• Sonuç bulunamadı

OKUYUCUYA Bu kitapta ve di er çal flmalar m zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr lmas n n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar felsef

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "OKUYUCUYA Bu kitapta ve di er çal flmalar m zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr lmas n n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar felsef"

Copied!
154
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)

OKUYUCUYA

Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin teme- lini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflku- ya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu-

¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hiz- metin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucula- r›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kita- b›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Ya- zar›n tüm kitaplar›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anla- t›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edil- mektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiç- bir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.

Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitapla- r›n yediden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamakta- d›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitap- lar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilen- mekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.

Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okuna- bilece¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitap- lardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada oku- malar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktar- malar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.

Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n ta- n›nmas›na ve okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacak- t›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güç- lüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitap- lar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.

Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu-

¤una flahit olacakt›r.

Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.

(5)
(6)
(7)
(8)

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da ta- mamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrim- cilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül en- biya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Ameri- ka'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal- ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dün- yan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmakta- d›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyol- ca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Bofl- nakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzan- ya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yay- g›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

(9)

eserler, yurtd›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok in- san›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmak- tad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefe- lerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanak- lar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat›

karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynak- lanmaktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin ba- s›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazançhedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmelerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarma- da güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yay- mak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eser- lerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek isten- di¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden gel- di¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

(10)

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›

"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

www.harunyahya.org - www.harunyahya.net

Birinci Bask›: Nisan 1998

‹kinci Bask›: Ekim 2000 Üçüncü Bask›: Nisan 2002 Dördüncü Bask›: Ekim 2004

Beflinci Bask›: Aral›k 2005 Alt›nc› Bask›: Haziran 2006

Yedinci Bask›: fiubat 2007 Sekizinci Bask›: Kas›m 2007 Dokuzuncu Bask›: Mart 2008

ARAfiTIRMA YAYINCILIK

Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul

Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Entegre Matbaac›l›k Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul

Tel: (0 212) 451 70 70

(11)

G‹R‹fi . . . .33

fi‹RK NED‹R? . . . .36

KURAN'DA MÜfiR‹KLER KAÇ SINIFA AYRILIR? . . . .46

ALLAH ADINA, D‹N ADINA fi‹RK KOfiANLAR . . . .67

MÜfiR‹KLER‹N ÖZELL‹KLER‹ . . . .76

fi‹RK‹N ‹K‹ TEMEL SEBEB‹ . . . .84

fi‹RKE YOL AÇAN TEHL‹KEL‹ B‹R TAVIR: "DUYGUSALLIK" . . . . .92

fi‹RK‹N EN TEHL‹KEL‹ ÇEfi‹D‹: G‹ZL‹ fi‹RK . . . .112

PUTLARI KIRMAK . . . .125

DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ . . . .131

(12)

10

(13)

O

O,, g gö ök klleerrii d da ay ya an na ak k o ollm ma ak kss››z z››n n y ya arra attm m››flfltt››rr,, bbu un nu u g gö örrm meek ktteessiin niiz z.. A Arrz zd da a d da a,, ssiiz zii ssa arrss››n ntt››y ya a u

u¤ ¤rra att››rr d diiy yee ssa arrss››llm ma az z d da a¤ ¤lla arr bb››rra ak ktt›› v vee o orra ad da a h

heerr cca an nll››d da an n ttüürreettiip p y ya ay y››v veerrd dii.. B Biiz z g gö ök ktteen n ssu u iin nd diirrd diik k,, bbö öy ylleelliik kllee o orra ad da a h heerr g güüz zeell o olla an n ççiifftttteen n

bbiirr bbiittk kii bbiittiirrd diik k.. ((L Lo ok km ma an n S Su urreessii,, 110 0))

(14)

12

Pek çok böcek çiçeklerden polen tafl›r ama hiçbiri ar›lar ka- dar verimli sonuç alamaz. Bunun en önemli nedeni ar›lar›n polen toplamaya son derece elveriflli olan vücut yap›lar›d›r.

Polen toplama ifli yo¤un bir çal›flma gerektirir, çünkü ar›n›n uzun süre çal›fl›p toplayarak kovana tafl›d›¤› polen paketi an- cak bir çifttir. Oysa tek bir petek gözünün polenle dolmas›

için ortalama 20 çift polen paketine gereksinim vard›r. Bu da ar›lar›n hiç durmadan hareket halinde olmas› demektir.

www.harunyahya.net

(15)

""... B Biiz z g gö ök ktteen n tteerrtteem miiz z bbiirr ssu u iin nd diirrm meek ktteey yiiz z..

O

On nu un nlla a ö öllüü bbiirr bbeelld deey yii ((tto op prra a¤ ¤››)) cca an nlla an nd d››rrm ma ak k v

vee y ya arra atttt››¤ ¤››m m››z z h ha ay yv va an nlla arrd da an n v vee iin nssa an nlla arrd da an n bbiirrçço o¤ ¤u un nu u o on nu un nlla a ssu ulla am ma ak k iiççiin n..""

((F Fu urrk ka an n S Su urreessii,, 4 488--4 49 9))

(16)

14

Bütün bitkiler gerekli olan maddeleri topraktan alabi- lecekleri bir da¤›t›m flebekesi ile donat›lm›fllard›r. Bu flebeke topraktan temin edilen mineralleri ve suyu, ge- rekli miktarlarda olacak flekilde ihtiyaç duyulan mer- kezlere en k›sa zamanda iletir. Tafl›ma iflleminin yap›- laca¤› bitkinin büyüklü¤ü ne olursa olsun, tafl›ma sis- temini oluflturan borular yaklafl›k olarak 0.25 mm (me- flede)-0.006 mm. (›hlamurda) geniflli¤e sahiptir.

(17)

""fi fiiim md dii ssiiz z,, iiççm meek kttee o olld du u¤ ¤u un nu uz z ssu uy yu u g gö örrd düün nüüz z m

müü?? O On nu u ssiiz zlleerr m mii bbu ullu utttta an n iin nd diirriiy yo orrssu un nu uz z,, y yo ok k-- ssa a iin nd diirreen n B Biiz z m miiy yiiz z?? E E¤ ¤eerr d diilleem miiflfl o ollssa ay yd d››k k o on nu u

ttu uz zllu u k k››lla arrd d››k k;; flflüük krreettm meen niiz z g geerreek km meez z m mii??""

((V Va ak k››a a S Su urreessii,, 6 688--7 70 0))

(18)

16

Y

Ya arra atta an n,, h hiiçç y ya arra attm ma ay ya an n g giibbii m miid diirr??

A

Arrtt››k k ö ö¤ ¤üütt a all››p p--d düüflflüün nm meez z m miissiin niiz z??

((N Na ah hll S Su urreessii,, 117 7))

(19)

A

Alllla ah h,, h heerrflfleey yiin n Y Ya arra att››cc››ss››''d d››rr..

O

O,, h heerrflfleey y üüz zeerriin nd dee v veek kiilld diirr..

((Z Züüm meerr S Su urreessii,, 6 62 2))

(20)

18

S

Siiz zlleerrii B Biiz z y ya arra atttt››k k,, y yiin nee d dee tta assd diik k eettm meey yeecceek k m miissiin niiz z??

fiiim md dii ((rra ah hiim mlleerree)) d dö ök km meek kttee o olld du u¤ ¤u un nu uz z m meen niiy yii g gö örrd düü-- n

nüüz z m müü?? O On nu u ssiiz zlleerr m mii y ya arra att››y yo orrssu un nu uz z,, y

yo ok kssa a Y Ya arra att››cc›› B Biiz z m miiy yiiz z??

((V Va ak k››a a S Su urreessii,, 5 57 7--5 59 9))

(21)

""G Geerrççeek k flflu u k kii,, iin nssa an n››n n üüz zeerriin nd deen n,, d da ah ha a k keen nd diissii a

an n››llm ma ay ya a d dee¤ ¤eerr bbiirr flfleey y d dee¤ ¤iillk keen n,, u uz zu un n z za am ma an nlla arrd da an n bbiirr ssüürree g geelliip p--g geeççttii.. fi fiüüp ph heessiiz z B Biiz z iin nssa an n››,,

k

ka arrm ma aflfl››k k o olla an n bbiirr d da am mlla a ssu ud da an n y ya arra atttt››k k...""

((‹‹n nssa an n S Su urreessii,, 11--2 2))

(22)

20

Bundan 54 - 37 milyon y›l önce yaflayan k›z›la¤açlarla, bu- günkü k›z›la¤açlar›n birbirinden bir fark› yoktur. Günümüz- deki k›z›la¤açlar›n sahip oldu¤u tüm sistemlere eksiksiz sa- hip olan milyonlarca y›l önceki k›z›la¤açlar, yeryüzünde hiç bir zaman evrim yaflanmad›¤›n›n delilidir.

54 - 37 milyon y›ll›k k›z›la¤aç yapra¤› fosili (altta)

Günümüzde yaflamakta olan karaa¤aç yapra¤› (yanda) www.yasayanfosiller.com

(23)

Örümceklerin hep örümcek, ar›lar›n hep ar›, vatozlar›n hep vatoz olmas› gibi tavflanlar da hep tavflan olarak var olmufl- lard›r. Evrimin geçersizli¤ini gösteren say›s›z fosil bulgusu karfl›s›nda, Darwinistlere düflen yenilgiyi kabul etmektir. Re- simdeki 33 milyon y›ll›k tavflan fosili de, Darwinistlerin ye- nilgisini bir kez daha vurgulamakta, tüm canl›lar› Rabbimiz olan Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤ini göstermektedir.

