• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: SOĞUK SAVAŞ YANSIMALARIYLA BULGARİSTAN’IN DIŞ

2.1 Türkiye’nin Bulgar Dış Politikasına ve Sovyet Etkisine Bakışı

2.1.3 Bulgar–Yugoslav İlişkileri

33

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 1956 Ekiminde yaptığı açıklamasında, Sovyet peyklerinin hürriyetlerine kavuşması temennisini yineleyerek, bunları sayarken Bulgaristan’a da vurgu yapması önemliydi.115 1956 Aralığında ise Sovyetler, BM’de ABD’yi, Bulgaristan’ın ve diğer peyk devletlerin iç işlerine karışmakla suçlamıştı.116 Bulgaristan-ABD ilişkileri açısından 1959 yılı da yine önemliydi çünkü ABD ve Bulgaristan, Mart 1959’da diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edileceğini açıklamışlardı. Hatta ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü eski sorunların halledildiği yolunda bir açıklamayla Bulgaristan hakkındaki olumlu görüşlerini dile getirdi.117 Ancak yine de Bulgaristan açısından Soğuk Savaş döneminde ABD etkisi birincil önem taşımamaktaydı. Genel olarak ilişkiler soğuk ve sorunlu bir şekilde ilerledi. ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında Bulgaristan üzerine yaptığı planlar başarısızlıkla sonuçlandı ve bu noktada İngiliz desteğinin eksikliği ve Sovyetlerin kararlı politikasının etkisi söz konusuydu.

34

Türk basınında buna benzer çıkan yazılarda genel olarak bu birliğin Bulgaristan’ın genişleme hayallerine bir araç isteği olarak ele alındığına vurgu yapılmış, Bulgaristan’ın bir türlü yayılmacı politikalarından uzak duramadığı sonucu ortaya konulmuştu. Bulgarların böyle bir birliği özellikle Balkanlarda Türk ve Yunan etkisini silmek için istediği iddiasına birçok yazı yer vermişti.

1947 yılında ikili ilişkilerde ilk resmi adımlar atılmış ve Dimitrov’un Şubat 1947’de Bled’e yaptığı ziyarette bazı anlaşmalara varılmıştı. İki ülke arasında seyahat sınırlamaları kaldırılmış ve gümrük birliği konusunda çalışmalar başlamıştı.120 1947 Ağustosu’nda Bulgaristan-Yugoslavya arasındaki işbirliği çalışmaları asıl resmiyetini kazanmıştı. 23 Ağustos’ta Bled'de, Tito ile Dimitrov arasında imzalanan antlaşma, ne Ankara'nın ne de Atina'nın hoşuna gitmişti ancak Bulgaristan’ın da bu konuda taviz vermeyeceği belirtilmişti. Bled Antlaşması kısaca şöyleydi: “1947’de Tito ile Georgi Dimitrov Bled’de buluşarak aralarında bir anlaşma yapmışlardı. Buna göre Yunan komünist ihtilâlı başarıyla sonuçlandıktan sonra Yunan Makedonya’sı da Yugoslav Makedonya’sına katılacak, Yunanistan Trakya’sı Bulgaristan’ın olacak, Yugoslavya ile Bulgaristan büyük bir Güney-Slav federasyonu şeklinde birleşeceklerdi.”121

Yine aynı ay içerisindeki “Bulgar-Yugoslav tebliğinde, Yunanistan'la ilişkilere değinilmiş ve “‘faşist’ Yunanistan'ın kışkırtmaları ve Güvenlik Konseyi’nin görevlendirdiği tahkik komisyonu karşısında iki ülkenin ortak davranmaları hususunda karara vardıkları” ifade edilmişti.122 Bu tahkik komisyonu, Yunan iç savaşında komünistlere Bulgaristan ve Yugoslavya tarafından verilen destekle ilgiliydi.

Ancak ilişkiler Bulgaristan’ın planladığı ve istediği şekilde bir seyir izlemedi.

