• Sonuç bulunamadı

S

özünü etti¤imiz müflrik kitlesinin en büyük ortak özellik-lerinden birisi "taassup"tur. Taassup, insan›n düflünce ve davran›fllar›n›, geçerli, mant›kl› ve ak›lc› hiçbir delile dayanmak-s›z›n uydurulmufl birtak›m yasak, prensip ve yapt›r›mlara göre k›s›tlamas›, hayat›n› bunlara göre düzenlemesidir. Taassup din için söz konusu oldu¤unda ise, kiflinin dinin gerçek ve geçerli kayna¤›n› b›rakarak, "zan ve tahmin"e dayal› düzmece kural ve prensiplere uymas› akla gelir. Halk aras›nda, ço¤unlukla yanl›fl olarak dindar Müslümanlar için kullan›lan bu deyim, gerçekte din d›fl› birtak›m hükümlere, emir ve yasaklara, din ad›na tabi olan müflrikleri tam anlam›yla tan›mlar. Zaten taassup, müflri¤i böyle bat›l bir dini benimsemeye yönelten en önemli etkendir.

Çünkü nefsin, pek çok olumsuz haslete oldu¤u gibi taassuba karfl› da bir e¤ilimi vard›r.

Müflrik için böyle bir taassubu yaflamak ve onun

savunuculu-¤unu yapmak, do¤ru yolu benimsemekten daha çekici gelir.

Bundan mistik bir zevk al›r. Yahudili¤in de sapt›r›lmas›n›n en temel nedenlerinden biri budur. Bugün baz› tutucu Yahudiler görünüflte çok "dindar"d›rlar -aralar›nda samimi olanlar› tenzih ederiz- ve kendi kurduklar› dinin kurallar›na çok titizlikle uyar-lar. Ancak bu din, Allah'›n gönderdi¤i hak din de¤ildir ve Allah

r›zas› için de¤il, tutuculu¤un ve atalara ba¤l›l›¤›n verdi¤i nefsani zevkin yaflanmas› için uygulanmaktad›r.

Müflrikler "taassup" üzerine kurulu dinlerini, garip sembol-ler, k›yafetler ve ritüellerle doldururlar, çünkü bunlar büyük bir gösterifl arac›d›r. Bunlar sayesinde çok dindar ve takva in-sanlar olarak bilinir, toplumda prestij elde ederler. Ama taas-sup müflriklerin d›flar› karfl› kulland›klar› bir takva alameti ol-mas›n›n ötesinde içten içe kendilerini tatmin eden bir yap›d›r.

Çünkü bu tip insanlara dinin özü, gerçe¤i ya da daha aç›k bir deyimle Allah Kat›ndan indi¤i hali yetmemektedir. Dinin kolay bir flekilde yaflanabiliyor oluflu, dinde akl›n, ferasetin hakim ol-mas› onlar›n kabullenemedi¤i bir durumdur. Onlar ancak zor bir din yaflarlarsa, insanlara da bunu gösterebilirlerse rahatlar-lar. Kiflinin yapt›klar›n› yaln›zca Allah'›n bilmesinin yeterli s› onlar› huzursuz eder. Böyle bir yap› ihlasl› yani samimi olma-y› gerektirdi¤i için bunu yaflayamaz, gösterifli tercih ederler.

Ancak flunu da belirtmeliyiz ki, Allah'›n insanlara rahmetinin bir sonucu olarak müflrikler, kendilerinden önceki dinlere mensup müflriklerin aksine, Allah'›n son kitab› olan Kuran-›

Kerim'in tek kelimesini bile de¤ifltirememifllerdir. Kuran'dan sonra baflka kitap indirilmeyece¤i, baflka din gelmeyece¤i ve k›-yamete kadar Kuran'›n geçerli olaca¤› Peygamberimiz (sav) ta-raf›ndan bildirilmifltir. Kuran'› Allah korumufltur, koruyacakt›r, bunu da yine Kuran'da Allah vaat etmifltir. Bu yüzden dinini ge-re¤i gibi aç›k ve detayl› bir biçimde ö¤renmek isteyen samimi her insan için yol aç›kt›r; Kuran ve Peygamber Efendimizin Ku-ran'a uygun örnek yaflam› rehberdir.

Müflrik ise, insanlar› Kuran'dan uzak tutacak her türlü bat›l inanc› savunur. Getirdi¤i deliller hep Kuran d›fl›d›r. Ayette

be-lirtildi¤i gibi, zan ve tahminle yalan söyler. Allah hakk›nda bir-tak›m zanlar besler. Tüm bu flüphelerinin verdi¤i bir güvensiz-lik ve ezikgüvensiz-lik içindedir. Kimi zaman da kendine güvenini ve ka-rarl›l›¤›n› sald›rganl›¤›, küstahl›¤›, alayc›l›¤› ve pervas›zl›¤›yla ye-niden kazanmaya çal›fl›r.