33 milyon y›ll›k tavflan kafatas› fosili

(24)

22

Y›lan, timsah, dinozor ya da kertenkele gibi çok farkl› sürüngen s›- n›flamalar› aras›nda afl›lmaz s›n›rlar vard›r. Evrimciler, bu farkl›

gruplar aras›nda, yap›lar›na bakarak kendilerince evrimsel süreçler hayal ederler. Ama bu varsay›mlar›n fosil kay›tlar›nda bir karfl›l›¤›

yoktur. Öte yandan her bir sürüngen türünün kendine has özellik- lerle bir anda var olduklar›n›n ve var olduklar› müddetçe hiçbir de-

¤iflikli¤e u¤ramad›klar›n›n say›s›z fosil delili bulunmaktad›r. Bu delillerden biri de resimde görülen 50 milyon y›ll›k y›lan fosilidir.

50 milyon y›ll›k y›lan fosili (üstte)

(Yanda) Milyonlarca y›l önce- ki haliyle t›pat›p ayn› olan

(25)

37 - 23 milyon yafl›ndaki karacalar›n, günümüzde yaflayan kara- calardan hiçbir fark›n›n olmamas›, bu canl›lar›n milyonlarca y›l- d›r hiç de¤iflmedikleri, yani evrim geçirmedikleri, tümünü Allah’›n yaratm›fl oldu¤u anlam›na gelir.

37-23 milyon y›ll›k karaca kafas› fosili (üstte)

www.darwinistneleridusunmez.com

(26)

24

Deniz y›ld›zlar› genellikle deniz dibinde yaflarlar, 7000 metre derinli¤inde yaflayan türleri bulunmaktad›r. Yaklafl›k yar›m milyar y›ld›r hiç de¤iflmeden soylar›n› devam ettiren bu canl›lar karfl›s›nda evrimciler çaresizlik içindedir. Çünkü söz konusu canl›lar on milyon de¤il, yüz milyon de¤il, iki yüz milyon de¤il, yaklafl›k befl yüz milyon y›ld›r ayn›d›rlar.

Dönem: Paleozoik zaman, Ordovisyen dönemi Yafl: 500 - 440 milyon y›l Bölge: Fas

(Solda) Günümüzde yaflayan www.evrimmasali.com

(27)

Darwinistlerin kaplumba¤an›n kabuklu yap›s›na, dokular›- na bir aç›klama getirebilmeleri gerekmektedir. Tüm bunlar›n hayali evrimsel süreçte nas›l tesadüfen geliflti¤ini gösterebil- meli ve buna dair deliller ortaya koyabilmelidirler. Darwi- nistlerin karfl›laflt›klar› fley, daima -resimde görülen 37 - 23 milyon y›ll›k kaplumba¤a fosili örne¤inde oldu¤u gibi- yafla- yan fosiller olacakt›r.

37-23 milyon y›ll›k kaplumba¤a fosili (üstte)

www.Allahvar.com

(28)

26

Bu kurba¤a cinsinin bir k›sm› arka ayaklar›yla topra¤› kazarak toprak içerisinde, bir k›sm› da sulu ortamlarda yaflar. Darwi- nistler amfibiyenlerin sözde atas›n›n bal›klar oldu¤unu iddia ederler. Ancak bu iddialar›n› delillendirebilecek hiçbir bulgu- lar› yoktur. Tam tersine bilimsel bulgular, iki tür aras›nda çok büyük anatomik farkl›l›klar oldu¤unu ve birinin di¤erinden türemifl olmas›n›n imkans›z oldu¤unu göstermektedir. Bu bi- limsel bulgulardan biri de fosil kay›tlar›d›r.

(Yukar›da) 50 milyon y›ll›k kurba¤a fosili.

(Sa¤da) Milyonlarca y›l önce de yaflam›fl kurba¤alar›n günümüze hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramadan gelmifl örne¤i görülmektedir.

(29)

410 – 360 milyon y›ld›r ayn› olan istiridyeler, canl›lar›n bir- birlerinden türedikleri ve aflama aflama gelifltiklerini öne sü- ren evrimcilere meydan okumaktad›r. Bu canl›lar, evrim ge- çirmediklerini, yarat›ld›klar›n› söylemektedir.

410 - 360 milyon y›ll›k istiridye fosili

Günümüz istiridyelerine bir örnek (altta) www.darwinistneleridusunmez.com

(30)

28

Resimde görülen 45 milyon yafl›ndaki bitki böce¤i, günümüz- deki bitki böcekleriyle t›pat›p ayn›d›r. Aradan geçen milyon- larca y›la ra¤men hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramayan bitki böcekle- ri, evrim teorisini yalanlayan delillerden yaln›zca biridir.

45 milyon y›ll›k bitki böce¤i fosili

Bitki böce¤inin günümüzde yaflayan örne¤i (yanda)

www.darwinizminsonu.com

(31)

Genellikle tropik bölgelerde yaflayan timsahlar›n bilinen en eski örnekleri bundan yaklafl›k 200 milyon y›l önce yaflam›fl- t›r. Timsahlar›n yüz milyonlarca y›l boyunca de¤iflmedi¤ini kan›tlayan fosil bulgular› ayn› zamanda evrimi çürütmekte ve tüm canl›lar› Allah'›n yaratt›¤› gerçe¤ini göstermektedir.

54-37 milyon y›ll›k timsah kafas› fosili www.dinsizliginkabusu.com

(32)

30

23-5 milyon y›ll›k s›rtlan kafas› fosili

Günümüz s›rtlan› (afla¤›da) Darwinistlerin bilim d›fl› iddialar›na göre sürüngenler yaln›zca kufllar›n de¤il, ayn› zamanda memelilerin de atas›d›r. Ancak bu iki canl› s›n›flamas› aras›nda çok büyük farklar vard›r. Acaba nas›l olmufltur da, bir sürüngen, vücut ›s›s› üretmeye bafllam›fl, bu ›s›y› kontrol edecek bir terleme mekanizmas› oluflturmufl, pullar›n› tüylerle de¤ifltirmifltir? Evrimciler bu sorulara doyuru- cu tek bir bilimsel cevap verememifllerdir. Ayr›ca tek bir ara form fosilinin dahi bulunamam›fl olmas› da bunun bir delilidir.

(33)

45 milyon y›ll›k yaban ar›s› fosili

Scelionid yabanar›lar› genelde dökülmüfl yapraklar alt›nda yaflar- lar. Bu ar›lar›n çok fazla böcek türüne, özellikle bunlar›n yumur- talar›na zarar verdikleri bilinmektedir. Resimdeki Scelionid ar›s›

uçarken fosilleflmifltir. Günümüzdeki örneklerinden hiçbir fark›

yoktur. 45 milyon y›ll›k Scelinoid yaban ar›s› amberi, di¤er tüm canl›lar gibi, yaban ar›lar›n›n da evrimleflmedi¤ini, bir anda mü- kemmel özelliklere sahip olarak yarat›ld›klar›n› göstermektedir.

www.belgeseller.net

(34)

32

(35)

G‹R‹fi

B

irçok insan flirkin büyük bir sapk›nl›k oldu¤unu duyar, ama bunun kendisiyle uzaktan ya da yak›ndan ilgili oldu-

¤unu hiç düflünmez. Müflriklerin, yani flirk koflanlar›n, sadece tafltan ya da tahtadan oyulmufl totemlere secde eden insanlar olduklar›n› san›r. Ona göre müflrikler, sadece Peygamberimiz (sav)'den önce Kabe'deki putlara tapan cahiliye Araplar› ve on- lara benzer ilkel putperestlerdir.

Oysa flirk, sadece tahtadan oyulmufl putlara tapmakla s›n›rl›

bir kavram de¤ildir ve san›lan›n aksine pek çok toplumda yay- g›nd›r. ‹nsan›n Allah'›n r›zas›na muhalif olarak medet umdu¤u, r›zas›n› arad›¤› her varl›k, Allah'›n r›zas›na tercih etti¤i herfley Allah'tan baflka edindi¤i birer ilaht›r asl›nda. Bu nedenle flirki uzak görmemek, aksine insan›n çok yak›n›nda olabilece¤ine ih- timal vermek gerekir. Bununla birlikte flirk, insan›n kaç›nmas›

gereken günahlar›n en bafl›nda gelmektedir. Çünkü bu, Allah'a karfl› ifllenebilecek büyük bir suçtur. Allah'la birlikte baflka bir ilah edinerek O'na ortak koflmak, iftira etmek, elbette ki en büyük suçu ve sayg›s›zl›¤› ifllemek anlam›na gelir. ‹flte bu yüz- den Allah diledi¤i günah› affedece¤ini ancak flirki affetmeyece-

¤ini, flirkin asl›nda büyük bir sapk›nl›k oldu¤unu Kuran'da bil- dirmifltir. Allah bir ayette flöyle buyurmaktad›r:

(36)

