Y e m e k v e oturmak içan yalnız büyükçe b i r oda tahsis edilmiştir. Buradan iş odasına v e iş odasından da yatak odasına g e -

çilir. Odaların ve holün zemıini m a n t a r parke ile kaplanmıştır. Duvarlarına 1.20 i r t i f a kadar gene ayni m a n t a r levhalarla lâmbri yapılmış- tır. B i n a n ı n pencereleri icabında kepenkle ö r - tülüdür. Oturma odasının büyük pencerelerine yukarıdan aşağıya sürgülü kepenkler konmuş- tur. Bu ev iki çocuklu ve hayatı m u n t a z a m dört kişilik bir aile için yapılmıştır.

(14)

y^ıviD^tsı G0nür*ıü9

(15)
(16)
(17)

Büyüyebilen evler projesi

Mimar Behçet Sabri

A z bir para ile evinin çatısını şimdilik ka- payarak ileride parası oldukça t a m a m l a m a k ve genişletmek istiyen pek çok aileler vardır.

B i r evin büyümesi keyfiyeti - kelimenin l i - sanımızdaki m a h d u t manası itibarile - belki h e m e n bazı okuyuculara garip gelecektir. Bu tabiri Fransızların L a maison Croissante muka- bili kullanıyoruz.

A l m a n y a d a son senelerde yeni z a m a n m i - marları da Wachsendes Haus ismi altında bu gibi p r o j e l e r üzerinde yeni yeni imkânlar elde etmektedirler. H a r p sonu düşüncelerinin m i m a r - lıkta nasıl yeni meseleler doğurduğunu san'at ile 'beraber m i m a r l a r ı n bazan şehirci, iktisatçı ve içtimaiyatçı gibi ilim v e f e n sahalarında da sureti haller bulduklarını görmekteyiz.

İşte büyüyebilen e v projesi de bu gibi m e - selelerdendir. M i m a r bu projelerde san'atı g ö -

zetmekle beraber iktisadî bir endişe i l e başka hususiyetler de gözetir. H e r binanın en i k t i - sadî v e kolay şekilde toüyültülmesi imkânı her zaman mevcut olamaz. Bu p r o j e l e r bu verimi elde edebilecek müsait şekilde hazırlanır. M i - marlık ve zevk 'bakımından bu büyültme k e y f i - yeti rasgele olmaması lâzımdır. Bir plân daire- sinde ve bir eser v e san'atı m u h a f a edebilecek ( n i z a m ) 1ar altında vücude gelmelidir.

Şehircilik noktasından diğer evler gibi bun- lar d a bahçe ortasında veya mahalle şeklinde yekdiğerine 'bitişik olarak bulunurlar. H e r i k i halde de tevessü imkânı aşağıdaki üç muhtelif şekilde vaki olur.

1 - U f k î olarak kat ilâvesi. 2 - Şakulî olarak kat ilâvesi. 3 - H e m u f k î h e m şakulî k a t ilâvesi.

(18)

Bugünkü proje 2 nci ihtimale göre yapılmış bahçe ortasında bir projedir.

I inci vaziyet (2400 liralık)

Ufak fakat bütün sıhhî ve lâzım unsurları havidir. Bir sofası, iki büyük odası, banyosu, mutfağı ve bodrumu vardır. Banyo istenilmez- se üç odalı bir evdir. İki büyük odadaki mobil- ye kolaylıkla gece de kullanılabilecek bir şekil- dedir. Karyolalar müteharrik olup gündüz (ala- turkada olduğu gi'bi) otomatik, hemen kaldırı- lıp yük içerisinde gizli kalırlar.

O zaman bu iki odada mükemmel bir ye- mek salonu ve bir kabul salonu temin edilmiş olur.

I I nci vaziyet (3150 liralık)

Birinci vaziyetteki ev yeni evlenmiş bir ka-

rı koca için kâfi gelir. Biriktirdikleri 1750 lira kadar bir para ile evlerini bu ikinci vaziyete getirmek her zaman için kabildir.

O zaman ev iki sofa, iki yatak odası, iki salon, mutfak, ofis, banyo ve terasları havi olacaktır.

I I I üncü vaziyet (4350 lira)

Bu evi hemen yaptırmak lâzım gelse (4350) liraya temin olunabilir. Az bir parası olan yapı sahibi 'birinci vaziyetten başlıyarak gösterdiği- miz tekâmül yolunu takiben I nci vaziyeti yap- tırabilenler bütçelerine göre bir veya iki sene- de biriktirecekleri (1200) lira ile böyle bir eve sahip olabilirler.

Bu evin iki salon, üç yatak odası, kütüp- hane, banyo, mutfak, ofis ve terası mevcuttur.

(19)
(20)

Konya şehir plânı üzerinde etütler

Şahabettin (Bu etüdün birinci kısmı 1933 senesi 12 nci

sayımızda intişar etmiştir.)

.11. Stadyum noktası.

Şehir plânında, stadyumı için iki nokta v a r - dır. Poyrazda, Musalla mezarlığının bulunduğu yer, A l â e t t i n tepesi - demiryolu arasında g ü n - batı noktalarıdır. Stadyum için, bu noktalardan elverişli olanını bildirmek isterim.

Plânlarda, stadyum noktaları, şehirde h a - vası bol yerlerde intihap olunur. Meselâ, K o n - yada stadyumu saydığım iki n o k t a üzerinde seçmeik olabilir. Poyrazda olan noktada m e z a r - lık vardır. İ k a m e t noktalarından uzak m e s a f e - dedir. Y a k ı n d a bulunan mahallelerde oturan- ları çcık azdır.

A l m a n şehirlerinde, buna benzer noktalar- da, stadyumun intihap edildiği vardır. Fakat, bu bir zaruret halinde olursa yani şehir p l â - nında, başka boş nokta bulunmadığı takdirde kabilir. Halbuki, K o n y a d a stadyumun poyraz nokta üstünde intihabı için mecburiyet yoktur.

Plânda, günbatıya düşen ikinci bir nokta m e v - cuttur. Şehir merkezinden, kalabalık noktala- rından uzakta değildir. Şehrin bugünkü v a z i y e - tinde, yeni ikamet hududunun çok kalabalıklı bir noktasıdır.

Plânda, stadyum noktasını, şu hudutlar içe- risinde, günbatıdan intihap ediyorum. Gündoğu sınırı, İ n c e m i n a r e n i n arkasından başlar. K ı b l e - den, Sadrettin K o n y e v i y e giden yola muvazi bir h a t üstündedir. Poyrazda, Beyşehri yolunun, M e m l e k e t hastanesi önümden geçen hatta d a - yanır. Poyrazdan bu yolu, demiryoluna kadar

takip eder. Orada, ufak bir m e s a f e ile, sahanın günbatısını doldurur. Y e n i d e n küçük bir zaviye açıklığında başlar, kıblede devam eder.

Kıbleden, poyraza doğru, gündoğu hudu- dunu veren h a t t ı n poyraz zaviyesi, kıble z a v i - yesinden büyük farkta küçülür. Günbatı, hudu- du üzerindeki zaviyelerde 45° lik açıklık teşkil eder. Bu şeklin, t a m b i r müstatil olmıyan uzunluğunda 1500 m., eninde 950 m . ölçüleri vardır. Yüzü 132,500 an2 eder. Bunun, poyraz ve gündoğu t a r a f l a r ı n d a n 1/3 kadarı çıkardıktan sonra, kalan miktar, stadyuma a i t yerin ölçü- sünü verir. B u m i k t a r d a n stadyumun yarış, t e - nis, ayak topu yerleri 1/3 tutar. Üstü yeşillik için 2/3 ölçüsünde bir sahadan ibarettir. M i k - tarı, sonradan a r t t ı r m a k daima kabildir. B i l - hassa, poyraz hududunun genişlemesi çok ko- laydır. Vakıa, Beyşehir yolu, bu hudut üzerin- den gidiyor. Fakat, bu yolun Hocacihan üzerin- den geçirilmesi eldedir. Y a n i yolun, şehir d a h i - linde bulunan yollardan biri olarak sayılması düşünülebilir. Böyle bir yol için, mecburiyet ol- madığı takdirde şehirde bulunmasına lüzum yoktur.

Binaenaleyh, spor sahasının poyrazda hu- dudu her vakit değiştirilebilir. Stadyumda ko- şu, ayak topu, açık h a v a yerlerinin birinci hu- dut dahilinde, yüzme havuzu, yeşilliğin ilâve edilecek sahada intihabı olabilir.

Havzandan gelen suyun stadyum üstünde olacak yeşiliikte, büyük f a y d a s ı vardır- Stadyu-

(21)

mun, ilk hudut içinde veya poyrazda, tevsiin- de iki taraf yeşilliğinin bu sudan yardım gör- mesi kolaycadır. Yalnız, tevsi esnasında stad- yum hududuna gelen şehir yollarını, ayrı isti- kametlere sevk&tmek lâzımdır.

