• Sonuç bulunamadı

MİMA& AYLIK YAPI SANATI, Ş E H İ R C İ L İK VE T E Z Y İ NÎ S A N ' A T L AR MECMUASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MİMA& AYLIK YAPI SANATI, Ş E H İ R C İ L İK VE T E Z Y İ NÎ S A N ' A T L AR MECMUASI"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MİMA&

A Y L I K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K VE T E Z Y İ N Î S A N ' A T L A R MECMUASI

(2)

MİMAD

AYLIK

NEŞREDENL ER: M İ M A R

YAPI SANATI, ŞEHİRCİLİK ve TEZYİNÎ SANATLAR MECMUASI A B i D i N , M İ M A R Z E K İ S E L Â H , M İ M A R A P T U L L A H Z İ Y A

A d r e s : M İ M A R Der Architekt: M o n a t s h e f t e A y l ı k M e c m u a f ü r B a u k u n s t A n a d o l u H a n No. 2 4 L ' a r c h i t e c t e : Revue mensuelle

İ s t a n b u l T e l . 21 3 0 7 d ' a r c h i t e c t u r e .

A B O N E Ş A R T L A R I

M e m l e k e t içinde:

Seneliği : 12 Lira Altı aylığı : 6 „ Üç „ : 3

E c n e b i m e m l e k e t l e r d e Seneliği : 140 Fr. Frank Altı aylığı : 70 „ Üç „ : 35 „

A b o n e bedellerinin posta ile gönderilmesi rica olunur.

M e m l e k e t içinde ve dışında hiç bir y e r d e vakilimiz yoktur.

R e k l a m sayfaları tarifesi talep üzerine gönberilir.

9 3 3 Senesi ciltli kolleksiyonu 14 Lira 9 3 2 Senesi ciltli kolleksiyonu 14 „ 9 3 3 ve 9 3 2 ciltsiz kolleksiyanları 12,5 „

9 3 1 S e n e s i c i l t l i k o l l e k s i y o n u 2 5 „

A B O N E L E R İ M İ Z E :

G e ç e n s e n e l e r e ait m e c m u a l a r ı n ı z ı ciltleyiniz b u n u n için y a p d ı r d ı ğ ı m ı z cilt k a p a k l a r ı n ı alınız. K e t e n bir k u m a ş t a n v e b a s k ı l ı o l a r a k , a d r e s i n i z e - 150 - k u r u ş

m u k a b i l i n d e g ö n d e r i l i r .

(3)

M İ M A R

Monatsheft für Baukunst, Staedtebau und Dekoration 4. Jahrgang - Mal 1934 - İstanbul

Wohnhaus in İstanbul Architekt Abidin S. 129 Miethaus : ' • Cavit S. 134 Wohnhaus am Meer • Semih Rüstem S. 137 Wettbewerbsent\vürfe für ein grösseres Miethaus in Ankara

I. Preis • Bekir ihsan S. 139 Abidin S. 142 Kleines Miethaus (Entjvurf) • Nazif S. 144 Studien über den Stadtplan u, den neueıı Bahnhof von Konya . Schahabettin S. 145 Baumeister Kasım Ali Architekt Kemal S. 147 Baudenkmaeler von Brussa u. die

Baumaterialpreise Zement im In - u. Ausland Bücherbesprechung Kurze Nachrichten

sche Baukunst > Sedat ibrahim

> Naci Cemal

• Z. Selah

M İ M A R

Revue Mensuelle d'Architecture, d'Urbanisme et de DĞcoration 4 eme AnnĞe - Mai 1934 - İstanbul

Maison privSe â istanbul Arch Abidin P. 129 Maison de rapport » Cavit P. 134 Maison d'un peintre au Bosphore • Semih Rüstem P. 137 Concour pour une maison de rapport â Ankara

1 re prix » Bekir ihsan P. 139

» Abidin P. 142 Projet d'une maison de rapport » Nazif P. 144 Etüde sur le plan de ville de Konya Chahabettin P. 145 L'architecte Kasım Ali Arch. Kemal P. 147 Les monuments anciens en Bursa et l'art de bâtir turc • Sedat Tbrahim P. 151 Prix des materiaux et salaire des ouvriers » Naci Cemal P. 154 Le ciment en turquie et en Ğtranger » Zeki Selah P. 155 Bibliographie P. 157 Nouvelles - P. 158

(4)
(5)

MİMAR

A Y L I K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K V E T E Z Y İ N Î S A N ' A T L A R MECMUASI D ö r d U n c U y ı l

1 9 3 4

İ s t a n b u l

" ^ K î J F . V -

(6)
(7)

i. E . H a . e v i - N i ş a n t a ş ı M i m a r A b i d i n

Bu ev Harbiye ile Nişantaşı arasında, t r a m - v a y caddesinden bostanlara inen yol üzerinde yüzü cenuba bakan bir arsaya yapılmıştır.

Evin zemin ve birinci katı bir çocuklu bir aile için düşünülmüştür. Bodrum kat yalnız ça- maşırlık, k a l o r i f e r ve depo kısımlarına tahsis edilmişken, sonradan buraya iki odalı kiralık bir daire ilâve edilmiştir.

Z e m i n katta mesai odası, salon, yemek o-

dası, m u t f a k ve ofis vardır. Salondan öndeki M a r m a r a y ı ve Kızkulesini gören locaya, yemek salonundan da arkadaki kış bahçesine geçilir.

Bu kış bahçesinden ve m u t f a k t a n küçük bir köprü ile bahçeye inmek kabildir.

Üst kat yatak odalarına ve banyoya tahsis edilmiştir. Öndeki yatak odasından e v i n en iyi m a n z a r a gören balkonuna, arka yatak odasın- da da geniş ve pergolalı terasa çıkmaktadır.

B u r

(8)
(9)
(10)

Arka yüz. Arka teras ve sokak kapısı.

(11)
(12)

Ş e r e f a p a r t m a n ı - Nişantaş.

M i m a r Cavit Raşit.

Harbiye ile Nişantaş arasında t r a m v a y cad- desi üzerinde, yüzü şimalîgarbiye bakan bu a - p a r t m a n 5 kat ve bir bodrumdan ibarettir. K a t - larda 7 şer oda Ve bütün k o n f o r u haiz banyo ve m u t f a k aksamı vardır A r s a n ı n derinliği müsait olduğundan aydınlık yerleri büyük tutulmuş-

tur. B i n a n ı n arka yüzü denize ve m a n z a r a y a hâkim olduğundan buraya yatak odalarının ö - nüne bina genişliğince büyük teraslar yapılmış- tır. A p a r t m a n ı n inşaatı beton a r m a işkelet a r a - sı tuğla dolgu, dış sıvası m e r m e r sıva t e r a n o v a - dır. Esas kapı kenarları m e r m e r kaplamalıdır.

(13)
(14)
(15)

R e s s a m Ş e v k e t b e y y a l ı s ı - R u m e l i h i s a r M i m a r S e m i h RCistem

Bu küçük yalı Rumelihisarının dağlarının altında ve civarının umumî manzarası içinde çok güzel bir yer almaktadır.

Bodrum katı kayıkhane, odunluk ve kömür- lüğe tahsis edilmiştir. Bahçeden ve r ı h t ı m d a n methalleri vardır. Z e m i n katı misafirlerin odasile m u t f a k ve t e f e r r u a t ı n a ayrılmıştır. K ü - çük evin geniş ve r a h a t merdiveni, birinci k a t t a - ki ikamet dairesine götürür. Çatı katında res-

samın atelyesi ve bazı sandık odası ve depolar vardır. Atelyesinin cephe kısmında üç t a r a f a olan pencerelerile boğazdan m ü m k ü n olduğu kadar geniş bir rüyet sahası t e m i n edilmiştir.

Pencerelerin şimalişarkî istikameti sayesinde ışık sabit kalmakta v e y a arzuya göre idare edile- bilmektedir. B i n a n ı n temelleri kısmen denize ve kısmen karaya atılmıştır. İ n ş a a t bodrumda beton ve taş üst katlarda tuğladır.

(16)
(17)

Birinci mükafat: Menazırî görünüş. Mimar Bekir ihsan.

^ A

A n k a r a d a a p a r t m a n p r o j e m ü s a b a k a s ı

Yenişehirde yapılacak büyük bir a p a r t m a - n ı n projesi müsabakaya konmuştu. Bu müsaba- kaya Türk ve ecnebi m i m a r l a r ı n 16 eseri iştirak etti. Bu sayımızda jüri heyetinin raporile birin- ci belen projeyi v e son seçmede ayrılan p r o j e - lerden birini, i z a h yazılarile birlikte neşrediyo- ruz. Müsabakaya iştirak eden diğer eserleri el- de etmek kabil olmamıştır.

