• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM V: SOĞUK SAVAŞ YANSIMALARIYLA YUNANİSTAN’IN

5.3 Yunanistan’ın Balkanlardaki Durumu

Yunanistan'ın 2. Dünya Savaşı sonrasındaki Balkan politikasının belirleyicisi Sovyetlerin kışkırtmaları ve Slav baskılarıydı. Yunanistan, kuzey sınırlarında, özellikle Bulgaristan ve Yugoslavya'dan gelen baskılarla yüzleşmek durumundaydı. Bu baskılar, zaman zaman, mevcut şartlara göre, şiddetini arttırıp azaltsa da genelde mevcuttu. Slav tehlikesinin uzun vadeli Yunan dış politikasında en mühim jeopolitik unsuru teşkil ettiğini söylemek hata olmazdı. Yunanistan'ı senelerce uğraştıran ve her alanda ciddi kayıp ve zararlara uğratan komünist çetelere, başta Yugoslavya olmak üzere, üç kuzey komşusunun da her türlü yardımlarda bulunmaları olmuş ve bu durum Yunanistan'ın Balkan politikası üzerinde derin izler bırakmıştı.495

Sorunlar, Balkan komşuların baskıları ve Yunanistan’daki komünist çetelere verdikleri destekle sınırlı değildi. Bununla birlikte Yunanistan'ın komşu Balkan ülkelerinden toprak talepleri olmuştu. Bulgaristan ve Yugoslavya tarafından toprak taleplerine maruz kalan Yunanistan’ın aynı içerikte karşı iddiaları vardı. Karşılıklı toprak talepleri ve genişleme politikaları, Balkan Savaşlarından beri, Yunanistan'ın komşuları ile olan ilişkilerinde önemli bir yer tutuyordu.496

Yunanistan’ın Bulgaristan'la olan savaş sonrası ilişkileri Yunanistan'ın Bulgaristan'dan olan bazı toprak talepleri etrafında gelişmişti. 1945 yılı başlarında Yunanistan, Bulgaristan'la olan sınırının gözden geçirilmesini ve işgal sırasında Bulgarların Trakya ve Makedonya'da yaptıkları zulümlerin tespiti için bu bölgeye gözlemcilerin yollanmasını talep etti. Yunanistan, ekonomisinin temelini teşkil eden kuzey bölgelerinin bir istilâdan korunacak şekilde kuzey sınırının değiştirilmesi gereğini, biraz da savaşta kazananlar tarafında bulunmanın verdiği cesaretle, ileri sürüyordu. Yunanlıların talep ettikleri sınır değişikliği askeri bakımdan önemli stratejik bölgelerin, yani güney ve güneydoğu Bulgaristan'ın, özellikle Doğu Makedonya'nın, Yunanistan'a verilmesini düzenleyecek bir değişiklikti. Ancak Bulgaristan'daki Rus himayesi ve Sovyet tehdidi sebebiyle Yunanlılar bu toprak taleplerinde Kuzey Epir hakkında olduğu kadar sabırlı davranamamışlar ve ısrar

495 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-115-117.

496 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-116.

149

edememişlerdi. 1945 yılı Yunan-Bulgar sınırında devamlı hadiseler, sınır tecavüzleri, silahlı çatışmalar ve adam kaçırma vakalarıyla dolu geçmişti.497

1945 yılı içerisinde EAM, ELAS ve komünist Bulgar hükümeti arasındaki işbirliğinin Yunanistan’a karşı tüm hızıyla devam ettiği görülmekteydi. Ayrıca Makedonya ve Trakya’daki Yunan halkına Bulgarlar tarafından yapılan ‘zulüm’ ile ilgili bir inceleme yapılması ve bunun dünya kamuoyuna sunulması, Yunan yetkililerce kararlaştırılmıştı.498 1945 yazında genel olarak duruma bakıldığında Arnavutluk (Kuzey Epir) ve Bulgar ilişkileri gergindi ve Yugoslavya ile olan ilişkiler de gerilemeye başlamıştı.

30 Haziran 1945’te Atina kaynaklı bir haberde, Balkanlar’daki çalkantıların tehlikeli boyutlara vardığı belirtilmiş ve “bu durum umarız Rusya’dan kaynaklanmıyordur, çünkü Rus dostluğuna hürmet siyasetimizin ana temellerinden biridir”499 şeklinde bir açıklama yapılmıştı. Yunanistan’ın, Balkanlardaki durumunda Sovyet etkisini önemli etkenlerden biri olarak gördüğü anlaşılmaktaydı.

