• Sonuç bulunamadı

Televizyon haberlerinde Suriyeli sığınmacıların temsili

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Televizyon haberlerinde Suriyeli sığınmacıların temsili"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RADYO SİNEMA VE TELEVİZYON ANABİLİM DALI

RADYO SİNEMA VE TELEVİZYON BİLİM DALI

TELEVİZYON HABERLERİNDE SURİYELİ

SIĞINMACILARIN TEMSİLİ

GİZEM TOKAT

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

DOÇ. DR. METE KAZAZ

(2)
(3)
(4)

Bu çalışmada 2011 tarihi itibariyle hayatımıza dahil olan ve artık kalıcı olacakları gözüyle bakılan, Suriye’den Türkiye’ye göç etmiş kişilerin haber bültenlerinde nasıl temsil edildiğini ortaya koymaya çalıştık.

Çalışma boyunca benden zamanını esirgemeyen, bilgi ve desteğini her zaman benimle paylaşan danışmanım ve değerli hocam Doç. Dr. Mete Kazaz’a, değerli katkılarından dolayı sevgili hocam Prof. Dr. Birol Gülnar’a teşekkürü borç bilirim.

Tez yazım aşamasında beni dinleyip fikirlerini eksik etmeyen, sabırlarını, sevgilerini, desteklerini hep hissettiğim canım ailem; babam Hüseyin Tokat, annem Yıldız Tokat, ablam Sibel Tokat ve kardeşim Sinem Tokat’a en içten teşekkürlerimi sunarım.

Son olarak da bu süreçte güç aldığım, kendi zamanından fedakârlık eden, beni yalnız bırakmayarak her zaman destek olan, sabırla dinleyip yol gösteren Okan Postal’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(5)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Öğ renci ni n

Adı Soyadı Gizem Tokat

Numarası 124223001002

Ana Bilim /

Bilim Dalı Radyo Televizyon ve Sinema/ Radyo Televizyon ve Sinema

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı

Doç. Dr. Mete Kazaz

Tezin Adı Televizyon Haberlerinde Suriyeli Sığınmacıların Temsili

ÖZET

Göç, kişinin doğduğu yeri, eş, dost ve akrabalarının yaşadığı diyarı terk etmesi manasına gelen çok eski bir olgudur. Kişiyi buna iten zorunlu veya ihtiyarî birçok sebep bulunmaktadır. 2011 yılı ilkbaharında, Suriye’de Esed rejimine karşı başlayan barışçıl gösteriler, rejim güçlerinin şiddetli müdahalesi sonucunda iç savaşa dönüşmüştür. Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar dolayısı ile can güvenliği vb. durumlardan dolayı yerleşim yerlerinden ayrılmaya zorlanan ya da ayrılmak zorunda kalan Suriyelilerin Türkiye’ye kitlesel akın şeklinde göç ettikleri bilinmektedir. Bundan dolayı Suriyeliler meselesi, Türkiye kamuoyunun önemli bir gündemi haline gelmiştir. Ev sahibi toplumun mülteciler ve Suriyelilerle ilgili algılarının biçimlenmesinde medyanın önemli bir yeri vardır. Haber medyası toplumsal gerçekliği, ideolojik durum tanımı, söylem ve temsil yoluyla yeniden üretmektedir. Bu bağlamda bu çalışmada, Türk basınındaki Suriyeli temsilleri incelenmektedir. Çalışmada, küresel çapta bir sorun olarak görülen Suriyelileri konu edinen haber içeriklerindeki temsil biçimleri ve egemen söylemlerin açığa çıkarılması amaçlanmaktadır. Çalışmada içerik analizi yöntem olarak kullanılmış ve ulusal kanalların 2016 dönemindeki

(6)

haberlerde gizleme uyguladığı, diğer kanalların ise şeyleştirme uyguladığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Göç, Suriye, Göçmen, Mülteciler, Sığınmacılar, Temsil

(7)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

SUMMARY

Immigration in the sense to leave the country of birth and the establishment of family and clan old phenomenon. It causes leading up to it, whether voluntary or forced. Peaceful demonstrations that started in the spring of 2011 in Syria against the Assad administration has turned into a civil war as a result of the violent response of regime forces. Nowadays it’s known that, because of the internal turmoil in Syria, Syrians whois forced or left their homeland for life safety, immigrate to Turkey with massiveflux. Turkey is one of the most preferred destinations by Syrians as a result the issue has become one of the hot topics of Turkish public.Media and press outlets play a significant role in the formation of any host society’s perceptions concerning refugees.The news media reproduces social reality through ideological case definition, discourse and representation. In this context, this article is a content analysis of the representation of Syrian asylum seekers in the Turkish press. In this study is

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Gizem Tokat

Numarası 124223001002

Ana Bilim /

Bilim Dalı Radyo Televizyon ve Sinema/ Radyo Televizyon ve Sinema

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı

Doç. Dr. Mete Kazaz

Tezin İngilizce

(8)

intended expose discourse and representation forms in contents of news that is subjected to Syrians who are seen as a problem on global. In the study "content analysis" method was used and news in the public channel 2016 of the year analized. In the research reports about the Syrians were analysed by using SPSS software. In the results, it was seen that TRT1 was hiding in the news and channels were reification.

Keywords: Migration, Syria, Immigration, Refugees, Asylum seekers, Representation

(9)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK ... ii

TEZ KABUL ONAY ... iii

ÖNSÖZ/TEŞEKKÜR ... iv

TABLOLAR LİSTESİ ... xi

KISALTMALAR ... xiv

GİRİŞ ...1

BİRİNCİ BÖLÜM TELEVİZYON HABERLERİNDE SÖYLEM, İDEOLOJİ VE TEMSİL 1.1. Haber Kavramı ... 11

1.1.1. Televizyon Haberleri ... 16

1.2. Söylem Kavramı ... 18

1.2.1. Haber Söylemi Kavramı ... 22

1.3. İdeoloji Kavramı ... 26

1.3.1. Haber İdeolojisi Kavramı ... 32

1.3.2. Televizyon Haberlerinde Söylem ve İdeoloji ... 39

1.4. Temsil Kavramı ... 41

1.4.1. Televizyon Haberlerinde Temsil ... 42

İKİNCİ BÖLÜM TELEVİZYON HABERLERİNDE SURİYELİLERİN TEMSİLİ VE TÜRKİYE’DEKİ ETKİLERİ 2.1. Savaş Kavramı ... 46

2.1.1.Televizyonda Savaş Haberlerinin Kısa Tarihi ... 49

2.1.2. Arap Baharı ... 51

(10)

2.2.1. Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Göç Dalgası ... 63

2.2.2. Türkiye’ nin Göç Politikası ... 66

2.3. Türkiye’ de ki Suriyelilerin Durumu ... 73

2.3.1. Suriyelilerin Toplumsal Etkileri... 78

2.3.2. Suriyelilere Yönelik Tutumlar ... 82

2.4. Televizyon Haberlerinde Suriyelilerin Temsili ... 85

2.4.1. Mülteci Kavramı ... 88

2.4.2. Sığınmacı Kavramı ... 91

2.4.3. Göçmen Kavramı ... 92

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TELEVİZYON HABERLERİNDE SURİYELİ SIĞINMACILARIN TEMSİLİNDE İÇERİK ANALİZİ BULGULARI 3.1.Bulgular Ve Yorumlar ... 96

3.1.1. Suriyeli Haberlerinin Genel Değerlendirmesi ... 96

3.1.2. Suriyeli Haberlerinin Kanallara Göre Karşılaştırılmalı Olarak Değerlendirilmesi ... 103

SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER ...139

KAYNAKÇA ...145

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: 2016 Yılında Yapılan Suriyeli Haberlerinin Televizyon Kanallarına Göre

Dağılımının Frekans Analizi ... 96

Tablo 2: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinin

Haber Kaynaklarına Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 97

Tablo 3: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinin

Haber Konularına Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 98

Tablo 4: Kanalların Suriyeli Haberlerinde Kullandıkları Temsil Biçiminin Çoklu

Frekans Analizi ... 99

Tablo 5: Kanalların Suriyeli Haberlerinde Kullandıkları Anlatım Tarzı ve Üslubun

Çoklu Frekans Analizi ... 100

Tablo 6: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinde

Kullandıkları Aktarma Yüklemlerinin Frekans Analizi ... 101

Tablo 7: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinde

Kullandığı İdeoloji İnşa Stratejilerine Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 101

Tablo 8: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinde

Kullandığı Cümle Yapılarına Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 102

Tablo 9: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinde

Kullandığı Sıfatların Yönüne Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 102

Tablo 10: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinde

Suriyelilerin Görüntü ve Kişisel Bilgilerine Yer Verme Durumlarına Göre Dağılımının Frekans Analizi ... 103

Tablo 11: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haber

Kaynağının Çapraz Tablolaması ... 104

Tablo 12: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haber

Kaynağına Yönelik Tutumun Çapraz Tablolaması ... 106

Tablo 13: Suriyeli Haberlerinde Kullanılan Haber Kaynakları ve Haber

(12)

Tablo 14: Suriyeli Haberlerinde Kullanılan Haber Kaynakları ve Haberde Kullanılan