M i m a r arkadaşların bir müsabakaya gi-

rerken birçok emek sarfederek m e y d a n a getir- dikleri eserleri kazansalar da kazanmasalaı- da mecmuamız sahifelerinde alâkadar okuyucula- rımız için neşretmeleri hem kendileri için, hem m e m l e k e t kültürü v e millî iddialarımız için f a y - dalıdır. T ü r k mimarlarından, çalıştıkları eserle- ri neşretmeyi bir ihtiyaç halinde hissetmeleri temenni olunur.

Yenişehirde Hilâliahmer binası karşısında yapılacak apartman hakkında açılmış olan m ü - sabakaya iştirak eden m i m a r veya mühendisle- rin göndermiş olduğu on altı p r o j e t a r a f ı m ı z d a n cetkik edilmiştir.

Şunların ilk tetkikinde on ikisinin kabiliye- ti tatbikiyesi olmadığı anlaşıldığından tasfiyey-;

tâbi tutmuştur.

r o p o r u

Ankara 17/5/934 İkinci d e f a 15 - mayıs - 934 tarihinde vâki toplantımızda 6, 7, 9 v e 11 numaralı projeler tekrar tetkik edilmiştir.

6 numaralı ve 6 X 1 0 rümuzlu p r o j e d e bir çok hatalar vardır. K a b i l i ıslah olan bu hatala- rın başlıcası kazino ve a p a r t m a n methalinin ayni oluşu bilârdo salonunda ayni yerden giril- mesi ve bodrumda bir çok ihtiyaçların düşünül-

(18)

T n=n

e o

EHI E l İHI E l E l H IH I H H l E l E l E l

Ön ve yan görUnüşler.

memiş olmasıdır. Bu p r o j e d e n daha iyisi m e v - cut olduğundan tasfiyeye tâbi tutulmuştur.

7 numaralı M i m a r Cevat T a l â t projesi:

A p a r t m a n adetlerinin çok az ve iktisadî bulun- maması, banyo yerlerine verilen aydınlıkların n i z a m a uygun olmaması dolayısile mahzurlu ol- duğundan daha iyisi bulunduğundan hariç tu- tulmuştur.

9 numara Ankara T . rumuzlu proje, sinema ve kazino kısmını halledememiştir. Çok t a s a r - ruf maksadile merdivenleri cepheye getirmiş ve bu suretle cephe odalarını pek küçültmüştür.

Esas itibarile f e n a olmıyan bu proje de maksa dı tatmin edecek m a h i y e t t e görülmemiştir.

11 numaralı m i m a r Bekir İhsan B. projesi:

Bu p r o j e n i n muhtelif noktai nazarlardan birin- ciliğe istihkak kesbetmiş ve tatbika lâyık güzel bir proje olduğunda heyetimiz t a m a m e n m ü t t e -

fiktir. A p a r t m a n l a r iktisadî şekilde tertip edil- diği gibi zemin katında dükkân, kazino ve sine- ma - salon işinde kullanışlı ve müsabaka şera itine uygun bir şekilde halletmiştir.

P r o j e n i n gerek mihverleri ve gerekse teşki- lâtı kat'î p r o j e n i n tanziminde daha m ü k e m m e l bir şekil almasına çok müsaittir. Tatbikat pro- jelerinin tanziminde çatı katı kısmı imar ve y a - pı kanunlarına uygun bir hale konabilir. Bun- dan başka cephesinde o m ı n t a k a y a şeref v e r e - cek mahiyette basit ve güzeldir. Bilhassa yeşil sahayı t e m a m e n dolduran cenup cephesinin 22 metreye kadar uzanması köşebaşı için güzel bir blok manzarasını temin edeceğinden m u v a f ı k görülmüştür. Binaenaleyh heyetimiz m ü t t e f i - kan bu projeyi birinci olarak kabul ve m ü k â f a - tın kendisine verilmesi kararlaştırılmıştır.

Muhlis Bedri Cemal

r l n c i p r o j e i z a h Mimar Bekir İhsan.

Bu a p a r t m a n d a esas olarak f a z l a yer kay- betmemek için mümkün olduğu kadar koridor- ları azaltmak düşünülmüştür. Bundan dolayı a p a r t m a n a biri ( K â z ı m P a ş a ) diğeri ( G a z i ) caddelerinden olmak üzere iki m e t h a l ile giril- mektedir. Z e m i n katta muhtelif mağazalarla bir pastahane ve binanın arka cihetinde de bir umumî salon v e bir lokanta bulunmaktadır. L o - k a n t a y a K â z ı m Pş. caddesinden ve ayni z a m a n - da Gazi caddesinden de girilmektedir. Ve m e r a - sim salonu ile beraber hepsi lokanta olarak

kullanılabilmekteir. A y r ı a y r ı kullanıldığı t a k - dirde ayrı ayrı servisleri temin edecek o f i s b ü f e vestiyer ve helâları bulunmaktadır. Birinci k a t - tan itibaren ÜÇ a p a r t m a n katında her k a t t a a l - tışar adet, oimak üzere on sekiz a p a r t m a n ve ça- tı kısmı olarak ilâve olunan beşinci katta da dört a p a r t m a n bulunmaktadır.

P l â n d a n da görüleceği üzere binada a y d ı n - lık meseleleri, çok iyi halledilmiş ve pencerelerin haricî manzaraları yeknasak olması düşünül- müştür.

(19)
(20)

10 X 6 projesi. Menazırt görünüş. Mimar Abidln.

1 0 X 6 p r o j e s i n e a i t Bina 540 m2 saha üzerine düşünülmüş, her taksimatın doğrudan doğruya h a v a ve ışık al- ması göeetilmiştir. İki m e r d i v e n ve iki asansör dairelerin cadde ile irtibatını rahatça t e m i n e t - mektedir. Binada başlıca 18 apartman, 1 küçük sinema, 4 dükkân, 1 lokanta, 1 bilardo salonu ve bunlara ait servis kısımları va.rdır.

1, 2, ve 3 üncü katlar ayni taksimat üzerin- den Altışar daire ihtiva eder. 1 numaralı daire- ler beşer odalı, 2 numaralar dörder odalı, diğer daireler üçer odalıdır. 4 numaralı dairelere bi- rer oda ilâvesi mümkündür. Bütün odalar cad- delere ve arka bahçeye bakarlar. Aydınlık yerleri servis kısımları içindir. Her dairede odalardan başka geniş bir antre, bir m u t f a k , bir halâ ve bir banyo yapılmıştır.

Zemin kat ( v e asma k a t ) esas caddede 4 büyük dükkânı ve a p a r t m a n ı n iki methalini i h - tiva eder. Methallerin ferah, geniş ve zengin olmasına, davetkâr bir tesir yapmasına i'tina 1 dümiştir. M e t h a l yanlarındaki yuvarlak kısım- larda açılacak şakulî yivlerden geceleri renkli tenvirat yapılması düşünülmüştür.

Y a n caddede müstakil antreli bir temsil, sinema veya konser salonu olmıya elverişli, aza- mî 150 kişilik bir salon yapılmıştır. Bu salonun

cadde t a r a f ı n d a 3 m. yükseklikten sonra bir balkon yapılmıştır. Buraya ve sinema antresi- nin üstündeki f ü m u a r a antreden bir m e r d i v e n - le çıkılır. Binanın arka yüzünde lokanta veya birahane olmıya müsait azamî 80 kişilik bir sa- lon vardır. Buraya bahçeden veya apartman a n - tresinden girilebilir.

Z e m i n kat yüksekliği 5,40 m. olduğundan dükkânların dip taraflarına, döner merdivenle çıkılabilen bir asma kat kısmı ilâve edilmiştir.

A p a r t m a n methalleri tavan yüksekliği üç metredir. Bunların üstü merdiven sahanlığın- dan girilir bir oda halinde yapılmıştır. Bu oda kapıcıya veya bir depoya tahsis edilebilir.

Bodrum ve çatı katları: Bodrumda lokanta kısmının altında bir bilârdo salonu yapılmıştır.

Sinemanın zemini kısmen dolu toprak bırakıl- mış kısmen de kömür deposu yapılmıştır. Diğer kısımlara kalorifer, çamaşırlık daireleri ve d e - polar yerleştirilmiştir.

Çatıya on iki oda ve iki halâ yapılmış, diğer kısımlar kısmen üstü örtülü kzsmen açık teras halinde bırakılmıştır.