1945 Temmuzu’nda Yunan–Bulgar sınırında çeşitli olaylar meydana gelmişti.

Aynı günlerde Bulgaristan’ın Yunanistan’dan toprak talepleri söz konusuydu ve Yugoslavya burada Bulgarları desteklemekteydi. Yunan–Bulgar ilişkileri son derece gergin durumdaydı ve Yunanistan’ın Balkan komşuları ile ilişkileri kritik bir hal almıştı. Yine aynı dönemde Moskova Radyosu da bu konulara yer vermekte ve Yunanistan kamuoyunun Rusya, Arnavutluk, Bulgaristan ve Yugoslavya’ya karşı kin içinde olmasından rahatsızlıklarını dile getirmekteydi.500 Yunanistan da boş durmuyor, kamuoyu ve gazetelerinin yardımıyla Türkleri Bulgarlar aleyhine çevirmek konusunda çaba gösteriyordu.501 1945 Eylülü’nde Yunanistan-Bulgaristan ilişkileri daha da zorlu bir safhaya girmişti. 29 Eylül 1941’in; 15000 Yunanlının Bulgarlar tarafından öldürülmesinin yıldönümü de yaklaşmaktaydı.502 Yunan-Bulgar gerginliği patlama noktasındaydı.

1946 yılının ortalarına gelindiğinde Bulgaristan ile sürtüşmeler ve karşılıklı toprak talepleri devam etmekteydi. Yunanistan, Bulgarların Batı Trakya’daki toprak

497 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-142.

498 Ayın Tarihi, S.138, Mayıs 1945.

499 Ayın Tarihi, S.139, Haziran 1945.

500 Ayın Tarihi, S.140, Temmuz 1945.

501 Yeni Sabah, 13 Ağustos 1945.

502 Ayın Tarihi, S.142, Eylül 1945.

150

taleplerini küstahlık olarak adlandırmaktaydı.503 Yunan basını Bulgaristan’ın isteklerine sert eleştiriler getiriyordu. Konu, Türk basınına da sirayet etmişti. Yunan basınından gelen açıklamalar Mayıs 1946’da Ulus gazetesinde şöyle verilmişti:

“Günlük Katimerini gazetesi Bulgar Basın Bakanının beyanatını yorumlayarak şunları yazmıştır: “Bulgar Basın Bakanının Yunanistan aleyhine olarak Bulgar istekleri hakkında saygısızca beyanatı, Bulgarların hamilerine güvenerek Yunan hududunda takındıkları tahrik edici tavır hakkında gelen muhtelif haberleri teyit etmiştir. Bulgaristan’ın Yunanistan’a ve müttefiklerine karşı işlediği cinayetleri ödemekten nasıl kurtulacağını merakla bekliyoruz. Paris konferansında müttefik bakanların nasıl bir tepki göstereceklerini merak ediyoruz. Tatmini bu bölgede yeni bir harp manasına gelecek olan böyle hayâsız bir talebin müttefik bakanları tarafından karşılanış tarzı ve Yunan–Bulgar hududunun tashih edilmesi hususunda Bulgaristan tarafından yapılan talep karşısında takınacakları tavır harp sonu ahlakıyatı için bir ölçü olacaktır.”504

Yunanistan Bulgaristan’ı Sovyetlere sırtını dayamakla ve haksız olarak Yunanistan’dan taleplerde bulunarak kışkırtmakla suçluyordu. Ancak Yunanistan uluslararası ortama ve vereceği kararlara güveniyor ve 1946 yazında başlayacak Paris Barış Konferansı’nda kendi lehlerinde karar çıkacağına inanıyorlardı. Bu kararla birlikte de Bulgaristan’ın zor durumda kalacağını ve kendi istekleri doğrultusunda bir kararla sınırın yeniden şekillendirileceğini düşünüyorlardı.