Sovyetlerin Yugoslavya’ya şüpheci yaklaşımları ve iki ülke arasındaki gerginliklerle birlikte Yugoslavya’nın Kominform’dan uzaklaştırılmasıyla 1948 yılı sonlarında Yugoslav-Bulgar ilişkileri gerginleşmeye başlamıştı. Yine aynı yıl içerisinde Yunanistan’da komünist güçlerin mücadeleyi kaybetmesiyle Balkan Birliği fikrine ağır darbe vurulmuştu. 1 Ekim 1949 tarihinde ise Bulgaristan, Yugoslavya ile olan

120 Brown, a.g.e, s. 277.

121 Treaties Concluded in 1947, Treaties Entered into Force in 1947, General Agreement on Tariffs and Trade, Instrument of Accession, LLC Books 2010, s. 46.

122 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4 6286 124.

35

dostluk ve karşılıklı yardım anlaşmasını feshetmişti. Bu durum karşısında, zaten Sovyet bloğu ile ilişkileri bozulmuş olan Yugoslavya’nın Bulgaristan'la yolları ayrılmaktaydı.123 Bulgaristan’ın planları suya düşmüş, özellikle Yugoslavya’nın Sovyetlerle arasındaki sıkıntılar ve Tito’nun Sovyetlere sırtını dönerek, Balkanlar’da Türkiye ve Yunanistan ile işbirliği, Bulgaristan adına sarsıcı olmuştu.

1951 Martında Bulgar hükümeti Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya'nın Bulgaristan'a karşı istilâcı emeller beslediklerini BM Genel Sekreteri’ne bildirmiş, bu konu Yunanistan tarafından sert bir dille yalanlanmıştı.124 Yugoslavya’nın Sovyetlere sırtını dönmesi ve Türkiye ve Yunanistan ile yakınlaşmasıyla gerilen ilişkiler 1950’li yılların ortalarına kadar böyle devam etmiş daha sonra Bulgaristan’ın dış politika adımları ve Yugoslavya ile ilişkileri geliştirme yönünde Bulgar hükümetinden gelen açıklamalar ve Yugoslav-Sovyet ilişkilerinin de normalleşmesi, durumu, 1956 yılında yine sıcak ilişkiler şekline sokmuştu. 1955’te Sovyetlerin Yugoslavya ile ilişkilerini düzeltmeye gitmesinde bunun rolü büyüktü.

Konuyla ilgili haberler Türk basınında da yer bulmuştu. 1956 Nisanında, Ömer S. Coşar’ın Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı habere göre “Bir Yugoslav parlamento heyeti Sofya’ya gitmiş, iki komünist devlet arasında işbirliğinin kuvvetlendirilmesinden tekrar bahsedilmeye başlanmıştı.” Coşar yazısına şunları ekliyordu: “Şimdi Yugoslav-Bulgar münasebetleri yeni bir safhaya girmektedir. Yeni Sovyet idarecilerinin “bütün kabahat Stalin’de idi, biz öyle değiliz” demeleri ve Belgrat’ı ziyaret etmeleri üzerine, Kominform-Belgrat gerginliği hafiflemiş ve sonra da kaybolmuştur.”125 Stalin sonrasındaki Sovyet yöneticileri devri sabıkla başlarını koparmaya çalışıyorlardı, daha doğrusu Stalin döneminin olumsuzluklarının kendi politikalarını gölgelemesini engellemek istiyorlardı.

Yugoslavya’nın Sovyetlerle olan ilişkilerindeki değişiklik bir umut ışığıydı ve Bulgaristan böylece, Balkanlar’da daha önce gerçekleştiremediği işbirliği çalışmalarına yeniden dönmek için bir fırsat yakalamış oldu. 1956 Nisan ayı sonlarında, Bulgaristan’ın yeni Başbakanı Anton Yugof, Borba, Politika ve Nova Makedonya adlı Yugoslav gazetelerine verdiği beyanatta, Bulgaristan ile Yugoslavya arasında daha sıkı ilişkiler kurulmasının, iki ülke arasındaki işbirliğinin gelişmesine

123 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4 6286 126.