Müflrik ayn› zamanda cahildir. Ciltler dolusu kitab› ezbere bilse de cehaletten kurtulamaz. Kuran'›n nuruyla ayd›nlanma-d›¤› için cahildir. Herfleyden önce Allah'› gere¤i gibi tan›yamaz, Kuran'da Allah'›n Kendisi'ni bildirdi¤i gibi bilemez. Bat›l dininin kendisine tan›tt›¤› çok farkl› bir ilaha tapar. Kuran'da bahsedi-len gerçekleri göz ard› eder.

Bu cehaleti ve ak›ls›zl›¤› hareketlerine, davran›fllar›na ve ko-nuflmalar›na da yans›r. Kuran'› anlamam›fl olmas›, cehaleti, Ku-ran'da tarif edilen anlamdaki akla sahip olmay›fl› ve mant›k ör-güsündeki bozukluklar sürekli olarak di¤er insanlar karfl›s›nda küçük düflmesine yol açar. Bat›l bir dine ba¤l› oldu¤u için bunu ak›lc› bir biçimde savunamaz.

Müflrik, Allah'a do¤rudan yönelemez; Rabbimiz ile samimi bir yak›nl›k kuramaz, çünkü kalbi kaskat›d›r. Allah'a karfl› hiçbir ya-k›nl›k ve ba¤l›l›k hissetmez, yaln›zca kendini kand›r›r. Allah'›n ad› dilindedir fakat kalbinde de¤ildir. Allah'a ulaflmak için ara-c›lar tayin eder. Bu araara-c›lar›n r›zas›n› kazanmay› yeterli görür.

Bunlar›n kendisine Allah Kat›nda yard›mc› olacaklar›n› düflü-nür. Oysa bu arac›lar onu Allah'tan daha çok uzaklaflt›r›r, flir-kini artt›r›r. Müflriklerin Allah Kat›nda flefaatçi sand›klar› arac›-lar› nas›l putlaflt›rd›karac›-lar› ve bunarac›-lar›n Allah Kat›nda hiçbir geçer-liliklerinin olmad›¤› Kuran'da flöyle bildirilir:

Allah'› b›rak›p kendilerine zarar vermeyecek ve ya-rarlar› dokunmayacak fleylere kulluk ederler ve:

HARUN YAHYA

"Bunlar Allah Kat›nda bizim flefaatçilerimizdir" der-ler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmedi¤i bir fley mi haber veriyorsunuz? O, sizin flirk kofltuk-lar›n›zdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18) Müflrik Kuran'dan uzak oldu¤u için, Kuran ahlak›ndan da uzakt›r. Hal ve hareketlerinde, tav›r ve konuflmalar›nda Kuran d›fl› bir model izlenir. Kuran'› aç›p okumad›¤›, okusa da müflrik zihniyetiyle do¤ru anlayamad›¤› için Kuran'›n müminlere sun-du¤u bütün nimetlerden, bütün ilimlerden, bütün ahlaki güzel-liklerden, manevi üstünlüklerden mahrum kal›r. Üstünlükler flöyle dursun her türlü ahlaks›zl›¤a, sahtekarl›¤a da oldukça yatk›nd›r. Darda kald›¤›nda ya da nefsinin arzu ve istekleri ile çat›flt›¤›nda kendi dininde bir mazeret öne sürerek vicdan›n›

bast›rarak, her türlü s›n›r› çi¤neyebilir.

Allah'a flirk koflan insan›n bir di¤er özelli¤i de cimri olmas›-d›r. Bir ayette, müminlerin ihtiyaçlar›ndan arta kalanlar›n› infak etmeleri bildirilirken, müflrikler mallar›n›n ancak çok cüzi bir miktar›n›, onu da ço¤unlukla gösterifl maksad›yla ellerinden ç›-kar›rlar. Mal›, paray› y›¤›p biriktirmek en büyük tutkular›ndan biridir. Hatta harcamaktansa biriktirmek nefislerine daha hofl gelir. Gerçek imana sahip olmad›klar›, dolay›s›yla Allah'a güve-n ve tevekkülleri olmad›¤› içigüve-n gelecek korkusu içigüve-nde yaflarlar.

Müflrik bir insan sürekli istikbaline yönelik yat›r›mlar yapar.

Elbette insan ak›lc› davran›p, gelece¤i de düflünebilir, ama bu-nu bir h›rs, ihtiras haline getirmek ve tevekkülsüz bir üslup ve tav›r içine girmek son derece çirkindir. Bu, ayn› zamanda kifli-nin iman›n›n, Allah'› kavray›fl›n›n eksikli¤ini de ortaya koymak-tad›r. Allah'a güveni tam olan, r›zk› verenin Allah oldu¤unu bi-len bir insan›n dünyaya yönelik bu derece h›rs yapmas› söz

ko-HARUN YAHYA

nusu dahi olamaz.