29 Temmuz’da başlayan Paris Barış Konferansı’nda Bulgaristan, Yunanistan’ın savaşta suçlu olduğunu ileri sürmüştü ve Yunanistan’dan Batı Trakya toprakları isteğinden vazgeçmeyeceklerini belirtmişti.505 Bunun karşılığında Yunanistan Bulgaristan’ı suçlamış ve emperyalist amaçları olduğunu savunmuştu.506 Konferansta Yunanistan, Slav devletlerinin ağır baskıları ve suçlamalarına maruz kalmıştı. Hatta güvenlik konseyine şikâyet edilmişti.507

503 Ayın Tarihi, S.150, Mayıs 1946.

504“Yunan Basını Son Bulgar İsteğini Reddediyor”, Ulus, 1 Mayıs 1946.

505 Şükrü Esmer, “Yunan-Bulgar Barışı” Ulus, 21 Ağustos 1946.

506 Ulus, 21 Ağustos 1946.

507 Şükrü Esmer, “Baskı altında Yunanistan”, Ulus, 29 Ağustos 1946.

151

Konu, Türk basınında Sovyet politikalarının eleştirilmesi ve Yunanistan’ın desteklenmesi şeklinde ele alınmıştı. Ulus’ta 20 Temmuz’da çıkan yazıda şunlar ifade ediliyordu: “Tabi ki bu mücadele Moskova’dan idare edilmektedir. Amaç Yunanistan’da rejimi yıkarak solcu bir hükümeti iktidara getirmek ve diğer Balkan ülkeleri gibi Yunanistan’ı da Rusya’nın peykleri arasına sokmaktır.”508

Yine Ulus gazetesinin Ağustos ayında konuyla ilgili yaptığı bir haber Bulgaristan’ın isteklerini ve iddialarını açıklıyordu. Haber, Bulgaristan’ın bu isteklerle ilgili gerçek amacının Bulgar Komünist Partisi tarafından nasıl açıklandığına temasla Parti’nin yayın organı olan ‘Rabotniçesko Delo’ gazetesinin yazısını şöyle iletmişti:

“Batı Trakya’nın Bulgaristan’a ilhakı isteği, bütün Bulgar milletinin hislerinden ve Bulgaristan’ın müstakbel refah ve inkişafının zaruri kıldığı haklı sebeplerden mülhemdir. Bulgar milleti muazzam toplantı ve mitinglerle bu haklı isteğini haykırmıştır. Bu bizim için ekonomik bir zarurettir ve “Büyük Bulgaristan” gibi şövenist fikirlerle alakası yoktur. Balkan ve dünya barışının devamlı ve adil olabilmesi için bu meselenin kesin olarak halledilmesi lazımdır. Bulgar milleti barış konferansından bunu beklemektedir.”509

Kısacası Paris Barış Konferansı’nda Yunan-Bulgar sınırının değiştirilmesine dair Yunan teklifleri yapılan görüşmeler neticesinde reddedildi. 1 Ekim 1946'da Bulgaristan meselelerine bakan Komisyon, Yunan-Bulgar sınırının 1 Ocak 1941'deki haline getirilmesine karar verdi. Bu kararın çıkmasında Sovyet Rusya'nın ısrarlarının büyük etkisi oldu. Yalnız Bulgarlar, Yunan sınırı civarında silahlı ya da askeri bir bölge kuramayacaklardı. Sonuçta, Yunanistan bütün gayretlerine rağmen sınır değişikliğini elde edememiş oluyordu. Bulgaristan ile meselelerinde Yunanistan lehine çıkan karar ise 10 Şubat 1947'de Paris’te imzalanan Barış Antlaşması gereğince, Bulgaristan Yunanistan'a 45 milyon dolar tazminat ödeyecekti.510 Bu tazminat konusu Yunan-Bulgar ilişkilerinde yıllar süren bir problem olacaktı.

Yunanistan Bulgaristan’ın kendileriyle ilgili attığı her adımda bu tazminat

508 Ulus, 30 Temmuz 1946.

509“Bulgar Gazetelerinde Batı Trakya’nın Bulgaristan’a Terki İsteniyor” Ulus, 10 Ağustos 1946.

510 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-142-143.

152

meselesinin halledilmesini öne sürecek ve bu durum ilişkilerde bir gelişme yaşanmasının karşısında ciddi bir engel olarak duracaktı.