124 Ayın Tarihi, S.208, Mart 1951.

125 Ömer S. Coşar. “Belgrat ve Sofya Arasında”, Cumhuriyet, 6 Mart 1956.

36

yardım edeceğini söylemiş ve şunları ilâve etmişti: “Balkan memleketleri arasında işbirliği meselesine gelince karşılıklı iyi niyet ve istek sayesinde diğer Balkan memleketleriyle münasebetlerimizin tamamıyla normalleşeceğine inanıyoruz, zira aramızda anlayış ve iyi komşuluk ruhu içinde haledilemeyecek mesele yoktur.”126

Buna karşılık 1956 Ekimine gelindiğinde, Yugoslavya kamuoyunda ve hükümetinde, Bulgaristan’a karşı şüphe devam etmekteydi ve Çervenkof’un etkisinin sürdüğüne inanılmaktaydı. Bu durumu Ahmet Şükrü Esmer’in 22 Ekim 1956 tarihinde Ulus’ta çıkan yazısında şu cümleler özetliyordu: “Bulgaristan’da Stalinci Çervenkof, hâlâ vaziyete hâkim görünüyor. Bunun içindir ki geçmişi unutmak için Bulgaristan’ın uzattığı eli Yugoslavya sıkmamıştır. Borba gazetesi bu konu üzerinde yazdığı bir makalede, Yugoslavya ile anlaşabilmek için Bulgaristan’da birçok şeylerin değişmesi icap ettiğini bildirmiştir.”127

Her ne kadar Yugoslavya’nın şüpheci yaklaşımı söz konusuysa da, sürpriz denebilecek bir gelişmeyle, Moskova’da, Yugoslavya ile bütün komünist komşuları arasında ani bir yakınlaşma sağlanması hususunda anlaşmaya varıldı. 6 ve 7 Ekim tarihlerinde Yugoslav ve Bulgar Komünist Partileri temsilcileri arasında gelişen görüşmelerden sonra, Belgrat'ta resmi tebliğ yayınlanmıştı. Tebliğde, Bulgar ve Yugoslav Komünist Partileri arasında ilişkilerin yeniden kurulacağı belirtilmişti.

Bundan sonra, iki parti arasındaki temasların daha sıklaştırılacağı kaydedilmiş, işbirliğinin karşılıklı saygı ve birbirinin içişlerine müdahale etmeme esası üzerine kurulacağına işaret edilmişti.128 Bu konuda Tito’nun adımları önemliydi. Tito, Kırım’daki görüşmelerden döner dönmez, Yugoslavya ile Bulgaristan, istikbalde işbirliği yapmak hususunda mutabık olduklarını ilân etmişlerdi. Her iki memleket de bu işbirliğinin eşitlik esasları dâhilinde yürütüleceğini ve birbirlerini işlerine karışmayacaklarını özellikle açıklamışlardı.129

Ancak, Yugoslav hükümetinin haber ajansı Yugopress, 10 Ekim 1956’da, yayınladığı yorumda, durumun söylenenler kadar olumlu olmadığına değiniyordu.

Buna örnek olarak da, bir Bulgar parlâmento heyetinin Yugoslavya’yı ziyareti münasebetiyle Bulgar Komünist Parti temsilcileriyle Yugoslav Komünist Parti

126 Ayın Tarihi, S.267, Nisan 1956.

127 A.Ş. Esmer, “Demirperde Gerisinde Kaynaşma”, Ulus, 22 Ekim 1956.

128 Ayın Tarihi, S.273, Ekim 1956.

129 Bkz. 1956 Ekim ayı başlarında Londra’dan gelen haberler için Ayın Tarihi, S.273, Ekim 1956.

37

idarecileri arasında yapılan son müzakerelerin pek de memnuniyet verici bir sonuca varmadığını örnek gösteriyordu. Ajans ayrıca, işbirliği hususunda karşılıklı olarak anlaşmaya varmayı hedefleyen resmi tebliği hatırlatıyor ve şöyle devam ediyordu:

“Bu tebliğ, Belgrat görüşmeleri esnasında güçlükler çıktığını ve bazı mühim meseleler hakkında görüş ayrılıkları belirdiğini göstermektedir.”130

Bu yorumu destekler şekilde, Bulgar Komünist Patisi ile Moskova’nın da birbirine paralel tavırlarla Tito’ya yüklendiği görülmekteydi. 1956 Kasım ayı sonlarına doğru, Bulgaristan içerisindeki muhalefeti sindiren Bulgar hükümeti Yugoslavya’ya da mesaj göndermekten geri kalmamış ve Titoculuğu ve Sovyetlere karşı alınan tavrı eleştirmişti. 27 Kasım’da konuyla ilgili Sofya’dan gelen haberler şöyleydi:

“Bulgar komünist partisinin organı olan “Rabotniçeşko Delo” gazetesinde, Mareşal Tito'nun 11 Kasım’da söylediği nutka partinin cevabı mahiyetinde olmak üzere uzun bir makale yayınlanmıştır. Makalede Mareşal Tito'nun Sovyet komünist partisi hakkındaki görüşleri “bozguncu fikirler” olarak vasıflandırılmış ve diğer komünist partiler hakkındaki tenkitlerinin ise bu partilerin iç işlerine müdahale teşkil ettiği iddia edilmiştir.”131

Böylece Bulgar komünist partisi organı da Sovyetlerin Pravda gazetesinin Mareşal Tito'ya verdiği cevaptaki esasları aynen tekrarlamış olmaktaydı. Yugoslav-Sovyet tavrında kısmi bir yumuşama görülse de hala sorunlar aşılamamıştı ve Bulgar-Yugoslav ilişkileri de bundan etkileniyordu.

Nitekim 1957 Ocağında Der Bund'un (Bern) Belgrat muhabiri, Bulgar-Yu-goslav hududunda yeniden dikenli tellerin, gözetleme kulelerinin ve yol üzerinde sık sık karakolların görülmeye başladığını bildirmekteydi. Muhabire göre Bulgaristan tarafından hudutta oldukça gevşek sayılabilecek tedbirler alınmıştı. Bulgaristan’ın

“kaynayan bir kazan olduğu ve Stalin aleyhtarı, Titocu grupların geniş mikyasta susturuldukları” aynı haberde yer almaktaydı.132

130 Ayın Tarihi, S.273, Ekim 1956.

131 Ayın Tarihi, S.274, Kasım 1956.

132 Ayın Tarihi, S.276, Ocak 1957.

38

Gelişmeler gösteriyordu ki, 1955 sonrası Bulgaristan’ında parti siyaseti esas alındığında, Sovyet ve Yugoslav partilerinin ve buna bağlı gerilimli ideolojik tavrın ekseninde bir açıklama yapmak zorunlu oluyordu. Tito ve Çervenkof arasındaki gerilim, Çervenkof’un Bulgaristan’daki etkisi sürdüğü sürece silinecek gibi görünmüyordu. Her ne kadar Sovyetlerin Yugoslavya ile ilişkilerini geliştirmesi ve 1957-1960 yılları arasında Balkanlara uyguladığı ‘barış taarruzu’ iki ülke ilişkilerinde kıpırdanmalara neden olduysa da beklentilerin altındaydı. Özellikle 1956 Macaristan ayaklanmaları sırasında bu belirgin bir şekilde hissedildi. Buna ek olarak tarihsel bir sorun olan Makedonya meselesi133 de iki ülkenin ilişkileri önünde ciddi bir problem olarak duruyordu.