• Sonuç bulunamadı

Televizyonda Savaş Haberlerinin Kısa Tarihi

1.4. Temsil Kavramı

2.1.1. Televizyonda Savaş Haberlerinin Kısa Tarihi

Toplumların yaşadığı kriz dönemlerinde, savaş zamanlarında veya doğal afetler meydana geldiğinde yani toplumu etkileyen ve ilgilendiren hemen tüm olaylarda haber alma/haberdar olma isteği oluşmakta dolayısıyla da medyaya gereksinim duyulmaktadır (Yıldıran Önk, 2011: 3991). Özellikle bir savaş dönemi söz konusu olduğu zaman medya kilit bir konumda bulunmaktadır. Birçok iletişim kuramına göre medya iletileri ideolojik olmakta ve egemen güçlerin aracısı olarak toplumsal ve siyasi hayatı şekillendirmektedir (Şen, 2013: 146). Bu bağlamda medyanın toplum üzerinde birtakım etkileri olduğu söylenebilmektedir. Medyanın genellikle toplum üzerindeki etkisi, kişilerin ne düşüneceklerinden ziyade ne hakkında düşüneceklerini belirlemesi ile ortaya çıkmaktadır (Yıldıran Önk, 2011: 3991).

Savaş dönemlerinde de yine egemen güçlerin etkisi altında olan medyanın gündemini nelerin oluşturacağı başka bir boyutu ile karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde özellikle baskıların arttığı medya, gerçekleşen olayları ve gelen görüntüleri bu baskılarla birlikte söz konusu kuruluşun çıkar ve politikasına göre şekillendirerek sunmakta, dolayısıyla kişiler yaşanan savaş ile ilgili olarak yalnızca seçilmiş olan çerçeveler dahilinde bilgilenmektedir (Elpeze Ergeç, 2005: 54). Diğer yandan savaşın tarafları, medya aracılığı ile propagandalarını yaymaya, toplumun tutum ve davranışlarını kendileri için olumlu kılmaya ve kişileri kendi tarafına çekerek çıkardıkları savaşı haklı göstermeye çalışmaktadır (Yıldıran Önk, 2011: 3991).

Savaş, medyada haber değeri taşıyan en önemli konulardan olmaktadır. Dolayısıyla etnik köken, din, ırkçılık, milliyetçilik gibi birçok sebeple meydana gelen savaş haberleri medya gündeminde önemli sırada olmaktadır (Şen, 2013: 167). Görüntülerle donanmış olan haberlerin, elbette ki savaşa desteği zayıflatması neredeyse imkânsız olmaktadır (Chomsky, 2012: 10). Ragıp Duran, tankların, topların ve tüfeklerin cirit attığı bir yerde kalemin, mikrofonun veya kameranın görevini yapması mümkün değil demektedir (akt. Elpeze Ergeç, 2005: 54). Özellikle de büyük kitlelere hitap eden televizyon için her bir savaş haberi birer reyting kaynağı olmaktadır. Savaş dönemlerinde izleyici kitlede artan merak ve haberdar olma isteğindeki artış, çoğu yayın kuruluşunu savaşın hâkim olduğu yere özel

muhabirler göndermeye hatta özel yayınlara yöneltmektedir (Yıldıran Önk, 2011: 4004).

Medya tarihinde, 1871 Osmanlı- Rus Savaşı zamanı bir muhabirin olayları direkt olarak savaş meydanından aktarması dünyada bir ilk olmuştur. Sonraki yıllarda gerçekleştirilen savaşlar içerisinde 1991 Körfez Savaşı ve ardından 2001 yılında yaşanan Afganistan’ın bombalanması olayı, kişilerin bulunduğu yerden yüksek iletişim teknolojileri ile savaşı takip edebildiği ve dünyanın da tanıklık ettiği savaşlar olmuştur (Çağlar, 2002: 308).