Aktarma Yüklemlerinin Çapraz Tablolaması ... 108

Tablo 15: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haber

Konularının Çapraz Tablolaması ... 109

Tablo 16: Suriyeli Haberlerinin Konuları ve Kullanılan Aktarma Yüklemlerine

Yönelik Çapraz Tablolama ... 112

Tablo 17: Suriyeli Haberlerinin Konuları ve Haberlerde Suriyelilerin Görüntü ve

Kişisel Bilgilerine Yer Verilmesine Yönelik Çapraz Tablolama ... 114

Tablo 18: Suriyeli Haberlerinin Konuları ve Haberlerde Kullanılan İdeoloji İnşa

Stratejilerine Yönelik Çapraz Tablolama ... 117

Tablo 19: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberlerde

Temsil Biçiminin Çapraz Tablolaması ... 119

Tablo 20: Televizyon Kanallarında Suriyeli Haberlerinde Temsil Biçimi ve Haberin

Anlatım Tarzı ve Üslubuna Yönelik Çapraz Tablolama ... 121

Tablo 21: Televizyon Kanallarında Suriyeli Haberlerinde Temsil Biçimi ve Haberde

Kullanılan İdeoloji İnşa stratejilerine Yönelik Çapraz Tablolama ... 125

Tablo 22: Televizyon Kanallarında Suriyeli Haberlerinde Temsil Biçimi ve Haberde

Kullanılan Sıfatların Yönünün Çapraz Tablolaması ... 127

Tablo 23: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberin

Anlatım Tarzı ve Üslubuna Yönelik Çapraz Tablolama ... 129

Tablo 24: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberde

Kullanılan Aktarma Yüklemlerine Yönelik Çapraz Tablolama ... 131

Tablo 25: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberde

Kullanılan İdeoloji İnşa Stratejilerine Yönelik Çapraz Tablolama ... 132

Tablo 26: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberde

(13)

Tablo 27: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Suriyelilerin

Haberde Görüntü ve Kişisel Bilgilerine Yer Verilme Durumuna Yönelik Çapraz Tablolama ... 136

Tablo 28: Suriyeli Haberlerinin İncelendiği Televizyon Kanalları ve Haberde

(14)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

AFAD : Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

BM : Birleşmiş Milletler

BMMYK: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği GİGM : Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

IOM : Uluslararası Göç Örgütü IŞİD : Irak Şam İslam Devleti

NATO : Kuzey Atlantik Antlaşma Örgütü

ORSAM: Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi ÖSO : Özgür Suriye Ordusu

PYD : Demokratik Birlik Partisi YPG : Halkçı Koruma Birlikleri

(15)

GİRİŞ

Günümüzde dünya üzerinde devamlı olarak küresel ölçekte kitlesel göç hareketleri yaşanmaktadır. Özellikle son yıllarda yaşanan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük göç hareketi olarak nitelenen, Suriye’de yaşanan trajedilerin bir sonucu olarak Suriye’den yaşanan göç hareketlerinin medyadaki temsil ediliş şekilleri, insani boyutu oldukça önemli olan bir durum olarak üzerinde durulması gereken bir araştırma konusudur. Söz konusu göçler Türkiye’de pek çok tartışmaya sebep olmakta ve bu tartışmalar genellikle medyanın yön vermesi ile şekillenmektedir. Bu çerçevede medyanın, özelde haber bültenlerinin, genel olarak Suriyelilere ilişkin algı oluşturma ve yayma da önemli bir rolü olduğu söylenebilir.

Medya, çok yönlü ve işlevsel oluşu ile bu dönemde en önemli toplumsal güçlerden biri olma özelliğini taşımaktadır. Medya denildiğinde ilk olarak akla gelen ise televizyon olmaktadır. Televizyon, iletişim çağı olarak adlandırılan yaşadığımız dönemin en başta gelen kitle iletişim aracı olarak görülmektedir. Bu da televizyonun, toplumların kolayca ulaşabildiği enformasyon ve eğlence kaynağı olmasından kaynaklanmaktadır. Artık neredeyse televizyonsuz bir yaşamın düşünülemeyeceği söylenebilmektedir. Televizyonun bu denli yaygın ve benimsenmiş bir güç olması, egemenlerin himayesine girmesine neden olmuştur. Bu bağlamda bir toplumda var olan egemen güçlerin, televizyon başta olmak üzere medyayı elinde tutma isteği yadsınamamaktadır. Çünkü çağın en önemli aktörlerinden olan televizyon, egemeni yaratma ya da yıkma gücüne sahip bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada egemen güçlerin kendilerini var etmek, kabul ettirmek ve devam ettirmek için kullandığı haberler, güçlü bir silah olabilmektedir. Böylece egemen güçler de haberler yoluyla sürekli temsil edilerek yeniden ve yeniden üretilmektedir.

Yaşadığımız çağda haber alma hak ve özgürlüğü kişinin en temel hak ve özgürlüklerinden biri olarak kabul görmüştür. Elbette burada önemli olan, bu haberlerin doğru aktarımla kişilere ulaştırılması olmaktadır. Fakat egemen güçlerin elinde olan medya ve bundan payını alan haberler, kişilerin çoğu zaman tam olarak doğru haber alamamasına, yanlış bilgilendirmelere ve bundan doğan haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucunda, kurgusal müdahalelerin yapıldığı haberler, egemen güçlerin ideolojileri doğrultusunda belli bir

(16)

söyleme dayandırılmış birer aracı konumuna gelmektedir. Kişilere enformasyon aktarımı yapma görevindeki haberler, aynı zamanda egemenin ideolojisini de kişilerin bilinçaltına işleyerek tutum ve davranışlarına etki etmektedir.

Haber alma, haberdar olma durumu toplumlarda bir ihtiyaç, gereksinim olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kişiler dünyayı, yaşadığı ülkeyi, toplumu etkileyen konular söz konusu olduğunda, ekonomik kriz, siyasi kriz, savaş, çatışma, doğal afetler gibi önemli durumların yaşandığı zamanlarda bilgiye, dolayısıyla kitle iletişim araçlarına ihtiyaç duymaktadırlar. Yaşanan bu durumlarda ise özellikle haberlerin aracılığıyla duyurulan her bir bilginin, temsil edilen her bir kişinin toplumda çeşitli etkileri olmaktadır. Çünkü özellikle savaş, kriz, çatışma gibi tüm dünya için önem arz eden konuların haberler vasıtasıyla aktarılması elbette ideolojik bir çerçevede yapılmaktadır. Egemen güçlerin çıkarlarına uygun olan her şeyin olumlu, ters düşen her şeyin olumsuz temsil edilmesi ile bir algı oluşturulmakta ve kişilerin bilişsel haritalarına işlenmektedir. Egemenin ve medyanın iş birliği ile sağlanan söz konusu tüm bu durumlar günümüzde de etkin bir şekilde işlemektedir. Özellikle tüm dünyayı etkilemiş olan Suriye savaşının ve Suriyeli halkın medyada temsil ediliş şekillerinin egemen ideolojiler altında gerçekleştiğini söylemek mümkün olmaktadır.

2010 yılında Arap Baharı adı altında Ortadoğu’da başlayan değişim dalgası, 2011 yılında Suriye’ye ulaştığında kanlı bir iç savaşa dönüşmüştür. Bu durum karşısında, ilk günden itibaren Suriye yönetimini barışçıl gösterilere kulak vermeye davet eden ülkelerin başında gelen Türkiye, bu tutumuna karşı aldığı olumsuz tavır karşısında Suriye ile olan tüm ilişkilerini en aşağı seviyeye çekerek, Suriyeli halkın yanında olduğunu belirtmiştir ve savaşın mağduru olan milyonlarca kişiye kapılarını açmıştır. Böylece Türkiye sürece iyice dahil olarak, Suriye’de yaşanan iç savaşın sonuçlarını en fazla yaşayan ülkelerden birisi, hatta en fazla yaşayan ülke olmuştur. Türkiye’nin giderek dahil olduğu süreç, seçtiği politik tutum, sayıları her geçen gün artarak Türkiye’ye giriş yapan Suriyeliler, Suriye’den Türkiye’ye gelenlere ilişkin sığınmacı mı, mülteci mi yoksa göçmen mi olarak temsil edilmeleri gerektiğini içeren statü tartışmaları, bu kişilere sağlanan hizmetler, yerleştirildikleri barınma merkezlerinde yaşadıkları veya ortaya çıkardıkları iddia edilen sorunlar gibi birçok önemli madde ile haberlere konu olan Suriyeliler meselesi, Türkiye’nin bir anda

(17)

gündemine oturmuştur ve hemen hemen her gün de haberlere konu olmaya devam etmektedir.

Giderek uzayan süreç ve sayıları milyonlara ulaşan Suriyeliler için, haberlerin söylem ve ideolojilerine göre yeniden inşa edilmiş temsiller yoluyla toplumda algı oluşturulmaya başlanmıştır. Özellikle haberlerde sürekli olarak mülteci, göçmen, sığınmacı gibi farklı şekillerde temsil edilen Suriyeliler ile ilgili, toplumda kim olduklarına dair bir kafa karışıklığı oluşmuş, bu da yanlış algılamalar, güvensizlik, bilinmezlik hisleri uyandıran bir durum yaratmıştır. Bu noktada Suriye’den Türkiye’ye göç eden kişilerin ideolojiler ile çerçevelenen televizyon haberlerinde ne şekilde temsil edildiği ve toplumda oluşturulan algının tartışılması bir gereklilik olarak karşımıza çıkmakta ve bu nedenle çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

Üç bölümden oluşan çalışmanın, ‘Televizyon Haberlerinde Söylem, İdeoloji ve Temsil’ başlıklı birinci bölümünde haber kavramı ele alınıp ardından televizyon haberlerinin yeri, önemi ve etkisi incelenmiştir. Televizyon haberlerinin etkileyeni, kişilerin tutum ve davranışlarını şekillendiren ideoloji kavramı ile ideolojinin aktarım aracı olan söylem kavramı ele alınmıştır ve haberler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Özellikle çalışmanın uygulama bölümünün televizyon haberleri ile oluşturulması nedeniyle de bu kavramların incelenmesi önem taşımaktadır. Sonrasında temsil kavramına değinilerek, televizyon haberlerinde temsil konusu incelenmiştir.