Meselâ, Jandarma mektebinin önünden ge- çen yclun, stadyum sahasına verilmesi olabilir.

Bu yolun 100 m. ilerileden gitmesi gibi. Bu su- retle, ikinci derecede olan yolların şehir dahi- lindeki sayısı azalmış olacaktır. Yahut, kıble hududunu daha geri çekmek şartile, stadyum sahasının kıblede, genişlemesi kabildir. İkinci şarta göre, yüzme havuzu, poyraz hududunda bulunmaz. Tevessüünden evvelki vaziyetinde yapılır. Yarış yeri, günbatıda, yüzme havuzuna gündoğuda mevki vermek icap eder. Tarasalı şekil verilen tepe, yeşillik grupu, İnceminarenin 70 m. arkasından sivri hatlı bir yeşillikle devam eder. 200 m. ilerisinde yeşil bir su sathı haline geçtikten sonra, tekrar sivriliğini kazanır. Stad- yum sathının süzülerek T a f k a l ı ve Nevras tepe- leri arasında, günbatı münhanisine doğru t e - madi eder. Yüksek tepe kıvrımlarından göğün maviliğine karışır.

Bu kuvvetli güzellik tesiri veren şey, stad- yumda ayni istikamette sathın günbatıya doğ- ru ilerilem esidir. Stadyumun, poyrazda genişle- mesinde, ilk satha amut olarak, poyraz sathı iâlve olunur ki, yeşillik grupunun uzamasından ziyade, toplandığı göze batar. Bu tesiri, ihdas etmemek için, en güzel çare, stadyum sathını amudî vaziyete koymadan, söylediğim şekilde

günbatıda ileriletmektir. Bunun için, stadyu- mun poyrazda olan inkişaf kabiliyetini terket- mek, kıble sathı üzerindeki tevsi fırsatı kale alınmak lâzımdır. O zaman, gündoğuda, bir ye- şillikten başlıyan stadyum müstevisi, kıblede biraz ilerileme hareketi yapar. Günbatı, istika- metinde dalgalı müsteviliğinde devam eder.

Böylelikle, stadyum hududunun, poyrazda uğrı- yacağı uzunluğa karşı, günbatıda mahdut bir yeşillik müstevisi vardır. Bilhassa, bu satıh, amudî dalgalı hatlardan mürekkeptir. Birçok hatlar içerisinde kendini gösterir ve azar azar büyük bir maviliğin yüzüne çıkar. Demiryolunun biraz ilerisinden Havzan bağlarının yeşilliği başlar. Sağdan gelen yeşillik, stadyum müste- visini doldurur ve solda ayni kuvvetini saklıya- rak devam eder.

Halbuki, tevsiin poyraz noktasında tatbi- kinde büyük bir hudutsuzluk vardır. Ayni za- manda, bu hudutsuzluğun çıplak ve düz sathı- nı, gözönüne koymalıyız. Düz ve çıplak müste- vilerde, yeşillik için hudut vermek çok güçtür.

Tesirin, topluluktan uzaklaştığı görülür. Arazi- nin tevlit ettiği bu güçlükler yanında, suyun cereyanına yeni bir istikamet vermek gibi, yeni mesainin iktisadî tarafını saymak lâzımdır.

Bilhassa, şehir yeşilliğinde büyük rabıtası olan, stadyum noktasının merkezden uzaklaştırılma- sı, kuvvetinin dağılması, doğru değildir. Asıl düşünce, muayyen bir vahdet hududu içinde, yeşilliği, merkeze doğru sevketmektir.

(22)

I s h a k p a ş a

Bu sarayın müessisi, şark v i l â y e t l e r i n d e uzun m ü d d e t h â k i m olan Ç ı l d ı r o ğ u l l a r m d a n İshak Paşadır.

Bu saray y a k ı n z a m a n l a r a kadar sağlam v e m a m u r imiş.

Ş a t o n u n i ç avlusunda, divan salonuna g i - rilecek kapının y a n ı n d a 8 köşeli K ü n b e t türbe bulunup 15 b a s a m a k m e r d i v e n l e aşağıya i n i l - mektedir. Bu m a h z e n gibi türbede iki kitabesiz m e z a r v a r d ı r ki h a l k t a r a f ı n d a n içinde d e f i n e v a r diye deşilmiş.

D i v a n odası 30 m e t r e tul ve 20 m e t r e arzın- dada-. B e y i n oturacağı y e r bir hücre gibi g i r i n - tilidir.

Bu salonun m ü t e a d d i t u f a k , b i r d e büyük cümle kapısı vardır.. D i v a n y e r i n i n y a n ı n d a rü- esaya a i t 8 hücre bulunmaktadır.

M a b e y n dairesinin y a n ı b a ş m d a güzel bir de c a m i vardır. Şimdi sarayın e n sağlam kısmı

s a r a y ı - Bayazit

Bu senenin birinci sayısında mimar Zühtünün bu isim altında neşrettiği yazıyı ve resimleri tamamlamak üzere okuyucularımızdan Ali Saim B. tara- fından mecmuamıza bu yazı gönde-

rilmiştir.

burasıdır. Ermeniler B e y a z ı t kasabasını t e r k e - d e ı l e r k e n bu abideyi d i n a m i t l e a t m a k istemiş- lerse de bu m e t i n abideyi yıkamamışlardır.

H a r e m dairesinde büyük bir m u t f a k , 2 k u r - n a l ı bir h a m a m , kiler v e m ü t e a d d i t daireler m e v c u t olup sarayın diğer kısımlarına m u a d i l bir genişliktedir.

H a r e m dairesinin iki k a t l ı olduğu r e s i m l e - rinden anlaşılmaktadır.

Osmanlı ahilerinde kendini gösteren R o - koko Barok üslûbu bu esere d e tesir e t m i ş - t i r ; f a k a t i l k bakışta Selçuk v e Osmanlı, b i r - az da A c e m tesiri göze çarpar.

( * ) Bu yazıya ait resimleri lütfeden Dr. Ahmet Sü- heyl Beyefendiye ve böyle kıymetli tetkiklerde bulunan mimar Zühtü Beyefendiye alenî teşekkürlerimi arzede-

(23)
(24)

49 uncu ve bu sahifadaki gravürler Fransızca bir kitaptan alınmıştır. Bu resimler ecnebî görüşlerin Türk karakterini n& kadar yanlış tefsir ettiklerini gösteriyor. 49 uncu sahifenin altındaki resim Mimar

Zühünün bir Türk mimarı gözü ile mahallen tespit ettiği bir sulu boyadır.

31 M a r t

S i n a n

g ü n ü d ü r .

(25)

K akteriie buİunduğu şehire hâkim olan eser. Yeni cami Mimar Davut ağa

S a n a t t a N a s y o n a l i z m

Mimar Aptullah Ziya

Lâle devrinde M a r k i (De B o n n a c ) m , Türk sanatının sinesine soktuğu neşter hâlâ ilerle- mekte devam ediyor.

Siyaset komisyoncusu M a r k i ile, İ r a n şahı- na sanat rekabeti y a p a n padişah ortaya yeni bir sanat koydular. Lâle devri sanatı.

M e m l e k e t her sahada A r a p ve A c e m kültü- rünün esaretini kabul etmişti. Şairlerden y a z - dığı eserde e n a z Türkçe kelime bulunan en büyük sanarkârdı.

En süflî kölelikten, e n yüksek sadrazamlı- ğa kadar her v a z i f e y i T ü r k t e n gayri unsurların yapabileceği kanaati memlekete girmişti.

M e m l e k e t i n her sahasında olduğu gibi sa- nat sahasında da padişah emrediyor, padişah düşünüyor, hiçbir karaktere sahip olmıyan bu yabancı sanatkârlar d a kozmopolit b i r sanatı Türk memleketinde yerleştiriyorlardı.

B u sanat d e v r i n i n şaheseri, A y a s o f y a d a k i Sultan A h m e t çeşmesidir. D a h a düne gelinciye kadar büyük bir sanat eseri sanılan b u eser;

bir çeşmeden başka her şeydi. Çatısının üze- rindeki kufalbeciklerle camilerden bir parça a l - mıştı. Taşlarını delik deşik eden lâle, sümbül çiçek resimlerile A c e m basması kitapların m ü - zehhep kabından bir parça almıştı. F a k a t arka t a r a f t a k i k e m e r i n kilit taşı - asıl inşaat ele- m a n ı - bile ihmal edilmişti.

Her devir lâyık olduğu karakteri eserlerile gösterir.

Orhonda cihana hâkim olan bir silâh kuv- vetini, f a k a t bir kabile çocuklarını bile birbiri- ne bağlıyamıyacak kadar zayıf olan Türk sa- natını görürsünüz. Çünkü abideyi Çinliler yap- mıştı.