Hiç flüphesiz, Allah, Kendisi'ne flirk koflanlar› ba¤›flla- maz. Bunun d›fl›nda kalanlar ise, (onlardan) diledi¤i- ni ba¤›fllar. Kim Allah'a flirk koflarsa elbette o uzak bir sap›kl›kla sapm›flt›r. (Nisa Suresi, 116)

‹flte flirkten sak›nman›n önemi burada yatmaktad›r. Allah'›n bu kadar ehemmiyetle üzerinde durdu¤u, ba¤›fllamayaca¤›n›

bildirdi¤i, sapk›nl›k olarak nitelendirdi¤i bir günah elbette ki Müslümanlar›n en çok kaç›nacaklar› durumdur. Üstelik bunlar-

›n yan› s›ra Kuran'›n pek çok yerinde Allah müminleri flirke karfl› uyarm›fl, onlar› bu büyük kötülükten önemle sak›nd›rm›fl- t›r. Hz. Lokman'›n o¤luna verdi¤i, "Ey o¤lum, Allah'a flirk koflma. fiüphesiz flirk, gerçekten büyük bir zulümdür"

(Lokman Suresi, 13) fleklindeki ö¤üt de bunlara bir örnektir.

fiirkin bu derece önemli bir konu olmas›n›n bir di¤er sebebi ise insan›n amellerinin bofla gitmesine ve hüsrana u¤ramas›na ne- den olmas›d›r. Bu gerçek Kuran'da flöyle bildirilmektedir:

Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): E¤er flirk koflacak olursan, flüphesiz amellerin bofla ç›kacak ve elbette sen, hüsrana u¤rayanlardan olacaks›n. (Zümer Suresi, 65)

Aç›kça görüldü¤ü gibi Allah'a flirk koflmak son derece tehli- keli, insan› cehenneme kadar sürükleyebilecek bir günaht›r. Bu nedenle Allah'tan korkan ve O'nun cennetini uman bir kiflinin bu tehlikeye karfl› dikkatli olmas› gerekir. Ancak dikkatli olabil- mek için de öncelikle flirki tan›mak, nelerin flirkin kapsam›na girdi¤ini bilmek gerekir. Bunu bilen insan Allah korkusuna sa- hipse bu günah› ifllemekten fliddetle sak›nacakt›r.

Bu kitap, flirki Kuran'da aç›kland›¤› gerçek anlam›yla tarif et- mek ve normal say›lan pek çok davran›fl›n gerçekte flirkin ta

HARUN YAHYA

(37)

kendisi oldu¤unu anlatmak amac›yla haz›rlanm›flt›r.

Umulur ki, amac›na ulafl›r ve bir k›s›m insanlar›n tüm bu put- lar› b›rak›p, sadece ve sadece gerçek Rabbimiz olan Allah'a kul- luk etmelerine vesile olur. Ancak flunu da hat›rlatmak gerekir ki kiflinin bu tehlikeyi kendisinden uzak görmesi, bundan müs- ta¤ni olmas›, kendisinde flirkin kesinlikle olmad›¤›n› düflünmesi ona çok büyük zarar getirebilir. Çünkü böyle bir insan konu- yu düflünmeye dahi gerek görmeyecek, konu hakk›nda anlat›- lanlar›, verilen örnekleri üzerine almayacak ve dolay›s›yla e¤er flirk içinde yafl›yorsa, böyle yaflamaya devam edecektir. Bunun sonucunda ise flirk içinde ölecek ve Allah'›n huzuruna böyle bir günah ile ç›kacakt›r. Bu ise, hiçbir Müslüman›n istemeyece¤i bir durumdur.

Bu nedenle yap›lmas› gereken bu kitapta anlat›lanlar› kiflinin sanki kendisine anlat›l›yormufl gibi samimiyetle okumas›, üze- rinde samimiyetle düflünmesi ve verilen örneklere benzer ha- talara düflmekten, hatta flirki and›r›r bir tav›r sergilemekten dahi fliddetle kaç›nmas›d›r. Bu flekilde davranan kifli elbette ki kazançl› ç›kacakt›r. Çünkü insan aciz ve hataya düflebilen bir varl›kt›r. Ancak önemli olan hata yapmak de¤il hatay› anlay›p hemen vazgeçmektir.

Burada ele al›nan konu yani flirk ise çok tehlikeli bir hata ol- du¤u için kiflinin böyle bir günaha girmekten çok korkmas›, kendisini bu konuda sürekli kontrol etmesi gerekir. ‹nsan›n olas› hatalar› bafltan reddetmek yerine, hatal› olabilece¤ine ih- timal vererek üzerine almas› her zaman kazançl› ç›kmas›na ve- sile olacakt›r.

(38)

fi‹RK NED‹R?

irk, kelime manas› olarak "ortakl›k" demektir. fiirk terimi, Türkçe Kuran meallerinde, yer yer Allah'a "efl koflmak",

"ortak koflmak" olarak da tercüme edilmifltir.

Kuran'da flirk, herhangi birfleyi veya herhangi bir kimseyi ya da herhangi bir kavram›, de¤erlendirme, tercih etme ya da ona önem ve k›ymet verme veya onu üstün tutma bak›m›ndan Allah'la eflit veya daha ileri bir düzeyde görmek ve bu çarp›k bak›fl aç›s›yla hareket etmek anlam›nda kullan›l›r. Kuran'da bu tutum Allah'tan baflka ‹lah edinmek olarak tan›mlan›r.

Kuran'›n temel mesaj› ise Allah'tan baflka ilah olmad›¤›d›r. Bu mesaj, Kuran'da "La ilahe illallah" hükmü ile haber verilir. Bu ifade Kuran'da pek çok kereler önemle tekrarlan›r ve iman›n önemli bir flart› olarak vurgulan›r. Yaln›z bu noktan›n Müslü- manlar taraf›ndan çok iyi kavran›lmas› ve derinlemesine düflü- nülmesi gerekir. Zira Allah'›n tek güç ve kudret sahibi oldu¤u, tek ‹lah oldu¤u çok kesin bir gerçektir, fakat bu gerçe¤i yaln›z- ca zahir manas›yla de¤erlendirmek büyük yanl›fl olur. Kuran'a bakt›¤›m›zda, bu temel gerçe¤in aksine bir inanç, tutum ve dav- ran›fl›n flirk oldu¤unu görürüz. Bu nedenle flirki en genel an- lamda, "La ilahe illallah" gerçe¤inin d›fl›nda, Allah'tan baflka "güç ve kudret sahipleri", "ilahlar" oldu¤u gibi yanl›fl bir tav›r ve an- lay›fla saplanmak fleklinde tan›mlayabiliriz.

Burada ilah teriminin ne anlama geldi¤ini bilmek elbette ko-

(39)

nunun özünü anlamak aç›s›ndan oldukça önemlidir. Bizim için önemli ve geçerli olan tan›m Kuran'da tarif edilendir. Kuran'da Allah bize Kendisi'ni birçok s›fat›yla tan›tm›fl ve baflka ilah ol- mad›¤›n› bildirmifltir. Buradan da anlafl›lmaktad›r ki ilah, Allah'›n Kuran'da bildirilen bu s›fat ve özelliklerine sahip olan varl›kt›r. Dolay›s›yla yegane ilah Allah't›r. Allah'›n s›fatlar›na sa- hip olan baflka hiçbir varl›k yoktur ve olamaz. Bu yüzden Allah'›n herhangi bir s›fat›na baflkas›n›n sahip oldu¤unu iddia etmek "Allah'tan baflka ilahlar edinmek", di¤er deyimle "flirk koflmak" anlam›na gelir.

Burada ince bir ayr›m› belirtmek yerinde olacakt›r. Örne¤in, Allah'›n s›fatlar›ndan biri olan "Gani" yani "Zengin" terimi in- sanlar için de kullan›l›r. Elbette bu vasf› kullanman›n, bu kiflinin mali durumunu tarif etmek aç›s›ndan hiçbir sak›ncas› yoktur.

Ancak, flirke yol açan durum bu zenginli¤in kiflinin kendisinden kaynakland›¤›n› zannetmektir. Durum böyle olunca zenginli¤in gerçek sahibinin Allah oldu¤u unutulur. Bu kiflinin sahip oldu-

¤u herfleyi ona Allah'›n verdi¤i, Allah'›n Gani s›fat›yla bu kiflide tecelli etti¤i, verdi¤i herfleyi dilerse bir anda geri alabilece¤i gö- z ard› edilmifl olur. Dolay›s›yla Allah'tan baflka herkesin mutlak fakir ve aciz oldu¤u, ancak diledi¤i kullar› üzerinde diledi¤i s›- fatlar›yla tecelli edebilece¤i düflünülmemifl olur. Bunun sonu- cunda o kifli sahip oldu¤u mal, mülk ve zenginli¤in gerçek sahi- bi zannedilerek, onun kendili¤inden böyle bir s›fata sahip oldu-

¤u, zenginli¤inin kendisinden kaynakland›¤› san›l›r. Bu çok ca- hilce bir yaklafl›md›r ve flirke yol açabilir. Çünkü bu bak›fl aç›- s›yla hareket edildi¤inde Allah tamamen unutulur ve o kifliye hakk› olmayan bir ilahl›k vasf› verilmifl olur.