Çalışmanın ‘Televizyon Haberlerinde Suriyelilerin Temsili ve Türkiye’deki etkileri’ başlıklı ikinci bölümünde, Suriye’de yaşanan olaylar ve Türkiye’ye yaşanan göç dalgasının etkileri kapsamında konuyla ilgili olarak, savaş kavramı, Arap Baharı, göç kavramı, Suriyelilerin durumu üzerine genel bir değerlendirme yapılmış, son olarak uygulama ve çalışmanın odak noktası olarak önemli olan televizyon haberlerinde Suriyelilerin temsili konusu ele alınmıştır. Bu bağlamda da temsil çeşitliliğinden yola çıkılarak, söz konusu durumu daha iyi anlayabilmek adına mülteci, sığınmacı, göçmen kavramlarına değinilmiştir.

Savaştan kaçan Suriyelilerin televizyon haberlerinde kendisine ne ölçüde yer bulduğu ve nasıl temsil edildiği sorusu bu çalışmanın problemini oluşturmaktadır. Çalışma, Suriyelilerin ana haber bültenlerindeki temsil ediliş biçimlerinin

(18)

belirlenmesini ve mülteci, göçmen, sığınmacı gibi kavramların doğru kullanılmasına ışık tutmayı amaçlamaktadır. Araştırma için seçilen TRT 1, Kanal D, ATV, Show TV, Star TV ve CNN TURK kanallarının 2016 yılını kapsayan ana haber bültenleri çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Yerel kanalların ulusal kanallarla kıyaslanmasının verimli bir sonuç veremeyeceği düşüncesi ile yerel kanallar çalışmaya dahil edilmemiştir. 2016 yılı ise, göçlerin yoğun bir artış gösterdiği zaman dilimi olması açısından tercih edilmiştir. Bu çalışma, pek çok farklı şekilde temsil edilen Suriyeliler ile ilgili olarak, konuya karşı var olan uzaklığı ve veri eksikliğini göstermesi açısından ve haberlerin konuyu nasıl ele aldığı, kamuoyunun Suriye’den göç hakkındaki düşüncelerini, Suriyeli konusunun ne şekilde tartışılacağını etkileyebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturan araştırma kısmında, nicel yöntem kullanılacak olup veriler içerik analizi yöntemi ile incelenecektir. Son olarak sonuç bölümü içerisinde, çalışma çerçevesinde elde edilen bulgular tartışılacaktır.

Problem:

Medyanın bilgi ve haber alma aracı olarak, günümüzde gücünü kanıtlamış olduğu gerçeği yadsınamamaktadır. Medya tek taraflı iletişim yönüyle kişileri etkisi altına almakta ve çoğu kez davranışları biçimlendirmektedir. Bu noktada ideolojiler ön plana çıkmaktadır. Egemen ideoloji, toplum üzerinde bir hakimiyet kurabilmek ve bu hakimiyeti devam ettirebilmek için birtakım yollara başvurmaktadır. Medyanın en önemli güçlerinden biri olan haber bültenleri ise bu görevi üstlenmektedir. Haberler, egemen güçlerin ideolojilerini aktarmada kullanılan birer aracı konumundadır. Althusser, devletin ideolojik aygıtları ile buna işaret etmektedir. Öyle ki haberlerde yer alacak kişilerden konulara kadar, hemen her şeyi bu egemen güçler yönlendirmektedir. Bu bağlamda egemen güçler haberler aracılığıyla kendi söylemini yaratarak kendi çıkarlarına uygun bir şekilde haberleri belli kalıplara sokmaktadırlar. Genellikle egemen güçler kendilerini medyada özellikle haberler aracılığı ile yüceltmekte, kendilerinden sıkça söz ettirmekte, izleyiciyi kendilerine göre yönlendirmeye çalışmaktadır. Egemen güçler dışında kalanlar ise yine bu egemen güçlere bağlı bir şekilde haberlerde yer bulmaktadırlar.

(19)

Özellikle gündemde uzun süreli kalması olağan haberlerde de egemen güçlerin devreye girdiğini söylemek yanlış olmamaktadır. Gündemi uzun soluklu olacak haberlere baktığımızda bunlardan birinin savaş haberleri olduğunu söylemek mümkündür. İnsanların en çok merak edip bilgi edinmek istedikleri savaş, olay, çatışma konuları da böylece ideolojik süzgeçlerden geçerek, yeniden inşa edilip izleyiciye aktarılmaktadır. Savaş haberlerinde son yıllarda gündemden düşmeyen Suriye olaylarına bakıldığında da bunu görmek mümkündür. Suriye olaylarının bu denli önemli olmasının ve ülkemizde kamuoyu oluşturmasının en önemli nedenlerinden biri de başlayan savaş ile birlikte Suriye’den ülkemize aldığımız göçler olmaktadır. Savaştan ve beraberindeki göçlerden bilgi edinebildiğimiz en önemli araç ise haberlerdir. Bu noktada haberlerin bilgi aktarımındaki doğruluk payı, temsil şekli, söylemleri ve ideolojisi büyük önem arz etmektedir. Çünkü içinde bulunduğumuz olaylara yaklaşımımızın mimarı haberler olmaktadır.

Suriyelilerin haberlerdeki temsilleri, Türkiye gündemindeki sığınmacı/mülteci/göçmen sorunu hakkında kamu algısını etkilemekte ve Suriyelilerin toplum içinde gördükleri olumlu ya da olumsuz davranışlara sebep olmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı, çalışmada ele alınan televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde yer alan Suriyelilerin nasıl temsil edildiği ve haberdeki temsillerinin konunun algılanışındaki olası etkilerinin yönü çalışmanın ana problemini oluşturmaktadır.

Amaç:

Suriye’deki iç savaş sebebiyle ortaya çıkan insanlık dramı, yüz binlerce insanın hayatını yitirmesi ve milyonlarca Suriyelinin yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmasıyla sonuçlanmıştır. Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar dolayısı ile can güvenliği vb. durumlardan dolayı yerleşim yerlerinden ayrılmaya zorlanan ya da ayrılmak zorunda kalan Suriyelilerin Türkiye’ye kitlesel akın şeklinde göç ettikleri bilinmektedir. Bugün hemen hemen her kentin sokaklarında Suriyelileri görmek ya da her gün gazete ve televizyonlarda Suriyelilerle ilgili bir habere rastlamak mümkündür. Ev sahibi toplumun Suriyelilerle ilgili algılarının biçimlenmesinde medyanın önemli bir yeri vardır. İnsani boyutu böylesine önemli olan bir konunun haberlerde nasıl ele alındığı, üzerinde durulması gereken bir araştırma konusudur. Bu

(20)

çalışmada, haberlere sık sık konu olan Suriyelilerin, Türkiye’deki ana akım medyada temsil ediliş biçimlerinin belirlenmesi ve mülteci, göçmen, sığınmacı gibi kavramların doğru kullanılmasına ışık tutmak amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır:

Araştırma Sorusu 1: Aynı haberin farklı kanallarda verilişinde farklılık var

mıdır?

Araştırma Sorusu 2: Suriyeliler haberlerde hangi konular etrafında temsil

edilmektedir?

Araştırma Sorusu 3: Kanalın yayın politikası haberdeki temsil şeklinin

belirlenmesinde etkisi var mıdır?

Araştırma Sorusu 4: Kanalın yayın politikası haberin anlatım tarzı ve üslubu

üzerinde etkili midir?

Araştırma Sorusu 5: Kanalın yayın politikası haber kaynağına karşı kullanılan

sıfat ve aktarma yüklemlerini etkiler mi?

Araştırma Sorusu 6: Haberde hangi ideoloji inşa stratejileri kullanılmaktadır

ve bu ne sıklıktadır?

Araştırma Sorusu 7: Kanalın yayın politikası haber kaynağına karşı olan

tutumu etkiler mi?

Araştırma Sorusu 8: Haberde nasıl cümle yapıları kullanılmıştır?

Önem:

Kitlesel göçlerin ve sığınma hareketlerinin yaşandığı günümüzde, Türkiye çok sayıda Suriye’den göç etmiş kişiye ev sahipliği yapmaktadır ve bundan dolayı Suriyeli meselesi, Türkiye kamuoyunun önemli bir gündemi haline gelmektedir. Bu bağlamda medyanın bilgi vermede, kişilerin bilgi almada kullandığı en önemli araç haberdir. Sosyal ve ekonomik hayatın içerisinde giderek daha görünür bir şekilde yer alan Suriyeliler, Türkiye’de hemen her gün haberlere konu olmaktadır. Suriyelilerin haberlere konu oluş şekilleri ya bir mağduriyet eksenli ya da çoğu zaman olduğu gibi bir sorunun kaynağı olarak olumsuzluk içermektedir. Dolayısıyla medyanın temsili,

(21)

Suriyelilerin toplum tarafından algılanma biçimleri üzerinde etkili olmakta, ya da en hafif ifadesiyle bu algının yeniden üretiminde işlevsel bir role sahip olmaktadır.

Türk medyasında yer alan haber bültenleri ve içerikleri irdelendiğinde, Suriyelileri tanımlamak üzere kullanılan temsillerde belirgin bir sorunsal yer almaktadır. Bu çalışma, temsil noktasında kullanılan “mülteci” “sığınmacı” ve “göçmen” gibi adlandırmalar ile konuya karşı var olan uzaklığı ve veri eksikliğini göstermesi açısından, haberlerin konuyu nasıl ele aldığı, kamuoyunun Suriye’den göç hakkındaki düşünceleri, Suriyeli konusunun ne şekilde tartışılacağını etkileyebilmesi açısından önemlidir.