Bununla birlikte k›skançl›k, h›rs ve bencillik gibi kötü ahlak özellikleri de müflrik yap›daki bir insan›n karakter ve flahsiye-tinin temelini oluflturur. Bu tip insanlar estetikten, sanattan ve incelikten yoksundurlar. Tav›r ve hareketleri de estetik ve in-celikten uzakt›r. Di¤er insanlara karfl› son derece kaba davra-n›rlar. Üstelik böyle olmalar›n› da dinde bir üstünlük ve takva alameti olarak göstermeye çal›fl›rlar.

Müflriklerin bir özelli¤i de korkak olmalar›d›r. Müflrikler, özellikle samimi müminlere karfl› sebebini bilemedikleri bir korku içindedirler. Bu, Allah'›n, flirk koflmalar›ndan dolay› on-lar›n kalplerinde yaratt›¤› bir korkudur. Ayette bu durum flöy-le belirtilir:

Kendisi hakk›nda hiçbir delil indirmedi¤i fleyi Allah'a ortak kofltuklar›ndan dolay› küfredenlerin kalplerine korku salaca¤›z. Onlar›n bar›nma yerleri atefltir. Za-limlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Al-i ‹mran Su-resi,151)

Bundan baflka müflrikler bedbaht ve karamsar bir ruh haline sahiptirler. fiirk kofltuklar› için s›k›nt›lar, belalar, zorluklar, terslikler pefllerini b›rakmaz. Bunlar onlar›n azap ve afla¤›lan-malar›n›n dünyadaki bafllang›c›d›r. Bafllar›ndan eksilmeyen bu belalardan ötürü bilinçaltlar›nda Allah'a karfl› gizli bir isyan du-yarlar. Fakat buna ra¤men "Allah ad›na oldu¤unu öne sürdük-leri" dinlerinden de vazgeçmezler. Çünkü yaflam tarzlar›n›, ai-le yap›lar›n›, çevreai-lerini, sosyal ve ticari iliflkiai-lerini bu bat›l din-lerinin üzerine kurmufllard›r. Bu düzeni terk etmek kolay ko-lay ifllerine gelmez.

Müflriklerin en önemli özelliklerinden birisi de pis

olmalar›-d›r. Tevbe Suresi'nin 27. ayetinde, "müflrikler ancak bir pisliktirler..." ifadesiyle onlar›n her yönüyle, maddi ve mane-vi bir bütün olarak pislik içinde olduklar›na iflaret ediyor olabi-lir. Manevi pisliklerinin yan›s›ra maddi pislikleri de müflriklerin oldukça karakteristik özelliklerindendir. Gerek bedenleri, ge-rek giysileri, gege-rekse yaflad›klar› ortamlar neredeyse sa¤l›klar›-na, vücutlar›na zarar verecek derecede pistir. Gerçek manada, ak›lc› bir temizlikten haberleri yoktur.

Beslenmeleri de ak›lc› olmad›¤› ve çeflitli bat›l inançlara ve hurafelere dayal› bir flekil ve zihniyet içerdi¤i için, kimi zaman yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan bedensel ve zi-hinsel geliflme bozukluklar› görülebilir.

Müflri¤in ak›l sa¤l›¤› da yerinde de¤ildir. Hayat› boyunca flirk sisteminden kaynaklanan olumsuz, sa¤l›ks›z yaflam tarz› onun zihinsel geliflimini ve beyinsel fonksiyonlar›n› da olumsuz yön-de etkiler.

Bunlar›n yan› s›ra müflri¤in yarg› ve muhakemesi bozuktur.

Konuflma ve davran›fllar› dengesiz ve tutars›z, ak›ldan uzakt›r.

‹niflli ç›k›fll›, istikrars›z bir ruh haline sahiptir. Sakinken birden-bire heyecanlan›r, sald›rganl›k derecesine varan ani ç›k›fllar ya-par. Yüksek ve bozulmufl bir ses tonuyla rahats›z edici bir bi-çimde konuflur.

Tüm bu özelliklerinden dolay›, din ad›na ortaya ç›kt›klar›nda insanlar› din ahlak›ndan uzaklaflt›ran son derece itici bir görü-nüm sergilerler. Din ahlak›na hizmet ettiklerini, dinsizlikle mü-cadele ettiklerini zanneder, fakat dine dinsizlerden daha çok zarar verirler. Gerçekte ise hak din aleyhinde en büyük, en

yo-¤un faaliyeti yapanlar kendileridir.