Selçukilerde her şehirde zaman zaman h â - kim olan. Bizans imparatorlarına imrenen de- rebeyinin kuvvetli karakterini görürsünüz.

Halkın kıymeti sıfırdır.

Osmanlıların ilk başlangıç devirlerinde daima yükselen, a r a y a n bir bilgi kaynağını,

orta devirde asil v e karakter sahibi; klâsik sa- natını görürsünüz.

Sanat milletlerin geçirdikleri kültür derece- sinin bir aynası olmuştur. Bu sebepten Sultan A h m e t çeşmesindeki sanat vazifesini yapmış- t ı r . Bize bütün zavallılığı, bütün karışıklığı, bü- tün yoksulluğile birlikte Lâle devrini gösteri- yor.

4-Lâle devrini, artık tamamile A v r u p a n m t e - siri altıma girmiş olduğumuz bir zamanda B a - rok devri takip etti. T ü r k m e m l e k e t i n d e y a p ı - lacak b i r sanat eseri için artık Türk sanatkâ- rının adı bile kale alınmıyordu. Yirmisekiz Çe- lebi M e h m e t E f e n d i memlekete P a r i s t e n saray resimleri gönderiyor, bizim d e bu şekilde s a - raylar y a p m a m ı z a âmil oluyordu. Çelebinin hiç te lüzumu olmadığı halde karıştığı bu iş, m e m - lekette yabancı zevki artık büsbütün h â k i m kılmıştı.

M e m l e k e t e giren i l k ecnebi sanatkârlar- dan en m ü h i m m i Mösyö Milling idi. Mösyö M i l - ling kendi sanatını T ü r k memleketine garip bir şekle sokarak aşıladı. Öyle sanat eserleri orta- ya koydu ki eserlerinin en güzel t a r a f ı labrent- lerinin içinde kendisini kaybetmesi idi.

M e m l e k e t e ; artık karakterini şaşırmış, i f a - de etmek istediği f i k i r d e n bihaber şaşkın bir sanat h â k i m olmuştu.

Y e n i c a m i i n geçitile, Beşifctaştaki Ç ı r a ğ a n sarayının geçitlerini karşılaştırırsak iki devir- de de millete h â k i m olan karakteri görürüz.

Y e n i c a m i i n geçitinde tekniği kuvvetli, y a p - t ı ğ ı n ı bilen, yalnız gayesini düşünen sade f a k a t çok ağır bir sanat vardır.

Çırağan sarayında A r a b ı n m o t i f i n d e n t u - tunuz da Grek, Romen, Baroik tesirlerine v a - r m a y a kadar herşey vardır. F a k a t hâlâ Osman- lı devletinin gözile bu iki sanat eserini m u k a - yese edenlerin bilâ tereddüt Çırağan sarayını beğeneceklerinden h i ç şüphe etmiyorum.

I İkinci M a h m u t devrinde m e m l e k e t yeni ça- lışmalarla belki biraz; düzelecekti. Sanatta b i r benlik başlamıştı. T o p h a n e camiine bakarsanız

(26)

Sanatkârın kuvvetli elinde yerine hakim bir geçit. Yeni cami geçidi. "Mimar dalgıç Ahmet,,

Barok olmakla beraber bazı hususî karakter- ler ve propozisyonda oldukça değerli bir kıy- m e t görürsünüz.

F a k a t bu devam edemedi. Abdülâziz devri m e m l e k e t i n artık t a m a m i l e çökmeğe başladığı bir devirdi; artık ne Barok kalmıştı ne de A m - pir; memleket taklidi bile beceremiyecek bir hale gelmişti. 1

Milling'in, ressam Valeri'nin hayrülhalefleri türemişti. T ü r k memleketi bu ecnebilerin m e m - lekete yadigâr bıraktıkları, K i r k o r ve Torna kalfaların eline geçmişti.

Ressam Valeri memlekete Düyunu umumiye binası gibi kendisi bile neyi i f a d e etmek iste- diğine karar veremiyen, f a k a t düyunu umumi- ye kelimesini çok güzel i f a d e eden bir bina h e - diye etmişti.

H a y r ü l h a l e f i Torna k a l f a da Beyoğlunu i n - şa etti. Bugün Beyoğlu; taşında, toprağında bile bir tek T ü r k kemiği bulunmıyan karanlık ve yabancı bir la'brenttir, Torna k a l f a ayni akı- beti Cihangire de hazırlıyor.

MIIIT karakteri sanata kurban etmiş ve TrUk sanatına ilk darbeyi vurmuş bir eser. Sultanahmet çeşmesi

Sanatkârının kuvvetine rağmen millî karakterini bulamamış bir eser. Çırağan sarayı geçidi

•-J--Ermeni k a l f a l a r d a n başka m e m l e k e t t e sa- n a t k â r yetişemiyeceğine Osmanlı devleti ricali tamamile kanaat getirmiştendi, i

T ü r k ü n şaheserlerini görmek bile isteme- yerek; Türkün iyi bir silâhşor olmasından başka hiçlbir şeyile i f t i h a r edilemiyeceğini söylüyor- lardı.

Daha geçen gün; bermutat Brükseldeki L e Soir gazetesi bir Ermeni iddiacısının, T ü r k i y e - deki bütün sanat eserlerinin Ermeniler t a r a - f ı n d a n yapıldığını iddia eylediğini anlatıyordu.

Bu zat acaıba niçin T ü r k i y e n i n diğer işlerini Ermenilerin yaptığını iddia etmemiş t e yalnız sanat bahsini almıştı.

Bu m e m l e k e t t e ecnebiler, sadrazam, ser- asker, bahriye, n a f ı a , ticaret nazırı, muallim velhasıl herşey olmuşlardır.

F a k a t bu m e m l e k e t i n sanatı üzerinde hiç ıbir gün bir şaheser v e y a h u t kuvvetli bir iz b ı r a - kamamışlardır. Böyle olduğu halde bu zat n i - çin o iddiasını « s a n a t » kısmına h e m de hiçbir z a m a n isbat edemiyeceği bir kısma hasretmiş- tir.

Çünkü biliyor ki bir memlekete, bir d e v i r - de, sadrazam, serasker, bahriye nazırı m u v a k - kat bir zaman için hâkimdir. Sanat ise eğer o şehre kentli benliğile h â k i m olabilmişse o şehri artık onun hakimiyetinden kurtarmak i m k â n - sızdır. Sanat ebedî hâkimdir. A l l a h gibi.

F a k a t bu haiki'kati Lâle devrindenberi a n - latmak mümkün olamamıştır.

Meşrutiyet bize t a m a m i l e y e r i n i bulamamış bir cemiyet tahavvülü vermiştir. Bugünkü t e - rakkimizin mühim bir kısmını hazırlıyan, yolu açan şüphesiz ki on temmuz ihtilâlidir. İ n k ı - lâbı diyemiyeceğim.

(27)

Bu içtimaî hareket derhal sanat üzerinde bütün kuvvetile gözüküvermişti.

-f-Türk olmak istiyen, fakat kafasına yalnız kavulk arkasına da cübbe giyerse Türk olabile- ceğini sanan bir ruh memlekete hâkimdi. Sa- nat ta bilmeöburiye bu kisveye bürünmüştü. / 4- Kimseye söz söylemiye hakkımız yoktur.

Milletler yaşadıkları devirlerdeki lâyık oldukları sanattan fazlasını veremezler. Nasyonalist sa- nat, fertlerin değil milletlerin işidir. Ferdî kuv- vetle cemiyet sanatı doğmaz+Son Türk inkılâ- bı cemiyetimizin bir tekâmülünü daha göste- riyordu. Fakat bu inkılâp Lâle devrinde başla- yıp, Sultan Aziz devrinde tamamile çöken bir devir gibi tabiî seyrile gidememişti.

| Meşrutiyetten, cumhuriyete Gazinin kuv- vetli koluna dayanarak birdenbire atlayıver- miştik. Bize yeni bir sanat lâzımdı?... Fakat bu memleketin sanat sahasında hâlâ Osmanlı ve meşrutiyet devrindeki kafayı taşıyan birçok Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendiler söz söyle- mekte idiler. -

Gazinin birçok kere nutuklarında millî bir Türk sanatının lüzumundan bahsetmesine rağ- men onların bu lüzumu görebilmeleri im- kânsızdı.

-f-Memlekete yeniden birkaç ecnebi daha ge- tirildi. Bunlar da Barok ve Ampir sanatı yerine giren, yeni sanatı memlekete soktular. Yalnız biraz da yerli olmak istediklerinden, eserleri maalesef inkılâbın eseri olmaktan çok uzak acip bir çeyler oldu. Burada tekrara lüzum görüyo- rum. Ecnebilerin hocalık haklarını inkâr etti-

ğimiz zannedilmesin. Biz sanattan değil millî sanattan bahsediyoruz.