Varsayımlar:

Bu çalışmanın varsayımları şu şekilde sıralanabilir:

1. Televizyon haberleri geniş izleyici kitlesine ulaşan bir araç olmasından dolayı, egemen güçler tarafından kendi çıkarlarına uygun şekilde şekillendirilerek kullanılmaktadır.

Sınırlılıklar:

Araştırma kapsamında, medyada ve yazılı basında yer alan bütün Suriyeli haberlerinin incelenmesi özellikle zamansal olarak çok mümkün olmadığından bu araştırmanın sınırlılıkları,

1- Türkiye’deki ulusal ve açık yayın yapan kanallar,

2- Türkiye’de Suriyeli sayısının 2,5 milyonu aştığı yıl olmasından dolayı seçilen 2016 yılında yayınlanan Suriyeli haberleridir.

Evren ve Örneklem:

Bu çalışmanın evrenini, Türkiye’de günlük ulusal yayın yapan televizyon kanalları, örneklemini ise Türkiye’deki günlük ulusal yayın yapan kanallar arasından TRT 1, Kanal D, Show TV, ATV, Star TV ve CNN TÜRK’ün 2016 yılı ana haber bültenlerinde sunduğu Suriyeli haberleri oluşturmaktadır.

(22)

Söz konusu edilen bu haber bültenleri ve yayınlanmakta olduğu televizyon istasyonları, izlenme oranlarının fazla oluşu ve farklı medya gruplarına bağlı oluşu nedeniyle tercih edilmiştir.

Tanımlar:

İdeoloji: Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir

partinin, bir grubunun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, estetik gibi alanlardaki düşünceler bütününü ifade etmektedir.

Yayın Politikası: Yayın kimliğini ya da kişiliğini, habere bakış açısını

tanımlayan ifade, yayın kulvarı olarak tanımlanabilmektedir.

Egemen Güçler: Siyasi, ekonomik, askeri gibi pek çok toplumsal alanda etki

ve önemi büyük olan kişi veya kurumları ifade etmektedir.

Mülteci: Mülteci diye tanımlanan kişi; ülkesinde ırk, din, sosyal konum,

siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağını düşüncesi ile ülkesini terk edip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından kabul edilen kişidir.

Göçmen: Mülteci tanımında bulunan nedenlerin dışında, çoğu zaman

ekonomik gerekçelerle, ülkesini gönüllü olarak terk ederek başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişidir.

Sığınmacı: Sığınmacı ise; yukarıdaki nedenlerden dolayı ülkesini terk eden ve

henüz sığınma talebi, kaçtığı ülkenin yetkilileri tarafından 'soruşturma' safhasında olan kişidir. İskân Kanunu Madde3/3'e göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".

Yöntem:

Çalışmada, kuramsal çerçeveyi kurmak ve kavramları açıklamak amacıyla ve yine çalışmanın amaç ve problemine uygun olarak literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca, Suriyeli haberlerindeki söylem ve ideoloji açısından temsil ediliş biçimini ortaya koyabilmek ve oluşan algıyı ortaya çıkarmak amacıyla, tez

(23)

kapsamında nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır ve veriler içerik analizi yöntemi uygulanarak çözümlenmiştir. İçerik analizi, iletişimin yazıya dökülmüş, metinleştirilmiş haliyle ilgilenmektedir (Gökçe, 2006: 29). İçerik analizinin temel amacı sözel olmayan dokümanı nicel verilere dönüştürmektir(Balcı, 2009: 189). Bu noktada araştırma yöntemlerine kısaca değinmek çalışma için fayda sağlayacaktır. Araştırma yöntemleri, nicel ve nitel olmak üzere iki farklı grupta incelenmektedir. Nicel araştırma yöntemi olaylar arasındaki ilişkileri tanımlamak için sayısal veriler kullanmaktayken, nitel araştırma insan davranışlarını tanımlamak adına sözcükleri birer veri olarak kullanmaktadır. Nicel araştırmanın bir araştırma problemi, nitel araştırmanın ise bir araştırma sorusu olmaktadır. Nitel yöntemler etnografik çalışmalar, alan araştırmaları, anlatıma dayalı çalışmalar ve örnek olaylar gibi araştırmalar için kullanılmaktadır. Nicel yöntemler ise daha çok yöneylem araştırması, deneysel yöntem, betimleme yöntemiyle içerik analizi gibi araştırmalar için kullanılmaktadır (akt. Kovacı, 2016:91).

İçerik analizi iletişimin içerik kısmının, yansız ve sistemli biçimde belirlenmesi için kullanılan bir yöntem olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu yöntem ile amaca uygun olarak, bilgilerin sayısını belirlemektedir (akt. Şeker, 2003:72). İçerik analizine neden ihtiyaç duyulduğu noktasında Parsa’nın açıklamaları ise yol gösterici nitelikte olmaktadır: ‘Televizyon, reklam, film, fotoğraf, gibi görsel hitaplı kitle iletişim araçlarındaki mesajların, söylevlerin analizi tümdengelimsel bir okumayı gündeme getirmektedir. Mesajın görünen, kolayca yakalanan, sergilenen ve ilk bakışta kavranan içeriği yerine; gizlenmiş olan, üstü kapalı ve görünmeyen içeriğinin ortaya çıkarılması adına içerik analizine ihtiyaç duyulmaktadır’ (akt. Kazaz, 2002:57). İçerik analizi, özellikle büyük çaplı çalışmalar için en iyi sonucu verdiğinden dolayı Anenberg İletişim Okulu’nda Gerbner’in gözetimi altında sürekli bir şekilde yürütülen televizyon odaklı çalışmalarda da sıklıkla kullanılmaktadır (akt. Şeker, 2003:72).

İçerik analizi birçok uygulama alanına sahiptir. Bu uygulama alanları genellikle; iletişim araştırmaları, iletişim ve kitle iletişim araçlarının karşılaştırılmaları, üretilen söylemlerin analizleri, propaganda tespiti, metinlerin ölçümü, üslup tespitleri, imalar ile gerçekleştirilmek istenilen amaçların tespiti, siyasi

(24)

haber malzemelerinin tespiti, askeri haber malzemelerinin tespiti, reklam analizi, haber analizi gibi pek çok çeşitli alanlardaki konuların tespit edilmesinde kullanılmaktadır (akt. Kovacı, 2016:92).

Çalışmada, 2016 yılını kapsayan ana haber bültenlerinde Suriyelilerin temsili ele alınmış ve elde edilen veriler televizyon haberleri kodlama formu aracılığı ile incelenmiştir. Kodlama formunda yer alan maddeler kapsamında söz konusu haberlerin temsil şekillerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Kodlama formu konu ile ilgili alan yazında bilimsel yetkinliğe sahip kaynaklar temel alınarak hazırlanmıştır. 01.01-31.01.2016 tarihleri arasında ulaşılan toplam 614 haber yapılan işaretlemelerden sonra SPSS’e geçirilmiştir. Sonuçlara ulaşabilmek adına, öncelikle genel verilere ulaşmak için frekans analizi ve çoklu frekans analizi kullanılmış olup, kanallar ile ilgili karşılaştırmalar ile daha detaylı bilgilere ulaşmak için çapraz tablolama analizleri kullanılmıştır.

Belirlenen haber kanallarındaki ana haber bültenleri, belirlenen süreyle izlenerek içerisinden Suriyeliler ile ilgili olan haberler seçilip kodlama formuna işlenmiştir. Kodlama formunda haberin tarihi, televizyon kanalı, haberin veriliş sırası, haberin süresi, haberin kaynağı, haber kaynağı dışındaki kaynaklar, haberin konusu, haberde temsil biçimi, haber kaynağına yönelik tutum, haber kaynağı dışındaki kaynaklara yönelik tutum, haberin anlatım tarzı ve üslubu, haberde kullanılan aktarma yüklemleri, haberde kullanılan ideoloji inşa stratejisi, haberde kullanılan cümle yapıları, Suriyelilerin haberde görüntü ve kişisel bilgilerine yer verilme durumu ve son olarak haberde kullanılan sıfatların yönü içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir.

(25)

BİRİNCİ BÖLÜM

TELEVİZYON HABERLERİNDE SÖYLEM, İDEOLOJİ VE TEMSİL

Üç bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümü olan televizyon haberlerinde söylem, ideoloji ve temsil başlığı altında, haberin en önemli araçları olan ideoloji, söylem ve temsil kavramları ayrı başlıklar altında ele alınacaktır. Genel bir değerlendirme ile haber kavramı açıklanarak, medyada televizyon haberlerinin yeri, önemi ve etkisi tartışılacaktır. Çalışmanın odak noktası olan temsil konusunu ele almadan önce,her temsilin içinde barındırdığı, televizyon haberlerinin en önemli etkileyeni, kişilerin tutum ve davranışlarını yönlendiren ideoloji kavramı irdelenecek ardından ideolojilerin aktarıcısı olan söylem kavramına değinilecektir. Son olarak temsil kavramı tartışılarak, televizyon haberlerinde temsil konusu incelenecektir. Çalışmanın uygulama bölümünün televizyon haberleri ile oluşturulmasından dolayı bu kavramların bilinmesi yararlı görülmektedir.