Do¤ru olan tav›r ise zenginli¤in as›l sahibinin Allah oldu¤unu bilmek, O'nun göklerin ve yerin mülkünün tek hakimi oldu¤u- nu takdir etmek ve insana verdi¤i bu zenginli¤i Allah'›n diledi-

¤i anda alabilece¤inin de bilincinde olmakt›r. Zenginlik verilen

(40)

HARUN YAHYA

kifliyi de¤erlendirirken de onun zengin ya da fakir olmas›

önemli olmamal›, onun Allah'›n bir kulu oldu¤u düflünülmelidir.

Örne¤in bu kiflinin aile üyeleri mal›n as›l sahibi olarak onu gö- rürlerse, yaln›zca ondan medet umarlarsa, mal›n esas malikinin Allah oldu¤unu unuturlarsa bu çok yanl›fl bir bak›fl aç›s› olur.

Ayn› flekilde bu kiflinin yan›nda çal›flan insanlar da kendilerini yediren ve içirenin, bar›nd›ran›n Allah oldu¤unu unutmamal›- d›rlar. Allah'› unutup, patronlar›n› müstakil bir güç olarak de-

¤erlendirirlerse bu çok büyük bir ak›ls›zl›k olur. Nitekim bu gerçek insanlara Kuran'da flöyle bildirilmifltir:

"… Gerçek flu ki, sizin Allah'tan baflka tapt›klar›n›z, size r›z›k vermeye güç yetiremezler; öyleyse r›zk›

Allah'›n Kat›nda aray›n, O'na kulluk edin ve O'na flükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Su- resi, 17)

Bütün bunlar›n yan›s›ra Kuran'da Allah'tan baflka güç ve kuv- vet sahibi olmad›¤› bildirilir. (Kehf Suresi, 39) Allah'›n yaratt›¤›

varl›klar›n sahip olduklar› gibi görünen güç ve kuvvet ise ger- çekte Allah'a ait olan sonsuz gücün onlardaki bir yans›mas›d›r.

Allah diledi¤i anda bu gücü kendilerinden geri alabilir. Bu ne- denle bir kimseyi, Allah'›n kendisine bu dünyada geçici olarak ve imtihan için verdi¤i güç ve kudret nedeniyle gözde büyüt- mek, ona hayran olmak, bu gücü ona aitmifl gibi görmek bir nevi onu ilahlaflt›rmak olur. Gerçekte büyük görülmesi, hayran olunmas›, kendisinden medet umulmas› gereken yegane mut- lak güç Allah't›r. Bu gerçek Kuran'da flöyle bildirilir:

Onlar, Allah'›n kadrini hakk›yla takdir edemediler.

fiüphesiz Allah, güç sahibidir, Azizdir. (Hac Suresi, 74) Ayn› mant›k Allah'›n yaratt›klar›nda tecelli eden, yani yans›- yan di¤er tüm s›fatlar› için de geçerlidir. Bunlar› de¤erlendirir- ken de bu s›fatlar›n as›l sahibinin Allah oldu¤unu bilmek, insan-

(41)

larda görülenin yaln›zca bir tecelli oldu¤unu idrak etmek gere- kir.

fiirkin ç›k›fl noktas›: "Benlik verme"

fiirk kavram›n›n temelinde Allah'›n yaratt›klar›na "benlik ver- me", yani etraf›ndaki kiflilere ve eflyalara Allah'tan ba¤›ms›z, müstakil varl›klarm›fl gözüyle bakma gibi çarp›k bir yaklafl›m bulunmaktad›r. Bu yanl›fl bak›fl aç›s›na göre hem Allah'›n sahip oldu¤u zenginlik, güzellik, güç ve ihtiflam vard›r hem de insan- lar›n. Yani insanlar da müstakil olarak bu flekilde zenginli¤e, gü- ce, ihtiflama sahiptirler. Ancak bir kimseye veya bir eflyaya bu gözle bakmak, onun sahip oldu¤u özellikleri kendisinden bil- mek, bu özelliklerin onda ba¤›ms›z ve mutlak olarak var oldu-

¤unu sanmak, bundan dolay› o kifliye de¤er vermek ya da on- dan korkmak ona benlik vermek demektir.

Bu çarp›k bak›fl aç›s› flirkin ç›k›fl noktas›n› oluflturur. ‹lerleyen bölümlerde de inceleyece¤imiz gibi her türlü flirk çeflidinin, müflrik tavr›n›n ard›nda bu benlik verme yan›lg›s› vard›r. Oysa samimi bir mümin önce iman›n› "muvahhid", yani Allah'› birle- yen, O'na hiçbir fleyi flirk koflmayan bir temel üzerine kurma- l›d›r. Bunun için de herkesin ve herfleyin, varl›klar›n› Allah'a borçlu oldu¤unu her an hat›rlamas› gereklidir. Onlar Allah'›n dilemesiyle var olmufllard›r. Varl›klar›n› Allah ayakta tutmakta- d›r ve diledi¤i an diledi¤ini yok edip ortadan kald›rabilir. Ayr›- ca herkese ve herfleye sahip olduklar› tüm özellikleri veren de yine Allah't›r.

Güç, imkan, zeka, güzellik, flöhret, makam hepsi Allah'›n di- lemesiyle olan özelliklerdir. Allah diledi¤i anda bunlar› kiflinin elinden alabilir. Bu, Allah'a göre çok kolayd›r. Allah her yerde ve herkeste de¤iflik flekillerde tecelli eder. ‹nsanlar çevrelerin- de hep bu tecellileri seyrederler. Allah'a iman eden bir insan›n,

(42)

HARUN YAHYA

hiçbir fleyin Allah'tan ba¤›ms›z müstakil bir varl›¤› olmad›¤›n› bu flekilde kalbine iyice yerlefltirmesi gereklidir. Ancak bu gerçe-

¤e uygun bir inanç, düflünce ve davran›fl biçimi içerisinde bu- lundu¤unda flirke düflmekten kendini kurtarabilir.

fiirk koflanlar›n geçersiz mazeretleri

fiirk, tevhid, kulluk, ibadet gibi kavramlar›n gerçek anlamlar›- n› en güzel ve en do¤ru olarak ö¤renebilece¤imiz kaynak Ku- ran'd›r. Bu nedenle, her konuda yaln›zca Allah'› ‹lah edinen bir tav›r ve anlay›fla, inanç ve davran›fla sahip olabilmek ve flirkten korunabilmek, ancak ve ancak Kuran'› okuyup anlamakla ve ona eksiksiz bir biçimde uymaya çal›flmakla gerçekleflir. Dola- y›s›yla, kiflinin iman etti¤i ve Kuran'›n hak oldu¤unu bildi¤i hal- de inanç, düflünce, ahlak anlay›fl›, yaflam tarz› ve de¤er yarg›la- r› bak›m›ndan Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i ölçülerden ve mutlak do¤rulardan farkl› k›staslar edinmesi ve hayat›n› bu yanl›fl k›s- taslara göre düzenlemesi büyük bir hata olur. Ayn› flekilde Allah'›n emirleri yerine baflka seçenekleri tercih etmesi, çeflit- li gerekçeler öne sürerek Allah'›n hükümlerini terk etmesi de flirke sebep olur.

Bu konuda insan hangi gerekçeyi öne sürerse sürsün geçer- li olmaz. Örne¤in bir kimsenin hoflnutlu¤unu Allah'›n hoflnut- lu¤una tercih etmek, Allah'› raz› etmek yerine onu raz› etme- ye çal›flmak demek ayr› bir ‹lah edinmek demektir. Bir kimse- den Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla korkmak, onun kor- kusuyla Allah'›n emirlerini ya da hoflnut olaca¤› fiilleri terk et- mek de ayn› anlamdad›r. Bir kimseyi Allah'› sever gibi sevmek, o kimseyi Allah'a ortak koflmak, onu Allah'›n yan› s›ra baflka bir ilah olarak görmek anlam›na gelir. Örnekleri biraz daha detay- land›rmak mümkündür. Mesela bir kifli dini yaflamas› gerekti¤i- ni anlad›¤› halde içinde bulundu¤u ortam› ya da çevreyi sebep göstererek, onlar›n tepkisini almamak için dinden taviz verdi-

(43)

¤ini söylüyorsa bu, aç›k bir flirk göstergesidir. Çünkü bu du- rumda Allah'›n hoflnut olmas›n› de¤il de çevresinde bulunan ki- flilerin hoflnut olmas›n› tercih ediyor demektir. Ya da insan›n ailesi veya beraber oldu¤u insanlar da dini kavrayam›yor olabi- lir, böyle bir durumda kiflinin onlar› üzmemek ad›na dinin ge- reklerini terk edip, taviz vermesi de ayn› tehlikenin belirtisidir.

Çünkü bu durumda yap›lmas› gereken Allah'›n r›zas›ndan asla taviz vermemek, insanlar›n hoflnutlu¤unu de¤il de Allah'›n hofl- nutlu¤unu tercih etmektir. ‹nsan elbette ki ailesine sevgi ve sayg›da kusur etmek istemez ama onlar kendisini de flirk kofl- maya ça¤›r›rlarsa o zaman ne yap›lmas› gerekti¤ini de yine Allah Kuran'da bizlere flöyle bildirir:

Biz insana, anne ve babas›na (karfl›) güzelli¤i (ilke edinmesini) tavsiye ettik. E¤er onlar, hakk›nda bilgin olmayan fleyle Bana ortak koflman için sana karfl› ça- ba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüflünüz Banad›r. Art›k yapt›klar›n›z› size haber verece¤im. (Ankebut Suresi, 8)

Bu duruma verilecek en iyi örnek Peygamberimiz (sav)'in dönemidir. Peygamber Efendimiz dini tebli¤ etti¤i s›ralarda pek çok insan ‹slam'›n hak oldu¤unu anlam›fl, Kuran'›n Allah'›n kita- b› oldu¤unu ve ona uyulmas› gerekti¤ini kavram›flt›r. Fakat bu insanlardan çok az› gerçekten din ahlak›n›n gereklerini yerine getirmifl ve Peygamebrimiz (sav)’e uymufltur. Örne¤in örtün- meyle ilgili ayetler Hicretten sonraki dönemde indirilmifltir.