Binan-.n iskeleti Betonarme, duvar ve böl- meler bir ve yarım tuğla, dışarı sıva kısmen teranova kısmen renkli m e r m e r sıva düşünül- müştür.

(21)
(22)

K ü ç ü k a p a r t m a n p r o j e s i

M i m a r Nazif

Beyazıtta vaziyet plânı aşağıda gösterilen bir arsaya yapılması düşünülen bu küçük a p a r t - m a n katlarda beşer oda ihtiva etmektedir. B i - nanın üç esas katından başka bir bodrumu, bir de y a r ı m çatı katı vardır. M e r d i v e n yeri yuka- rıdan ışık almaktadır..

(23)

K o n y a ş e h i r p l â n ı ü z e r i n d e e t ü t l e r

Ş a h a b e t t i n

I V . Y e n i istasyon.

Eski istasyon, plânda çok sapa bir mevki - dedir. İstasyon caddesine, doğrudan doğruya or- ta noktada amut olması icap ederdi. Halbuki, y a - pı bugünkü vaziyetinde caddeden uzak, muvazi amut bir hat üzerindedir. İstasyon ile, şehir a - rasmdaki yol - vasıtalıdır, doğruca olmaktan zi- yade, yardımcı hatlarladır. Eski istasyon, kes- tirme hatla, şehire bağlı değildir. Cadde istas- yona, istasyon caddeye, ikinci dereceden bir so- kak vaziyetinde alâkadardır. Çünkü, istasyon şehre, b i r dereceli sokak üzerinden ayrı istika- mettedir. İstasyonu şehre bağlamak için, önce caddeye bağlamak lâzımdır. Bunun için şu ça- re vardır. İstasyona amut, yeni vasıta hattı çı- k a r m a k t a n fazla, olan yolun istifade edilecek noktasını aramak lâzımdır. Çünkü, istasyona, yeni bir hatla şehre bağlamak iktisatlı değildir.

Fakat, mevcut çareyi, y a r d ı m c ı bir vaziyete koymak, istifade etmek doğru bir haldir.

Bunu yapmak, hiç güç değildir. Meselâ, her iki hal şekli arasındaki f a r k a r ı söyliyelim. M e r - kezden - hükümet konağından itibaren, istas- yona kadar olan uzaklık i saat kadardır.

Bu mesafenin, yeni açılacak yol üzerinde olacak ziyanlarını söyliyelim; tesviyesi - h e r h a n g i bir cinste, beton, taş, a s f a l t olacağına göre, çok bü-

yük masraf ve yorgunluk yapılacağını h a t ı r l a - talım. Bunların hepsi para, yalnız paradır. F a - kat, ikinci bir hal ile y a p m a k d a h a kolay ve ik- tisadidir.

Onun için, caddeye muvazi ikinci, doğru- dan y a r d ı m c ı bir yol a ç m a ğ a hiç lüzumu yok- tur. Y a l n ı z , yapı noktasını kıbleye doğru h a r e - ket ettirmek, mevcut caddeye amut bir vaziyete koymak kâfidir. Böylelikle, yeni bir yol a ç m a k - tan uzak kalıyoruz, istasyonu yerinden a y r ı y o - ruz, yeni bir istasyon y a p m a k düşüncesine uyu- yoruz demektir.

H e r halde, yeni istasyon y a p m a k , i saat u- zaklığında yol açmak, bu yüzden zarar ve ziyan y a p m a k t a n daha ucuzdur. Tabiî, ikinci yol aç- makla işlenecek büyük hatalar vardır. Halbuki eskisini kullanmakla büyük f a y d a t e m i n edil- mektedir. Bunu, bu şekilde olacak diye düşüne- l i m ; acaba şehir m i m a r î noktasından ne f a y d a - m ı z ve n e ziyanımız vardır?

Y e n i yol açıldığı takdirde, günbatı n o k t a - ları daralıyor, f a y d a vericiliğind kaybediyor, stadyum yeni ev grupları gibi şehrin yarınki yapı faaliyetlerini birden bire yok ediyor. İstas- y o n yolu ikinci dereceye iniyor, bunu bu hale koymak hiç bir vakit doğru değildir. Esasen, bu yolda diğerinde olduğu gibi büyük engeller yok-

(24)

D f y j - f o Z ü Ü İ c*. A4t

( •) TÜ U f l i M * .

V JUu&fi- i ' J l f M ,

*t>*f f *

tur, belki, y a r ı n için şehre pek büyük f a y d a t e m i - ni vardır.

Y e n i ev grupları için, iki t a r a f ı n d a müsait noktaları bulunduğu gibi, şehrin güzelliğine bü- yük mikyasta yardım etmektedir. Bilhassa, e v - grupları y a p ı l d ı k t a n sonra, bu tesiri daha kuv- vetlenmiş görmek kabildir. Y a l n ı z , bu hattın is- tasyon noktasında binen ucu ile Millet bahçe, Gazi heykeli olan yerinde iki m e y d a n vücude getirmeğe çok ihtiyaç vardır. Bunlardan istas- yonda olan t a r a f ı n ı , kıblesindeki B a ğ d a t oteline karşı yeni bir yapı kurarak t e m i n etmek kabil- dir. H e r iki yapı arasında istasyon bulunacak, sağ ve sol t a r a f ı n d a uzunluğuna yeni ev grup- ları için bir m e v k i verilebilir.

Meydanın, caddeden başlıyan iki köşesine, birer otel y a p m a k l a bu tesir tamamile kuvvetli bir şekil kazanır. Caddenin alt noktasını, Gazi heykelinin bulunduğu yeri de, müstatil bir m e y - dan şeklinde göstermeğe lüzum vardır. Müstati- lin büyüklüğü, bahçenin kapısı hatta muvazi baş- l a d ı k t a n sonra, istasyona doğru 40 m. kadar ile- riler. Heykelin oturtması v e yeşillik hududu, i - kinci bir iç müstatili olarak m e y d a n d a göze çar- par.

İ k i meydan arasında kalan yol, genişlik iti- barile daha küçük ölçüdedir. Bununla her iki m e y d a n a tesir gözünden k u v v e t vermek kabildir.

Y a l n ı z heykelin olduğu m e y d a n ı dediğim şekle koyduktan sonra, yanındaki m e k t e p ile bahçeyi bir topluluğa getirmek icap ediyor. Çünkü, bugün kü vaziyette bu üç grup birbirinden ayrılmış bir tesirdedir. Bunu y a p m a k için, üç p a r ç a d a n m e k - tebin tesiri kuvvetli olduğunu gözetmek l â z ı m - dır.

Binaenaleyh, bahçenin yeni şekline, önce, m e y d a n ı n gün doğu hattıa muvazi bir şekil v e r - m e k ; sonra, mektebe poyraz t a r a f ı n d a n tekrar bir muvazi ile 90° yi a ç a n bir zaviye hasıl oluyor.

A y n i zaviye açıklığı, kıble ve gün doğu n o k t a l a - r m d a d ı r . Bu noktalardan poyrazda bulunan b e - lediyeye ait evi, oradan kaldırmak lâzımdır.

Bahçeyi teşkil eden h a t l a r ı n adedi altından 50-60 cm. yüksekliğinde bir duvarla e t r a f ı çevir- melidir. Ortasında müstatili bir h a v u z . vardır.

D u v a r yanları açıktan koyuya gölgeli ağaçlarla süslenmektedir. Bilhassa, bu hususta heykel ile bir gurup altında bulundurmak ve onu t a t l ı bir renk önünde tesirini yüceltmek çok iyi bir s a y - gıdır.

K ı b l e d e k i noktayı, mektep gibi yeni bir yapı ile doldurmak lâzımdır. Bu suretle burada m e v - cut yapı varlığına, kıblede a y n ı cinsten b i r yapı ile karşılık y a p m ı ş oluruz. Böylelikle, plânda günbatı üzerinde bir hal noktası bulunmuş olu- yor.

(25)

Büyük Türk mimarlarından Koca Sinandan sonra meşhur olarak mimar Davudu, Sultan Ahmet camii mimarı olan Mehmet Ağayı ve Koca Kasımı buluruz.

Kasım; Bağdat fatihi Dördüncü Muradın mimarbaşısıdır. Kasımın hayatta iken Üsküdar- da Karacaahmet mezarlığında yaptırdığı lâh- dinde de böyle yazılıdır.

Tarihleri tetkik edersek mimar Kasımın,

«1032 de mimarbaşı olduğunu, 1053 te azledilip yerine meremetçi Mustafanm geçtiğini ve Mus- tafanm mimarlık kabiliyeti görülmediği için üç ay sonra tekrar Kasımın mimarbaşı olduğunu, Sultan İbrahimin veziri Kara Mustafa Paşanın arkadaşı bulunduğu için siyasete karışması yü- zünden hapsedilip sürüldüğünü, Dördüncü Meh- medin valdesi Turhan Hatice Sultanın kâhyası olup 1070 de vefat ettiğini, memleketi Yanya olup Amasyalı Sadi Çelebinin azatlı bir kölesi olduğunu» görüyoruz.

Biz, Kasımın tarihinden ziyade bıraktığı e- serler üzerinde tetkikimizi yapalım ve burada, Kasım devrine giren bir kaç güzel san'at eserini gözden geçirelim.

Bu eserlerin mimarı şüphesiz ki Koca Ka- sımdır. Yalnız Kasım için halletmek istediğimiz, Eminönündeki (Yenicami) dir. Çünkü Yenica miin mimarlarını sayarlarken Koca Kasımı koymamışlardır. Yenicamiin uzun süren inşa- atında çalışmış olan mimarları-şu'suretle ayır- mışlardır:

1 — 1006 da temellerini mimar Davut atıp bir sene sonra öldüğünü..

2 — 1007 de tekrar Dalgıç Ahmet başlayıp (5) sene çalıştığını ve bundan sonra inşaatın 1070 e kadar durduğunu..

3 — Yenicamii ikmal eden Meremetçi mi- mar Mustafa olduğunu ve Koca Kasımın asla çalışmadığını..

Halbuki Yenicami gibi yüksek deha mahsu- lü olan çok ince ve kıymetli bir eser için Davut- tan sonra gelen Dalgıç Ahmet ve Meremetçi Mustafa gibi mimarların acaba daha başka yük- sek örneklerini bulabiliyor muyuz. Hayır..

Fakat Kasımın buluyoruz. Kasımın Yenica- mi gibi yüksek bir esere uyar ve ayar olan kıy- metli etütleri meydandadır. Kasımın plân ve motif güzelliğini gösteren içi zengin ve dış şe- killeri çok alımlı olan eserlerine bir kere baka- lım: (Bağdat ve Revan) kasırları ne mükemmel birer plândır. Üsküdardaki Çinili camiinin de umumî plân tertibatı (mektep, sebil ve darüi- hadisi bir arada toplu olarak) mimarî bir man- zumedir. Sonra Çinili camiinin yeşil çinilerinin zenginliği, mihrap ve minberlerinin çini ve oyma işleri çok harikulâdedir.

Meselâ Bağdat kasrının içi ile Yenicami mahfilinden bir oda içinin manzaralarını karşı- laştırırsak ayni mimar elinin hünerlerini bulu- ruz. [Yenicamiin vakfiye tarihinden alınmış olan bir yazıda da mimar Kasımın muavini olan Meremetçi Mustafa İle beraber çalıştığı

(26)
(27)
(28)

v a r d ı r ] . Sonra Üsküdardaki Çinilicamiinin umu- m î plân tertibatile beraber Y e n i c a m i i n e t r a f ı n ı sarmış olan o güzel müştemilâtının da ayni m i - m a r ı n m a r i f e t i olduğuna şüphe etmeyiz.

Bu yüksek T ü r k üstadın biraz karanlık olan tarihini, bıraktığı eserleri mukayese ve tetkik ederek biraz aydınlatabiliyoruz.

Revan kasrı

Şimdiki E r m e n i s t a n m payitahtı olan ( E r i - v a n ı n ) zaptı hatırası olarak 1045 (1635) de inşa edilmiştir. A y n i B a ğ d a t kasrı gibi sekiz köşe üze- rine girintili çıkıntılı plânı vardır. Y a l n ı z cep- hesi, köşeli ve dönüşlü olarak furuşlu olan genin saçakları ile, balkon ve şahnişlerile beraber yü- zü çini kaplı değerli bir eserdir.

Üsküdarda çinili cami Birinci A h m e d i n zevcesi ve Dördüncü Sul- t a n M u r a t ile İ b r a h i m i n valdesi Mahpeykev Sultan namına olarak 1050 (1640) de K o c a K a - sım t a r a f ı n d a n inşa edilmiştir. Cami içinin, m i h r a p ve duvar çinilerinin renk ve ziynet gü- zelliği, minberinin, m e h a r e t l e işlenmiş olan taş o y m a işleri çok san'atlidir.

Camiin dış şekli dört duvar üzerine bir kub-

be olarak çok sadedir. F a k a t umumî p l â n . t e r t i - batı fevkalâdedir.

Bağdat kasrı

B a ğ d a t f e t h i n i n tarihî hatırası olarak 1047 (1638) de inşa edilmiştir.

P l â n ı ; müsavi eb'atta sekiz köşe üzerine üstü kubbeli ve geniş saçakları da sütunlu r e v a k kıs- m ı n ı n üstlerini örter.

Dış yüzünün duvar etekleri levha halinde renkli mozaikla kaplı ve üst kısımları ise çi- nilidir. İ ç duvar ve kemerler de kubbe eteğine kadar kâmilen n e f i s çinilerle ziynetlidir. T a m duvar ortasında kuşak gibi dolaşan m a v i zemin üzerine beyaz renkte yazıları olan çiniden bir kitabe vardır.

Pencere, kapı ve höcere kanatları abanoz üzerine baga fildişi sedef kakmalıdır. İşlemeleri fevkalâdedir.

Çıkıntı kısımlar, balkon halindedir. T a v a n - ları ahşap olup kabartma şekilde çok ince iş- lenmiş v e nakışlanmıştır.

Girintili duvarların üç köşesinde üç m e t h a - li olup bir köşesinde de yaşmağı bakırdan, üzeri yaldızlı f e v k a l â d e musanna bir ocak vardır.

Kubbe altı kabartma sıva ile nakışlı ve ziynet- lidir.

(29)

B u r s a ' d a s a n ' a t e s e r l e r i v e t ü r k m i m a r i s i

M i m a r S e d a t İ b r a h i m

Türk mimarisinin a n a kaynağını ararken Ortaasyaya kadar gitmek lâzımgeliyor. Buradan muhtelif istikametlerde hicrete kalkışanlar a r a - sında Basra körfezi şimalindeki sahaya sarkan Sümerler oralara yerleştikleri v a k i t beraber ge- tirdikleri medeniyetleri bu yeni sahada yaşa- m a k t a olan insanların medeniyetlerinden çok yüksek bulunuyordu. Buralarda son senelerde y a p ı l a n h a f r i y a t f i k i r âlemine şu nsticevi gös- termiştir ki, M i l â t t a n 3500 sene evvelki devirler- de Sumerlerin binalarında m i m a r i d e m ü h i m bir varlık ve keşif olan kemer ve kubbe vardı. Sü- merlerde teksif edilen çamur kerpiç ve bu ker- piçlerin ateşte pişirilmiş şekli olan tuğla ve bu- günkü T ü r k çinilerinin esası olan sırlı tuğla vardı.

Sümer evleri ile bugünkü eskimiş T ü r k e v - leri arasında mevcut olan müşabehet hattâ m u - tabakatı söylersem şaşarsınız. Sümer evieri dört köşeli bir sahaya çevrilmiş bir duvar çevresi or- tasında bir avlu v e bu avlu e t r a f ı n a sıralanmış odalar ve bu odaların önünde avluya nazır açık direkler üstüne bindirilmiş bir saçakla üstü ö r - tülü v e önü açık bir koridardan ibaretti. Bu ev- ler bazan bir katlı bazan iki katlı idi.

Ben bundan 5500 sene evvelki Sümer evlerini size tarif ederken tıpkı buna benzer eski Türk evlerinin gerek Anadoluda ve gerek A z e r b a y - canda Baku, K e n c e ve N o h a şehirlerinde a y - n e n mevcut olduğunu gözümle gördüğümü h a - ber vereyim.

Bu esasın şayanı h a y r e t tetabukun-u siz Bursa hanlarında ve Bursa medreselerinde de aynen bulacaksınız. T ü r k ruhunun bu esastan çok hoş- lanmış olduğu nekadar bellidir ki, Bursadaki medreselerimiz v e Y ı l d ı r ı m ı n yaptırdığı v e bu- gün vazıh bir şekilde hüviyeti belli olan [ İ n h i - sar idaresinin barut deposu ittihaz e t t i ğ i ] ( D a r ü t t ı p ) bile bu esas dahilinde yapılmıştır.

Düne kadar bütün G a r p m i m a r i s i n i n anası addedilen eski Y u n a n m i m a r i s i n i n bile L i d y a - lılar v e Finikeliler gibi a k v a m ı n m e d e n i y e t l e - rinden m ü l h e m oldukları t a h a k k u k etmiştir.

Bu yazı Bursa Halkevinde Mimar Sedat ibrahimirı verdiği bir konferansın mimariyi yakından alâkadar eden kısımlarından ay-

B u n l a r m da mazisi araştırılınca yine Sumerlere dayandığı anlaşılıyor ki, biz Y u n a n mimarisinin doğumundaki bu teselsülün nereye d a y a n d ı - ğını araştırırken diğer t a r a f t a n da K a r a d e n i z şimalinden A v r u p a y a sarkan başka bir hicret kolu Etrusklarm oralarda buldukları yerli halkla yaptıkları ihtilâtı da gözden kaçıramıya- cağız.

Y u n a n mimarisi ki, R o m a y a intikal etmiş R o m a mimarisi de bazı s a f h a l a r a maruz kaldık- t a n sonra Renesansa intikal etmiş, Renesans'da uzun yıllar Avrupada icrai hüküm etmiş ve za- m a n ı m ı z a kadar gelmiştir. Bugün ise Renesans da susmuş v e bütün dünyada modern m i m a r î söylemeğe başlamıştır.

Bu m ü h i m noktalara basıp geçtikten sonra T ü r k mimarisi şumulünün cihan tutar bir varlık taşıdığı iddiası anlaşılıyor ki, bu iddi- ayı lâzım olduğu vuzuh ve tafsilâtile ve kat'iyetle teşrih edebilmek için biraz z a m a n beklemeği i h - t i y a t telâkki ediyorum.

Büyük f i k i r adamımızın kurduğu Türk T a - rihi T e t k i k Cemiyeti en sağlâm araştırmalarile çalışıyor. Y a k ı n d a bütün dünyayı aydınlatacak bir ışığın nuru altında her hahikati görüp öğre- nebileceğiz.

Bursa âbideleri T ü r k l e r i n Osmanlı tarihine ait kalmaktadır. Binaenaleyh biz Selçuk T ü r k - leri mimarisinin bile derinliklerine dalmağa lü- zum g ö r m e d e n yalnız Osmanlı Türkleri m i m a - risini baştan aşağı gözden geçirmekle i k t i f a ede- ceğiz.

Osmanlı m i m a r i t a r i h i n i d ö r t kısma ayrıl- mış buluyoruz.

I. — Başlangıç d e v r i : Osmanlı devletinin ku- ruluşundan İstanbul f e t h i n e kadar 1263-1453.

I I . — Yükseliş d e v r i : F a t i h t e n Üçüncü A h - met z a m a n ı n a kadar 1453-1703.

I I I . — Sarsılış d e v r i : Üçüncü A h m e t t e n İ k i n - ci M a h m u t devrine kadar 1703-1808.

I V . — Alçalış devri: İkinci M a h m u t t a n i k i n - ci Meşrutiyet ilânına kadar 1808-1908.

Osmanlı m i m a r i s i n i n ilk d o ğ u m yeri yeşil

(30)

Bursamızdır ki, kuvvetli ve besliyici gıdasını da yine burada almıştır.

Bursayı fetheden Orhan Beyden İkinci Mu- rada kadar Türkler hükümdarlarından tutu- nuz da biraz parası olan zenginlerine kadar her- kes müsabaka edercesine Bursada güzel âbide- ler yaptırmış bu yeşil beldeyi süslemişlerdir. İş- te başlangıç devri dediğimiz mimarî tarihi dev- resi de bu devredir ki, İstanbula gitmeden bu devre Edirnede de kıymetli yadigârlar terketmiş- tir.

Türkler Bursayı fethettikleri vakit Bizans- lıları korkudan asayişsizlikten Hisarda avuç içi kadar yerde tahassun etmiş buldular. Bursamn fethinden birkaç sene sonra Orhan Bey kuv- vetli bir imar hareketine geçti. (Bey sarayını) Hisarda şimdiki fırka karargâhının işgal ettiği mevkide yaptırmış ve şimdiki Şehadet camiinin yerinde de küçük bir cami yaptırmış, fakat içti- maî binaları medenî bir imanla ovaya indirmiş- ti. Bildiğimiz yerdeki Orhan camiini imaretini, hamamını yaptırmış ve şimdiki Emir hanım da Bey hanı adile en mütekâmil bir ticaret hanı o- larak bina etmiştir. Bu içtimaî binalar yalnız cami ve imaretten ibaret kalsa idi, o kadar memnun oamıyacaktık, fakat şu noktada naza- rı dikkatinizi celbedeyim ki, Orhan Bey palasını kınına koymağa ve atının kolanını gevşetmeğe vakit bulamadığı bir zamanda en medenî bir mefkûre ile dünyanın en güzel bir ticaret hanını yapmıştır. Bu hanın hayatı tetkik edilince o za- man için adeta şehrin ticaret odası ticaret bor- sası veya Ticaret vekâleti gibi Türkün ticaret hayatında mühim bir varlık taşıdığım görüyo- ruz. Bu hanın da şehadet ettiği yüksek ticaret hayatını uyandırıp yaşatabilmek için uzak şe- hirlerle lâzımgelen münasebatı kolaylaştırmak için Türkler bunları da düşünmüş ve itina et- mişlerdir ki, bu yollardan birisinin üstüne Nilü- fer çayına geçit veren Nilüfer köprüsünü Orha- nin karısı Nilüfer Hatun yaptırmıştır.

Uludağm eteklerine doğru Bursayı yemden kurmuş olan Türkler şehircilik noktai nazarın- dan da çok yüksek bir kudret göstermişlerdir.

Bursayı fetheden ikinci Türk beyinin ilk işi âbidelerini hisarın şarkmdaki hafif düzlüğe in- dirmek olmuştur. Üçüncü hükümdar Çekirke- deki kaplıcalara hayat ve hareket vermek için âbidelerini oraya yaptırmıştır.

Dördüncü Türk hükümdarı dlan Yıldırım şehrin dağ eteğinde yürüyeceğini ve yürümesi lâzımgeldiğini hesaplıyarak şarka doğru yü- rümüş ve âbidelerini orada yaptırmıştır. Beşin- ci hükümdar ise Yıldırımla Orhan âbideleri ara- sındaki boşluğu doldurmağa lüzum görmüş ve oraya yeşil âbidelerini kurmuştur. İkinci Murat

ise Çekirge ile Orhan âbideleri arasındaki boş- luğa âbidelerini yakıştırmıştır. Bunlar bu âbi- delere yer ararken kat'iyyen hotbinlik yapmıya- rak kendi sevdikleri yerlerde değil şehrin sev- diği ve istediği yerlerde çok muvafık mevkileı intihap etmişlerdir. Bugün bu âbideleri gerek dağdan gerek ovadan seyrederken sözümü tas- dik edersiniz ki, şehircilik noktai nazarından da olgun ve uygun bir görüşleri varmış. Bu binaları duvarları yanından tetkik ederseniz fikrimi bir daha tasdik edersiniz.

Mimarî tarihimizin başlangıç devresinde Türk kadını da kendisine yüksek bir şeref his- sesi almıştır. Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli imar hareketlerinde Türkün medenî tarihine ayrıca şeref vermiştir. Türk kadını savaşta olduğu gibi fikir hareketlerinde de erkeğini yalnız bı- rakmıyan bir hasleti haiz olduğunu bu cephe- den de isbat etmiştir.

Şimdi Bursa âbidelerini san'at ve teknik ba- kımından tahlil edeceğim.

Bursada işe başlayan Türklerin yüksek mü- mareselerle değil adeta acemice işe başladıkları pek bellidir. Meselâ bugün Bursadaki Türk ca- milerinin en eskisi olan Orhan camiinde [ K a r a - manoğlu Mehmet Bey yakmış, fakat alt) sene sonra ayni olarak tekrar yapılmıştır] bina ta- mamile mütehazir yapılmak istenildiği halde binanın mihverinde bile tehalüfler vardır, ve öl- çülerde onar yirmişer santimlik tatbikat hatası bile vardır. Bey ham köşelerinde fennen 90 de- rece olması lâzımgelen zaviyelerde inhiraflar mevcuttur. Bu acemiliklerin lehimize bir ma- nası vardır.

Türkler Bursa âbidelerinde kendi acemi us- talarile işe başlamışlardır. Gün geçtikçe sırf kendi zekâ ve fikir kudretlerile yükselerek çok geçmeden dünyaya parmak ısırtacak san'at ve teknik hareketleri taşıyan muazzam âbideler vücude getirmişlerdir.

İşte İstanbulda ve Edirnedeki insanlığa ve beynelmilel kültüre şeref veren âbidelere a- nalık hizmeti yapan Bursadaki bu ilk eserlerde teknik acemilikleri bizi bu bakımdan sevindiri- yor.

Tezyinat ve san'at bahsinde başlangıç eser- lerimiz çok yüksektir. Burada dedelerimiz taş, ağaç, demir, alçı, çini ve kalem işlerinde o kadar yüksek muvaffakiyet göstermişlerdir ki, bugün bile bunları takdirin fevkinde bir hayretle sey- rediyoruz.

Mimarî her mensup olduğu milletin felâ- kete ve saadete yürüyüşlerinde ve her hareke-

(31)

tinde samimî bir makes olmuştur. Bu bakımdan Osmanlı Türkleri mimarisi tarihinde daha de- rin bir samimiyet vardır. Yukarıda rakamlarile zikrettiğim tarihleri açınız, göreceksiniz ki, ye- ni bir Türk tarihinin başlangıcı yükselişi sarsılış ve alçalışı her cepheden ve her hususiyetten oku- nabilir. İçinde yaşadığımız ve yaşatmağa da milletimizin and içtiği ve namusu şerefi kadar yüksek gördüğü şimdiki yaşatıcı inkılâbımızın mimarisi ise henüz çehresini göstermedi. Y a - kında bekliyoruz. Her halde çok kuvvetli ve hay- ret verici bir büyük çehre gösterecektir.

Umum milletlerin mimarî tarihi tetkik edi- lince anlaşılır ki, her kavmin mimarisi üzerinde iklimin ve malzemenin mühim rolleri olmuştur.

Meselâ Mısırda iklim sıcak ve eldeki taş granit olduğu için Mısır medeniyeti kalın dıvarlı ve hayret edilecek kadar kalın direklere istinat e- den ve ince kabartmalardan uzak tertibatı haiz bir mimarî olarak meydana gelmiş olmasına mukabil Akdeniz şimalindeki Yunan ve Roma mimarisi iklimin mutedil olmasına ve taş olarak da dünyanın en güzel ve kolay işlenir mermerle- rine mebzulen malik olması yüzünden mimarî de

ona göre hususiyetler almış, tezyinatta dantele yakın incelikler, zariflikler gösterebilmiş; hey- keltraşlık ta o mertebe muvaffakiyetle yüksel- miştir.

Biz Türkler ise Bursada san'at yapmağa başladığımız vakit taş sıkıntısı çekiyorduk. Yıl- dırım camiine gelinceye kadar binalarımızı adi taş ve tuğla ile yaptık. Tuğla zaten nesilden nesle kalmış bir Türk malzemesi idi. Taş ise güç tedarik edilebiliyordu. Yıldırım camiine gelin- ceye kadar mermer meçhul kalıyor, fakat bu â- bidede ve bunu takip eden Yeşil ve İkinci Murat camilerinde mermer kullanılmıştır. Bilhassa Yeşil camii bir işçi gözile tetkik edersek merme- rin azlığından dolayı çok itina ile harcanmış olduğu hakikatini görürüz. Gerçi bugün bile Ulu- dağda mermer ocakları vardır. Fakat muhak- kaktır ki, bu ocaklardan lâyıkile ve kolayca is- tifade edilememiştir. Bu vaziyet karşısında taş ve tuğlayı karışık kullanmışız ve hele İkinci Murat âbideleri ve muasırı binalarda taş ve tuğ- la karışık olarak vücude gelen duvar inşaatı hayret verici bir san'at haline gelmiştir.

(32)

M a l z e m e v e işçilik rayici cetveli. Vf^f Toplıyan : Mimar Naci C e m a ı

(Geçen sayıdan devam) Geçen sayımızda neşrettiğimiz. Anadolu şehirlerinde malzeme ve işçilik rayiçlerine bu defada devam ediyoruz; maalesef şehirlerimizde en lUzumlu ve iptidai malzeme dahi bulunmadıği, cetvelin tetkikinden

anlaşılmaktadır.

Şehir ismi Usta Amele (imeııto [(Torba)

Tuğla Demir Kilo

Kum (Anbar)

Çakıl

(Anbar) Taş Kireç Keresle Şehir ismi

Kuru; Kuruş Kuruş Kuruş Kuruş Kuruş Kuruş Kuruş Kuruş Lira A n k a r a 250-300 80 210 1,8.2 9 190-160 150 2,5 30-38 A y d ı n 150 55 190 — 12-14 60 60 . 70 1 30

A d a n a 150 40 0,70 10 — 175 0,75 30

A r t v i n 150 50 380 2 — — — 20 2 30-40

B i t l i s 200 60 600 17,5 100 115 180-160 2,5 45 B a l ı k e s i r 225 50 200 0,75 10 100 100 80-100 1,5 25-35

B e y a z ı t 250 60 700 - - 25 — 30 2 25

B u r d u r 250 50 250 1 12 100 100 150 1 22-30 Ç o r l u 300 80 210 2,5 9 200 300 220 — 36 D i y a r b e k i r 200 50 220 1,2 15 200 220 150 3 40 D e n i z l i 150 40 200 1,25 12,5 110 80 80 1 E r z u r u m 300.350 50-70 450 — 30 90 90 160 4 40 E r z i n c a n 250.300 CO 400 3 35 45 45 300 3 30 N i k s a r 150 35 200 0,8 10 56 62 137 1,5 39 G ü m ü ş a n e 375-250 75-80 — — — — - — 1,7 30.35 K a n d r e 200 30-50 — 1,2 10 — — 50 0,75 —

K a r s 250-200 60-70 930 22 — — — 2 20-22

K a r a k ö s e 250 60 700 — 25

.

30 2 25 ,

M a r a ş 40 200 — — 200 1 21

M u ş 300 65 600 — 35 — — — 3 50

İ z m i t 200 70 155 1,2 7,5 150 - - 180 1,5 22-28

V a n 200 60 — 0,6 30 — — 5 — —

Z a f r a n b o l u 120 45-75 240 1,5 — — 2 20

M u ğ l a 150 50 65 75 — 15

(33)

T ü r k i y e ' d e ç i m e n t o b i r l ü k s t ü r

M i m a r Zeki S e l â h

K a d r o mecmuasının (27) n u m a r a l ı sayısın- da, Dr. V e d a t N e d i m Beyin memleketimizdeki çimento sanayii hakkında bir etüdü çıktı. Çok- tanberi dikkati nazarımızı çeken ( Ç i m e n t o ) hakkında bizde u f a k bir araştırma yaparak;

memleketimizide, diğer yapı malzemeleri a r a - sında çimentoyu m a l i y e t itibarile Avrupadan ithal etmekte bulunduğumuz lüks malzemeler m e y a m n a katmak mecburiyetinde kaldık.

Bugün yapı san'atında başlıca üç unsur esas- tır. Demir, cam, ve çimento: Bu üç unsurun; do- ğurduğu iki a en fazlasıf,ytalaoinsdrısdrısdrıt ğurduğu iki san'ata, en f a z l a çimentoyu istihlâk etmektedir. Bir memleketin, yapıcılığı s a r f e t - tiği çimento ile ölçülmektedir.

Bizde çimento; lüks bir malzemedir. Y a p ı sahibi ve m ü t e a h h i t çimento inşaattan kaçar- lar; çünkü pahalıdır. Ç i m e n t o bedeli beton arme bir binada, umumî maliyetin, yüzde yedisidir.

Çimentonun pahalı olmasından; inşaatta f e n - nen lüzumu olan doj azdan oksa istimal edilme- sini intaç ediyor.

Ç i m e n t o sarfiyatı, devlet s a r f i y a t ı n d a n m a - ada; halk t a r a f ı n d a n ancak büyük şehirlerde, merkezlerde kullanılmaktadır. M e m l e k e t i n orta ve şark t a r a f l a r ı n d a çimento istihlâk e d i l m e - mektedir, buralarda istihlâk ancak m ü b r e m ih- t i y a c ı n karşısmdadır. Çünikü vilâyetlerde çi- m e n t o ; m a n t ı k i n kabul edemiyeceği derecede pahalıdır. Şark vilâyetlerinde 50 kiloluk, torba- larda çimentonun tüccar t a r a f ı n d a n müstehlike satışını aşağıda zikrediyorum. Bu f i a t l a r ı bu sa- yımızdaki (vilâyetlerde m a l z e m e ve işçilik r a y i - ci) cetvelinden alıyorum.

Kuruş A r t v i n d e (50 kiloluk turbası) 380 Erzurumda » » » 450 Bayazıtta » » » 700 Bitliste » » » 600 K a r s t a » » » 350 Karaküsede » » » 700 Muşta » » » 600

Y u k a r ı d a k i rakamlar m a h a l l î belediyelerin, tesbit ettiği fiatlardır. Binaenaleyh en hakikî v e

asla y a k ı n olanlarda. Bu f i a t l a r l a : Vilâyetlerde çimentolu inşaat y a p m a k imkânı yoktur.

Orta Anadoluda ve m e m l e k e t i n diğer kı- sımlarında; çimento f i a t l a r ı bunlardan pek f a r k l ı değildir.

Çimento sanayii memleketemizde ( 6 ) f a b r i - kaya nhisar etmektedir. Bu fabrikalar araların- da bir ( t r ö s t ) mevcude getirmişlerdir. (1827) se- nesinde Teşviki sanayi kanunundan istifade eden f a b r i k a l a r ; çimento fiatlarını tesbit etmişlerdir.

Türkiye için iki t a r i f e tatbik etmektedirler. İs- tanbul ve civarı; ve Anadolu.

Brinci m m t a k a d a tonu fabrikada teslim (28.55) liradır. İkinci m m taka tonu (22) liradır.

Hazirandanberi m u a m e l e vergisinin tatbikinden sonra f i a t t o n başına (175) kuruş artmıştır.

Tüccar büyük partiler müstehlike bu f i a t a sa- t a r ; v e f a b r i k a d a n (800) t o n istihlâke kadar

% 5 komisyon alır; daha f a z l a iş y a p a n tüccar, mütebaki s a r f i y a t için % 2 komisyon alır. Bu komisyon tüccara sene n i h a y e t i n d e ödenir.

İkinci m m t a k a f i a t ı İstanbula n a z a r a n ucuz olmasına r a ğ m e n deniz ve kara nakliyatı y u - karıda görüldüğü veçhile m a i y e t i bir kaç misline çıkarmaktadır.

1927 senesinden evvel; yani çimento sana- yii h i m a y e g ö r m e d i ğ i sırada, K a r a d e n i z v i l â - yetleri çimento ihtiyacını Rus m a l ı ile t e m i n e - diyorlardı.

.Akdeniz vilâyetlerimizde, Fransız ve İ t a l - y a n çimentoları piyasaya hâkimdi. İstanbulda bunlardan maada, R o m a n y a ve A l m a n m a l l a r ı - nı mebzulen bulunuyordu. İstanbulda (50) k i l o - luk torbalar: (110-120) kuruşa kadar satılmak- ta idi.

1927 den evvel yerli fabrikalar, Anadoluya mal satmakta idiler. Y e r l i istihsalât ancak i h - tiyacın % 20 sine tekabül etmekte idi.

Bizde çimento bu yüksek f i a t ı m u h a f a z a ederken büyük A v r u p a merkezlerinde, kaça sa- tılmaktadır.

Pariste (okturvasız) Laitier çimentosu beher tonu Frank Türk parasile lira

115 13.86

(34)

Pariste (okturvasız) Vassy çimentosu beher tonu Frank Türk parasile lira

160 19,29 İrıgil terede:

Fabrikada teslim portlant çimentosu beher tonu Şilin Türk parasile lira 44.9 14.25 Depoda teslim kâğıt torbalarda portlant çimentosu tonu

Şilin Türk parasile lira 46,00 14,6:>

A l m a n y a d a çimentonun beher tonunun m a - liyeti V e d a t N e d i m B e y i n etüdüne nazaran bi- z i m para ile; (9.95) liradır. Velhasıl ecnebi m e m - leketlerde, Balkanlar ve bilhassa İ t a l y a d a çi- m e n t o f i a t l a r ı bunlardan daha ucuzdur. B ü - yük sanayi v e i m a r f a a l i y e t l e r i y a p a n devletler, çimentoyu çok ucuz istihlâk ediyorlar. V e ancak bu sayede, bu imar faaliyetlerini yapıyorlar.

Bugün gümrük himayesi olmadığını f a r z e - dersek, İstanbul limanına bir t o n çimentonun ( 8 ) liraya teslim edileceğini ve gümrük, diğer vergiler ile tüccarın kazanacağı m i k t a r ı yüzde yüz kabul edersek piyasada (16) l i r a y a tonunu satın a l m a k mümkün olacağını düşünebiliriz.

Bugünkü dünya çimento piyasayı bu neticeyi v e - riyor. 927 senesinden evvel dünya çimento f i a t - ları yüksek iken İstanbulda yabancı çimentola- rın tonu 22-26 liraya satın almıyordu.

927 de başlıyan Teşviki sanayi kanunu ile ve sonradan gümrük himayesi neticesinde bu-

gün piyasada ecnebi çimentosu kalmadı. İ s t a n - bulda 927 den bu seneye kadar çimento aşağıda- ki f i a t l a r d a satılmıştır.

K u r u ş 1927 Elli kiloluk torbası 200—175 1928 » » » 170—185 1929 » » » 180—220 1930 » » » 160—180 1931 » » » 145—150 1932 * » » 143—150 1933 » » » 144—150 1934 » » > 146—157

Y u k a r ı d a k i m ü f r e d a t t a n çimento f i a - tında 1931 ve 1932 hakikî bir tenezzül görül- mektedir. Bu sene h a z i r a n ı n d a n i t i b a r e n f i a t l a r tekrar yükselmiştir. Halbuki altı seneden beri di- ğer inşaat malzemesi yüzde elli derecesinde düş- müştür. Kereste, demir, t u ğ l a Hatlarında m ü - h i m bir tenezzül vardır. Buna mukabil çimento eski f i a t l a r ı m u h a f a z a ediyor.

N e t i c e d e : Bizde diğer A v r u p a m e m l e k e t l e r i gibi çimentoyu ucuz istihlâk etmeliyiz.

M e m l e k e t t e çimento f i a t l a r ı dünya piyasa- sına tâbi olmalıdır. İ n ş a a t ı n her saha v e s a f h a - sında kullanılan ç i m e n t o ; ucuzladığı takdirde m e m l e k e t t e daha f a z l a istihlâk edilecektir. Çi- mentoyu m e m l e k e t t e zarurî h a v a y i ç t e n addet- meli ve yapmalıdır. Ç i m e n t o v e çimentodan y a - p ı l a n malzemeleri şehirlerimizden köylere ka- dar sokmak mecburiyetindeyiz. Bugün imar si- yaseti çimento siyaseti demektir.

(35)

Mecmuamıza gönderile eserler :

Ville

Mimar Bruno Moretti Neşreden: Ulrico Hoepll - Mil&no

170 sahlfa, 60 Liret

İ t a l y a n c a olarak ( V i l l e ) n a m ı altında m i - m a r Bruno M o r e t t i t a r a f ı n d a n m o d e r n v i l l a - lara tahsis edilen bir eser neşredildi. Bu kitap- ta, 17 millete mensup 110 m i m a r ı n eseri v a r - dır. Son senelerde muhtelif memleketlerde ya- pılan v e her m e m l e k e t i n karakterini taşımakta olan binaların bir arada çok güzel bir tertip ve tab ile toplanmış olması, m i m a r î kütüphanelere beynelmilel bir eser d a h a kazandırmış oldu..

Bu eserin t a b ' m d a n evvel, m ü e l l i f i m e c m u - amıza m ü r a c a t ederek villâlara ve u m u m î bina- lara alt bir eser neşredeceğini ve bu kitaplarda T ü r k m i m a r l a r ı n ı n da eserleri bulunmasını ar- zu ettiğini y a z a r a k bizden tanınmış T ü r k mi- m a r l a r ı n ı n adreslerini istemişti. V e r d i ğ i m i z ce- v a p t a (15) kadar m i m a r ı m ı z ı n adreslerini bil- dirmiştik. V e bilâhare öğrendiğimize nazaran müellif bu arkadaşlarımıza ayrı ayrı m ü r a c a a t ederek şimdiye kadar yaptıkları şayanı dikkat binaların, d o k ü m a n l a r ı m neşretmek üzere iste- mişti. Bugün ( V i l l e ) kitabı elimize geldi. Sahi- felerini karıştırırken T ü r k m i m a r l a r ı n ı n eser- lerini gözlerimiz aradı. E n küçük B a l k a n m e m - leketlerinin m i m a r l a r ı n ı n eserlerini bile ihtiva eden bu kitapta bir tek T ü r k m i m a r ı n ı n eserine maalesef tesadüf edemedik.

M ü e l l i f i n teklif ettiği bu f ı r s a t t a n arkadaş- larımızın istifade etmemesi şayanı teessüftür.

Beynelmilel m i m a r l ı k muvacehesinde artık bi- zim de yerimiz olmalıdır. Temaslara, neşriyata alâkadar olmalıyız. Bizce bu millî bir borç- tur.

K a ç ı r ı l a n bu f ı r s a t t a n sonra; arkadaşları- mızın daha cemiyetçi ve e t r a f l a d a h a ziyade alâ- kadar olmalarını temenni ediyoruz.

T h e M o s a i c s of St. S o p h i a a t İ s t a n b u l The mosaics of the Narthex

by T h o m a s VVhittemore

P r o f e s ö r T h o m a s W h i t t e m ö r e t a r a f ı n d a n 934-932 senesinde, A y a s o f y a c a m i l n i n ( N a r t h e x ) kısmındaki m o z a i k l e r i n i n t e m i z l e n m e a m e l i y e - sinden sonra bu mesainin ve çıkan mozaikler hakkındaki tetkikatın mahsuli olan bu rapor

bir kitap halinde mozaiklerin f o t o ğ r a f l a r ı n ı h a - Isanın mozayikdan bir figürü

(36)

vi olarak 933 senesinde neşredilmişti. Son g ü n - lerde bu kitaptan bir adet mecmuamıza g ö n d e - rilmiştir.

İstanbulda mevcut Bizans devrine ait kıy-

metli mozaiklere profesörün mesaisile m e y d a n â çıkarılarak ilâve edilmiş olan bu mozaikler ki- tapta 21 Heliogravür ile gösterilmiş, 24 sahifelik bir raporla da i z a h edilmiştir.

H a b e r l e r

Bordeaux şehrinde, şehircilik kongresi:

( U r b a n i s m e ) n a m ı n d a k i şehircilik m e c m u - ası t a r a f ı n d a n , tertip edilen v e Fransız şehirci- ler cemiyeti v e Fransız şehirleri ve belediyeleri ittihadının iştiraki ile, F r a n s a n m Bordur şeh- rinde; 1 h a z i r a n d a n 5 hazirana kadar toplan- mıştır.

Beşinci Beynelmilel; ( K u r ş u n işleri; gaz, umumî su işleri, sıhhî tesisat, soğuk v e sıcak su tesisatı ve sun'î ö r t m e ) kongresi:

Bu kongre m ü h i m sanayi ve f e n a d a m l a r ı - nın iştiraki ile: 25-27 haziran Zürihte toplana- caktır. K o n g r e mesaisi:

1 — Meslekî teşekküller, 2 — Gürültülere karşı mücadele, 3 — Pis su m e c r a l a r ı n ı n akıtılması, 4 — Terasların örtülmesi, ve bakır örtüler.

Fransada m i m a r î müsabakalar:

Cezairde yeni (Claurel) çarşısının tertibi ve tanzimi projesi Fransız m i m a r l a r ı arasında m ü - sabakaya konulmuştur.

Rabat'da bir v e r e m hastahaııesi p r o j e mü- sabakası :

Faşta çalışmağa m e z u n m i m a r l a r arasında;

bir v e r e m hastahanesi a v a n projesi müsabakası açılmıştır.

İ t a l y a d a m i m a r î müsabaka»av:

Y e n i d e n ; İ t a l y a n mimar.1 arı arasında bütün İ t a l y a şehirlerinde 16 m i m a r î müsaoaka açıl- mıştır. 6 sı şehir plânı t a n z i m i ; üçü muhtelif Üniversiteler f a k ü l t e binaları gibi m ü h i m m ü - sabakalardan ibarettir.

Gerek Fransada, gerek İtalyalda, açılan m ü - sabakalar, ( m i l l î ) d i r . Bunlara yalnız Fransız, ve İ t a l y a d a yalnız İ t a l y a n m i m a r l a r ı iştirak e - debilirler. M u h t e l i f A v r u p a devletleri mimarî varlıklarını bu müsabakalara medyundurlar.

K o n s e r v a t u v a r binası müsabakası:

Y a k ı n d a ilân edilecek olan konservatuvar binası müsabakası şartları; belediye t a r a f ı n d a n dört lisanda bastırılmıştır. Müsabaka beynelmi- lel olacaktır.

Sergi: ( D ) grupu t a r a f ı n d a n ; T a k s i m d e Dağcılık kulübü salonlarında bir sergi açılmış- tır. Sergide ( D ) grubuna mensup san'atkârlarm yeni eserleri çok takdir kazanmıştır İmtiyaz sahibi: Mimar A. Ziya

Sergi: G. S. Birliği resim şubesi t a r a f ı n d a n , her sene mutad olduğu üzere A n k a r a d a bir ser- gi açılmıştır. Sergiye, birçok eserlerle birçok san'atkârlar iştirak etmiştir.

Y e r l i boru fabrikası ve boru tüccarları:

H o v a g i m y a n biraderlerin tesis ettikleri d e - m i r boru fabrikası çalışmağa başlamıştır. F a b - rikanın piyasaya yerli boru çıkarmağa başlama- sı üzerine şehrimiz boru tüccarları aralarında bir limitit şirket tesis ederek eski f i y a t l a r ı t u t - m a ğ a karar vermişlerdir. Bu şirkete şehrimizin maruf boru tüccarları dahildir. A v r u p a boru karteli mevcut olduğundan ve kartel Türkiyede y a l n ı z bu şirkete m a l vereceğinden memleketi - mizde boru işleri üzerinde rekabet olmıyacağı anlaşılıyor. Şirkete yerli boru fabrikası da da- hildir. A v r u p a d a n ithal edilecek borular, umu- m î bir antrepoya konacak v e tüccar buradan ihtiyacı nisbetinde m a l çekecek, bu suretle bo- ru piyasası düşmiyecebtir.

Ç i m e n t o f i y a t l a r ı : H a z i r a n ı n başlangıcın- dan tibaren tatbikine başlanan yeni vergiler ü- zerine çimento f i y a t l a r ı t o n başına (175) kuruş yükselmiştir.

Altıyol ağzında t a r m v a y deposu!

K a d ı k ö y t a r a m v a y ı yapılıyor. Bu sebeple, t r a m v a y arabaları için bir depo lüzumu hasıl ol- muştur. Bu deponun; Altıyol ağzında y a p ı l m a - sına başlanmıştır.

Altıyol ağzı bir meydandır. Şehrin yeni p l â - nında da meydan olarak kalacağı m u h a k k a k - tır. İleride bir m o n ü m a n yapılması ihtimali o - lan bir m e y d a n a karşı t r a m v a y arabaları için depo y a p m a k şehirciliğe sığmıyacak aykırı bir harekettir.

A l t y o l ağzı, K a d ı k ö y n ü n m ü h i m yollarını toplayan bir merkezdir. (80) bin nüfuslu kasa- banın en f a a l bir m e y d a n ı olduğundan burada t r a m v a y deposunun sirkülâsyona m â n i olaca- ğı muhakkaktır. Esasen bir şehrin merkezinde, depo y a p m a k hatalı bir harekettir. D e p o için civarda Kuşdili semtinde daha çok müsait m a - haller vardır. Belediyenin bu iş üzerine dikkat nazarını çekeriz. Bu m a h a l l i n değiştirilmesi doğru bir hareket olacaktır.

— Neşriyat müdürü: Mimar Abidin Matbaacın* ve Neşriyat T. A. Ş. - İstanbul KLİŞE KENAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Düşünülecek nokta bu tecrid ameliyesini bütün dö- şeme ve tavanlara teşmil ederek hastaların odalarım ve tâlî mahiyetteki odaları tecrid etmek mi, yoksa yalnız

Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli

Tecrit binaları mevcut sari veya salgın hastalıklar için kullanıldığı gibi sarî hastalık memul edildiği ahvalde karantine için de kul- lanılırlar.. Güzel

Bir sanat dostu çıkıp ta, -ba- sın aracılığıyla- ölümünden sonra, bu çok yönlülüğüyle ünlü kadını anma ve tanıt- ma görevini yapamadı.. Öyle tahmin edi- yorum

[r]

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Büyükdere Prese

Madde: 3 — Müteahhitlik vesikası iki kısımdır: A — Keşif veya tahmin bedeli (5000) liradan (10.000) li- raya kadar (dahil) olan işler için verilecek hususî vesika-