1.1. Haber Kavramı

Haberler, kişilerin içinde bulundukları dünyada gündelik hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olan enformatik ürünler olarak nitelendirilmektedir. Düzenli olarak gerçeklik üreten haberler aracılığıyla, kişiler yaşadıkları dünya ile sürekli ilişki halinde olmaktadır (Göker ve Keskin, 2015: 234). Haberin gerçeklerle ilişkili olduğuna, dahası haberin gerçeğin tam olarak kendisi olduğuna dair bir inanış, haberi medyada en etkili içerik konumuna taşımaktadır (Girgin, 2000: 86).

Dünya üzerinde insanın var olduğu her alanda, haber değeri taşıyan olay da mutlaka var olmaktadır. Doğumlar ve ölümler, afetler, felaketler, çatışmalar, benzerlikler, yakınlıklar, başarısızlıklar, üstünlükler ve benzer şekilde hayatın içinde insanla birlikte varlığını sürdüren birçok etmen, haberler için birer kaynak niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla akla gelen soru şudur; her olay haber midir? (Girgin, 2000: 88). Haberin görevini yerine getirebilmesi için, vuku bulmuş herhangi bir olayı kişilere iletmesi gerekmektedir. Bu durumda denilebilir ki, haber olaydır. Ancak bir olayın, haber olarak sunulması için birçok aşamadan geçmesi gerekmektedir. Bu aşamaların ise iyi bir gözlem ile başlaması önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra,

(26)

kişi, yer ve zaman daima doğru olarak aktarılmalıdır (Kanca, 2009: 4). Haberin, özünü oluşturan bir fikre, bir soruna ve en önemlisi de bir olaya dayanması gerekmektedir (Boztepe, 2015: 259).

Haber kavramının kesin ve net bir tanımı olmamakla birlikte, birbirinden bağımsız birçok unsura göre farklı farklı değerlendirilen ve yine birçok farklı bölümlere ayrılmış olan haber kavramı için, geçmişten günümüze zaman içerisinde sürekli değişik tanımları yapılmıştır. Yapılan tüm tanımlarda haberin hangi yönden incelenerek değerlendirildiği önemli olmuştur. Fakat her koşulda da haberin tanımının yapıldığı yönde mutlaka eksikler kalmıştır (Kanca, 2009: 4). Bu bağlamda tek, kesin ve net bir haber tanımının olmamasının nedeni olarak, haberin çok çeşitli bir işlev alanına sahip olması ve haberin yoğun bir etki alanı olarak kabul edilmesi gösterilebilmektedir (Girgin, 2000: 90).

Haberin genel geçer tanımları olarak; haber, gerçek olan herhangi bir şeyin özetidir. Her bir konu için yeni bir bilgi çeşididir. Kişilerin merak ettiği bilgilerdir. Haber kişilerin o konuda konuşacağı şeylerdir şeklinde ifade edilebilir (Boztepe, 2015: 259). Haberler bilgileri iletme hareketidir, bir olayın raporudur, yarının tarihidir ve acele ele alınmış bir edebiyattır. Haber, kişinin yaşadığı hayattaki yerini belirleyip düzenlemesinde ve hayatlarına yön vermesinde duyduğu bilgi gereksinimlerinin karşılanmasıdır denilebilir. Söz konusu bilgiler ise kişilere ihtiyaçları, istekleri dahilinde veya haricinde aktarılmaktadır. Her durumda haber kişilerin yaşamının bir parçasıdır ve önemli bir etkisi bulunmaktadır (Arsan ve Çoban, 2014: 44). Basın sözlüğünde haber tanımı ise: ‘Haberler, toplumda genellikle çoğunluğu ilgilendiren, etkileyen ve doğruluğundan şüphe edilmeyen herhangi bir olay, düşünce veya görüşün kişilerin anlayabileceği şekilde yerinde ve zamanında verilmesidir’ biçimiyle yer almaktadır (akt. Gülal, 2014: 4).

Tokgöz’e göre tarih boyunca kişiler yaşadığı dünyada ve yakın çevresinde neler olduğunu merak etmiş ve öğrenmek, haber almak istemiş, pek çok kişi bu haber alma isteği üzerine çalışmalar yapmış fakat yine de haberin evrensel bir tanımı yapılamamıştır. Haberin bilinen en yaygın tanımları; ‘olan her şey haberdir’, ‘dün bilmediğimiz şey haberdir’, ‘kişilerin üzerinde konuştukları şey haberdir’, gibi tanımlardır (akt. Aydın, 2013: 40). Haberin meydana gelmesinde rolü olan her şey

(27)

için ilgi çekici olması gerekirken, bu duruma paralel olarak olan şeyin o anda oluyormuş gibi zamana uygun olarak haberlerde yer alması da oldukça önemli bir faktördür. Bu bağlamda durum özetle, ‘haber şimdidir’ şeklinde yorumlanabilmektedir (Tokgöz, 2003: 192).

Bir olayın haber özelliği taşıması için öncelikle yenilik, ilginçlik, önemlilik, anlaşılırlık ve gerçeklik unsurlarına sahip olması gerekmektedir. Bu bağlamda haberciliği bu beş özelliği kapsayan olayları tarafsız ve basit bir dil kullanarak, net bir ifadeyle haber haline getirmek şeklinde tanımlamak mümkündür (Girgin, 2000: 95- 96). Fakat medya organlarının en önemli ürünlerinin başında sayılan haber hiçbir zaman basit ve doğrudan iletilen olaylar olmamıştır. Haberler, egemen güçlerin bir şekilde etkisinin bulunduğu birtakım süreçlerden geçerek izleyiciye, dinleyiciye veya okuyucuya iletilmektedir (Bayram, 2015: 3).

Haberin üretim sürecinde önemli olan unsurlardan biri de haber değeridir. Haber değeri kavramı, haberin tanımından ziyade haberde neler bulunduğunu açıklamak ile ilgilenmektedir (Yurdigül, 2014: 75). Bu değer yargıların yer, zaman ve topluma göre yenilenip değişebildiği bilinmektedir. Bir gün önce haber değeri taşıyan bir olay egemen güçlerin devreye girmesiyle birlikte bir gün sonra haber değeri taşımayabilir. Bu bağlamda, sürekli değişkenlik gösterebilen haber değerinin tarafsız olmadığı düşünülmektedir (Kanca, 2009: 8).

Haberin nasıl üretildiği konusunda yapılan pek çok çalışmanın önemli düzeydeki bölümü, haberi gerçekle bir tutan ‘liberal çoğulcu’ anlayış içinde gerçekleştirilmiştir. Bu yaklaşıma göre olaylar temel haber değerlerinden zamanlılık, yakınlık, önemlilik, insanın ilgisini çekme ve sonuca uygun olarak gerçekler tarafsız bir şekilde ortaya çıkartılmaktadır. Buna karşılık, habere yönelik yaklaşımlardan bir diğeri olan ‘eleştirel yaklaşım’, haberi önyargıları olan ve özgür olmayan bir olgu olarak (akt. Aydın, 2013: 41) değerlendirmektedir. Bu yaklaşıma göre liberal çoğulcu yaklaşımın aksine haberler gerçekle eşdeğer değildir. Haberde gerçeklik yeniden üretilip kurgulanmaktadır (Aydın, 2013: 42).

Tarih boyunca haberin çözümlemesini yapan hemen hemen bütün çalışmaların ortak bulgusu olarak, haberlerin zorunlu bir seçme, çözümleme ve en önemlisi de

(28)

gerçekliğin yeniden inşası süreciyle oluştuğu, buna karşı hiçbir zaman saf ve de basit olay ve olgulardan ibaret olmadığı fikri savunulmaktadır (akt. Dursun, 2001: 124). Bu bağlamda, Sun Gazetesi yazarlarından biri olan Charles Dana 19. Yüzyılda haber için ‘toplumun genelinde ilgi uyandıran ve onları etkileyen çıkarlar’ şeklinde bir tanım yaparken, Harrison haber için, ‘Gün içinde meydana gelen olaylar ile ilgili kişilerin bilme ihtiyaçlarını yansıtır’ şeklinde bir tanım yapmaktadır (akt. Aydın, 2013: 40). Haberle ilgili olarak yapıldığı bilinen ilk kuramsal çalışma ise, 1922 yılında yayınladığı ‘Public Opinion’ isimli kitabıyla Lippmann tarafından gerçekleştirilmiştir. Lippmann bu kitabında, haberlerin toplumsal şartların ve toplumsal durumların yansıması olmadığını, haberle ilgili ilk teorik incelemelerini yaparken saptamıştır (Şeker, 2004: 70).

Dünyayı, toplumları, kişileri ve grupları belirli şekillere sokarak çerçeveleyebilme yöntemi ile yürütülen haber yapım süreci için, tam da bu nedenle doğası gereği ideolojiktir denilebilmektedir (Sığın Karaduman, 2009: 74). Bennet haberi anlamlandırmak için çerçeveleme yapılması gerekliliğine dikkat çekmektedir. Böylece kişilere çerçevelenerek aktarılan haberler ile siyasi ve sosyal sonuçlarla çevrili bir bilinç oluşturularak, (akt. Yılmaz, 2016: 28) aynı zamanda haberde belli şeyler ön plana alınarak, kişilerin haberi nasıl anlamlandıracağına dair sınırlarda çizilmiş olmaktadır. Haber çerçevesi anlam etrafında oluşturulmakta ve bunu yaparken de hangi olayın haberde öne çıkartılacağını ya da dışarıda bırakılacağını belirlemektedir (akt. Çoban, 2009: 25).