“fieybe k›z› Safiye anlat›yor ve diyor ki: Biz Hz. Aifle’nin yan›nda iken bir k›s›m han›mlar Kureyflli kad›nlar›n durumunu ve fazilet- lerini anlatm›fllard›. Bunun üzerine Hz. Aifle buyurdular ki; "mu- hakkak ki Kureyflli kad›nlar›n üstünlü¤ü vard›r. Ama Allah’a ye- min ederim ki, ben ansar’›n kad›nlar›ndan daha çok Allah’›n Kita- b›n› tasdik eden ve Kur’an’a inanan faziletli kimseler görmedim."

Nur Suresi’ndeki “bafl örtülerini yakalar›n›n üzerlerine koysun-

(44)

HARUN YAHYA

lar” ayet-i kerimesi nazil oldu¤unda kocalar› onlar›n yanlar›na git- tiler ve kendilerine Allah (cc)’›n bu konuda inzal buyurdu¤u aye- ti okudular. Her bir kifli kar›s›na, k›z›na, bac›s›na ve yak›nlar›na bu ayeti okuyordu. ‹çlerinden hiçbir han›m bafl örtüsünü yakalar›

üzerine koymaz olmad›. Allah’›n indirdi¤i kitab›ndaki hükmüne inand›klar›ndan ve tasdik ettiklerinden örtülerine büründüler...”

(‹bn-i Kesir, Hadislerle Kuran-› Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880) Yine tesettürle ilgili ayetler indi¤i dönemde Müslüman kad›n- lar›n güzel tav›rlar›yla ilgili olarak flunlar rivayet edilir: Hz. Ay- fle (radiyAllahu anh)'dan rivayet edilmifltir:

“Baflörtülerini yakalar›n›n üstüne koysunlar”ayetini inzal edince harmaniyelerini y›rtarak onunla örtünmüfllerdir.” (‹bn-i Kesir, Hadislerle Kuran-› Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880)

Peygamberimiz (sav) döneminde mümin kad›nlar Cenab-›

Allah’›n tesettür konusundaki emrini hiç tereddüt etmeden, ifl- te böylesine büyük bir flevk ve istekle karfl›lam›fllar, hemen ita- at etmifllerdi. Onlardan sonra gelen Müslümanlar da ayn› flevk ve kararl›l›kla bu emri yerine getirmifllerdir.

Peygamberimiz (sav) dönemindeki baz› kifliler ise içinde bu- lunduklar› toplumdan alacaklar› tepkiden korkmufllar, onlar›n tehditlerinden çekinmifller, makamlar›n›, prestijlerini yitirmek- ten kayg›lanm›fllar, peygambere uyduklar› takdirde ticaretleri- nin, mali ifllerinin etkilenece¤ini, Müslümanlara vakit ay›r›nca, dine hizmet edince kayba u¤rayacaklar›n› düflünmüfllerdir. Ki- misi bulunduklar› zorlu ortam nedeniyle gelmesi muhtemel kötülüklerden ürkmüfl, kimisi çöl s›ca¤›nda Peygamberle birlik- te yola ç›kmay› zor görmüfl, nefsinin rahat›n› tercih etmifltir.

Sonuçta bak›ld›¤›nda bu insanlar birtak›m gerekçeler öne sü- rerek dinden taviz vermifllerdir. Ama Kuran ayetleri do¤rultu- sunda bak›ld›¤›nda bu insanlar›n asl›nda flirk içinde olduklar›

hemen anlafl›l›r. Çünkü bu kifliler vicdanlar›yla do¤ruyu gör- dükleri halde ya insanlar›, ya toplumu, ya paray›, ya mevkileri-

(45)

ni ya da nefislerini Allah'›n r›zas›na tercih etmifllerdir. Allah'tan baflkalar›n› raz› etmeye çal›flm›fllar, Allah'›n d›fl›nda varl›klardan medet ummufllard›r. Büyük ço¤unlu¤u ise içinde bulunduklar›

toplumdan alacaklar› tepkiden korkmufllar, onlar›n tehditlerin- den çekinmifller, makamlar›n›, prestijlerini yitirmekten kayg›- lanm›fllar, peygambere uyduklar› takdirde ticaretlerinin, mali ifllerinin etkilenece¤ini, Müslümanlara vakit ay›r›nca, dine hiz- met edince kayba u¤rayacaklar›n› düflünmüfllerdir. Kimisi bu- lunduklar› zorlu ortam nedeniyle gelmesi muhtemel kötülük- lerden ürkmüfl, kimisi çöl s›ca¤›nda Peygamberle birlikte yola ç›kmay› zor görmüfl, nefsinin rahat›n› tercih etmifltir.

Sonuçta bak›ld›¤›nda bu insanlar birtak›m gerekçeler öne sü- rerek dinden taviz vermifllerdir. Ama Kuran ayetleri do¤rultu- sunda bak›ld›¤›nda bu insanlar›n asl›nda flirk içinde olduklar›

hemen anlafl›l›r. Çünkü bu kifliler vicdanlar›yla do¤ruyu gör- dükleri halde ya insanlar›, ya toplumu, ya paray›, ya mevkileri- ni ya da nefislerini Allah'›n r›zas›na tercih etmifllerdir. Allah'tan baflkalar›n› raz› etmeye çal›flm›fllar, Allah'›n d›fl›nda varl›klardan medet ummufllard›r. Yine o dönemde pek çok insan asl›nda hak oldu¤unu bildi¤i halde yaln›zca nefsani istekleri nedeniyle veya nefsinin rahat› için dinden taviz vermifltir. Kimisi tehlike alt›na girmemek, kimisi tembellik yapmak, kimisi hiçbir feda- karl›kta bulunmamak, kimisi de nefsani isteklerini tatmin et- mek için ödün vermifl ve nefsini tercih etmifltir. Kuran'da pey- gamberin yan›nda yer almamak için nefisleri ad›na bahaneler öne süren insanlar›n durumundan flöyle bahsedilir:

"…Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz aç›kt›r" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa on- lar(›n evleri) aç›k de¤ildi. Onlar yaln›zca kaçmak isti- yorlard›." (Ahzap Suresi, 13)

Görüldü¤ü gibi peygamber döneminde yaflayan bu insanlar peygamberle ve müminlerle birlikte olmamak, onlarla beraber

(46)

dini yaflamamak için çeflitli mazeretler öne sürmüfllerdir. Belki o an öne sürdükleri bu mazeretlere kendilerini de inand›rm›fl- lar, çevrelerine de bunun ne kadar mant›kl› oldu¤unu anlatm›fl- lard›r. Oysa ki bu mazeretler Allah Kat›nda geçersizdir. Bu ki- fliler yaln›zca kendilerini kand›rm›fllard›r ancak bu durum onla- r› azaptan kurtarmaya yetmeyecektir. Çünkü onlar kendi heva- lar›n›, heveslerini, ihtiraslar›n›, toplum önündeki prestijlerini Allah'›n r›zas›na tercih etmifllerdir. Kuran ayetlerine bak›ld›¤›n- da bu davran›fllar›n›n anlam›n›n "flirk koflmak" oldu¤u aç›kça an- lafl›lmaktad›r. Bu noktada önemli olan fludur: Peygamber Efen- dimizin döneminde yaflayan insanlar o dönemin flartlar›nda yu- kar›da örneklerini verdi¤imiz flekillerde denenmifllerdir ama günümüz insanlar› da denenmektedirler. Nefisleriyle Allah r›- zas› aras›nda tercih yapmalar› gerekti¤inde samimi mi davran- d›klar› yoksa geçmifl dönemlerde yaflayan müflrikler gibi maze- retler mi öne sürdükleri Allah Kat›nda bilinmektedir. Herkes dünyada yapt›klar›n›n karfl›l›¤›n› ahirette buna göre alacakt›r.