1946 yılının sonlarına gelindiğinde Bulgar lider Dimitrov’un Batı Trakya beyanatı Yunanistan’daki çetelerin Bulgarlarca desteklendiğine dair bir işaret idi. Bu çerçevede çıkan haberler Yunanistan’ın Bulgaristan’a konuyla ilgili bir ültimatom verdiğini duyurmuştu.511 Yunan Hükümeti aynı zamanda İngiliz ve Amerikan Hükümetlerine verdiği notalarda, Yunanistan’ın kuzey sınırlarında son iki ay içinde 60 kadar olayın meydana geldiğini, bunların 10 kadarının da Yunan-Bulgar sınırında gerçekleştiğini bildirdi. BM Genel Sekreterine gönderilen notada ise Yunanistan'ın kuzey sınırlarındaki vaziyetin incelenmesi talep ediliyordu. Yunan iddialarına göre Yunanistan içinde faaliyette bulunan çeteler başlıca üç kuzey komşusu tarafından teşvik ve ikmal ediliyordu. BM Balkanlara bir tahkik heyetinin gönderilmesine karar verdi. BM tahkik heyeti yayınladığı raporda, Yunanistan'daki gerilla hareketinin geniş ölçüde Yugoslavya tarafından desteklendiği, bu faaliyete ufak çapta dahi olsa Arnavutluk ve Bulgaristan’ın da katıldığı belirtiliyordu.512 Özetle Komisyonun mütalâasına göre, Bulgar Hükümeti Yunan çetecilerine Bulgar topraklarına girip çıkarken kolaylıklar göstermek suretiyle yardımda bulunmuştu.513 Yunanistan iddialarında haklı çıkmıştı.

BM kararlarından sonra Bulgaristan ve Yugoslavya’nın Yunanistan’a karşı tavırları sertleşmişti. 1947 yılı Ocak ayının sonlarında, Yugoslavya tarafından Yunanistan’a verilen bir nota Atina’daki Yugoslav Ataşemiliteri’nin geri çekildiğini haber veriyordu ve Yunan askeri ataşesinin de Belgrat’tan geri alınmasını istiyordu.514 1947'nin yaz aylarında ise Bulgar ve Yugoslav sınır yetkilileri, teftiş için müracaat eden BM heyeti üyelerinin, ülkelerine girmelerine engel oldular. Yine bu esnada, Yugoslav-Bulgar temasları sonucunda yayımlanan tebliğde, Yunanistan’la olan ilişkilerinden bahsedilerek, ‘faşist’ Yunanistan'ın devamlı tahrikleri karşısında ve BM Güvenlik Konseyi’nin görevlendirdiği tahkik komisyonuna karşı, iki ülkenin ortak bir hareket takip etmeleri kararına varıldığı ifade edilmekteydi. Görüldüğü üzere Yunanistan'ın bu iki kuzey komşusu Atina'ya karşı ortak bir siyaset izlemeye

511 Ayın Tarihi, S.157, Aralık 1946.

512 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-143.

513 Ayın Tarihi, S.163, Haziran 1947.

514 Tasvir, 23 Ocak 1947.

153

başlamışlardı. Nitekim I947 yılı sonlarında iki ülke arasında karşılıklı yardım antlaşması da imzalandı. Tito "Cenup Slavları camiasının temellerinin böylece atıldığını" açıkladı.515

Yunanistan ve Bulgaristan arasındaki soğukluk 1948 ortalarına kadar devam etti. Yunan iç savaşı sırasında, özellikle 1949’da, Yunan hükümeti, Bulgaristan'ın bu faaliyetleri desteklediğini ısrarla ileri sürdü ve bu konuda BM’ye şikâyette bulundu.516 BM’nin Balkanlar Özel Komitesi de verdiği raporlarla Bulgaristan'ın bu müdahalelerini belgeledi. Nihayet 4 Kasım 1949'da BM Siyasi Komitesi, Bulgaristan ve Arnavutluğu, Yunan çetecilerine yardım etmekle suçlayan ve bunun BM Antlaşmasının bir ihlali olduğunu ifade eden bir karar suretini kabul etti.517 Anlaşılmaktaydı ki Bulgaristan ve diğer balkan komşuları Yunanistan’daki iç savaşı komünist güçler lehine destekliyordu. Balkanlardaki Sovyet politikaları Yunanistan üzerinde planlandığı gibi uygulanıyordu.