Haberin çerçevesi belirlenirken hangi unsurlara başvurulduğu da oldukça önem teşkil etmektedir. Çünkü bu unsurlar hedef kitleye göre şekillendirilerek, onlar üzerinde istenilen etkiyi yaratmada kullanılmaktadır. Parenti bu konuda ‘görüntü, ses, sunum, efekt, başlık, fotoğraf’ gibi unsurlarla çerçeveleme yapıldığını belirtmektedir. Bu bağlamda, haberlerde çerçeveleme yapılarak gerçekliği yeniden inşa etmek ve bir anlam yaratmak noktasında, medyanın ideolojik tavrının etkisi oldukça önemli olmaktadır (akt. Göker ve Keskin, 2015: 234).

McCombs ve Shaw gündem belirleme kuramı ile haber ve kamuoyu arasında eş zamanlı devam eden bir bağlantı olduğunu savunmaktadır. Haberlerin oluşturduğu kamuoyu ile bazı olaylar öne çıkartılıp bazı olaylar arka plana itilerek isteğe bağlı bir

(29)

etki yaratılmaktadır (akt. Özçağlayan ve Apak, 2017: 108). Bu bağlamda gündem belirleme yaklaşımının özü, haberlerin düşüncelere yön vermesidir. Bu yaklaşıma göre medyada, özellikle haberlerin bir konuya ayırdığı yer ve zaman ile kişilerin o konuya gösterdiği ilginin ölçümüyle, o konunun önemi belirlenmektedir (akt. Elpeze Ergeç, 2005: 53).

Gans 1979 yılında kapsamlı bir araştırma sonucu ortaya çıkarmış olduğu Haber Nedir isimli çalışmasında hangi başlıkların haber değeri bulunduğunu tartışmak yerine, hangi olayların haber olduğunun ve bu haberlerin kimler ile ilgili olduğunun üzerinde yoğunlaşmıştır (Sığın Karaduman, 2009: 169).

Tüm bu tanımlardan yola çıkılarak denilebilir ki haberde bir konu sınırlaması yoktur. Medyanın bütün dünyayı kişiye yakın kılmasıyla birlikte olan her şey kültürel, ekonomik ve siyasi koşullara bağlı kalarak, kişiyi ilgilendiren birer habere dönüşmektedir (Kanca, 2009: 6).

Haberle ilgili yapılan tüm araştırmaların sonucunda haberi ve haberin neye göre haber olarak seçildiği hala tek bir teori ile açıklanamamaktadır. Yapılan tüm çalışmalar, D. M. White tarafından geliştirilen eşik bekçiliği kuramı içinde kavramsallaştırılabilmektedir. Bu bağlamda haberler, eşik bekçileri olan, başta medya patronu olmak üzere, yayın yönetmeni, yazı işleri müdürü ve muhabirlerin kararları ile haber konusunun, içeriğinin ve denetleyen kişilerin etkisiyle seçilmektedir. Eşik bekçileri çok çeşitli kaynaklar içerisinden zorunlu haber seçimleri yaptıktan sonra, gerekli düzeltmeler ve kurgulamalar ile haberleri kişilere aktarmaktadırlar (Çoban, 2009: 20). Sonuç olarak eşik bekçiliği ideolojiler doğrultusunda yapılan bir çeşit filtreleme işlemi olarak görülebilir.

Görüldüğü gibi habere yönelik birçok kuramsal yaklaşımdan söz etmek mümkündür. Bütün kuramsal yaklaşımların ortak noktası ise tek bir görüşle hiçbirinin haberin doğasını net bir şekilde tanımlayamamaları olmuştur. Bunun nedeni ise, her kuramsal yaklaşımın farklı alanlarda, farklı olayların, farklı olguların etkisiyle yeniden şekillenen haberin, yalnızca belirli bir yanını aydınlatabilmekle sınırlı kalmış olmalarıdır. Bu sebeple, kişilerin hayatı içinde oldukça önemli bir yeri olan haberlerin, nasıl bir üretim sürecinin ürünü olduğu ve etkilendiği-etkilediği

(30)

alanları daha iyi anlayabilmek ve farkında olabilmek için yukarıda sözü edilen kuramsal yaklaşımlar dahil bu alanda yapılmış tüm yaklaşımların dikkate alınması gerekmektedir (Atabek, 1998: 27).

Medya organlarının yayın politikalarını, başka bir ifadeyle ideolojilerini anlamanın en kolay yolunun, o kurumun haberleri olduğunu söylemek yanlış olmamaktadır. Haber, üretim sürecinde geçtiği tüm aşamalar neticesinde arzu edilen yönde bir kamuoyu oluşturma gücüne sahip olmaktadır. Diğer medya ürünlerinden farklı olarak, kişilerin özellikle enformasyon yönünden doyuma ulaşmasını sağlayan ve kişilerin hayatlarında sürekli olarak gereksinim duyduğu bir içerik haline gelen önemli bir tüketim aracı halini almıştır (Girgin, 2000: 87).

Haberler her ne kadar ideolojik bir sürecin ürünü olsalar da bütün medya organlarının temelde en büyük amacının izleyici/dinleyici/okuyucu çekmek ve onların ilgisini sürekli canlı tutabilmek olduğu gerçeğiyle, belirli kriterlerin her zaman için değişmezlik özelliği sergilediği de unutulmamalıdır (Yurdigül, 2014: 76).

1.1.1. Televizyon Haberleri

Medyanın kapsadığı tüm araçlar vasıtasıyla sağlanan iletişim şekli, kapitalizmin tekelci halinde olduğu 19. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkarak toplumsal üretimin vazgeçilmezi halini almıştır (Yaylagül, 2010: 13). 19. Yüzyıl diğer taraftan medyanın geliştiği ve kurumsal bir hal aldığı dönem olarak oldukça önemli bir yere sahip kabul edilmektedir. Çünkü sanayi, dolayısıyla enformasyon devrimi ile birlikte medya teknolojik gelişmeler göstermiş ve içerik olarak daha özgür bir hal almaya başlamıştır. Bunun yanı sıra gazetecilik, okur sayısını giderek arttırmış ve ayrı bir meslek dalı olarak kabul edilmiştir. Tüm bu gelişmeler ile birlikte 20. Yüzyıla gelindiğinde bu çağ ‘kitle iletişim çağı’ olarak adlandırılmıştır (Yıldız, 2011: 48).

Günümüzde medyanın hayatımızın neredeyse bütün alanlarına dahil olduğu düşünüldüğünde, görülen, duyulan, öğrenilen her şey için sistemin içinde ne denli gerçek kalabildiklerini sorgulama ihtiyacı duyulmakta ve sokaklardan, odamızın içine değin her yanı saran iletilerin gerçek bir iletişimden ziyade bir gürültünün serpintileri olma ihtimaliyle, yaşanılan hayat tarzının yeniden değerlendirmesini gerekli kılmaktadır (Oskay, 2015: 110).

(31)

Özellikle hem göze hem de kulağa hitap etmesiyle bilinen televizyon, medyada görsel-işitsel bir araç olarak öne çıkmaktadır. Televizyonun en önemli madeni olarak değerlendirilebilecek haberler, kişilerin aynı anda birden fazla duyu organına seslenmesi ve oldukça yaygın olarak kullanılması ile medyada özellikle haber almada en çok başvurulan kitle iletişim aracı olarak diğer araçlardan çoğu noktada ayrışmaktadır (akt. Çoban, 2009: 15). Televizyonun birçok avantajı ile birlikte hemen her evde bulunması ve kolayca izlenebilmesi gibi etmenler, haberlere ulaşmak için en çok televizyona başvurulmasını açıklamaktadır. Bu doğrultuda kişilerin haber almada en çok tercih ettiği televizyon haberlerinin, kişileri en çok etkileyen konumunda olması yadsınamamaktadır (Kovacı, 2016: 58).

Televizyonun yaygınlığı, doğası, kâr ve eğlence amacı gütmesi gibi başlıca özellikleri haber seçim ve yapılandırma sürecinde farklı kıstaslara sebep olmaktadır (Şeker, 2004: 69). Şöyle ki; televizyonun ticari olarak reklamlara dolayısıyla da yüksek izlenme oranına ihtiyaç duyması, doğası ve teknolojisi açısından haber uzunluklarının belirli olması, buna bağlı olarak ihtiyaç duyduğu görüntü, haberin üretimi ve sunumu için daha az zamana sahip oluşu gibi etmenler, televizyonda haber seçim ve üretim işlemlerini farklılaştırmaktadır (akt. Çoban, 2009: 15).

Haberlerin seçilmesi ve sunulması noktasında öne çıkan konu, haber değeri konusu olmaktadır. Genellikle haber değerini ise editörlerin kafalarındaki formüller belirlemektedir. Buckalew, bir çalışmasında 12 televizyon editörünün haberleri neye göre seçtiğini araştırmış ve bu araştırmasında editörlerin zamanlılık, önemlilik, yakınlık gibi geleneksel kriterler ile birlikte görsel olarak kullanıma uygun olan haberleri seçtiklerini saptamıştır (Şeker, 2004: 71). Dolayısıyla görüntü ile desteklenen televizyon haberleri için haber değeri taşıması, seçilmesi ve sunulması sürecinde gerçekliğin yeniden inşa edildiği söylenebilmektedir. Haberde gerçeklik, kime ve neye göre gerçek sorusunu akıllara getiren bir tartışma konusuna neden olmaktadır. Sonuç olarak var olan gerçekliğin, televizyonda yansıtılan gerçekliğe dönüştüğü ortak düşünceyi oluşturmaktadır (Karaduman, 2007: 47). Televizyon kişilerin gerçekleri nasıl düşünmesi gerektiğini kuracağı gündemle belirlemektedir (Yaylagül, 2010: 77).