1955 yılında başlayan Vietnam Savaşı, televizyonda yayınlanan ilk savaş olması ve bu savaşta kameraların savaş alanlarında ilk kez yoğun bir şekilde bulunması ile önemli görülmektedir. Fakat bu savaş aynı zamanda savaş alanındaki tüm vahşetin açıkça gösterilmesi ile bir tartışma ortamı yaratmıştır. Bu durum üzerine bir süre sonra, askeri basın toplantıları düzenlenerek iyimser tutum sergilenmeye çalışılsa da Amerikalılar, pusuya düşürülmüş askerlerinin sansürsüz bir biçimde gösterilmiş durumları ile resmi askeri açıklamalar arasında tutarsızlık olduğunu görüp, yapılan açıklamalardan ve iyimser tutumlardan tatmin olmamıştır. Medya ise, yaşanan bu savaş sırasında politik bir karşı duruş göstermiştir (Çakar, 2003: 26). Vietnam’da bulunan yaklaşık beş yüz muhabirin çok küçük bir azınlığı savaştaki gerçekleri haber yaparken, çoğunluk Amerikan halkına moral olması adına olumlu haberler yapmıştır. Bu haberler daha çok savaş alanındaki helikopterlerin inişleri, kalkışları, bu esnada otların uçuşması ve cephaneliklerden yükselen dumanlar gibi görüntüler şeklinde olmuştur (akt. Yıldıran Önk, 2011: 3993).

Televizyondaki savaş yayıncılığında bir diğer dönüm noktası olarak Körfez Savaşı sayılmaktadır. CNN bu savaş esnasında, dünyadaki tüm televizyon kuruluşları içerisinde ilk sıraya yükselmiştir. Bunun nedeni, CNN’in bu savaşı başından sonuna naklen savaş yayıncılığı ile aktarması, savaş boyunca altı kat artan izleyici kitlesi ve bu savaşta en önemli kaynak olarak gösterilmesi olarak sıralanabilmektedir (akt. Yıldıran Önk, 2011: 3994). Körfez Savaşı sırasında medya için Amerikan ordusu tarafından 24 adet basın havuzu kurulmuş ve bu havuzlarda toplanan muhabirler gözetim altında savaşın gerçekleştiği alanlara götürülmüştür. Vietnam savaşında yaşananlardan sonra askeri sansür uygulamaları oldukça sıkı yapılmıştır (Çakar,

2003: 27). CNN, Körfez Savaşı’nın başından sonuna, asla izleyicilere ceset göstermeyerek, Vietnam Savaşı’nda olduğu gibi dehşet verici görüntüleri yansıtmamıştır. Bunun yerine yalnızca askeri hedeflerin vurulduğu ve sivillerin hiçbir şekilde zarar görmediğine dikkat çekmiştir. Aslında CNN bu savaşı daha çok bir bilgisayar oyununa benzeterek sunmuştur (Yıldıran Önk, 2011: 3994).

Yakın tarihe bakıldığında, günümüzde yaşanan ve uluslararası bir sorun haline gelen Suriye Savaşı için artık vekalet savaşları halini aldığını söylemek mümkün olmaktadır. Bu durum Soğuk Savaş döneminde görülen bloklaşmaya benzer bir yapı ortaya çıkarmıştır (Ağır ve Sezik, 2015: 110). Türkiye ve Suriye arasındaki gerginlik ile birlikte Türkiye’deki medya kuruluşları, Suriye’yi uyarmaktan NATO’yu göreve çağırmaya varana kadar savaşı meşrulaştıran bir haber anlatısı kurmuş ve Suriye’deki iktidarı, kendince haklı sebepleri ile birlikte, hedef haline getirmiştir (akt. Şen, 2013: 164). Fakat zaman, mekân ve koşullar fark etmeksizin unutulmaması gereken şey; savaşı sunmak demek oldukça hassas bir dengeyi kurmak zorunluluğu demektir. Buna rağmen bu denge çoğu zaman atlanarak savaş haberleri, toplum üzerinde oluşturabileceği etkileri görmezden gelinerek sunulmaktadır.