Mazeretlerin hiçbir yarar sa¤lamayaca¤›, bunlar›n Allah Kat›n- da kabul görmeyece¤i bir Kuran ayetinde flöyle ifade edilir:

"Art›k o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sa¤layacak, ne (Allah'tan) hoflnutluk dilekleri kabul edilecektir." (Rum Suresi, 57)

Bu yüzden geçmiflte oldu¤u gibi günümüzde de insanlar›n Allah'›n Kuran'la bildirdi¤i k›staslardan uzaklaflmamalar›, din- den uzaklaflma yönünde geçersiz mazeretler uydurmamalar›

çok önemlidir. Kuran'da haber verilen k›staslar› terk ederek baflka k›staslar› benimsemenin de asl›nda flirk koflmak anlam›- na geldi¤i aç›kt›r. Böyle davranan bir kifli herfleyden önce, be- nimsedi¤i bu k›staslar› koyan varl›¤› Allah'›n d›fl›nda bir kural koyucu olarak görüyor, yani onu Allah'a flirk kofluyor demek- tir. Bu k›staslar› koyan kifli, kendisi, babas›, dedesi, atalar›, ar- kadafl›, patronu, içinde yaflad›¤› toplum, çeflitli felsefe ve ide-

HARUN YAHYA

(47)

olojilerin kurucular› ve uygulay›c›lar›, vs. olabilir. Bu aç›dan ba- k›ld›¤›nda hak dinin, yani ‹slam'›n çizdi¤i yoldan farkl› bir yolu benimseyen, baflka yollar› seçen kimse flirkin içine girmifl de- mektir. Bu kifli kendisini dinsiz, ateist, H›ristiyan, Yahudi vs.

olarak tan›mlayabilir. Hatta Müslüman oldu¤unu bile iddia ede- bilir... Fakat 5 vakit namaz k›l›yor, oruç tutuyor, ‹slam'›n birçok flart›n› yerine getiriyor da olsa tek bir noktada bile Kuran'a muhalif bir anlay›fl›, düflüncesi, de¤er yarg›s› varsa, Allah'›n Ku- ran'da bildirdi¤i emirleri, hoflnut oldu¤u tav›rlar› terk edip ye- rine baflkalar›n› tercih ediyorsa o kifli flirk içinde yafl›yor olabi- lir. Çünkü kendisine Allah'tan baflka kural koyucu edinmifltir.

Allah'a ortak koflan birisinin, mutlaka ortak kofltu¤u fley için,

"bu da bir ilaht›r", "ben bunu Allah'tan baflka bir ilah ediniyo- rum, buna tap›yorum" demesi veya bu flekilde düflünmesi ge- rekmez. fiirk, herfleyden önce kalpte olur, daha sonra düflün- ce ve hareketlere yans›r. Kuran'dan anlad›¤›m›za göre bir kifli- nin flirke girmesinin temelinde Allah'tan baflka herhangi bir fle- yi Allah'a tercih etmesi yatar. fiirk koflan insanlarda genelde Allah'›n mutlak bir flekilde inkar› söz konusu de¤ildir. Hatta müflriklerin büyük bir bölümü kendilerinin müflrik olduklar›n›

aç›kça kabullenmek ve kendilerine böyle bir vasf› kondurmak istemezler. Vicdanlar›n› örttükleri ve kendilerini kand›rd›kla- r›ndan ötürü ahirette bile flirklerini inkar ederler. Onlar›n bu durumlar› ayetlerde flöyle bildirilir:

Onlar›n tümünü toplayaca¤›m›z gün; sonra flirk ko- flanlara diyece¤iz ki: "Nerede (o bir fley) san›p da or- tak kofltuklar›n›z?" (Bundan) Sonra onlar›n: "Rabbi- miz olan Allah'a and olsun ki, biz müflriklerden de¤il- dik" demelerinden baflka bir fitneleri olmad›. Bak, kendilerine karfl› nas›l yalan söylediler ve düzmekte olduklar› da kendilerinden kaybolup-uzaklaflt›.

(Enam Suresi, 22-24)

(48)

KURAN'DA MÜfiR‹KLER KAÇ SINIFA AYRILIR?

irk konusuna Kuran'da pek çok aç›dan yer verilmifltir. fiir- kin genel mant›¤› her zaman ayn› olsa da, flirk koflman›n pek çok çeflidi oldu¤u Kuran'da bildirilmektedir. fiirk ve flirk koflanlar›n durumlar›n›n anlat›ld›¤› ayetler incelendi¤inde müfl- riklerin hepsinin, ortak bir özellik olarak Allah'tan baflka ilah- lar, yani yol göstericiler, hüküm koyucular, düzen kurucular, dostlar, yard›mc›lar edinen kimseler olduklar› görülür. Ancak flirk kofltuklar› fleyler bak›m›ndan müflriklerin çeflitleri vard›r.

Kuran'da tan›mlanan ve bahsi geçen belli bafll› müflrik çeflitle- rini flu bafll›klar alt›nda inceleyebiliriz.

Kitap Ehli

Kitap ehli, Kuran'da H›ristiyanlar› ve Yahudileri tan›mlamak için kullan›lan bir terimdir. Gerek H›ristiyanlardan gerekse Musevilerden büyük bir kitle hak dinin özünden uzaklaflarak, flirke dayal› bir din anlay›fl›na sapm›fllard›r. Ama bu konuda bir genellemeye gitmek, bu iki dinin mensuplar› hakk›nda genelle- me yaparak konuflmak da büyük hata olur. Burada ele al›nan kitle, kitap ehli içinde flirke düflen kiflilerdir. Bu insanlar›n flir-

(49)

ke sapmas›, peygamberlerini ve din adamlar›n› ilahlaflt›rmalar›

sonucunda olmufltur. H›ristiyanlar en baflta peygamberleri Hz.

‹sa'y› ilahlaflt›rarak flirke düflmüfllerdir. Günümüzde de H›risti- yanl›¤›n içindeki müflrikler Hz. ‹sa'n›n (hafla) Allah'›n o¤lu oldu-

¤unu, dolay›s›yla onun da bir ilah oldu¤unu iddia ederler. Bu durum ayetlerde flöyle haber verilmektedir:

Andolsun, "fiüphesiz Allah, Meryem o¤lu Mesih'tir"

diyenler küfre düflmüfltür. Oysa Mesih'in dedi¤i (flu- dur:) "Ey ‹srailo¤ullar›, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'- ne ortak koflana flüphesiz cenneti haram k›lm›flt›r, onun bar›nma yeri atefltir. Zulmedenlere yard›mc›

yoktur." Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyen- ler küfre düflmüfltür. Oysa tek bir ilahtan baflka ilah yoktur. E¤er söylemekte olduklar›ndan vazgeçmez- lerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (ac›) bir azab dokunacakt›r. (Maide Suresi, 72-73)

Bu iki topluluktan bir k›s›m insanlar›n Allah'a flirk kofltuklar›

di¤er kifliler ise din adamlar›d›r. Yahudilerden bir k›sm› haham- lar›n Allah ad›na uydurduklar› hükümleri adeta ilahi hükümler- mifl gibi benimsemifllerdir. Tarih boyunca Tevrat'a ve di¤er din kitaplar›na eklenen bu hükümler, Yahudi halk›n›n büyük ço-

¤unlu¤u taraf›ndan as›rlardan beri din ad›na uygulanagelmekte- dir. Halk din adamlar›na, dinde hüküm koyucu, hatta Allah'›n hükümlerini de¤ifltirici bir vas›f vererek onlar› Allah'a flirk kofl- maktad›r.

Ayn› durum H›ristiyanlar için de geçerlidir. Onlardan da ço-

¤unluk say›labilecek bir kitle din ad›na kendilerine hükmeden rahiplerin, papazlar›n ve din adamlar›n›n izinden yüzy›llar bo-

(50)

HARUN YAHYA

yunca körü körüne gitmifllerdir. Allah'›n gönderdi¤i hak dini de¤il, onlar›n flekil verdikleri bir din anlay›fl›n› benimsemifller- dir.

Her iki dinin de din adamlar›ndan baz›lar›, tarih boyunca Tevrat'ta ve ‹ncil'de ekleme, ç›karma ve de¤ifltirmeler yaparak bu kitaplar› tahrif etmifllerdir. Her iki ilahi kitab›n getirdi¤i hak din de bu flekilde asl›ndan uzaklaflarak baz› müflrik din adamla- r›n›n elinde birer flirk dinine dönüflmüfltür. Allah flirke sapan her iki kavmin de içinde bulunduklar› durumdan afla¤›daki ayette flöyle bahseder:

Onlar, Allah'› b›rak›p bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem o¤lu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ‹lah'a ibadet etmekten baflka bir fleyle emrolunmad›lar. O'ndan baflka ‹lah yoktur. O, bunlar›n flirk kofltuklar› fleylerden Yücedir. (Tevbe Suresi, 31)

Baflka birçok ayette de kitap ehlinden flirk koflanlar k›nan- maktad›r. Allah Kuran'da flirke sapan her iki dinin mensuplar›- n› da bütün hak dinlerin özüne, yani Allah'› tek bir ilah edinip O'ndan baflkas›na kulluk etmemeye davet etmektedir. Ayette flöyle buyrulur:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aran›zda müflte- rek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan bafl- kas›na kulluk etmeyelim, O'na hiçbir fleyi ortak kofl- mayal›m ve Allah'› b›rak›p bir k›sm›m›z (di¤er) bir k›sm›m›z› Rabler edinmeyelim." E¤er yine yüz çevi- rirlerse, deyin ki: "fiahid olun, biz gerçekten Müslü- manlar›z." (Al-i ‹mran Suresi, 64)

Burada bir noktan›n tekrar hat›rlat›lmas›nda yarar vard›r.