Memlekette cumhuriyeti kavramış yeni ve genç bir nesil vardı. Ortaya çıktı ve bütün mah- rumiyetlere rağmen bu inkılâba sokulmak iste- nilen bu yeni sanata karşı isyan etti.

Çünkü bu yeni ecnebiler de Valeri'nin hay- rülhalefleri gibi memlekete birçok kalfaları mimar diye hediye etmişlerdi. Kendilerinin id- dia ettikleri gibi hiçbirisi yanında bir Türk gen- cini yetiştirmek şöyle dursun, inşaatının yanma bile yaklaştırmamıştı. Esasen millî bir sanat kendi memleketinde bir ecnebi sanatkârın ya- nma gençleri çırak olarak vererek doğdurula- maz. Dünyanın hiçbir sanatı böyle acip bir kül- türle doğmamıştır. Yeni kalfa, Beyoğlunu yapan Torna kalfadan geri kalmadı, kaba ve hantal elile bugün bütün Ankara şehrinin inşaatı üze- rinde söz söylemek salâhiyetini kendinde gördü.

Genç Türk neslinin millî sanatı eline ala- bileceği son günlerde tamamile tahakkuk et- mişti. Bu, ne bu memleketin sanatı üzerinde komisyon alanları, ne de bu kalfaları, ne de ecnebilere methiye yazan, iş bulan yeni Yirmi- sekiz Çelebi Mehmet Efendileri memnun etti.

Memlekete gelen ecnebi mimarların, ecnebi gazetelerin yeni sanat hakkında si- tayeşkâr sözler söylediklerinden, yazılar yaz- dıklarından bizim haksız olduğumuzdan bahset- tiler. Düşünmüyorlardı ki Amerikalı bir sanayii

(28)

Başka memlekette kendi millî karakterini yaşatan bir esör, Almanyada Stuttgartta çifte ev, Mimar Le Corbusier.

nefise mütehassısı da Çırağan sarayile, Y e n i c a - miin, Sultan A h m e t çeşmesile, A y a s o f y a n m arasındaki sanat farkını görmekten nasıl k e n - dileri gibi âciz ise ve nasıl önüne uzatılan her kartpostalı .«şarklı» diye alırsa, bu yabancı g a - zeteler ve isimsiz mütehassıslar da Ankaradaki yeni sanatı, (millî sanat heyecanını g ö r e m i y e - ceklerinden) methetmişlerdir.

Bu o eserlerin millî kıymeti hakkında bir f i k i r veremez.

Bu m e m l e k e t t e hâlâ iki sanat hâkimi v a r - dır.

1 — Ecnebi sanatkârların memlekete bırak- tıkları hayrülhalef k a l f a l a r .

2 — H e r yaptırdıkları resmî inşaatı, kendi evleri sanarak diledikleri plân ve şekilde y a p - tırmak istiyen idareciler. « B i r T ü r k m i m a r ı n a i z a f e edilmek istenilen Zonguldak hükümet k o - nağı bu şekilde yapılmıştır.»

Son günlerde gazetelerde yeni kudumiyeler ve m e t h i y e l e r yazılmağa başlandı. G r e k k a r a k - terini taşıyan heykeltraşların eserleri m e t h o - lundu ve bizim de bu şekilde çalışmamız tavsi-

Sanatı, millî karaktere kurban etmiş bir eser.

Elektrik bankası. Rus karakteri. Mimar Golosoff.

ye edildi. Y e n i d e n getirilmesi lâzım olan ecnebi sanatkârlarından bahsedildi.

F a k a t devir ne Lâle devrindeki karaktersiz, üzeniş devri, ne de devri Azizideki kredi esareti devridir. Devir bir inkılâp devridir. İnkılâp ço- cuklarının böyle nasihatlere ihtiyaçları yoktur.

Bu inkılâbın kalem v e idare sahalarında - siyaset icabı - birkaç sanat meraklısı söz söy- liyerek bu yabancı sanatı m ü d a f a a edebilirler.

F a k a t bu m e m l e k e t t e Nasyonalist bir sa- n a t ı n doğması lüzumuna kani olmuş ve bu işi idealine koymuş bir nesil var.

Öyle birkaç makale v e bir iki kuru tehdit ile bu neslin idealinden geri döneceği sanılıyor- sa çok aldanılıyor.

-4~ Osmanlı edebiyat lisanile yabancı sanatın yapılanlarına yazılan methiyelere, yapılacaklara da yazılan kudumiyelere r a ğ m e n yeni bir T ü r k sanatı doğacaktır. Çünkü inkılâp bu sanatı do- ğuracak kuvvettedir. Milletler lâyık oldukları sanata sahip olurlar: Seciyeli milletlerin eser- lerinde de kuvvetli bir seciye ve karakter v a r - dır. İnkılâba imanı olanlar yeni millî sanatı bekliyebilirler-j—

(29)

f

Anvers şehri tevsii projesi

(La conslruction moderne) 14-1-1934 den nakleden Mimar Naci Cemal

Brüksel şehrinin 50 kilometre şimalinde v a - ki Anvers şehri Escaut n e h r i n i n sağ sahilinde teessüs etmiş olup deniz kenarında v e çok ge- niş nehirler sahilindeki bütün şehirler gibi i n - kişaf etmiştir.

Şehrin merkezi olan katedralin bulunduğu mahalde en m ü h i m bahrî v e iktisadî teşekkül- ler toplanmış bulunmakta v e çok terakki etmiş olan bu şehrin oivarı ile birlikte nüfusu 500,000 ne baliğ olmaktadır. Merkezden uzaklaştıkça ( a z a m î 9 k i l o m e t r e ) nüfus kesafeti tenakus e t - mektedir. N e h r i n diğer sahilinde t a m eski şeh- rin karşı cihetinde h e m e n gayrimeskûn bir saha mevcuttur ki sahası takriben 1000 hektar kadardır. H e m e n kâmil en düz olup e t r a f ı y ü k - sek olan bu arazlinin üçte ikisi Escaut nehri ile i h a t a edilmiştir.

Bu arazi, vaziyeti ve nehire olan f e v k a l â d e

nezareti itibarile imara müsait addedilmekte idi. Buranın eski A n v e r s şehrine bağlanması gemilerin direklerinden kurtulmak i ç i n yapıla- cak köprülerin i r t i f a ı n m asgarî 43 m e t r e o l m a - sı lâzım geldiğinden ve taunun da arazi vaziyeti itibarile gayrimümkün bulunmasından dolayı şehrin irtibatı şimdiye kadar yapılamamıştı.

Şehre e n yakın köprü A n v e r s şehrinin 20 kilometre mesafesinde Taır.is şehrindeki köp- rüdür. Şehrin bu istikamette tevessüüne v e bu araziden istifadeye mâni olan Escaut nehri m ü - nakalâta sekte vermiş olduğundan sol t a r a f sa- hilinde bulunan sabih bir iskeleye yanaşmak suretile münakale t e m i n edilmişti.

1925 senesinlde teşekkül eden Imalso şirketi iki sahili yekdiğerine raptetmek v e şehrin sol sahile doğru inkişafına h a d i m olmağa v e bu-

(30)

nun icabettireceği işlerle meşgul olmağa baş- lamıştır.

Şirket nehrin altından biri 2111 metre uzunluğunda ve nehrin 30 metre derinliğinden geçen vesaiti nakliyeye mahsus, biri de 550 m e t - re uzunluğunda gene ayni derinlikte yaya yü- rüyenler için olmak üzere iki tünel inşasına karar vermiştir. Bir mart 931 de başlayan inşa- at 10 eylül1 932 tarihinde h i t a m bulmuştur. Es- caut nehrinni sol sahilinin inkişafına hadim olmak üzere 1 teşrinievvel 932 tarihinde şirket beynelmilel bir müsabaka ilân etmiştir.

Verilen program mucibince uzun bdr tetki- katı icap ettirmekle beraber şehir mimarları için büyük bir ehemmiyeti olmasına bina- en muhtelif milletlerden mürekkep olmak üzere bu müsabakaya 86 kişi iştirâk etmiştir. Beynel- milel bir jüri heyeti 50,000 franklık üç, 25,000 franJkli'k üş m ü k â f a t vermiş ve beğenilen beş projeyi de beheri 10,000 frank mukabilinde sa- t ı n almıştır.

Programa nazaran hassasiyetle sadık ka- lınması lâzım gelen noktalar şunlardır:

>1 — Vesaiti nakliyeye ait tünelin m e t h a - linde • 90 metre genişliğinde 150 metre uzunlu- ğunda bir meydan;

2 — Vesaiti nakliyeye tahsis edilen tünelin tecdidi havası için tesis edilecek bir bina;

3 — Vesaiti nakliye tüneli mihveri üzerin- de geniş bir bulvar;

4 — Anvers - Gand yolu 60 metre olarak tevsi edilecek ve eski kale arazisine doğru i m - tttdat edecektir;

5 — Müsabakaya iştirak edeceklere verilen vaziyet plânında gösterilen mahalde bir tren istasyonu; (eski garın gaılbında bulunan de- miryolları kaldırılacaktır)

6 — Nehire doğru meyli olan 50 metre ge- nişliğinde ve nehrin etrafını dolaşan bir yol;

V — Planda a-ıb istikameti ile gösterilen dıiğer iki yolu arzani olarak yekdiğerine rapte- decek olan bir esas yol;

8 — Büyük göl civarında asgari 65 hektar terbiinde bir umumî bahçe;

9 — Plânda gösterilen mahalde mecra su- larını harice atacak bir makine dairesd.

Şayanı dikkat olan ve birinci mükâfatlardan birini kazanan M. M. E. L. Viret, G. Marmorat,

Monnoyer projesinin hususiyetleri Bu proje yeni tesis edilecek mahalleler, lüks ikametgâhlar, yarı lüks ikametgâhlar, hususî evler; müşterek mutedil kiralı ikametgâhlara ayrılmaktadır; bunların arasında hiçbir büyük sanayi teşkilâtı mevcut değildir. Yalnız şehir hayatının icap ettirdiği ufak doğramacı elek- trikçi, belediye hizmetleri ile münasebeti olan

mecra, su tesisatı gibi ufak sanayi erbabı ve müesseseleri mevcuttur.

Y e n i teessüs edecek şehre eski şehri alıştır- mak için yeni şehirde eğlence bahçeleri y a p a - rak eski şehir halkını buraya celbederek mu- tena vaziyeti göstermek hususu nazarı dikkate alınmıştır.

Bu projenin başlıca hususiyetleri aşağıda gösterilmiştir.

1 — İki t a r a f ı park olan büyük caddenin esas mihverinde stadyumun bulunduğu bir spor parkı;

2 — Eğlence gemilerine mahsus l'iman ve meydanda büyük bir içtima salonu ve bir müze.

3 — Bunun arkasında banyo, lokanta, b a r - ları bulunan bir p l â j ;

4 — Parkın methalinin tesadüf edeceği bir deniz kulübünden müteşekkil bir deniz merke- zi;

Beş bırakılan saha umum sahanın % 15 ini teşkil etmektedir. Bu niSbete hususi bahçele- rin sahası ile nehrin teşkil ettiği muazzam boşluk dahi inzimam etmektedir. Nehrin boş- luğu her nekadar hakikî bir saha teşkil etme- mekte ise de arazinin dörtte üçünü ihata eden bir hava deposu vazifesini görmüş oluyor de- mektir.

Bu arazinin merkezinde nehre doğru uza- nan bir yol vücude getirilecektir ki bu kısım Anvers şehrinin en şayanı dikkat mevkiinin karşısına düşmektedir. Teşcir edilmiş meydan- lar, eski şehirde kalacak, belediye dairesinin şubeleri, polis dairesi ve diğer mülkî müessesat mantıkî bir surette tevzi edilmiştir. Y e n i şehir- de bir erkek lisesi, bir leylî kız lisesi, mütead- dit kız ve erkek ilkmektebi; iki ihtisas mektebi, dört te mabet inşa edilecektir. Bura- daki kilise her nekadar sanatkârane bir kıymeti haiz değilse de istikbalde şehrin tarihî nokta- sından kıymeti olacağına nazaran muhafaza edilecektir.

İki büyük grat-siel bu parkı tezyin ederek bir nevi abide vazifesi görmektedir; ileride şeh- rin nüfusunun 180,000 e baliğ olacağı nazarı itibare alınarak bir üçüncü tünel inşası tasav- vuru dahi baş göstermektedir.

Projede tertibat üç m m t a k a y a ayrılmıştır.

İkamete, sanayie, ticarete tahsis edilen mınta- kalar. Y e n i mahalleler bilhassa ikamete tahsis edilecek ve bunların ticaret mmtakaları bura tahsis edilecek serbest sahalar umumî sahanın

% 19,6 sını teşkil edecektir.

Cenup mmtakasında, kdku, duman ve toz neşretmiyecek küçük atelyeler tesisine müsaa- de edilecektir.

İkametgâh mmtakaları 2, 3, 4, 6, 8 katlı bi

(31)

naların inşasına tahsis edilecek kısımlara t e f - r i k edilecektir ( Z e m i n k a t ı k a t adedine dahil e d i l m i ş t i r ) . Spor, istirahat,, çocuk o y u n l a r ı n a tahsis edilecek serbest s a h a l a r u m u m î sahalar u m u m î s a h a n ı n % 19,6 sini t e ş k i l edecektir.

B u n a n a z a r a n ıbir h e k t a r parka 947 n ü f u s isabet etmektedir. ( L o n d r a d a (beher h e k t a r p a r - ka 1031, Pariste ise 1354 n ü f u s isabet e t m e k - t e d i r . )

Bu parklar v e ilkmektepler o suretle tertip edilmiştirler ki her çocuk i k a m e t g â h ı n d a n a z a -

m î 500 m e t r e y a k i n i n d e bir park ve m e k t e p bu- labilir.

N ü f u s u n ileride 180,000 olacağına n a z a r a n dört yaşına kadar olan çocukların nislbeti % 20 v e 7-14 olanların <nisbeti d e % 10 yani 18,000 o l a c a ğ ı n a n a z a r a n m e k t e p binası adedi t a y i n edilmiştir. K a z a l a r ı n kabil olduğu kadar önüne g e ç m e k için bu 'binalar m ü n a k a l e yolları h a r i - cinde tesis edilecektir.

P r o j e n i n t a t b i k a t ı üç s a f h a y a a y r ı l a r a k t a t - bikatına o suretle geçilecektir.

Le Corbusier nin projesi (L'arohlteoture d'aujourd'hui 10-1933)

Bu müsabakaya iştirak eden, f a k a t j ü r i heyetince ilk seçmede e k a r t e edilen L e Corbu- sier'nin projesi, kabili t a t b i k o l m a m a k l a b e r a - ber dikkate değer cezrî nazariyeleri i h t i v a e t - mesi dolayısile, b u r a d a kısaca gözden g e ç i r e - ceğiz.

Bu p r o j e şu iddia v e esaslara istinat e t - m e k t e d i r :

1 — M e v c u t tarihî binalar.

2 — Y e n i şehrin h e r sakinine f ı t r î bir y a - şama zevki temini.

3 — Güneş vaziyeti. (Hiçbir i k a m e t g â h ı şimale g e t i r m e m e k esası)

4 — Y a y a l a r ı n v e nakil vasıtalarının t a s - n i f i v e biribirinden ayırddedilmesi. B ü t ü n z e - m i n sathının y a y a l a r a hasrı.

5 — Şakulî nakil v a s ı t a l a r ı n ı n e n m ü k e m - mel b i r tarzda halli. ( A s a n s ö r ) . İ k a m e t g â h l a r i r t i f a m m 50 m e t r e y e tahdidi.

6 — Dispersion ( d a ğ ı t m a ) yerine concen- tration ( m e r k e z e t o p l a m a ) prensipi. ( M i m a r burada, s i t e - j a r d e n l e r i n h a t a l ı bir t a r z olduğu- nu; bu tarzın, şehir sahasını ç o k f a z l a m a s r a f ı m u c i p olacak surette tevessüünü, şehrin h e r c i h e t t e n i k t i d a r ı n ı n z a y ı f l ı y a c a ğ ı n ı ileri sür- m e k t e d i r . )

7 — Y o l l a r ı a n ' a n e v î şekillerinden k u r t a r - m a k , inşa edilmiş kısımların u m u m şehir saha- sının yüzde 12 sini kaplaması, m ü t e b a k i yüzde 88 in spor v e istirahat parklarına tafhsisi.

8 — Şehirde oturanların, dairesinin kapı- sından asansörlere kadar azamî 100 m . y ü r ü - mesi, asansörler vasıtasile otomobillere erişe- bilmesi; p a r k l a r ı n içinden d e azamî 100 m . yürüyerek t r a m v a y v e y a m e t r o p o l i t e n istasyon- larına v e y a zatülhareke k a l d ı r ı m l a r a v a r a b i l - mesi prensipi.

(32)

9 — Şehrin, derin sokak yarıklarile delin- miş mütekâsif. ve kurak bir parça halinden çı- karılarak büyük bir park, yeşil bir şehir haline getirilmesi.

Le Oorbusier, bu esaslar dahilinde tesbit ettiği projesinin, bugünün makineleşen haya- tına en uygun bir şekil ve sistemde olduğunu, insanların mesai saatlerinden artan boş zaman- larında şehir içinde bedenî kültür için geniş sahalar temin edilmiş olduğunu, bina çatıları- nın bahçeli teras halinde güneşlenme yeri va- zifesini göreceğini ve nihayet şehir sakinlerinin

doğdukları günden itibaren sıhhatli bir nesil halinde yetişeceklerini iddia etmektedir.

Projenin mimarî noktai nazardan tertip ve tanziminde, plânı istenen yarımadanın güneş- lenme vaziyeti, Anvers katedrali büyük caddesi, her 375 metroda bir kare teşkil edecek havaî otomobil hattı ve bunların metro ve tramvay- larla münasebettar olması esas tutulmuştur.

Şehrin plânında üç büyük arter düşünülmüş, bunlara yaya yolları ittihat ettirilmiştir. Oto- mobil yolları birbirlerile karşılaşmıyacak su- rette ve havaîdir. Binalar direkler üzerinde in- şa edilmiştir.

(33)

m e m l e k e t l e r d e

(Ecnebi m e c m u a l a r d a n )

Bulgaristan (Architekt, Sofya - 2-3.-1934)

Pilevnede villâ Gabrpvoda villâ

(Archite

Fas d'aujourd'hı

Fas sahilinde villâ. Mimar Barbier Bouvet

(34)
(35)
(36)

İ k a m e t g â h i n ş a a t ı n d a h a r a r e t

Mimar H. Avni

İ k a m e t g â h inşaatında h a r a r e t i n iyi bir su- rette temini ve idamesi sıhhat ve rahatlık n o k - tai nazarından f e v k a l â d e e h e m m i y e t i haiz bir meseledir. Ev idaresinde teshin m a s r a f ı da m ü - h i m bir yekûn tutmaktadır.

Bundan başka muhtelif teshin usullerine ( k a l o r i f e r , elektrik, gaz, soba ilâh. vasıtasile teshin) bir nazar atfedilirse görülür ki, teshin, teknik noktasından olduğu kadar usul noktal nazarından da tetkike şayan bir meseledir.

İnsan, sıhhatini idame v e zayiatını t e l â f i için bedeni dahilinde m u a y y e n miktarda h a r a - ret neşreder. İnsan, kanının derecei harareti ile bedenini m u h i t h a v a n ı n suhuneti arasında büyük f a r k bulunmadığı z a m a n kendini e n i y i hisseder. H a v a sıcak olduğu zaman h a f i f giyi- nir v e bilâkis soğukta kalın giyinmek mecbu- riyetini hisseder. Sıcak fazla olursa bedenî f a - aliyet kabiliyeti azalır, serin havada ise h a r e - ket arzusu • fazlalaşır. İnsan, açık h a v a n ı n sühu- netini tanzim edemediğinden fazla sıcak m e v - simlerde serin gölgeyi v e bilâkis soğuk z a m a n - larda sıcak güneş şualarını arar. F a k a t daima muhitin h a r a r e t derecesine uygun elbiselerle bedenini m u h a f a z a etmek mecburiyetindedir

veyahut binalar dahilinde barınır. Binalar da- hilinde havanın, icabına göre, soğutulması v e - ya ısıtılması; v e her daire dahilinde sühune- tin, yapılacak hareket ve faaliyete m u v a f ı k bir surette tanzimi mümkündür.

İ k a m e t g â h inşaatında m i m a r ı n vazifesi, bina dahilini sıhhî şeraitin icap ettirdiği d e r e - ceye teshine i m k â n ^verecek bilcümle tedbir- leri evvelden düşünmek ve faydalı bir surette tatbik etmektir. Muhtelif maksatlara tahsis olunan odalar veya salonlardaki sühunet o maksatlara uygun derecede olmalıdır. Oda, sa- lon v e koridorların lâzım gelen derecede teshi- ni ve bu derecenin sabit tutulması usulleri m ü - teakip bahislerde zikrolunacaktır.

M i m a r ı n ikametgâh inşaatında halledece- ği fevkalâde m ü h i m mesele bilhassa şudur: B i - nayı o suretle arsa üzerine yerleştirmeli ve da- hilî aksamını o suretle t a n z i m etmeli ki h e m ihtiyaç v e maksada e n uygun şekilde olsun v e ayni zamanda da teshin ile alâkadar olan m e - seleler e n iktisadî şekilde halledilebilsin. Onun vazifesi muzaaftır. T e s h i n v e y a tebrit tesisatı- nın b i n a n ı n heyeti umumiyesile azamî derece- de hemahenk olmasını t e m i n edecek ve sona

(37)

da oda ve salonları tahdit eden duvarlardan hararetin ziyamı asgarî hadde tutacaktır. Bi- rinci vazife 'bir kereye mahsus tesis ve teçhiz masarifinin ikincisi de masarifi daimenin ikti- sadî hudutlar dahilinde sureti halline tâbidir.

Burada birinci vazife ve onun neticeleri ikinci vazifenin sureti ifasına ve onun netice- lerile münasebettardır. İnşaat masarifi gayri- ma'kul nisbette tenkis olunursa, masarifi dai- me de makul haddin haricine çıkar ve inşaat için tasarruf olunan meblâğın faizini birkaç misli tecavüz eder. Binaenaleyh mimarın vazi- fesi tesis ve idame masarifi namı verilen bu iki masraf zümresini makul hadler dairesinde biribirinıe bağlamak ve parayı tediye eden ze- vata da bu makul hadlerin esbabı mucibesini açık surette izah etmektir.

Mimar daha arsa intihap edilirken ve arsa üzerine binanm inşa suretini, dahilî taksimatı- nı tesbit ederken binanın hararet ihtiyacını cezrî surette teminini düşünmelidir. Cenuba nazır odalar, güneş olmasa dahi, diğer istika- metlere nazır odalardan daha sıcak olurlar;

cenuba nazır odaları teshin için diğer istika- metlere nazır ve ayni cesametteki odaları tes- hin için lüzumu olan mahrukatın ancak bir kısmı kâfi gelir. Bundan maada cenuba nazır odalarla hararet zayiatı da diğerlerinden daha azdır. Bilâkis gölge tarafındaki (şimale nazır) odalar oldukça serindirler ve diğer cephedeki odalardan daha fazla mahrukatla ısıtılabilirler.

Son seneler zarfında Almanyada şehir inşa edenler mehafilinde muvafık görülen mütale- alara nazaran, küçük ve vasat ikametgâhların şimalden cenuba doğru imtidadı ve pencerele- rin şark ve garp cephelerinde açılması müna- sip görülmektedir. Bu tarz daima yegâne doğru tarz olarak kabul edilemez. Pencereleri cenup ve şimal cephesinde bulunan ikametgâhlar da- ha sıhhî ve ev idaresi nofctai nazarından daha iktisadî olabilir. Bu binalarda merdiven, mut- fak, banyo, hâlâ ve hattâ lüzumunda bir oda şimal cephesinde ve buna mukabil oturma ve yatma odaları cenup cephesinde bulunabilir.

Kış mevsiminde güneş ihtiyacı - hiç olmazsa ikametgâhlarda - çok büyüktür. Bu soğuk mev- simde insan, havalarm muhalefetinden naşi evde kalır. Bu mevsimde güneş yalnız cenuba nazır pencerelerden binanın derinliklerine nü- fuz edebilir. Bilâkis şarka veya garba nazır odalara güneş ancak kısa bir müddet ve mailen gelir ve hiçbir zaman cenuba nazır odalar ka- dar ısınamaz. Yaz mevsiminde uzun müddet güneşe maruz odalar için bir tehlike mevzuu- bahs değildir. Zira bu basit vasıtalarla bertaraf olunabilir.

Binaenaleyh hali hazırda mergup olan bi- nanın şimal - cenup istikametinde ve pencere- lerin garp ve şark cephelerinde olması sistemi o kadar şayanı tavsiye değildir. Çünkü böyle binalar güneş az aldıktan başka şiddetle esen garp rüzgârına da geniş ve pencerelerle delin- miş bir: cephe arzederler. Rüzgâr duvarların mesameti olan inşaat malzemesine nüfuz ede- rek mesamat dahilindeki sakin havayı tahrik ve tardeder ve binnetice duvarın tecrit kabili- yetini azaltır. Bundan başka rüzgâr yağmur damlalarını,, duvarlara çarpar; sakin hava ile dolu olan mesamatı rutubetle imlâya sebep olur ve bu suretle duvarın harareti geçirmemek kabiliyetini azaltır. Zira yaş malzemei inşaiye kurusuna nisbetle harareti fazla naklederler.

Rüzgâr ve yağmur dolayısile zayi olan ve zayi- at miktarı fena havaların imtidadile artan harareti daha kuvvetli teshin ile telâfi etmek zarureti baş gösterir.

Binaenaleyh geniş cephesi şiddetli rüzgâr istikametinde olan evin teshin sarfiyatı diğer vaziyette bulunanlardan daha fazla olmak icap eder. Bu sebepten şiddetli rüzgâra nazır cephe diğer cephelerden farklı olarak rüzgâra ve su- ya karşı gayrikabili nüfuz malzemeden inşa edilmiş olmalıdır. Eski nesiller şedaidi hava- iyeye maruz cepheyi muhafaza için hususî va- sıtalarla setretmek suretile takviye etmişlerdir.

Dağlık mmatıkta yapılacak ıbir gezinti bu ha- kikati etraf ile isbata kâfidir. Dağlık mıntaka- lardaki en basit evlerin şiddetli rüzgâra maruz cephelerinin ağaç kaplama; kiremit; arduvaz veya çinko gibi mevatla mestur bulunduğu gö- rülür.

Mimarın ilk endişesi evin güneşe karşı va- ziyetini iyi tanzim etmek, ikincisi rüzgâr isti- kametini iyi kestirmek ve haricî duvarların buna karşı gelecek surette yapmak; üçüncüsü binanın dahilî taksimatını teshin o maksada en uygun surette tanzim etmek olmalıdır.

Arsa girintili çıkıntılı ise bazı odalar veya daireler esas binaya nazaran az veya çok bir sıkıntı teşkil edecek ve böyle bu oda muhtelif istikametlerden rüzgâra maruz bulunacağından hararet zayiatı ve binnetice umum binanın ha- raret zayiatı artacaktır.

Bir duvarla muhat bir dairenin hararet zayiatı duvarın haricindeki ve dahilindeki su- hunetin dereceleri arasındaki farkla mütena- siptir. Eğer bir odanın üç tarafı ayni suhunette odalarla muhat ise mezkûr odayı mücavir oda- lardan ayıran duvarlar vsıtasile hararet zayi- atı olmıyacak fakat odayı hariçten tefrik eden duvar vasıtasile zayiat zayiat olacaktır. Bina- enaleyh bina nekadar sade inşa olunur, dahilî

(38)

taksimatı yekdiğerine mülâsık olur ve ayni sü- hunette bulunan daireler birbirine mücavir bu- lundurulur ve dahilîî harareti az olan odalar nekadar binanın haricî duvarlarına çekilirse, ev dahilinde hararet intikali o nisbette mun- tazam ve hararet zayiatı o nisbette azalmış ve teshin iktisadı o derece mükemmelleştirilmiş olur.

Bina dahilinde mütevassıt daire olarak bodrum ve tavanarası gayet iyi rol ifa ederler.

Bodrum ve tavanarası bulunmıyan evlerde ha- raret zayiatı ve mahrukat ihtiyacı çok fazla olur.

Bir dairenin en fazla hararet ziyama sebep olan kısmı pencereleridir.

Sakin havada âdi bir pencereden hararet zayiatı, normal yani taş kalınlığında ve her iki sathı sıvalı duvarn ayni pencere eb'adında- ki kısmından vukubulan zayiatın dört misli kadardır. Eğer pencere çifte katlı olursa bu za- yiat duvara nazaran iki misli kadar olur.

Havanın hareket ettiği yani rüzgâr estiği zamanlar pencereler vasıtasile hararet zayiatı duvarlara nisbetle daha fazlalaşır. Hali hazırda büyük pencereler merguptur. Bunların büyük- lükleri hararet zayiatı ve ziya ihtiyacı noktai nazarından değil sadece biçime uygun düşecek şekilde tesbit olunmaktadır.

İnsa san'atınm müsbet esaslarını açıkça ifade eden mimarların, yapmış oldukları işler tetkik edilse, bu noktai nazara nadiren riayet ettikleri görülür.

Dairelerin aydınlık olması ve mümkün ol- duğu kadar fazla güneş alması ndktai nazarını tatmin edecek hadden fazla eb'atta pencere açmak doğru değildir. Hadden fazla büyük pen- cere vasıtasile vukubulacak hararet zayiini, müstamel mevat ile mestur duvarların hararet zayiatile nisbet kabul etmiyscek kadar büyük- tür.

Mimar pencerelere lüzumu kadar eb'at ve- rirse binanın hararet iktisadını temin etmiş ve duvar inşaatı için de harareti az zayi eden mal- zeme intihap ederse meseleyi daha mükemmel bir surette halletmiş olur. Dr. Ing. Cammerer'in Mitteibungen der Reichsfors chungs gesellschaft mecmuasının 26 numaralı ve kânunusani 1929 tarihli nüshasında intişar eden makalesinde muhtelif malzemenin hararet muhafazası kabi- liyetleri grafik halinde tesbit ve neşrolunmuş- tur. Mezkûr mecmuadan iktiıbas olunan 1 nu- maralı şekil muhtelif malzemenin harareti mu- hafaza noktai nazarından mütesavi sühanları- nı göstermektedir. Şekil vâzi surette hararet ziyama az mukavemeti olan malzeme kullanıl- dığı takdirde duvarın nekadar çok kalın yapıl-

ması icap ettiğini ve bilâkis tamamen harareti çok az zayi eden malzeme ile veyahut tabaka tabaka muhtelff taklitte malzeme kullanarak nekadar ince duvarla ayni neticeye varılabile- ceğini göstermektedir.

Harici duvarlar yalnız hararetin zıyaına mukavemet etmekle mükellef değildirler; bun- dan başka bir takım şeraiti de tatmin etmeli- dirler. Binaenaleyh mimarın vazifesi haricî du- varları bütün .bu şeraiti ayni derecede temin ve tatmin edecek inşa tarzını bulmaktır.

Haricî duvarın i f a ettiği vazifeler - binayı tutma mukavemeti müstesna - üç zümreye irca olunabilir. İ ) Harareti iddihar ve tevkif. 2) Rüz- gâr ve yağmurdan muhafaza. 3) Muhafaza zarfı vazifesi.

Harareti ithar vazifesi duvarın dahilî sat- hına mücavir kısmı tarafından ifa olunur; da- hilî harareti ithar edecek olan bu tabaka tabi- aten harareti bel ve ithara müsait malzeme ile yapılır. Hararet iddiharına müsait malzemenin en iyisi pişmiş taşlardır. Eğer oda harice naza- ran daha fazla müshin ise duvarın dahilî taba- kası tarafından ithal olunan hararet mütema- diyen harice kaçar. Binaenaleyh müddehar ha- raretin kaçmasına mâni olmak icap eder. Hara- reti iddihar eden tabaka hararetin zıyaına mâni olacak tabaka ile muhafaza olunur. Harareti iddihara müsait olan malzeme tabiaten hara- retin ziyama az mânidirler. Binaenaleyh hara- retin ziyama mümanaat için başka malzeme kullanmak daha muvafıktır.

Hararetin iddiharmı temin ve zıyaına mâni olan tabakalar duvarın dahilî cephesinde bu- lunurlar; rüzgâra ve yağmura mukavemet ede- cek tabakalar ise haricî cephesinde - ekseriyet- le haricî sıva halinde - bulunur. Binanın hari- cî duvarlarının muayyen derecede havaya nü- fuzuna müsait bulunması lüzumundan bahse- dilmektedir. Bu mesamiyetin bulunması harç derunünde mevcut suyun kimyevî ittihadına hadim havanın nüfuzuna ve artan suyun hari- ce çıkmasına lüzum olan duvarlar için fayda- lıdır. Bundan başka yağmurlar ıslanan duvar- için de mesamiyete lüzum vardır. Zira mesa- mattan giren hava duvarın süratle kurumasını temin eder. Mezkûr ihtiyaçlardan azade bulu- nan duvarlar için hava nüfuzuna müsait bu- lunmak zarureti yoktur. Zira duvar dahiline nüfuz eden hava hararet zıyaile alâkadardır.

Şu izahata göre duvara hava nüfuzunu mennetmek, duvarın hararet zıyaına karşı mu- kavemetini arttırmak demektir. Duvar dahilde harcın tasallülbü için hava ihtiyacı bulunmı- yan ahvalde duvarı bilâhare binaya ve sakin-

(39)

İerine zarar gelmeksizin h a v a nüfuzuna m u k a - v i m y a p m a k mümkündür.

F a k a t bu takdirde duvarı y a haricî sıvasi- le veyahut inşaatın icap ettirdiği derinlikte bir tabaka ile rutubete karşı gayrikabili n ü f u z h a - le sokmak icap eder. Rutubetin n ü f u z edebile- ceği derinliğe kadar havada n ü f u z edebilmeli- dir ki n ü f u z etmiş bulunan su kolayca tebah- hur edebilsin. Duvarın suya v e hava nüfuzuna karşı takviyesi «malzemei m â n i a » (sperrsteppe) n a m ı verilen suyu geçirmez v e h a v a y ı geçirmez malzeme ile yapılır.

Haricî duvarların su vazifesi, • bina dahilini hariçteki gürültülerden m u h a f a z a eder. Haricî duvarın, tadat olunan bilumum vezaifini i f a edecek kabiliyeti olabilmesi için hangi nevi

malzemenin intihabının münasip olacağı düşü- nüldüğü zaman m i m a r y a duvarı bir tek m a l - zemeden yapar ve icabına göre bu duvarı da- hilî ve h a r i c î cephelerinden münasip tabakalar setreder veyahut ta her b i r v a z i f e y e tekabül edecek tabakaları bir araya getirerek muhtelit bir duvar inşasına karar verir.

Bittabi birinci tarzı inşanın tatbikatı b a - sittir. F a k a t fazla malzeme gider. İkinci inşa tarzında ise bilâkis tatbikî müşkülât vardır;

f a k a t m a l z e m e israfı yoktur. Hangi tarzın da- ha iktisadî olacağı işin hususiyetine göre bil- hesap tayin olunmalıdır. M a l z e m e intihabında ve inşaatta yalnız işçilik m a s r a f ı değil işçilik m a s r a f ı n ı n ; duvar nefasetine v e onun mezkûr şeraiti t a t m i n kabiliyetinin nisbeti d e tetkik olunmalıdır.

ııza gönderilen eserler:

La putrelle dans le Bâtirnent (2 cilt)

Y a p ı d a p u t r e l

technique pour l'utilisation Le comtoir sideru

Y u k a r ı d a yazılı bürolar t a r a f m d a n hazır- lanan bu kitap iki ciltten ibarettir. Binada put- relin istimalini ve putrelli binaların, diğer tarzı inşalara nazaran f a y d a l a r ı n ı m ü d a f a a etmek ma ksadile; en basit istimal tarzından başlıya- rak, bunların mukavemet hesabatmı, çok açık bir surette, herkesin anlıyabileceği bir i f a d e ile, a n - latan, birçok misalleri, pratik bir surette tanzim edilmiş cetvelleri ve hesabat tablolarını ihtiva e -

H a b e

Stadyum inşaatı

Keşif bedeli 1,369,782 lira 84 kuruş olan A n k a r a şehri stadyum v e hipodromunun m u - a y y e n bir kısmının inşası toptan götürü ola- rak v e keşif bedeli 368,424 lira o l a n İncesu mecrasının ıslah ve c i v a r ı n ı n d r e n a j ı vahidi kıyasî f i a t esası ile 16 nisan 1934 tarihine k a - dar münakaşaya çıkarılmıştır. İ h a l e A n k a r a vilâyetinde 16 nisan 1934 pazartesi günü saat 15 'te yapılacaktır.

den bu kitap güzel tasnif edilmiş bir eserdir.

Bilhassa putrelli döşemeler imâlinde son kullanılan yapı tarzları ve malzemesi tetkik e - dilmiş, itinalı resimlerle muhtelif sistemler tes- bit edilmiştir.

D e m i r inşaatı tatbik etmek istiyenler; b u kitapta e n basit ve açık hesabatı bulabilecek- lerdir. Bu eseri bilhassa viîâyetlerdeki arkadaş- larımıza tavsiye ederiz.

r I e r

D a h a ziyade m a l û m a t almak istiyenlerin Ankara vilâyeti N a f ı a Başmühendisliğine m ü - racaatı lâzımdır.

Belediyelere verilen yüzde onlar (Gazetelerden)

Dahiliye Vekâletinden vilâyetlere g e l e n bir tamimde belediyelerin oktruva resminin yerine ikame edilen v e gümrüklerce tahsil olunan yüzde o n belediye hisselerinden evvelce böyle

(40)

bir geliri oimıyan belediyelerin bu para ile y a - pacakları işler şu suretle gösterilmektedir:

1 — U m u m a mahsus ücretsiz halâlar y a - pılması.

2 — Belediyenin harita kadastro müstakbel şekil plânlarını yaptırmak.

3 — Belediyenin sokak v e meydanlarını plâna ve programa uygun o l a r a k t a n z i m ve ıs- lah etmek.

4 — Belediyenin lâğım ve çukurlarını inşa ve t a m i r ettirmek.

5 — Halk için kütüphane ve okuma salon- ları açmak.

6 — Y e t i m h a n e , eczane, d o ğ u m ve emzir- m e evleri tesis etmek.

7 — Stadyum ve yarış yerleri, ucuz beledi- y e evleri, zahire pazarları yapmak, fakirlere y a t m a yerleri vesaire açmak.

Türk Güzel Sanatlar Birliği umumî idare heyeti

Güzel Sanatlar birliğinde kısımlar idare heyetlerinin seçtiği azalar toplanarak, Türk Güzel Sanatlar birliği umumî idare heyeti kon- gresini yapmışlardır. Bu içtimada, n i z a m n a m e - de lüzum görülen tadilât görüşülmüş ve bazı maddeler de değişiklikler yapılmıştır.

Neticede, aza arasında, v a z i f e taksimi y a - pılmış, birinci reisliğe heykeltraş İhsan, ikinci reisliğe ressam Şevket, umumî kâtipliğe m i m a r Zeki Salâh, Muhasipliğe ressam Vecihi Beyler seçilmiştir.

Y o l münakasası Gazetelerden

1 — Bedeli keşfi «35373» lira «72» kuruştan ibaret olan Polatlı - Haymana yolunda «20» menfez «4» - kilo- metre şose, «2590» metre murabbaı âdi kaldırım inşa-

siie «5Ö00» metre mikâp tas ihzarı şeraiti dairesinde kapalı zarf usulile «21» gün müddetle münakaşaya kon- muştur.

2 — İhale 19 mart 934 pazartesi günü saat 15 te Ankara vilâyeti daimî encümeninde yapılacaktır.

3 — Evrakı keşfiye ve projeleri görmek ve fazla ma- lûmat almak istiyenler her gün Ankara vilâyeti Nafıa Başmühendisliğine müracaat edebilirler.

İnşaat münakasası Gazetelerden

Kayseride kurulacak pamuklu mensucat fabrikası inşaatı kapalı zarf usulile münakaşaya konmuştur. Mü- nakaşaya bu gibi aksamı esasiyesi betonarme büyük bina inşaatını muvaffakiyetle ikmal etmiş olduklarını ispat eden ve fennî ehliyetleri ve malî iktidarları bara- kaca sabit olan inşaat müesseseleri iştirak edebilecektir.

Münakaşa 24 mart 1934 tarihinde saat 15 te Anka- rada Sümer Bank Umum Müdürlüğünde yapılacaktır.

Münakaşa şartnamesine tevfikan hazırlanacak teklifle- rin bu tarihe kadar Umum Müdürlüğe tevdi edilmiş ol- ması lâzımdır.

Proje ve şartnameleri görmek istiyeıJerin her gün saat 10 dan 12 ye kadar Ankarada Evkaf apartımanın- da bankamız Mensucat şubesine müracaatları ve proje ve şartnamelerin 100 lira mukabilinde bankamızdan te- darik edilebileceği ilân olunur.

T a s h i h

Geçen sayımızda, Yıldız sarayı m e r a s i m salonunun tefrişi müsabakasına ait resimleri neşrettiğimiz sahifeler.de, 11 inci sahifenin alt kısmına tesadüf eden klişenin Güzel Sanatlar Akademisi Dahilî M i m a r î muallimi ( G i n t e r ) B e y e ait olduğu yazılmış ise de bunun bir y a n - lışlık eseri olduğu v e bu resmin dekoratör V e - d a t Beye ait olduğu anlaşılmıştır. Bu yanlışlığı burada tashih ve beyanı itizar ederiz.

İmtiyaz sahibi: Mimar A. Ziya

66

— Neşriyat müdürü: Mimar Abidin Matbaacılık ve Neşriyat T. A. ş. - İstanbul KUŞE KENAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat arsa ve inşa masrafı yüzün- den vereceği vergiler itibariyle hiç bir şehirli için adam ba- şına (10) veya (3) metre murabbaı düşmesi hiç de müsavi de- ğildir.

muş, çok dolmuş zamanlarında salondaki tantana [ f | müddetini ayni miiktarda yapmak için iskemlelere bir kumaş veya buna benzer bir şey kaplanması düşünül- müşse

Kongreyi küşat eden mimar Kemal Bey 1933 senesi idare heyeti raporunu vermek üzere idare heyeti reisi mimar Samih Beyi kürsiye davet ederek müzakeratın başlamış olduğunu

Bilâkis gölge tarafındaki (şimale nazır) odalar oldukça serindirler ve diğer cephedeki odalardan daha fazla mahrukatla ısıtılabilirler. Son seneler zarfında Almanyada

mimar Muhammedülmecnun, mimar Hayrettin, mimar Ayas, mimar Kemalettin, mimar Ali gibi zevat yaptıkları eserlerde asırlardanberi sürüklenip gelmiş şekillerden ve muhit

A — Banyolar kısmı: Banyolar dairesine hariçten yani caddeden hususî bir methalle gi- rildiği gibi otelin büyük merdiveninin de ve servis merdiveninden ve asansörle inmek

Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli

Eğer dahilî derecei hararet haricî derecjl hararetten daha dun ise aşağıdan soğuk hava çıkar yukardan sıcak hava girer. İşte bu giriş ve çıkış mıntakaları