(32)

Haberler tam olarak, seçme, çözümleme ve gerçekliğin değerlendirmesi sürecinin sonucu oluşmaktadır. Özellikle televizyon haberlerinde çerçeveleme yöntemi kullanılarak, haberde nelerin yer alıp almayacağı belirlenmektedir. Çerçevelemeyi belirleyen ise kültürel yapı ve çoğunlukla egemen olanın ideolojisi olmaktadır (Boztepe, 2015: 5). Haberlerde çerçeve yöntemi ile belli kişi ve konular ön plana alınmakta ve belli roller ile belli sınırlarda sunulmaktadırlar (Karaduman, 2007: 49). Bu bağlamda, egemenin ideolojik söylemlerinin öne çıktığı kültürel bir metin olan haberlerin, asıl işlevlerini yerine getirmediği söylenebilmektedir. Televizyonun egemen ideolojiyi sürekli olumlu sunarak pekiştirdiği değerler ile kurduğu haber söylemleri, toplum üzerinde önemli etkilere neden olmaktadır (Sığın Karaduman, 2009: 82).

Televizyon, özellikle haberler içinde yer verdiği olaylara ve olgulara belli anlamlar yükleyip şekillendirerek, egemen güçlerin ideolojisini kişilere aktarmaktadır. Bunu yaparken de haber oluşturma sürecindeki çerçeveleme, seçme ve dışarda bırakma gibi yöntemlerle, egemen ideolojiye göre gerçekleri yeniden inşa etmektedir (Yaylagül, 2010: 94).

Dünyanın hemen her yerinde medya ile ilgili araştırmalar yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Bu çalışmaların neredeyse tamamı medyada özellikle televizyonun her zaman çok güçlü bir iletişim aracı olduğunu, günümüzde de bunu sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Ellis’in ifadesine göre, kişilerin çoğu dünya hakkında temel bilgi kaynağı olarak televizyonu görmektedir. Hatta son teknolojilerden biri olan internetteki haber kaynaklarının sürekli olarak gelişme göstermesine rağmen, hâlâ çoğu kişi televizyonu esas haber kaynağı olarak görmeye devam etmektedir (akt. Boztepe, 2015: 248).

1.2. Söylem Kavramı

Söylem kavramının karşılığı tam olarak, anlamın dil içinde hareket etmesiyle ortaya çıkan şey olmasıdır. Söylem ve anlam birbiriyle sürekli olarak ilişki içindedir ve bu bağlamda da söylemin anlamı taşıyıp kurması, sabitlemesi, değiştirmesi veya kapatması gerekmektedir (akt. Özer, 2011: 47). Söylem, gerçekleri zihinsel olarak yeniden biçimlendirip üreterek, bu düşünceleri bir amaca göre tasarlanmış olan dili

(33)

kullanıp kişiler arası bir dolaşım sürecine sokmaktadır (akt. Çoban, 2009: 48). Yani söylemin, dilin bir ürünü olduğu söylenebilmektedir.

Günlük yaşamda pek çok şeyin söylemle bütünleşik yürüdüğü söylenebilir. Çünkü söylemler toplumsal alanı kapsayarak toplumsallaşma sürecinde etkisi büyük olan ve kişilerin kendilerini ifade etmesini olanaklı kılan bir pratik durumunda olmaktadır (Mutlu, 2006: 41). Bu toplumsallaşma sürecinde söylemler, yani dilin kullanımı kişilerin yaşadığı dünyayı anlamlandırabilmesi için önemli bir araç olmaktadır. Bu bağlamda kişilerin düşünce ve algılarını biçimlendiren en önemli unsur olan dilin sürekli yeniden yapılandırılarak kullanımı ile söylemler ortaya çıkmakta ve kişiler bu söylemler aracılığı ile toplumda yer bulmaktadır (Sığın Karaduman, 2009: 43).

Söylem kavramı yalnızca dilin değil, metin, siyaset, din, ideoloji, hegemonya gibi pek çok kavramla bağlantısı olan bir kavram olmuştur. Birbirinden faklı çok sayıda alanın konusu olan ve bu alanlar içinde sayısız çalışması gerçekleştirilmiş olan söylem kavramının dolayısıyla birçok tanımına rastlamak da mümkün olmaktadır (Aydın, 2013: 54).

Söylemlerin, kişilerin kullanım alanlarına göre farklılık gösterebileceğini savunan göstergebilimin kurucusu Ferdinand de Saussure, söylemi anlamak adına dil ve sözü birbirinden ayrı değerlendirmiştir. Bunun nedeni olarak da dilin tek bir bütünlüğe işaret eden yapı olması ve kişilerin bu yapıyı kendi istekleri doğrultusunda şekillendirerek kullanıp söylemi oluşturması olarak açıklamaktadır (Devran, 2010: 25).

John Fiske söylem kavramını, egemen güç sınıfına hizmeti doğrultusunda, tutarlı bir anlam üretip yaymak için oluşturulan toplumsal bir dil şekli olarak tanımlamaktadır (akt. Boztepe, 2015: 216). Potter’a göre, söylem anlamı inşa ederek toplumla arasında bir bağ kurmakta ve böylece kişiler de olaylar, olgular ve konular ile ilgili nasıl düşünmeleri gerektiğinin söylemsel pratiklerini kazanmış olmaktadırlar (akt. Bayram, 2015: 4). Parker bu tanımlardan farklı bir bakış açısıyla metin olmadan söylemlerin olmayacağını savunarak, söylemlerin ortaya çıkabilmesi için birçok metinin birleşerek bağlantılandırılması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu düşünceye

(34)

karşın Ong, sadece metinlere bağlı kalmanın çok doğru bir ifade olmadığını vurgulayarak, söylemlerin hem yazılı hem de sözlü olarak ortaya çıkabileceğini belirtmektedir (akt. Bayram, 2015: 6). Fairclough ise söyleme önemli bir rol yükleyerek, söylemin yapıların yeniden biçimlendirilerek üretilmesindeki etkisini vurgulamaktadır (Özer, 2011: 55-56).

Söylem toplumsal yapıyı şekillendirmede etkin olarak yer alan bir kavram olarak, dolayısıyla güç ve iktidar kavramlarını da içine çekmektedir. Söylemin egemen güçlerle olan ilişkisi birçok düşünürün ilgisini çeken bir konu olmuş ve bu konuda öne çıkan isim de Michel Foucault olmuştur. Foucault için söylem, dili kullanarak bir anlam ortaya çıkartarak ve gerektiğinde anlamı yeniden inşa ederek, egemenlerin kişileri itaat eden bireylere dönüştürmelerini sağlayan bir aracı ifade etmektedir (akt. İşliyen, 2010: 38).

Foucault için söylem, bilgi, hakikat ve gücü düzenleyebilen bir kavramdır. Bilgi söylemden ayrı düşünülemez ve bilgi gücün varlığı ile iç içe geçmiştir (Mutlu, 2006: 44). Egemen güçlerin ya da iktidarın ürettiği bilgi, yine bu güçlerin söylemleri ile ‘doğru’ olarak yayılmaktadır. Bu bağlamda, Foucault’un egemenleri çözümlemek adına yaptığı çalışmalarında, egemenin söylemini açığa çıkararak inceleyip, kişiler üzerindeki etkisini ortaya koyduğu görülmektedir (Özdemir Akgündüz, 2013: 3). Söylemi, bütün yönleri ile çevreleyen ve etkisi altına alan egemenler, kendisini söylemler aracıyla var etmekte ve sürekli yeniden üretmektedir (Mutlu, 2006: 43).

Toplumda egemen ideolojilerin ortaya çıkmasını, dil içine kodlanmış olan söylemler sağlamaktadır. Söylem, söylenmesimümkün ya da mümkün olmayanı tanımlamakta, betimleme yapmakta ve sınırlandırmaktadır (Sığın Karaduman, 2009: 46). Verili durumlar söz konusu olduğunda, egemen sınıf alt sınıfların neyi ne şekilde söyleyeceğini belirlemektedir. Dolayısıyla da toplumda var olan gerçekleri ideolojiler doğrultusunda şekillendiren söylemler, egemen güçler için en önemli araç olmaktadır (akt. Çoban, 2009: 49).

Foucault, söylem kavramını egemenlerin/iktidarın doğrudan görünümü olarak tanımlamakta ve bunun nedeninin söylem ve egemen/iktidar arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmektedir (akt Dursun, 2001: 54). Foucault’a göre egemen/iktidar olanlar

(35)

söylemleriyle birlikte isteklerine uyan ve yönlendirebilecekleri kişiler yaratabilme çabasında olmakta ve bunu yaparken de kişilere bunu hissettirmeden yapmaktadır. Böylece söylemler aracılığıyla toplumsal yaşamın bütün alanlarında var olarak işlemektedirler (Özdemir Akgündüz, 2013: 4). Egemen güçler ya da iktidardakiler kendilerine ait çıkar odaklı söylemlerini topluma ve kişilere yaymak, kabullendirmek adına farklı yollara başvurmaktadır. Bu yollar ise Foucault’a göre, okullar, karakollar, hapishaneler ve hastaneler gibi kurumlardır. Bu kurumlar aracılığı ile egemenler kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda sürekli olarak toplumu ve kişileri disiplin altında tutmakta ve böylece söylemlerini kabul ettirmede zorluk yaşamamaktadır. Bu bağlamda denilebilir ki baskı ve disiplin ile kabullendirilmiş söylemlerle şekillenen bir toplumda bireysel olabilme durumu oldukça güç olmaktadır (Özdemir Akgündüz, 2013: 11).