(51)

Burada konu edilen kesim H›ristiyanlar›n ve Musevilerin için- deki müflriklerdir. Unutmamak gerekir ki her dinin içinde müfl- rik konumunda insanlar olabilir, hak dini yaflayan kifliler aras›n- dan da flirke sapan insanlar zaman zaman ç›kmaktad›r. Yoksa tüm kitap ehlinin bu flekilde nitelendirilmesi asla söz konusu de¤ildir. Bu bak›mdan Yahudilerden ve H›ristiyanlardan ihlasl›

olup, Allah'› bir ve tek ilah olarak kabul eden, O'na asla ortak koflmayan insanlar› tenzih ederiz. Nitekim Kuran'da da böyle bir kesimin varl›¤› haber verilmifltir. Ayetlerde flöyle buyrul- maktad›r:

Onlar›n hepsi bir de¤ildir. Kitap ehlinden bir toplu- luk vard›r ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'›n ayetlerini okuyarak secdeye kapan›rlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olan› em- reder, münker olandan sak›nd›r›r ve hay›rlarda yar›- fl›rlar. ‹flte bunlar salih olanlardand›r. Onlar hay›rdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun b›rak›lmaz- lar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i ‹mran Suresi, 113-115)

fiüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin sayg› gösteren- ler olarak- inananlar vard›r. Onlar Allah'›n ayetlerine karfl›l›k olarak az bir de¤eri sat›n almazlar. ‹flte bun- lar›n Rableri Kat›nda ecirleri vard›r. fiüphesiz Allah, hesab› çok çabuk görendir. (Al-i ‹mran Suresi, 199) Ayr›ca Kuran'da Müslümanlar›n, kitap ehlinden flirk koflanla- r› hak dine güzel ö¤ütle davet etmeleri, onlara flirk koflman›n yanl›fl oldu¤unu tebli¤ etmeleri de flöyle emredilmifltir:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aran›zda müflte-

(52)

rek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan bafl- kas›na kulluk etmeyelim, O'na hiçbir fleyi ortak kofl- mayal›m ve Allah'› b›rak›p bir k›sm›m›z (di¤er) bir k›sm›m›z› Rabler edinmeyelim." E¤er yine yüz çevi- rirlerse, deyin ki: "fiahid olun, biz gerçekten Müslü- manlar›z." (Al-i ‹mran Suresi, 64)

Güç sahibi gördükleri kiflileri ilah edinenler

Bu konuda Kuran'da verilen en belirgin örnek Firavun'un kavmidir. Zira bu kavim bafllar›nda bulunan kifliyi yani kendi yöneticilerini ilah edinmifltir. Firavun'un yak›n çevresinin ve kavminin oluflturdu¤u flirk sistemi ve bu sistemin özellikleri as- l›nda her ça¤da, her toplumda görülebilecek evrensel bir mo- deldir. Firavun, kavmi içinde ilahl›¤›n› ilan etmifl, kavmi de ken- disine boyun e¤mifltir. Firavun'un ilahl›¤›n› dile getirdi¤i bir ifa- deyi, Allah Kuran'da flöyle bildirmektedir:

Sonunda (yard›mc› güçlerini) toplad›, seslendi; Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim." (Naziat Suresi, 23-24)

Firavun'a öncelikle tabi olan ve onu destekleyenler kendi ya- k›n çevresiydi. "Firavun dedi ki: Ey önde gelenler, sizin için benden baflka ilah oldu¤unu bilmiyorum..." (Kasas Suresi, 38) ayetinden de anlafl›ld›¤› gibi Firavun, kavminin önde gelenleri üzerinde bir hakimiyet kurmufl ve ilahl›k iddias›n› on- lara kabul ettirmiflti. Onlar da halk üzerinde imtiyaz sahibi ol- duklar› için bu sistemin kendileri için karl› olaca¤›n› düflünmüfl- lerdi ve Firavun'dan menfaat ummufllard›. Bu nedenle onun ilahl›k iddia etti¤i bir düzeni benimsemifllerdi. Ancak bu tutum-

HARUN YAHYA

(53)

lar› onlar› helaka sürükledi. Kendilerini dünyada yakalayan ve ahirette de sonsuza dek b›rakmayacak korkunç bir azaba mah- kum oldular. Kuran'da Firavun'un emrine uyan önde gelenle- rin durumu ve ak›betleri flöyle anlat›l›r:

Firavun'a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Fira- vun'un emrine uymufllard›. Oysa Firavun'un emri do¤ruya-götürücü (irflad edici) de¤ildi. O, k›yamet günü kavminin önderli¤ine geçer, böylece onlar› ate- fle götürmüfl olur. Sonunda vard›klar› yer, ne kötü bir yerdir. Onlar, burda da, k›yamet gününde de la- nete tabi tutuldular. Verilen ba¤›fl, ne kötü bir ba¤›fl- t›r. Bunlar, sana do¤ru haber (k›ssa) olarak aktard›-

¤›m›z nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalm›fl, (hâlâ izleri var, kimi de) biçilmifl ekin (gibi yerle bir edilmifl, kal›nt›s› silinmifl) dir. Biz onlara zul- metmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler.

Böylece Rabbinin emri geldi¤i zaman, Allah'› b›rak›p da tapt›klar› ilahlar›, onlara hiçbir fley sa¤layamad›, 'helak ve kay›plar›n›' artt›rmaktan baflka bir ifle yara- mad›. (Hud Suresi, 97-101)

Yak›n çevresinden sonra Firavun'a boyun e¤en di¤er kesim de Firavun'un ordusu ve hükmü alt›ndaki M›s›r halk›yd›. Fakir, güçsüz ve muhtaç olan halk Firavun'un emrine boyun e¤miflti.

Bu durumu haber veren ayetlerde flöyle buyrulmaktad›r:

Firavun, kendi kavmi içinde ba¤›rd›; dedi ki: "Ey kav- mim, M›s›r'›n mülkü ve flu alt›mda akmakta olan ne- hirler benim de¤il mi? Yine de görmeyecek misi- niz?"... (Zuhruf Suresi, 51)

Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona

(54)

boyun e¤diler. Gerçekten onlar, fas›k olan bir kavim- di. (Zuhruf Suresi, 54)

O s›rada M›s›r'da esaret alt›nda olan ‹srailo¤ullar›'n›n önem- li bir bölümü de bask› ve korkudan kaynaklanan bir flirk için- deydiler. Onlar da M›s›r halk›n›n di¤er bölümü gibi Firavun'un Allah'tan ba¤›ms›z -Allah'› tenzih ederiz- bir gücü oldu¤unu zannediyor ve ondan Allah'tan korkar gibi korkuyorlard›. Bu nedenle Firavun'un boyunduru¤unda yaflamay›, Allah'›n elçileri ile gönderdi¤i dine iman etmeye tercih etmifllerdi:

Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) baflka -Firavun ve önde gelen çevresi- nin kendilerini belalara çarpt›rmalar› korkusuyla- iman eden olmad›. Çünkü Firavun, gerçekten yeryü- zünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü ta- fl›ranlardand›. (Yunus Suresi, 83)

Firavun'un halk› bask›, korkakl›k, cahillik, her ne pahas›na olursa olsun ç›karlar›n› koruyabilme kayg›s› gibi sebeplerle Fi- ravun'u ilahlaflt›rm›fllar, onun düzenini Allah'›n dinine tercih ederek müflrik bir toplum haline gelmifllerdir. Oysa onlar›n yapmalar› gereken fley, tek ilah›n Allah oldu¤unu bilip, yaln›zca O'ndan korkmak, O'na dayan›p güvenmek ve O'nun raz› ola- ca¤› flekilde hareket ederek peygamberlerinin izinden gitmek- ti. fiayet gücün tek sahibinin Allah oldu¤unu, Firavun'un müs- takil bir güce sahip olmad›¤›n› bilselerdi ve bu gerçe¤e iman et- selerdi Firavun'dan çekinmez, onun verece¤i azaptan kork- mazlard›.

Firavun'un Allah'›n kontrolünde olan aciz bir varl›k oldu¤unu anlasalard›, Firavun'a boyun e¤meyebilirlerdi. Oysa Firavun'un sahip oldu¤unu düflündükleri mülk ve zenginlik, ihtiflam, aske-

HARUN YAHYA

(55)

ri güç, gerçekte Allah'a aitti. Onlar bu gerçe¤i kavrayamad›kla- r› ve Allah'›n gücünü de hakk›yla takdir edemedikleri için Fira- vun'un görünürdeki gücüne aldand›lar. Allah'›n diledi¤i anda Fi- ravun'un sahip oldu¤u herfleyi alabilece¤ini bilselerdi böylesine çirkin bir müflrik ahlak› göstermez, böylesine afla¤›lanmazlard›.

Nitekim Allah Firavun'u suda bo¤arak istedi¤i anda elinden tüm gücünü alabilece¤ini de göstermifltir. Asl›nda Firavun'u ilahlaflt›ran müflrikleri utand›racak bir örnektir bu… ‹flte bu yüzden Firavun'un kavmi her türlü müflrik toplum modeline apaç›k bir örnektir. Bu model, as›rlard›r dünyadaki pek çok ül- kenin insanlar› taraf›ndan da yaflanm›fl yayg›n bir flirk çeflididir.

