• Sonuç bulunamadı

2.4. Televizyon Haberlerinde Suriyelilerin Temsili

2.4.3. Göçmen Kavramı

Göç veri sistemlerinde yer alan göçmen olgusu için, uluslararası göçmen tanımının kimlere uyacağı, kimlerin göç ettikleri ülkede ne kadar zaman kalabileceği gibi birçok konunun, konuyla ilgili hükümlerin bulunduğu ulusal yasalar ve düzenlemelerle direkt olarak alakalı olduğu söylenebilir. Her ülkenin kendine göre farklı yasaları olduğu düşünüldüğünde, net bir uluslararası göçmen tanımının

yapılabilmesi farklı yasalar kapsamında bakıldığı zaman mümkün görünmemektedir. Aynı zamanda evrensel olarak net bir şekilde kabul görmüş tek bir uluslararası göçmen tanımının yapılmış olduğu varsayılırsa, uluslararası göçün birçok farklı yönü ile ilgili çalışan araştırmacıların ve yine bu doğrultuda çalışan hükümet yetkililerinin ihtiyaçlarını karşılaması mümkün olmamaktadır (İçduygu, Erder ve Gençkaya, 2014: 28).

Kesin ve tek bir tanımı olmamakla birlikte genel bir tanımla göçmen kavramı; şiddet, baskı, zulüm gibi korku kaynaklı olarak değil, daha çok daha iyi yaşam şartlarına sahip olmak için ekonomik sebeplerle ülkesinden ayrılan kişi ya da kişiler olarak tanımlanabilir. Bu tanım doğrultusunda göçmenlerin, zorunluluktan çok keyfi olarak, kendi ülkelerinin korumasından da yararlanarak daha iyi bir yaşam standardına sahip olmak için kendi istekleri ülkelerinden ayrılarak başka bir ülkeye göç ettikleri söylenebilir (akt. Akbaş Demirel, 2013: 464). Alman Coğrafyacı Ravenstein’e göre ise bu göç hareketlerinde, göçmenlerin büyük bir kısmı göç etmek için kısa mesafeleri tercih etmektedir (akt. Boyraz, 2015: 49). Tercih edilen ülkeler arasında özellikle ekonomik anlamda gelişmiş ülkelerin, göçmenleri kabul edip etmemek konusunda özgürlükleri bulunmaktadır. Bunun başlıca sebebi olarak, herhangi bir tehlikeye maruz kalmamış olan ve sadece ekonomik amaçlı yer değiştirmek isteyen göçmenlerin uluslararası hukukun koruması altında olmamaları gösterilmektedir (Ünal, 2014: 71).

Ülkesinde göçü kabul ederek göç eden kişilerin ülkeye girişine, yerleşmesine, çalışmasına hatta ülke dışı edilmesine kadar bütün aşamaları şekillendiren, ilgili ülkenin tutumu ve göç politikası olmaktadır. Ülkelerin politikaları genellikle ihtiyaçlara göre belirlenmiş olsa da bazen devletlerin öngöremediği olaylar ortaya çıkmaktadır. Bu olaylar karşısında da devletlerin geliştirdiği reaktif politikaları bulunmaktadır. Devlet politikalarının belirlediği yasalar ve getirdiği kurallar göçmenlerin durumunu belirlemek için büyük oranda etkili olsa da ev sahibi toplumun sahip olduğu yaşam tarzı, özellikleri ve göçmenlere karşı olan tutumları da oldukça belirleyici olmaktadır (Demir, 2015: 9).

Çoğunlukla daha iyi yaşam şartlarına sahip olmak için ekonomik gerekçelerle ülkesinden isteyerek, gönüllü bir şekilde ayrılan ve ‘ekonomik göçmen’ olarak tabir

edilen göçmenler, gitmek istedikleri yere o ülkenin yasaları doğrultusunda verilen karar ve yetkililerin iznine bağlı olarak göç etmektedir (Kara ve Korkut, 2010: 154). Herhangi bir izin almadan, pasaport veya vizeye sahip olmayan ve izin verilmediği halde yine de göç eylemini gerçekleştirmiş olanlar, bulundukları konumu terim olarak aynı anlamı içeren fakat farklı içeriklere sahip olan; yasadışı göçmen, kaçak göçmen, düzensiz göçmen, belgesiz göçmen olarak tanımlanmaktadır. Bu terimler içerisinden belgesiz göçmen ve düzensiz göçmen terimleri özellikle insan hakları savunucuları tarafından kullanılmaktayken, yasa dışı göçmen ve kaçak göçmen terimlerinin devletler tarafından ve daha çok yayın kuruluşları gibi devletin söylemlerini benimsemiş gruplar tarafından kullanılmaktadır (Akbaş Demirel, 2013:464).