1950’li yıllara gelindiğinde Yunan-Bulgar ilişkilerindeki yoğunluk devam etmekteydi. Yunanistan yaşananları BM’ye götürmeye ve uluslar arası desteği arkasına çekmeye çalışıyordu. Bulgaristan ise olaylarla ilgili Yunanistan’ı suçluyordu. Türk basınına da yansıyan ve örneğin Dünya gazetesinin Ağustos 1952’deki bir haberinde yer alan şekliyle olay şu sözlerle aktarılıyordu:

“BM nezdindeki Yunanistan temsilcisi bazı Yunan askerlerinin ölümü ile neticelenen Yunan–Bulgar hudut hadisesini BM’ye şikâyet etmişti. Yunan Temsilcisi tarafından BM Genel Sekreterliğine tevdi edilen protesto muhtırasında; Bulgarların 26-27 Temmuz 1952 günü, ırmağın ortasındaki Yunan adasını istila ettikleri bildirilmekteydi. 27 Temmuz günü yaşanan hadiselerde Bulgarlar bir Yunan zabiti ile iki Yunan askerini öldürmüşlerdi.

Bulgar hükümeti de bu hadiseyi kendi bakış açısından protesto ederek, olayın sorumlusunun Yunan tarafı olduğunu açıklamıştı.518

515 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-143.

516 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-143.

517 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-144.

518 “Yunanistan Bulgaristan’ı Birleşmiş Milletlere Şikâyet Etti”, Dünya, 3 Ağustos 1952.

154

Olayın sonucunda, Yunan Ordusu Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen açıklamaya göre Bulgarlar Meriç (Evros) nehrindeki Gamma Adacığından çekilmişlerdi. Yunan birlikleri tarafından açılan havan topu ve makineli tüfek ateşi sonucunda Bulgarların çekilmekte olduğu görülmüştü.519 Bulgarlar da konuyla ilgili açıklama yapmıştı. 7 Ağustos 1952’de gelen tebliğle Gamma Adası’nı tahliye ettiklerini bildirmişlerdi. Bu tebliğin yayınlanmasından sonra resmi makamlarca hadisenin tamamen kapandığı ifade edilmişti. Konu Türkiye için de hassasiyet taşıyordu çünkü Türk sınırına yakın hadiseler Türkiye’nin güvenliğini de olumsuz etkiliyordu. Bu konuda bir Yunan gazetesinin haberine göre Türk-Yunan hududuna yakın bölgedeki Gamma Adasıyla ilgili olarak Türk kuvvetleri de tetikte olmuşlardı.520 1953 yılına kadar bu gibi örneklerle Yunan-Bulgar ilişkileri hep diken üzerinde ve patlamaya hazır bir bomba mahiyetindeydi.

1953 yılında Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında yapılan antlaşma ile ortaya çıkan Balkan Paktı, Bulgaristan politikalarında da bazı değişikliklere neden oldu ve bu durum Yunan-Bulgar ilişkilerine yansıdı. Sovyetlerin yumuşama politikasıyla birlikte Bulgaristan da ilişkileri geliştirme adına yollar aramaya başlamıştı. Balkan Paktı’nı getiren Bled Antlaşması bir anda Sovyet Rusya ve peyklerinde yeni bir hareket tarzı doğurmuştu. Konu Türk basınında çıkan yorumlarda doğrudan Sovyet emirleriyle uygulanan politikalar olarak gösteriliyordu.

Ayın Tarihi’nde çıkan böyle bir haber şunları ifade ediyordu:

“Balkan antlaşmasının akdini müteakip bu üç memlekete (Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya) karşı bir ''barış kampanyasına” başlandı. Evvelâ bize 'bir Sovyet notası geldi. Daha sonra Sofya ile Bükreş Yunanistan ile Yugoslavya'ya başvurdular.

Senelerdir sürüp giden hudut ihtilâflarını halletmeye hazır olduklarını bildirdiler.