Onlar bu gerçe¤in fluuruna varamazlar. Çünkü Kuran'da,

HARUN YAHYA

Allah'›n zikrini görmezden gelen kimselerin üzerini fleytanlar›n kabukla ba¤layacaklar›, bunlar›n da kendilerini do¤ru yolda sa-nacaklar› haber verilir. Ayetlerde flöyle buyrulmaktad›r:

Kim Rahman'›n zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir fleytana onun 'üzerini kabukla ba¤latt›r›r›z'; art›k bu, onun bir yak›n dostudur.

Gerçekten bunlar (bu fleytanlar), onlar› yoldan al›ko-yarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette ol-duklar›n› san›rlar. (Zuhruf Suresi, 36-37)

Nitekim müflrik bir insan içinde bulundu¤u durum kendisine anlat›ld›¤›nda da samimi yaklaflmad›¤› için anlamaz, anlamak da istemez. Bu konuda yaz›lanlar› okusa bile üstüne al›nmaz, ko-nunun do¤rudan muhatab› oldu¤unu fark etmez, fark etse de anlamazl›ktan gelir. Tüm tarifler kendisini iflaret etse bile ken-dine kondurmaz, flirki d›flar›da arar.

Ancak, samimi olduklar› halde cehalet nedeniyle bafllang›çta böyle bir yanl›fl anlay›fla düflenler, gerçekleri ö¤renince vicdan-lar›na baflvurur, tevbe ederek do¤ru yola yönelerek, kurtula-bilirler. Gerçek müflrik karakteri tafl›mad›klar› halde, bilgisizlik-leri nedeniyle din ad›na müflriklere tabi olan kimselere, sami-miyetleri ve halis niyetleri nedeniyle Allah'›n hidayet nasip et-mesi umulur. ‹flte bu kitab›n bir amac› da bu tür samimi niyet-li, vicdanl› kimselere, hatalar›n› ve eksiklerini fark ettirmek, içinde bulunduklar› karanl›k hakk›nda onlar› bilgilendirmek ve tevbe ederek Allah'›n halis dinine girmelerine vesile olmakt›r.

Yoksa Allah gözlerindeki, kulaklar›ndaki ve kalplerindeki ör-tüyü kald›rmad›kça, burada anlat›lanlardan gerçek bir müflri¤in vicdan›n›n harekete geçmesi, hidayete ermesi beklenemez. Bu kitab› al›p okudu¤u halde kendi durumunu fark edememesi,

kendini müsta¤ni görmesi de Allah'›n mucizelerindendir. Elbet-te ki güzel olan ve beklenen sonuç tüm bu anlat›lanlar›n, müfl-rik sistemi içinde yaflayan insanlar›n vicdan›na hitap etmesi ve hidayetlerine vesile olmas›d›r. Unutmamak gerekir ki kalpler Allah'›n elindedir. fiayet kifli samimi yaklafl›r, tevbe eder, içinde bulundu¤u durumu fark eder ve Allah'tan hidayet isterse Allah'›n ona icabet etmesi elbette ki mümkündür. Bu nedenle böylesine büyük bir tehlikeye, Allah'›n böylesine çirkin göster-di¤i bir sisteme karfl› dikkatli olmak gerekir. Yap›lmas› gereken fley ise insan›n böyle bir tehlikeyi en bafltan reddederek, ken-dinden uzak görmesi yerine, potansiyel olarak olabilece¤ini düflünüp, bu gözle kendisini, içinde bulundu¤u sistemi, bak›fl aç›s›n› ve dine yaklafl›m›n› gözden geçirmesidir. ‹nsan›n hatala-r›n› anlay›p düzeltmesi ay›p de¤ildir; tam tersine samimiyet göstergesidir, Allah korkusunun oldu¤una delildir.

Buraya kadar gördü¤ümüz gibi, Kuran'› ve Peygamber Efen-dimizin sünnetini terk ederek, hurafeleri, sapk›n itikat ve uygu-lamalar›, bat›l inançlar›, din ad›na, ‹slam ad›na benimseyip yafla-mak insan›, do¤ru yola yöneltmek flöyle dursun, fitnenin ve flir-kin tam ortas›na sürükler. Bu nedenle, tek çare yegane ç›kar yol olan Ehl-i Sünnet mezhebinin yoluna, Kuran'›n yoluna s›k›

s›k›ya sar›lmakt›r. Elbette pek çok sapk›n görüfl ve uygulama kendini hak gösterebilmek amac›yla Kuran ve sünnet ad›na or-taya ç›kaca¤›ndan bunlara karfl› da son derece uyan›k olunma-l›, Kuran'›n rehberli¤inden uzaklafl›lmamal›d›r.