Van Dijk’a göre söylemi oluşturan, toplumsal ortak alandaki anlamlar olmaktadır. Toplumsal bir ortak alan oluşturan şey ise, aynı toplumdaki kişilerin günlük yaşantısı içindeki etkileşimleri ve söylemleri ile ortaya çıkan ve herkes tarafından benimsenen bilgi bütünü olmaktadır (Mutlu, 2006: 42). Bilgiyi şekillendiren ise genelde ideolojiler olmaktadır. Van Dijk açık bir ifade ile söylemin ideolojiler için vazgeçilmez olduğunu çünkü ideolojilerin tekrar tekrar üretimi ve yayılmasında söyleme ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir (akt. Özer, 2011: 52). Fakat ortak alanda ortaya çıkan bilgilerin tümüne ideolojik demek doğru bir ifade olmamaktadır. Bir bilginin ideolojik olma niteliği taşıması için, çıkar çatışmaları, biz-onlar, alt-üst, çelişki, mücadele ve muhalefet gibi unsurları içinde barındırması gerekmektedir. Böylece, özellikle mağdur kişiler ve yoksullar, iktidar ve toplumsal alanlarda farklı söylemler kullanılarak topluma aktarılmaktadır (Mutlu, 2006: 43).

Sonuç olarak egemen güçler ve iktidardakiler sahip oldukları güç ve iktidar alanını korumak ve devam ettirmek için kendi kendini olumlu sunarken, diğerlerini olumsuz sunmaktadır (akt. Özer, 2011:55). Söylemi, bütün yönleriyle içselleştirip donatan ve kendine ait olarak gören egemenler kendilerini söylemler yoluyla var etmekte, sunmakta, gücünü, varlığını ve çıkarlarını korumak adına da sürekli yeniden, tekrar tekrar söylemler üreterek toplumda hakimiyet kurmaktadır.

(36)

1.2.1. Haber Söylemi Kavramı

Kitle iletişim araçları, bir diğer adıyla medya, tarihsel ve toplumsal şartların harmanlanmasıyla ortaya çıkan araçlar olmuştur. Medya organlarının ortaya çıkışında, kullanılmaya başlanmasında ve sürekli geliştirilerek günümüze kadar getirilmesinde en büyük etken egemen güçlerdir. Çünkü medya onların çıkarlarını koruyan ve beklentilerini gerçekleştiren önemli bir üretim aracı durumundadır ve bu araçlar her zaman egemenlerin kontrolünde olmuştur (Yaylagül, 2010: 15).

Medyanın dördüncü kuvvet olarak görüldüğü bilinen bir gerçektir fakat bilinen bu olsa da medya yadsınamayan büyüklükte bir etki gücüne sahiptir ve bu da onu dördüncü kuvvet olmaktan çıkartarak çoktan ilk sıraya yerleştirmiştir. Böylesine güçlü bir aracın egemen güçlerin himayesine girerek, toplumsal değerleri ve kültürü korumaktan ziyade, sözü edilen egemen güçlerin söylem aracı haline gelmesi ise elbette kaçınılmaz olmaktadır (Çoban, 2009: 56). Neredeyse medya organlarının tamamını kapsayan bu durum, özellikle haberlerde etkili bir biçimde öne çıkmaktadır. Egemenlerin ideolojik aracı haline gelen haberlerde, bu ideolojileri kamuoyuna aktaran olaylar, olgular ya da toplumsal gruplar ile ilgili oluşturulan söylemler olmaktadır. Bu durumda da haber ile gerçeklik arasındaki ilişki tartışmaya açık bir hale gelmektedir (Göker ve Keskin, 2015: 234). Haberlerde söz konusu olaylar, olgular ya da toplumsal gruplar için oluşturulan söylemler egemen çıkarlara göre uygun yerlerde tek tek veya birbirinden bağımsız olarak konumlandırılmakta, böylece haberlerde tasvir edilen şeyler bütünlük veya tutarlılık içinde değil, gelişigüzel seçilmiş olaylar, durumlar olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda, kişiler günlük hayatlarında onlara sunulan haberler ile yaşadığı gerçek dünyaya giderek yabancılaşmakta ve maddi temelleri olmayan bir dünya yanılsamasını da yeniden üretmektedir (Çoban, 2009: 58). Bu durumun aktörleri olarak da yine egemen güçlerin ideolojileri ve ideolojik söylemleri görülmektedir. Söylem ve ideoloji beraber ele alındığı zaman, medya metinlerinde ve en önemlisi de haberlerde egemen hakimiyetinin oluşmasında ve toplum üzerinde bu etkinin görülmesinde oldukça etkili iki faktör olarak görülmektedir (akt. Özer, 2011: 49). İdeolojilerin yönlendirmesiyle şekillenen söylemler, gerçekleri yeniden inşa ederek sunmaktadır.

(37)

Haberde gerçeklik ölçüsü söz konusu olduğunda bu konuda en iddialı olan haber üretim aracının, radyo ve yazılı basına göre çok daha fazla avantajı bulunan televizyon haberleri olduğu görülmektedir. Diğerlerinden farklı olarak görüntü, ses ve yazıyı birlikte sunan televizyon haberleri bu avantajını, özellikle söylemin görüntüsel boyutundan yararlanarak oluşturduğu gerçekçi söylemler ile kullanmaktadır. Fakat seçme, çözümleme süreçlerinin yaşandığı ve en önemlisi gerçeklerin yeniden inşa edildiği bilinen televizyon haberleri, elbette ki gerçeklikten farklı olmaktadır (Boztepe, 2015: 5). Televizyon haberlerinde haber üretim sürecinin tüm aşamaları göz önünde bulundurulduğunda, iddia ettiği gibi gerçekleri sunmasından ziyade olayları egemenin etkisi görülen, alt-üst söylemlerle yeniden üretmektedir. Egemen güçlerin yönlendirmesiyle ideolojik bir aygıt halini alan haberler, haberlerdeki olayların içeriklerinin düzenlenmesi, dahası o olayın haber olmaya layık görülerek belli bir düzen ve sıraya tabi tutulması gibi tüm bu etkenler söylemin birer parçası olduklarını göstermektedir (Çoban, 2009: 58). Egemen güçler söylemlerini yeniden üretirken, neyin veya kimin haber olarak sunulacağını, kaynakların ne olacağını, haberin başlığını, özellikle nelerin nasıl söyleneceğini belirleyerek haber söylemlerini oluşturmaktadır (akt. Aydın, 2013: 56). Egemenlerin bu tutumları, televizyonda sunulan haberlerde egemen güçlerin anlaşılması kolay kalıplara dönüştürdüğü kendi haber söylemi ile, toplumda istenilen algı oluşturulmakta, politik ve kültürel dengeler belirlenmekte ve egemen karşıtı kişi, grup veya oluşumlardaki marjinal söylemlerin kendilerini temsil etmelerini kısıtlayabilmektedir (akt. Çoban, 2009: 58).

Haber söyleminin oluşmasında etkili bir şekilde yeri olanların ise haberin üretildiği medya organının tutumu, toplumda hâkim olan ekonomi politiği, haberin kaynağı, haber merkezinde çalışanlar ve editoryal süreç olduğu söylenebilir. Görüldüğü gibi haberler ve o haberlerin söylemleri bazı üretim aşamalarına tabii tutularak, bu sürecin sonunda ortaya çıkmaktadır. Özellikle haber metinlerine bakıldığında hemen hepsinin içerik olarak birer söylem olduğu görülmektedir. (Sığın Karaduman, 2009: 56).

Her haberin birer söylem aracı olduğunu savunan yaklaşımlar, aynı zamanda haber metinlerinin, medyada yer alan diğer program türlerinin metinlerine oranla

Şekil

Tablo  27:  Suriyeli  Haberlerinin  İncelendiği  Televizyon  Kanalları  ve  Suriyelilerin  Haberde  Görüntü  ve  Kişisel  Bilgilerine  Yer  Verilme  Durumuna  Yönelik  Çapraz  Tablolama ......................................................................
Tablo 1: 2016 Yılında Yapılan Suriyeli Haberlerinin Televizyon Kanallarına Göre Dağılımının  Frekans Analizi
Tablo 2: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinin Haber  Kaynaklarına Göre Dağılımının Frekans Analizi
Tablo 3: Televizyon Kanallarının 2016 Yılında Yaptıkları Suriyeli Haberlerinin Haber  Konularına Göre Dağılımının Frekans Analizi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İşletme Araştırmaları Dergisi Journal of Business Research-Turk 10 Son olarak, strateji uygulama rolünün en düşük düzeyde gerçekleştiği durum, orta düzey

Sigara içen gebelerde gebelik sayısı ile periferik bölge ve kordon kanı çinko seviyeleri ve sigara içmeyen gebelerde gebelik sayısı ile kordon kanı ve plasenta

This study aimed to examine the patients with nasal septum deviations that require obvious nasal obstruction with a consideration of neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) and

The curricula were evaluated in the light of the English language teachers’ opinions on the curricula’ general characteristics and the components of goals and

Eğer çarpım durumunda değilse ortak paranteze alınarak çar- pım durumuna getirilir.. • Tabandaki sayılar asal

Mutlu, muayenehane açtıktan sonra şiir yazmaya daha çok zaman ayırdığını belirtiyor, hastalara bakarken, âşk dizelerini re­ çete kâğıtlarına yazdığını

Bu çalışmanın amacı 2000 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylan arasında bir üniversite hastanesi fiziksel tıp ve rehabilitasyon (FTR) polikliniğine başvuran 60 yaş ve

In this study, frequency values and mode shapes for free vibration of the multi-span Timoshenko beam subjected to the axial compressive force with multiple