Bunlar, uzlaşmak hususunda Kremlin'den kati talimat almış olacaklar ki, Bulgaristan'ın Yunanistan ile hudut anlaşması geçen gün, Romanya ile Yugoslavya arasındaki de dün imzalanmıştır.521

519 Dünya, 8 Ağustos 1952.

520 Dünya, 8 Ağustos 1952.

521 Ayın Tarihi, S.234, Ağustos 1953.

155

Yunan-Bulgar ilişkilerinde 1953 Temmuz’unda sınır meseleleri hakkında bir anlaşmaya varılmıştı. Ancak, 1950-53 yılları arasında özellikle Meriç nehri boyunca uzanan sınır meseleleri ortaya çıkmıştı. Zira bu nehir üzerinde kesin bir sınır mevcut değildi. Yunanistan 1953 yılı ortalarında iki ülke arasında mevcut sınır ihtilâflarını çözmeye çalışacak bir karma sınır komisyonunun kurulmasını teklif etti. Teklif Bulgarlarca da olumlu karşılandığından iki tarafın temsilcilerinden kurulu heyet 1 Ağustos'ta çalışmalarına başladı. Sınır komisyonu faaliyetlerine Eylül'de son verdiğinde sınır meselelerinin halledilmiş olduğu açıklandı. Bunun sonucunda 2.

Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa olarak Yunan-Bulgar siyasi ilişkilerinin normale girmesine mani olan önemli sorunlardan biri halledilmiş oluyordu.522

Aynı yıl içerisinde ilişkiler geliştirilmeye çalışıldı. 30 Kasım 1953’te New York’ta, Yunan Kralı Paul: “Bulgaristan ve Arnavutlukla iyi komşuluk siyaseti takip etmek niyetinde olduğumuzu alenen bildirmemiz Birleşmiş Milletler zihniyetine ne derece sadık olduğumuzun birer ispatıdır”523 diyordu.

Her şeye rağmen Yunanistan politikalarında Bulgaristan’ın bir tehdit olarak algılanmasının önüne geçilemedi. Balkan Paktı’nın askeri işbirliği görüşmelerinde alınan kararlar bunu gösteriyordu. Konu hakkındaki önemli madde şöyleydi: “Üç memleketin siyasi ve askeri makamları, Bulgaristan tarafından veya Bulgaristan’dan doğru başka bir memleket tarafından, üç memleketten herhangi birine vaki olabilecek bir tecavüzün, hepsi tarafından sanki kendilerine tecavüz edilmiş addedilmesi gerektiğinde müttefiktirler.”524 Bulgar saldırısı kime yapılırsa yapılsın ortak bir hareket gösterilmesi uygun bulunmuştu ve Bulgaristan’dan gelebilecek tehlike beklentisinin olduğu açıktı.

Bu maddeye rağmen ikili ilişkilerde Bulgaristan ve Yunanistan bazı adımlar atmıştı ve bu adımların sonucunda, iki ülke temsilcileri, 1954 Mayısı’nda, 1941'de Bulgaristan’da üslenmiş Alman kuvvetlerinin Yunanistan'ı işgalleri ile kesilmiş olan Bulgar-Yunan siyasi ilişkilerini yeniden kurmak üzere görüşmelere başladılar. Uzun süren toplantılar sonucunda yayımlanan tebliğde, bu yolda önemli adımlar atıldığı ve Bulgaristan'ın Yunanistan'a olan 45 milyon dolarlık borcunu nasıl ödeyeceğinin de

522 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-144.

523 Ayın Tarihi, S.237, Kasım 1953.

524 Ayın Tarihi, S.239, Ocak 1954.

156

inceleneceği ifade edildi. Bunları takiben siyasi ilişkilerin kurulması safhası geldi fakat elçi değiş tokuşuna gidilmedi.525

Mayıs ayı içerisinde Atina-Sofya arasında ciddi bir yumuşama ve ilişkileri geliştirme yolunda atılan diğer adımlar ortaya çıkıyordu. 24 Mayıs 1954’te Atina kaynaklı bir habere göre Yunanistan'la Bulgaristan arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden tesis edilmişti.526 Fakat durum tam da böyle değildi. Karşılıklı bir diplomatik görevlendirme ortada yoktu ve halledilen meseleler sınır meseleleriyle sınırlı kalmıştı. 1954 yılında yakalanan yumuşak hava ilişkilerin daha iyi ve olumlu yönde seyredeceğini düşünenleri yanıltmıştı.