Putlara tapanlar

Allah'a flirk koflulan canl› veya cans›z herfleyin "put" olarak isimlendirilebilece¤ini önceki bölümlerde ifade etmifltik. Fakat bu bölümde "put" kelimesini en klasik anlamda, yani tafl, me- tal, tahta gibi maddelerden flekil ve suret verilerek yap›lan hey- keller için kullanaca¤›z. ‹lk bak›flta insan, bu tür putlara tap›n- man›n eski toplumlar›n ya da günümüzde bilim ve teknolojinin ulaflmad›¤› baz› ilkel totemci kabilelerin adeti oldu¤u hissine kap›labilir. Ancak bu olay› göründü¤ü kadar basite indirgemek do¤ru de¤ildir. Çünkü bu tür bir flirkin özünde bu heykellerin temsil ettikleri kifliler ya da kavramlar yatar. Bu nedenle, puta tapanlar genelde bu putlar›n bizzat kendilerinden ziyade, onla- r›n ça¤r›flt›rd›klar› düflünce ve yaflam biçimini benimserler. Bu flekilde, yol gösterici, hüküm koyucu, koruyucu, kurtar›c› ola- rak Allah'a ortak kofltuklar› varl›klar›, yonttuklar› heykellerde ölümsüzlefltirmeye çal›fl›rlar. Sonuçta putlar› yontman›n teme- linde sembolik bir mant›k yatar.

(56)

HARUN YAHYA

Yontulan putlar asl›nda flirk koflulan varl›¤›, kifliyi ya da kav- ram› temsil ederler. Bu nedenle asl›yla ayn› sayg› ve hürmete tabi tutulurlar. Gerçekte flirk koflulan ise bunlar›n temsil ettik- leri mana ve zihniyettir. Kuran'da, Hz. ‹brahim'in müflrik kav- minin de benzer flekilde temsili heykeller yontarak bunlara tapt›klar› flöyle haber verilir:

Hani babas›na ve kavmine demiflti ki: "Sizin, karfl›la- r›nda bel büküp e¤ilmekte oldu¤unuz bu temsili hey- keller nedir? "Biz atalar›m›z› bunlara tap›yor bul- duk" dediler. (Enbiya Suresi, 52-53)

Ayetlerden anlafl›ld›¤› gibi bu tür tap›nmalar insanlara atala- r›ndan miras kalmaktad›r. Dolay›s›yla puta tapmak, gerçekte ne kadar mant›ks›z bir hareket olsa da, çocukluktan itibaren al›nan telkinler sonucunda en modern toplumlarda bile yad›r- ganmayacak sosyal bir davran›fl biçimi haline gelebilmektedir.

Yontulan putlar›n bir özelli¤i de zamanla bunlar›n, temsil et- tikleri kifli ya da kavramla ayn› vas›fta tutulmaya bafllanmas›d›r.

Örne¤in Hindistan'da bafllang›çta Buda'n›n flahs› ilahlaflt›r›lm›fl- t›r. Daha sonra kendisini temsilen heykelleri yap›larak hat›ras›

ve düflünce sistemi korunmaya çal›fl›lm›flt›r. Bugün ise bizzat bu heykeller ilahlaflt›r›lm›fl ve insanlar›n tap›nd›klar›, hürmet ettikleri, dua ettikleri, yard›m istedikleri putlar haline gelmifl- lerdir. Dünyan›n pek çok yerinde benzer mant›kta çeflitli puta tap›nma flekilleri mevcuttur.

Tarihi kay›tlarda, Kuran'›n indirildi¤i dönemde de Araplar›n çok say›da ve çeflitte putlar›n›n oldu¤u yer al›r. Nitekim Kuran ayetlerinde de onlar›n bu durumlar› tarif edilmektedir. Tarihi belgeleri inceledi¤imizde bu putlar›n asl›nda belirli kavramlar›

temsil ettiklerini, bir nevi simge niteli¤inde olduklar›n› da aç›k-

(57)

ça görürüz. Yani asl›nda Arap toplumu da san›ld›¤› gibi yaln›z- ca tafltan, tahtadan yontulmufl flekillerin, heykellerin bizzat kendisine tapm›yordu. Onun temsil etti¤i anlama tap›yordu.

Örne¤in bu putlar güç, para, kad›n, bereket gibi anlamlar tafl›- yordu. Dolay›s›yla müflrikler de bu anlamlara yani güce, para- ya, kad›na vb. tap›yorlard›. Bu mant›kla bak›ld›¤›nda putlar›n as- l›nda günümüz toplumlar›n›n tapt›¤› ve dine karfl› tercih ettik- leri de¤erlerden çok da farkl› fleyler olmad›klar› anlafl›l›r. Bu nedenle müflriklerden, putperestlerden bahsederken onlar›

çok ilkel kabileler, çok ilkel insanlar olarak görmek hatal› olur.

Geçmiflte yaflam›fl putperestler de günümüz insanlar› gibi nor- mal insanlard›; Allah'›n varl›¤›n› biliyorlard›, fakat para, güç, zenginlik, kad›n gibi kavramlara haddinden fazla de¤er vererek, onlar› ilahlaflt›rd›klar› için putperest olmufllard›.

Kuran'da putperestlikle ilgili verilen örneklerden bir di¤eri de yine ‹srailo¤ullar› ile ilgilidir. Hz. Musa ile birlikte Firavun'un kavminden kurtulan ‹srailo¤ullar› yolculuklar› s›ras›nda puta ta- pan bir kavimle karfl›laflm›fllar ve Musa Peygamberden kendile- rine ayn› flekilde bir put yapmas›n› istemifllerdir. Bu durum Ku- ran'da flöyle bildirilir:

‹srailo¤ullar›n› denizden geçirdik. Putlar› önünde bel büküp e¤ilmekte olan bir toplulu¤a rastlad›lar. Mu- sa'ya dediler ki: "Ey Musa, onlar›n ilahlar› (var; onla- r›n ki) gibi, sen de bize bir ilah yap." O: "siz gerçek- ten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. Onla- r›n içinde bulunduklar› fley (din) mahvolucudur ve yapmakta olduklar› fleyler (ibadetler) de geçersizdir."

(Araf Suresi, 138-139)

Görüldü¤ü gibi ‹srailo¤ullar› cahilce bir tav›r gösterip, gözle-

(58)

riyle gördükleri, önünde e¤ilecekleri, belki de gösteriflli tören- ler yapacaklar› bir ilah istemektedirler. Bu durum onlar›n Allah'›n kadrini takdir edemediklerinin ve kavrayamad›klar›n›n göstergesidir. Hz. Musa kendilerine gerçe¤i aç›klad›¤› halde peygamberleri yanlar›ndan ayr›l›r ayr›lmaz hemen kendilerine putlar edinmifllerdir. Bu, çok büyük bir sapk›nl›kt›r. Nitekim bu davran›fllar›n›n ard›ndan piflmanl›¤a kap›ld›klar›, Kuran'da flöyle bildirilmifltir:

(Tur'a gitmesinin) Ard›ndan Musa'n›n kavmi süs efl- yalar›ndan bö¤ürmesi olan bir buza¤› heykelini (tap›- lacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuflmad›¤›- n› ve onlar› bir yola da yöneltip-iletmedi¤ini (hidaye- te erdirmedi¤ini) görmediler mi? Onu (tanr›) edindi- ler de, zulmedenler oldular.

Ne zaman ki (yapt›klar›ndan dolay› piflmanl›k duyup, bafllar›) elleri aras›na düflürüldü ve kendilerinin ger- çekten flafl›r›p-sapt›klar›n› görünce: "E¤er Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi ba¤›fllamazsa kesin olarak hüsrana u¤rayanlardan olaca¤›z" dediler.

(Araf Suresi, 148-149)

Ancak Allah Kuran'da buza¤›y› ilah edinenlere ilgili olarak flöyle buyurmaktad›r:

fiüphesiz, buza¤›y› (tanr›) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayat›nda bir zillet yetiflecektir. ‹flte Biz, 'yalan düzüp-uyduranlar›' böyle cezaland›r›r›z.

(Araf Suresi, 152)

Ayette bildirildi¤i gibi, Allah Kendisi'ne flirk koflanlar› diledi-

¤i takdirde affetmemektedir. Çünkü ayette de ifade edildi¤i gi- bi Allah'a flirk koflanlar asl›nda yalan düzüp uydurmaktad›rlar.

HARUN YAHYA

Referanslar

Benzer Belgeler

‹kili puanlanan (Beck Umutsuzluk Ölçe¤i) ve çoklu puanlanan (Boyun E¤ici Davran›fllar Ölçe¤i)ve tekboyutlu duruma getirilen iki ölçe¤in uyguland›¤› 161

Gazi Mustafa Kemal Pafla ve Efli Latife Han›m Afyon'da... arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤i- ni reddetmek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l›

korneal greft ile onar›ld›. B B)) Skleral incelme ve nekroz izlenen skleromalazi alan› nazal bölgede izleniyor. C C)) Afl›r› koterizasyona ba¤l› geliflen limbal yetmezlik

Ancak, yafla- yan en yak›n akrabalar›m›za iliflkin bil- diklerimizle, soylar› uzun zaman önce tükenmifl olan akrabalar›m›z›n bizlere b›rakt›¤› izleri

Ek bölüm:.. Darwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddetmek ama- c›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bilim d›fl› bir safsatadan bafl-

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti ol- mas›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teori- yi bilim dünyas›n›n gündemine sokan

(En do¤rusunu Allah bilir.) fiehitle- rin konumunu bildiren baflka ayetlerde ise, zaman ve me- kan›n olmad›¤›, daha farkl› bir boyutta Allah'›n onlar için yaflam

Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farkl› canl› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan