• Sonuç bulunamadı

Modern Türk Mimarîsi Y. Mimar Abidin Mortaş Son seneler zarfında münevverlerimiz arasın-da, millî mimarî mevzuu etrafında asabî bir sabır-sızlık kendini gösteriyor. Sanat bahsinde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Modern Türk Mimarîsi Y. Mimar Abidin Mortaş Son seneler zarfında münevverlerimiz arasın-da, millî mimarî mevzuu etrafında asabî bir sabır-sızlık kendini gösteriyor. Sanat bahsinde"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M o d e r n T ü r k M i m a r î s i

Y. M i m a r A b i d i n M o r t a ş

Son seneler zarfında münevverlerimiz arasın-da, millî mimarî mevzuu etrafında asabî bir sabır-sızlık kendini gösteriyor. S a n a t bahsinde çok müphem bir bilgisi bulunanlar yalnız millî bir he-yecanla bir hareket beklerken, bu hususta salâ-* hiyetle söz söyliyebileceğine kani olanlar da Türk mimarını k â h kötülüyerek, k â h himaye eder t a -vırlar alarak kalem oynatıyorlar. Üstelik, asıl söz sahibi olanın, y â n i Türk mimarının, muhtelif se-bepler altında bu vadide esaslı bir m ü t a l â a yü-rütmemesi de h a l k ı n kıpırdanma ve sabırsızlan-masını arttırıyor. Haddi zatında haklı ve asîl bir heyecan ifade eden bu duyuşlara cevap verebilmek için insaf ve mantıkla bu mesele üzerinde durmak icabeder.

Mimarî eserler, bilindiği gibi, bir milletin ele-manter ihtiyaçlarından hasıl olurlar; o milletin geçirdiği sosyal ve kültürel safhaları, inkişafları, tedennileri yıllar ve asırlar arasından aksettirerek o milletin tarihini plâstik olarak tesbit ederler.

Klâsik Türk mimarîsi kuvvetli ve m ü ş a h h a s bir varlık halinde bugün, eserlerini vukuflu gözler-le tetkik eden her esteti esir ve h a y r a n bırakıyor, neden?... Son asrın bizde ve diğer memleketlerde münferit denemeler halinde ortaya attığı mimarî iddialar aynı müdekkik estetleri tatmin etmiyor,

ne-den?... Bugün yapılan, önümüzdeki birkaç sene içinde yapılacak olan binalar ve şehirler umumî ve ittifakla duyulmuş bir takdir hissi yaratmıyacak-lardır, neden?... Bu suallerin cevabı ancak derin ve şümullü tahlillerden sonra verilebilir.

Biz bu yazıda mimarî san'atmın yalnız bizde geçirdiği muhtelif s a f h a l a r ı m ü t a l â a ederek yarın-ki mimarîmizin mukadderatını anlamıya çalışalım.

Osmanlı devletinin kuruluşiyle başlaması ica-beden eski Türk mimarîsi ancak Hayrettinin şahe-serlerinde temelli ve şahsiyetli benliğini iddia ede-bilecek vaziyete geldi. Ancak o zaman Selçuktan ayrı, Bizaııstan müstağni, Arap ve Acemle alâka-sız, hususiyetti, vakur, proporsiyon, kompozisyon ve armonisi Türk olan binalara ve şehir parçaları-n a sahip olabildik. Devlet ve camia ilerledi, satvet buldu; mimarî inkişaf etti, kemale ulaştı. Devlet bocaladı, ahlâk sarsıldı; mimarî buhran geçirdi. Nihayet Devlet t a m bir inhitata sürüklendi; mi-marî tereddî etit. Osmanlı devletinin ve müva-zenesini kaybeden milletin gözü önüne de Türk olmıyan unsurlar, ecnebiler göçen bir ihtişamın yabancı ifadeli mezar taşlarını diktiler.

Cümhuriyet, memleketimizi eline aldığı z a -man, her işe yeniden başlamak icabetti. Büyük bir sosyal inkılâbla ferdin v e cemiyetin yaşayışı,

ihtiyaç duyuşu değişti. Hem beynelmilel kültür ya-rışına imkân nisbetinde a y a k uydurmak, hem a z bir zamanda kendini bularak, durularak s a n a t sa-hasında modern ve millî bir şahsiyet belirtmek lâ-zımdı. Artık elde mevcut klâsik ölçülerle, mimarî motiflerle, eski boşluk, doluluk nisbetleriyle yeni bir mimarî derleyip ç a t m a y a imkân kalmamıştı. Türk mimarı yeni, mühim ve uzun tetkiklere ihti-yacı olan zor bir vazife karşısında idi.

İlk inkılâp senelerinde Türk mimarı adetçe azdı. Büyük hamlemizin tezahürlerine yetişecek kifayette değildi. F a k a t on, on beş sene içinde çok mimar yetişti. Buna rağmen, bir y a n d a n inkılâ-bımızın ilham ettiği bir millî mimarî istiyoruz di-ye bağırırken bir yandan da bütün imar ve inşa işlerimizin başarılmasını, burunları k a f dağında olan yabancı s a n a t k â r l a r d a n ricaya devam ettik. Onlar da s a n a t bahsinde saf ve sathî bir kulak dol-gunluğu bulunan ve hüsnüniyetden başka mimarî bilgisi olmıyan bazı münevverlerimize büyük l â -kırdılarla lıulûl ettiler. Eser sahibi olmak, para kazanmak ve hayalinin erdiği vüs'atta denemeler yapabilmek hırsiyle çeşit çeşit tellerden saz çaldı-lar. Şimdi elimizde ne Türk, ne Avrupalı, ne de klâsik olmıyan, birbirine küskün zihniyette s a n a t k â r -ların ortaya attığı, yabancı iddialı binalar ve şehir parçaları var. Biz bu eserleri hiç bir zaman benim-siyemeyiz. Bu eserlerle ne bugün biz, ne de y a r ı n tarihimiz öğünüp avunamayız.

Belki Amerika'da herhangi bir yabancı unsur-dan bir sanatkâr yükselir ve Amerikalıların umu-mî takdirini kazanabilir. F a k a t bizde böyle olma-malıdır. Prensibimiz icabı şehircimiz de, mimarı-mız da, heykeltıraşımimarı-mız d a öz Türk olmalıdır.

(2)

Bizde de birgün, klâsik Türk mimarîsinin yük-sek hacim manzumesine ve proporsiyon âhengine iyice nüfuz etmiş bir Türk mimarı ihtiyaç, yaşayış ve şartlarımızı o günün tekniği ile telif ederken heyecanını, şahsiyetini, ve hususî görüşlerini hiç bir tesir altında kaybetmeden birçok binalar ve şehir parçaları inşa eder ve modern bir millî mi-marînin lemellerini atar. Kudretli görüşiyle zamana ve zamanla tekemmül edecek malzeme, teknik ve metod elemanlarına hâkim esaslar ku-rar. İsabetli duyuşiyle başka Türk mimarlarını da aynı izde yürümeğe ikna eder.

Bu kuvvetli sanatkârı bulmak için oturup dua etmeğe lüzum yoktur; belki içimizdedir, belki bir mektepte tahsildedir. Bize bugün düşen vazife, memleketin inşa ve imar işlerini Türk mimarının eline tevdi etmektir.

Türk mimarları, memleketimizin bugünkü kül-tür seviyesine lâyık bir zümre teşkil etmektedir. Bunu bilmeli, bunda tereddüt etmemelidir. Türk hukukçusu, Türk mühendisi, Türk gazetecisi, Türk meb'usu, Türk maliyecisi kendi sahasında ne ratta ise Türk mimarı d.a kendi sahasında aynı kı-rattadır. Bugün milletler arası bir mimarî müsa-baka açılsa Türk mimarı sonuncu gelmez. Kendi-mize itimat etmek için ecnebi takdir mi bekliye-lim? İdeallerinde müstakil kalmak, şahsiyetlerin-de karakter gütmek îstiyen milletler, başarıların-da kendi, güçleriyle iktifa ederler. Yarın başarıların-daha iyi-sini, daha fevkalâdesini yapmak üzere bugün eli-mizden geleni yapmalıyız; fakat kendimiz yapma-lıyız.

Bazan mevki sahibi münevverlerimizden: «Siz-ler de arasıra birer bina yapmak fırsatını buluyor-sunuz; hangi eseriniz Türktür?» sualini içimizde sızılı ürpermelerle duyuyoruz. Bu tarzda mülâha-za birkaç bakımdan yanlıştır.

Düşeş kabilinden tek tük fırsatlar halinde, en cılız mali şartlar altında, bir harcayıp bin is-tiyen yapı sahipleri elinde Türk mimarı eser ya-pacak ve bu eserinde millî mimarîyi yaratacak. Bir kere bu ve bunun gibi en gayrı müsait şartlarla Türk mimarının yaptığı eserler bile, zahmet edilip yakından bir alâka ile tetkik edilirse; en zengin şartlar ve gayrı mes'ul salâhiyetlerle meydana ge-lip yersiz bir meclûbiyetle kabul edilen ecnebi eser-lerden çok daha değerlidir, çok daha bizimdir. Kendine kendi memleketinde hakkı hayat aramı-ya çıkan yeni bir zümre için Yalova'daki Termal oteli, Ankara'daki Sergi Evi, Hariciye Köşkü, D. D. Y. nm yeni merkez binası, Arkitekt'te 10 sene-dir intişar eden küçük, büyük bazı binalar, bey-nelmilel mahiyette proje müsabakalarında birin-cilik ve ikinbirin-cilik alan birçok projeler kâfi birer ehliyet vesikasıdır. O halde serzenişe başlamadan, evvel yapılacak iş, memleketimizin bütün inşa ve imar işini sadaka gibi değil, nezaket ve himaye

e-seri olarak değil, Türk mimarının hakkıdır diye kendisine huzurla, itimatla vermektir. Ancak o zaman Türk mimarından bir hamle, bir inkılâp, bir yaratış beklemeye hakkımız olabilecektir.

Sonra, Türk mimarından istediğimiz modern millî mimarî nasıl olmalıdır? Bunun hakkında he-nüz sezinti halinde bile müsbet bir fikrimiz yok-tur. Eskiden mülhem proporsiyon ve motiflerle bir ölçü ve şekil sistemi mi yaratacağız? Malzemede ve inşa metotlarında yerli unsurlar kullanmak su-retiyle eserlerimizin bünyesinde millî bir ruh mu bulunduracağız? Bunların cevabının zamanla ve yapı sanayiimizde müsbet bir inkişaf başlamasiyle tebellür etmesini beklemek icap etmektedir.

İhtiyaçların ve programların mahdut olduğit ve inşaatın kagir ve ahşap diye iki kısımdan iba-ret bulunduğu devirlerde klâsik stiller vücut bul-muştu. Birçok memleketlerde plânı tâlî bir ehem-miyette bırakan bir fasad mimarîsi bile herkesi az çok tatmin edebiliyordu. Bugün Türk mimarı-nın vazifesi çok daha ağırdır.

Mimarî eserleri mazbut bir stil dahilinde ifadelendirmek bugün ne dereceye kadar müm-kündür? ihtiyaçlar bin bir tenevvü göstermekte, programlar ağırlaşmakta, maızemede ve metod-larda yenilikler büyük ve müteselsil bir sür'atle değişmektedir. Artık mimarîde yalnız romantik hususiyetler aramak devri geçmiştir.

Bir sinema binası, bir hava istasyonu, bir rad-yo stüdrad-yosu her şeyden evvel modern tekniğin ve yeni ilimlerin bin bir kayıt ve şartına tâbidir. Bun-lara her şeye rağmen millî bir ifade vermek mühim bir iştir. Uzak, yakın milletler arası münasebetleri-nin imkân ve kolaylık sür'atleri, neşriyat, modern malzeme ve inşa tarzlarının müşterekliği mimarîyi beynelmilel bir karaktere sürüklemeye çalışırken Türk mimarı bin bir mahrumiyet ve vasıtasızlık içinde millî duyuşunu, şahsî görüşünü kaybetmeden, hususiyetli ve yerli eserler, köşeler yaratmak vazi-yetindedir.

Memleketimizde yeni ve millî bir mimarînin hemen doğmasını istemek boşuna bir zahmettir. Bu işin tahakkuku yalnız Türk mimarının sanat ki-fayeti ile kaim değildir. Devirler durulmadıkça san-at istikrar bulmaz.

Yapı sahipleri mimara kıymet verebilecek vazi yete gelecek; azamî kazanç hırsı ticaretle sanatın paylarını ayırabilecek; mahallî bir yapı sanayii te-essüs edecek; anlayışlı ve zevkli yapı işçileri yeti* şecek; umumî bir hüsnüniyet Türk mimarının lü-zum ve hakkını kabul edecek; ve ancak ondan son-ra Türk mimarı yeni millî mimarîyi yason-ratacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kamuoyuna sunulan rapora göre son dönemde izin verilen HES’lerin şimdiye kadar var olan HES’lerden çok daha az elektrik üreteceği ortaya konulurken amac ın, doğayı, yok

Aynı dönemde, ayçiçeği tohumu ihracatı yüzde bin 917′lik artışla 51 milyon dolara, pamuk tohumu ihracatı da yüzde 155 oranında artış kaydederek 9 milyon dolara,

[r]

Ahmet Kabaklı’ya göre kendisine gelene kadar yazılan edebiyat tarihleri “ancak “ihtisas erbabı” olan dar bir kütleye seslenmektedir” (Kabaklı, 1994: 11). Liseler

Elektrik Mühendisleri Odası Sırdaş Karaboğa Makina Mühendisleri Odası Yavuz Bayülgen Metalurji Mühendisleri Odası Mahmut Kiper Şehir Plancıları Odası Ü.Nevzat

Sultanahmet çeşmesi karşısında bulunan - taş sathında şekillenmiş çubuklu, oyuklu yol- lar olan - diğer minare ise İkinci Beyazıt dev- rine ait mimar Hayrettinin eseri

Bunu temin için, her vesilede, her ihtiyaç muvacehesinde Türk mimarının hatırlanması- nı, ona da itimatla bir kere müracaat olunması- nı, çalışma imkânı bulduğumuz

Vakur ve sade, ıııütevazi Türk mimarisinin seciye farklarını gökleri yırtan minareleri ge- niş kubbeli camileri olan bu Şark ve bu bütün bir şarkın bir saıı'at şubesi