1956 yılına gelindiğinde hem Yunanistan-Arnavutluk uzlaşmazlığı hem de Sovyet kışkırtmaları, gerginliği arttırmıştı. Yunan Dışişleri Bakanı Teotokis’in Yunan Meclisi’nde yaptığı açıklamalar da bunu yansıtıyordu. Teotokis yaptığı konuşmada Bulgaristan’la Yunanistan arasında normal ilişkiler kurulmasının, barış antlaşmasının gerektirdiği tazminatın ödenmesine bağlı bulunduğunu bildiriyor ve Arnavutluk ile normal ilişkilerin oluşturulması ise savaş haline son verilmesi ve esirlerin iadesi suretiyle mümkün olabilecektir diyordu. Bulgar-Yunan münasebetlerinin normalleşmesi ve iki memleket arasında halli gereken meselelerin tasfiyesinde Bulgar tarafı konuya daha ılımlı yaklaşmaktaydı. 17 Nisan’da yeni Bulgar Başbakanı Anton Yugof, Meclis’te verdiği nutukta Bulgaristan’ın Yunanistan’a yapmış olduğu son tekliflerin Atina hükümeti tarafından müsait bir şekilde karşılanmasına umut bağlıyordu.527 Bulgaristan tazminat meselesinde bir ön ödeme teklif ediyordu ve kalan ödemenin daha sonra belirlenen bir tarihte yapılmasını öneriyordu. Bunun yanında Bulgaristan, hem Yunanistan hem de Türkiye ile olan ilişkilerini Kıbrıs meselesini koz olarak değerlendireceğinin sinyallerini de vermişti.

1956 Mayısı’nda Yunanistan Bulgaristan’dan gelen adımlara karşılık veriyordu. Yunanistan Bulgaristan’ın belli bir miktar ön ödeme yaparak ve daha sonra savaş tazminatını tamamlamasını kabul ediyor ve iki ülke arasında askıda kalmış ekonomik meselelerin derhal bir çözüme kavuşmasını istiyordu.528 Ancak

525 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-144.

526 Ayın Tarihi, S.243, Mayıs 1954.

527 Ayın Tarihi, S.267, Nisan 1956.

528 Ayın Tarihi, S.268, Nisan 1956.

157

Bulgaristan’ın ön ödeme için teklif ettiği miktar Yunanistan tarafından kabul edilmedi ve daha fazlası istendi. Bulgaristan da bunu kabul etmeyince tazminat meselesi yine halledilemeden ortada kaldı.

Sınır meseleleri, her ne kadar ekonomik konulara ilişkin uzantıları da bünyesinde barındırsa da, 1956 yılında yeni sınır meseleleriyle tüm diğer sorunları geride bırakarak gündemini taze tutmaya devam ediyordu. Örnek olarak Ulus gazetesinin Eylül 1956 tarihli bir haberi şunları ifade ediyordu: “Selanik’ten bildirildiğine göre 15 Eylül gecesi Bulgar-Yunan hududunda bir hadise olmuştu.

Bulgar nöbetçileri tarafından açılan ateş üzerine bir Yunan askeri ölmüştü.”529 Anlaşılan oydu ki 1954 yılında halledildiği düşünülen sınır meseleleri tekrar hortlamış ve zaten geliştirilemeyen diplomatik ilişkilerle ilgili bir sorun daha ortaya çıkartmıştı.

Eylül 1958'de Yunanlılar, Selanik’te Bulgarların açtıkları ticari mahiyetteki büroyu kapattı. Bunun üzerine Bulgarlar karşılık olarak, Filibe’de konsolosluk işleri ile görevli Yunan kâtibi ile yardımcı personelinin geri çekilmesini talep etti. Bu noktadan sonra en büyük mesele 1960’lara kadar 1947 tarihli barış antlaşması gereğince Bulgar Hükümeti’nin savaş tazminatı olarak ödemesi gereken 45 milyon dolarlık parayı ödememesi ve bu konuda çıkan gerginlikler oldu. Yunan Hükümeti, bu konu halledilmeden Bulgar-Yunan siyasi ilişkilerinin normalleşmesinin imkânsız olduğu düşüncesindeydi. Yunan hükümetine göre bu ihtilaf ortadan kalkmadan elçi teatisine gidilemezdi. Bulgarların ısrarlarına rağmen Yunanistan Sofya’ya bir elçi yollamamıştı. Yaşanan olumsuzluklara rağmen Bulgarlar, Yunanlı1ar aleyhinde sert açıklamalar yapmaktan kaçınmışlardı. Kıbrıs meselesinde Bulgaristan, Yunan tezini destekledi. Bulgaristan, Zürih ve Londra Antlaşmaları ile Kıbrıs meselesinin hallediliş şeklini abartılı bir üzüntüyle karşıladı.530 Bulgarlar Kıbrıs anlaşmazlığının halli üzerine şiddetli ve menfi bir propagandaya girişti. Türkiye'ye karşı da ikili anlaşmaları, NATO Toplantısını, İspanya seyahatini vs. bahane ederek Sovyetlerden daha ileri bir basın kampanyası uyguladı.531 Durum göstermekteydi ki Bulgaristan 1960 senesinde Kıbrıs meselesini kullanarak Yunanistan’a yaklaşma ve Türk-Yunan ilişkilerini koparma çabası içerisine girmişti. Sovyetlerin bu noktada izlediği politika

529 “Bulgar Nöbetçileri Yunanlılara Ateş Açtı”, Ulus, 16 Eylül 1956.

530 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-145.

531 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-157.

158

da aynıydı ve Yunanistan belki de komünist peykler tarafına çekilmeye çalışılıyordu.

Ancak Bulgaristan’ın bu amacı gerçekleşmedi ve Yunan-Bulgar ilişkilerinde Soğuk Savaş süresince gerçek manada bir uzlaşma yaşanamadı.

Balkanlar’da Yunanistan adına önemli konulardan biri de 2.Dünya Savaşı sonrasında Yunan-Yugoslav ilişkilerinin gelişimiydi. Yunan İç Savaşı esnasında, Yugoslavya'nın, Arnavutluk ve Bulgaristan’la birlikte, çetecilere yardım edişi, iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemişti. 1946 yazında Yunanistan, Yugoslavya'nın Makedonya'daki çetecilere silah verdiği şeklinde yeni bir iddia ileri sürünce Yugoslavya Atina sefirini geri çağırdı. Yugoslav hükümeti bu hareketini

"Yunanistan'ın Yugoslavya’ya karşı takip ettiği gayri dostane siyasete bir cevap"

olarak izah etti. Yunanistan bu gelişmeler sonrasında BM’ye müracaatla Yugoslavya’yı Yunanistan’daki komünist çeteleri desteklediği için şikâyet etti. BM Güvenlik Konseyi 1946 yılının son günlerinde Yunanistan'ın kuzey bölgesine tahkik komisyonu yollamaya karar verdi. Bu Komisyon Yunan çetelerine yardım etmesinden dolayı Yugoslavya'yı suçlu buldu.532 Bu karar Yugoslavya adına Yunanistan ile ilişkilerde ciddi olumsuzluklar ortaya çıkardı. 1947 yazında Yugoslavya’nın Atina Maslahatgüzarı geri çağırıldı. Bu olay Yugoslav-Yunan ilişkilerinin hayli gerginleştiği bir dönemi başlatmıştı.

1948 yılında ortaya yeni bir konu çıkmış ve Yunan-Yugoslav ikili ilişkilerde ciddi krizler doğmasına sebep olmuştu. Yunan çocukların Yugoslavya tarafından, Yunan-Yugoslav sınırından kaçırılması olayı büyük yankı uyandırmıştı. Çocukların kaçırılması meselesi Yunan kamuoyunda şok etkisi yaratmış ve büyük tepki görmüştü. Zira Yunanistan'ın bu çocukların memleketlerine iadesi hakkındaki ısrarlı taleplerini Yugoslav Hükümeti reddederek, çocukların ancak Yunan İç Savaşı sona erdiği zaman geri yollanacağını bildirdi. Bu hareket iki komşunun ilişkilerinin büsbütün gerginleşmesine sebep oldu. Hatta 1948 yazında, Tito verdiği beyanatta Yugoslav- Yunan sınırının devamlı olarak Yunanistan'dan gelen tecavüzleri önleyebilmek amacıyla kapatılmasının düşünüldüğünü söyledi.533

Bu olumsuzluklar yaşanırken, 1948 Haziranı Yunan-Yugoslav ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Stalin-Tito çekişmesi sonucunda, Yugoslavya’nın Kominform’dan uzaklaştırılmasıyla Yunan-Yugoslav ilişkileri bir rahatlama evresine

532 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-124.

533 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-124.