Uluslararası literatüre bakıldığında göçmen olgusunun Türk hukukundaki yeri ile anlayış farklılıkları olduğu görülmektedir. Türk hukukunda yer alan göçmen olgusu Türk soyundan gelmiş olması ve Türk kültürüne bağlılık gibi kurallar içerirken, uluslararası literatürde şartlar daha farklı olmaktadır (Ağır ve Sezik, 2015: 98).

5543 sayılı İskân Kanunu’nun 3/d maddesine göre göçmen:‘Türk soyundan olan, Türk kültürüne bağlı yaşayan kişi yada kişilerin Türkiye topraklarına yerleşmek maksadıyla gelerek İskân Kanunu gereğince kabul edilen kişilerdir.’ Göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilen kişi veya kişilerin, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12/c maddesine göre milli güvenlik ve kamu düzenine engel bir durum teşkil etmemesi şartıyla İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı doğrultusunda Türk vatandaşlığına alınabilecekleri de düzenlenmiştir (Kaya ve Yılmaz Eren, 2015: 17).

Göçmenler genellikle, daha fazla hakka sahip olmak adına mültecilik statüsünden yararlanmak istemektedir. Göçmenlik ve mültecilik kavramları çoğu zaman yanlış bir şekilde aynı kişiler için kullanılsa da bu iki kavram birbirinden farklı anlamlar ve yasalara göre farklı haklar içermektedir. Çoğu göçmen, mülteci statüsüne sahip olmak için konuyla ilgili yerlere gerekli başvuruları yaparak iltica edebilir fakat başvuruların kabul edilip edilmemesi, göçmenlikle ya da mültecilikle ilgili verilecek olan karar, ilgili ülkenin iç hukukundaki yasal düzenlemelere göre

şekillenmektedir (Koyuncu, 2014: 25). Türkiye’deki göçmenler, mülteci statüsü için gerekli şartları sağlayamadıklarından dolayı, 1951 Sözleşmesi ile mültecilere tanınan haklardan ve uluslararası korumadan yararlanamamaktadır (akt. Koyuncu, 2014: 26). Ülkemiz son yıllarda Suriye’de yaşanan olaylar neticesinde büyük bir göçe tanıklık etmektedir ve göç eden kişilerin hangi statü ile ülkemize geldikleri konusu çoğu kişi ve kurumlar için oldukça karmaşık bir hal almıştır. Bu noktada, daha öncede belirttiğimiz üzere göçmen olarak tanımlanan kişiler kendi isteği doğrultusunda ve kendi iradesiyle göç eylemini gerçekleştirmiş olduğu için sonuç olarak denilebilir ki ülkemizdeki kanun ve yasalar dikkate alındığında Suriyeliler ‘göçmen’ statüsünde bulunmamaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TELEVİZYON HABERLERİNDE SURİYELİ SIĞINMACILARIN TEMSİLİNDE İÇERİK ANALİZİ BULGULARI

Çalışmanın üçüncü ve son bölümü olan bu bölüm uygulama kısmı olup, araştırma için seçilen televizyon kanalları içerisinde 2016 yılı boyunca yayınlanmış olan ana haber bültenleri konu kapsamında oluşturulan kodlama formuna göre incelenecektir. Kodlama formunda haberin tarihi, televizyon kanalı, haberin veriliş sırası, haberin süresi, haberin kaynağı, haber kaynağı dışındaki kaynaklar, haberin konusu, haberde temsil biçimi, haber kaynağına yönelik tutum, haber kaynağı dışındaki kaynaklara yönelik tutum, haberin anlatım tarzı ve üslubu, haberde kullanılan aktarma yüklemleri, haberde kullanılan ideoloji inşa stratejisi, haberde kullanılan cümle yapıları, Suriyelilerin haberde görüntü ve kişisel bilgilerine yer verilme durumu ve son olarak haberde kullanılan sıfatların yönü tablolar yardımı ile birlikte sayısal veriler şeklinde ortaya konulacaktır.

3.1.Bulgular Ve Yorumlar

Bu başlık altında haberlerde kullanılan temsillerin televizyon kanallarına göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya koymak amacıyla frekans ve çapraz tablo analizlerine ayrıntılı biçimde yer verilmiştir.